27 Nisan , 2024, 17:52:39

Haberler:

www.herseyibilen.co Durma! Merak ettiğin her konuda her soruyu sen de sor!


ÖNEMLİ BİLGİLER

Başlatan Almiş'inAnniş'i, 25 Ekim , 2007, 18:44:20

« önceki - sonraki »

nagihan

ben gece naz uyumadan önce pirinç unla muhallebi yapıyorum. bir ölçü pasterize süt iki ölçü su kullanıyorum.
evet razi haklısın canım. anne iç güdüsü neyi doğru bulursa ona göre hareket etmeliyiz.


ఇ-Oº°‘¨selin¨‘°ºO-ఇ

PNOMOKOK

Pnömokok adlı bakteri yüzünden dünyada dakikada 2 çocuk hayatını kaybediyor. (Kaynak: Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre)

beni koruyun

Doğumundan itibaren çocuğunuzu, pnömokokların neden olduğu menenjit, zatürre, orta kulak iltihabı ve sinüzit hastalıklarına karşı aşıyla koruyabilirsiniz.
Lütfen doktorunuza danışın.

Pnömokok Enfeksiyonları Tedavi ve Korunma Yolları

Pnömokok, vücudun farklı bölgelerinde ciddi enfeksiyon hastalıklarına neden olan bir bakteri türüdür. Özellikle bebeklerde ve küçük çocuklarda ölümcül olabilen veya kalıcı hasarlara yol açabilen hastalıklara neden olur.

Pnömokok Enfeksiyonu Nedir?

Pnömokoklar sağlıklı insanların burun, geniz ve boğazında yaygın olarak bulunurlar. Bu bakteriler;

zatürre
menenjit
orta kulak iltihabı
sinüzit
bakteriyemi (kan dolaşımına bakteri karışması)
gibi enfeksiyon hastalıklarına neden olurlar. Bu enfeksiyonlar en sık kış aylarında ortaya çıkmakla birlikte, her mevsimde görülebilir.

Burun ve boğazlarında pnömokok bulunan çocuklar bu bakteriyi diğer çocuklara da bulaştırabilir. Bulaşma genellikle; öksürme, yıkanmamış ellere dokunma veya öpüşme gibi doğrudan temas yoluyla olur. Bu bakteri özellikle çocukların toplu halde bulunduğu kreş ve anaokulu gibi yerlerde çok hızla yayılabilir. Küçük çocuklar bağışıklık sistemleri henüz tam olarak gelişmediği için, pnömokoklara karşı daha savunmasızdır.

Pnömokok Enfeksiyonları Ne Kadar Yaygındır?

Pnömokok, bebeklik ve çocukluk çağında en sık rastlanan ve ölüme sebep olabilen enfeksiyon etkenlerinden biridir. Pnömokokların neden olduğu zatürre dünya üzerinde her yıl 5 yaşından küçük yaklaşık 1.2 milyon çocuğun ölümüne neden olmaktadır. Pnömokok enfeksiyonları birçok ülkede zatürre, menenjit, bakteriyemi, sinüzit ve orta kulak iltihabının başlıca nedenidir.

Zatürre: Akciğerlerde iltihaplanma ile seyreden bir enfeksiyondur. Çocukluk çağında en sık ölüm nedenlerinden biridir. Belirtileri arasında;


öksürük
ateş
solunum güçlüğü, sık soluk alıp verme
aşırı yorgunluk ve halsizlik sayılabilir.
Bakteriyemi ve Menenjit: Pnömokoklar kan dolaşımına ve/veya santral sinir sistemine girdikleri zaman bu hastalıklar meydana gelir. Her iki enfeksiyon da ölümle veya kalıcı hasarlarla sonuçlanabilen son derece ciddi enfeksiyonlardır. Menenjitin belirtileri arasında;


yüksek ateş
başağrısı
kusma
ense sertliği (ensede hareket kısıtlanması veya hareketle ortaya çıkan ağrı)
aşırı yorgunluk ve/veya huzursuzluk
iştah kaybı
sayılabilir.

Orta Kulak İltihabı: Kulakta duymamızı sağlayan bölgenin enfeksiyonudur. Çocukluk çağında antibiyotiklerin en sık kullanıldığı hastalıktır. Orta kulak iltihabı bazen işitme kaybına neden olabilir. Bu ise çocukların konuşmayı öğrenmesini geciktirir ve okul başarısını düşürür. Belirtileri arasında;


kulak ağrısı (küçük çocuklar ağrı nedeniyle kulaklarını kaşıyabilir veya çekiştirebilir)
ateş
huzursuzluk
ağlama
sayılabilir.

Sinüzit: Yüz kemiklerinde bulunan, içi hava dolu boşlukları kaplayan zarların enfeksiyonudur. Sinüs boşlukları sıvı ile dolabilir. Belirtileri arasında;


ateş
göz arkasında basınç hissi
yüzde ağrı
burundan soluk alıp verme güçlüğü
genizde akıntı veya uzun süreli burun akıntısı
sayılabilir.

Pnömokok Enfeksiyonları Nasıl Teşhis ve Tedavi Edilir?

Doktorunuz, çocuğunuzun tıbbi öyküsüne, hastalık belirtilerine ve fiziksel muayene bulgularına dayanarak pnömokok enfeksiyonu teşhisi koyabilir. Bu teşhisi doğrulamak için de röntgen, kan testleri ve bazen de menenjit tanısı için bel bölgesinden su alma işlemine gerek duyulabilir.

Pek çok ülkede pnömokok enfeksiyonları ile mücadelede tercih edilen antibiyotikler penisilin grubudur. Ne yazık ki, pnömokoklar her geçen gün antibiyotiklere karşı daha fazla direnç geliştirmektedirler.

Doktorunuz, çocuğunuz için hangi antibiyotiğin en doğru olduğuna karar verecek kişidir.

Pnömokok Enfeksiyonları Nasıl Önlenir?

Pnömokok enfeksiyonlarını önlemenin en etkili yolu aşılamadır.

Ayrıca çocuklarınıza ellerini düzenli olarak su ve sabun ile yıkamalarını öğretin. Bu, enfeksiyonun bulaşmasını ve yayılmasını önlemeye yardımcı olur. Aynı zamanda solunumu olumsuz etkileyebilen ve çocukların hastalanma olasılığını artıran toz, sigara dumanı ve diğer maddelerden kaçının.


En büyük varığım NAZ'ım
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ وَوَصَّيْنَا ال

Almiş'inAnniş'i

"Aman ağlamasın", "Aman üşümesin", Peki ya sonrası ?   


Aşırı istenilen, geç kavuşulan, tek çocuk, ilk çocuk, tek erkek veya kız çocuk, en küçük çocuk, geniş bir sülalenin tek erkek çocuğu gibi çocuklar genellikle abartılmış sevginin odak noktası olurlar. El bebek gül bebek büyütülürler. Kucaktan yere indirilmezler.Genellikle bu tür çocuklar erken konuşup geç yürürler. Aile tarafından çocuğun her çağrısına cevap verilir. Bir kral gibi her dediği hiç istisnasız anında yerine getirilmeye çalışılır. Bu tür çocukların üzerlerine titrenir. Ağlamasın, üşümesin, terlemesin hasta olmasın, yorulup incinmesin, mikrop kapmasın diye aile üyeleri ellerinden gelen tüm gayreti gösterir. Adeta çocuk bir cam fanus içinde büyütülür.

Abartılmış sevgi ve aşırı koruyuculuk daha çok anne çocuk ilişkisinde ortaya çıkmaktadır. Aşırı koruyuculuğun ve sevginin altında yatan ana sebep annenin yalnızlığı ve hayattan özellikle de eşinden ve evliliğinden beklediğini bulamamış olmasıdır. Aşırı koruyucu anne çocuğuyla öyle bütünleşir ki onun büyüdüğünü ve olgunlaşabileceğini asla kabul etmek istemez. Bu tür anne-babalar (Çocuklar genelde üç yaşından itibaren rahatlıkla kaşık kullanabilir) çocukları 8-9 yaşlarında olmasına rağmen yemeklerini kendileri yedirmek isterler. Ergenlik çağında bulunan 13-14 yaşındaki çocuklarına kendileri banyo yaptırmak isterler.Çocuğun veya gencin kıyafetlerini anne baba seçer.Çocuğa evde seçim konusunda pek söz hakkı verilmez.Çocuk ergenlik çağına girmiş olmasına rağmen anne çocuğuyla yatmak ister.Sebep olarak da "Geceleyin çocuk korkulu bir rüya görür de, korkarsa ben onun sesini duyamam,onun yanın da olmalıyım ."gibi bahaneleri vardır.Anne bu tür davranışlarıyla çocuğu- na olan derin sevgisini dile getirdiğini ve çocuğuna yardım ettiğini düşünmek- tedir.Ama gerçekte kendi yalnızlığını ve mutsuzluğunu ,çocuğuna kendisini adayarak telafi etmeye çalışmaktadır.Çocuğunu kendine aşırı bağımlı yaparak kendisini değerli ve eşi bulunmaz hissetmektedir.Çünkü çocuk en ufak davranışta dahi annesinin fikrini almaktadır.Anne çocuğu kendisine tutsak etmekte ve bağımlı kılmaktadır.

Aşırı koruyucu ve abartılı sevgisi olan anne babalar çocuklarına derin duygusal bağla bağlıdırlar.Anne baba çocukları için sebepsiz yere aşırı kaygı içindedirler.Bu kaygı da onları çocuklarını aşırı korumaya yönlendirir. Çocuğu mutlu edemeyeceklerini düşündükleri için hep endişelidirler.Çocuğa karşı boğucu şefkat gösterirler.

"Çiçeğin suya ihtiyacı vardır ama çok sularsanız ölür gider."
Bu tür ailelerde çocuğa doğal yaşam hakkı verilmez.Onu ilgilendiren kararlar da yaşı kaç olursa olsun fikri sorulmaz.Çocuğa ve onun problemlerine karşı objektif davranılmaz.Çocuğun yanlışları anne baba tarafından görülmek istenmez, olanlar ise bertaraf edilmeye çalışılır. Anne baba çocuğa yaptırmak istedikleri bir davranış için duygu sömürüsü,(yemedim yedirdim,giymedim sana giydirdim,gençliğimi sana feda ettim..) metodu ve şiddetli şefkat yöntemi kullanırlar.

Çocuğun yeterli kas gelişimine sahip olduktan sonra tuvaletini kendi kendisine yapmasına ve kendi başına yemek yemesine ,uyumasına,giyinip soyunmasına,kendi seçimlerinin olmasına,arkadaşlarının davetlerine katılmasına ve onları davet etmesine,psiko-sosyal gelişiminin tamamlanmasına sevgi ve koruyuculukta ölçülü davranarak onlara yardımcı olmalıyız.Onlara özerklik tanımalıyız.

Nisan Psikolojik Danışma Merkezi

http://akillibebek.com/index.php?option=com_content&task=view&id=599&Itemid=119/?bid=09


Almiş'inAnniş'i

Bu Önerilerle Disiplin Sağlayın!


Tekmelemek, çığlıklar atmak, itmek, ısırmak çocuğunuzun genel davranışları arasında mı yer alıyor? Hiçbir anne baba çocuğunun bu şekilde davrandığını görmek istemez. Peki, çocuğunuz böyle davrandığında ne yapmalısınız? Elbette bu sorunun cevabı şiddet değil' Çocuğunuzun içindeki en iyiyi keşfedebilmek için eşinizle uyum içinde olmalı ve kuralları birlikte koymalısınız.

Disiplin ama nasıl, ne zaman?

Limitleri henüz bebeğiniz 6 aylıkken belirlemeye başlayabilirsiniz. Örneğin, ona annenin gözlüklerini almamasını söylemelisiniz. Güvenlik sınırlarını belirlemek ve bu konuda katı olmak aslında şefkatten ileri gelen bir şeydir. Sınırlar belirleyerek çocuğunuzu kuralları son derece sert olan hayatın gerçekleriyle tanıştırmış olursunuz. Anne babaya karşı saygılı davranmasını sağlamak ilerde önemli sınırları belirlemesine yardımcı olacaktır.

Disiplin kurmak için en iyi yol evinizde basit ve anlaşılır kurallarla başlamaktır. Örneğin; "vurmak yok" ya da "masaya tırmanamazsın" gibi anlaşılır cümlelerle işe başlayabilirsiniz.

8 Başlıkta Yaramazlıkla Başa Çıkmanın Yolları

     YÖNTEMİNİZİ SEÇİN

Öncelikle vereceğiniz tepkinin buna değip değmeyeceğine karar verin. Eğer yatma saatinde sızlanmak gibi ufak şeylerde bile sinirleniyorsanız işiniz biraz zor.

    HAYIR DEYİN

Eğer çocuğunuz arkadaşına vurmak gibi yanlış bir şey yaptıysa hemen ve net bir şekilde vurmaması gerektiğini belirtiniz. Eğer çocuğunuz yeterince büyükse özür dilemesini de sağlamalısınız. Ancak "hayır" kullanımınızı sadece yanlış bir şeyler yaptığında kullanarak sınırlamalısınız yoksa sıklıkla hayır derseniz bir süre sonra etkinizi yitirebilirsiniz. Eğer çocuğunuz kimseye zarar vermeyen ama yine de hoş olmayan bir şeyler yapıyorsa; ellerini boyamak gibi, onu "boyalar kağıt üzerinde kullanmak içindir" gibi bir cümleyle uyarabilirsiniz.

    SEBEP SONUÇ İLİŞKİSİ KURUN

İstemediğiniz bir şeyi yapıyorsa karşılığında ne olacağını belirtmelisiniz. Örneğin kum havuzundan dışarı kum döküyorsa buna devam ederse onu oradan çıkaracağınızı kesin bir dille söylemelisiniz ve devam ederse gerçekten çıkarmalısınız. Çünkü uyarılarınızı dikkate almazsa ve siz de dediğinizi yapmazsanız bir süre sonra sizi ciddiye almamaya başlayabilir.

    TUTARLI OLUN

Çocuklar sizi denemeye bayılırlar. Eğer sözleriniz ve davranışlarınız tutarlı değilse bir süre sonra koyduğunuz kurallar etkisini kaybeder ve anlamını yitirir. Bu yüzden koyduğunuz kurallara sadık kalın ve sizin sevmediğiniz davranışlarda bulunursa kendisinin hoşlanmayacağı sonuçlarla karşılaşacağını hatırlatın.

    KENDİNİZİ ONU YERİNE KOYUN

Çocuğunuza onu anladığınızı hissettirin. Örneğin, "Ne kadar kızdığını anlıyorum bende bütün gün parkta kalmak isterdim ama maalesef..." gibi bir cümleyle onu anladığınızı bilecek ve daha kolay sakinleşecektir.

    ONUNLA ANLAŞMA YAPIN

Çocuğunuz yatmak istemiyorsa holün ışığını açık bırakacağınızı söyleyin. Bu onun için bir uzlaşma gibi görünse de aslında yatağa gitmeyi kabul ederek sizin dediğinizi yapmış oluyor. Eğer markette yanınızdan ayrılmazsa dönüşte parka uğrayacağınızı söyleyin. Bu tür anlaşmaların işinizi ne kadar kolaylaştırdığını göreceksiniz.

    BAŞKA SEÇENEKLER SUNUN

Çocuğunuz bir kuralı bozarsa, bozduğu kurala yakın alternatif bir şeyler sunun. Örneğin ; "benim çantamı boşaltma" dedikten sonra ona oyuncak kutusunu boşaltmayı önerin.

    İYİ DAVRANIŞLARINI ÖVÜN

Çocuk hangi yaşta olursa olsun disiplin kurmada en önemli adım olumlu yaklaşımlardır. Siz onu ne kadar överseniz, övgülerinizi duymak için daha da iyi davranmaya çalışacaktır.

Eşinizle Uzlaşın

Çocuklar anne babalarını kullanmakta oldukça ustadırlar özellikle de verilecek ceza konusunda anne baba arasında uyuşmazlık varsa çocuğunuz bundan faydalanmaya çalışacaktır. Bu gibi durumlarda şu öneriler işe yarayabilir:

1. Önce birbirinizi dinleyin. Birbirinize bağırmayın. Eğer çocuğunuz 3 yaşından büyükse farklı noktaları kibar bir dille onun önünde de konuşabilirsiniz.
2. Eğer eşiniz ya da siz sinirlenmeye başladığınızı hissederseniz konuyu kapatıp daha sakin bir zamanda konuşmayı önerin. Ya da en azından beş dakikalık bir yürüyüş yapıp biraz yatıştıktan sonra konuşmanıza devam edin.
3. Çıkmaza girdiğinizi hissettiğiniz zamanlar için alternatif taktikler geliştirin. Örneğin hafta sonları son kararı vermek eşinize aitse hafta içi günlerde de karar yetkisi sizde olsun. Ya da karar vermeyi o anda konuya daha hakim olan kişiye bırakın.

www.babyzone.com sitesinden derlenmiştir 



Almiş'inAnniş'i

Disiplin nedir, ne değildir?     

Çocuğuna etkili bir şekilde nasıl disiplin vereceğini öğrenmek tüm anne babaların edinmeleri gereken önemli bir beceridir. Disiplin cezalandırmak değildir.

Disiplin; kendini güvende ve sevilen hisseden, özgüvene ve özdisipline sahip, içgüdülerini nasıl kontrol altında tutacağını bilen, hayatın günlük stresleriyle başa çıkabilen ve aşırı düş kırıklıkları yaşamayan bir çocuk yetiştirmek amacıyla, ona doğruyu yanlıştan ayırmayı, diğerlerinin haklarına nasıl saygılı olunacağını, hangi davranışların uygun olduğunu, hangilerinin olmadığını öğretmektir.

Eğer çocuğunuzu disipline etmekte zorluklar yaşıyorsanız, şunu unutmayın ki herhangi bir yanlış yapmıyor olabilirsiniz. Bütün çocuklar farklıdır, farklı mizaçları ve gelişim seviyeleri vardır. Bir çocukta işe yarayan bir disiplin yöntemi sizin çocuğunuzda işe yaramayabilir.

Anlamanız gereken en önemli konu, çocuğunuzu disipline etmeye çalışırken ona davranışlarınız onun gelecekteki davranış şekillerini biçimlendirecektir. Eğer çocuğunuzun ısrarlı ağlamaları veya mızmızlıkları sonucunda teslim oluyorsanız, öfke nöbetlerine, sert davranışlara ve ağlamalara hazırlıklı olmalısınız. Çocuğunuz bu davranışları sayesinde eninde sonunda sizin teslim olacağınızı artık biliyor. (bir kere teslim olmuş olsanız da) Eğer sağlam, değişmez ve tutarlı davranırsanız, çocuğunuz ne yaparsa yapsın sizin teslim olmayacağınızı öğrenir.

Disiplin ve ceza metotlarınızda tutarlı olun. Çocuklar her zaman sınırlarını test edeceklerdir, ve eğer siz bu sınırlar konusunda tutarlı davranmazsanız çocuklarınızı kötü davranışlar için cesaretlendirmiş olursunuz.

http://akillibebek.com/index.php?option=com_content&task=view&id=788&Itemid=108/?lid=b18


Almiş'inAnniş'i

Disiplin hakkında dikkat etmeniz gerekenler   

- Çocuğunuz kötü davranışlar gösterdiğinde sakin kalın, kendinizi kaybetmeyin. Bağırmaktan kaçının, çünkü bağırırsanız çocuğunuza istediğini alamadığında kontrolü kaybedebileceğini, bağırabileceğini öğretmiş olursunuz. Eğer olayların kontrolünüzden çıktığını fark ediyorsanız, soğukkanlılığınızı tekrar sağlayana kadar biraz ara verin.

- Çok fazla eleştirmekten kaçının. Emin olun ki çocuğuz sizi mutsuz eden şeyin kötü davranışı olduğunun farkında ve onu her zaman seveceğinizi biliyor.

- Çok fazla övgüden kaçının. Devamlı olarak çocuğunuzu övmek zorunda değilsiniz, özellikle rutin aktiviteler için. Çocuğunuzu devamlı övmek sizin yorumlarınızı daha az etkili hale getirir.

- Her zaman olumsuzlara odaklanmayın, özellikle olumlu katkı istiyorsanız. "Güzel, sonunda ben söylemeden kıyafetlerini topladın!" yerine "Kıyafetlerini toplaman beni çok memnun etti" kullanabiliriz.

- Fiziksel cezadan kaçının. Fiziksel cezaların diğer cezalardan daha etkili olduğunu zannetmeyin. Aksine bu şekilde çocuğunuz çok daha agresif ve sinirli olacaktır.

- İyi davranışlar için övgü ve ödül vermeyi unutmayın.

- Ödül ve rüşvet arasındaki farkı iyi anlayın. Ödül, çocuğunuz iyi bir davranış gösterdikten sonra ulaştığı sonuçtur, oysa rüşvet önceden verilir ve çocuğunuzu sizin istediğiniz şekilde davranmaya motive eder. Rüşvetlerden kaçınılmalıdır.

- Çocuğunuza iyi örnek olun.

- En önemlisi, çocuğunuza sevildiğini ve güvende olduğunu düşündüğü bir ortam sağlayın.


Almiş'inAnniş'i

Disiplin teknikleri   

- Çocuğunuzu uygun olmayan davranışlardan uzaklaştırmak için dikkatini başka yöne çekin.

- Çocuğunuzun gözlerinin içine bakarak kesin bir 'hayır' ile uygun olmayan davranışı durdurun.

- Çocuğunuz kötü davranış gösteriyorsa ve sizin kesin 'hayır'demenize kulak asmıyorsa onu ortamdan uzaklaştırın.

- İstenmeyen davranışlarla baş etmek için çocuğunuza ilgiyi kesme yöntemi kullanın. Güvenli ve etrafta kendine zarar verebileceği şeyler bulunmayan bir yerde ondan biraz uzaklaşın. İlgi göstermeyin veya uygunsuz davranışı hakkında konuşmayın. Özellikle öfke nöbeti geçiriyorsa. Kötü davranışlar gösterdiğinde çocuğunuzla fazla ilgilenmek kötü davranışları daha da destekler.

- Doğal sonuçları kullanın, davranışlarının sonucunda başına gelecekleri öğrenmesine müsaade edin. Örneğin; oyuncak ayısını pencereden aşağı atarsa, onunla bir daha oynayamaz.

- Mantıksal sonuçları kullanın. Örneğin; eğer oyuncaklarını toplamazsa o zaman siz toplarsınız, fakat bu sebepten günün geri kalanında oyuncaklarıyla oynayamaz. Daha büyük çocuklar için, bisikletini yerine kaldırmazsa, siz kaldırırsınız ve günün geri kalanında bisiklete binemez.

- Kötü davranışlar gösterdiğinde "mola" yöntemini uygulayın. Belirli bir oda veya sandalye üzerinde, diğerleriyle iletişimi olmadan bir süre ayrı kalmasını ve davranışını düşünmesini sağlayın.

- Özel hakların elinden alınması. Bu çok etkili bir yöntemdir, özellikle daha büyük çocuklar için. Sevdiği, yapmaktan hoşlandığı şeyleri belirleyin. (bilgisayar oyunu, çizgi film izlemek, alışveriş merkezine gitmek vb) Kötü davranışların sonucu olarak bunlardan mahrum bırakın.
http://akillibebek.com/index.php?option=com_content&task=view&id=793&Itemid=108

Almiş'inAnniş'i

Güç Mücadelesinden Kaçınmanın Yolları   
Bebek ve Disiplin 

Güç mücadelesi yakınlık ve güven duyguları yerine, mesafe ve düşmanlık yaratır. Mesafe ve düşmanlık,gücenme, direnç,isyana sebep olur. (veya özgüven kaybı ile itaat)

Yakınlık ve güven güvenilir bir öğrenme ortamı yaratır. Olumlu bir etki yaratmak ancak, suçlama, utanma veya incinmenin olmadığı samimi bir atmosferde mümkündür.

Güç sarhoşu çocukların yanıbaşlarında güç sarhoşu ebeveynler vardır. Kazan/kazan ortamı yaratın. Aşağıdaki tavsiyeler çocuğunuzun bir tasvip edilme bağımlısı, itaatkar veya isyankar olması yerine, öz disiplin, sorumluluk, işbirliği ve problem çözme yeteneklerini geliştirmesine yardımcı olur.


1-Ne yapacağınıza karar verin.
"Dişler fırçalandıktan sonra bir hikaye okuyacağım."
"Sadece temiz bir mutfakta yemek pişiririm."
"Emniyet kemerleri takıldığında araba kullanırım."
2-Bu hareketinin sonucunda ne olur.
Davranışlarınızda sevecenlik ve kesinlik olsun. ( Arabada çocuklarınız kavga ettiğinde hiç bir şey söylemeden kenara çekin. Çocuklar sevecen ve kesin davranışlardan kelimelerden öğrendiklerinden daha fazlasını öğrenirler.)
3-Çocuklarınızın dikkatini başka yöne çekin ve bol bol yol gösterin.
Cezalandırma beyin gelişimini azaltır. Çocuklar genellikle yapmak için programlandıkları şeyler için cezalandırılırlar.
4- Çocuklarınızı günlük rutinlerin oluşturulmasına dahil edin. (sabah kalkış, ufak gündelik işler, uyku zamanı) Böylece rutin tablosu PATRON olur.
5-NE ve NASIL soruları sorun.
Sen masaya oturmazsan biz nasıl yemek yiyebiliriz? Rutin tablonda sırada ne var? Şu anda olan şey hakkında ne hissediyorsun ? Bu problemi çözmek için ne gibi önerilerin var? (Bu uyuşmazlık zamanlarında işe yaramaz.)
6-Problem için bir aile toplantısı yapın ve çocukların çözüm için kafa yormalarını sağlayın.
7-Çocuklarınızı işbirliğine davet edin.
"Sizin yardımınıza ihtiyacım var"
8-Sözel olmayan sinyaller.
Daha önceden çocukla beraber belirlenmelidir. Yemek masasının üzerinde ters çevrilmiş bir tabak, yemekten önce yapılması gereken ufak tefek işlerin hatırlatması olabilir.
9-Düşünceli olun.
Konuşmayı bırakın ve onu dinleyin. Çocuğunuzun sadece ne söylediğini değil, ne anlatmak istediğini anlamaya çalışın.
10-Limitli seçimler:
"Ev ödevlerini yemekten önce mi sonra mı yapmak istiyorsun?"
"Masayı kurmak mı yoksa yemekten sonra temizlemek mi istiyorsun?"
11-Mizah duygunuzu kullanın:
"Oyuncaklarını toplamayan çocuklar için gıdıklama canavarı geliyor."
12-KUCAKLAŞIN:
Bazen bir kucaklaşma hem sizin hem de onun davranışlarını değiştirmeye yeterlidir.
Bu yazıyı bir arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

http://akillibebek.com/index.php?option=com_content&task=view&id=198&Itemid=108

Almiş'inAnniş'i

TUVALET EĞİTİMİ

Çocuğum bezden vazgeçmeye hazır mı?
Anne babaların tuvalet eğitiminin ne zaman verilmesi konusunda ne düşündüklerini sorarsak farklı tavırlar aldıklarını görürüz. Kimi anne baba çocuğunu bezden ayırmak için uzunca bir zaman hiçbir şey yapmazken, kimisi de erken yaştan itibaren çocuğunu "çişe tutar". Kendi çocukluklarında tuvalet eğitimi ile ilgili yaşadıkları deneyimler, aile büyüklerinin baskısı, maddi nedenler ya da anaokullarının şart koştuğu kurallar anne babaların bebeklerini bezden ayırma konusunda nasıl davranacaklarını belirlemekte.
Tuvalet eğitimi konusunda kültürler arasında da büyük farklar var. Özellikle hazır bezlerin yaygın olarak kullanılmaya başlaması ile birlikte pek çok batılı ülkede bezi bırakma yaşı 3 yaşın üzerine çıkmış durumda. Öte yandan geleneksel olarak bebeklere çok erken yaşta tuvalet eğitimi verilen ülkeler de var. Ancak kullanılan yöntemler düşünüldüğünde anne babanın mı yoksa bebeğin mi eğitim aldığına anlamak hiç de zor değil!
Peki, biz ne yapmalıyız? Hiçbir şey yapmadan çocuğumuzun bezini bırakmasını, kendi isteği ve iradesi ile tuvaleti kullanmasını beklemek biraz fazla hayalcilik olur. Bizlere düşen görev çocuğumuzun tuvalet eğitimi almaya hazır olup olmadığını anlayıp ona yol göstermek. Bezi bırakmak ya da bırakmamak konusunda ise kararı çocuğumuz verecek.

Tuvalet eğitimine ne zaman başlamalı?
Çocuğunuzun bezi bırakması için koşulların uygun olmasını beklemekte yarar var. Koşulların uygun olması genellikle 2 yaşından sonra olmakta. Gelişimsel anlamda 2 yaş önemli bir dönüm noktasıdır. Bu yaşta çocuklarda ne gibi değişiklikler olduğuna kısaca göz atalım:

İki yaşındaki çocukların çoğu konuşulanları anlamaya başlar, istek ve gereksinimlerini sözle ifade edebilecek hale gelir.
Uzun süredir hareketlidir, yürümeye olan hevesini almıştır, gerektiğinde kısa bir süre de olsa oturmaya razıdır.
Anne babayı memnun etmekten keyif alır, büyüdüğünü göstermek ister. Erişkinleri taklit etmekten hoşlanır.
Çişini ve kakasını istemli olarak tutmasını sağlayacak olan kasları ve sinir sistemi ancak gelişmiştir. Çocuk duygusal ve gelişimsel olarak ne kadar hazır olursa olsun fiziksel olarak hazır değilse tuvalet eğitimine başlamak ona büyük haksızlık olur, kendine olan güvenini sarsmaktan başka bir işe yaramaz.
İki yaş civarında çocuklar zıtlaşmaya bayılırlar. Çocuğunuz zıtlaşma döneminden geçiyor, siz ak dediğinizde kara diyorsa tuvalet eğitimine başlamak için acele etmeyin. 
İki yaşındaki çocuklar kendilerini göstermeye, erişkinleri taklit etmeye bayılırlar. Çocuğunuz sizin gibi büyük olmak istiyor, sizi taklit ediyorsa tuvalet eğitimi için ilk adımları atmaya başlayabilirsiniz.

Çocuğunuz tuvalet  eğitimine hazır olduğunun belirtileri   

Çiş ve kakasını tutabilmesini sağlayacak olan kaslarının kontrolü gelişmiş
İdrar ve dışkıyı tutma ile ilgili sinir sistemi gelişimini tamamlamış (18-20 ay)
Çiş, kaka, tuvalet, kirli, lazımlık, ıslak gibi kelimelerin anlamını biliyor
Zıtlaşma döneminde değil
Kabızlık sorunu yok
Bezinin ıslak olmasından rahatsız oluyor; değişmesini tercih ediyor
Kirli bezle gezmekten rahatsız oluyor, bezi kirlendiğinde haber verebiliyor
Tuvalet ile kuru kalmak arasında ilişki olduğunu biliyor
Mesanesinin ya da barsaklarının dolu olduğunu anlayabiliyor
Kısa bir süre için kakasını ya da çişini yapmayı erteleyebiliyor
Anne ve babasını memnun etmek, bağımsız olmak istiyor
Düzen ve temizliğe karşı ilgisi artmış
Kendi kendine çamaşırlarını indirip giyebiliyor

Çocuğunuz hazır olduğunda...
Çocuğunuz bezi bırakmaya hazır olduğunu çeşitli yollarla size gösteriyorsa tuvalet eğitimine başlayabilirsiniz.

Tuvalet eğitimine başlamadan önceki dönemde bezini kirlettiğini fark ettiğinizde fazla beklemeden bezini değiştirin. Altının temiz olmasına alışması, kirli olmasından rahatsız olması işinizi kolaylaştıracaktır.
Bezini kirlettiğinde haber vermesini öğretin.
Tuvalet eğitimine başlayacağınızda öncelikle bir "lazımlık" alın, çocuğunuzun gün içinde en çok zaman geçirdiği odaya, kolayca ulaşabileceği bir yere koyun. İsterse başka yerlere de taşımasına izin verin. Artık büyüdüğünü, kocaman bir çocuk olduğu için kendine ait bir tuvalet sahibi olmaya hak kazandığını söyleyin.
İlk günlerde giyinik halde iken lazımlığa oturmaya teşvik edin. Ancak asla zorlamayın. Lazımlığa oturup kitap bakmasına, oyun oynamasına, bir şeyler yemesine izin verin.
Özellikle yemek sonralarında lazımlığa oturması için çalışın. Yemek sonralarında sindirim sisteminde hareketlenme olacağından lazımlıkta iken çiş, kaka yapma ihtimali daha yüksek olacaktır.
Giyinik bir şekilde lazımlığında otururken çiş ya da kaka yaparsa onu kutlayın. Bezini çıkarıp kakasını lazımlığın içine atın. Fazla abartılı davranmadan onunla gurur duyduğunuzu belirtin.
Henüz lazımlığa oturmak istemiyor, hiçbir ilgi göstermiyorsa zorlamayın. Lazımlığı birkaç hafta için ortadan kaldırın. Daha sonra tekrar deneyin.
Çocuğunuz tuvalet ihtiyacı olduğunu belirtmedikçe tuvalet ve lazımlıktan söz etmeyin, diretici olmayın.
Giysili olarak lazımlığa oturmaya alıştıysa bezini çıkarak oturmayı teklif edin. İstemezse zorlamayın. Bezsiz oturuyorsa onu takdir ettiğinizi gösterin. Anne babaların, büyük ağabey ve ablaların tuvalete böyle oturduklarını söyleyin. Bu yaştaki çocuklar büyükleri taklit etmeye bayılırlar.
Evde bezsiz dolaşmasına izin verin. İhtiyacı olduğunda ya da canı istediğinde lazımlığa oturabileceğini söyleyin.
Bezsizken çiş ya da kakasını lazımlığa ya da klozete yaparsa hoşnutluğunuzu belli edin. Lazımlığın içindekilere bakmasına izin verin. Çiş ya da kakasına hayretle bakmasına şaşırmayın.
Bezsiz dolaşırken çişini ya da kakasını kaçırırsa sorun yapmayın. Henüz uzun süreler bezsiz dolaşmaya hazır olmayabilir. Asla kızmayın, cezalandırıcı olmayın. Tekrar bezli dolaştırmaya başlayabilirsiniz. Bu durumu başarısızlık olarak değerlendirmeyin. Tuvalet eğitimini bir sınav ya da görev haline getirmeyin.
Bazı çocuklar klozet üzerine takılan adaptörler yardımı ile klozeti kullanmayı tercih ederler. Çocuklar klozette sifon çekildiğinde kakanın kaybolmasını hayretle izlerler. Kakasıyla vedalaşmasına izin verin; kakanın arkasından "güle güle kaka, yine gel" diyebilirsiniz. İstiyorsa sifonu çekmesine izin verin. İşi bittiğinde ellerini yıkaması gerektiğini öğretin.
Bazı çocuklar sifonun çekilmesinden ürkerler. Suyun kendilerini de alıp götürebileceğini düşünürler. Çocuğunuz klozette otururken sifonu çekmeyin.
Çocuğunuzun bağımsızlığını her zaman destekleyin. Lazımlığı ya da tuvaleti istediği zaman kullanabileceğini gösterin.
Uygun zamanda, uygun yöntemle başladıysanız çocuğunuz kısa tuvalet eğitimini tamamlayacaktır.


Geceleri bez bağlamalı mı?
Çocuğunuz gün boyunca temiz ve kuru kalabiliyor, kendi kendine lazımlık ya da tuvaleti kullanabiliyorsa bile geceleri kuru kalması biraz zaman alabilir. Çocuklar genellikle en erken 3 yaşından sonra gece bezsiz yatabilecek hale gelirler. Kız çocukları erkek çocuklardan daha çabuk gece bezinden kurtulurlar. Evde daha büyük çocuk olması da gece bezinden kurtulmayı hızlandırabilir. Çocuğunuz yatmadan önce süt ya da benzeri sıvılar alıyorsa bir süre daha beklemenizde yarar var. Gece bezini çıkartmaya karar verdiğinizde başarılı olabilmek için ona destek olmanız iyi olur.

Gece bezini çıkartmaya karar vermeden önce çocuğunuzun gündüz uykusu sırasında ya da 4-6 saat boyunca kuru kaldığına emin olun.
Gece bezini çıkaracaksanız yatıştan önceki 2 saat sıvı vermeyin.
Yatmadan önce tuvalete gitmesini sağlayın.
Gece gerekirse tuvaleti kullanmak üzere sizi yardıma çağırabileceğini söyleyin.
Lazımlığını odasında, yatağına yakın bir yerde bulundurun; gece gerektiğinde kolayca ulaşabilsin.
Olası kazalara karşı yatağın altına sızdırmaz bir çarşaf örtmeyi ihmal etmeyin.
Sabah kuru kalktığında ödüllendirin.
Tuvalet eğitimi iyi gitmiyorsa...
Tuvalet eğitiminde sorunlar yaşanmasının pek çok nedeni olabilir. En sık rastlanan nedenlere kısaca göz atalım:
Çocuk henüz tuvalet eğitimi almaya hazır olmayabilir: İki yaşını geçmiş olmasına rağmen henüz fiziksel ve gelişimsel olarak çişini ve kakasını tutmaya hazır olmayan pek çok çocuk var. Çocuğunuz tam olarak hazır değilken eğitime başlamak süreci gereksiz yere uzatacaktır.
Tuvalet eğitiminin zamanlaması iyi olmayabilir: Çocuğun her şeye hayır diyorsa, sizinle zıtlaşma içindeyse tuvalet eğitimi vermeye çalışmayın. Ayrıca çocuğun hayatında ciddi değişiklikler varsa ( örneğin: taşınma, kardeş doğumu, anne baba ayrılığ hastalık gibi) tuvalet eğitimi girişimleriniz boşa çıkabilir. Evdeki hayatın düzene girmesini, zıtlaşma döneminin geçmesini bekleyin.
Çocuğunuz üzerinde baskı hissediyor olabilir: Çocuğunuz kendi isteği ile tuvalet eğitimine başladıysa bezden kurtulması daha kolay olacaktır. Tuvalet eğitimi sürecini hızlandırmaya çalışmanız ters tepebilir. Eğer sizin bu konuda baskınızı üzerinde hissederse gerginleşebilir, kabızlık gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Tuvalet eğitiminde hızı çocuğunuzun belirlemesine fırsat tanıyın. Onu destekleyin, ancak hızlandırmaya  çalışmayın.
Tuvalet eğitimi sırasında başarısızlık nedeniyle cezalandırılmış olabilir: Çocuğunuz lazımlık ya da klozet yerine yeri ya da çamaşırlarını kirlettiğinde ona kızmayın. Asla cezalandırmayın. Kızgınlık ya da cezalandırma ile tuvalet eğitiminde yol almanız pek mümkün değil. Çocuğunuz ceza göreceği korkusuyla kakasını tutmaya başlayabilir. Bu durum daha sonra düzeltmesi çok daha zor olacak olan kabızlığa yol açabilir.

Çocuğunuzda kabızlık gelişirse...
Çocuğunuz dışarıdan gelen baskılara karşı ya da kendi iç çatışmaları nedeniyle kakasını uzun süreler tutmaya başlayabilir. Dışarı atılamayan kaka barsak içinde iyice katılaşmaya başlar. Taş gibi sertleşen kaka anüsten çıkarken ufak çatlaklara, yırtıklara neden olabilir. Böyle bir durumda çocuk kakasını yaparken canı çok acıyacaktır. Bir dahaki sefere tekrar canı acıyacağını düşündüğünden kakasını tutmaya çalışacaktır. Bu kısır döngü sonucunda barsak sistemi genişleyecek, günlerce kaka yapılmaması sonrasında kakasını tutamaz hale gelecek, çamaşırlarına kakasını kaçıracaktır.
Bu durumun gelişmekte olduğunu görürseniz, işler çığırından çıkmadan önlem almanızda yarar var:

Tuvalet eğitimi ile ilgili çocuğunuzun üzerindeki tüm baskıları kaldırın. Tekrar bez bağlamaya başlayabilirsiniz.
Kakasını yaparken canının acımasını önlemek için gerekli olan önlemleri alın. Öncelikle anüste birikmiş kaka tıkacı varsa doktorun önereceği bir yöntemle tıkacın çıkarılmasını sağlayın. Aynı zamanda kakayı yumuşak tutacak barsak düzenleyici bir ilaca da doktor gözetimi altında başlamak gerekecektir. Çatlağın düzelmesini hızlandırmak amacıyla anüse vazelin ya da zeytinyağı sürmeyi ihmal etmeyin.
Beslenmesine dikkat edin, kabızlığı arttıracak gıdalardan uzak durun, bol su verin, posalı gıdalar almasını sağlayın.
Bir süre için kakasını istemli olarak tutamayacağı kadar sulu kıvamda tutmaya çalışın. Böylelikle kaka yaparken canının acıdığını unutacaktır.
Düzenli olarak özellikle yemek sonralarında lazımlığa ya da tuvalete oturmaya teşvik edin, ancak asla zorlamayın.

Yatağını ıslatıyorsa... 
Altı yaşından küçük pek çok çocuk gündüz çişini tutabilirse de gece kaçırabilir. Yatak ıslatma, erkek çocuklarda kızlardan daha sık görülür. Bazı çocukların mesaneleri gece boyunca biriken çişi tutabilecek kapasitede değildir. Kimi çocukta ise mesane dolduğunda çocuğun uyanmasını sağlayacak sistem tam gelişmiş değildir. Gece çiş kaçırmanın genetik bir yanı olduğu da unutulmamalıdır.
Çocuğunuz gece yatağını ıslatıyorsa kendisinden utanıyor olabilir, kendine verdiği değer azalabilir. Çocuğunuzun kendisi ile ilgili olumsuz düşünceleri ve kaygıları varsa ona destek olmak gerekecektir. Gece çiş kaçırmayı azaltabilmek için anne babaların yapabileceği bazı şeyler var:

Çocuğunuza gündüzleri çişini bir süre tutmasını söyleyebilirsiniz. Her gün bu süreyi biraz arttırabilirsiniz.
Çocuğunuzla yatmadan önce konuşarak gece çiş yapması için uyandırabilirsiniz.
Gündüz aldığı sıvı miktarını arttırarak ve çişini giderek daha uzun süreler tutmasını önererek mesane kapasitesini arttırmasına yardımcı olabilirsiniz.
Özellikle erkek çocuklar için baba desteği önemli olacaktır.
Gece yatmadan önce sıvı alımını azaltmasını sağlayabilirsiniz.
Çocuğunuz da istekliyse gece tuvalete gitmesi için saat kurup başucuna koyabilirsiniz.
Cezanın işe yaramayacağını aklınızdan çıkarmayın.

ALINTIDIR...

Almiş'inAnniş'i

Çocuklarda Cinsel Kimlik Gelişimi

Oedipus, Shakespeare'in eserlerinde bir erkek çocuktur. Shakespeare, Oedipusun kraliçe olan anne­si ile olan anne-çocuk ilişkilerini anlatır. Bu anne-çocuk ilişkisi psikanalizin de konusu olduğundan, bu du­rum kitaplara, Shakespeare'in oyundaki kahramana atfen 'Oedipus kompleksi' olarak geçmiştir.
 
Çocuklar beş yaş civarında cinsel kimlik bulma çabası içine girerler. Erkek çocuklar baba rolünü be­nimserler. Babaları gibi annelerine yakınlaşırlar. An­neyi kazanmak için baba ile rekabet etmeye başlarlar. İşte, çocuğun iç dünyasında sessizce kurduğu bu dü­zenek bir erkeklik taslağıdır. Çocuk için bu sıkıntılı bir dönemdir. Çünkü baba güçlüdür. Ayrıca, anne ile ba­ba arasında çözemediği özel bir yakınlık vardır. O hal­de, bu durum çocuk için bir krizdir. Bir sure sonra bu güçlü adam ile rekabet etmenin zorluğunu ve imkan­sızlığını farkeder. Babanın gücünü kabul eder. Baba ile kendini özdeşleştirip babanın safına geçer. Baba  ile özdeşleşmesi erkek kimliğinin kazanılması için beklenen aşamadır. Bu aşamaya ulaşan çocuk için bu, Oedipus krizinin çözümüdür.
 
Baskın bir anne ile silik karakterli bir baba varlı­ğında rekabet de olamayacaktır. Çünkü çocuğun kar­şısında anne için mücadele edeceği, sonunda gücü­nü kabul edip, davranışlarını taklit etmeye değer bul­duğu kimse yoktur. Böyle baskın bir anne için müca­dele etmek de biraz caydırıcıdır. Yani, daha başından bir taslak sorunu yaşanacaktadır. Gücünü kabul edip özdeşleşeceği bir baba yoksa çocuk böyle bir figürü yakın çevresinde arar. Yakın çevresinde, model alabi­leceği güçlü bir erkek figürü de yoksa kriz çözüle­mez. Bu durumda Oedipus kompleksinden söz edilir. Sonuç olarak bu dönemde elde edilmesi gereken cin­sel kimlik aşamasına ulaşılamamıştır.

Cinsel kimlik arayışı sadece beş yaş döneminde ve bu kadar değil­dir. İleride de böyle çabalar devam eder. Fakat bu dö­neme ait konması gereken tuğla yerine konamamış­tır. İleride bu kendini hep belli eder. Diğer gelişme aşamaları olağanüstü olur da, bu durumu kompanse ederlerse belki bu dönemin olumsuz etkisi ortadan kalabilir. Böyle olmadığı takdirde çocuğun erkek kim­liği güdük kalır. Yaşamın diğer dönemlerine geçilir, ancak eskilerde kalan bu eksiklik kendini hayat boyu belli eder. Bu çocuk, yeteneklerini sergileyemeyen, güvensiz, aile yaşantısında başarısız, bir yetişkin ada­yıdır.   
 
Oedipus ve Electra Karşı Cins Ebeveyn ile Özdeşleşme
Oedipus erkek çocuk olduğu için erkek çocuk­ların anneleri için babaları ile yaptıkları rekabete bu ad verilir. Kız çocuklarının babaları için anneleri ile girdiği rekabete yine Shakespeare'in karakterlerinden biri olan kız çocuk adına atfen Electra krizi denir. Kri­zin çözülememe hali komplekstir.

Bu, kendi cinsine karşı, karşı cins için verilen bir mücadeledir. Amaç; karşı cinsin ilgisini çekmede ken­di cinsine göre daha başarılı olabilmektir. Kendi ve karşı cins için seçilen ilk örnekler çocuğun ebeveyni­dir. Örneğin kız çocukları babalarının ilgisi için anne­leri ile erkek çocukları da annelerinin dikkatini çek­mek için babaları ile mücadeleye girişirler. Topuklu ayakkabı giymek, ruj sürmek, kaçan çorap istemek gi­bi. Ya da bilek güreşi yapmak, boks eldiveni istemek gibi.
 
-   Dört yaşındaki oğlumla boks maçları yapıyoruz. Odanın ortasına ip gererek adeta gerçek bir arena ku­ruyoruz. Parlak çikolata ambalaj kâğıtlarından dişlik­lerimizi ve boks eldivenlerimizi giyip ringe çıkıyoruz. Eşim, gerekli hallerde suyumuzu ve havlumuzu veri­yor. Beni yenebilmek için aşın bir güç ve çaba harca­dığına şahit oluyorum. Onu hiç bir oyunda bu kadar hevesli ve canla başla çalışırken görmüyorum.
 
-   Dört yaşındaki kızımı aynanın karşısından ala­mıyorum. Kaşla göz arasında yatak odasına gizlenip, benim rujlarımı, farlarımı deniyor. Geçen hafta ağlaya bağıra kaçan çorap aradık kendisine.
 
Karşı cinsin ilgisini çekebilmek için, aynı cinsle cazibe yarışları yapılır. Bu durumun oldukça zorlayıcı bir durum olması nedeni ile kriz diye adlandırıldığını söylemiştik. Bu cazibe yarışları sayesinde çocuk ken­di cinsi ile iyice özdeşleşir. Cinsiyetine özgü rolü be­nimser. Bu yarış sırasında aynı cinsin bu konudaki mahareti gözlenir. Onun gibi, hatta ondan üstün olma çabası gösterilir. Sonunda, kendi cinsindeki ebeveyn­le mücadele yerine, o cins kabul edilir. Yani aynı cin­sin gücü ve cesareti ile özdeşleşme ile bu kriz ortadan kalkar (Oedipus-Electra krizinin çözümü).

Önceleri aynı cins ebeveynin güç ve cesareti ile olan özdeşleş­me, giderek aynı cins ebeveynin cinsel kimliği ile özdeşleşerek cinsel kimliğin ilk kilometre taşını oluştu­rur.

Özdeşleşme Figürü
 

Özdeşleşme, kişilik gelişiminde önemlidir. Asıl önemlisi, çocuğun özdeşleşeceği güvenilir figürleri yakın çevresinde bulabilmesidir. Kız çocukları için an­ne, erkek çocukları için ise baba, o güne kadar çocuk­la kurdukları ilişkinin güvenilirliği ve başarısı ölçüsün­de, çocuk tarafından özdeşleşmeye kabul ya da red görürler.
 
Özdeşleşme figür yoksunluğu, kız çocukları için  ya erkeklerden ürken ya da onlara aşırı cinsellikle yaklaşan bir kişiliğin, erkek çocuklar için işe annesine bağımlı, üretken olamayan bir kişiliğin temellerini atar.


ALINTIDIR...

Almiş'inAnniş'i

10 Ocak , 2008, 01:24:48 #25 Son düzenlenme: 10 Ocak , 2008, 01:28:24 Almiş'inAnniş'i
ÇOCUKLAR  NEDEN  YALAN  SÖYLER


Bize bir anne geldi. "Doktor, dedi, oğlum sık sık yalan söylüyor. Yaşadığını söylediği hikâyeler uyduruyor. Ailece yalandan nefret ederiz. Çocuğuma yalan söylediğimizi hiç hatırlamıyorum. Bu durum beni çok üzüyor. Defalarca yalanın kötü bir şey olduğunu söylediğim halde vaz geçiremedim. Size gelmekten başka çarem kalmadı."
 
Anneyi dinledikten, çocuk ve aile hakkında birkaç soru sorduktan sonra konu anlaşıldı. Tebessüm ederek, "Boşuna telaşlanmışsınız, ortada yalan diye bir şey yok, çocuğunuzun davranışları gayet normal," dedim. 
Anne rahatlayacağı yerde iyice telaşlandı: 
 
–Nasıl olur, söylediklerinin yalan olduğununu ben biliyorum. Hatta, bir defasında, sıkıştırdığım zaman "Yalan söylemiyorum, sen de vardın, beraber otobüse bindik," dedi. 
Bu son sözler üzerine olay iyice aydınlanmıştı. 
 
–Boşuna telaşlanmışsınız, dedim, olay gayet basit. Çocuk size rüyasını anlatmış. 
Anneye gerekli açıklamaları yaptıktan ve örnekler verdikten sonra ancak ikna edebildim. Yalan söylediğinden yakındığı oğlu, üç buçuk yaşındaydı ve ilk çocuğuydu. Anne olaya yetişkin gözüyle baktığı için yanılıyordu. Ona göre, olmamış bir olayı olmuş gibi anlatmak ve kendisini olayın kahramanı olarak göstermek yalancılıktı.
Annenin verdiği bilgiye göre, çocuğun yalan söylemesi için bir sebep yoktu. Anne ve baba çocuklarını seviyor, ona değer veriyor, yeterince zaman ayırıyorlardı. Aşağıda anlatacağımız gibi, çocuğu yalan söylemeye iten çeşitli sebepler vardır. Bunların başında "güvensizlik duygusu" gelir. Sevildiğinden ve kendisine değer verildiğinden emin olmayan çocuk, kendisinin merkezinde olduğu hikâyeler uydurarak dikkat çekmek ve güven kazanmak ister. Ancak, burada yine amacı yalan söylemek değildir. Vakamızdaki çocuğa gelince, teşhisimize göre, çocuk anneye ve babaya gördüğü rüyaları anlatmaktadır.
Dört yaşına kadar çocuklarda benmerkezci (egosantrik) bir kişilik hâkimdir. Eşyaya ve olaylara kendi gözleriyle bakarlar. Dünyanın merkezinde kendileri vardır. Canlı-cansız ayırımı yapamazlar. Kendileri canlı olduğuna göre, her şey canlıdır. Bindiği oyuncak at ile gerçek at arasında fark yoktur. Onunla canlıymış gibi konuşur. Bu yaştaki çocuklar, rüya ile gerçek dünya arasında ayırım yapamazlar. Rüyayı yaşanmış olarak algılarlar.
Vakamızda "yalan söylemiyorum, sen de vardın, beraber otobüse bindik," sözlerinden bunu anlıyoruz. Eğer anne çocuk gelişimi ve psikolojisi hakkında bilgi sahibi olsaydı bize gelmesine gerek kalmaz, olayı kolayca çözerdi. 

_____________________________
Yalan söylemek bir davranış bozukluğudur
 
Beş yaş ve üzerindeki çocuklarda "yalan" bir davranış bozukluğu olarak değerlendirilir. Eğer buna tırnak yemek, altını ıslatmak, kekemelik, tik, inatçılık, tembellik, saldırganlık, korkaklık, içe kapanıklık gibi bir veya birkaç davranış bozukluğu da eşlik ediyorsa durum ciddi demektir. 

Gelişmiş elektronik cihazlarda, her biri farklı görevler yapan yüzlerce devre vardır. Bu devrelerden biri arıza yaptığı zaman devreye bağlı bir uyarı sinyali harekete geçerek kullanıcıyı uyarır. Bilgisayar kullananlar bunu çok iyi bilirler. Arıza giderilmediği ve çalışmaya devam edildiği taktirde bilgisayar sağlıklı çalışmadığı gibi, zamanla daha ciddi arızalar ortaya çıkacaktır. Aynen bunun gibi, çocuklarda ortaya çıkan bir davranış bozukluğu farkedilmez veya ciddiye alınmazsa zamanla daha ağır bozukluklar buna eşlik edecek, tedavisi güç ruh sağlığı problemleri ortaya çıkacaktır. Anne babalar, çocuklarında gördükleri bir davranış bozukluğunu, ruh sağlığının tehlikede olduğunu haber veren bir uyarı sinyali anlamına geldiğini bilmeli, çocuğu suçlayarak veya baskı kurararak bunu gidermeye çalışmamalı, "Ben nerede yanlış yaptım?" sorusuna cevap arayarak olaya yaklaşmalıdır.

Çocuk yalan söylemeyi bizden öğrenir 
 
Amerika'da çalıştığım okullarda çocukların yalan söylediklerine ve kopya çektiklerine hiç rastlamadım. Yine üzülerek ifade edeyim ki, Türkiye'de çalıştığım okullarda en dindar aile çocuklarının bile sıkıştıklarında yalan söylediklerine ve kopya çektiklerine çok rastladım. Neden Amerikalı çocuk yalan söylemez de Türk çocuğu yalan söyler? Sorunun cevabı gayet basit: Çocuk yalanı aileden öğrenmektedir. Belki doğrudan değil, ama dolaylı yoldan çocuğa yalanı biz öğretiyoruz.
Telefona cevap vermeye giden çocuğuna, "Beni filanca sorarsa evde yok dersin," diyen bir baba veya anne dolaylı yoldan çocuğa yalan söylemeyi öğretmektedir. Yine okul yıllarında nasıl kopya çektiğini, bulduğu yeni kopya çekme usulleriyle öğretmenini nasıl atlattığını övünerek anlatan bir baba çocuğunu kopya çekmeye ve kolay yoldan not almaya özendirmektedir. 
 
Bayanlar arasında sık kullanılan "beyaz yalan" sözünü duymuşsunuzdur. Kimseye zararı olmayan yalana beyaz yalan denirmiş. Bir kimseye yalan söylemekle onu aldatmış olmuyor muyuz? Aldatmanın siyahı ve beyazı olur mu? 
 
Çocuk ilgi çekmek için yalan söyler

Yalan söyleyen çocuğun yaşına bakılır. Eğer beş yaşın altında ise, yalan söylemenin amacı kesinlikle aldatmak değildir. Yeterli sevgi alamayan veya gördüğü sevgiden emin olmayan, ilgi eksikliği yaşayan çocuklar dikkatleri kendi üzerlerine çekmek için hikaye uydururlar. Bu çocuklar, azarlanmak ve dayak yemek pahasına da olsa her çareye baş vururlar. Yaramazlık yapan ve yalan söyleyen çocukların amacı anne babayı kızdırmak ve çileden çıkarmak değildir. Ancak, yaramazlık yapmalarına rağmen, yeterli ilgiyi elde edemezler ve sevildiklerinden emin olamazlarsa saldırgan bir kişilik geliştirmeye başlarlar. 

Çocuk güven kazanmak için yalan söyler
 
Ana okuluna ve ilköğretim okuluna devam eden çocuklarda sık görülen bir yalan türüdür. Eğer çocuk derslerinde başarılı değilse, okulda ve ailede tembelliği başa kakılıyor, horlanıyor, aptal yerine konuyorsa; bu çocukta telafisi zor bir aşağılık duygusu gelişmeye başlar. Kendini değersiz, aptal, işe yaramaz biri olarak görmeye başlar. 

Hiçbir çocuk bilerek tembelliğe ve başarısızlığa razı olmaz. Onu başarısızlığa iten sebepler vardır. Mesela, hiperaktivite ve dikkat eksikliği bozukluğu olan bir çocuk, dikkatini uzun süre yoğun tutamayacağı için istese de fazla başarılı olamaz. Dikkati sık sık başka şeylere kaydığı için sınıfta anlatılanları aklında tutamaz. Sırasında rahat oturamaz. Öğretmenini ve arkadaşlarını rahatsız edecek davranışlarda bulunur. Ev ödevlerini gerektiği gibi yapamaz. Tembellik ve başarısızlık bu çocuğun suçu değildir. Tedavi edilmesi gerekir. Hiperaktif çocuklar, başarısızlıklarını örtmek ve güven kazanmak için yalan söyler. 
 
Her insan gibi, çocuk da toplum tarafından beğenilmek ve taktir edilmek ister. Çocuk ilk beğeniyi anne ve babasından bekler. Sevilen, ailede adam yerine konan, değer verilen ve iyi davranışları taktir edilen, zekası normal bir çocuğun başarılı olması beklenir ve başarılı da olur. Derslerinde başarısız, arkadaşlarıyla geçimsiz, davranış bozuklukları olan ve sık yalan söyleyen bir çocuk bize getirildiği zaman; ilk iş olarak aileyi inceleriz. Beyinde arıza bırakacak bir hastalık geçirip geçirmediğini, doğumunun normal şartlar altında gerçekleşip gerçekleşmediğini araştırırız.

Çocuk cezadan kaçmak için yalan söyler
 
Dürüstlüğü ve doğru sözlülüğü karşısında ceza gören bir çocuk, cezadan kaçmak için yalan söyleyebilir. Cezalandırma dayaktan ibaret değildir. Dayak en kötü disiplin aracıdır ve eğitime olumlu bir katkısı yoktur. Günah keçisi gibi devamlı suçlanan, kendisini savunmasına izin verilmeyen, başkalarıyla kıyaslanan çocuklar da bir anlamda cezalandırılmış demektir. Eğer sınavdan aldığı düşük notu söylediğinde azar işitir, "Yine mi zayıf aldın, bu notlar ne zaman düzelecek, ne zaman çalışmaya başlayacaksın?" suçlamalarıyla karşılaşırsa; bir sonraki zayıfını söyleme cesareti gösteremeyecek, yalana baş vuracaktır.
 
Yalan söyleyen çocuğun kendisine saygısı kalmaz, kendisinden utanır. Özgüvenden yoksundur. Yeteneklerinin ve sahip olduğu değerlerin farkında değildir. Kendisini değersiz ve işe yaramaz olarak görür. 

Anne babalar, çocuklarının fizik sağlığı ile ilgilendikleri kadar ruh sağlıklarıyla da ilgilenmelidir. Ruh sağlığı bozulmuş bir çocuğun fiziksel ihtiyaçları fazlasıyla yerine getirilse bile hastalıklı bir kişilik geliştirecektir. Yüksek makamlara gelmesi, büyük paralar kazanması onu mutlu etmeye yetmeyecek, içinde hep ruhsal bir açlık hissedecektir.




Almiş'inAnniş'i

İlk makale Prof.Dr.Yankı Yazgan'dan:
 
DAYAKÇI ANNE/BABA OLMAMAK İÇİN...
 
· Verdiğiniz ceza çocuğun anlayabileceği düzeyde olsun. Çocuğunuz hangi davranışının neden cezalandırıldığını anlayabilecek yaşa gelene kadar ceza yöntemini kesinlikle kullanmayın. Çocuklar cezanın anlamını en erken 2 yaş civarında, dil gelişimindeki hamlelere paralel olarak kavramaya başlarlar. Çocuk ne için cezalandırıldığını bilemediği için, cezalandırıldığı davranışa benzer davranışların hepsinden vazgeçer. Gelişimi için gerekli olabilecek keşif duygusunu da yok etmiş oluruz. iki yaşının altındaki çocuklarda, klasik disiplin için aceleci olmayın. Uyku-beslenme düzenini tutturmak, keşif davranışı için gereken güvenliği sağlamak, ona örnek oluşturacak şekilde davranmak yetip de artabilir.
 
· Verdiğiniz cezalar etkili olsun. Uygulamalarınız etkili olmuyorsa ne yaptığınızı bir kez daha düşünün. Bir yerde hata yapıyor olabilir misiniz? Çocuğunuz konuşmaya başladıkça onu da bu sürece dahil edebilirsiniz. Kendisini kontrol edebilmesi için neyin işe yarayacağını, kendisini kontrol edemediğinde ne yapmanız gerektiği hakkında fikrini sorun ( verilen her fikir uygulanmak zorunda değildir, unutmadan). Geleneksel olarak dayakla cezalandırılan durumlarda, mola yönteminin dayaktan daha etkili olduğunu gösteren bir çok çalışma var.
 
Mola yönteminin özü, çocukla ilişkiyi kısa bir süre için (yaşına göre 3-5 dakika) askıya almaktır. Bu çocuğu belirlenmiş süre boyunca, yalnız bırakmak anlamına gelir. Yalnızlık, yaşı elverişli ise, fiziki olarak da olabilir. Ama, daha önemli olan, tanımlanan sürede, çocukla iletişimi kesmektir. Anne ya da babanın ilgisini bir süre için olsun kaybetmekten daha büyük bir ceza olabilir mi? Biz büyükler için bile anne-babamızın suratını biraz asık görmek, içimizde pek hoş olmayan duygular yaratabilir.
 
Vicdan yapmak, sebepsiz surat asmak ile moladaki soğukluk arasında bir önemli fark var: Çocuk iletişimin neden askıya alındığını bilmelidir. Sebep molanın sonrasında net biçimde anlatılmış olmalıdır. "Molaya gittin, çünkü kardeşinin saçlarını yoldun" gibi bir açıklamayı hemen molanın bitiminde öğrenmek, bir daha saç yolmama konusunda iyi bir mesaj sayılabilir.

_____________________________
· Verdiğiniz cezalar "münasip" olsun. Ceza çocuğun yaşına, gelişim düzeyine, huyuna-suyuna ve cezalandırılan davranışın orantılı olmalı. Verdiğiniz ceza hiçbir zaman çok ağır olmasın. Hele üç yaşından küçüklerde çocuğunuzun güvenliğini zora sokan ciddi durumlar dışında ceza yöntemini kullanmaktan kaçının. Çocuğunuzun her hatasını, her hoşunuza gitmeyen davranışını cezalandırırsanız, daha ciddi sorunlar karşısında etkili bir yönteminiz kalmayabilir.
 
· Ödüller ve cezalar anında verilmeli. Gecikmeli verilen her ödül ve ceza, (örneğin,sene sonunda teslim bisiklet, akşam baban geldiğinde verilen oda cezası) neden verildiği tam anlaşılmadığından, anında tarihe karışır. Teşvik etmek ya da ortadan kaldırmak istediğimiz davranışlar üzerine etkimiz de sıfıra yakın olur.
-------------------------------------------



Almiş'inAnniş'i

İkinci makale ise Doç. Dr. Sadi Akşit 'ten:

Çocuk eğitiminde cezanın yeri

Çocuğa hangi davranışlarının iyi, hangi davranışları yapmaması gerektiğini öğretmek ebeveynlerin görevidir. Bunların çocuğa öğretilmesi aslında sanıldığı kadar zor değildir, ancak biraz sabır gerektirir. Özellikle küçük çocukların öğrenmesi zaman aldığından, hatalı bir davranışı değiştirmek genellikle birkaç haftalık bir çalışmayı gerektirir. Bunun için acele edip hemen ümitsizliğe kapılmamalıdır.

Terbiye etmek denilince pek çok kişinin aklına hemen cezalandırma gelir. "Dayak cennetten çıkmadır" ya da " Kızını dövmeyen dizini döver" gibi atasözleri, ülkemizde cezalandırmanın çocuk eğitiminin bir parçası olarak asırlarca kullanıldığının bir kanıtı olarak dilimizde yer etmiştir. Terbiye etmek ve cezalandırmak birbirinden çok farklı kavramlardır. Terbiye, çocuğa olumlu davranışların, kendini nasıl kontrol etmesi gerektiğinin öğretildiği ve içinde ödüllendirmenin de yer aldığı bir sistemdir. Cezalandırma ise daha negatif bir anlam taşır; çocuğun yaptığı ya da yapmadığı bir davranışın arkasından gelen bir sonuçtur. "Terbiye etmek" bizim geleneklerimizde genellikle cezayı çağrıştırdığından, "eğitmek" kavramının kullanılması daha yerinde olacaktır. Çocuk yalnızca yanlış yaptığı zamanlarda değil, diğer zamanlarda da davranışları konusunda eğitilmelidir. Hatalı davrandıkları zaman çocuklara kızma ve azarlama yerine, olumlu davrandıklarında yüreklendirme ve takdir etme, onların yanlış davranışlarını daha kolay değiştirmelerini sağlayacaktır. Çocuklar kendilerine değer verildiğini gördükçe kendilerini daha iyi hissedecek, çevredekileri daha fazla dinlemeye gayret edecektir.

İyi davranışların takdir edilmesi
Çocuğun ilerideki davranışlarının temeli daha doğumdan itibaren biçimlenmeye başlar. Örneğin, bebek altını kirlettiği ya da acıktığı zaman ağlayarak isteklerini belirtir. Anne hemen onun yanına gidip isteğini karşıladığında, bebek annesinin yanında olduğunu bilerek ona güven duyar.
Bebek iki aylık olduğu zaman, kendi kendine uykuya dalmasına izin verilmelidir. Bu aydan itibaren, bebeğin uyku, beslenme ve oyun zamanları aileye uyum sağlayacak biçimde belirli bir düzene konulmaya çalışılmalıdır. Bebek emeklemeye ve yürümeye başladıktan sonra gereken güvenlik önlemleri alınmalı, onun için tehlikeli olabilecek cisimler ortalıkta bırakılmamalıdır. Çocuk için tehlikeli olmayacak eşyalar ise, merakını gidermesi açısından onun ulaşabileceği yerlere konulmalıdır. Örneğin, ağır tencere ve çaydanlık gibi çocuğun yaralanmasına neden olabilecek eşyalar dolapta kilitli tutulurken, daha hafif olan tabaklar ve plastik eşyaların konulduğu dolaplar açık tutulabilir. Çocuğun hareketlenmeye başladığı bu dönem, ona en fazla dikkat gösterilmesi gereken dönemdir. Örneğin, bebek soba ya da elektrik ocağı gibi sıcak bir eşyaya yaklaştığında, "hayır, sıcak!" gibi ifadelerle oradan uzaklaştırılmaya çalışılmalı ve oynaması için eline bir oyuncak verilmelidir. Başlangıçta bebek bunun bir oyun olduğunu zannedip gülse bile, birkaç hafta sonra onun zararlı bir şey olduğunu öğrenecektir.
Çocuk 18 aylık olduğunda çocuğun kontrol edilmesi biraz daha zorlaşır. Bu yaşlarda çocuk kendi gücünün sınırlarını öğrenmek ister. Bu dönemde, anne, baba birlikte, onun hangi davranışlarına izin verip hangilerine vermeyeceklerini kararlaştırmalıdırlar. Böylece çocuk da bir ikileme düşmemiş olur. Ebeveynin nasıl davranması gerektiği konusunda aşağıda bazı ipuçları verilmiştir:

a. Çocuğa değişik seçenekler sunmak
Belirli sınırlamalar getirirken, aynı zamanda belirli bir serbestlik de tanınmış olur. Örneğin "Oyuncaklarını kendin mi toplamak istersin, yoksa sana yardım edeyim mi?" denilebilir.

b. Yapılması istenen davranışı bir oyuna dönüştürmek
Eğer çocuktan istenen davranış ilginç bir hale getirilirse çocuk bundan zevk alacaktır. Örneğin, ona "Hadi bakalım yarış yapalım, hangimiz daha çabuk elbisesini giyecek?" denilebilir.


c. İleriye dönük plan yapmak
Çocuk hep aynı olumsuz davranışları yineliyorsa, örneğin, bakkala gidildiği zaman sürekli bir şeyler istiyor, tatsızlık çıkarıyorsa, başka bir zamanda bunun doğru olmadığı ona öğretilmelidir. Bunun için, çocuğun karnının tok olduğu bir zaman bakkala götürülerek alıştırılmaya çalışılmalıdır. Sıkılmaması için de çocuğun yanında oyuncak ya da kitap vb. götürülebilir.


d. Olumlu davranışını takdir etmek
Çocuk olumlu bir davranış gösterdiğinde bu davranışı nedeniyle onurlandırılmalıdır. Bu, her zaman çocuğa hediye alınması anlamına gelmez; ona sarılıp "Bugünkü güzel davranışından dolayı çok mutlu oldum, teşekkür ederim" demek de onu çok mutlu edecek, ilerideki davranışları için yüreklendirecektir. Ama bazen işler yolunda gitmeyebilir. Eninde sonunda, çocuk anne ya da babasını dinlemediğinde, onların nasıl davranacağını, gerçekten söylediklerini yapıp yapmayacaklarını sınamak isteyecektir. Eğer çocuk ebeveynleri dinlemiyor ise, bu durumda başvurulacak bazı yöntemler vardır:

1. Doğal sonuçlar
Çocuk yaptığı hareketin doğal sonuçlarına katlanmasını öğrenmelidir. Ancak bu sonuçlar çocuk için herhangi bir tehlike yaratmamalıdır. Örneğin, çocuk sütünü kasıtlı olarak dökmüşse, o öğünde yeniden süt içemeyecek ya da eğer oyuncağını kırmışsa artık o oyuncakla oynayamayacaktır.Bu kendisinin yaptığı davranışların bir sonucu olduğu için de anne ya da babayı suçlamayacaktır (kendi düşen ağlamaz kuralı). Böylece çocuk sütünü bir daha dökmemesini, oyuncağı ile daha dikkatli oynamasını kısa zamanda öğrenecektir.

2. Mantıklı sonuçlar
Çocuğun doğal sonuçlarla öğrenmesi en iyisidir. Ancak bu her zaman işe yaramayabilir. Örneğin, anne çocuğa oyuncaklarını toplamasını söylemişse ve çocuk da bunu yapmıyorsa ne yapılabilir? İşte bu durumda, çocuğun hareketiyle ilgili bir sonuç yaratılabilir. Anne, eğer çocuk oyuncaklarını toplamazsa onları kaldıracağını ve akşama kadar oyuncaklarla oynayamayacağını ona söyleyebilir. Bunu söylerken annenin söylediği şeyi gerçekten yaparak ciddi olduğunu çocuğa göstermesi gerekir. Fakat bunu bağırarak değil, yumuşak bir ses tonu ile söylemelidir.

3. Çocuğun çok istediği bir şeyi kısıtlamak
Mantıklı bir sonuç çıkarmak her zaman mümkün olmayabilir. Çocuk ebeveyni dinlememekte ısrar ediyorsa, çocuğa çok istediği başka bir şeyin kısıtlanacağı söylenebilir. Ancak bu yöntem uygulanırken bazı noktalara dikkat edilmelidir: Beslenme gibi çocuğun gerçekten gereksinimi olan şeyler ısıtlanmamalıdır. Bu yöntemin etkili olabilmesi için kısıtlanacak şey çocuğun gerçekten çok istediği bir şey olmalıdır.
Ebeveyn söylediği şeyi gerçekten yapmalıdır. Örneğin, davranışını düzeltmediği sürece çocuğa dondurma yiyemeyeceği söylenmiş, fakat herhangi olumlu bir gelişme olmadığı halde, anne ya da baba onun gönlünü almak için biraz sonra dondurma almışsa, bu yöntem doğaldır ki işlemeyecektir.

4. Belli bir süre bir yerde bekleme cezası
Bu ceza, diğer yöntemler işe yaramadığında en son çare olarak kullanılabilir. Bu yöntem, çocuk diğer çocukları ısırdığında, vurduğunda ya da buna benzer durumlarda kullanılabilir. Çocuk önce bir kez ikaz edilir, eğer aynı davranışı sürdürürse, ona önceden belirlenmiş bir odaya ya da odanın bir köşesine gitmesi, orada bir süre, genellikle de bir sandalyede sessiz bir biçimde beklemesi söylenir. Eğer oraya gitmemekte direnirse, kucaklanarak oraya götürülür ve bir süre orada kalması sağlanır. Bu cezanın neden verildiği birkaç cümle ile ona anlatılmalıdır. Çocuğun bekletildiği oda ya da yer çocuk açısından herhangi bir tehlike içermemelidir.
Çocuğun orada bekleme süresi kabaca her yaş için 1 dakika olarak belirlenir (Örneğin, 4 yaşında bir çocuk için 4 dakika gibi). Eğer ceza süresi çok uzun tutulursa, çocuk neden oraya konulduğunu bir süre sonra unutacaktır.
Ceza süresi için saat kurulur, saat çaldığında çocuğa cezasının bittiği söylenir. Çocuk bu süreyi uslu bir biçimde tamamlarsa, sevecen bir biçimde kucaklanır ve "Tatlım, cezalı olduğun için orada kalmak zorundaydın" gibi sözler söylenir ve olay orada kapanır. Bu durumu çocuk ile tartışmak gerekirse en az birkaç dakika geçmesi beklenmelidir. Eğer ceza süresi içinde çocuk gene bağırır çağırır ve olayı protesto ederse, saat yeniden kurulur ve süre baştan başlatılır. Bu yöntemle, genellikle 2 hafta içinde çocuk uyum sağlamayı öğrenecektir.

Etkili bir eğitim için bazı öneriler
Çocuğun neler yapıp neler yapamayacağına karar verilmelidir. Her çocuk aynı hızda büyüme ve gelişme göstermez. Ebeveyn çocuğa bir şey söylediğinde çocuk yapmıyor ise, bu kasıtlı olabileceği gibi çocuk onu anlamadığından ya da yapamadığından da olabilir.
Ebeveynler konuşmadan önce iyice düşünmelidir. Daha önce çocuğa herhangi bir uyarıda bulunmuş ya da bir kural koymuşlarsa ona uymaları gerekir. Bununla birlikte, çocuktan beklenen davranış ya da konulan kurallar gerçekçi olmak zorundadır. Bir diğer önemli nokta da, ebeveynin her zaman aynı biçimde davranması, bir gün farklı diğer gün farklı kurallar koymamasıdır. Çocuklar ne zaman nasıl davranacaklarını çabuk öğrenirler. Bunun için de zaman zaman ebeveynin koyduğu kuralları sınarlar ve onun sınırlarını öğrenmeye çalışırlar. Örneğin, bakkalda huysuzluk yapan bir çocuğu sakinleştirmek için anne ona sakız, şeker gibi şeyler alırsa, bir daha bakkala gittiğinde çocuk yine aynı biçimde davranacaktır.Bunu önlemek için ebeveyn her zaman aynı biçimde davranmalı ve kendi koyduğu kuralları çiğnememelidir.

Çocuk huysuzlandığında onun duyguları da dikkate alınmalı ve onun neden öyle davrandığını anlamaya çalışmalıdır. Eğer davranışın nedeni bulunursa çözüm arkasından gelecektir. Ebeveyn onu anladığını çocuğa söylemelidir. Örneğin, "Arkadaşın gittiği için üzülüyorsun, biliyorum, ama yine de oyuncaklarını toplamalısın" gibi onu anladıklarını ifade etmek oldukça yararlı olacaktır.Anne ve babalar da yaptığı hatalardan ders almasını öğrenmelidir. Herhangi bir biçimde yanlış davrandıkları zaman önce sakinleşmeli, gerekirse çocuktan özür dilenmeli, bundan sonra nasıl davranacağını ona söylemelidir.
 
Çocuğa doğru davranışları öğretmek çocuk eğitiminde elbette ki çok önemlidir. Ancak, çocuk kendini kontrol etmesini ebeveynlere ve diğer büyüklere bakarak daha çok öğrenir. Onun için ebeveynlerin söyledikleri ile yaptıklarının tutarlı olması zorunludur. Büyükler gibi (!) çocuklar da zaman zaman bazı hatalar yaparlar. Önemli olan, bu yanlış davranışlardan yola çıkarak, doğruların ona sevecen bir biçimde öğretilmesidir.

Çocuk eğitiminde tokatın yeri var mı?
Eskiden ebeveynlerden tokat yemek çocuk terbiyesinin neredeyse ayrılmaz bir parçasıydı. Bu yüzden, şimdiki erişkinler arasında tokat yemeyen birini bulmak oldukça zordur. Günümüzde de özellikle kırsal kesimde ve büyük şehirlerin varoşlarında çocuklar hala büyüklerinden tokat yemektedir. Hatta okullarda bile zaman zaman öğretmenlerin dayağa başvurduğu bilinen bir gerçektir. Peki bu "cennetten çıkma (!)" olduğu tabir edilen dayağın çocuk eğitiminde yeri var mı? Amerikan Pediatri Akademisi tokatın çocuk eğitiminde kullanılmaması gerektiğini, eğer çocuğun cezalandırılması gerekiyorsa ona alternatif diğer yöntemlerin kullanılmasını önermektedir. Dayak atmanın çocuk eğitiminde yeri yoktur, çünkü: O an için işe yaramış görünse bile, çocuğun davranışını değiştirmede aslında daha önce söz edilen bir sandalyede bekleme cezasından daha etkili değildir.

Tokat atmak çocuğa sorumluluk öğretmez, tersine onun daha da kızmasına ve hırçınlaşmasına neden olur. Ebeveynlerin çoğu, daha sonradan tokat attıkları için pişmanlık duymaktadırlar. Sürekli tokat yiyen çocukta zamanla bu yöntem de artık işe yaramaz olacaktır. Tokat atmak, şiddetine bağlı olarak çocukta ciddi fiziksel hasarlara neden olabilir. Sürekli dövülen çocuklarda depresyon, alkol kullanımı, diğer çocuklara saldırganlık daha sık görülür, hatta erişkin olduklarında kendi eş ve çocuklarını dövme ve suç işleme oranları diğer kişilere göre daha fazla olmaktadır.

Yapılan çalışmalar, dayak yiyen çocukların, erişkin olduklarında diğer kişileri –onları sevseler bile- daha çok cezalandırma eğiliminde olduklarını ortaya koymuştur.
Onun için, hekimler olarak bizler, çocuk eğitimi konusunda ebeveynlere doğru yolu göstermeli, sağlıklı bir nesil yetiştirmek için her türlü şiddetten kaçınmaları gerektiğini onlara olabildiğince öğretmeye çalışmalıyız.







Almiş'inAnniş'i

YARATICILIK GELİŞİMİ

YENİDOĞAN:Yeni doğan bir bebek duyu sistemlerini kullanarak çevreyi tanımaya, dış dünyaya uyum sağlamaya çalışmaktadır. Önceleri nesneleri ağzına alarak onları bu yolla ayırt etmeye çalışır. El ve kasları geliştikçe dokunma duyusunu kullanarak çevreyi araştırır. Bu nedenle; duyuların uyarılması ve tüm duyuların birarada eşgüdüm içinde kullanılmasının sağlanması, çocuğun tüm düzeylerdeki eğitiminde önemli katkılar sağlayacaktır. Bu nedenle yaratıcılığın geliştirilmesinde önemli rolü olan duyuların bebeklikten itibaren uyarılması, ortam düzenlenmesi gereklidir .

0-2 YAŞ: Ligon'a göre çocuğun hayal gücü ilk yılda gelişmeye başlar. Çocuk bu dönemde nesnelerin isimlerini sorar, yeni sesler ve ritimler oluşturur, bir şey yarattığı zaman onu bitirmeden önce isimlendirmez, iki yaşındayken günlük rutin işleri önceden tahmin eder.
Dokunma, tatma ve görme yoluyla herşeyi denemeye heveslidir. Çok meraklıdır. Fakat merakını kendine özgü yollarla ifade eder. Bu dönemde yaratıcılığın gelişimi pek çok yollarla uyarılabilir.
Hayal gücü basit oyunlar, büyük bloklar ve dolgu oyuncaklarla harekete geçirilebilir. Bu dönemde ana-babalara çocuklarıyla basit sözel oyunlar oynamaları ve çocuklarının kendi yarattıkları şeylere verdikleri isimleri soru sormadan kabul etmeleri önerilir.
Yine kelimelerin anlam kazandığı bu dönemde çocuklarına kelime öğretmeye çalışmaktan çok, kelimelerle ilgili şarkılar söyleyebilir.

2-4 YAŞ: Bu dönemde çocuk dünyayı, yaşantıları ve yaşantılarının sözel ve hayali oyunlarla tekrarı sayesinde öğrenir. Dikkat süresi kısadır ve yönlendirilmediği takdirde yaptığı etkinlikler sık sık değişir. Bağımsızlık duygusu gelişmeye başlar ve herşeyi kendisi yapmak ister. Bu durum kendi yeteneklerine güvenmesini sağlar. Çevreye olan merakı hâlâ devam etmektedir. Çevreyi kendine özgü yollarla keşfederken, yetişkinleri bunaltan sorular sormayı da ihmal etmez. Yaşadığı dünyayı keşfederken onunla uyum sağlamayı da öğrenir.
Bu dönemde çocuklara yapılmış oyuncaklardan çok hayal gücünü harekete geçirebilecek, değişik şekiller oluşturulabilecek bloklar veya tuz seramiği verilebilir. Yine ebeveynler çocuklarıyla içinde yaşadıkları dünyayı beraberce keşfetmelidirler. Onları kendi başlarına yapmaları için cesaretlendirmelidirler.

4-6 YAŞ: Bu dönemde çocuk ilk defa plan yapma becerisini öğrenir. Önceden bildiği oyunları ve işleri planlamaktan çok hoşlanır.
Merakı sayesinde doğruyu ve yanlışı öğrenir, ilişkilerin nedenlerini anlamasa bile olaylar arasında ilişki kurar, hayali oyunda pekçok rolleri dener.
Bu yaşlarda diğer insanların duygu ve düşüncelerinin farkında olur ve kendi davranışlarının başkalarını nasıl etkileyeceğini düşünmeye başlar.
Bu dönemde sözcük oyunlarıyla, yeni deneyimler yaratıcı sanatlar yoluyla kendine güven gelişebilir. Çocukların yarattıkları ürünler yetişkin standartlarıyla karşılaştırılmamalıdır.
Bu dönemde ana-baba ve öğretmenler çocukların fikirlerine göre değerlendirmeli ve yararlanmalıdırlar .




Almiş'inAnniş'i

ÇOCUKLARDA CİNSİYET ROLERİ

Bebeklerdeki cinsiyet farklılıkları, DNA dizilimleri ve cinsiyet hormonları tarafından belirlense de, taşıdıkları cinsiyete göre sergiledikleri davranış kalıpları, büyük oranda onları yetiştiren ebeveynlerin tutum, davranış ve bu konuda sergiledikleri örneklere bağlı olarak oluşmaktadır.


Sizler, ebeveyn olarak, çocuklarınızı ev de üretilmiş seksüel stereotipler  halinde değil; cinsiyetler arasında ayırım yapmayan, hem erkek hem de kadına saygısı olan, cinsiyet özelliklerinin keyfini çıkarabilen, gelecekteki hayat rollerini herhangi bir stereotipin etkisinde değil, kendi güç ve isteklerin doğrultusunda seçen çocuklar yetiştirebilirsiniz. 

Bunun için şu önerileri dikkate almak sizi doğru yönlendirecektir:

* Çocuğunuza, erkekler ile kadınlar arasında doğuştan farklılıklar bulunmasının, herhangi bir cinsiyetin daha iyi ya da daha kötü, daha güçlü ya da daha zayıf olması demek olmadığını öğretin. Farklılıklar zenginlik katar, aynı olmak yavanlıktır görüşünü benimseyin ve de çocuğunuza aktarın.



* Çocuklarınıza birey olarak muamele edin. Grup özelliği olarak, erkekler kızlara oranla daha fazla kasa sahip, ya da kızlar erkeklere oranla daha naif olmasına rağmen, sizin oğlunuz daha feminen, kızınız daha kaslı ve agresif olabilir. Bu durumda sakın onu azarlayıp aşağılamayın. Onu olduğu gibi kabul edin, sevin ve gereken davranış kalıplarını edinebilmesi için destekleyin.
 
(Araştırmalar, çocukluğunda spordan uzak duran, daha ziyade bebeklerle oynayan erkek çocukların, babaları tarafından "yeterince erkek olmamakla" suçlanması ve baskı görmesi durumunda, ileriki yaşlarda homoseksüel olmaya daha fazla eğilim gösterdiğini ortaya koymaktadır. Çocuğunuz cinsel kimliğinden hoşnut görünmüyor, farklı davranışlar sergiliyorsa ona baskı yapmak yerine profesyonel yardım alın. )

* Aşırı uçları törpüleyin. Çocuğunuzu olduğu gibi kabul etmek, davranışlarını da olduğu gibi kabul etmek demek değildir. Örneğin, aşırı agresif ise bu agrsyonunu yönetmeyi öğretmelisiniz. Ya da fazla pasif ise, kendine güvenmesi için cesaretlendirebilirsiniz.
 
*Bir stereotip yaratmak ya da yıkmak için değil, çocuğunuz için eğlendirici ve öğretici olduğu için oyuncak alın.
 
*Farkında olmadan cinsiyet ayrımcı tuzaklara düşmeyin. Ağlayan erkek çocuğunuza koca adam olduğunu ve ağlamaması gerektiğini söyleyip, kız kardeşi ağladığında koşup kucaklamayın. İltifat ederken, iltifatlarınızı , kızınıza  "ne kadar güzelsin" oğlunuza "ne kadar güçlüsün" şeklinde  sınıflandırmayın.
 
*Değişik yetenekler ve hayat rolleri hakkında değerlendirmeler yapmaktan kaçının. Mesela, eğer evde kalıp çocuk bakmanın saygı uyandırmayan bir iş olduğu izlenimi yaratırsanız, ileride ne oğlunuz ne de kızınız evde çocuğuna bakmak istemeyebilir. Çalışmak için büroya gitmenin daha değerli olduğu inancı edinebilirler.
 
* Ailedeki işleri önyargılı, bir stereotipe dayalı değil, kabiliyet, ilgi ve mevcut zamana göre pay edin. En iyi aşçını yemekleri yapması, en iyi hesapçının defterleri tutması gibi. Kimsenin yapmak istemediği işler ise, illaki evin hanımına kalmamalı, bireyler arasında dönüşümlü olarak yapılmalıdır.
 
* Bir örnek oluşturun. Eşinizle birlikte, erkek ve kadında hangi nitelikleri değerli saydığınızı belirleyin ve bunları kendinizd ve çocuklarınızda geliştirmeye çalışın.
 
Ve bütün bunları, çocuklarınızın cinsel rollerini değiştirmek için değil, bir çocuğun kişiliği, her biri beslenmek isteyen pek çok cevherden oluştuğu için yapın.