PARANTEZ ÖYKÜLER ........................

Başlatan ranişim, 22 Şubat , 2007, 17:28:08

« önceki - sonraki »

ranişim

PARANTEZ ÖYKÜLER

EPISODE III PARANTEZ ÖYKÜLER


To Eren ...

Hadi gel , dolaşalım biraz ...
Nereye gideceğiz ?
Bir çocuğun çocukluğunu yaşayabildiği güzel bir yere.
Dur telefonumu unuttum ,
Gerek yok alma bu kez .Telefonun yanındayken çimen kokusu duyamaz , gölün rengini göremezsin. Hala varken görmelisin. Botlarını giy göle gireceğiz .
Göle girip ne yapacağız ? Ayaklarımız ıslanacak ?
Yıllar önce bir çocuk göle bir inşaat tuğlası attı. Ben atarken görmüştüm. O tuğla hala duruyormu ona bakacağız.
Durmuyorudur kesin .. Ne demeye attı tuğlayı ?
Balık yakalamak için ?
Nasıl?
Çocuk akşam hava kararırken göle tuğla atardı. Gece balıklar tuğlanın deliklerine girer uyur. Ertesi gün güneş tepedeyken suslca göle girer tuğlanın deliklerini elle kapatır , tuğlanın içinden çırpınma sesi gelirmi diye kulağını tuğlaya dayardı .
Yakalayabildimi hiç ?
Evet ?
Yakaladıklarını ne yapardı ?
Kedilere verirdi. Bazen de serbest bırakırdı. Hadi gir bakalım şimdi göle .
Düşersem ?
Elbette düşeceksin . O da düşerdi ayağı takılınca . Düşmezsen nasıl bileceksin göle girdiğini ?
Sıkıldım bu işten dönelim .
Neden ?
Kimbilir kaç cevapsız arama vardır şimdi .
Peki dönelim .
Kızdın mı ?
Hayır haklı çıktın .
Hangi konuda ?
Tuğla yerinde durmuyor , haklıydın . Bir çocukluğun aramasını , keşfini yapacaktık seninle , cevapsız kaldı.
Kalmadı yarın geliriz.

........

Cevapsız arama 1 taneymiş .
Kim aramış ?
Sen ! Yanındaydım ya neden aradın ? Hadi gidiyormuyuz tuğlaya ?
O aramada , tıpkı hissetmeyi reddettiğin bir hayat gibi cevapsız , keşifsiz kaldı. O tuğla dün oradaydı oğlum. Ama bugün yerinde bulamayacaksın .. Sen uyurken balıklar kaçtı içinden ...Göl tuğlayı derinlere çekti. Telefonunda ki aramanın kime ait olduğunu bilebilirsin .Ama balığın kaçtığı tuğlanın içindeki mesajı asla okuyamayacaksın .
Sen söyle ne vardı ? Bilmek istiyorum .

Birgün kendi oğlunu gölün kenarına getirdiğinde tuğlayı almak istemediği zaman bileceksin ...

  :opucuk: :opucuk:
Bir yildiz sec kendin icin gökyüzünden
gözlerin gibi parlak,
senin gibi tatli olsun,
bir yildizda bana sec,
parlakligi önemli degil yeterki sana yakin olsun!

ranişim

Bir yildiz sec kendin icin gökyüzünden
gözlerin gibi parlak,
senin gibi tatli olsun,
bir yildizda bana sec,
parlakligi önemli degil yeterki sana yakin olsun!

Emine


Almiş'inAnniş'i


şerife Berat

SUSMAK VE ÖĞRENMEK


Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar susacaktım.
Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı. Babam akşamları eve yorgun dönerdi. Ben bütün gün evde sıkılır onun gelişini iple çekerdim.Daha o kapıdan girer girmez boynuna atılır onunla oynamak isterdim. Babam sarılır, öper sonra da, hadi odana git, derdi. Yemek hazırlanınca annem çağırır bu defa masada bir araya gelirdik babamla.Onlar annemle konuşurken ben araya girer, sesimi duyuramayınca da bağırırdım. Babam sinirlenir, 'Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, birde sen kafamı ütüleme!' derdi. Annem de 'Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laf da mı konuşturtmayacaksın babanla' diye çıkışır, beni odama gönderirdi.


Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani hapishaneme doğru yol alırdım. Babam arkamdan, 'Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip, hâlâ ne istiyor anlamadım.' diye bağırmaya devam ederdi. 'Keşke benim de bir odam olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık' derdim içimden; ama yüksek sesle söylemeye cesaret edemezdim. Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır, televizyon  seyrederdi. Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli birşey varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık hareket edip koşup oynamaya çalışsam oda hapsim yeniden başlardı.



Bir gün anladım ki susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa susarak yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım. Önce resim yaparak başladım işe. Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor; 'Bak, böyle uslu uslu oyna işte.' diyordu. Babam bazen göz ucuyla bakıyor, resimle ilgili bir şey sorsam afallıyordu. Ama bana kızarak beni artık odama göndermiyordu. 'Son günlerde ne de akıllandı benim oğlum.' diye komşulara anlatıyordu  annem halimi. Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem 'Odanı topla!'diye odama kapattığında işe nereden başlayacağımı bilemiyordum.


Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı beceremiyordum. Annem odama gelip 'Bak sana resim yapmayı yasaklayacağım.' dedi bir gün. Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayı da elimden alırsa ben ne yapacaktım.   

Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım. Babam eve gelince uygun zamanı kolladım. Her zamanki gibi yemekler yendi, odaya geçildi. Babam oturur oturmaz çizdiğim resmi getirdim. Babam baktı. Hım, dedi 'Çok güzel  olmuş.Bu adam benim herhalde.' dedi. Ben 'Hayır o adam değil, bu çocuk sensin.'dedim. O 'Hayır, bu adam benim, bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın.'dedi.


Ben yine 'Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçük kız da annem.' dedim.
Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: 'Peki neden bizi küçük çizdin?' dedi. Heyecanla başladım anlatmaya.Ben büyüyüp adam olacağım. İş bulup çalışacağım. Siz yaşlanıp küçüleceksiniz. Beliniz bükülecek, komşumuz Ahmet amca ile Ayşe teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde yorgun olacağım. Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda işyerinde kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile.



Siz benimle bir şeyler paylaşmak istediğinizde 'Hadi odanıza çekilin de kafa dinleyeyim.' diyeceğim. Ve bir de bağıracağım 'Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları da var, daha ne istiyorlar' diye. 

Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Duyduklarına inanamıyorlardı. Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki  sonsuza kadar konuşsam hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi

Farkında' Olmalı İnsan...Kendisinin, Hayatın Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı 
Ömür Dediğin Üç Gündür,
Dün Geldi Geçti
Yarın Meçhuldür,
O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür,
O Da Bugündür