28 Nisan , 2024, 00:17:44

Haberler:

www.herseyibilen.co Durma! Merak ettiğin her konuda her soruyu sen de sor!


HER ÖLÜM BİRAZ DAHA VAR OLMAKMIŞ...

Başlatan sevda, 21 Aralık , 2007, 14:41:13

« önceki - sonraki »

sevda

Çok sevdiğim arkadaşım,babasını anneler gününde kaybetmişti.

Birden  gelmişti ölüm haberi.Uzun zaman oldu,hala beraber sohbet ederken,gözlerinin ıslanmasına engel olamaz.Özlemek,insani acıların en korkuncu çünkü.Özlüyorsanız,bir şeyleri kaybetmişsiniz demektir.

   Her ölüm erkendir,diyor şair dizelerinde.Evet,her ölüm acıtır.Kendi annemin ölüm haberini aldığım günleri hiç unutmadım.Tatildeydim ve bir gece önce,ona  döneceğimi söylemiştim telefonda.Aslında hasta olan babamdı.Kalp ameliyatı geçirmişti ve tüm aile üzerine titrerdik.

Yol yorgunu kendimizi eve atıp, derin uykuların dipsizliğinde dinlenirken kapı çalmıştı.Ağabeyimin gözleri şiş şiş,kıpkırmızı..

-Babam hasta,hadi hazırlan..Seni istiyor yanına..

Baba evine vardığımda,kapının önündeki yüzlerce ayakkabıyı görünce,babamı kaybettiğimizi düşündüm.O eve girmek istemedim.Arkamdan iteklediler.İçeri girdiğimde,babam salonda oturuyordu,kalabalığın ortasında.Onu sağ görünce,oh,şükür dedim.

   Şükretmek için çok erken davranmışım.Giden,annemmiş.Hiç bir şey demeden,elveda demeden,gözlerine bakamadan.

Bir ergenlik buhranında yüzüne haykırdığım cümle gerçekleşmiş.

-İnşallah,yüzüme  hasret gidersin!

Bu cümle,hayatımın merkezine oturdu o gün.Pişmanlıklar...geri getirilemeyecek yaşanmamışlıkların,geri getirilemeyecek özür dilemelerin acısı...

O günden sonra anladım ki,aslında her ölüm biraz daha var olmaktı.

Annem,sağken,sadece bulunduğu yer neresiyse,oradaydı.Ama aramızdan ayrıldığı anda,birden her yere gelip yerleşir olmuştu.

Garip bir yok oluşun, garip bir var oluş biçimi.

Yoksun ama her  yerdesin!

   Eskiden ertelediğim,ona söylemek için hiç de acele etmediğim ne varsa,gidip mermerle çevrili yeni evinde,kavak ağaçlarının hışırtısı altında ona anlatma isteği oluşuyordu.Gidemezsem bile,yanımdaydı artık,duyabilirdi beni heryerde...Anlattım...anlattım..anlattım...Hayatımdan çıkıp gittikten sonra,tamamen benim hayatıma oturmuş olan kadına,hissettiğim ve yaşadığım her şeyi anlattım.

Oysa hayatta olsa,aman üzülür,aman şimdi evham yapar diye kendisinden bir sürü şeyi gizleyecektim.Ölüm,beni de onu da özgür kılmıştı.Telefonlaşmadan,randevulaşmadan,canımızın istediği her yerde dertleşebilir olduk.Ben anlattım,o dinledi.

 



Akadaşıma da söyledim bunu..Eskiden babanı bu kadar çok düşünür müydün,dedim.Ölümün de bize öğrettiği şeyler var.Ölüm,aslında birisini tamamen hayatının en gizli en kuytu köşelerine alıvermeyi sağlıyor,değil mi,diye sordum.

Ölüm,bize geçmişi tamir edememeyi ama bunun da yaşanılması gereken bir şey olduğunu öğretiyor.Hayatlarımızın kırılma noktalarını keşfetmeyi öğretiyor.Her ölümde olmasa da ,ölümlerin birinde,mutlaka bir aydınlanma çağı yaşıyorsunuz.

Yaşarken,sağken,nefes alıp verebiliyorken,toprağın soğuk nemiyle randevuya daha çok zaman varken,insanlar, sadece bulundukları yeri dolduruyorlar.Oysa ölüm,o şeyi öyle büyütüyor,öyle ölçülemez hale getiriyor ki,artık bulunduğu yerden çıkıp,tüm evreni,tüm odaları,tüm çevrenizi dolduruyor.

Ölüm insanı büyütüyor..

Kalanı da,öleni de...



Büyümenin binbir çeşit yollarından birini de bu şekilde öğretiyor.

Ölüm,gidenin aslında bir daha asla ölmeyeceğini de öğretiyor.

Ölümün de insanlara bir şeyler öğretebileceğini öğretiyor.

Aslında hiç ölmemek için,bir kez ölmek gerektiğini...

Her ölüm,biraz daha var olmakmış...

En önemlisi de bunu öğretiyor.