Cüneyd Suavi'den

Başlatan burcuş, 10 Ağustos , 2009, 14:00:58

« önceki - sonraki »

burcuş

Küçük kız, annesiyle yürürken birden durdu. Yağmur damlacıklarıyla ıslanan gözlüğünü çıkartarak baktığı şey, babasıyla birlikte bisiklette giden bir başka kız çocuğuydu. Bisikletteki kız, düşmemek için babasına sıkı sıkı sarılmış ve soğuktan pembeleşen yanaklarını, onun sırtına dayamıştı. Adamın ara sıra yana dönerek söylediği sözler, küçük kızı kıkır kıkır güldürüyordu. Kaldırımdaki kız, bisikletin arkasından bakarken; annesi durumu fark edip: - Baban, günde on dakikasını ayırıp seni okula bırakıyor, dedi. Hem de mersedesiyle. İstersen seni bisikletle götürsün ha, ne dersin? Küçük kız, buğulanan gözlerini annesinden saklarken: - Çok isterdim, diye karşılık verdi. Belki de böylelikle, babama sarılırdım.
[/b]

Balböceği


**fatoş**


ertl

Sütçü



İhtiyar adam, zorlukla taşıdığı süt güğümlerini çadır direkleri arasından geçirmeye çalışırken:
-Süüt...!, diye bağırıyordu. Süt isteyen süt kuzularına...

İhtiyar, henüz sözünü tamamlamamıştı ki, çadırından çıkan öfkeli bir adam:

-Sen aklını kaçırdın herhalde! diye kükredi. Biz yaralılarımızla uğraşırken, sen para kazanma sevdasındasın.

Yaşlı adamın gözleri dolmuştu. Yumuşak bir sesle:

-Bu depremde dört torunumu kaybettim evladım, dedi. Onların içecekleri sütü diğer yavrularıma hediye etmek istemişsem, hata mı etmişim.

•••

Bu hadiseyi anlatanlar, "ihtiyar adama çıkışan o kişinin ağlayışını ve ona sarılarak özür dileyişini hiç unutmuyoruz" diyorlar.

ertl

Yaşgünü Hediyesi
GENÇ ADAM bir cadde boyunca ilerlerken, ruhunu okşayan bir kokuyla irkildi. Sonbahar çoktan bitmiş, mevsim kışa dönmüştü. Bu yüzden de ağaçlardan bir koku yükselmezdi. Elbette ki aylar önce ölen çiçeklerden de...
Adam, hâfızasının en ücra köşelerinden gelen bir sinyalle, kendisini bir anda çocukluk yıllarına döndüren bu esintiyi daha iyi hissedebilmek için, derin bir nefes aldı. Duyduğu şey, küçükken top oynadıkları çayırın ezildikçe buram buram kokan reyhanlarını, ya da ablasının gelinliğine benzettiği kiraz çiçeklerinin kokusunu andırmasına rağmen, onlardan çok güzeldi.
Genç adam, kendini bildiği günden itibaren bütün benliğini saran, fakat lise yıllarında birden kaybolan o kokunun ne olduğunu anlamakta gecikmedi.
Koku, kaldırım kenarında yükselen bir duvarın arkasından gelmişti. Adam, bir türlü bitmek bilmeyen o duvar boyunca önce adımlarını sıklaştırmaya, hemen sonra da koşmaya başladı. Ve tarihî bir kapı görüp içeri girdi.
Başka bir âlemdi sanki burası. Her yeri bir sükunet kaplamıştı. Ne gürültü vardı, ne de koşuşma. Titizlikle hedefine yöneldi. Kokunun geldiği yerde büyük bir servi vardı. Altında da taşı kırık bir mezar.
Adam yavaşça çömelip bir fatiha okudu. Ve o mezarın üstündeki çimenleri okşarken:
— Her zamanki dalgınlığım herhalde!.. dedi. Doğum günüm olduğunu yeni fark ettim. Ama senin o kokunu unutmam anne...