UZUN SÜREDİR BİR KELİMEE VAR COOOL OLMAK...

Başlatan sevda, 21 Aralık , 2007, 14:44:55

« önceki - sonraki »

sevda

Uzun zamandır dilimizden düşmeyen bir sıfat, Cool.



Gencinden yaşlısına, öğrencisinden iş adamına ve politikacısından sanatçısına kadar herkesin ağzında dolaşan ve her şeye yakıştırılan bir sıfat: Kişilere, reklamlara, filmlere, kitaplara, kıyafetlere, aksesuarlara...

Nedir bu cool dedikleri şey? Kimdir cool? Ne iş yapar? Ne yer, ne içer, ne giyer? Ve tabii en önemlisi projesi nedir cool'un?

- Filmi beğendin mi?
- Evet çok cool bir film..!
- Yeni gözlüğüm nasıl?
– Cool..!
- Patronun nasıl biri?
- Aaaa çok cool bir adam..!

Doğrusu benim aklım karıştı. Nedir bu cool sahi? Felsefe mi, ideoloji mi, davranış biçimi mi, moda mı?

İngilizce'den dilimize olduğu gibi girmiş cool'un serin, sakin, soğukkanlı, küstah, kafasına göre takılan, soğuk-uzak, soğutmak, serinletmek gibi anlamları var. Bir onay sıfatı olarak kullanılmasına bakılırsa, dilimizde 'serinkanlı' anlamıyla kullanılıyor.

Tabii bir de kuşaktan kuşağa değişen bir tanımı var kavramın. 50'li yılların cool'ları, 60'lı yılların cool'ları ve 2000'li yılların cool'ları, birbirinden farklı davranış biçimleri gösteriyorlar.



Mesela, 50'li yılların cool müziği olan Blues'un, abartılardan uzak tınısı ve basit İngilizce'sine karşılık, 2000'li yılların gürültülü ritmi, abartılı dansı ve protest kılığıyla hiphop ve rap..

Değişmeyen tek şey güneş gözlükleri. Markası, tipi, rengi ne olursa olsun, iyi bir mağazadan ya da sokaktan alınmış (3 milyona satılıyor) olsun, ama güneş gözlüğü olsun.



Güneş gözlüğünü gözünüze takın ve ondan asla ayrılmayın. Güneşli, yağmurlu, sisli havalarda; cafede, sokakta, evde; gece ve gündüz..



Taktınız mı gözlüğü? Tamam işte, siz de artık cool bir tipsiniz. Hayırlı olsun yeni namınız... Güle güle kullanınız. (Yalnız fazla gülmeyin. Çünkü gülmek cool'luğu bozar!)

Dick Pountain ve David Robins'in birlikte kaleme aldıkları "Cool: Bir Tavrın Anatomisi" adlı kitapta; Cool'un Batı Afrika medeniyetlerinde ortaya çıktığı, köle ticareti yoluyla da Batı toplumlarında yayılmaya başladığı anlatılır. Cool'a benzeyen fenomenlere, Avrupa'da, Rönesans İtalya'sındaki saray soylularında, İngiliz aristokratlarının ünlü soğukkanlılığında ve 19. y.y. şairlerinin romantik ironisinde rastlandığını ileri sürer Pountain ve Robins.

Gene Pountain ve Robins'e göre cool, Amerika'ya özgü bir akımmış gibi görünse de, oraya ancak 20. y.y.'ın ilk yarısında, siyahi caz müzisyenleriyle birlikte girmiştir. Daha sonra Hollywood senaristleri tarafından keşfedilen cool, 50'li yıllarda Elvis ve Rock'n roll tarafından beyaz kültüre uyarlanmıştır.

Kitapta yapılan bir başka tespit de şu: Bir zamanların köleleri, mahkumları ya da siyasi muhalifleri, açıkça gösterebilecekleri isyan tavrı karşısında ağır bir şekilde cezalandırılacaklarını biliyorlardı. Bu yüzden cool tavrı benimsediler. İronik bir kayıtsızlıkla, cezalandırılmaya karşı kendilerini savundular.



Oysa baskı ve zulüm altındaki isyankarlardan yayılan bu tavır, günümüzde zengin ve öncelikli sınıflara kadar ulaşmış durumdadır. Ne çelişki ama!



* * *


Bir başka konu da, cool kişinin toplumsal hareketlere katılamayacak kadar narsist, soğuk, içedönük, apolitik, heyecansız, alaycı ve muhalif olmasıdır. Ancak bu muhalefet edimsel olarak hayata geçirilmez hiçbir zaman. Sadece kayıtsızlık olarak yansıtılır yaşama.

Bu kayıtsızlık öyle 'olmazsa olmaz'dır ki; suratına tükürsen şemsiye açar; oturduğu koltuk yanmaya başlasa, kalkıp yandaki koltuğa oturur; dünya harbi çıksa rap yapmaya devam eder cool kişi. Sonra da buna serinkanlılık der. Onun keyfine dokunmayın da, durduğu yerde, öyle tepkisizce bir ömrü tüketebilir.

Bana kalırsa, reklam ve medya endüstrisi kavrama el atarak cool'un da suyunu çıkarmıştır. Böylece popüler kültürü ele geçirmekte gecikmeyen kavram, şekilden şekle girmiş, tanımdan tanıma sokulmuş, bireyci bir tavır haline bürünmüştür.

Amerikan kovboylar, siyahi cazcılardan sonra, artık kadınlara enjekte edilen bir tavır haline de gelen cool'luk, özellikle reklam sektöründe kendine önemli bir yer edinmiştir.



Bakınız reklamlar cool kadınlar ve erkeklerle doludur. Özgür kızımız, Nil'imiz kovboy şapkasıyla kırsal alanda fütursuzca dolaşırken, ona da cool sıfatı uygun görülmedi mi? Üstelik de hayranlık belirtisi olarak! Sıfatını yediğimin cool kızı, dağlardan Unkapanı'na inip 'çok fena cool' bir kaset çıkarıp, listeleri alt üst etmedi mi?



Ulen beni de bu kavramlarla uğraşmaya mecbur ettin ya, kader kime şikayet edeyim seni?