GEBELİGİ ENGELEYEN NEDENLERDEN BİRİ (PSİKOSAMATİK)

Başlatan sibel28, 02 Mart , 2009, 09:28:46

« önceki - sonraki »

sibel28

RUHSAL NEDENLER
psikosomatik tıp vücutla ruh arasındaki karşılıklı ilişkileri inceler. Bir enfeksiyo­nun doğurduğu fiziksel sarsıntılar, bir darbe ya da organlarda görülen bir çalışma bozukluğu çok çeşitli hatta akıllara durgunluk verecek kadar şaşırtı­cı tepkilere yol açabilirler. Bu tepkiler çoğu zaman yürek daralması biçiminde ortaya çıkar. Ne kadar önemsiz görü­nürse görünsün, bu yürek darlığı kişinin davranışlarını belli bir ölçüde etkiler. Bunun sonucu olarak hasta bazı yiye­ceklere karşı büyük ölçüde isteksizlik duyabilir ya da başka bir kişinin varlığından ürkebilir. Yukarıda anlatılan olayın tersi de olabilir. Duygusal bir kırıklık fiziksel bir etki yaparak bağırsak bozukluklarına, astıma ve ergenlik sivil­celerine yol açabilir. Bu nedenle, kadınlarda.bazı kısırlıkların psikosoma­tik bir tepkiden doğabileceği akla gelebilir. Bu olasılık kadın hastalıkları uzmanlarının ya da psikanalistlerin gözünden kaçmaz. Ama bununla birlik­te, bu karşılıklı etkimenin mekanizma­sını kesinlikle ya da hiç olmazsa yaklaşık olarak anlayıp ortaya çıkarmak son derece güçtür.
Kadın hastalıkları uzmanları daha çok yıllarca çocuk sahibi olma hayaliyle mutlu bir evlilik sürdüren, ama otuz ile otuz beş yaşlarından sonra anne olma ümitlerini kaybeden umutsuz kadınlar üzerinde çalışmalar yaparlar. Böyle durumlarda klinik araştırmalar ve laboratuvar incelemeleri karı kocanın normal, yani çocuk yapabilecek durum­da olduklarını ortaya koyar. Oysa yıllardan beri, her ay yumurtlama döneminde yapılan cinsel birleşmelere rağmen, kadın gebe kalmamıştır. Bu kısırlık kadındaki ruhsal bir dengesizlik­ten veya bilinçli ya da bastırılmış bir gerilimden ileri gelebilir mi? Yoksa kadın bilinçsiz olarak kocasına karşı soğukluk mu duymaktadır? Durum böy­leyse, bu soğukluğun nedeni nasıl açıklanabilir?
Genetik ve psikiyatri uzmanlarının ka­tıldıkları bir kongrede, birçok delege ruhsal düzensizliklerin, kadının üreme organlarına etki ederek yumurtacığa veya spermatozoitlere karşı zararlı sıvı­lar salgılamasına yol açtığını ileri sür­müşlerdir. Bu varsayımın bilimsel açı­dan doğru sayılması halinde, ruhsal sarsıntıların bazen kısırlığa yol açabile­ceğini ve nevroza dönüşebileceğini kabul etmek gerekir. Kadın hastalıkları uzmanlarının herhan­gi bir organik hastalık bulamadıkları durumlarda, psikanalizin veya ruhsal tedavinin çiftlere güçlükleri yenmele­rinde ve uzun süren bir kısırlık döne­minde büyük yardımı olduğu deneysel olarak ispatlanmıştır. Tıp kitaplarında, çocukları olmayan bazı çiftlerin boşanıp başkalarıyle tekrar evlenmelerinden sonra çocuklarının ol­duğu belirtilir. En ilginç örnek bir çocuğu evlât edinen bir çiftin durumu­dur. Evlât edinmeden sonra^ kadının gebe kalma tutkusu kaybolmuş, ruhsal gerginliği büyük ölçüde azalmış ve kısa bir süre sonra kadın gebe kalmıştır. Sonuç olarak psikosomatik (ruhsal-be-densel) kökenli bir kısırlığın olduğu söylenebilir. Bununla beraber, tıp bili­minin açıklayamadığı bütün kısırlıkların ruhsal kökenli o.lduğunu ileri sürmek de hatalıdır. Böyle bir davranış, kısırlıkları geçici olan çiftleri umutsuzluğa sürük­ler, uzun ve yorucu laboratuvar incele­melerinden kaçınmalarına yol açar. Bir kısırlığa ruhsal kökenlidir diyebil­mek için açık seçik ip uçları gerekir, örneğin kadının anne olmayı istemeye­cek kadar çocuksu ya da erkeksi bir kişilik göstermesi gibi. Yani tıbbi neden lerin olmayışı kısırlığın ruhsal kökenli olduğunu göstermez. Zaten bir kadın için ancak yumurtlamanın durması veya travmalı ruhsal bir etki ile fallop borularının kasılması durumunda psi­kosomatik bir olay söz konusudur. Çoğu zaman ilk çocukluğa kadar inen ve kökenini anneyle olan ilişkilerden alan neden bulunup ortadan kaldırıldıktan sonra, fizyolojik işlevler düzene girecek olursa böyle bir teşhis doğrulanmış olur. Ayrıca ruhsal etkenlerle fizyolojik et­kenlerin çoğu zaman bir arada bulundu­ğu da unutulmamalıdır. Bu nedenle, uzmanlar bugün yalnız ruhsal kökenli kısırlıklara çok az rastlanabileceği görü­şündedirler.