Show posts

This section allows you to view all posts made by this member. Note that you can only see posts made in areas you currently have access to.

Topics - halukgta

21

Değerli dostlarım, Facebook'ta bir kardeşimizin paylaştığı, EHLİSÜNNET ÂLİMLERİ BİRLİĞİ başlıklı uyarı yazısını okuyunca, bu konuda bir makale yazmadan geçmemin, büyük hata olacağını düşündüm. Öyle şeyler yazmışlar ki, sizlerde okuduğunuzda, yaşadığımız İslam'ın genel çoğunluğu tarafından, nasıl Kur'an ile taban tabana zıt yaşandığına, bir kez daha şahit olacaksınız. BU KONUYU ANLATIRKEN ELBETTE ŞAHİDİMİZ, DELİLİMİZ YALNIZ KUR'AN OLACAKTIR. Ne yazık ki İslam toplumunun genel çoğunluğu, Zuhruf suresi 78-79. Ayetlerinde Allah'ın uyarısında olduğu gibi GERÇEKLERDEN, Allah'ın HAK yolundan hoşlanmaz konumuna getirildi. Ayeti hatırlayalım. "BİZ SİZE ELBETTE GERÇEĞİ GETİRMİŞTİK, FAKAT ÇOĞUNUZ GERÇEKLERDEN HOŞLANMIYORSUNUZ. YOKSA (MÜŞRİKLER) BİR İŞE KESİN KARAR MI VERDİLER! DOĞRUSU KARARLI OLAN BİZİZ!" (ZUHRUF 78-79) Demek ki gerçek hak olan, yalnız Allah'tan gelenmiş. Peki, neden şahit yalnız Kur'an olmalı? Enam suresi 19. Ayetinde Allah'ın Resulü yüce Rabbimizi şahit göstererek, ne diye uyarıyordu bizleri? "DE Kİ: "ŞAHİTLİK BAKIMINDAN HANGİ ŞEY DAHA BÜYÜKTÜR?" DE Kİ: "ALLAH BENİMLE SİZİN ARANIZDA ŞAHİTTİR. İŞTE BU KUR'AN BANA, ONUNLA SİZİ VE ERİŞTİĞİ HERKESİ UYARAYIM DİYE VAHYOLUNDU." Lütfen sabırla makalemi sonuna kadar okuyunuz. Çünkü konu önemli, onun için detaylı yazmak zorunda kaldım.

Bakın Allah'ın Resulü O örnek insan, ümmetine Allah'ı şahit göstererek, kendisinin nasıl bir görev aldığını ve bu görevinde biz ümmetini hangi kaynak ile uyardığını söylüyor. ALLAH'IN RESULÜ YALNIZ KUR'AN İLE UYARIYOR. ÇÜNKÜ ONA İLAVE YAPMASI, ALLAH'IN DİNİNE ORTAK OLMAYA ALIŞMASI DEMEKTİR Kİ, BUNUN ŞİRK OLDUĞUNU ALLAH'IN RESULÜ BİLİYOR. Başka örnek vermeye gerek yok ama elbette gözlerinde perde olan kulakları ve kalpleri mühürlenmiş olana bu ayet yetmeyecektir. Şimdide makalemin konusu olan, kendilerini EHLİSÜNNET ÂLİMLERİ BİRLİĞİNDEN OLDUĞUNU SÖYLEYENLER, TOPLUMU GERÇEK İSLAM'IN NASIL YAŞANACAĞI KONUSUNDA, BAKIN NASIL UYARIYORLAR ONA BAKALIM. Allah'ın Resulünün Allah'ı şahit gösterip, Resulün biz ümmetini yalnız Kur'an ile uyardığı gibi mi uyarıyorlar, yoksa HADİS DÜŞMANLIĞI KONUSUNDA UYARI YAPAN BU KARDEŞLERİMİZ, Kitap Ehlinin düştüğü yanlışa onlarda düşmüşte haberlerimi yok, birlikte bakalım. Bakın ne diyorlar.

"ZAMANIMIZDA HADİSLERİ DIŞLAYAN, BİR FURYA BAŞLATILMIŞTIR. BU FİKRİN ZAMANIMIZ AÇISINDAN KAYNAĞININ BATILI ORYANTALİSTLER OLDUĞUNUN BİLİNMESİNİ İSTİYORUZ. BUNUNLA İSLAM'I TAHRİF ETMEK/BOZMAK İSTEMEKTEDİRLER.

HADİSLERİ REDDEREK, ONLARI DİNİ HÜKÜM KOYMADA GEÇERSİZ SAYMAK ASLINDA RESUULLAH'I S.A.V DIŞLAMAK VE SIRADANLAŞTIRMAK DEMEKTİR. ZATEN HADİSLERİ DIŞLAYANLARIN MAKSADIDA RESULULLAH'I S.A.V DIŞLAYARAK, İSLAM'I BOZMAKTIR.

HADİSLER KUR'AN'I DOĞRU ANLAMAMIZI DOĞRU UYGULAMAMIZI TEMİN EDEN ZORUNLU KAYNAKTIR. BU KAYNAĞIN YOK SAYILMASI, İSLAM'IN YOK SAYILMASIDIR. HER KİM HADİSLERİ DIŞLAYICI BİR EYLEME BAŞLARSA ŞAŞKINLIK VE SAPKINLIK KAPISINI ARALAMIŞ OLUR.

HADİSLERE DÜŞMANLIĞIN İSLAM'I BOZMAK VE BÖYLECE VE MÜSLÜMANI DİNSİZLEŞTİRMEK MAKSATLI OLDUĞUNU HALKIMIZA HATIRLATARAK, BU MEL'UN FİKRE ASLA FIRSAT VERMEMELERİNİ ÖZELLİKLE VURGULUYORUZ. DUA VE SELAM İLE. " EHLİSÜNNET ALİMLERİ BİRLİĞİ (ES.A.B)

Arkadaşlarımız, günümüzde Resule ait olduğu iddia edilen rivayet hadisleri dışlayan, bir furya olduğunu ve bunların dış kaynaklı İslam düşmanları olduğunu söylüyorlar. Peki, dışlanan bu hadisler, hangi kaynaklardan bize ulaşan sözler, burası çok önemli. LÜTFEN ARAŞTIRINIZ, GENEL ÇOĞUNLUĞU YAHUDİ KAYNAKLI. Bizlerin olmazsa olmaz dedikleri fıkıh kitapları gibi, Yahudilerin TALMUD dedikleri fıkıh kitaplarından inancımıza geçmiş. Bunu neden sorgulamıyoruz? Eğer Allah'ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği HADİSLERİ yani ayetleriyse, bunu inkâr edenler zaten kâfir olmuştur. Peki, bahsedilen hadisler kimin bu durumda? Bu arkadaşlarımız, Allah'ın Resulüne ait olduğu iddia edilen rivayet hadisleri, inkâr eden bir Müslümanın, hem Resulünü dışlamış olacağını, hem de İslam'ı bozduklarını söylüyorlar. ÇOK DAHA İLERİ GİDİYORLAR VE BU RİVAYET HADİSLERİ YOK SAYANIN, İSLAM YOK SAYILMASI İLE EŞ TUTABİLİYORLAR. Her kim Resule ait olduğu iddia edilen hadisleri dışlayıcı bir eylem içinde olursa şaşkınlık ve SAPKINLIK KAPISINI ARALAMIŞ OLUR DİYEBİLİYORLAR. Sakın söylediklerinin tersi olmasın. Hadisleri kabul etmeyenlerin, İslam'ı bozmak ve toplumu dinsizleştirmek amacında oldukları iddiasındalar. Bu Mel'un fikre düşünceye fırsat vermemelerini, özellikle vurguluyoruz diyerek te son veriyorlar. Değerli dostlarım, gerçekten bu arkadaşlarımızın söyledikleri doğru olabilir mi? Yani bizler Kur'an ayetlerinin yanında, Resule ait olduğu iddia edilen rivayet hadislere de Kur'an ayetleri, yani Allah'ın VAHYİ gibi iman etmeli miyiz? Allah'ın Elçisi bizleri, hangi bilgilerle uyardığını söylüyordu Kur'an'da hatırlayalım. "BU KUR'AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM." (Enam 19) Bu ve benzeri ayetlere iman eden bir Müslüman, bunları söylemez. Bu ayetten de anlaşıldığı gibi, Resul biz ümmetini yalnız Allah'ın vahyi Kur'an ile uyarmış. Eğer Allah'ın vahyine bu rivayetleri de ilave eder inanırsak, Kur'an'a göre ŞİRK KOŞMUŞ OLURUZ.

Demek ki Allah'ın Elçisi bizleri yalnız Kur'an ile uyarmış, onun yanına kendi hadislerini asla ilave etmemiş, BUNU EN EMİN, EN SAĞLAM KAYNAK, KUR'AN'DAN ANLIYORUZ. Cahiliye devrinde, Kitap Ehlide aynı hataları yapmış ve Allah'ın onlara indirdiği vahyin/Kitabın yanında, atalarından kendilerine rivayet yolla ulaşan hadislere de, ALLAH'IN VAHYİ gibi muamele yapmışlardı. Hz. Muhammed Kur'an'ı onlara tebliğ derken bir kısmı, tamam senin getirdiklerine de inanırız ama bizlerin atalarından gelen inançları da var, onlara da inanırız dediklerinde, Allah nasıl bir ayet indirmişti hatırlayalım.

Casiye 6: İŞTE BUNLAR, ALLAH'IN ÂYETLERİDİR. ONLARI SANA GERÇEK OLARAK OKUYORUZ. ARTIK ALLAH'TAN VE O'NUN ÂYETLERİNDEN SONRA HANGİ HADİSE İNANACAKLAR? (Diyanet meali)

Bakın Allah'ın Resulü, yalnız Allah'ın vahyi ile yetinmeyen Kitap Ehline, nasıl bir ayet tebliğ ediyor. ALLAH'IN AYETLERİNDEN SONRA, HANGİ HADİSE/SÖZE İNANACAKSIN diyerek, İslam'ın yalnız Allah'ın vahyi Kur'an ile yaşanacağını söylemesi ve onları uyarması, sizce bizi ilgilendirmiyor mu? Ne yazık ki bu ve benzeri ayetlere şunu söylüyorlar. "Bu ayet müşriklere inmiştir biz Müslümanlara değil." Böylece neredeyse Kur'an'ın genel çoğunluğuna iman etmemiş olduğumuz gibi, DOĞRULUĞUNDAN ASLA EMİN OLAMAYACAĞIMIZ RİVAYETLERİDE, VAHİY KABUL EDİYOR VE ALLAH'A ŞİRK KOŞUYORUZ. Kendilerinin Ehlisünnet âlimleri birliğinden olduğunu söyleyenler, aynı yazıda bakın daha neler yazmışlar.

"HÂLBUKİ RESULULLAH'IN S.A.V GÖREVLERİ, AYETLERİ OKUMAK KİTABI KUR'AN'I ÖĞRETMEK, HİKMETİ(UYGULAMAYI) ÖĞRETMEK, YAŞAYIP YAŞATARAK İNSANLARI TERTEMİZ YAPMAKTIR. (BAKARA 129-151. ALİ İMRAN 164. CUMA 2) BU ONUN GÜZEL ÖRNEK (AHZAB 21) EDİNİLMESİNİ KOYDUĞU HÜKME İTİRAZSIZ TESLİM OLMAMIZI GEREKTİRİR. (NİSA 65. AHZAB 36. HUCURAT 1) RESULULLAH'IN, S.AV. İNSANLARA KİTABI VE HİKMETİ ÖĞRETİRKEN UYGULAMA YAPARKEN VE YAPTIRIRKEN SÖYLEDİĞİ BÜTÜN SÖZLER VAHİYDİR. KUR'AN DIŞINDAKİ VAHİY, (VAHYİ GAYRİ METLUV) HADİSLERİ REDDETMEK İŞTE BU VAHYİ REDDETMEKTİR. BUNDAN DOLAYI RESULULLAH'I S.A.V SIRADAN GİBİ BİR İNSAN SAYIP, BU VAHYİ İNKÂR ETMEK, İMANI SIFIRLAR. "

Önce şunu hatırlatmak isterim, Allah'ın resulüde bizler gibi bir insandı, elbette bizlerden farkı, Allah'ın güven elçisi olmasıydı. Ama unutmayalım Allah'ın dininde hüküm ortağı asla değildi. Allah'ın Resulüne, tıpkı Kitap Ehli gibi Allah'ın vermediği yetkileri verirsek, onlardan hiç bir farkımız olmaz. Fussilet suresi 6. ayetinde ne diyordu bu konuda ona bakalım. "DE Kİ: "BEN DE ANCAK SİZİN GİBİ BİR İNSANIM. FAKAT BANA İLÂHINIZIN YALNIZCA BİR TEK İLÂH OLDUĞU VAHYEDİLİYOR. ARTIK O'NA YÖNELİN VE O'NDAN BAĞIŞLANMA DİLEYİN. ALLAH'A ORTAK KOŞANLARIN VAY HÂLİNE!" Bizlerin Kur'an'dan bağını kesenler, bu ayetlerin üstünü örterek, Allah'ın Resulünü, Allah'ın din ortağı yaptığı gibi, yalnız Allah'tan bağışlanma, şefaat dilememiz gerekirken Resulününde şefaatçi olduğuna, bu toplumu inandırdılar. Hatırlatırım Allah'ın Resulü ümmetine ne diyor? YALNIZ ALLAH'A YÖNELİN. Diyelim ki Allah'ın Resulünün rivayet hadisleri olmasaydı, bizler Kur'an'ı anlayamazdık. Kur'an ile adeta eş tutulan bu hadisler, Allah'ın Resulünden direk bizlere mi intikal etmiştir, elbette hayır. Eğer öyle olsaydı bir rivayete göre diye başlayıp, ikinci üçüncü şahısların bu sözleri/hadisleri nakletmesi ile bizlere ulaşmazdı. Bu nakil sırasında, anlatılmak istenenin farklı aktarılma ihtimalinin, çok yüksek olduğunu düşünmek zor olmasa gerek. ONUN İÇİN ALLAH KUR'AN'DA, EMİN OLMADIĞIN BİLGİNİN, SAKIN ARDINA DÜŞMEYİN, HESABINI SORARIM DİYOR. Rivayet edilen hadisler, Resulün vefatından yüzlerce yıl geçtikten sonra, hatta çoğu Arap bile olmayan, BUHARİ, MÜSLİM, TİRMİZİ, EBU DAVUT tarafından binlerce hadis arasından, kendi düşünceleri ve İnançları doğrultusunda ayıklayarak, yazdıkları rivayet edilir. Şunu da söylemek isterim, belki de bu kişiler, bu hadisleri hiç nakletmedi, birçoğu onların adını kullanılarak topluma iletilmişte olabilir. Bu hadisler olmasaydı İslam'ı yaşayamazdık, Kur'an'ı anlayamazdık demekle, aslında Allah'ın Resulüne şunu da söylemiş olduğumuzun, lütfen farkında olalım.

"ALLAH'IN RESULÜ SAĞLIĞINDA, KUR'AN'I YAZDIRDIĞI GİBİ HADİSLERİNİ YAZDIRMAMIŞ, BİZLERİ NEREDEYSE KUR'AN'I ANLAYAMAYACAĞIMIZ ŞEKİLDE BAŞ BAŞA BIRALMIŞ. ALLAH KUR'AN'DA AYETLERİNİ KORUDUĞUNU SÖYLÜYOR, NEDEN RESULÜN HADİSLERİNİDE KORUDUĞUNU KUR'AN'DA SÖYLEMİYOR? SÖYLESEYDİ İÇİMİZ DAHA RAHAT OLURDU. ALLAH'TAN, SAYDIĞIMIZ KİŞİLERİN YÜZLERCE YIL SONRA AKLINA GELMİŞTE, RESULÜN HADİSLERİNİ TOPLAYIP YAZARAK, GÜNÜMÜZE ULAŞMASINI SAĞLAMIŞ VE ONLARIN SAYESİNDE, BİZLER BU HADİSLERLE KUR'AN'I DOĞRU ANLIYORUZ, İSLAM'I DOĞRU YAŞIYORUZ DİYORUZ. YOKSA ANLAYAMAZDIK." Ne dersiniz, bu yanlış inancı kabul ettiğimizde, aslında bunlarıda söylediğimizin farkında mıyız? Buna inanan kardeşlerime soruyorum, hangi mezhebin sahih, doğru kabul ettiği rivayet hadislerle Kur'an'ı doğru anlayacağız, buna kefil olabilecek garanti verecek birisi var mı aramızda? Hadislerin hepsi, hatırlatırım BİR RİVAYETE GÖRE diye başlıyor. Rivayet doğru olma ihtimali olduğu gibi, yanlış olma ihtimali de olan sözlere/hadislere denir. Allah ayetinde nasıl uyarıyordu?

İsra 36: HAKKINDA KESİN BİLGİ SAHİBİ OLMADIĞIN ŞEYİN PEŞİNE DÜŞME. ÇÜNKÜ KULAK, GÖZ VE KALP, BUNLARIN HEPSİ ONDAN SORUMLUDUR. (Diyanet meali)

Allah kesin, emin olmadığın bilginin ardına düşmeyin diye hüküm veriyor, bizler ise Resule ait olduğu rivayet edilen hadislere şüpheyle bakıp, Kur'an'ın onayını almadan inanmayanlara ne diyoruz. "HER KİM HADİSLERİ DIŞLAYICI BİR EYLEME BAŞLARSA ŞAŞKINLIK VE SAPKINLIK KAPISINI ARALAMIŞ OLUR." Değerli dostlarım Allah'ın Resulü elbette konuşmadı değil konuştu ve ümmetini uyardı hatta öyle zorluklarla karşılaştı ve mücadele etti ama tek bir şeyle, oda Kur'an. Bunu Allah Kur'an'da söylüyor. Kur'an'ın onayından geçen her hadisi bizler, zaten ayete iman ettiğimiz için kabul ediyoruz. Ama Kur'an'ın onaylamadığı hiçbir sözü/hadisi, Resul söylemeyeceği içinde, asla kabul etmiyoruz. Allah bizleri yalnız Kur'an'dan sorumlu tutacağına hükmetmişti hatırlayınız. Şöyle düşünün bu hükmü veren Allah, mahşer günü sizlere şaka yaptım, Resulün hadislerine de uymanız gerekirdi diyerek, bizleri cezalandırır mı? Gülünecek şeye inanıyoruz.

Ali İmran suresi 103. Ayetinde de, HEP BİRLİKTE ALLAH'IN İPİNE/KUR'AN'A SIMSIKI SARILIN. PARÇALANIP BÖLÜNMEYİN DİYE UYARIYOR. Bizler Allah'ın ipinin yanında, Resule ait olduğu iddia edilen her sözü/hadisi araştırmadan, Kur'an'ın onayını almadan, Resule ait olduğuna inanırsak, HEM RESULE İFTİRA ATMIŞ OLACAĞIMIZ GİBİ, HEMDE ŞAŞKINLIK VE SAPKINLIK KAPISINI ELLERİMİZLE ARALAMIŞ OLURUZ, LÜTFEN BUNU UNUTMAYALIM. Çok ilginçtir rivayet edilen hadislerin, Allah'ın Resulünün zamanında yazıldığına dair, birçok rivayet olduğunu söylemekte bir sakınca görmüyorlar. Daha da ilginç olanı yine rivayetlerde, Allah'ın Resulünün biz ümmetine, YALNIZ KUR'AN'DAN BAŞKA HİÇ BİR ŞEY BIRAMADIĞI KONUSUNDA DA, BİRÇOK RİVAYETİN OLDUĞUDUR. Değerli dostlarım tekrar hatırlatmak istiyorum HEPSİ RİVAYET, BÖYLE BİLGİLERLE İSLAM'IN YAŞANAMAYACAĞINI, Allah Kur'an'da onlarca ayetinde bizlere bildiriyor. Allah'a kulak verip, dinleyenlere ne mutlu.

Gelelim kendilerine Ehlisünnet Âlimleri birliği diyen kardeşlerimizin, Allah'ın Resulünün görevleri konusunda verdiği örneklere. Bu konu aslınca çok net Kur'an'da açıklanmış ve Resulün yetki, görev tanımı bizlere bildirilmiştir. Şunu lütfen unutmayalım, Allah bir ayetinde verdiği hükmün tam tersini, bir başka ayette vermez. Kur'an Allah'ın kullarına mesajıdır, tebliğidir ve sorumlu tutulacağımız HÜKÜMLERİDİR. Kur'an'da çelişki olmaz. ÇELİŞKİ BİZLERİN KAFASINDAKİ BATIL İNANÇLARDADIR. Kur'an'ın herkes tarafından anlaşılmayacağını söyleyerek, toplumu rivayetlere yönlendirenler, bunun asla hesabını mahşer günü veremeyeceklerdir. Haşa Allah kullarına mesajlarını anlatamıyor da, bunu birilerimi başarıyor? Resulün görevi Kur'an'ı açıklamak ve öğretmek değildir. BÖYLE OLSAYDI BİZLER, RESUL İLE YAŞAMADIĞIMIZ İÇİN, KUR'AN'DAN SORUMLU OLMAZDIK. KUR'AN'I AÇIKLAMA GÖREVİNİN, ALLAH KENDİLERİNE AİTTİR OLDUĞUNU SÖYLÜYOR VE KUR'AN'I NİCE ÖRNEKLER AÇIKLADIK Kİ HİÇ KİMSEYE MUHTAÇ OLMAYASINIZ DİYEDE AÇIKLAMA YAPIYOR. DAHA DA ÖNEMLİSİ, YEMİN EDEREK BİRÇOK KEZ ANLAYALIM DİYE, KUR'AN'I KOLAYLAŞTIRDIĞINI BİZLERE BİLDİRİYOR. Bakın Allah Resulünün görev tanımını bizlere açıklarken ne diyor.

"RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR." (Ankebut 18) "BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ." (Kehf 56) "SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR." (Rad 40) "BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM." (Ahkaf 9 )

Hatırlatırım bu yazdıklarım rivayet değil, bizzat Allah'ın HADİSLERİ/SÖZLERİDİR. Örnek verdikleri Bakara suresi 129. Ayete birlikte bakalım acaba ne diyor. Çünkü batılı aklayabilmek ve topluma kabul ettirebilmek için, ne yazık ki ayetlere öyle yanlış anlamlar veriliyor ki, Kur'an asla bunu onaylamıyor, hatta Kur'an'ın diğer ayetleri ile ters düşüyor, çelişiyor. Örneğin Allah şefaat tümden bana aittir hiçbir şefaatin olmadığı, o günden sakının diyor. Bu konu ile ilgili bazı ayetleri öyle tercüme ediyorlar ki, Allah şefaat yetkisini Elçilerine, din âlimlerine, VELİ kişilere de vermiştir şeklinde tercüme ediyorlar. Hâlbuki Allah, sakın benden başka VELİLER edinmeyin diye uyardığı halde, bizler bu hatayı yapıyoruz. BU İNANÇ AÇIKÇA, KUR'AN'DA ÇELİŞKİ YARATMAKTIR. Yine Kur'an'da birçok ayetinde, ALLAH'A VE RESULÜNE UYUN, İTAAT EDİN ŞEKLİNDE HİTAPLAR VARDIR. Bu ayetleri kendi batıl inançlarına uydurmak için, bakın yalnız Kur'an ile olmuyormuş, Allah Resulüne de uyun, itaat edin diyor, demek ki onun rivayet hadislerine de uymamız gerekiyor diyebiliyorlar. Hâlbuki Allah Resulünü, NASIL UYARMIŞ VE GÖREV VERMİŞTİ? Sana indirdiğim Kur'an ile kullarımı uyar ve KUR'AN ile hükmet. Çok üzgünüm ama bu batıl inançlara inananlar KUR'AN İLE BAĞI OLMAYANLAR, KUR'AN'I ANLAYARAK VE DÜŞÜNEREK HİÇ OKUMAYANLARDIR. Örnek verdikleri ayete bakalım.

"EY RABBİMİZ! ONLARA, İÇLERİNDEN SENİN ÂYETLERİNİ OKUYACAK, KİTAP VE HİKMET ÖĞRETECEK, ONLARIN RUHLARINI ARINDIRACAK BİR ELÇİ GÖNDER. ÇÜNKÜ ÜSTÜN GELEN, HER ŞEYİ YERLİ YERİNCE YAPAN SENSİN." (Bakara 129)

Bu ayette Hz. İbrahim Allah'a dua ediyor ve diyor ki, kullarına aralarından Elçilerinden gönder ki, onları hurafe, batıl, rivayet atalarının batıl inançlarından uzak, onları senin kitabın ile buluştursun. Yaşadıkları inancın hurafe olduğunu, gönderdiğin Elçin ona verdiğin hikmetle yani bilgelikle anlatsın onları ikna etsin diyor. Yoksa Allah'ım sen herkesin anlayamayacağı bir kitap gönderiyorsun, onu Elçin anlaşılır hale getirsin, hatta senin vermediğim hükümleri O versin demiyor. Çünkü bu düşünce ve inanç Kur'an'a tamamen ters düştüğü gibi akla ve mantığa da ters düşer. Hatırlayınız Allah'ın doğru yolunda giden her kuluna, dualarına karşılık verip onlara HİKMETİ/BİLGELİĞİ, DOĞRU KARAR VERME GÜCÜNÜ VERİRİM DİYOR AYETİNDE. Yalnız Elçilere değil. Bakara 129. Ayetinde, gönderdiği kitapla ruhlarının arındırılacağını söylüyor. Ruhları arındıran Allah'ın Resulü değil, Allah'ın kitabı Kur'an yani vahiy. Çünkü ayetin sonunda HERŞEYİ YERLİ YERİNDE YAPAN SENSİN diyerek, insanların arındırılıp doğru yola ulaştıranın, bizzat Allah'ın kitabı olduğunu bildiriyor. Allah'ın Resulüde, Kitap Ehline tabi olmamış ve sürekli Allah'a dua ederek, kendisini doğru yola iletmesi konusunda Allah'a dua ettiğini, Kur'an'dan öğreniyoruz. Benzeri konularda ki ayetlere de ne yazık ki farklı anlamlar vererek, RİVAYETLERİ DİNİN EMRİ GİBİ GÖSTERMEYE ÇALIŞANLARA, DOĞRUSU NE SÖYLERSEK ANLAMAYACAKLARDIR. Allah'ın Resulünün yaşadığı ve Kur'an'ı tebliğ ettiği dönemle ilgili, Nisa 65. ayeti yazalım ve nasıl çarpıtıldığını görelim.

Nisa 65: HAYIR! RABBİNE ANDOLSUN Kİ ONLAR, ARALARINDA ÇIKAN ÇEKİŞMELİ İŞLERDE SENİ HAKEM YAPIP, SONRA DA VERDİĞİN HÜKME, İÇLERİNDE HİÇBİR SIKINTI DUYMAKSIZIN, TAM BİR TESLİMİYETLE BOYUN EĞMEDİKÇE İMAN ETMİŞ OLMAZLAR. (Diyanet meali)

Allah Elçisine, bir konuda aralarında çıkan tartışmada gelip seni hakem yaptıklarında, yani sana danıştıklarında, senin verdiğin karara itiraz ederek vereceğin kararı kabul etmeyenler, tam bir teslimiyetle kabul etmedikleri için, gerçek iman etmiş sayılmazlar diyor. Tekrar hatırlatmak isterim bu tartışma, BİZZAT ELÇİNİN YAŞADIĞI DÖNEMDE, MÜSLÜMANLARIN TARTIŞTIĞI KONUYU ELÇİ, ALLAH'IN HÜKÜMLERİYLE ÇÖZÜME KAVUŞTURUYOR VE BU KARARADA KESİNLİKLE UYULMASINI, İTİRAZ EDİLMEMESİNİ İSTİYOR RABBİMİZ. Peki, siz bu ayetten Allah'ın Elçisi kendi kafasına göre mi karar verebileceğini anladınız? Eğer Kur'an'ın diğer ayetlerini hiç okumadıysanız, evet böyle anlamanız çok normal. Bakalım Allah böyle konularda Elçisinin neyle, nasıl hüküm vermesini istiyor, onu nasıl uyarıp tembihlemiş ona bakalım.

Maide 49: ARALARINDA ALLAH'IN İNDİRDİĞİ İLE HÜKMET VE ONLARIN ARZULARINA UYMA! ALLAH'IN SANA İNDİRDİĞİ HÜKÜMLERİN BİR KISMINDAN SENİ SAPTIRMALARIYLA İLGİLİ OLARAK ONLARA KARŞI DİKKATLİ OL! (VERDİĞİN HÜKÜMDEN) YÜZ ÇEVİRİRLERSE, BİL Kİ ALLAH ANCAK GÜNAHLARININ BİR KISMI SEBEBİYLE ONLARA SIKINTI VERMEK İSTER. İNSANLARIN BİRÇOĞU YOLDAN ÇIKMIŞLARDIR. (Mehmet Okuyan)

Demek ki Allah'ın Elçisi, Allah'ın indirdiği Kur'an ile hükmetmiş ve onun verdiği karar ALLAH'IN KUR'AN'DAKİ KARARI OLDUĞU İÇİN, BU KARARA İTİRAZ EDEN İMAN ETMEMİŞTİR, YOLDAN SAPMIŞTIR DİYOR RABBİMİZ. Resulün zamanda ümmeti, Resul birşey söylediğinde ona hemen şu soruyu sorarlar mış. Ey Allah'ın Resulü, bu senin emrinmi yoksa Allah'ın vahyimi? Eğer kendi düşüncesi ise aralarında gerekirse tartışma olur ve ortak düşüncede buluşurlarmış. Ama Allah'ın vahyi ise tartışmadan, herkes uyar kabul edermiş. Rivayetleri Kur'an'ın yanında, Resule atfederek dinin asli unsuru yapanlar bu ve benzeri ayetlerin anlamını, KUR'AN'IN VERDİĞİ DİĞER AYETLERDEN YARDIM ALIP ANLAMAYA ÇALIŞMAK YERİNE, RİVAYETLER IŞIĞINDA ANLAMAYA ÇALIŞINCA, SONUÇ ŞİRK BATAĞINA BATMAK OLUYOR. Riayetlere vahiy demek, Allah'ın kitabına Resulünü eş koşmak demektir. Allah her günahınızı affedebilirim, BANA ŞİRK KOŞARSANIZ ASLA AFFETMEM DİYOR HATIRLATIRIM.

Allah bu dünyada bizleri, toplu ya da gurup olarak imtihan etmiyor. TEK TEK İMTİHAN EDİYOR AMA KUR'AN'DAN OLDUĞUNU, ALLAH SÖYLÜYOR. HESABIN GÖRÜLECEĞİ O ÇETİN GÜN PİŞMAN OLMAK İSTEMEYEN, BATILDAN RİVAYETTEN VE SANIDAN UZAK, ALLAH'IN ARI DURU VAHYİ KUR'AN'I ELİNE ALIR, İMTİHANIMIZ GEREĞİ BİR ÖĞRENCİ MİSALİ, ONU ANLAMAYA ÇALIŞIR VE HAYATINA GEÇİRİR. DİLERİM BU DÜNYADA Kİ İMTİHANIMIZDA EN AZ HATA YAPAN, BAŞARILI OLANLARIN SAFINDA OLURUZ.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
22
İslam toplumuna HER KONUDA öyle bir tuzak kurulmuş ki, bu tuzağa düşmek istemiyorsak,  önce mutlaka kafamızdaki mezheplerin ve rivayetlerin oluşturduğu, Kur'an dışı tüm batıldan hurafeden kurtulup, YALNIZ ALLAH'IN KİTABINI ANLAYARAK VE ÜZERİNDE DÜŞÜNEREK OKUYUP, ALLAH'IN ÖNERDİĞİ GİBİ YALNIZ KUR'AN'IN İPİNE SARILMALIYIZ. Bunu yapmıyorsak inanın, BATILI HAK GİBİ GÖRÜP, MAHŞER GÜNÜDE ŞAŞKINLARIN SAFINDA OLMAKTAN ASLA KURTULAMAYIZ. Konu önemli, onun için Makalemi detaylı yazdım, lütfen sabırla okuyunuz.

Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu KUR'AN MEALİ sözü üzerinde olacak. Neden Kur'an meali denmişte, KUR'AN TERCÜMESİ, ÇEVİRİSİ denmemiş? Günümüzde bu konu, toplumda o kadar yanlış anlaşılıyor ve toplum adeta bu kelimeye düşman gözüyle bakıyorlar ki, Kur'an mealini/tercümesini adeta Kur'an kabul etmiyorlar. Hatta düşmanlıklarını sloganlaştırarak MEALİZM, MEALCİLER deyimlerini çok duyarsınız. Bu makalemde sizleri, bu konu üzerinde düşünmeye davet etmek istiyorum ki, bizleri bu konuda da Allah ile aldatanların tuzağına düşmeyelim. ÖNCE ŞUNU HATIRLATMAK İSTERİM. İSLAM TOPLUMUNDA KUR'AN'IN TERCÜMESİNE MEAL İSMİNİ VEREN YALNIZ BİZ TÜRKLERİZ. DİĞER MÜSLÜMAN ÜLKELER KUR'AN İÇİN, BU KELİMEYİ KULLANMIYOIRLAR. Bu konuyu daha doğru anlayabilmemiz için, Türkiye Diyanet Vakfı İslam ansiklopedisinde geçen, MEAL kelimesi konusunda yapılan açıklamadan, bir alıntı yapmak istiyorum.

"SÖZLÜKTE "DÖNMEK, ISLAH ETMEK" VB. ANLAMLARA GELEN EVL KÖKÜNDEN MİMLİ MASDAR OLAN MEÂL, "ULAŞILAN HEDEF, GAYE" MÂNASINDA MASDAR-İSİM OLARAK DA KULLANILIR. AYNI KÖKTEN TE'VÎL TEFSİR, FIKIH, KELÂM GİBİ İLİMLERE DAİR KAYNAKLARDA "NASLARDAKİ BİR LAFZA TAŞIDIĞI MUHTEMEL MÂNALARDAN BİRİNİ YÜKLEMEK, KAPALILIĞI GİDERMEK" ANLAMINDA SIKÇA GEÇER (BK. TE'VİL). ERKEN DEVİRLERDEN İTİBAREN KUR'ÂN-I KERÎM'İN ÇEŞİTLİ DİLLER YANINDA TÜRKÇE'YE DE ÇEVİRİLERİ YAPILMAKLA BİRLİKTE, BUNLARA MEÂL DENİLMESİ TÜRKÇE'YE ÖZGÜ YENİ BİR DURUMDUR. KELİME SON DÖNEM OSMANLI TÜRKÇESİ'NDE "MÂNA VE MEFHUM" KARŞILIĞINDA KULLANILMIŞ, BUNUNLA BİR SÖZÜN LAFZAN VEYA HARFİYEN DEĞİL MÂNA VE MEFHUM İTİBARİYLE BAŞKA BİR DİLE AKTARILMASI KASTEDİLMİŞTİR. BUNA GÖRE MEÂL KELİMESİ SÖZÜN AKTARIM KEYFİYETİNİ İFADE EDEN ÖRFÎ BİR ANLAM KAZANMIŞ, DAHA SONRA "KUR'AN'IN HARFİYEN DEĞİL MÂNA VE MEFHUM BAKIMINDAN TERCÜMESİ" ANLAMINDA TERİMLEŞMİŞTİR."

Bu açıklama üzerinde düşünen, aklını zerre kadar kullanan bir Müslüman, MEAL kelimesine ÖZELLİKLE ÖRFİ OLARAK YANİ, GELENEKLERİN ÖĞRETİSİYLE YANLIŞ ANLAM VERİLEREK toplumda korku, tedirginlik hatta ŞÜPHE yaratılmaya çalışıldığının farkına varır.  Eğer Arapça olan meal kelimesine ulaşılan hedef, gaye bir sözün lafzan veya harfiyen değil mana, anlamı değişmeden ve mefhum itibariyle başka bir dile aktarılması anlamını verirsek, buna zaten TERCÜME dememizin hiçbir sakıncası olmaz. Ama bakın işin detayına girince ÖRFÜMÜZDE MEAL kelimesine toplumda şüphe yaratacak bir anlamı halka yerleştirerek, neler yapılmaya çalışılıyor o kısmı alıntılayalım. BU KELİME TOPLUM İÇİNDE ÖYLE ANLATILMIŞ VE HALK ARASINDA ÖRFİ BİR ANLAM KAZANDIRILARAK, BAKIN NASIL BİR ANLAM VERİLMİŞ. "NASLARDAKİ BİR LAFZA TAŞIDIĞI MUHTEMEL MÂNALARDAN BİRİNİ YÜKLEMEK, KAPALILIĞI GİDERMEK" Ayrıca Kur'an'ın HARFİYEN DEĞİL MANA, ANLAM OLARAK çevirisidir dendiğinde, halk arasında tedirginlik yaratılmıştır. Topluma Kur'an'ın bir harfi bile değiştirilemez kutsaldır, başka dile çevrilmiş olana, Kur'an denmez şeklinde topluma anlatılıp inandırıldıysa, Kur'an'ın mealine bu toplum Kur'an demez ve tedirgin olduğu için mealini okumaz. OKUMAYINCADA ALLAH'IN MESAJINI, TEBLİĞİNİ ALAMAZ. BÖYLE İNSANI ALLAH İLE ALDATMAK ÇOK KOLAYDIR VE ONA NE ANLATILIRSA, ALLAH'IN EMRİ ZANNEDER. AMAÇTA BU ZATEN.

Toplumu kendi çıkarları doğrultusunda yönetmeye çalışanlar, KUR'AN HİÇ BİR DİLE TAM OLARAK ÇEVRİLEMEZ, MANTIĞINI TOPLUMA KABUL ETTİRMİŞLERDİR. Kur'an'ı açıkladıklarına inanılan, Resule ait olduğu iddia edilen rivayet hadislerinde Arapça olmasına rağmen, aynı tavır rivayet hadislere takınılmamış, yani tam olarak Türkçeye çevrilemez denmemiş ve dilimize bire bir tercüme etmekte sakınca görülmemiştir. Özellikle Kur'an'ın bire bir tercümesi denmemesinin asıl nedeni, Kur'an mealini yazarken, ayetlerde geçen bazı kelimelerin, farklı anlamlarından birisini seçerek, ayete istedikleri anlamın verilmesine kapı açılmış ve böylece ayetlere farklı anlamlar verip batıl, rivayet inançlarını ayetlere adapte etmeye çalışmışlardır. Tabi bu mantıkla Kur'an'ın meallerini yazanların neredeyse hepsi, birbirinden farklı Kur'an'ı tercüme etmişlerdir. Bunu yapanlar mahşer günü yüzleri simsiyah ve gözleri kör olarak haşredileceğini unutmamalıdırlar.

KUR'AN'A UYMAMIZ GEREKİRKEN, KUR'AN'I KENDİ İNANÇLARIMIZA UYDURMANIN YOLUNU BULMUŞUZ. Siz olsanız tedirgin olmaz mısınız? Özellikle tekrar etmek istiyorum. Bakın Kur'an mealini nasıl yazdıklarını söylüyorlar. "NASLARDAKİ BİR LAFZA TAŞIDIĞI MUHTEMEL MÂNALARDAN BİRİNİ YÜKLEMEK, KAPALILIĞI GİDERMEK" Kur'an'ın muhkem ayetleri, kapalı değil ki açık hale getirilmeye çalışılsın. Bir kelimenin farklı anlamları olabilir ama her kelime cümle içinde ne maksatla kullanıldığı, çok açık anlaşılır. Örneğin Kur'an'da bolca geçen, SALAT kelimesinde olduğu gibi. Türkçede de öyledir. Toplum böylece, bakın meal harfiyen tercüme değil, aynı kelimenin birçok anlamı var, ya yanlış tercüme edildiyse, ya ayete yanlış anlam verildiyse düşüncesi, toplumu korkutmuş tedirgin etmiştir. Kur'an mealine asla Kur'an diyemeyiz diyerek, toplum Kur'an'ın tercümesinden/mealinden uzaklaştırılmaya çalışılmış, toplumu kendilerine yönlendirmişlerdir.  Büyük âlim İmamı Azam, bakın Kur'an ve tercümesi konusunda ne diyor.

"KUR'AN KÂĞITLARDA YAZILMIŞ VE BİZİM OKUDUĞUMUZ LAFIZLAR DEĞİLDİR. ESAS KUR'AN O LAFIZLARIN TAŞIDIĞI MANADIR Kİ, BİR KELAM-İ NEFSİ ( ALLAH'IN ZATİ İLE VAR OLMAYA DEVAM EDEN SÖZ ) OLARAK KALIPTAN KALIBA DÖKÜLÜR. O KALIPLAR SONRADAN YARATILMIŞ ( MUHDES ) VARLIKLARDIR. OYSAKİ ESAS KURAN, MAHLÛK OLMAYAN BİR MANADIR. O HALDE ESASİ İTİBARİ İLE MANA OLAN KUR'AN'I ARAPÇA LAFIZ YERİNE, BAŞKA LAFIZLARDAKİ ÇEVİRİSİNDEN OKUMAK MÜMKÜNDÜR."

Hatırlatırım Allah MUHKEM ayetleri, yani bizlerin sorumlu olduğu ayetleri, ŞÜPHE DUYULMAYACAK KADAR AÇIK VE NİCE ÖRNEKLERLE AÇIKLANDIĞINI SÖYLÜYORSA, BU ANLATILANLARIN VE MEAL KELİMESİNE HALK TARAFINDAN VERİLEN ANLAMIN, YANLIŞ OLDUĞU AÇIKTIR. Kur'an'ın tercümesine MEAL ismini veriyorsak, bu söylenenleri kabul etmemiz mümkün değildir. NE YAZIK Kİ BU YOLLA, ALLAH'IN KUR'AN'DA EMRİ OLMAYAN O KADAR ÇOK BATIL KONU, AYETLERE BU YOLLA İLAVE EDİLİYOR VE ASLINDA ŞUNLAR YA DA BUNLARDA HARAMDIR, YA DA ALLAH EMRİDİR ŞEKLİNE DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR.

MEAL kelimesine bir başka açıdan da bakalım ki, konuyu daha doğru anlayabilelim. Daha önce söylediğim gibi,  MEAL ARAPÇA KÖKENLİ BİR KELİMEDİR, "MEYDANA GELEN NETİCE", "MANA", "ANLAM", "SONUÇ" ANLAMLARINA GELİR. Dilimize Arapçadan geçmiş olan meal kelimesi, bir metnin ya da olgunun anlamı demektir. NE YAZIK Kİ BU KELİME SÖZLÜK ANLAMINDA DEĞİL, GÜNÜMÜZDE TERİM ANLAMINDA KULLANILIYOR. Peki, terim nedir? Bir kelimenin belli başlı alanlarda KAVRAM olarak kullanılmasına terim denir. Bu durumda Kavram kelimesinin de anlamı çok önemli. "Bir kavram, belirli bir varlığın veya fikrin özelliklerini ifade eder. Örneğin, "masa" kavramı, bir nesnenin sert, düz ve yüzeyi olan bir mobilya olduğunu ifade eder. Kavramlar, GENELLİKLE DENEYİMLERİMİZDEN, GÖZLEMLERİMİZDEN VEYA DÜŞÜNCELERİMİZDEN YOLA ÇIKARAK OLUŞTURULUR." Sanırım şimdi konumuz, çok daha netleşti. Meal kelimesinin toplum arasında esas anlamından uzaklaştırılarak, İNSANLARIN GELENEKLERİNİN, İNANÇLARININ YAŞADIĞI GÖZLEMLERİNİN ETKİSİYLE, BU KELİMEYE FARKLI ANLAMLAR YÜKLENMİŞTİR.

Toplumun Kur'an'ı anlayarak okumalarının ve Allah'ın mesajını direk Müslümanların almalarının önüne geçebilmek için, özellikle KUR'AN TERCÜMESİ DENMEMİŞTİR. ÇÜNKÜ TERCÜME ÇEVİRİ ANLAMINA GELİR Kİ VE BU KELİMEDE ARAPÇADIR. BU DURUMDA ARAPÇA OLAN KUR'AN'IN ÇEVİRİSİ, KUR'AN'IN AYNISI ANLAMINDADIR. Peki, neden farklı çevriliyor Kur'an tercümesi? Adına meal derseniz istediğiniz anlamı da ayetlerde geçen kelimelere verirseniz, inancınızı haşa Allah'a rahatlıkla söyletirsiniz, buna da hiç kimse itiraz etmez. ONDAN SONRADA SENİN MEALİN YANLIŞ, BENİM MEALİM DOĞRU KAVGASINI YAPARIZ. İçiniz rahat istediğini tercümeyi yaparsınız, ama bunun hesabını veremeyecekleri çok açıktır. Neden içiniz rahat dedim biliyormusunuz? Onuda açıklamak isterim. Kendisini Allah'ın dininde yetkili gören Cemaat tarikat liderleri, toplumu her zaman olduğu gibi Kur'an'a uymayan, Resule ait olduğu iddia edilen Rivayet hadislerle avutarak bir lider, müçtehit kararlarında söylemlerinde hata bile yapsa, sevap kazanacağını topluma, bakın hangi SAHİH dedikleri hadis örneğini vererek avutuyorlar "BİR MÜÇTEHİT, İÇTİHAT EDER VE İÇTİHADINDA İSABET EDERSE İKİ SEVAP; HATA EDERSE BİR SEVAP KAZANIR." (Buhari, İ'tisam, 21; Müslim, Akdıye, 15) Buna inanan bir insan, Allah'ın kitabı konusunda, HATA YAPMAKTAN KORKAR MI? Hata yapsa bile, sevap alacağına inanıyor. Allah akıl fikir versin. Değerli dostlarım, önümüzdeki tuzağın artık farkında olalım, yoksa hesap günü pişman oluruz.

MEAL KELİMESİ VE BU KELİMEYE VERİLEN ANLAM, DÜNYADA YAZILMIŞ HİÇ BİR BİLİMSEL KİTABA VERİLMEMİŞ, ARAPÇA OLAN BİLİMSEL KİTAPLAR BİLE TAM EKSİKSİZ HER DİLE ÇEVRİLMİŞTİR. ARAPÇA OLAN HADİSLERDE BUNA DÂHİL. HALA İSLAM TOPLUMUNA KURULAN BU TUZAĞI FARK EDEMİYOR MUYUZ? HATIRLATIRIM BU KELİME ÜLKEMİZDE, YALNIZ KUR'AN İÇİN SÖYLENİYOR. Bunun mantıklı bir açıklamasını, ne yazık ki yapamadığımız halde, üzerinde düşünme gereğini duymuyoruz. Sizce bizler, evimize alacağımız bir eşyaya gösterdiğimiz itanayı, ebedi hayatımızı etkileyen imanımız, inancımız için gösteriyor muyuz? Hiç sanmıyorum.

BU TUZAĞIN KURULMASININ ASIL NEDENİ, İSLAM TOPLUMUNUN KUR'AN İLE BULUŞMASININ ENGELLENMESİ VE YAŞADIĞIMIZ BATIL İSLAM'IN, ALLAH'IN İNDİRDİĞİ İSLAM İLE NEREDEYSE HİÇ İLGİSİNİN OLMADIĞININ, FARK EDİLMEMESİ ADINADIR.

Bizler doğruluğundan emin olamadığımız rivayetleri kuşkulanmadan, kabul etmekte bir sakınca görmüyoruz. Kur'an'a gelince Kur'an meali Kur'an değildir diyerek, kendilerinin anlattığı sözlü ya da yazılı Kur'an meallerine, tercümelerine Kur'an ayeti demekte sakınca görmüyorlar.  Bolca anlamadığımız dilden Kur'an'ı okuyarak, kendi saltanatlarını sürdürmek istiyorlar. Ne anlatırlarsa anlatsınlar itiraz etmeyelim, kabul edelim istiyorlar. Allah bizlerin böyle bir iman üzerinde olmamızı istemiyor. Tek başımıza bizzat kendimizin, imtihanımızı Kur'an'dan yaşamamızı istiyor. Adı üstünde imtihan, KİMİN DERSİNİ KUR'AN'DAN ÇALIŞTIĞININ İMTİHANI. Bunu yapabilmemiz içinde, Kur'an'ı anladığımız dilden mutlaka okumamız gerekir. HATIRLATIRIM İSLAM DİNİNDE KUR'AN'I VE İSLAM'I ANLATACAK RUHBAN SINIFININ OLMADIĞINI, ALLAH KUR'AN'DA SÖYLÜYOR.

BU TUZAĞA DÜŞENLER, ALLAH'IN KİTABI KUR'AN İLE ASLA BULUŞAMADIKLARI İÇİN, ALLAH'IN HUZURUNA ŞİRK BATAĞINA BATMIŞ BİR ŞEKİLDE ÇIKACAĞINI, ASLA UNUTMAMALIDIRLAR. Dilerim batılın ve rivayetlerin değil, Allah'ın ipi Kur'an'a sıkı sıkı sarılan, onu anladığı dilden okuyup üzerinde düşünen, DAHA SONRADA HAYATINA GEÇİRİP ÖRNEK ALAN, ALLAH'IN AZINLIK HALİS KULLARINDAN OLURUZ.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
23
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu bir Müslüman, Kur'an'ı anladığı dilden dikkatle hiçbir beşeri bilginin etkisi altında kalmadan tarafsızca okuyup, ayetler üzerinde düşünerek, BEN KUR'AN'DAN BUNU ANLADIM, ALLAH'IN EMRİNİ TEBLİĞ ALDIM VE ANLADIĞIMI YAŞAYACAĞIM DEME ÖZGÜRLÜĞÜNE SAHİP DEĞİL Mİ? Ya da İslam böyle bir inanca izin veriyor mu, konusu üzerine olacak. Ne dersiniz, ben Allah'ın tebliğini bizlerden istediğini Kur'an'dan bu şekilde anladım  ve böyle inanmak yaşamak istiyorum inancımı deme özgürlüğümüz yok mu? ALLAH KUR'AN'DA BİZLERİN İNANCIMIZI, NASIL YAŞAMAMIZI İSTİYOR? Gelin bu konu üzerinde, Kur'an merkezli birlikte düşünelim.

Allah birçok ayetinde, bizleri bu dünyaya İMTİHAN ETMEK yani hangimizin davranışça daha güzel şeyler yaptığını, doğru yolda gittiğini sınamak için yarattığını söyler. Hatta Ankebut suresi 2. ayetinde de, bakın nasıl bir uyarıda bulunur. "İNSANLAR, "İNANDIK" DEMEKLE İMTİHAN EDİLMEDEN, BIRAKILACAKLARINI MI ZANNEDERLER." Demek ki bu dünyada hepimiz, Allah tarafından imtihan ediliyoruz, AMA TOPLUCA DEĞİL, HATIRLATIRIM TEK BAŞIMIZA. Bu durumda imtihanımızı da bizzat kendimiz yaşamamız gerekmez mi? Bir başka deyişle hepimiz bu dünyada TEK BAŞIMIZA SINAVDAN GEÇİRİLİYORUZ. Çok ilginçtir, bunlara benzer onlarca ayete iman ettiğimizi söylediğimiz halde yalan söyleyen, adaletsizlik yapan, hatta hırsız bir insan, eğer bizim arkadaşımız ya da gurubumuzun içinden birisi ise onun yanlışlarını savunmaya, hatalarının üstünü örtmeye çalışırız. Hâlbuki yanlışı her kim yaparsa yapsın, onun yanlış yaptığını söylememiz ve ikaz etmemiz gerekmez mi? NE YAZIK Kİ BİZLER İMTİHANIMIZI YAŞARKEN, NEFİSLERİMİZİN ESİRİ OLMAKTAN VE ŞAHSİ MENFAATLERİMİZ İÇİN GRUPLAŞARAK, AYRIŞMAKTAN KURTULAMIYORUZ. Öyle olunca da kaybedenlerden oluyoruz. Aslında imtihanımızın en önemli ve en yüksek puanı, bu olsa gerek.

Peki sınav, yani imtihan kelime olarak ne anlama geliyor? Hiç araştırdınız mı? Bakın sınav yani imtihan kelimesinin anlamı neymiş. "BİLGİ DERECESİNİ ANLAMA, DİRENME, DAYANMA, KATLANMA, GÜÇ GEREKTİREN, SONUÇTA BİR DENEYİM KAZANDIRAN ZOR DURUM." Sınav yani imtihan kelimesinin, özellikle geniş anlamını sizlere hatırlattım ki, Allah'ın bizleri imtihandan/sınavdan geçirmesinin nedenlerini ve sınavın şartlarını hatırlayabilelim. Tekrar hatırlatmak isterim Allah bizleri, toplu olarak değil, tek tek sınav yaptığını söylüyor. Onun için Allah sakın dinde bölünenler gibi olmayın diyerek guruplara, mezheplere, fırkalara bölünmeyi yasaklamıştır. Bu durumda bizlerde imtihanımızı verirken yani İslam'ı yaşarken, bizzat kendi çabalarımızla hazırlanıp yaşamalıyız. Allah bizleri zorluklarla, zenginlikle, fakirlikle, sağlıkla, olaylar karşısında adaletli davranıp davranmayışımızla, Kur'an'a ne derece bağlı kalıp kalmadığımızla, onun sınırını aşıp aşmadığımızla imtihan yaptığını söylediği gibi, çok önemli bir bilgi veriyor ve bakın O sınavın kaynağını nasıl açıklıyor.

Zuhruf 44: ŞÜPHESİZ Kİ O (KUR'AN), SENİN VE KAVMİN İÇİN (GERÇEĞİ) HATIRLATAN (ÖĞÜT)TÜR. İLERDE ONDAN SORGULANACAKSINIZ. (Mehmet Okuyan meali)

Demek ki bu dünyada ki imtihanımızın tek kaynağı Allah'ın indirdiği vahiy olan Kur'an mış ve ayetin sonunda da O VAHİYDEN SORGULANACAKSINIZ, YANİ İMTİHANINIZI KUR'AN'DAN MI VERDİNİZ, YOKSA ALLAH' IN VAHYİNİN YANINA BEŞERİ RİVAYET VE SANI İNANÇLAR KOYUP,  ONLARADA MI ÇALIŞTINIZ, HESAP GÜNÜ BU SORGU YAPILACAK DİYOR. Ali İmran suresi 103. ayetinde de zaten Allah, nereye sarılmamızı imtihanımızı yaşamamızı istiyordu hatırşlayalım. "HEP BİRLİKTE ALLAH'IN İPİNE (KUR'AN'A) SIMSIKI SARILIN." İnsanlar batılı aklamak ve rivayetleri de dinin asli unsuru yapmak isteyenler, her konuda yaptıkları gibi, bu ayet hakkında da, burada Kur'an geçmiyor O işaret zamiri yalnız Kur'an değildir, Peygamberimizin rivayet hadisleri de buna dâhildir diyerek, sorumlu olduğumuz, sorgulanacak kitabın adeta sınırlarını genişletmekten, Allah'ın kitabına şirk koşmaktan korkmuyorlar. Hâlbuki Allah Kur'an'ın sınırlarını sakın aşmayın, GERÇEK YALNIZ ALLAH KATINDAN GELENDİR, UYARISINI YAPIYOR AYETLERİNDE.

Makalemin başında, sizlere sorduğum soruya gelince. Bazı kişiler şunu söylüyor, herkes Kur'an'ı anlayamaz, kendiniz sakın okumayın. Kur'an'ı ancak âlimler anlar. Bu düşünce ve fikir doğru olsadı, Allah tüm kullarını asla Kur'an'dan sorumlu tutmaz, RUHBAN SINIFI YARATIP ONLARIN KUR'AN'I KULLARINA ANLATMASINI İSTERDİ. AMA ALLAH ÖZELLİKLE, BEN RUHBAN SINIFI EMRETMEDİM DİYOR KUR'AN'DA, HATIRLATIRIM. Bizler eğer imtihan oluyorsak bu dünyada ve imtihanımızın tek kaynağı da Kur'an ise nasıl olurda imtihan olduğumuz kitabı bizzat kendimiz okuyup anlayamayız, üzerinde çalışıp onu hayata geçiremeyeceğimizi söyleriz. Adı üstünde imtihan/sınav. ALLAH'IN BİZLERİ İMTİHAN ETTİĞİ KİTABI ANLAYABİLMEK ADINA, VAR GÜCÜMÜZLE DİRENECEĞİZ, YALNIZ ONA DAYANIP, HER ZORLUĞA KATLANARAK VAR GÜCÜMÜZLE ÇABA HARCAMALI VE BU ÇABAMIZIN SONUNDA ÇOK ÖNEMLİ BİLGİLER ALIP, DENEYİMLER KAZANIP, ZORLUKLARIN ÜSTESİNDEN GELMELİYİZ. Tekrar hatırlayalım, Allah ne diyordu Ali İmran 103. ayetinde. "ALLAH'IN İPİNE SIMSIKI SARILINIZ, AYRILIĞA DÜŞMEYİNİZ, " Allah'ın ipinden başka iplere sarılarak imtihanını vereceğini zannedenler, Allah Veliler edinip ardı sıra gitmeyin güvenilecek Veliniz yalnız benim dediği halde bu uyarılara uymayanlar, yanıldıklarını mahşerde anlayacaklardır. HATIRLATIRIM ALLAH, BEN GÜCÜNÜZÜN YETMEYECEĞİ BİR YÜK ASLA YÜKLEMEM SİZE DİYOR. ONUN İÇİNDİR Kİ HER MÜSLÜMAN KUR'AN'A MÜRACAAT ETMELİ, GÜCÜ NİSPETİNDE ONU ANLAYABİLMEK ADINA ÇABA HARCAMALI VE ONU HAYATINA GEÇİRMELİDİR. İŞTE O ZAMAN İSLAM TOPLUMU,  KENDİ ARASINDA İNANÇLARINDA ÇOK DAHA AZ FARKLILIKLAR OLACAKTIR. ODA HER KİŞİNİN ALDIĞI FARKLI NOT DİYEBİLİRİZ. BUNUN OLMASI İÇİN, KAYNAĞIN TEK OLMASI GEREKİR.

TÜM BUNLARDAN ANLIYORUZ Kİ HER MÜSLÜMAN, İMANINI KENDİSİ BİZZAT ÇABA GÖRTERİP ARAŞTIRMAK VE KENDİSİ YAŞAMAKLA YÜKÜMLÜDÜR. ONUN İÇİN ALLAH, DİNDE ZORLAMA YOKTUR DİYE HÜKMETMİŞTİR. Hiç kimse sen kendi başına İslam'ı yaşayamazsın Kur'an'ı anlayamazsın diyemez. ALLAH YEMİN EDEREK, HİÇ KİMSEYE MUHTAÇ OLMAYALIM DİYE, KUR'AN'I KOLAYLAŞTIRDIK Kİ ANLAYASINIZ DİYOR. Bu konuda kime inanacağınız size kalmış. İster Allah'a güvenip inanırsınız dersinize bizzat kendiniz çalışırsınız, isterseniz edindiğiniz Veli alim dediğiniz kişilere inanır, onların söylemnleri ile inancınızı yaşarsınız.  İLK ÖNCE DERSİNİ KENDİN ÇALIŞIRSAN, DAHA SONRA SORUP ARAŞTIRMALARININ NETİCESİNDE ÖĞRENDİKLERİNİ VE YAPABİLECEĞİN HATALARINI, KUR'AN BİLGİN OLDUĞU İÇİN FARK EDEBİLİRSİN. BU DURUMDA ÖNCE BİZLER KUR'AN İLE MUHATAP OLACAĞIZ, DAHA SONRA KAFAMIZA TAKILANLARI BİRÇOK KİTABI OKUYUP, RAHATLIKLA ARAŞTIRABİLİRİZ.  SANIRIM İMTİHANIMIZIN EN ZOR KONUSU BU OLSA GEREK. İnşallah bu sorunun puanı çok yüksek değildir, yoksa çoğumuzun imtihanında sınıfta kaldığını söyleyebilirim. Allah bizleri Kur'an'dan, vahiyden imtihan ettiğini söylüyor ve her kulunu gücü nispetinde sorumlu tutacağına hükmediyorsa, her Müslüman mutlaka Allah'ın ayetlerini, Nahl suresi 98. ayetinde uyardığı gibi, yani önce kafamızdaki tüm batıl ve hurafeden kurtulup, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların batıl inançlarından, vesvesinden uzaklaşıp, ondan sonra arı, duru Kur'an ile düşünerek yani yalnız Allah'a teslim olarak Kur'an'ı okumaya başlarsak, Kur'an'ı mutlaka doğru anlayacağımızı Allah Kur'an'da söylüyor. Bizlerin sorumlu olduğu ayetlerin MUHKEM, yani şüphe duyulmayacak kadar açık ve anlaşılır şekilde, nice örneklerle size gönerdik diyen yüce Rabbimizdir, lütfen bu uyarıları dikkate allalım. EĞER SEN KUR'AN'I ANLAYAMAZSIN DİYENLERE İNANIRSAK, ALLAH'IN İMTİHANINDANDA KAÇMIŞ OLURUZ.

Elbette bu kolay bir imtihan değildir. Okulda nasıl zamanla yıllar içinde konuları algılıyor, bazı şeylerin farkına dersimize çalışarak zamanla varıyorsak, bizlerde gösterdiğimiz çaba nispetinde Kur'an'dan faydalanacağımız çok açıktır. KUR'AN YALNIZ OKUMAK İÇİN İNDİRİLMEDİ. KUR'AN ALLAH'IN MESAJIDIR, ONU TEBLİĞ ALIP YAŞAYIP HAYATIMIZA GEÇİRMEK İÇİN İNDİRİLDİ. HAYATIMIZA GEÇİRDİĞİMİZ ÖLÇÜDE, BİZLER İMTİHANIMIZI DOĞRU VERİYORUZ DEMEKTİR. TEKRAR HATIRLATMAK İSTİYORUM, ALLAH YEMİN EDEREK KUR'AN'I ANLAYALIM DİYE, NİCE ÖRNEKLERLE KOLAYLAŞTIRDIĞINI, AÇIKLADIĞINI SÖYLÜYOR. Karar sizin, ister Allah'a güvenip dayanırsınız, isterseniz edindiğiniz veli, şeyh efendilerin anlattıklarına din diye inanır, imtihanınızı bu bilgilerle yaşarsınız. İMTİHAN SİZİN İMTİHANINIZ. ÇABA GÖSTERMEDEN, BİRİLERİNDEN KOPYA ÇEKEREK İMTİHANIMIZI VEREMEYİZ. BU İMTİHAN DEĞİL, HIRSIZLIK OLUR. Öğretmenler bile okulda dersini çalışmayıp kopya çekenleri yakaladıklarında, o dersten en düşük notu veriyor, cezalandırıyor sınıfta bırakıyor.  ALLAH'IN HUZURUNDA BU DURUMA, HANGİMİZ DÜŞMEK İSTER? Lütfen unutmayalım, Allah gücümüzün yetmeyeceği hiçbir şeyden bizleri sorumlu tutmaz.

Hatırlayınız Allah Kur'an'da Resulünü, bizlere örnek gösteriyor. Allah'ın Resulü ÜMMİYDİ, yani batıl ve hurafelerle yaşanan ne Yahudilere, nede Hıristiyan toplumuna tabi olmamıştı. Çünkü yoldan sapmış böyle bir inancın, Allah'ın dini olamayacağını bizzat kendisi fark etmiş ve onların inancından uzak durmuştu. Ama gerçeklerin arayışını hiçbir zaman bırakmadığı içinde Allah, onu Resul/Elçi olarak seçmişti. BU ÖRNEK BİLE BİZLERİN İNANCIMIZI, BİZZAT KENDİMİZİN KUR'AN'I ARAŞTIRIP OKUYUP DÜŞÜNEREK YAŞAMAMIZ GEREKTİĞİNE, ÇOK GÜZEL BİR ÖRNEKTİR.

Bizler önce kafamızdaki tüm sanı, rivayet bilgilerden arındırarak, tarafsız anladığımız dilden Kur'an'ı okuma çabasında olmalıyız. Elbette çevremizden yardım alabiliriz ama alacağımız yardımın doğru olup olmadığını, mutlaka Kur'an ile kontrol etmeliyiz. Kur'an'ın onaylamadığı hiçbir söz/bilgi Allah'ın emri, dinin emri olamaz, lütfen bunu unutmayalım. Şöyle söyleyenler çıkacaktır aramızda. "KUR'AN'I HERKES KENDİ BAŞINA OKURDA, ANLADIĞINI YAŞARSA, MİLYONLARCA DİN ORTAYA ÇIKAR." Bu düşünce asla doğru değildir, toplumun kafasında kuşku yaratmak için ortaya atılmış bir fitnedir. İslam'ı Kur'an sınırlarından dışarı çıkarmaya çalışan mezhep inancının şeyhlerin, gavs dedikleri kişilerin aldatmacalarıdır. İslam'ı eğer Kur'an'dan önce öğrenmeyip, farklı kişilerden öğrenirsek, inandıklarımızın doğru olduğundan asla emin olamayız.  Böylece bir başkasından öğrendiklerimizin, O kişinin yarattığı bir din olma ihtimali çok yüksektir. Tıpkı günümüzde mezhepler, cemaatlere, tarikatla bölünen toplumlar gibi. Hepside edindikleri VELİ, ŞEYH, GAVS, EFENDİLERİNİN sözlerini din zannediyorlar. Bu çok tehlikeli bir yoldur.

Allah'ın Elçisi ümmetine, yalnız Kur'an'ı tebliğ etmiş ve yalnız Kur'an'ın ipine sarılmamız gerektiği Kur'an'da emredilmiştir. Bunu Kur'an ayetlerinden çok açık anlıyoruz. Bizler okuduğumuzda Kur'an'ı anlayamayacak olsaydık, Allah bizlerin Kur'an'a sarılmamızı isteyip, bizleri Kur'an'dan hesaba çekeceğine hükmedermiydi? Yalnız bunu düşünen bir Müslüman, gerçekleri anlayacaktır. GÜNÜMÜZDE YAŞANAN İSLAM KUR'AN MERKEZLİ DEĞİL, EDİNDİKLERİ GÜVENDİKLERİ VELİ, ALİM, GAVS DEDİKLERİ KİŞİ ODAKLI VE MENFAAT ÇIKAR EKSENLİ YAŞANMAKTADIR. Ülkemizde görüyorsunuz, edindikleri veli, şeyh, gavs dedikleri kişilerin meslekleri bile yok ama neredeyse milyarlara hükmediyorlar. Bu büyük saltanıtı elbette kaybetmek istemeyeceklerdir, lütfen dikkatli olalım. ALLAH'IN GÖREVLENDİRDİĞİ RESULLERİN HEPSİNİN BİR MESLEĞİ VARDI DİNDEN GEÇİNMİYORLARDI. Allah'ın vahyini tebliğ ediyor ama geçimleri içinde kendi mesleklerini yapıyorlardı. Allah ayetinde uyarıyor ve "SİZDEN HERHANGİ BİR ÜCRET İSTEMEYENLERE UYUNUZ!" Diyerek, gönderdiği Resullerin asla sizden bir menfaati olmadığını, yalnız vahyimi tebliğ ederken sizden herhangi bir ücret istemeyeceğini söylüyor. Bu konuda da Kur'an uyarıyor ama toplumun Kur'an ile bağını keserek, sen Kur'an'ı sakın anladığın dilden okuma günaha girersin diyerek, topluma korku salındı ve böylece din tacirleri istedikleri gibi at oynatabiliyorlar.

Allah'ın Resulünün zamanında, tek bir kaynak vardı ve Müslüman inancını Kur'an'dan öğrenirdi. Allah kulunun anlayamayacağı üslupta vahiy gönderip, daha sonrada o vahiyden asla hesap sormaz, lütfen Allah'a saygısızlık yapmayalım. Çok ilginçtir, beşeri bilimsel kitapları kendi başımıza dikkatle okuyup anlıyoruz, herkes farklı anlamıyor, bu kitapları herkes anlayamaz demiyoruz. Hatta başımızda hiçbir öğretmen olmadan, açık öğretim üniversitesinde olduğu gibi, KENDİMİZ İMTİHANIMIZA ÇALIŞIYOR bu kitaplardan imtihan oluyoruz. Hiç kimse ben bu kitabı öğretmen olmadan anlayamam demiyor. İş Allah'ın eşi benzeri olmayan Nuru Kur'an'a gelince, demediğimizi bırakmıyoruz ve herkes Kur'an'ı anlayamaz, onu veli âlim kişiler anlar, onlardan bizler öğrenmeliyiz diyebiliyoruz. DEĞERLİ DOSTLARIM KUR'AN'A YAPILAN BU İFTİRALAR, SALTANATLARINI KAYBETMEK İSTEYENLERİN, MÜSLÜMANLARA KURDUĞU ŞEYTANİ BİR TUZAKTIR, LÜTFEN BU TUZAĞA ELDE KUR'AN DÜŞMEYELİM. BU NASIL BİR MANTIK, BU NASIL BİR AKIL TUTULMASI DOĞRUSU ANLAMAKTA ZORLUK ÇEKİYORUM.

Değerli din kardeşlerim, lütfen Kur'an'ı tüm sanı ve batıl inançlardan kurtularak okuyup anlama çabasında olalım, yoksa Allah'ın huzuruna imtihanımızı vermeden çıkmış oluruz. HİÇ KORKMAYIN, SİZ KUR'AN'I ANLAYABİLMEK İÇİN ÇABA GÖSTERİN, YARDIM ALLAH'DAN GELECEKTİR. ALLAH BU NİYETLE KUR'AN'I OKUYAN KULLARININ, GÖNÜL GÖZÜNÜ AÇARIM DİYOR. Hangi kitap ya da hangi kişi, bizlerin gönül gözünü açabilir? Ne dersiniz bizler İslam ı yaşarken, imtihanımızı bizzat Kur'an'ı anlayarak okuyup, üzerinde düşünüp yani bir çaba harcayarak mı yaşıyoruz, yoksa işin kolayına kaçıp birilerine tabi olup, bizlere ne söylenirse ona mı inanıyoruz? KARAR SİZİN. HANGİ YOLUN DAHA EMİN VE GARANTİ YOL OLDUĞUNU, AKLINI KULLANANLAR ANLAYACAKTIR.

Lütfen unutmayalım, TEK SAATİ OLAN, SAATİN KAÇ OLDUĞUNU BİLİR. İKİ SAATİ OLANSA, ASLA EMİN OLAMAZ. İmtihanımızdan, imanımızdan emin olmak isteyen, yalnız Allah'ın ipine, Kur'an'a sarılır. Allah'ın Elçisi de yalnız Kur'an'a sarıldığını ve yalnız Kur'an'ı tebliğ ettiğini açıkça Kur'an'da bildiriyor. KİMİN KUR'AN DAN NE ANLADIĞI BİZİ ÇOK FAZLA İLGİLENDİRMEMELİ, BİZLERİN KUR'AN'DAN NE ANLADIĞIMIZ ÖNEMLİ, LÜTFEN BUNU UNUTMAYALIM. ÇABA BİZDEN, DEĞERLENDİRMEK YALNIZ ALLAH'TANDIR.

İslam'ın bölünmesinin, mezheplere ve tarikatlara hatta cemaatlere ayrılmasının tek nedeni, Kur'an dışı bilgilerle VELİ, ALİM, GAVSLAR EDİNP ONLARIN SÖZLERİ, YAZDIĞI KİTAPLARIYLA HATTA RİVAYET KAYNAKLARLA İslam'ı yaşamamızdan kaynaklanıyor. Kur'an merkezli İslam yaşandığı takdirde bu bölünmüşlük çoğalmayacak çok daha aza inecektir. Elbette farklılıklarımız olacaktır, ama bu farklılıklarımız bizleri birbirimize düşman yapmayacak, tam aksine yanlışlarımızın farkına varmamıza neden olacaktır. UNUTMAYALIM LÜTFEN, BU DÜNYADA TOPLU DEĞİL, HEPİMİZ AYRI AYRI İMTİHANDAN GEÇİYORUZ. ELBETTE FARKLI İMTİHANLAR OLACAKTIR. HER MÜSLÜMAN KENDİ İMTİHANINI, BİZZAT YAŞAMAKLA SORUMLUDUR. ŞUNU LÜTFEN UNUTMAYALIM, DİN-İMAN KİŞİSEL YAŞANIR VE İMTİHANDA KİŞİSEL OLARAK VERİLİR.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
24
ŞERİAT İSTERİZ sloganlarını sık sık duyarsınız. Genelde İslam'ı mezheplerin etkisinde tarikat ve cemaat merkezli yaşayan guruplarda, bu konu çok sık dile getirilir. Şunu hatırlatmak isterim, ŞERİAT kelimesi Kur'an'da geçer. Müslümanım diyen herkes, Allah'ın Kur'an'da hükmettiği şeriat kanunları ile yönetilmek ve yaşamak ister. Peki, ŞERAT İSTERİZ nutukları atan bu guruplar, bu durumda haklıdır diyebilir miyiz? Değerli dostlarım bende elbette şeriat istiyorum AMA KİMİN ŞERİATINI, İŞTE BU ÇOK ÖNEMLİ. Şeriat kelimesinin YAŞADIĞIMIZ DİN İLE DİREK BAĞLANTILI OLDUĞUNU ÖNCE HATIRLATMAK İSTERİM. Peki, şeriat ne demek önce onu doğru anlayalım.  Çok kısaca tarif etmek gerekirse ALLAH'IN VAHYİ KUR'AN İLE SINIRLARI BELİRLENMİŞ, İZLENMESİ GEREKEN DOĞRU YOL anlamındadır diyebiliriz.

Peki, Allah'ın bizlerden istediği, bizlerin izlemesi gereken şeriatını yani doğru yolu, nerede anlatıp izah edip, ona uymamızı istiyordu? ELBATTE KUR'AN'DA. Allah çok açık ve net kendi sünnetine yani şeriatına uyulmasını emrederken, YALNIZ KUR'AN'IN İPİNE SARILIN, SAKIN KUR'AN'IN SINIRLARINI AŞMAYIN, SİZLERİ KUR'AN'DAN HESABA ÇEKECEĞİM diyerek, bizlerin izlemesi gerek şeriatını bizlere Kur'an'da tarif ediyor anlatıyor. Eğer bizler Allah'ın Kur'an'da ki şeriatını istiyorsak, doğru yapıyoruz demektir. Yok, yalnız Kur'an ile İslam yaşanmaz diyerek, kendimize mezheplerin ve rivayetlerin oluşturduğu BEŞERİ ŞERATTAN BAHSEDİYORSAK, İŞTE BU ŞERİAT BİZİ ALLAH'A DEĞİL ŞEYTANA VE ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARA DOĞRU GÖTÜRECEKTİR. Çünkü mezheplerin oluşturduğu beşeri şeriatta, Allah'ın emretmediği hükümler olduğu gibi, Allah'ın hükmünün tam tersi hükümlerde vardır. Elbette toplumun korktuğu şeriat Allah'ın Kur'an'da ki şeriatı değil, mezheplerin Kur'an dışı beşeri şeriatıdır. Şimdide bu konuyu Kur'an'dan araştıralım.

Casiye 18: SONRA DA SENİ DİN KONUSUNDA BİR ŞERİAT SAHİBİ KILDIK. SEN ONA UY. BİLMEYENLERİN İSTEKLERİNE UYMA.  (Diyanet vakfı)

Bakın Allah, Resulünü bu konuda uyarıyor ve diyor ki, sana kendi şeriatımızı indirdik. ONA UY, SAKIN KİTAP EHLİNİN ATALARININ YAŞADIĞI BATIL ŞERİATINA UYMA DİYOR. Böyle şeriata can kurban. Demek ki Allah'ın Resulü bile, Allah'ın şeriatına ilave edemiyor ona uyuyormuş. Resulü ilave edemiyor ama mezhepler öyle bir şeriat yaratıp, Allah'ın dinine nispet ediyorlar ki, toplum adeta bu şeriattan korkuyor. Allah'tan bu emri alan Allah'ın Resulü, sizce Kur'an'ın emirleri dışında, dine tek bir şeriat hükmü ilave edebilir mi? Elbette hayır. Her Müslüman, Kur'an'ın emrettiği şeriatı istemelidir, mezheplerin oluşturduğu beşeri şeriatı değil. Din Allah'ın dini olduğu için, Allah Resulüne bile benim indirdiğim şeriatıma uyacaksın diye uyarıyorsa, bizlerinde uyması gereken şeriat çok açıktır. Ama bizler öyle bir din yaşıyoruz ve öyle şeriattan bahsediliyor ki, Allah'ın şeriatıyla neredeyse tam tersi bir din anlatılıyor. Elbette böyle olunca toplum mezheplerin oluşturduğu BEŞERİ ŞERATTAN KORKUYOR. KORKMALARIDA ÇOK NORMAL. ALLAH'IN DİNİ İSLAM'I YAŞARKEN, KİTABINI DİN ADINA  YETERLİ GÖRMEYENLER, KUR'AN'DA Kİ ŞERİATINIDA YETERLİ GÖRMEYİP, KENDİLERİNE BEŞERİ BİR ŞERİAT YARATTILAR. Bu konu ile ilgili bir ayeti daha hatırlatmak istiyorum.

"ŞÜPHESİZ Kİ BİZ, ELÇİLERİMİZİ APAÇIK DELİLLERLE GÖNDERDİK VE İNSANLARIN ADALETİ YERİNE GETİRMELERİ İÇİN BERABERLERİNDE KİTABI VE ÖLÇÜYÜ İNDİRDİK." (Hadid 25)

Ayette çok açık bir konuya değiniliyor. Bu ayetten şunu anlıyoruz. İslam'ı yaşarken bir Müslümanın ölçüşu, imanı ile ilgili hükümleri, kanunları yani bizim şeriatımızın Allah, indirdiği ve sorumlu olacağımıza hükmettiği, Kur'an olduğunu apaçık bildiriyor.  Ayette, biz Elçilerimizi apaçık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberinde kitabı ve ölçüyü indirdik diyede belirtiyor. Bunca açık ayeti tebliğ alan biz Müslümanların bir kısmı, yaşamak istedikleri şeriat konusunda ne diyorlardı hatırlayalım. "YALNIZ KUR'AN İLE İSLAM YAŞANMAZ, KUR'AN DETAYLI DEĞİLDİR. MEZHEPLERİN FIKIH İNANCI VE RESULÜN RİVAYET HADİSLERİ OLMASAYDI KUR'AN ANLAŞILMAZ KAPALI KALIR VE YAŞANMAZDI." Bunlara inananlar yalnız söylemekle kalmıyor elbette, Allah sakın dinde bölünenler gibi olmayın diye uyardığı halde, MEZHEPLERE BÖLÜNMEYİ BİR MAHAREK GİBİ GÖSTERMEYE ÇALIŞANLAR, bölünmekte bereket ve zenginlik vardır diyerek, NE YAZIK Kİ İNSANLARIN GÜNÜMÜZDE KORKTUKLARI ŞERİATI, KENDİ ELLERİYLE YARATIYORLAR. Allah Resulüne bile vermediği bu yetkiyi, bizler ne yazık ki kendimize layık görebiliyoruz. Tabi yaptıklarının hepsini topluma kabul ettirebilmek için, Allah'ın Resulünün üzerinden yaptıklarınıda hatırlatmak isterim. Konumuzla ilgili yine bir başka ayet.

(Ey Muhammed!) SANA DA O KİTAB'I (KUR'AN'I) HAK, ÖNÜNDEKİ KİTAPLARI DOĞRULAYICI, ONLARI GÖZETİCİ OLARAK İNDİRDİK. ARTIK, ALLAH'IN İNDİRDİĞİ İLE ARALARINDA HÜKMET VE SANA GELEN HAKTAN AYRILIP DA, ONLARIN ARZULARINA UYMA. SİZDEN HER BİRİNİZ İÇİN BİR ŞERİAT VE BİR YOL KOYDUK. EĞER ALLAH DİLESEYDİ, ELBETTE SİZİ TEK BİR ÜMMET YAPARDI. (Maide 48)

Bu ayette çok açık Allah Resulünü uyarıyor ve ne diyor? Sana Kur'an'ı HAK OLARAK indirdik. Demek ki İslam dininde HAK yani Allah'ın dininin emri olduğunu iddia ediyorsak, Allah'ın Kur'an'da emretmesi kesinlikle şart olduğunu ayetten anlıyoruz. HAK'TAN GELMEYEN DİNİN EMRİ OLMADIĞI GİBİ, ALLAH'IN ŞERİATIDA DEĞİLDİR. Kur'an'da bir ayetinde de Rabbimiz, HAK OLAN ALLAH KATINDAN GELENDİR demiyor muydu? Allah Resulüne de uyarıda bulunuyor ve sana indirdiğim HAK olan Kur'an ile onlara HÜKMET. Sana indirdiğim hak olan Kur'an'dan sakın ayrılıp, onların arzularına uyma. SİZLERE ŞERİATIMI İNDİRDİM O YOLU İZLEYİN DİYOR. Allah daha nasıl açıklasın. Ankebut suresi 18. ayetinde Resulünün yetk ve sorumluluğunu hakkında ne söylüyordu hatırlayalım. "RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR." Rabbimiz Resulüne bile, Allah'ın Kur'an'da koyduğu şeriatına tek bir kelime ekleme yetkisi vermediği halde, bizler Kur'an'ın sınırlarını tanımayarak, bakın Kur'an'da şunlar yok bunlar yok diyerek, KENDİMİZE MEZHEPLERİN OLUŞTURDUĞU BEŞERİ ŞERİATLAR YARATTIK. ŞİMDİDE MÜSLÜMANLAR OLARAK BİRBİRİMİZLE ŞERİAT, MEZHEP KAVGASI SAVAŞLARI YAPIYORUZ. Şimdi hatırlatacağım ayet üzerinde lütfen dikkatle düşünelim.

Taha 124: "HER KİM DE BENİM ZİKRİMDEN (KUR'AN'DAN) YÜZ ÇEVİRİRSE, MUTLAKA ONA DAR BİR GEÇİM VARDIR. BİR DE ONU KIYAMET GÜNÜNDE KÖR OLARAK HAŞREDERİZ." (Diyanet meali)

Eğer bizler yalnız Kur'an ile İslam yaşanmaz diyorsak, ALLAH'IN ŞERİATINI KANUNLARINI YETERLİ GÖRMÜYORUZ DEMEKTİR Kİ, ELBETTE KENDİ BEŞERİ ŞERİATLARINI YARATANLARDAN TOPLUMLAR KORKACAK, UZAK DURMAYA ÇALIŞACAKLARDIR.  Allah ayetinde, her kim benim zikrimden yani indirdiğim vahyimden/Kur'an'dan yüz çevirirse diyor. Peki, kime sesleniyor bu ayetiyle Rabbimiz ve ne maksatla söylüyor bu sözünü? Kimlerden bahsediyor olabilir? İman ettiğini söyleyen tüm kullarına. Çünkü Kitap Ehli Allah'ın indirdiği vahiyle yetinmeyip, atalarının inançlarını da yaşıyorlar HAKKA BATIL KARIŞTIRIYORLAR ve o batıl inançlarını yaşayabilmeleri için, ALLAH'IN APAÇIK BAZI AYETLERİNİ GÖRMEZDEN GELİYORLAR, ÜSTÜNÜ ÖRTÜYORLAR, ADETA YÜZ ÇEVİRİYORLARDI.

Aynı hatayı bizlerde yapmıyor muyuz? Allah şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin olmadığı o günden sakının, sakın Veliler edinip ardı sıra gitmeyin, güvenilecek veliniz yalnız benim, Kur'an'ın sınırlarını aşmayın dediği halde, Resule atfen söylenen rivayet hadisleri ve mezhep inançlarını yaşayabilmek için, bazı ayetleri görmezden gelerek, böylece ayetlerin üstünü örterek, Yalnız Kur'an ile İslam yaşanmaz diye inandık. Böylece Kur'an'ın sınırlarını aştık kendimize şefaatçiler, veliler edindik onların şeriatlarıyla İslam'ı yaşamaya başladık. İşte bu hataları yapanlara Allah, vahyimden yüz çevirenler, görmezden gelenler bana ŞİRK KOŞANLAR diyor Kur'an'da. Allah böyle yapanları uyarıyor ve atalarınızın rivayet inançlarınızı yaşayabilmek için, benim vahyimi görmezden gelirseniz YANİ BENİM ŞERİATIMIN SINIRLARINDAN ÇIKIP, KENDİNİZE BEŞERİ ŞERİATLAR YARATIRSANIZ, SİZE DAR BİR GEÇİM VERİRİM, AYRICA KIYAMET GÜNÜDE KÖR OLARAK HAŞREDERİM DİYOR. Müslüman toplumlara şöyle bir göz atın. Hepsi fakir ve muhtaç durumda, birbirleri ile savaşıyorlar, ne huzur var nede mutluluk. Demek ki Allah'ın bu hükmü, bazı ülkelerin üzerinde gerçekleşmiş görünüyor, çok üzgünüm.

Ne yazık ki bizler Kur'an'ı yeterli görmeyip, yüzlerce ayeti görmezden gelerek, adeta Kur'an'dan yüz çevirdik. Furkan suresi 30. Ayetinde, Allah'ın Resulü mahşer günü şahit olarak çağrıldığında, ümmetine üzüntüsünü belirtmek için şunları söyleyeceğini Allah, şimdiden bizlere bildiriyor. "ELÇİ ŞÖYLE DİYECEKTİR: "EY RABBİM! KAVMİM BU KUR'AN'I TERK ETTİ, YALNIZ BIRAKTI." Lütfen bu ayetten ders alalım batıl ve rivayetten uzak, Allah'ın emrettiği gibi yalnız Kur'an'a onun şeriatına sarılalım. ALLAH'IN ŞERİATINA UYMAMIZ GEREKİRKEN, KİTAP EHLİNİN YAPTIĞI GİBİ, ATALARININ RİVAYET VE SANI İNANÇLARINI YAŞAYABİLMEK İÇİN, KENDİ ŞERİATLARINI YARATIP, ONUDA ALLAH'IN ŞERİATI DİYE TOPLUMA KABUL ETTİRMEYE ÇALIŞMAYALIM, ALLAH'IN LANETİ ÜZERİMİZE OLUR. 

Bu aldatmaca sanırım böyle sürüp gidecek gibi görünüyor. Tabi gerçeklerle yüzleşenler, yalnız Allah'ın ipine sarılanlar, imtihanlarını ALLAH'IN ŞERİATIYLA YAŞAYIP, HESAP GÜNÜ YÜZLERİ AK, ALLAH'IN HUZURUNA ÇIKACAKLARDIR. Dilerim yüzleri ak olanların safında oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
25
Değerli dostlarım, bizler Allah'ın indirdiği İslam dinini yaşadığımızı zannediyoruz ama inanın yaşamıyoruz. Peki, İslam dini diye neyi yaşıyoruz? Yahudi ve Hristiyan toplumunun yaşadığı atalarının dinini bizlerde yaşıyoruz. Onlar Allah'ın indirdiği kitaplarla yetinmeyip, geleneksel atalarının mezhep inancını yaşadıkları için Allah, en son Resul gönderdiğini ve onunla da uyarıcı olarak Kur'an'ı indirdiğini, çok açık bizlere bildiriyor ve diyor ki, SAKIN SİZLERDE ONLAR GİBİ, İNDİRDİĞİM VAHYİMDEN SAPMAYIN, ATALARINIZIN RİVAYET, SANI İNANÇLARINA YÖNELMEYİN, BUNUN HESABINI VEREMEZSİNİZ DİYOR. Bu makalemde bu konuyla ilgili üç ayet örnek vermek istiyorum ki, hatamızı anlayalım, yaşadığımız inancımızı Kur'an ile sorgulayalım. Eğer bir tanesi bile Kur'an ile uyuşmuyor Kur'an'a ters düşüyorsa, maher günü pişman olmak istemiyorsak , ondan hemen vaz geçip uzaklaşalım. İlk önce Nisa suresi 87. Ayetinde Allah, bakın kullarının yaptığı yanlışlara dikkatimizi çekmek için nasıl bir soru soruyor.

Nisa 87: ALLAH, KENDİSİNDEN BAŞKA HİÇBİR İLÂH OLMAYANDIR. ANDOLSUN, SİZİ KIYAMET GÜNÜNDE MUTLAKA BİR ARAYA TOPLAYACAKTIR. BUNDA ASLA ŞÜPHE YOKTUR. KİMDİR SÖZÜ ALLAH'INKİNDEN DAHA DOĞRU OLAN? (Diyanet meali)

Ayet çok önemli bir konuda başlıyor ve diyor ki Allah, kendisinden başka ilah olmayandır. İlah deyince siz ne anlıyorsunuz da, Allah'tan başka ilah yoktur diyor. Genelde bizler İlah dendiğinde, Allah anlarız. Ama Kur'an'da geçen İLAH kelimesi ile Rabbimiz, çok önemli bizlerin yaptığı bir yanlış konusunda uyarıyor. Çünkü bu uyarılar iman edenlere. İman edenlerde biliyor ki tek bir Allah var. İLAH YÜCELİĞİ KARŞISINDA HAYRETE DÜŞÜLEN, KULLUK EDİLEN, YARDIM İSTENEN, GÖNÜLDEN BAĞLANILIP SIĞINILAN ANLAMLARINA GELİR. Onun için Allah Kur'an'da birçok ayetinde bu konuyu açıklıyor ve benden başka hiç kimseden yardım ve şefaat isteyemezsiniz diyor. Bakara suresi 165. Ayetinde kendilerine veli, şeyh, ulema, gavs edinip onları Allah'ı sever gibi bir Müslüman sevemez çünkü Allah sevgisi ile hiçbir sevgi eş değerde değildir uyarısını yapıyor. Ama bizler öyle veliler, gavslar ediniyoruz ki, onlara kulluk ediyor, adeta onların kendilerini mahşer günü, kurtarıcı olduklarına inanıyoruz. ALLAH BUNU YAPARSANIZ BANA ŞİRK KOŞMUŞ OLURSUNUZ, BENİM YANIMDA ONLARIDA İLAH EDİNMİŞ OLURSUNUZ DİYOR. Bunlar yetmiyor onların sözlerini, kitaplarını, Kur'an ile eş tutuyor, hatta sen Kur'an'ı anlayamazsın aldatmacasına inananlar, Kur'an'ı bilmem şu kişinin kitapları ile ancak anlarsın diyerek bu kişilerin sözlerini, kitaplarını Kur'an'ın önüne koyuyorlar.

KUR'AN'I OKUMAK YERİNE, O KİTAPLARI OKUYARAK KUR'AN'I EN DOĞRU ANLAYACAKLARINI, BÖYLECE EN DOĞRU YOLDA GİDİP, İMANLARININ GÜÇLENECEĞİNE İNANIYORLAR. Bu hatayı yapanlara Allah kızıyor ve ne diyor ayetin sonunda. "KİMDİR SÖZÜ ALLAH'INKİNDEN DAHA DOĞRU OLAN?" BU SÖZÜYLE RABBİMİZ, HİÇ KİMSENİN SÖZÜ/HADİSİ BENİM AYETİMDEN DAHA DOĞRU ASLA OLAMAZ DİYOR. Ama bizler Allah'a inat edercesine ne diyoruz, ALLAH RESULÜNÜ POSTACI DİYEMİ GÖNDERDİ? İnatlaşmaya bakar mısınız lütfen. Allah benim indirdiğim İslam dinimde, benden başka daha doğru söz yoktur diyor bizler, inatla mezheplerin batıl inançlarını doğrulamak adına, tamam Allah'ım senin sözlerinde doğru ama bizce senin Resulünün rivayet hadisleri de doğru diyoruz. BUNUN FARKINDA MISINIZ? HİÇ SANMIYORUM. Şimdide Maide suresi 50. Ayete bakalım.

Maide 50: ONLAR HÂLÂ CAHİLİYE DEVRİNİN HÜKMÜNÜ MÜ İSTİYORLAR? KESİN OLARAK İNANACAK BİR TOPLUM İÇİN, KİMİN HÜKMÜ ALLAH'INKİNDEN DAHA GÜZELDİR? (Diyanet meali)

Bakın Rabbimiz kullarının yaptığı yanlış konusunda uyarıp, onlar hala ders almayıp, cahiliye devrinin hükümleri ile yaşamaya çalışıyorlar, benim indirdiğim vahyi, görmezden geliyorlar diyor. Bu konuda Allah biz iman eden Müslümanları uyarıyor ve sakın Kitap Ehlinin yaptığı yanlışları, sizlerde tekrarlamayın. Gerçek iman eden bir toplum iseniz şunu düşünün; KİMİN HÜKMÜ ALLAH'IN KİNDEN DAHA GÜZELDİR? Bunu cevabı hiç kimsenin olmalıdır, ama bu sözde değil bunu yaşayarak göstermeliyiz.  Peki, bu sözüyle Allah ne demek istiyor? Bu konuyu başka bir ayetinde açıklayıp ne demişti? ALLAH HİÇ KİMSEYİ HÜKMÜNE ORTAK ETMEZ. Çünkü insan bir beşerdir her zaman şaşa bilir, onun için Allah ben indirdiğim dinimde hiç bir kuluma hüküm verme yetkisi vermedim diyor. Onun için Allah Resulünün yetki ve sorumluluklarını bizlere Kur'an'da anlatırken ne diyordu? "RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR." (Ankebut 18)  "SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR." (Rad 40) Bu durumda şunu asla unutmamalıyız. Dinin sahibi Allah'tır, hüküm verecekte, dinde sınırlamalar koyacak yalnız kendisidir. Lütfen Allah'ın Resulünü, dinde Allah'ın hüküm ortağı yapamaya çalışmayalım, ALLAH'IN YANINDA ALLAH'IN RESULÜNÜ DE, İLAH EDİNMİŞ OLURUZ. Şimdide sizler Ankebut suresi 51. Ayeti hatırlatmak istiyorum.

Ankebut 51: KENDİLERİNE OKUNAN KİTABI SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMEDİ Mİ? ŞÜPHESİZ BUNDA İNANAN BİR KAVİM İÇİN BİR RAHMET VE BİR ÖĞÜT VARDIR. (Diyanet meali)

Lütfen Allah'ın bu uyarısını görmezden gelmeyelim. Gelirsek Kitap Ehlinin yaptığı yanlışları bizlerde yaşarız, ama bunun farkında bile olamayız bu dünyada. Kur'an yeni iniyor ve Resulü yavaş yavaş tebliğ etmeye çalışıyor Kur'an'ı. Kitap Ehli özellikle bazı konuların, atalarının inançları ile ters düştüğünü gördüklerinde itiraz ediyor ve biz bu ayetlerin yanında, atalarımızın şu inançlarını da yaşamak istiyoruz dediklerinde, Allah bu ayeti indirmiş olmalı. Çünkü Rabbimiz kızıyor ve çok net bir şekilde şunu söylüyor.  "KENDİLERİNE OKUNAN KİTABI SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ, ONLARA YETMEDİ Mİ?" Sizce bu ayet yalnız Kitap ehlini mi ilgilendiriyor, bu uyarı bizlere yapılmıyor mu? Zerre kadar düşünen, aklını kullanan Kur'an ehli bir Müslüman, bu ayete iman ettikten sonra, YALNIZ KUR'AN İLE İSLAM YAŞANMAZ DİYEREK, ALLAH'IN RESULÜNÜN SÜNNETİ, HADİSLERİ OLMASAYDI İSLAM'I YAŞAYAMAZDIK KUR'AN ANLAŞILAMAZDI, NAMAZIMIZI BİLE KILAMADIK, ZEKÂTIMIZI VEREMEZDİK DİYEMEZ. Diyenler varsa, Allah'ın uyarılarını bir kez daha düşünmeye davet ediyorum.

Değerli dostlarım, kardeşlerim zaman bir su gibi akıp geçiyor. Unutmayın her an emanetimizi teslim edip, o çetin hesap gününde uyanabiliriz. Hesabımızı iyi yapalım ona, buna, şuna değil, YALNIZ BİZLERİ ALLAH'IN SORUMLU TUTACAĞINA HÜKMETTİĞİ KUR'AN'A SARILALIM, ONA GÜVENELİM ONU ANLAYARAK DÜŞÜNEREK OKUYALIM Kİ, ALLAH'IN EN DOĞRU YOLUNUN YOLCUSU OLALIM. Allah cümlemizin yardımcısı olsun.

"YEMİN OLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP GÖNDERDİK Kİ, ÖĞÜT VE UYARINIZ/ZİKRİNİZ/ŞEREFİNİZ YALNIZ ONDADIR. HÂLÂ AKLINIZI ÇALIŞTIRMAYACAK MISINIZ?" (Enbiya 10)

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
26
Makalemin konusu Ali İmran suresi 144. Ayet üzerine olacak. Bu makalede Allah, Elçisinin bizler gibi bir ölümlü olduğuna sizce neden işaret edip, bizlere hatırlatmak istiyor olabilir. Aslında hepimiz bunu biliyor olmalıyız. Bunun çok önemli bir nedeni olması gerekmez mi sizce. Önce ayeti yazalım, daha sonra ayet üzerinde Kur'an bütünlüğünde birlikte düşünelim. Eminin benim aklıma gelmeyen konularda sizlerin aklınıza gelecektir.

Ali İmran 144: MUHAMMED SADECE BİR RESUL/ELÇİDİR. ONDAN ÖNCE DE ELÇİLER ELBETTE GEÇMİŞTİR. O ÖLÜR VEYA ÖLDÜRÜLÜRSE, TOPUKLARINIZ ÜZERİNE (GERİYE, ESKİ DİNİNİZE) Mİ DÖNECEKSİNİZ? Kim (böyle) iki topuğu üzerine (geri) dönerse, (bilsin ki) Allah'a asla zarar veremeyecektir. ALLAH ŞÜKREDENLERİ İLERİDE ÖDÜLLENDİRECEKTİR. (Mehmet Okuyan)

Ayetin ilk cümlesin de, Muhammed sadece bir Resul/Elçidir diyor. Peki, neden bunu söyleme gereği duyuyor olabilir Allah. Demek ki o günkü toplum, kendilerine gönderilen Elçilerin vefatından sonra, Elçileri adeta yüceltip, onlarında kendileri gibi bir insan olduğunu unutup, onlara ölümsüzlük verip ya da insanüstü güçlerle donattıkları için Allah, hatırlatma yapıyor ve diyor ki, Muhammed ve ondan önce gönderdiğimiz Elçilerin hepsi de sizler gibi insandı, önce bunu unutmayalım.  Bildiğiniz gibi Yahudilerde Hristiyan toplumda Hz. Musa ve Hz. İsa vefat ettikten sonra, Allah'ın oğlu olduğunu söylüyorlar, Hz. İsa'ya da ölümsüzlük payesi veriyorlardı. Yani ölmediğine geri geleceğine inanıyorlar. BİR BAŞKA ŞEKİLDE SÖYLEMEK GEREKİSE, İNSANLAR ALLAH'IN İNDİRDİĞİ DİNİ, ALLAH'IN İNDİRDİĞİ KİTABINDAN YAŞAMALARI GEREKİRKEN, RESULLERİNİ KUTSALAŞTIRARAK, ALLAH'IN DİNİNE ADETA ORTAK EDEREK, UYDURDUKLARI SÖZLER/HADİSLER ÜZERİNDEN YAŞAMAYA ÇALIŞIYORLARDI. ALLAH'IN VAHYİ, KİTABI İKİNCİ PLANA İTİLMİŞTİ.

Allah bu ayetin ilk cümlesinde, yaşanan bu yanlışa son verip, Muhammed daha önce gönderdiğim Elçilerim gibi, sadece bir Elçidir/Resul dür diyor. Resul ya da Elçi kelimesinin anlamı çok açık ve net bir şekilde bellidir. HABER GETİREN ANLAMINDADIR. Bu kelimeyi anlayacağımız şekilde söylemek gerekirse, birinin sözünü, mesajını hiçbir değişikliğe uğratmadan başkasına ileten, bildiren anlamındadır. ONUN İÇİN ALLAH ÖZELLİKLE MUHAMMED SADECE BİR ELÇİDİR/RESULDUR, YANİ MESAJLARIMI SİZE BİLDİRENDİR, İLETENDİR DİYOR. Bu konuya Allah bir başka ayetinde de açıklık getirip ne diyordu. "RESULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR." (Ankebut 18)

Ayetin devamında çok önemli bir konuya değiniyor Allah ve diyor ki; "O ÖLÜR VEYA ÖLDÜRÜLÜRSE, TOPUKLARINIZ ÜZERİNE, GERİYE Mİ DÖNECEKSİNİZ?" Demek ki bu ayet indirilmeden önce, Müslümanlar arasında bazı sorunlar var ki, Allah bu konuda onları da uyarıyor. Bu konuda lütfen çok dikkatle düşünelim. Allah, Elçim ölmüş olsa ister savaşta ister farklı nedenlerden, siz inancınızdan geri dönüp, Kur'an'a iman etmekten vaz mı geçeceksiniz diyor. Peki, neden bu sözü söyleme gereği duyuyor olabilir Allah. Çünkü insanlar günümüzde bizlerin çoğunun yaptığı gibi Allah'a, onun kitabı Kur'an'a değil, Elçisine güveniyor olmalılar ki, Allah bu uyarıyı yapıyor. ELÇİ/RESUL OLMADAN, DİNLERİNİ YAŞAMALARININ MÜMKÜN OLMADIĞINA İNANIYORLAR. ALLAH BU AYETLE ÖZELLİKLE TÜM İMAN EDENLERE ŞUNU SÖYLÜYOR VE HATIRLATIYOR. ELÇİM/RESULÜM VEFAT ETMİŞ OLABİLİR. ONUN GÖREVİ SADECE VAHYİMİ TEBLİĞ ETMEKTİR. ODA GÖREVİNİ LAYIKI İLE YAPTI VE SİZLERE TEBLİĞ ETTİ. BUNDAN SONRA BANA VE GÖNDERDİĞİM KUR'AN'A GÜVENİN, YALNIZ ONUN İPİNE SARILIN DİYOR.

Çünkü Kitap Ehli, Allah'ın Elçilerini öyle kutsallaştırdılar ki, onların ölmediğini geri geleceğini söyledikleri gibi, Allah'ın vahyini bir kenara koyup, Elçiye ait olduğu iddia edilen, doğruluğundan asla emin olamayacakları sözlere/hadislere inanıp, imanlarını öyle yaşıyorlardı. Onun için Allah Elçim vefat edince, sakın imanlarınızda atalarınızın batıl inançlarına geriye dönmeyin, Elçimin sizlere tebliğ ettiği Kur'an'a sarılarak yalnız Onu yaşayın diyor. Peki, biz Müslümanlar bu ayetten almamız gereken dersi aldık mı, yoksa bu ayeti Elçisinin bir savaşı ile bağlantı kurup, Allah'ın asıl anlatmak istediği konudan uzaklaştık mı? Ne dersiniz? Günümüzde İslam'ı, ayetleri rivayet bilgiler ışığında anlamaya çalışanlara belki bir ders olur diye, onların anlayacağı bir rivayeti hatırlatmak istiyorum. Hz. Muhammed'in vefatından sonra, ilk halife Hz. Ebu Bekir bu ayeti okuduktan sonra, bakın neler söylediği rivayet ediliyor topluma.

"BAKIN, HER KİM MUHAMMED'E TAPIYORSA BİLSİN Kİ MUHAMMED ÖLDÜ, AMA HER KİM ALLAH'A KULLUK EDİYORSA, BİLSİN Kİ ALLAH SONSUZA KADAR YAŞAYAN VE ASLA ÖLMEYECEK OLANDIR"

Sanırım bu açıklamadan sonra söyleyecek söz yoktur. Elçiler/Resuller ölebilir onlarda bizler gibi insandır. Ama Allah'ın dini, tebliği asla ölmez, sonsuza kadar geçerli baki kalır. Bizler günümüzde bu gerçeği hala fark edemedik. Yahudiler, Hristiyanlar ve biz Müslümanlar ALLAH'IN DİNİNİ, ALLAH'IN KİTAPLARI/VAHYİ ÜZERİNDEN DEVAM ETTİRMEMİZ YAŞAMAMIZ GEREKİRKEN, VEFAT ETMİŞ ARAMIZDAN AYRILMIŞ, DOĞRULUĞUNU ASLA KANITLAYAMAYACAĞIMIZ, RESULE AİT OLDUĞU İDDİA EDİLEN SÖZLERİ/HADİSLERİ REHBER ALARAK, ONLARIN ÜZERİNDEN İNANCIMIZI DEVAM ETTİRMEYE, YAŞAMAYA ÇALIŞIYORUZ. Allah'ın Elçisi O örnek insan Vefat etti, ama bizlere tebliğ ettiği Allah'ın vahyi KUR'AN  Allah'ın korumasında, ilelebet devam edecektir. Bizlerin yaptığı en büyük yanlış, Allah'ın Elçilerinin vefatından sonra, Allah'ın emrettiği gibi Onun vahyine, ipine sarılmamız gerekirken, ayette verilen örnekte olduğu gibi, topukları üzerinde gerisin geri dönerek, bazılarımız atalarının batıl inançlarını yaşamaktadır.

Bizler bu ayetten ve Kitap Ehlinin yaptığı bu yanlışlardan ders almadığımız anlaşılıyor. Kitap Ehli Allah'ın Elçilerine adeta ölümsüzlük payesi verip, onları insan olmanın sınırları dışına çıkartarak, olağan üstü güçlerle donattıkları gibi, bizlerde sanki Allah'ın Resulleri arasında güç savaşı yaratırcasına, Allah'ın vermediği yetki ve güçlerle donattık, hatta aramızda yarışır hale geldik. ÇOK DAHA KÖTÜSÜ, ALLAH'IN RESULLERİ SANKİ VEFAT ETMEMİŞ GİBİ, ONLARA AİT OLDUĞU İDDİA EDİLEN SÖZLERİ/HADİSLERİ İLE DİNİMİZİ YAŞAR OLDUK. HÂLBUKİ ALLAH ELÇİLERİM SİZLER GİBİ İNSANDI VE GÖREVLERİNİ YERİNE GETİRİP VEFAT ETTİLER. SİZLERE DÜŞEN ONUN TEBLİĞ ETTİĞİ VAHYE SARILMAKTIR DİYE UYARDIĞI HALDE, BİZLER GERÇEKLERDEN UZAK İSLAM'I YAŞAMAYA DEVAM EDİYORUZ.

Ali İmran 144. Ayeti, bir cümleyle özetlemek gerekirse, bizlere Allah bu ayette şu uyarıyı yapıyor. ALLAH'IN ŞERİATI VE DÜZENİNİN, EBEDİ DEĞİŞMEZ KANUNLARININ, FANİ/ÖLÜMLÜ KULLARI ÜZERİNE KURULMADIĞINI, ONLAR VEFAT ETSE BİLE TEBLİĞLERİNİN, KANUNLARININ İLELEBET YAŞAYACAĞINI VE BİZLERİN YALNIZ VAHYE/KUR'AN'A TABİ OLMAMIZ GEREKTİĞİNİ, ÇOK AÇIK ANLATIYOR VE HATIRLATIYOR. Dilerim bu gerçeklerin farkında olan, Allah'ın halis azınlık kulları arasında oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
27
Bu makalemde sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Kur'an'da çokça geçen ALLAH'A VE RESULÜNE UYUN sözüyle Kur'an ne anlatmak istiyor, onu birlikte anlamaya çalışalım. Bu konuda birçok makale yazdım, bıkmadan yazmaya devam edeceğim Allah'ın izniyle. ÇÜNKÜ HURAFE İNANÇLARIMIZI YAŞAYABİLMEK İÇİN, NE YAZIK Kİ ALLAH'IN AYETLERİNE KENDİMİZCE ANLAMLAR VERİYOR VE AYETLERİN ANLAMINI BİLE BİLE TAHRİF EDİYORUZ. Bu ayetler örnek gösterilip, bakın Allah Resulüne uyun, bir sorun olduğunda Resulüme gidin ona sorun diyor, demek ki İslam dininde Kur'an'dan sonra dinin ikinci kaynağı, Resulün rivayet hadisleridir diyerek, kendilerine delil yaratmaya çalışıyorlar. Sizce bu doğru olabilir mi? Allah biz iman eden Müslümanların inancımızı yaşarken, bu ayetler gereği hem Kur'an'a hem de Resule ait olduğu iddia edilen rivayet hadislere de uymamızı istiyor diyebilir miyiz?

Kur'an'ı dikkatle okuyan ve ayetler arasında bağlantı kurarak üzerinde çok değil biraz düşünen, bu söylenenlerin asla doğru olmayacağını bilir. Tabi Kur'an'ı okumaya başlamadan önce, Nahl suresi 98. Ayetin gereklerini yerine getirip, yani kafamızdan önce şeytanın ve şeytanlaşmış insanların dayattığı batıl ve hurafeden kurtulup, yalnız Allah'a dayanıp ona güvenerek Kur'an'ı okumaya başlarsak ancak, Kur'an gerçeklerini fark edebiliriz. Bunu yapmadan Kur'an'ı okuduysak, Allah'ın nuru ile buluşmamız asla mümkün olmayacaktır.  Gelin bu konuyu KUR'AN gerçekleri üzerinden anlamaya çalışalım.

Kur'an'da Nisa suresi 13 ve 69. Ayetinde, KİM ALLAH'A VE RASULÜNE İTAAT EDERSE diye başlar. Maide 92. Enfal 20. Ayetinde ALLAH'A İTAAT EDİN, RESULÜNE'E İTAAT EDİN diye geçer. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Bu ayetlere benzer çok önemli bir ayeti daha sizlere hatırlatıp, üzerinde birlikte düşünelim.

Nisa 59: EY İMAN EDENLER! ALLAH'A İTAAT EDİN; ELÇİ'YE VE SİZDEN OLAN EMİR SAHİPLERİNE DE İTAAT EDİN! BİR KONUDA ANLAŞMAZLIĞA DÜŞERSENİZ ALLAH'A VE AHİRETE İNANIYORSANIZ ONU ALLAH'A VE ELÇİ'YE GÖTÜRÜN! BU (TUTUM) HEM HAYIRLI OLANDIR HEM DE SONUÇ İTİBARIYLA DAHA GÜZELDİR. (Mehmet Okuyan)

Bu ayette de bir konuda anlaşmazlığa düştüğünüzde Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız ONU ALLAH'A VE ELÇİ'YE GÖTÜRÜN diye geçiyor. Bu davranışın en doğrusu olduğunu da özellikle söylüyor.  Bu ve benzeri ayetler örnek gösterilip, bakın Allah Elçisine yönlendiriyor ona sorun diyor, bu durumda Elçinin rivayet hadislerinden de istifade etmemiz, Allah'ın farz emridir deniyor. İslam'ı Kur'an merkezinden çıkarmak ve atalarının rivayet inançlarını bu yolla Allah'ın Elçisine söyleterek dine sokmaya çalışanların, bu tuzağını lütfen artık Kur'an ile fark edelim.

Allah bu ve benzeri ayetlerde kullarını özellikle Elçisine/Resulüne yönlendirmesinin nedeninin, onun çevresinde toplanarak, onun tebliğ ettiği Kur'an'a uymalarını sağlamıştır. DİKKAT ETTİYSENİZ BU AYETLERİN TAMAMINDA, ALLAH'A VE ELÇİSİ UYUN YA DA SORUNLARINIZI ALLAH'A VE ELÇİSİNE GÖTÜRÜN YANİ ONA DANIŞIN DEMEKLE, İKİ İSMİ BİR ARADA ANMAKLA, ASLINDA ELÇİM SİZLERE BENİM VAHYİMİ, YANİ ALLAH'IN VAHYİNİ TEBLİĞ EDECEK, SORUNLARINIZI ALLAH'IN VAHYİ İLE ÇÖZECEK ANLAMINDA KULLANMIŞTIR. BUNUN AÇIKLAMASINIDA KUR'AN'DA, BİRÇOK AYETİNDE YAPMIŞTIR.

Yoksa Allah'ın hükmü başka, Elçimin/Resulünün hükmü çözüm şekli başka anlamında asla kullanmamıştır. Bu ayetlerin tamamının, Elçisinin yaşadığı dönemle direk bağlantılı olduğunu ve bizlerin bu ayetlerden, Resulün yalnız Kur'an'ı tebliğ ettiğini de anlamamızı sağlamıştır.  Ayete lütfen dikkat, sorununuzu Allah'a ve Elçiye götürün diyor. İman eden hiç kimse sorusunu Allah'a direk soramaz, öyle değil mi? Elçime götürün ona sorun demekle de, ELÇİM SİZLERİN SORUNUNUZU BENİM VAHYİMLE ÇÖZECEK ANLAMINDA SÖYLÜYOR. Ben bu konuda bir arkadaşıma, Allah ve Elçisini birlikte anarak ki biz buna isim tamlaması dememiz yanlış olmaz, anlatılmak istenenin anlamını güçlendirerek, Elçinin yaşadığı döneminden özellikle bahsediliyor dediğimde, bana şöyle bir cevap vermişti. "RESÜLE SORUN EMRİ SADECE O TARİH İÇİN GEÇERLİ İSE TÜM AYETLERDE O TARİH İÇİN GEÇERLİ OLUR. " Arkadaşımız bu örneği verip, Elçiye ait olduğu iddia edilen rivayet hadislere de günümüzde uymanın, Allah emri olduğunu anlatmaya çalışıyordu bana. Bizler rivayetleri ve batılı aklamaya bu yolla çaba gösterirsek, Kur'an'ın tüm ayetleri ile ters düşeriz, lütfen önce bunu unutmayalım.

Bu konu üzerinde Kur'an bütünlüğünde düşünelim şimdide. ALLAH BİZLERİ, KUR'AN'IN DIŞINDAN HERHANGİ BAŞKA BİR KAYNAĞA YÖNLENDİRİYOR MU, ÖNCE ONU ANLAYALIM. Söyledikleri gibi, Allah'a ve Elçime uyun, Elçime sorunlarınızı götürün sözleriyle Allah, Kur'an dışından Resulüm yaşamıyor olsa bile, onun adına nakledilen rivayet hadislere de uymanızı istiyorum diyor mu Kur'an'da Allah? Burası çok önemli. Eğer diyorsa, bu kardeşlerimizin söyledikleri doğru demektir, ama söylemiyor da bizleri yalnız Kur'an'a yönlendiriyorsa, bu kardeşlerimizi bıkmadan usanmadan Kur'an ile uyarmak, bizlerin görevi olmalıdır. Ali İmran 103. ayetinde Allah, nasıl bir hüküm vermişti bizlere?  "HEP BİRLİKTE ALLAH'IN İPİNE (KUR'AN'A) SIMSIKI SARILIN. PARÇALANIP BÖLÜNMEYİN." Bakın Kur'an'dan verdiğim bir örnekle, bu düşüncenin yanlış olduğu çıktı ortaya. Eğer Allah yalnız Kur'an'ın ipine sarılın hükmünü verdiyse, Allah'ın Resulümünde hadislerine uymanızı emrediyorum demesi mümkün değil.

Sizlere Zuhruf suresi 44. Ayeti de hatırlatmak istiyorum. Çünkü bu ayet aslında tüm sorumuza çok net cevap veriyor ve bizleri nereden sorumlu tutuyordu hatırlayalım. "ŞÜPHESİZ BU ZİKİR/KUR'AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜT VE BİR ŞEREFTİR, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ." Bu ayete iman eden bir Müslüman, Allah'a ve Elçime uyun sözlerinden, benim indirdiğim kitabıma ve Elçim vefat etmiş olsa bile, Kur'an dışından onun adına rivayet edilen hadislerine de uyun demiş olma ihtimali, yalnız bu ayete göre bile mümkün görünmüyor. Çünkü Allah Kehf suresi 26. Ayetinde, "O, HÜKMÜNE HİÇBİR KİMSEYİ ORTAK ETMEZ." Diyorsa ayetinde, yine yalnız bu ayetin hükmüne göre bile, Allah'a ve Elçime uyun sözlerinden, bir Müslümanın hem Kur'an'a hem de Elçisine ait olduğu iddia edilen rivayet hadislere uyulması gerektiğini söylemesi mümkün değildir. Bu konu ile ilgili yazacağım ayet, yapılan bu yanlışımıza, aslında çok iyi cevap veriyor. Allah'a ve Elçime uyun sözüyle Allah, bakın neyi kast ediyormuş, bundan daha açık kanıt olamaz sanırım.

Enam 19: DE Kİ: "ŞAHİTLİK BAKIMINDAN HANGİ ŞEY DAHA BÜYÜKTÜR?" DE Kİ: "ALLAH BENİMLE SİZİN ARANIZDA ŞAHİTTİR. İŞTE BU KUR'AN BANA, ONUNLA SİZİ VE ERİŞTİĞİ HERKESİ UYARAYIM DİYE VAHYOLUNDU. Gerçekten siz mi Allah ile beraber başka ilâhlar olduğuna şahitlik ediyorsunuz?" De ki: "ben şahitlik etmem." De ki: "o, ancak tek bir ilâhtır ve şüphesiz ben sizin Allah'a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım." (Diyanet meali)

ALLAH'IN ELÇİSİ BİZE BU AYETİNDE, ALLAH ŞAHİTTİRKİ DİYOR, BEN SİZE YALNIZ KUR'AN İLE HÜKMETTİM, YALNIZ KUR'AN'I TEBLİĞ ETTİM. SİZLER KİMİN ŞAHİTLİĞİNE İNANIP GÜVENİYORSUNUZ? ALLAH'IN ŞAHİTLİĞİNDE, YALNIZ RESULÜN KUR'AN'I TEBLİĞİNE Mİ, YOKSA RİVAYETLERE Mİ? KARAR SİZİN, İMTİHAN SİZİN İMTİHANINIZ.

Ayete bakar mısınız lütfen, nasılda güzel açıklıyor sorumuzu. Tabi gözler perdeli kulaklar ve kalpler mühürlü değilse görecektir gerçekleri. Bakın Allah Elçisinin ne söylemesini istiyor ümmetine. Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür? Devamında bu soruya cevap veriyor, ALLAH BENİMLE SİZİN ARASINDA ŞAHİTTİR Kİ, BU KUR'AN BANA ONUNLA YANİ ALLAH'IN VAHYİM İLE SİZİ VE ERİŞTİĞİ HERKESİ UYARAYIM DİYE BANA VAHYOLUNDU. Sizce başka kanıta, delile elbette gerek yok ama anlamamakta ısrar edene, ne kadar örnek göstersek te boşuna olacaktır. Ne kadar güzel açıklıyor. Allah'ın Elçisi, ALLAH ŞAHİTTİR Kİ BEN SİZİ YALNIZ KUR'AN İLE UYARMA GÖREVİ ALDIM DEDİĞİ HALDE, batıl ve hurafe inançlarını yaşayabilmek için bu ve benzeri onlarca ayetin anlamını değiştirip, batılı hurafeyi HAK yapmaya çalışıyorlar. Ne kadar acı ve üzücü değil mi? Allah ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem dediği halde, hala Allah'ın Elçisini Allah'ın dinine ortak etmeye çalışarak ŞİRK KOŞANLARA bu ayet çok güzel bir uyarıdır. LÜTFEN UNUTMAYALIM, DİNİN SAHİBİ ALLAH'TIR. DİNİN HÜKÜMLERİNİDE KOYACAK DİNİN SAHİBİDİR. LÜTFEN KENDİMİZE BAŞKA KAYNAKLAR ARAYARAK, ALLAH'IN DİNİNE ŞİRK KOŞMAYALIM. UNUTMAYALIM ALLAH ŞİRK DIŞINDA TÜM GÜNAHLARINIZI AFFEDEBİLİRİM DİYOR.

Kur'an'da geçen Allah'a ve Elçime uyun, sorunlarınızı Elçime götürün ayetlerinin tamamında anlatılmak istenen, ELÇİNİN YAŞADIĞI DÖNEMDE, ARANIZDAKİ DİNİ KONULARDAKİ SORUNLARI ELÇİME GÖTÜRÜN. O SİZİN SORUNUNUZU BENİM VAHYİM KUR'AN İLE ÇÖZÜMLEYECEKTİR DİYOR. RESULÜ VEFAT ETMİŞ İSE, BU AYETTEN ANLAYACAĞIMIZ, ALLAH'IN RESULÜ TÜM SORUNLARI, SİZE TEBLİĞ ETTİĞİ ALLAH'IN VAHYİ KUR'AN İLE ÇÖZMÜŞTÜR. SİZLERDE SORUNLARINIZI ATALARINIZIN İNANCI OLAN RİVAYET VE SANI BİLGİLERLE DEĞİL, BENİM VAHYİM KUR'AN İLE ÇÖZÜN EMRİNİ VERDİĞİNİ ANLAMALIYIZ. BU DÜŞÜNCEYE TERS BİR ANLAM VERMEK, KUR'AN İLE ÇELİŞMEK OLUR. Bu konuyu daha iyi anlayabilmemiz için, Allah'ın Elçisine verdiği görev, yetki sorumluluğu ile ilgili ayetlerden örnekleri hatırlayalım.

"EĞER SİZ YALANLARSANIZ BİLİN Kİ, SİZDEN ÖNCE GEÇEN BİRTAKIM ÜMMETLER DE YALANLAMIŞLARDI. RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR." (Ankebut 18)

"ONLARA VA'DETTİĞİMİZ AZABIN BİR KISMINI SANA GÖSTERSEK DE, (GÖSTERMEDEN) SENİN RUHUNU ALSAK DA SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR. HESAP GÖRMEK İSE BİZE AİTTİR." (Rad40)

"DE Kİ: "BEN TÜREDİ BİR RESUL DEĞİLİM. BANA VE SİZE NE YAPILACAĞINI DA BİLMEM. BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM." ( Ahkaf 9)

Bunca açık ayetlerin üstünü örterek, ayetlerde geçen ALLAH'A VE ELÇİME/RESULÜME UYUN emirlerine, Kur'an'ın asla onay vermediği anlamları verenlerin, hesap günü hem Allah'a hem de Elçisine iftira atanların safında olacaklarını tekrar Kur'an ile hatırlatmak isterim. Allah Kur'an'da, sakın emin olmadığınız bilgilerin, rivayet ve sanı sözlerin/hadislerin ardına düşmeyin, bunun hesabını sorarım dedikten sonra, Kehf 29. Ayetinde Allah bakın nasıl uyarıyor. "DE Kİ: "HAK, GERÇEK RABBİNİZDEN GELENDİR. ARTIK DİLEYEN İMAN ETSİN, DİLEYEN İNKÂR ETSİN."

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
28
Bu makalemde sizleri, çok önemli bir konuda düşünmeye davet etmek istiyorum. Biliyorsunuz Kur'an'da Allah ayetler üzerinde, bizlerin düşünmesini aklımızı kullanmamızı özellikle ister. Çünkü aklını kullanmayanların pislik ve rezillik içinde kalacakları uyarısını yapar. Daha da önemlisi, aklını kullanmayanların imanlarının kalplerine, gereği gibi yerleşemeyeceğini Kur'an'a göre söylememiz yanlış olmaz. Bu örnekleri, neden verdiğime gelince. Sizlere şöyle bir soru sorsam, bana nasıl cevap verirsiniz? "NEDEN UYUYORUZ VE RÜYA GÖRÜYOR OLABİLİRİZ?" Sanırım çok fazla düşünmediğimizde, bedenimizin ve özellikle komuta merkezi beynimizin dinlenmesi ve Allah kuluna huzurlu bir zaman ayırmak için uykuyu ve rüyayı yaratmış diye cevap vermeniz, çok yanlış olmayacaktır. Uyku belki tam bir bilinçsizlik hali olmayıp, ÖZEL BİLİNÇ HALİ ama adeta bedenimizin felç olmuşçasına hareketsiz olduğunu söyleyebiliriz. Onun içindir ki Allah Resullerine VAHYİNİ rüyasında değil, uyanıkken bilincimizin tam açık olduğu zamanda göndermiştir.

Bu konularla ilgili ayetleri, Kur'an bütünlüğünde dikkatle düşünmeye başladığımızda, İNSANLARIN UYUMASININ VE RÜYA GÖRMESİNİN, ASLINDA ÇOK ÖNEMLİ İNANILMAZ BİR NEDENİ OLDUĞUNU, HATTA ALLAH'IN ÇOK ÖNEMLİ BİR HÜKMÜNE, DELİL KANIT OLDUĞUNU DA ANLAYACAKSINIZ. Bu konu üzerinde düşünmeden önce, Kur'an'da Allah ölümü nasıl tarif ediyor ve benzetiyor, kendi katı ile ilgili bize bu konuda nasıl örnekler veriyor önce ona bakalım ki, konumuz üzerinde daha iyi daha sağlıklı düşünebilelim.

Enam 60: O, GECELEYİN SİZİ ÖLÜ GİBİ KENDİNİZDEN GEÇİRİP ALAN (UYUTAN) VE GÜNDÜZÜN KAZANDIKLARINIZI BİLEN, SONRA DA BELİRLENMİŞ ECELİNİZ TAMAMLANINCAYA KADAR GÜNDÜZLERİ SİZİ TEKRAR DİRİLTENDİR (UYANDIRANDIR). SONRA DÖNÜŞÜNÜZ YALNIZ O'NADIR. SONRA O, İŞLEMEKTE OLDUKLARINIZI SİZE HABER VERECEKTİR. (Diyanet meali)

Zümer 42: ALLAH, (ÖLEN) İNSANLARIN RUHLARINI ÖLDÜKLERİNDE, ÖLMEYENLERİNKİNİ DE UYKULARINDA ALIR. ÖLÜMÜNE HÜKMETTİKLERİNİN RUHLARINI TUTAR, DİĞERLERİNİ BELLİ BİR SÜREYE (ÖMÜRLERİNİN SONUNA) KADAR BIRAKIR. ŞÜPHESİZ BUNDA DÜŞÜNEN BİR TOPLUM İÇİN ELBETTE İBRETLER VARDIR. (Diyanet mali)

"ŞÜPHESİZ RABBİNİN NEZDİNDE BİR GÜN, SİZİN SAYDIĞINIZ BİN YIL GİBİDİR." (Hac 47)

Yazdığım bu üç ayet üzerinde eğer dikkatle düşünürsek, Allah uykuyu ve uyurken göreceğimiz rüyanın dinlenmemizin dışında,  aslında bizler için ne kadar önemli şeyler anlattığını göreceksiniz. Gelin birlikte düşünelim. Kısaca üç ayeti önce özetleyelim ki, konumuza daha rahat giriş yapabilelim. Allah uykuyu ölüme benzetiyor ve siz farkında değilsiniz ama uyurken sizler, her gün ölümü tadıyorsunuz, ölüm vakti gelenleri uykularında da olsalar alıkoyuyor bir daha uyandırmıyoruz, vakti dolmamışları tekrar uyandırıyoruz diyor. Zümer 42. Ayetin sonunda ise uykunun ve uyandırılmanın önemini düşünen, aklını kullanan bir toplum için, ibretler olduğunu söylüyor. Madem bizler için ibretler var, bu konuda düşünmeye devam edelim.

Yazdığım üçüncü ayet ise yani Allah'ın katındaki zaman akışı ile bizlerin bu dünyadaki zaman akışının, aklımızın alamayacağı ölçülerde olduğunu anlıyoruz. Yani bizim yaşadığımız dünyada geçen BİN YIL, Allah katında BİR GÜN gibiymiş. Bu bilgide bizler için çok önemli. İsterseniz bu bilgiyi, ilim adamlarının uykuda geçen gördüğümüz rüyanın zaman ölçümü ile karşılaştıralım. BİLİM ADAMLARI, BİZLERE ÇOK UZUN GİBİ GELEN RÜYALARIMIZIN, ASLINDA SANİYELER İÇİNDE GÖRDÜĞÜMÜZÜ TESPİT ETMİŞLER. Bakın bu bilgiyi Kur'an ayeti ile karşılaştırdığımızda, bize önemli bilgiler veriyor. Allah uykuyu ölüme benzetiyordu. Bizler her uyuduğumuzda demek ki bu dünyadan, Allah'ın katına ruhumuzla gerçekten geçiyoruz ve bu zaman içinde Allah'ın zaman akışına tabi oluyoruz ki, GÖRDÜĞÜMÜZ RÜYANIN ZAMANI, BİZİM YAŞADIĞIMIZ ZAMAN VAKTİYLE UYUŞMUYOR.

Peki, bundan nasıl bir ders alabiliriz? DEMEK Kİ BİZLER ASLINDA FARKINDA OLMADAN, HER UYUDUĞUMUZDA ÖLÜMÜ VE RÜYAMIZLA TEKRAR DİRİLMEYİ PROVA EDİYORUZ. GÖRDÜĞÜMÜZ RÜYALARDA BU OLAYIN GÖRSEL ŞAHİDİ. DEĞERLİ DOSTLARIM, SİZLER BUNUN FARKINDA MISINIZ? Lütfen bundan korkmayalım, çekinmeyelim. Yeter ki Allah'ın istediği bir kul olmanın yolunda, emin adımlarla ilerleyelim. Bu durumda uykumuzda GÖRDÜĞÜMÜZ RÜYALAR ÖLÜM PROVASININ, GÖRÜNTÜLÜ KANIT VE DELİLLERİDİR.

Şimdide gördüğümüz rüya konusu üzerinde düşünelim. Bizler uyanıkken gözümüz kapalı görebiliyor muyuz? Göremiyoruz. Peki, uyuduğumuzda gözlerimiz kapalı olduğu halde, nasıl görüyoruz bu rüyayı? Demek ki bu dünyada görme duyumuzun GÖZÜMÜZ olduğunu söyleyebiliriz. Peki, uyuduğumuzda neyle görüyoruz, gözler kapalı. Kur'an'ın hükmü olan ÖLDÜKTEN SONRA TEKRAR DİRİLECEĞİMİZE İMAN EDEN BİR MÜSLÜMAN İÇİN UYKU, RÜYA BİR ÖLÜM VE DİRİLİŞ HALİDİR, ÖLÜMÜN PROVASIDIR DEMİŞTİK. UYUDUĞUMUZDA KENDİMİZDE OLMADIĞIMIZ İÇİN, ÖLÜM PROVASINI YAŞIYOR VE TEKRAR CANLANMIŞCASINA GÖRÜYORUZ, TÜM CANLILIĞIMIZI YAŞIYORUZ. Hatta bu canlılığımız uykuda, bu dünyadaki bedenimize bile yansıyor terliyor, üzülüyor, ağlıyor ya da sevinebiliyoruz. Çünkü beden bu dünyada canlılığını koruyor, ruhumuz Allah'ın katına geçmiş, Allah'ın zaman diliminde yaşıyor.

BAKIN BU HALİMİZ BİLE, ALLAH'IN YÜCELİĞİNE ÇOK BÜYÜK DELİL VE KANITTIR. ELBETTE DÜŞÜNÜP, AKLINI KULLANABİLENE. Gerçek ölümde beden canlılığını yitiriyor ama uyku ve rüya ölümün provası olduğundan, beden canlılığını kaybetmiyor. Zerre kadar düşünebilene, bundan daha büyük kanıt, delil olabilir mi? Allah uyuyan kulunu uyandırmak isterse, ruhunu iade edip uyandırıyor. MAHŞER GÜNÜDE, AYNEN BÖYLE UYANACAĞIZ. ÇÜNKÜ BİZLER ASLINDA BUNUN PROVASINI HER GÜN YAŞARKEN YAPIYORUZ. ALLAH İÇİN HER ŞEY ÇOK KOLAY.

Değerli dostlarım kardeşlerim, ÖLDÜKTEN SONRA HESAP GÜNÜ, TEKRAR CANLANIP HESAP VERECEĞİMİZE, ÇOK AÇIK BİR KANIT, DELİL DEĞİLMİ SİZCE UYKUMUZDA GÖRDÜĞÜMÜZ RÜYALAR? Her gün uykumuzda, rüyamızda yaşadığımız hesap gününün canlı provası, bizlere gereken dersi vermiyor mu? Eğer düşünmeyi Kur'an'ı anlayıp üzerinde akıl yürütmeyi birilerine bıraktıysak, biz insanların hayvanlardan farkımız kalmamış demektir. Lütfen GÖZLERİMİZİN ÖNÜNE, ALLAH'IN SERDİĞİ DELİL VE KANITLARA GÖZLERİMİZİ YUMUP, BATILIN RİVAYET SANI BİLGİLERİNİN PEŞİNE DÜŞMEYELİM.

Son pişmanlık fayda etmez, gelin emaneti teslim etmeden önce, pişmanlığımızı Allah'a sunalım af dileyelim ve gerçeklerin, HAKKIN yoluna KUR'AN ile tabi olalım.  Dilerim her gün uyurken yaşadığımız ÖLÜM PROVASININ FARKINDA OLAN, ALLAH'IN HALİS KULLARINDAN OLURUZ.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
29
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, acaba bizler Kur'an'ın hiç bahsetmediği, açıklamadığı detay vermediği konularda, dine yapılan ilaveleri, Allah'ın koyduğu kanunlarına yani Kur'an hükmüne göre, dinin emri kabul etmeli miyiz, yoksa bu konuda hatalar mı yapıyoruz konusu üzerine olacak. Kur'an'ı anladığı dilden, dikkatle bir kez bile okuyan bir Müslüman, Allah'ın birçok ayetinde, SAKIN BENİM KOYDUĞUM SINIRLARI AŞMAYIN UYARISINI, ALLAH'IN BİZ KULLARINA YAPTIĞINI BİLİR. ÇOK DAHA İLGİNCİ YALNIZ KUR'AN'DAN SORUMLU OLDUĞUMUZ HÜKMÜNÜDE, TEBLİĞ ALMIŞ OLMASI GEREKİR. Bu durumda sizce Allah bu hükmü verdikten sonra, verdiği hükmün detayını gerektiği kadar Kur'an'da açıklaması gerekmez mi? Elbette verir. Çünkü Allah sözünde durandır. Bir örnek verelim.

Maide 87: EY İMAN EDENLER! ALLAH'IN SİZE HELÂL KILDIĞI İYİ VE TEMİZ NİMETLERİ (KENDİNİZE) HARAM ETMEYİN VE ALLAH'IN KOYDUĞU SINIRLARI AŞMAYIN. ÇÜNKÜ ALLAH, HADDİ AŞANLARI SEVMEZ. (Diyanet meali)

Sizce bu ayet çok açık ve net değil mi? Allah ey iman edenler diyerek, Allah'ın indirdiği vahye iman edenlere sesleniyor ve ne diyor? Size haram dediklerimin dışında, helal olan temiz şeyleri sakın kendinize haram etmeyin. Bu uyarının sonunda, bunu yaparsanız BENİM KOYDUĞUM SINIRLARIMI AŞMIŞ OLURSUNUZ DİYOR VE ALLAH HADDİ AŞANLARI SEVMEDİĞİNİDE ÖZELLİKLE BİLDİRİYOR. Sizlere sormak istiyorum, bizler Kur'an'a iman ettiğimizi söylüyoruz, peki Allah'ın bu uyarısını yerine getirip, ALLAH'IN SAYDIĞI HARAMLARIN DIŞINDA, HARAMLAR EDİNMİYOR MUYUZ? Sanırım bu satırları okuduğunuzda, iyi bir tebessüm etmişsinizdir.

Günümüzde bizlerin dinimiz ve imanımız adına rehberi, ne yazı ki yalnız Kur'an olmadığı için, bu ve benzeri onlarca ayetin hükmünü ne görüyoruz, nede hatırlamak istiyoruz. Sırf batıl inançlarımızı yaşayabilmemiz için yaptığımız bu hatamız, bizlerin ebedi ahiret hayatımızı bataklığa batırdıkça batırıyor, hatırlatmak isterim. Değerli dostlarım bu güne kadar hata yapmış olabiliriz, önemli olan hatamızı anlayıp, HAK TAN YANİ ALLAH KATINDAN GELENE, BU DÜNYADA TABİ OLMAKTIR. Bu konuda başka ayetler hatırlayalım.

Tevbe 112: BUNLAR, TÖVBE EDENLER, İBÂDET EDENLER, HAMDEDENLER, ORUÇ TUTANLAR, RÜKÛ' VE SECDE EDENLER, İYİLİĞİ EMREDİP KÖTÜLÜKTEN ALIKOYANLAR VE ALLAH'IN KOYDUĞU SINIRLARI HAKKIYLA KORUYANLARDIR. MÜ'MİNLERİ MÜJDELE. (Diyanet meali)

Araf 55: RABBİNİZE ALÇAK GÖNÜLLÜCE VE İÇİN İÇİN DUA EDİN. ÇÜNKÜ O, HADDİ AŞANLARI SEVMEZ. (Diyanet meali)

Bakın iman eden bir Müslümana, ibadetlerini yerine getirenlere, özellikle çok önemli bir uyarıda bulunuyor. GERÇEK İMAN EDEN KULUM, ALLAH'IN KOYDUĞU SINIRLARI, HAKKIYLA KORUYANLARDIR DİYOR. Peki, Allah'ın koyduğu sınırdan sizce neyi kast ediyor olabilir? ELBETTE BİZİM İÇİN KUR'AN. Allah'ınızı severseniz sizlere soruyorum, günümüzde yaşadığımız İslam, Allah'ın koyduğu sınırlarda mı yaşanıyor, yoksa yalnız Kur'an ile yani Allah'ın koyduğu sınırlarla dini yaşanmaz, Kur'an özet bilgiler verir detaylı değildir diyerek, ELLERİMİZLE SINIR TANIMAZ BİR DİN Mİ YARATTIK KENDİMİZE, NE DERSİNİZ?

Tekrar hatırlatıyorum, Kur'an Allah'ın koyduğu sınırları tanıyanı müjdele diyor Elçisine. Sizce bu müjde bizi ilgilendiriyor mu, yoksa günümüzde İslam'ı yaşadığını söyleyen toplumun genel çoğunluğu, bu müjdenin dışında mı? Huzura vardığımızda, hep birlikte göreceğiz ama pişman olmak istemeyen, İMANINI KUR'AN İLE SORGULAMALIDIR. Araf 55. Ayette de aynı konu özellikle işleniyor ve Allah'a dua ederken bile, bunun bir sınırı olduğu bu konuda da haddi aşmayı, sınırı aşmayı asla kabul etmiyor. Hatta zikir ehli şunu çok iyi bilir. Allah kendisine nasıl dua edileceği örneklerini bile Kur'an'da vermiştir. Bu konuda iki örnek daha verelim ki konu daha iyi anlaşılabilsin.

Maide 77: DE Kİ: "EY KİTAP EHLİ! HAKKIN DIŞINA ÇIKARAK DİNİNİZDE AŞIRI GİTMEYİN. DAHA ÖNCE SAPMIŞ, BİRÇOKLARINI DA SAPTIRMIŞ VE DÜMDÜZ YOLDAN DA ŞAŞMIŞ BİR MİLLETİN ARZU VE KEYİFLERİNE UYMAYIN." (Diyanet mali)

Hac 30: BU BÖYLE. KİM ALLAH'IN HÜKÜMLERİNE SAYGI GÖSTERİRSE, BU, RABBİ KATINDA KENDİSİ İÇİN BİR HAYIRDIR. HARAMLIĞI SİZE OKUNANLARIN (BİLDİRİLENLERİN) DIŞINDA BÜTÜN HAYVANLAR SİZE HELÂL KILINDI. ARTIK PUTLARA TAPMA PİSLİĞİNDEN KAÇININ, YALAN SÖZDEN KAÇININ. (Diyanet meali)

İlk ayette yine Allah HAKKIN, yani gerçek doğru olanın dışına çıkanları uyarıyor. Sakın HAK tan gelen Allah'ın vahyinin dışına çıkmayın, onun koyduğu kuralları sınırları aşmayın diye çok açık uyarıyor. Çünkü Allah HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DİYE UYARMIŞTI BİR AYETİNDE. Bu hükmün gereği, dinin sahibi olarak, benim koyduğum sınırların sakın dışına çıkmayın diye uyarıyor tüm iman edenleri. Bu ayette özellikle Kitap Ehli uyarılıyor, çünkü Kitap Ehli tıpkı günümüzde olduğu gibi, Allah'ın vahyi indirdiği kitap ile yetinmeyip, kendilerine beşeri inançlar yaratmışlardı. ALLAH GEÇMİŞTE YAPILAN BU HATALARI SAKIN SİZLERDE YAPAMAYIN DİYE KUR'AN'DA ÖRNEK VERİP, SON KEZ UYARIYOR BİZLERİ. HATIRLATIRIM BAŞKA KİTAP VE RESUL GELMEYECEK, LÜTFEN BU UYARIYI DİKKATE ALALIM, YOKSA HESAP GÜNÜ PİŞMAN OLANLARIN SAFINDA OLURUZ.

Hac suresi 30. Ayetinde, çok önemli bir uyarıda bulunuyor Allah. Bu uyarıdan ne yazık ki ne Kitap Ehli, nede biz Müslümanlar hiç ders alamadık. Bakın Allah biz iman edenlerin ne yapmasını nereye uymasını istiyor. KİM ALLAH'IN HÜKÜMLERİNE SAYGI GÖSTERİRSE, ALLAH KATINDA BUNUN KARŞILIĞINI GÖRECEKTİR DİYOR. Sizlere soruyorum, Kur'an'a iman ettiğini söyleyen biz Müslümanların çoğunluğu, ALLAH'IN VAHYİ KUR'AN'A GEREKEN SAYGIYI GÖSTERİYOR MUYUZ, YOKSA HER ŞEY SÖZDEMİ KALIYOR? Göstermiş olsaydık, Allah'ın Kur'an'da koyduğu sınırları kabul eder, onun koyduğu sınırların dışına asla çıkmazdık ve rivayetleri aklayabilmek için, bakın Kur'an'da şunlar yada bunlar yok demek ki yalnız Kur'an ile İslam yaşanmıyormuş demezdik. Sizce yazacağım şu sözleri söyleyenler, Kur'an'a gereken saygıyı gösteriyor olabilir mi? "KUR'AN ÖZET BİLGİ VERİR DETAYLI DEĞİLDİR, KUR'AN'I HERKES ANLAYAMAZ. RESULÜN RİVAYET HADİSLERİ OLMASAYDI, KUR'AN KAPALI KALIR ANLAŞILAMAZDI."

Bunu söyleyen ve inanan hiçbir Müslüman Allah'ın hükümleri Kur'an'a, gereken saygıyı göstermiyor demektir. LÜTFEN BU BÜYÜK HATAMIZDAN, GÜNAHIMIZDAN VAKİT VARKEN VAZ GEÇELİM. ALLAH YALAN SÖZDEN KAÇININ DİYE UYARIYOR. AMA BİZLER, ANLATILAN RİVAYET HADİSLERİN DOĞRULUĞUNU BİLE, ARAŞTIRMA GEREĞİ DUYMADAN İNANIYORUZ. HATIRLATIRIM BUNLARIN ÇOĞU ALLAH'A VE RESULÜNE YALAN SÖZ İSNAT ETMEKTİR. Allah ayetin devamında uyardığı, günümüzde Kitap Ehlinin yaptığı yanlışı bizlerde devam ettiriyor ve Allah'ın koyduğu haramların dışında, insanları adeta putlaştırıp Allah'ın dinine ortak ederek, Allah'ın haram demedikleri onlarca temiz şeyin, ne yazık ki haram olduğuna inanıyoruz. ALLAH ADINA YALAN SÖYLÜYORUZ, AMA BUNUN FARKINDA BİLE DEĞİLİZ. Allah bunu yapanlara bana şirk koştular, onları asla affetmem diyor.

Değerli dostlarım lütfen bu geçici hayatımızı güzel, rahat yaşayabilmek adına, ebedi hayatımızı karartmayalım, nefsimize feda etmeyelim. O gün geldiğinde kandırılmışım, beni şu ya da bu kandırdı deme bahanemiz olmayacak, lütfen bunu unutmayalım. Çünkü elimizde Allah'ın korumasındaki Kur'an var. Ondan faydalanalım ve Allah'ın kanunlarını önce aracısız öğrenebilmek için çaba harcayalım. Gerisi gelecektir. ÇABA BİZDEN, YARDIM ALLAH'TAN.

DİLERİM ALLAH KUR'AN'I BATIL VE SANIDAN UZAK, ALLAH'IN DİNİ İSLAM'I EN DOĞRU ANLAYABİLMEK ADINA ÇABA GÖSTEREN, ALLAH'IN AZINLIK KULLARI ARASINA, BİZLERİDE ALMASI DİLEKLERİMLE.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
30
Bizler dinimiz ve inancımız adına gerçeklerin, doğruların arayışında mıyız, önce bunun kararını vermeliyiz. Yoksa kendimize büyüklerimizden, atalarımızdan öğrendiğimiz bilgiler ışığında bir yol tutmuş, aman kimse dokunmasın zihniyetinde mi yaşıyoruz. Allah Kur'an'da bizlerin her konuda, ayetleri anlamaya çalışırken de düşünmemizi, özellikle aklımızı kullanmamızı bizlerden ister. Kanıtımızın delilimizin, Kur'an'dan olması konusunda ikaz eder. Aklını kullanmayanları da, pislik içinde bırakacağını, onları cezalandıracağını söyler. Madem Allah bizlerin özellikle ayetleri anlamaya çalışırken aklımızı, mantığımızı kullanmamızı, düşünmemizi emrediyor ve kesin, çelişkisiz, açık yani Muhkem kanıt yalnız Kur'an'dır diyor, gelin kadınlarda başörtüsünün Allah'ın emri olup olmadığını, birlikte Allah'ın kitabı Kur'an'a bakarak, danışarak düşünelim ve araştıralım. Önce size, konuyu daha iyi anlayabilmeniz için, bir örnek vermek istiyorum. Bu örnek üzerinden, Kur'an'da başörtüsüne delil gösterilen bir cümleyle, verdiğim örneği mukayese edelim ve ayetten Allah bizlerden ne istiyor onu anlamaya çalışalım, Allah'ın izniyle.
 
Evinize geldiğinizde, yoğurt almayı unuttuğunuzu fark ettiniz ve kızınıza, kızım yoğurt almayı unutmuşum, çok yorgunum ben gidemeyeceğim, bir çırpıda eteğini, gömleğini, ayakkabını giy ve bakkaldan bir yoğurt alıp geliver dediniz. Bu durumda siz kızınızdan, ne istemiş oldunuz? Yoğurdun alınıp gelmesini mi, yoksa onun yanında mutlaka eteğini, gömleğini, ayakkabısını da giymesini istemiş olur musunuz? Yani kızınız yoğurt almaya giderken, eteğini değil de pantolonunu giyip yoğurt almaya gitse, ya da gömleği yerine kazağını giyerse, sizin isteğinize ters bir durum oluşturur mu? Bu soruma, şöyle cevap vereceğinize eminim. Ben kızımdan yoğurt almasını istedim, kıyafeti o an hangisi uygunsa onu giyip gidebilir, benim kızımdan istediğim yoğurdun alınmasıdır. Yoğurdu alırken giyeceği kıyafet, o an kendisine kalmıştır diye cevap verirsiniz.
 
ÖNEMLİ OLAN AMAÇTIR, BİZDEN İSTENENDİR. AMACI, İSTENENİ YERİNE GETİRMEK İÇİN, FARKLI KAYNAKLAR, ARAÇLAR KULLANMAK KİŞİYE KALMIŞTIR. Zaten isteneni yerine getirmek zamanla, çağın getirdiği imkânlarla da, değişiklik arz eder. ÖRNEĞİN ALLAH HACCI İLAN ET, GEREK YAYA, GEREK YORGUN DEVE SIRTLARINDA HACCA GİTSİNLER DER. BUGÜN HANGİMİZ HACCA, YAYA YA DA DEVE SIRTLARINDA GİDERİZ, YA DA HACCA DEVEYLE GİDİLMEZSE, HAC KABUL OLMAZ DİYENİMİZ VAR MI ARAMIZDA? Demek ki önemli olan emrin yerine getirilmesiymiş, ARAÇ ZAMANLA DEĞİŞEBİLİYORMUŞ.
 
Şimdide gelelim kadının başını örtmesinin Allah'ın, Kur'an'ın emri olup olmadığı konusuna. Önce şunu açık yüreklilikle söyleyebilirim ki, ALLAH'IN KUR'AN'DA, MUHKEM YANİ AÇIK BİR ŞEKİLDE, ASLA KADIN SAÇINI ÖRTMELİDİR DİYE BİR EMRİ YOKTUR. Düşündürücü değil mi, Allah böyle bir emir vermiş olsaydı, açıkça Kur'an'da belirtirdi düşüncesini, her nedense ne gündeme getiren var, nede sorgulayan var. Allah bizlerin sorumlu olduğu ayetlerin, MUHKEM yani şüpheye düşmeyecek, tartışmayacak kadar açık ve net olduğunu söylüyorsa, bu konuda da Allah MUHKEM yani açık bir hüküm vermesi gerekmez mi? Peki başörtüsü emrini, Kur'an'dan hangi bilgiye, ayete dayandırılarak delil gösteriliyor, şimdide ona bakalım.
 
Nur suresi 31. ayette geçen HIMAR kelimesine, aslında anlamı örtü olmasına rağmen, bu kelimenin anlamı, başörtüsüdür diye tercüme edilmesinden kaynaklanıyor ve bu kelime toplumu tedirgin etmeye yetiyor. Bizde bu kelimenin anlamının başörtüsü olduğunu kabul ederek yazalım ve Allah'ın bu ayette başın örtülmesini mi emrediyor, yoksa ayette farklı bir emir mi var, onu anlamaya çalışalım. Ayette bir kelimenin anlamını değiştirseniz bile, Allah'ın hükmünü değiştiremezsiniz. ÇÜNKÜ ALLAH, BİZ KUR'AN'DA HÜKÜMLERİMİZİ NİCE ÖRNEKLERLE AÇIKLADIK, İZAH ETTİK, DEĞİŞİK ÖRNEKLER VERDİK DİYE BİZLERİ UYARIR. Lütfen yazımın başında verdiğim, yoğurt örneğini unutmayalım ve aynı mantıkla ayeti düşünelim. Başörtüsünün Allah emri olduğuna delil gösterilen, Nur 31. ayette geçen tek cümleyi, sizlere birkaç tercümeden/mealden yazmak istiyorum.
 

"BAŞÖRTÜLERİNİ, YAKALARININ ÜZERİNE (KADAR) ÖRTSÜNLER. " "BAŞÖRTÜLERİNİ (GÖĞÜS) YIRTMAÇLARININ ÜSTÜNE KOYSUNLAR." "ÖRTÜLERİNİ/BAŞÖRTÜLERİNİ GÖĞÜS YIRTMAÇLARININ ÜZERİNE VURSUNLAR." "ÖRTÜLERİNİ GÖĞÜSLERİNİN ÜZERİNE KAPASINLAR."
 
Dikkat ederseniz, Allah'ın ayette emri, GÖĞÜS AÇIKLIĞININ, DEKOLTESİNİN ÖRTÜLMESİ OLDUĞU AÇIKÇA ANLAŞILIYOR.  Bu durumda verilen emri, başörtüsü ile değil de farklı bir örtüyle örtmesi sizce mümkün değil midir? Başörtüsüne delil bu ayette, bu cümleyi gösterenler, evet bu cümlede başın örtülme emri açıkça yok, göğsün dikkat çekici dekolte açıklığı örtülmesi emrediliyor. AMA DOLAYLI OLARAK TA, BAŞIN ÖRTÜLME EMRİ VERİLİYOR DİYE AÇIKLAMA YAPILIYOR. Bazı kardeşlerimizde, başın örtülme emrini Kur'an'ın açıkça vermesine gerek yok, çünkü o günkü toplumda, kadının başı zaten örtülüydü diyebilecek kadar, zorlama delil yaratabiliyorlar. Madem Rabbimiz ayetler üzerinde düşünün, aklınızı kullanın diye emir vermiş, gelin bu söylenenler üzerinde, Kur'an'ı referans alarak düşünelim. Önce hatırlayalım, Allah Kur'an'da bizlerin sorumlu tutulacağımıza hükmettiği ayetlerin bir kısmını açık değil de, dolaylı bir şekilde gönderdiğini söylüyor mu? Bunun mümkün olmadığını görüyoruz ve bakın ne diyor Rabbimiz.
 
Bakara 99: Andolsun, BİZ SANA APAÇIK AYETLER İNDİRDİK. Bunları ancak fasıklar inkâr eder. (Diyanet meali)
 
Enam 126: Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. ŞÜPHESİZ DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALACAK BİR TOPLUM İÇİN, AYETLERİ AYRI AYRI AÇIKLADIK.(Diyanet meali)
 
Hud 1: Elif Lâm Râ. Bu öyle bir kitaptır ki, ayetleri muhkem kılınmış, sonra da her şeyden haberdar olan hikmet sahibi Allah tarafından AYETLERİ AYRINTILI OLARAK AÇIKLANMIŞTIR. (Elmalı meali)
 
Bunlar gibi birçok ayet örnek verebiliriz ki, Kur'an nice örneklerle bizzat ayetlerini açıkladığını ve sorumlu olduğumuz dinin anası olan MUHKEM ayetlerin, anlaşılması için örnekler verildiğinden bahsediyor. Ama bizler bunca ayetleri görmezden gelip, Nur suresi 31. ayette, Allah başın örtülme emrini açıkça vermeyip, dolaylı emir verdiğini söyleyebiliyoruz. İŞİN İLGİNÇ OLANI İSE, BU AYETTE DOLAYLI BİR EMİR, HÜKÜM VERMİŞ OLSAYDI ALLAH, KUR'AN'IN DİĞER AYETLERİNDE BU EMRİNİ AÇIKLAMASI GEREKTİĞİNİ BİLE DÜŞÜNMEK İSTEMİYORUZ. ÇÜNKÜ NEFİSLERİMİZ YANLIŞ, BATIL İNANÇLARIMIZA TESLİM OLUYOR, İTİRAZ ETMİYOR, DÜŞÜNMEMİZİ ENGELLİYOR. ALLAH BİR AYETİNDE, BAKIN NE DİYOR BU KONUDA BİZLERE.
 
Kehf 54: Andolsun, BİZ BU KUR'AN'DA İNSANLAR İÇİN HER TÜRLÜ MİSALİ DEĞİŞİK ŞEKİLLERDE AÇIKLADIK. Fakat insan tartışmaya her şeyden daha çok düşkündür. (Diyanet meali)
 
Bu ayete iman ediyorsak eğer bir Müslüman olarak, şu soruyu kendimize mutlaka sormalıyız. Madem Allah bizlerin sorumlu olacağı konularda, türlü misaller, örnekler vermiş ve açıklamış konuları, bu durumda Nur suresi 31. ayetin bir cümlesinde, dolaylı olarak verdiğini iddia ettikleri kadının başını örtme emrini, NİÇİN KUR'AN'IN DİĞER AYETLERİNDE, MUHKEM YANİ AÇIK BİR ÖRNEKLE BİZLERE BİLDİRİP, "KADINLAR SAÇLARINI MUTLAKA ÖRTMELİDİR, EŞİ DIŞINDA GÖSTERMEMELİDİR" NEDEN DEMEMİŞTİR? BU SORUYU NEDEN KENDİMİZE SORMUYORUZ? Çünkü Kur'an'ın hiçbir yerinde Allah, kadın saçını örtmelidir, kimseye göstermemelidir, bu benim emrimdir diye bir hüküm vermemiştir. SİZCE ALLAH AÇIKÇA VERMEDİĞİ BİR HÜKÜMDEN, KULLARINI SORUMLU TUTAR MI?  Şunuda lütfen düşünelim. Sizce saç kılı insanlara cazip gelipte, erkekleri tahrik eder mi? Mümkün değil. Eğer öyle olsaydı, kadınlarıda erkeklerin sacı, aynı duygularla etkilemesi gerekirdi. Tabiata baktığınızda Allah, insan yada hayvanın bedenlerinde kılı BİR ÖRTÜ, KORUMA GÖREVİ olarak yaratmıştır. İLGİNÇ OLAN ERKEĞİN BIRAKTIĞI HEM SAÇI, HEMDE UZATTIĞI SAKALI KADINA KARŞI HARAM, GÜNAH OLMUYOR, AMA KADININ SAÇI ERKEĞE HARAM OLUYOR, BUNU AKILLA, MANTIKLA VE KUR'AN İLE ASLA AÇIKLAYAMAZSINIZ.  Lütfen unutmayalım, saç yada kıl cinsel cazibe değil ÖRTÜDÜR.
 
Arap kadınlarının başlarının örtmesini örnek gösterip, bizim için başka emre gerek yok, Arap kadınları örtüyorsa, bu bizim için Allah emridir demek, aklı ve Kur'an'ı kullanmadan, sorgusuzca batıla hurafeye itaat etmektir ki, BU BİZİ FASIKLARIN YOLUNA SAPTIRIR. İlginç olan Arap toplumunda, iklim ve gelenekleri gereği erkeklerinde başları örtülüdür, ama ondan bahseden bile yok. Sanırım erkek baskısı İslam'ı şekillendirmiş,  ama bu gerçeği bizler hala fark edemedik. Bakara suresi 99. ayette ne diyordu Allah? Size apaçık ayetler indirdik diyor ve apaçık oluşunu inkâr edip, ayetleri görmemezlikten gelenlerinde, fasık yani Allah'ın emirlerine riayet etmeyen, batılın sözlerine inananlardan olursunuz diyor.
 
Allah'ın Resulünün döneminde, Araplarda kadının başının örtülmesi, kadının ÖZGÜR olduğunun simgesiydi. Onun içinde cariyeler Müslüman bile olsalar, başlarını örtmelerine izin verilmezdi. Yalnız bu bilgiden yola çıkarak, sizleri düşünmeye davet ediyorum. Allah'ın Elçisi, O örnek insan, Nur suresi 31. ayeti tüm Müslümanlara tebliğ ederken acaba, özgür kadınlar artık bu ayetin indirildiği andan itibaren başlarını da örtmelidir, bu Allah emridir, ama Müslüman olan cariyeler, başını örtemez diye ayeti tebliğ etmiş olabileceğine, sizler inanıyor musunuz? Eğer bu mümkün değil, çünkü Allah'ın emirleri iman eden herkesi kapsar diyorsanız, lütfen bu konuyu bir kez daha düşünün. Çünkü cariyelerin Müslüman bile olsalar, başlarını örtmelerine izin verilmiyordu.  Nedeni sokakta gezerken, cariyemi özgür kadın mı ayrımı, daha rahat yapılsın diye. 
 
Bu ve buna benzer konulu yazıları yazmaktaki amacım, başörtüsünü kadınlarımızın takmaması, çıkarması adına elbette değildir. Başörtüsü bazı toplumlarda, iklimlerde, çalışma ortamlarında gerekli ve zaruridir, hatta GELENEĞİMİZİN BİR PARÇASIDIR. Amacım Allah emretmediği halde, bu Allah katındandır, Allah emridir demenin, büyük bir günah ALLAH'A İFTİRA olabileceği düşüncesinden yola çıkarak, gerçekleri anlamaya çalışmak, doğrularla buluşmak adınadır çabam.
 
Allah kadın ya da erkeğin, namuslu iffetli giyinmek şartıyla, giyim şekline asla karışmamasının çok önemli nedeni, kişilerin inançlarının dışarıdan giyinişlerinden, fark edilmemesi adınadır. Çünkü iman, Allah ile kulu arasındadır. Başörtüsü konusu İslam toplumunda kanayan bir yara haline dönüştü. İrandaki kadınların isyanları, devleti yönetenlerin inatla baskısı bizlere ders olmalıdır. Allah cümlemizi Kur'an gerçeklerinin farkında olan, halis kulları arasına alması dileklerimle.
 
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
31
Sizce biz Müslümanlar, Allah'ın bizlerden istediği iman üzerine mi İslam'ı yaşıyoruz? Bu soruma siz nasıl cevap verirsiniz bir Müslüman olarak? Tabi bu sorumun cevabını herkes kendisine mutlaka vermelidir. İsterseniz gelin yaşadığımız İslam ile Allah'ın indirdiği İslam'ı kısaca sorgulayalım, bakalım bizler Allah'ın istediği doğru yolda mıyız, yoksa BİZLERİ ALLAH İLE ALDATANLARIN TUZAĞINA MI DÜŞMÜŞÜZ, on u anlamaya çalışalım.

Allah birçok ayetinde, güvenilecek ve ardı sıra gidilecek VELİNİZ yalnız benim. Sakın kendinize benim yanımda VELİLER edinmeyin diye uyardığı halde, bizler Allah'ın bu uyarısına karşı; Dinin sahibi Allah'tır, O ne emrettiyse onu yerine getirmek görevimizdir diyerek, bizler yalnız Allah'a onun kitabına güvenerek, YALNIZ ALLAH'I VELİ EDİNİYOR ve İslam'ı yaşıyorsak, demek ki Allah'ın doğru yolundan gidiyoruz demektir.

Allah sakın emin olmadığınız bilgilerin ardına düşmeyin, Kur'an'ın sınırlarını aşmayın, YALNIZ ALLAH'IN İPİ KUR'AN'A SARILIN, ÇÜNKÜ SİZLERİ KUR'AN'DAN SORUMLU TUTUYORUM. BİZ KİTAPTA HİÇ BİR EKSİK BIRAKMADIK diye uyardığı halde, atalarımızın dini inançlarını Kur'an'da göremediğimizde, BAKIN KUR'AN'DA ŞUNLAR YA DA BUNLAR YOK. KUR'AN DETATLI DEĞİLDİR, YALNIZ KUR'AN İLE İSLAM YAŞANMAZ. RESULÜN RİVAYET HADİSLERİ VE MEZHEPLERİN FIKIH İNANCI OLMASAYDI İSLAM'I YAŞAYAMAZDIK, KUR'AN KAPALI KALIRDI DEMİYORSAK, bizler Allah'ın doğru yolunda, emin adımlarla inancımızı yaşıyoruz demektir.

Allah ŞEFAAT TÜMDEN BANA AİTİR, HİÇ BİR ŞEFAATİN OLMADIĞI O GÜNDEN SAKININ DİYE UYARDIĞI HALDE, BİZLER RESULLER, DİN ÂLİMLERİ VELİ KİŞİLERDE ŞEFAATÇİDİR DEMİYORSAK, bizler Allah'ın ipine sarılan, onun doğru yolunda giden kulları arasındayız demektir.

Allah görev verdiği Resulünün Kur'an'da yetki ve sorumluluğunu bizlere açıklarken, Ankebut 18. Ayetinde, "RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR."  Rad suresi 40. Ayetinde, "SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR." Diye bizlere tebliğ ettiği halde, eğer bizler bu ikazları göz ardı edip, atalarının batıl inançlarını yaşayabilmek için, NE YANİ ALLAH RESULÜNÜ, POSTACI DİYE Mİ GÖNDERDİ, Onunda Kur'an'ın misli kadar dinde hükümler koyma yetkisi vardır demiyorsak, bizler Allah'ın doğru yolunda, emin adımlarla ilerliyoruz demektir.

Allah Bakara suresi 5. Ayetinde, gerçek iman edenleri bizlere tarif ederken, Onlar "RABLERİNDEN GELEN BİR HİDAYET ÜZEREDİRLER ve KURTULUŞA ERENLER DE ANCAK ONLARDIR." Diye uyardığı halde, hala doğruluğundan emin olamayacağımız rivayetleri de hak olan Allah'ın vahyi ile karıştırmıyor ve onları dinin sınırları içine almıyorsak, bizler Allah'ın yolunda yürüyoruz demektir.

Allah birçok ayetinde tekrar ettiği gibi, Kamer suresi 17. Ayetinde, "ANDOLSUN BİZ, KUR'AN'I DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALMAK İÇİN KOLAYLAŞTIRDIK. VAR MI DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALAN?" Diye uyardığını ciddiye alıp, Kur'an kolayda ne kadar kolay, Kur'an'ı herkes anlayamaz, âlim olanlar ancak anlar diyenlere uymuyor da, Kur'an'ı anladığımız dilden okuyup, Allah'ın emrettiği gibi düşünerek anlamaya çalışıyorsak, biz Allah'ın yolundan giden, onun sevgili kulları arasındayız demektir.

Allah Kur'an'da bizleri uyarıp, sakın çoğunluğa uymayın, onlar sizi Allah'ın yolundan saptırır, benim korumam altındaki yalnız Kur'an'a sarılın dediği halde, BEN ÇOĞUNLUĞA UYARIM, SİZ AZINLIĞA UYACAK HALİM YOKYA DİYENLERDEN DEĞİLSEN. Bakara suresi 170. Ayette yapılan uyarıda olduğu gibi; "ONLARA, "ALLAH'IN İNDİRDİĞİNE UYUNUZ" DENDİĞİNDE, "HAYIR, BİZ ATALARIMIZI ÜZERİNDE BULDUĞUMUZ ŞEYEDE UYARIZ" demiyorsan, sen Allah'ın doğru yolunda giden, Allah'ın azınlık halis kulları arasındasın demektir.

Allah Enam suresi 155. Ayetinde uyardığı gibi, "BU KUR'AN, BİZİM İNDİRDİĞİMİZ MÜBAREK BİR KİTAPTIR. BUNA UYUN VE ALLAH'TAN KORKUN Kİ SİZE MERHAMET EDİLSİN" dediği halde, Allah'ın eşi benzeri olmayan mübarek kitabının yanına rivayetleri, sanı bilgileri mezheplerin batıl inançlarını da ilave edip ALLAH'A ŞİRK KOŞMUYORSAN, Allah'ın dinini batıl ve hurafe bilgilerle yaşamıyorsan, sen mahşer günü yüzleri gülen, Allah'ın sevgili kulları arasında olursun.

Allah Kur'an'da Enfal suresi 64. Ayetinde, Nebiye/Resulüne seslenerek, "EY NEBİ! ALLAH, SANA DA SANA UYAN MÜMİNLERE DE YETER" dediği uyarıyı hayatına geçiriyor ve Yusuf suresi 106. Ayetinde uyardığı gibi, "ONLARIN ÇOĞU ALLAH'A ANCAK, ORTAK KOŞARAK İNANIRLAR" hükmünü dikkate alıp, Allah'ın tek elinde olan bir yetkisini Resulü dahil hiç bir beşere vermeden inancını yaşıyorsan, SEN ALLAH'A ŞİRK KOŞAMADAN İMANINI YAŞAYAN, ALLAH'IN SEVGİLİ KULLARI ARASINDASIN DEMEKTİR.

NE MUTLU BÖYLE BİR İMAN ÜZERİNDE OLANA. ALLAH CÜMLEMİZE BÖYLE BİR İMAN NASİP ETSİN İNŞALLAH.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
32
Allah'ın bizleri yaratma nedenini doğru anlayabilmemiz için, önce onun gönderdiği ve kendisini bizlere tanıttığı kitabı olan Kur'an'ı anlayarak, düşünerek dikkatle okumalıyız. Eğer elimizde Allah'ı tanıyabileceğimiz tüm bilgiler detaylı yoksa, Allah'ı anlayabilecek kapasitede değilsek, bu sorumuza yeterli tatminkâr bir cevap bulmamız, pek mümkün olmayacaktır. Bu araştırmayı yapmadan, bu soruya vereceğimiz her cevap, gerçeklerden uzak olacaktır. Peki, bizler sizce Allah'ı Kur'an'ın verdiği bilgiler ışığında, gereği gibi tanıyıp onu hayalimizde canlandırabiliyor muyuz? EĞER ALLAH'I ONUN GÜCÜNÜ, YÜCELİĞİNİ HAYAL BİLE EDEMİYORSAK, ALLAH'IN BİZLERİ NEDEN YARATTIĞI SORUSUNU DA, TAM OLARAK ANLAYABİLMEMİZ VE KAVRAMAMIZ PEK MÜMKÜN OLAMAZ. Bizleri yaratan Allah, bu durumda kendisini tanıtırken bizlerin aklımızın sınırlarında, onu kavrayabileceğimiz kadarını açıklamış olması gerekmez mi? Bizler bile çocuklarımıza küçükken, her şeyi detaylı açıklayamayız, onların yaşlarına göre anlayacağı şekilde anlatırız. Hayalimizde bile canlandıramayacağımız bir gücün, bizleri ne maksatla yarattığını ancak, gönderdiği Kur'an'da bizlerin algı seviyemiz sınırlarında, anlattığı bilgiler kadarını anlayabiliriz. Şöyle düşünün ilkokul kitapları, o yaşta çocukların anlayacağı seviyede yazılır.

Bizler ortaya çıkarılan bir sanat eserine baktığımızda, bunu kim yapmış deriz ve kendi akıl sınırlarımız içinde onu değerlendiririz. Ama sınırlarını bile hala keşfedemediğimiz, tüm âlemi yarattığına inandığımız, Allah'ın sanatına baktığımızda, YARATILAN SANATI BİLE HAYAL EDEMİYORSAK, bu sanatı yapan Allah'ı tahayyül etmemiz,  yüceliğini gereği gibi anlayabilmemiz mümkün olmayacaktır. Aklımızın ötesine geçmeyi zorladığımızda, O sınırlı aklımızı kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalabiliriz. BİZLER ANCAK, KUR'AN'DA ALLAH'IN KENDİSİNİ TANITTIĞI KADARIYLA, DEĞERLENDİRME YAPABİLİRİZ.

Peki, Allah kendisini nasıl tanıtıyor Kur'an'da? Bizlerin gözlerimizle, kendisini asla göremeyeceğimizin örneğini veriyor ve kendisini bir dağa gösterdiğinde, paramparça olduğunu anlatıyor. Sizlere sorsam ve desem ki, böyle bir gücü bana tarif edin, edebilir misiniz? Elbette edemezsiniz, bu durumda bizleri ve bu dünyayı neden yarattığı konusunda da, açıklanan bilgilerin dışına bizlerin çıkmaya çalışması, bizleri yanlışa yönlendirecektir. BİZLERİ YARATAN BU EŞSİZ GÜCE, NE İSİM VERİRSENİZ VERİN, BU YÜCE GÜCÜN BİZLERİ GERÇEK YARATMA NEDENİNİ, ÇOK DETAYLI BİZLERE ANLATMASINI BEKLEMEK DOĞRU OLMAZ DİYE DÜŞÜNÜYORUM. ÇÜNKÜ KENDİSİNİ BİLE HAYAL EDEMEDİĞİMİZ YÜCE BİR GÜCÜN, BİZLERİ YARATMAKTAKİ ASIL AMACINI, KISITLI AKLIMIZLA DOĞRU DEĞERLENDİRMEMİZ, ANLAMAMIZ ASLA MÜMKÜN OLMAYACAKTIR.

Peki, Allah Kur'an'da bizleri neden yarattığını söylüyor? Zariyat 56. Ayetinde, "BEN CİNLERİ VE İNSANLARI, SADECE BANA KULLUK ETSİNLER DİYE YARATTIM." Aslında bizlere bu açıklamanın yetmesi gerekir. Daha detayını girmeye çalışsak ta, işin içinden çıkamayız. Peki, Kulluk ne anlama geliyor. Çok basit ve anlaşılacak şekilde söylemek gerekirse İTAAT ETMEK, yani boyun eğmek anlamındadır. Allah'ın bizlerden bu isteği sizce çok normal değil mi? Bizlerde evlenip çocuklarımız olduğunda, onlara her şeyimizi önlerine sunup, varımızı yoğumuzu onlara verip, onlardan ne bekleriz? İTAAT VE SAYGI. Allah'ta bunu, bizlerin anlayacağı basit bir şekilde söylüyor. Sizlerin emrine, ihtiyaçlarınızı karşılayacak tüm nimetlerimi verdim. HATTA YARATTIĞIM CANLILAR İÇİNDE, ÖZGÜRCE AKLINI KULLABİLEN TEK İNSAN OLARAK SİZLERİ YARATTIM, verdiğim nimetlerden faydalanın, ama bu nimetleri veren beni de unutmayın. YALNIZ BANA KULLUK EDİN, YANİ YALNIZ BENİM KOYDUĞUM KURALLARA UYUN, BANA İTAAT EDİN VE YALNIZ BANA SAYGINIZI GÖSTERİN DİYOR. Peki, bizler bunu yapıyor muyuz? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Bunu hayatımıza geçirdiğimiz ölçüde, Allah'ın bizlerden istediğini yerine getirmiş oluruz. Eğer araya birilerini koyuyorsak, işte o zaman hem Allah'ı yaratıcımızı tanıyamamış, hem de ona nankörlük yapmış oluruz. Kendisini Kur'an'da Allah tanıtırken, Bakara 29. Ayetinde ne diyordu? "O, YERDE NE VARSA HEPSİNİ SİZİN İÇİN YARATMIŞTIR" Bizler neden yaratıldığımız sorusuna, lütfen başka neden aramayalım.

ALLAH EŞSİZ SANATINI GÖSTERİP, BİZLERİ VE TABİATI YARATMIŞTIR. BİZLERİ VE DÜNYAYI YARATMASININ, BAŞKA BİR NEDENİNİ ARAMAYA GEREK VAR MI SİZCE? ELBETTE BAŞKA NEDENLERİ DE OLABİLİR. ALLAH'IN SANATININ FARKINDA OLAN, ONA ÂŞIK OLUR, FARKINDA OLMAYAN İSE, BAŞKA NEDENLER ARAR.

Bu durumda şu soruyu sorabilir miyiz, böyle yüce bir güce? BEN DÜNYAYA GELMEYİ İSTEMEDİM Kİ, NEDEN BANA KURALLAR KOYUYORSUN, UYMAK ZORUNDA DEĞİLİM. Aslında bu soruyu direk Allah'a soramıyoruz, çünkü arada anne ve babamız var. Önce ona sor bakalım, sana ne cevap verecek? Tabi aslında bu soruyu soran kişi eğer evlenmişse yada  evlenmeye niyetliyse ve birde çocuğu varsa, zaten böyle bir soruyu soramaz, çünkü o çocuğun dünyaya gelmesinden ilk önce kendisi sorumlu. HATIRLATIRIM ALLAH BİZLERİ YARATMIŞ, AMA DÜZENİN AKIŞINI VE VERECEĞİMİZ KARARLARI, BİZ KULLARINA BIRAKMIŞ. HİÇ BİR ŞEYİ ALLAH'A NİSPET EDEMİYOR, BİR BİRİMİZDEN BİLİYORUZ. ALLAH HAYATIMIZDA İMTİHANIMIZ GEREĞİ, BİZZAT KENDİMİZİN VERDİĞİ KARARLARIMIZI ONAYLAMAKTAN, İZİN VERMEKTEN BAŞKA BİR ŞEY YAPMIYOR. Çok nadir araya girip, bizlerin kendimize gelmemizi sağlıyor o kadar. Yani her insanı Allah, özgür iradesi ile baş başa bırakmış, onun için beni neden yarattın, ben yaratılmak istemiyordum diye Allah'a soramayız. İlginç değil mi? Onun için bırakın bu soruyu Allah'a sormasını, anne babasına bile soramaz. Dikkat ederseniz Allah tüm yaşamı, bizzat bizlerin oluruna isteğine bırakmış ve öyle bir düzen kurmuş ki, hiçbir şeyi Allah'a nispet edemiyoruz, sorumlusu bizler oluyoruz. ALLAH'IN GÜCÜNÜ SANATINI TAHAYYÜL BİLE EDEMİYORSAK, NE BÖYLE BİR SORU SORABİLİRİZ, NEDE ALLAH BİZİ NEDEN YARATMIŞ, ONU ASLA DOĞRU ANLAYAMAYIZ.

Yine Allah bizleri bu dünyada, imtihan ettiğini söylüyor gönderdiği tüm uyarı ikaz kitaplarında. Peki, neden bu uyarıyı yapıyor? ELBETTE ALLAH KULLARINI NASIL YARATTIĞINI, ÖZELLİKLERİNİ BİLDİĞİNDEN, YAPACAKLARI YANLIŞLARDAN DOLAYI ONLARIN SINIRLARI AŞMAMASI İÇİN, KURALLAR KOYUYOR. YANİ ALLAH KULLARINA YARDIM EDİYOR. BİR DÜZEN İÇİNDE KALMALARI İÇİN ÖDÜL VE CEZALARLA İKAZDA BULUNUYOR. Bizde çocuklarımızı, aynı disiplinle yetiştirmiyor muyuz? Konuyu fazla uzatmak istemiyorum. Özet olarak şunu söyleyebilirim. Yüceliğini tahayyül bile edemediğimiz, sınırlarına aklımızın yetmediği O yüce gücün, bizleri yaratmasının diğer nedenlerini elbette bilemeyiz. Onu ancak bu geçici dünyanın sonunda, müjdelediği ve uyardığı mahşer gününde, daha net göreceğiz ve anlayacağız. Merak etmeyin o gün çok uzak değil, BELKİDE ŞU AN BİZLERE, BİR NEFES ALIMI KADAR YAKIN.

Dilerim bu geçici dünyada, bizleri yaratan Rabbimizi batıl sanı ve hurafelerden tanımak ve ondan korkmak yerine, Allah'ın gönderdiği rehberinden tanıyarak, onu seven adeta âşık olan, azınlık sevgili halis kullarından oluruz.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
33
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, toplumda çok fazla konuşulmayan, hatta bu konuda insanların hatayı kendilerinde neredeyse hiç aramak istemedikleri, bir konu üzerinde olacak. Konumuz, ENGELLİ DÜNYAYA GELEN ÇOCUKLAR, ALLAH'IN TAKDİRİ İLE Mİ BU ŞEKİLDE DÜNYAYA GELMİŞTİR konusu üzerinde olacak. Bizler bu konuyu Kur'an'dan dikkatle düşünerek öğrenmez de, bunu Allah'ın takdiri deyip geçersek, büyük hata yaparız. Bu konu ile ilgili yazılan yazılara ve konuşmacılara baktığınızda, neredeyse genel çoğunluğu, dünyaya engelli gelen çocukların ALLAH'IN TAKDİRİ İLE GELDİĞİ ANLATILIR. Aslında Kur'an'da bu konuda hiçbir hüküm olmadığı, tam tersi olduğu halde, geleneksel İslam inancı, Kur'an'ın hüküm vermediği öyle şeyleri anlatıyorlar ki bu konuda, adeta kendi yanlışlarımızı, hatalarımızı Allah'a nispet etmekten çekinmiyoruz.

Allah senin elinde, imtihan olduğun Kur'an var, onu oku ve düşün diyor. Allah sizleri bu dünyada imtihan için yarattım diyorsa, bir kısmını özellikle farklı engellerde yarattığını düşünmemiz, sizce imtihan olmanın ve Allah'ın adalet anlayışının gerçeklerine uyuyor mu? ÜZGÜNÜM AMA BİZLER DAHA ALLAH'I, ONUN ADALETİNİ VE ONUN YÜCELİĞİNİ TANIMIYORUZ. ÇÜNKÜ İSLAM DİNİNİ KUR'AN'DAN DEĞİL, MASALSI RİVAYETLERDEN ÖĞRENDİK VE ALLAH'I BU RİVAYET BİLGİLERDEN TANIDIK. Önce şunu hatırlatmak isterim, sorumlu olduğumuz Kur'an'da Allah, bir kısmınızı kör bir kısmınızı sağır, bir kısmınızın eli ayağı olmadan, hatta bir kısmınızı akıldan eksik yaratırım, buda sizlerin imtihanıdır asla dememiştir. İmtihan konusunda elbette bu dünyada yaşarken, bizlere musibetler vereceğini, bunun nedenini de açıklarken, yaptığımız hataların farkına varmamız, kendimize gelmemiz adına olduğunu söyler. Ama bu musibetlerin bu dünyada yaptıklarımızın karşılığı ve geçici olduğu bilgisini de verir. Dünyaya engelli olarak gelen insanların, bu engelini Allah istemiştir, onun takdiridir demek, ALLAH'I VE ONUN ADALETİNİ, HİÇ TANIMAMAK DEMEKTİR. Bakın Allah bir ayetinde ne diyor.

"SANA NE İYİLİK GELSE ALLAH'TAN GELİR, SANA NE KÖTÜLÜK GELSE SENDEN KAYNAKLANIR. SENİ İNSANLARA ELÇİ GÖNDERDİK, ŞAHİT OLARAK ALLAH YETER." (Nisa 79)

Bu ayetten de anlıyoruz ki başımıza gelen kötülükler, bizlerin ellerimizin yaptığı yanlışlarımızın karşılığında, Allah'ın bizleri kendimize getirmek için verdiği musibetlerdir. Makalemizin konusunu düşünürken, lütfen bu ayetin hükmüne ters düşecek bir mantığı Allah'a nispet etmeyelim. Bu ayete göre sizce, bu dünyaya imtihan için gelen Allah kulunu özellikle, engelli olarak yaratacağına inanmamız doğru olur mu? Asla olmaz. BU DÜŞÜNCE BU DÜNYADA, EŞİT ŞARTLARDA İMTİHAN OLMA GERÇEĞİNE TERS DÜŞER. Daha dünyaya gelmemiş bir insanın, hiçbir günahı yok ki, Allah ona değiştiremeyeceği bir musibeti neden versin? Hatırlatmak isterim Rabbimiz bizleri kendimize getirmek için vereceği musibetler, geçicidir kalıcı değildir.

Bu konuya açıklama getirmeye çalışanlar, engelli doğmanın da Allah'ın takdiri olduğunu söyleyenler, Ali İmran 6. Ayeti örnek gösterirler. Bu ayette Allah şöyle der. "O, SİZİ RAHİMLERDE, DİLEDİĞİ GİBİ ŞEKİLLENDİRENDİR. " Sizce bu ayete göre Allah'ın, bazı kullarını en güzel eksiksiz yaratıp, bir kısmını imtihanı gereği, engelli yaratmayı mı diledi de engelli yarattı? Böyle bir adaletsizliği, ben asla eşi benzeri olmayan Yüce Rabbime isnat etmem. Bakın Allah insanları ve kainatı nasıl yarattığı örneklerini veriyor Kur'an'da. "BİZ GERÇEKTEN İNSANI, EN GÜZEL BİR BİÇİMDE YARATTIK." (Tin 4) "ALLAH SİZE ŞEKİL VERDİ, ŞEKİLLERİNİZİ DE GÜZEL YAPTI." (Tegabun 3) "SONRA ONA GÜZEL BİR ŞEKİL VERİP, KENDİ RUHUNDAN ÜFLEMİŞTİR. SİZE KULAKLAR, GÖZLER VE KALPLER VERMİŞTİR. NE KADAR AZ ŞÜKREDİYORSUNUZ! "(Secde 9) "BUNU, HER ŞEYİ SAĞLAM VE YERLİ YERİNCE YAPAN ALLAH YAPMIŞTIR. (Neml 88) Demek ki Allah tüm kullarımızı ve tabiatı böyle güzel, eksiksiz yaratırız diyor. Bir kısmını sizleri imtihan için eksik, kusurlu yaratmayı planladım demiyor. Tabiatı düşünün, siz tabiatta aksayan bir durum gördünüz mü? Güneşin hiç doğmadığı bir gün olduğunu söyleyen var mı? Tabi insanların tabiatı kötü kullanmaları neticesinde, yavaş yavaş aksayan bir birçok olaylar var. DEMEK Kİ DÜNYADA SORUNLAR, HASTALIKLAR, AKSAYAN TÜM OLAYLAR, ALLAH'IN YARATIRKEN DEĞİL, DAHA SONRA İNSANLARIN HATALI DAVRANIŞLARIYLA ORTAYA ÇIKIYOR. ÇÜNKÜ ALLAH DÜNYAYI, TABİATI VE İNSANLARI KUSURSUZ YARATMIŞ. Engelli doğan çocuklarımızın durumunu düşünelim şimdide.

Bu konuyu doğru anlayabilmemiz için Tıbbın, bilimin açıklamalarından faydalanırsak, bu konuyu daha doğru anlarız. Zihinsel ve farklı şekilde engelli doğan çocukların, neden bu şekilde doğduğu konusunda, tıp bakın nasıl bilgiler veriyor günümüzde bizlere.

"DOĞUM ÖNCESİ OLUŞAN NEDENLER: ANNENİN YAŞI, BESLENMESİ, HAMİLELİKTE KULLANDIĞI İLAÇLAR, İÇKİ-SİGARA-UYUŞTURUCU GİBİ ALIŞKANLIKLARI, RADYASYONA MARUZ KALMA, PSİKOLOJİK SORUNLARI, AKRABA EVLİLİĞİ, GEÇİRDİĞİ HASTALIKLAR (ÖZELLİKLE HAMİLELİKTE), KAZALAR, TRAVMALAR, ÇOCUK-ANNE ARASINDAKİ KAN UYUŞMAZLIĞI, GENETİK OLARAK AİLEDEN GEÇEN BAZI ÖZELLİKLERİN TAŞINMASI GİBİ BAZI NEDENLER SAYILABİLİR.

DOĞUM SIRASI OLUŞAN NEDENLER: ERKEN-GEÇ DOĞUM, KORDON DOLANMASI, GÜÇ VE RİSKLİ DOĞUM, DOĞUM SIRASI KAZALAR (BEBEĞİ DÜŞÜRME GİBİ),VAKUM-FORSEPS GİBİ ALETLERİN ÖZELİKLE UZMAN OLMAYAN KİŞİLERCE KULLANILMASI, DOĞUMUN HİJYENİK OLMAYAN ORTAMLARDA YAPILMASI, DOKTOR HATALARI GİBİ NEDENLER SAYILABİLİR.

DOĞUM SONRASI OLUŞAN NEDENLER: ENFEKSİYONA MARUZ KALMA, ÇOCUĞUN GEÇİRDİĞİ ATEŞLİ HASTALIKLAR, HASTALIKLARDA YANLIŞ VE GEÇ MÜDAHALE, BESLENME BOZUKLUKLARI (YETERSİZ VE DENGESİZ BESLENME), KAZALAR-TRAVMALAR, ÇOK YETERSİZ ÇEVRE KOŞULARINI SAYABİLİRİZ."

Bizler bu konuda ne yazık ki, üstümüze düşen sorumluluğu almıyoruz. Daha doğrusu hatalarımızı kabul etmek istemediğimiz gibi, bizlere öğretilen yanlış dini bilgilerin etkisinde kalarak, ALLAH'IN TAKDİRİ, KADERİ BÖYLEYMİŞ DEYİP, ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPMIYORUZ. Lütfen unutmayalım Allah adaletlidir ve kullarına karşı imtihanında daha doğar doğmaz eşitsiz yaratmaz, bu eşitsizliği yaratan bizleriz. Bu konuyu doğru anlayabilmemiz için bir örnek vermek istiyorum. Bundan yıllar önce kan uyuşmazlığından engelli dünyaya gelen çocuklar, artık kan uyuşmazlığından engelli dünyaya gelmiyor. Bir ya da iki aşı yapılan iğne ile bu problem çözülüyor. Demek ki kan uyuşmazlığından dolayı dünyaya engelli gelen çocuklar, ALLAH'IN TAKDİRİ, ALIN YAZISI DEĞİLMİŞ. Öyle olsaydı bizler asla bunu düzeltemezdik, değiştiremezdik. Lütfen benzeri hatalardan, sorunlarından dolayı engelli dünyaya gelen çocuklarımızın, bu engelini Allah'a nispet etmeyelim, bunun nedenlerini araştırıp öğrenelim ki toplum olarak aynı yanlışı yapmayalım.

Tıp ilmi o kadar ilerledi ki, hamile bir kadının çocuğu daha doğmadan, sağlıklı mı yoksa herhangi bir engeli var mı diye kontrol edilebiliyor. Hatta daha dünyaya gelemeden O engeli düzeltilebiliyor ameliyatla. Sanırım tüm bu bilgilerden sonra, dünyaya engelli gelmiş herhangi bir evladımızın engelini artık Allah'a nispet ederek, bunu Allah böyle uygun görmüş demeyiz. BUNUN ALLAH'A VE ONUN ADALETİNE, BÜYÜK SAYGISIZLIK OLDUĞUNA İNANIYORUM. Fakir ülkelerde aşılar yaygın olmadığından, çocuk felci ve benzeri hastalıklardan dolayı sakat olan çocukları biliyorsunuz. Ülkemizde şükürle olsun bu aşıların, geniş kitleye yaygın oluşu nedeniyle, ülkemizde bu hastalılardan çocuklar artık sakat kalmıyor. Engelli doğumların bir nedeni de, batıl kaderci inançların hala terk edilmemesini gösterebiliriz. Bu bilgilerden sonra şunu da rahatlıkla söyleyebiliriz. Fakir gelişmemiş ülkelerde engelli doğumlar çok daha fazladır. Böyle ülkelerin kaderinde var nasıl deriz.

Özellikle şunu belirtmek isterim. Allah yaratmaya karar verdiği kulununun hükmünü verdikten sonra, KULLARININ İMTİHANLARI GEREĞİ bu dünyada anne ve babasını özgür iradeleri ile baş başa bıraktığını anlıyoruz. ALLAH ANA KARNINDA, ÇOCUĞUN HER ŞEYİ SAĞLAM OLARAK RUHUNU VERİYOR, DEVAMINI ANNE VE BABASINA BIRAKIYOR. Ondan sonraki gelişmelere karışmıyor. TABİ BUNUN DETAYINI ALLAH BİLİR, BU KONUDA BİZLERİN DETAYLI BİLGİSİ YOKSA, KENDİ KAFAMIZDAN BAZI ŞEYLER UYDURMAK YERİNE, ELİMİZDEN GELEN ÖNLEMLERİ ALMAK EN DOĞRUSU OLUR. Allah bu dünyada, farklı nedenlerden dolayı engelli dünyaya gelen kullarını, eşitlik adaleti gereği dirilttiğinde sapasağlam dirilteceğinden şüphe yoktur. Çünkü Allah adaletlidir, kullarını ilk ruhunu verdiğindeki sapasağlam haliyle tekrar yaratacaktır. Bu dünyada Allah bu hatalara izin veriyorsa, KULLARININ İMTİHANI NEDENİYLEDİR. Detayını elbette Allah bilir.

Şimdide Kur'an'da geçen bu dünyada başımıza gelen kötü olaylar, musibetler konusuna bakalım Kur'an'dan. Bakara suresi 155. Ayetinde bakın Allah, hangi zorluklarla imtihan ettiğini söylüyor. "ANDOLSUN Kİ SİZİ BİRAZ KORKU VE AÇLIKLA, BİR DE MALLAR, CANLAR VE ÜRÜNLERDEN EKSİLTEREK DENERİZ. SABREDENLERİ MÜJDELE." Dikkat ederseniz bunların hepsi geçicisi şeyler, kalıcı değil ve dünyaya gelip belirli bir olgunluğa eriştikten sonra başımıza geliyor. Nisa suresi 62. Ayetinde de Allah başımıza gelen musibetlerin, bakın kimin yüzünden başlarına geldiğini söylüyor. "ELLERİYLE YAPTIKLARI YÜZÜNDEN, BAŞLARINA BİR FELÂKET/MUSİBET GELİNCE HEMEN, "BİZ YALNIZCA İYİLİK ETMEK VE ARAYI BULMAK İSTEDİK" DİYE YEMİN EDEREK, SANA NASIL GELİRLER!" Demek ki başımıza gelenler bu dünyada, özgür irademizle geçici olarak bizlerin yaptıklarının karşılığıymış. Daha doğmadan Allah'ın kullarına herhangi bir musibet vermesini, asla düşünemeyiz. Bu düşünce Allah'ın adaletine aykırıdır.

Dilerim Kur'an gerçeklerinin farkında olan, ALLAH'I VE ADALETİNİ BATIL VE RİVAYETLERDEN DEĞİL, KUR'AN'DAN ANLAYAN VE ÖĞRENEN, Allah'ın azınlık halis kullarından oluruz.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK.

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
34
BU DÜNYA ŞEYTANIN VE ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARIN TUZAĞINA DÜŞENLERLE, DÜŞMEYENLERİN ER MEYDANIDIR.

Günümüzde yaşanan İslam'ı sizlere ancak, vereceğim şu örnekle anlatırsam, çok daha doğru anlaşılacağına inanıyorum.  Lütfen makalemi sabırla, sonuna kadar okuyunuz. İblis kendisini daha üstün görüp, Allah'ın emrine karşı çıkıp, Hz. Âdem'e itaat etmemişti. Allah'ın emrine itaat etmediğinde, cezalandırılacağını bilen İblis, Allah'tan tekrar dirileceğimiz güne kadar mühlet isteyip, Allah'a ne demişti hatırlayalım. "BEN DE YERYÜZÜNDE ONLARA, KÖTÜ DAVRANIŞLARI SÜSLEYECEĞİM VE İHLÂSLI KULLARIN HARİÇ, ONLARIN HEPSİNİ MUTLAKA AZDIRACAĞIM!" Çok üzgünüm ama sanırım İblis görevini çok iyi yapıyor. Demek ki Allah bu izni vermesinin nedeninin, hangi kulum onları uyarmak için gönderdiğim Kur'an'a vahye uyacak, hangisi de sizleri Kur'an'dan hesaba çekeceğim, Kur'an'dan sorumlusunuz, yalnız Kur'an'ın ipine sarılın diye uyardığım halde, benim uyarılarımı, vahyimi yeterli görmeyip sözümü dinlemeyip,  şeytanın ve şeytanlaşmış insanların sözlerine kimler uyacak, onun imtihanını bu dünyada veriyoruz.  BİR BAŞKA DEYİŞLE SÖYLEMEK GEREKİRSE, BU DÜNYA ŞEYTANIN VE ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARIN TUZAĞINA DÜŞENLERLE, DÜŞMEYENLERİN ER MEYDANIDIR. Bu makaleyi yazmama neden olan bir video izledim. Bu videoda bir kişi şu sözleri söylüyordu. Yaşadığımız İslam'ın ne hale geldiğine güzel bir örnek.

"BİZE KUR'AN YETER DİYENLER, ONUDA MERDUT KENDİ FİKİRLERİ İLE AÇIKLAMAYA ÇALIŞANLAR, ESASINDA DİNİ ORTADAN KALDIRMAK İSTEYENLER VE DİNİ YAŞANMAZ HALE GETİRMEK İSTEYENLERDİR. MAALESEF ŞU ANDA GÜNÜMÜZDE BUNLARIN SAYISI ÇOK ARTMIŞTIR. SİZE ON, ONBEŞ TANE PROFESÖR SAYABİLİRİM, SÜNNETİ İNKÂR DEN. YA DA BAZILARI HADİSLERİ TOPTAN İNKÂR ETMİYORLAR, İŞİNE GELENİ KABUL EDİYOR, İŞİNE GELMEYENİ REDDEDİYORLAR. ÖYLE PROFESÖRLER VARDIR Kİ, HAYIZLI KADINLARADA NAMAZ FARZDIR, HAYIZLI KADINDA ORUÇ TUTABİLİR, HAYIZLI KADINDA CUMA KILABİLİR, CUMA KADINLARADA FARZDIR DİYENLER VAR, ŞU ANDA PROFESÖRLER İÇİNDE. İLAHİYATÇI BUNLARIN ADIDA.  VALLAHİ KÂFİRDİRLER, BİLLAHİ KÂFİRDİRLER. TALLAHİ KÂFİRDİRLER. HİÇ BİR KURTULUŞ YOLLARI YOKTUR. ÇÜNKÜ BUNLAR SÜNNETİ VE HADİSLERİ EKARDE EDİYORLAR. ALLAH'IN RESULÜNÜ HİÇE SAYIYORLAR, ALLAH'IN RESULÜNÜ BİR POSTACI HÜKMÜNE İNDİRGİYORLAR. ONUN GÖREVİ TEBLİĞDİR, KUR'AN'I TEBLİĞ ETTİKTEN SONRA ONUN İŞİ BİTMİŞTİR, ONUN BU DİNDE SÖZ SÖYLEMEYE HAKKI YOKTUR DİYORLAR. KENDİLERİNİN HAKKI VAR AMA ALLAH'IN RESULÜNÜN HAKKI YOK."

Önce şunu belirtmek isterim. Allah Maide suresi 3. Ayetinde, bizlere gönderdiği İslam dini için bakın ne diyor. "BUGÜN SİZİN İÇİN DİNİNİZİ KEMALE ERDİRDİM. SİZE NİMETİMİ TAMAMLADIM VE SİZİN İÇİN DİN OLARAK İSLÂM'I SEÇTİM." Dininizi tamamladım diyorsa Allah, Kur'an'da her bilgi detaylı yoktur diyebilir miyiz? Hatırlayınız Rabbimiz, biz Kitapta hiçbir eksik bırakmadık, diye de uyarıyordu. Dini kemale erdirdiyse yani olgunlaştırdıysa, bu demektir ki İslam dini indirilen Kur'an ile yaşanacak, hayata geçirilecek hale gelmiş demektir. Şunu çok net hatırlatmak isterim. DİNİN SAHİBİ YALNIZ ALLAH'TIR VE DİNİN SINIRLARINI KOYANDA, YALNIZ ALLAH'TIR. Ona ilave etmeye kalkan, Allah'ın dinine ortak olmaya çalışandır.

Bu video da konuşan kişinin, kim olduğunun hiçbir önemi yok. Çünkü milyonlarca Müslüman bu söylenenlerin doğru olduğuna inandırılmış. Bu videonun İslam'a davet edildiği iddia edilen, Davetul İslam adında bir Youtube sitesinden alındığını söylemek isterim. Değerli dostlarım, hepimiz bu dünyada imtihandan geçtiğimize göre, hata yapma riskimiz her zaman olacaktır. Önemli olan en az hata yapanlardan olabilme çabasını göstermektir. İsterseniz, bu sözleri söyleyen kişinin gerçekten İslam'a mı toplumu davet ediyor, yoksa şeytanın sofrasına mı, onu birlikte Kur'an'ı referans alarak anlamaya çalışalım. Çünkü Allah Zuhruf 44. Ayetinde ne diyordu? "ŞÜPHESİZ BU KUR'AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜT VE BİR ŞEREFTİR, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ." Allah'ın bu hükmüne iman eden bir Müslüman, bu hükmün gereğini yapmıyorsa, Allah'ın dinine davet değil, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların sofrasına davet ediyor demektir. Bu sofra bizleri zehirler, unutmayalım.

Gelelim bu kişinin söylediklerine. Eğer doğru söylüyorsa, sorumlu olduğumuz Kur'an, bu anlatılanlara onay veriyorsa, elbette kabul ederiz. Ama Kur'an'ın onaylamadığı bir düşünce, ALLAH'IN DEĞİL ŞEYTANIN VE ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARIN ALDATMACASI OLMAKTAN ÖTE GİDEMEZ. Tüm bu söylenenlere inananlar ve konuşmacı, İslam'ı yaşayabilmemiz için, Kur'an'ın asla bir Müslümana yetmeyeceğine inandıklarını, zaten söylüyorlar. Çünkü bu inanç gurubu, mezheplerin öğretisi olan ve dine ibadetlere yaptığı ilaveleri Kur'an'da göremediklerinde, bu kanıya varıyorlar ve yalnız Kur'an ile namazımızı bile kılamazdık diyerek, Kur'an'ı yetersiz detay sız görebiliyorlar. Lütfen unutmayalım mezheplerin dine yaptığı ilaveler, vahiy olmadığı için dinin yani Allah'ın emri değildir. Konuşmacının da ilk itirazı zaten bu yönde, BİZE KUR'AN YETER DİYENLERİN BU DÜŞÜNCELERİ, KENDİLERİNİN YANLIŞ FİKİRLERİDİR DİYOR. Kitap Ehlide aynı hataları yapmışlar ve bir kısmı Hz. Muhammed'in tebliğ ettiği Kur'an'a iman ederiz ama bizim atalarımızın geleneksel inançları var, onları da yaşarız dediklerinde, Allah nasıl bir ayet indirmişti hatırlayalım.

Ankebut 51: KENDİLERİNE OKUNAN KİTABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMEDİ Mİ? ŞÜPHESİZ BUNDA İNANAN BİR KAVİM İÇİN BİR RAHMET VE BİR ÖĞÜT VARDIR. (Diyanet meali)

Bakın Kitap Ehlinden bir kısmı, Kur'an'ı yeterli görmüyor, ondan daha çok mucize ve daha farklı detaylı bilgiler istiyorlardı. Allah çok net bir cevap veriyor onlara. Kendilerine indirdiğimiz kitap, yani Kur'an'ı onlara indirmiş olmamız onlara yetmedi mi? Bu örneği bu zihniyetteki arkadaşlara verdiğimizde, bu ayet bize değil Kitap Ehline indirildi diyerek, Allah'ın bu uyarısını üstlerine almıyorlar, Allah'ın bu hükmünü her zaman olduğu gibi, görmezden geliyorlar. HÂLBUKİ KUR'AN'IN TAMAMI, KİTAP EHLİNİN YAPTIĞI YANLIŞLARI UYARMAK İÇİN, O GÜNKÜ TOPLUMA İNDİRİLMİŞTİ. İşte bizler birer birer Allah'ın ayetlerini böyle, farkında olmadan inkâr ettiğimizin, saf dışı bıraktığımızın farkında bile olmuyoruz. Peki, bu hatayı ne amaçla yapıyoruz? ATALARIMIZDAN BİZLERE İNTİKAL EDEN, MEZHEPLERİN ÖĞRETİSİ OLAN, RİVAYETLERİ YAŞAYABİLMEK İÇİN. Demek ki Bize Kur'an yeter diyenler, Allah'ın emrini yerine getiriyormuş, buna Kur'an apaçık onay veriyor. Dini ortadan kaldırmak ve yaşanamaz hale getirmek nasıl olur, isterseniz onu da Kur'an ışığında birlikte düşünelim. Çünkü konuşmacı kendisi gibi düşünmeyenleri bununla suçluyor. Hatırlayınız Allah yemin ederek, birçok kez ne diyordu?

Kamer 17: ANDOLSUN BİZ, KUR'AN'I DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALMAK İÇİN KOLAYLAŞTIRDIK. VAR MI DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALAN? (Diyanet meali)

Bakın Allah yemin ederek, Kur'an'ı kolaylaştırdık dediğine göre İslam dinine, Allah'ın Resulünün ismini kullanarak, ya da Allah sakın dinde bölünenler gibi olmayın diye uyardığı halde, mezheplere cemaatlere bölünüp, daha sonrada, bölünmekte bereket zenginlik vardır diyerek, dine sayısız ilaveler yapanlar mı dini zorlaştırmış ve yaşanmaz hale getirmiş olur? YOKSA KUR'AN BİZE YETER, ALLAH İSLAM'I KOLAYLAŞTIRMIŞ OLARAK BİZE GÖNDERMİŞTİR. ONUN İÇİN BİZLER, YALNIZ KUR'AN'IN İPİNE SARILIN EMRİNİ YERİNE GETİRİRSEK, DAHA KOLAY BİR İMAN ÜZERİNDE OLURUZ, BUNUN TERSİNİ YAPARSAK, ALLAH'IN DİNİNİ ZORLAŞTIRMIŞ OLURUZ DİYENLER Mİ DİNİ YAŞANMAZ HALE GETİRİP ZORLAŞTIRIR? NE DERSİNİZ? Hatırlatırım Allah, HAK olan Rabbinden gelendir diye ayetinde uyarıyor.

Konuşmacının bahsettiği, Kur'an'da geçen sünnet kelimesinin anlamı İZLENEN YOL, YÖNTEM anlamındadır. İslam dininde tek bir sünnet vardır ki, oda Allah'ın sünneti, bizlerin izleyeceği yolu yöntemi açıkladığı Kur'an'dır. Allah'ın Resulünün bunun dışında, Kur'an'ın bahsetmediği bir sünneti dine ilave etmesinin mümkün olamayacağını, Kur'an'ı bir kez düşünerek okuyan anlayacaktır. Bunun tersini söyleyen, Allah'ın Resulüne iftira atıyor demektir. Allah'ın Resulünün yalnız Kur'an'a uyduğunu ve biz ümmetine yalnız Kur'an'ı tebliğ ettiğini, her zikir ehli Kur'an'dan tebliğ alır. Konuşmacı, Sünneti hadisleri saf dışı bırakıyor bunlar dedikleri, yalnız Kur'an'ı rehber alanlar. Allah'ın Resulünün, yalnız Kur'an'ı rehber aldığını ve yalnız Kur'an'ı tebliğ ettiğini hala Kur'an'dan anlayamayanlara, anlatmaya elbette çalışmayacağım. Hatırlatmak isterim, hiçbir Müslüman Allah'ın Resulünü devre dışı bırakamaz. Bunu aklından bile geçirmez. BU SÖZLER ALLAH'IN RESULÜNÜN ADINI KULLANARAK, BATIL İNANÇLARINI GİZLEYEBİLMEK İÇİN, BU SÖZLER/HADİSLER RESULÜN HADİSLERİDİR DEYİP, ONA İSNAT EDEREK, İFTİRA ATANLARIN TOPLUMA KURDUKLARI BİR TUZAKTIR, LÜTFEN BU TUZAĞA DÜŞMEYELİM. Gerçekleri öğrenmek isteyenlere, bu konuda Allah nasıl bir görev vermiş Resulüne, hatırlatmak istiyorum.  Bu ayetler Allah'ın Resulünü görev tanımını, çok açık bizlere bildiriyor.

"RESULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR." (Ankebut 18)

"BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ."  (Kehf 56)
"SENİN GÖREVİN SADECE, TEBLİĞ ETMEKTİR." (Rad 40)

"BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM." (Ahkaf 9 )

Allah Resulüne çok net, nasıl bir görev ve yetki verdiğini söylediği halde, sizce hala bir zikir ehli, ne yani Allah'ın Resulü postacı mıydı diyebilir mi? ALLAH HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DEDİĞİ HALDE, ALLAH'IN RESULÜNÜ, ALLAH'IN DİNİNE HÜKÜM ORTAĞI YAPMAYA ÇALIŞANLAR MI SİZCE KÂFİRDİR, YOKSA ALLAH SİZE İNDİRDİĞİM KUR'AN YETMİYOR MU UYARISINA UYUP, YALNIZ KUR'AN'IN İPİNE SARILMAYA ÇALIŞAN VE İSLAM'I YALNIZ KUR'AN'DAN ÖĞRENİP YAŞAMAYA ÇABA HARCAYANLAR MI SİZCE KÂFİRDİR, NE DERSİNİZ? Bir Müslüman şu özeni mutlaka göstermelidir, yoksa Allah'ın Resulüne iftira atanların safında olur. Bizlere Resulün sözü/hadisidir diye herhangi bir bilgi geldiğinde, bu hadisi mutlaka Kur'an süzgecinden geçirip, Kur'an'ın onayını alıyorsa anlatılanlar, bir Müslüman ancak şunu söyleyebilir. BU SÖZÜ ALLAH'IN RESULÜ SÖYLEMİŞ OLABİLİR. Eğer Kur'an'ın onayını almıyorsa, ALLAH'IN RESULÜ ASLA BÖYLE BİR SÖZ SÖYLEMEZ DEMELİDİR. İslam dininde dinde hüküm veren, Allah yalnız benim diyor. Elbette Allah'ın Resulü postacı değildi. ALLAH'IN GÜVEN ELÇİSİYDİ. ADI ÜSTÜNDE RESUL YANİ ELÇİ. ALLAH'TAN ALDIĞI VAHYİ BİLGİYİ, MESAJI ASLA DEĞİŞTİRMEDEN, İLAVE ETMEDEN TEBLİĞ ETMEK, TOPLUMU BU KONUDA İKNA ETMEK, UYARMAK GÖREVİYDİ. Yoksa haşa Allah'ın vahyi detay sız ve anlaşılmıyor da, Resulü onu açık hale asla getiriyor değildi.

Gelelim video konuşmasında, konuşmacının verdiği örneklere. Konuşmacı bazı İlahiyat hocalarına kızarak, hayızlı kadınların namaz kılabileceğini, oruç tutabileceğini, Cuma namazı kadınlara da farz olduğunu söyleyenlere,  VALLAHİ KÂFİRDİR, BİLLAHİ KÂFİRDİR, TALLAHİ KÂFİRDİR DİYOR. Bu kelimelerin anlamı, Allah'ın üzerine yemin ederim ki, bu insanlar yalan söylüyorlar, kâfirdir diyor. Tezatlığı ve şeytanın insanı nasıl bataklığa çektiğine ve bu aldanışın farkında nasıl olamadıklarını, kendi sözlerinden anlıyoruz. Bu sözleri söyleyen kişi, Allah'ın üzerine yemin eden, yani Allah'ı şahit göstererek, ALLAH'IN KİTABINDA TEK KELİME BİLE BAHSEDİLMEYEN, AÇIKLANMAYAN, ALLAH'IN MUHKEM BİR ŞEKİLDE HÜKÜM VERMEDİĞİ KONULARA, ALLAH'I ŞAHİT GÖSTERMESİ, DİNİN EMRİ DEMESİ VE ALLAH SİZLERE İNDİRDİĞİM KUR'AN YETMİYORMU DEDİĞİ HALDE, KUR'AN'I YETERLİ GÖRMEMESİ, SİZCE ŞEYTANIN TUZAĞI DEĞİL Mİ? Aman Allah'ın, sanırım Allah'ın bazı kullarım inatla, ısrarla batıla saptıklarında, onların gözlerine perde çekerim kulaklarını ve kalbini mühürlerim dediği bu olsa gerek.  Konuşmacının örnek verdiği konulara bakalım. Gerçekten Kur'an'da Allah, hayızlı yani regli olan kadınlar, namaz kılamaz, oruç tutamaz diye bir hüküm vermiş mi. Cuma yani toplantı namazının Allah, yalnız erkeklere mi emretmiş Kur'an'da?

Yemin ederek kâfir oldular diyen kişi, saydığı bu ibadetlerin kadınlara yasaklandığını, KENDİSİNE KUR'AN YETMEDİĞİ İÇİN, KUR'AN'DAN DEĞİL, ATALARINDAN İNTİKAL EDEN RİVAYET KAYNAKLARDAN VE KENDİSİNİ SORGUSUZ TESLİM ETTİĞİ, BEŞERİ MEZHEP İNANÇLARINDAN ÖĞRENİYOR VE BUNLARIDA ALLAH'IN DİNİNE NİSPET EDİP, ALLAH'IN EMRİ KABUL EDEBİLİYOR. Çok daha kötüsü, Kur'an'da olmayan konuların Allah'ın emri olduğuna, Allah'ı şahit gösterip yemin etmesi. Şeytan ve şeytanlaşmış insanlar, Kur'an'ı rehber almayan, onun sınırlarını aşan insanı işte bu hale getiriyor. Tekrar sizlere sormak istiyorum. Allah Kur'an'da asla kadınlara böyle bir yasak koymadığı halde, kendi batıl inançlarını Allah'ın dinine nispet ederek yasaklayanlar mı ALLAH KATINDA KÂFİR OLMUŞLARDIR, YOKSA ALLAH'IN SORUMLU TUTTUĞUNA HÜKMETTİĞİ KUR'AN'DA HÜKMÜ HİÇ GEÇMEYEN, YASAK GETİRMEDİĞİ İÇİN BU KONULARI KABUL ETMEYİP, HAYIZLI KADINDA İSTERSE NAMAZ KILAR, ORUÇ TUTAR VE CUMA NAMAZI KILAR, ALLAH'IN BÖYLE BİR YASAĞI YOK DİYENLER Mİ KÂFİRDİR?

Tüm bunların gerçek cevabını, elbette aklını kullanıp, yalnız Allah'a güvenip yalnız Allah'ın ipine sarılanlar, Kur'an'dan cevabını alabiliyor. Yalnız Kur'an ile İslam yaşanmaz diyerek, HAKKA BATIL KARIŞTIRANLAR, TÜM GERÇEKLERİ İŞ İŞTEN GEÇTİKTEN VE HESAP GÜNÜ GELDİKTEN SONRA ANLAYACAKLARDIR. Bizlere düşen görev, bu kardeşlerimizi bıkmadan usanmadan Kur'an ile uyarıp, onları batıl ve hurafeden uzak, YALNIZ KUR'AN'A DAVET ETMEK OLMALIDIR. RESULÜN YOLUNDAN GİTMEK İSTEYEN, YALNIZ ALLAH'IN İPİNE SARILIR.


"BU KURAN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM." (Enam 19)

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
35
Bizler İslam'ı Allah'ın nuru, vahyi olan Kur'an'dan uzak yaşadığımız için, ne yazık ki Kur'an'dan habersiz Allah ne emrediyorsa, nerdeyse tam tersini yaşadığımızın farkında bile olamıyoruz. Çünkü bizlere, sen Kur'an'dan anlayamazsın senin ilmin ne ki, Kur'an'ı Âlim, veli insanlar anlar diye öğrettiler. Bizlerde Kur'an ile bir bağ kurmadığımız, onu anlayarak ve düşünerek bir kez bile okumadığımız için, anlatılanlara inandık. DÜŞÜNEBİLİYOR MUSUNUZ İSLAM TOPLUMUNUN GENEL ÇOĞUNLUĞU, İMAN ETTİĞİ KUR'AN'I NEREDEYSE BİRKEZ BİLE, ANLADIĞI DİLDEN OKUMADAN İMAN ETMİŞLER VE BİZZAT KENDİLERİ ALLAH NE EMREDİYOR DİYE ANLAYARAK OKUMAK İÇİN MERAK EDİP, ÇABA GÖSTERMEMİŞLERDİR. Böyle bir imanı sizce, Allah kabul eder mi? Böyle olunca da farkında olmadan, Allah'ın yanında adeta ilahlar edindik ama bu acı gerçeği, hala fark edemiyoruz. Bu makalemde sizlere Bakara suresi 165. Ayeti hatırlatmak ve sizleri bu ayet üzerinde düşünmeye davet etmek istiyorum ki, yaptığımız yanlışlar varsa, yanlışlarımızın farkına varabilelim. Ayeti önce iki farklı tercümeden yazmak istiyorum.

Bakara 165: İNSANLARDAN BAZILARI, ALLAH'IN PEŞİ SIRA ORTAKLAR EDİNİR DE ONLARI ALLAH'I SEVER GİBİ SEVERLER. İman edenlerin Allah'a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır. Keşke zalimler azabı gördükleri zaman (anlayacakları gibi) BÜTÜN KUDRETİN YALNIZCA ALLAH'A AİT OLDUĞUNU ve Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu (önceden) gör(üp anlayabil)selerdi! (Mehmet Okuyan meali)

Bakara 165: İNSANLARDAN KİMİ DE ALLAH'TAN BAŞKA ŞEYLERİ O'NA EŞ TUTUYORLAR DA ONLARI, ALLAH'I SEVER GİBİ SEVİYORLAR. OYSA İMAN EDENLERİN ALLAH SEVGİSİ DAHA KUVVETLİDİR. O ZULMEDENLER, AZABI GÖRECEKLERİ ZAMAN BÜTÜN KUVVETİN ALLAH'A AİT OLDUĞUNU VE ALLAH'IN AZABININ GERÇEKTEN ÇOK ŞİDDETLİ BULUNDUĞUNU KEŞKE ANLASALARDI. (Elmalı meali)

Allah ayetinde, günümüzde yaptığımız çok büyük yanlışımıza bakın nasıl dikkat çekiyor. Bizlere İslam'ı yaşarken, ne yazık ki Allah SİZE İNDİRİĞİM KUR'AN YETMİYORMU diye uyardığı halde, bizler sanki inatla Allah'ım gönderdiğin kitap detaylı değil, onun için Kur'an yetmiyor dercesine, İslam'ı yaşadığımızın hala farkında değiliz. Çünkü eşi benzeri olmayan Allah'ın nuru vahyine karşı bizler, Kur'an'da her bilgi detaylı yoktur ve Kur'an'ı herkes anlayamaz VELİ İnsanlar anlar diyerek, İslam dininde olmayan RUHBAN SINIFINI, ellerimizle yarattık. Yaratmakla kalmadık, onları öyle bir mertebeye getirdik ki, adeta Allah'ın sevgili kulları ilan edip, BU KİŞİLER ALLAH DOSTU DİYEREK, ALLAH'I SEVER GİBİ ONLARIDA AYNI DEĞERDE SEVDİK, HATTA YALNIZ ALLAH'A KUL OLMAMIZ GEREKİRKEN, ONLARADA KULLUK ETTİK. Sevmekle kalmadık yalnız Allah'a teslim olmamız gerekirken, edindiğimiz Veli kişilere de her konuda teslim olduk ne derlerse yaptık. Allah yapılan bu hatalar konusunda bizleri uyarıyor ki, bizlerde aynı yanlışa düşmeyelim.

Kitap Ehlide biz Müslümanlarda adeta Elçilerini kutsallaştırdı. Kimileri hızını alamayıp abarttı ve Allah'ın oğlu ilan ettiler. Bizlerde onları kıskanırcasına adeta onlarla yarıştık, Hz. Muhammed için öyle şeyler uydurduk ki din adına, Kitap Ehlinden hiçbir farkımız kalmadı. Bir örnek verelim, bakın Allah'ın Elçisi için ne söylediğine inandık. "SEN OLMASAYDIN, BU KÂİNATI YARATMAZDIM." Ne yazık ki bunların hepsinin, ŞİRK yarışından başka bir şey olmadığının, hala farkında bile değiliz. Hatırlatmak isterim Kur'an'da VELİ kelimesi farklı anlamlarda da kullanılır. Aile büyükleri ve gerçek iman edenlerin birbirilerinin velisi yani dostu, arkadaşı olduğu da geçer Kur'an'da. Bir başka anlamda da kullanılır ki YARDIM EDEN, KORUYAN, ŞEFAAT EDEN anlamındadır, bununda yalnız Allah olduğunu bildirir Rabbimiz. Lütfen bu farklı anlamları yerinde ve doğru anlayalım ki aldatılmayalım.

"İNKÂRDA ISRAR EDEN BU KİMSELER BENİM KULLARIMI, BENDEN BAĞIMSIZ OLARAK, KENDİLERİNE KAYIRICI VELİ EDİNECEKLERİNİ Mİ SANDILAR? ŞÜPHESİZ BİZ CEHENNEMİ KÂFİRLER İÇİN BİR İKRAM (!) OLARAK HAZIRLADIK." (Kehf 102)

"ALLAH GÖKLERİ, YERİ VE BUNLARIN ARASINDAKİLERİ ALTI GÜNDE/EVREDE/DÖNEMDE YARATAN, SONRA ARŞI HÂKİMİYETİ ALTINA ALANDIR. O'NDAN BAŞKA NE BİR VELİ/DOST NE DE BİR ŞEFAATÇİNİZ VARDIR. DÜŞÜNÜP DERS ALMIYOR MUSUNUZ?" (Secde 4)

Ne yazık ki düşünmeyi başkalarına bıraktığımız için, Kitap Ehlinin yaptığı yanlışlardan ders almadık, aynı yanlışları daha da ileri gördük. Hâlbuki Allah Bakara 165. Ayetinde ne diyordu? Gerçek iman eden kullarım beni sever gibi hiç kimseyi aynı değerde sevmez diyor. SİZCEDE ALLAH SEVGİSİ, ALLAH AŞKIYLA EŞ DEĞER BİR SEVGİNİN OLABİLECEĞİNE, NASIL İNANIRIZ? Edindiğimiz Veli kişileri, Allah dostu ilan ettik,  yetmedi Allah'ın tek elinde olan yetkilerini de onlara vermekten korkmadık. Ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem dediği halde, onları da şefaati ilan ettik. Allah kimin en doğru yolda olduğunu, yalnız ben bilirim dediği ayetleri görmezden gelip, sanki bizlerde biliyormuş gibi, edindiğimiz velileri Allah dostu ilan edip onları da Allah'ı sever gibi sevdik. Aslında çok daha kötüsünü yaptık ve dedik ki VELİSİ OLMAYANIN VELİSİ ŞEYTANDIR. Halbuki Allah'ın yanında veliler edinenlerin velisinin, şeytan olduğunu Allah Kur'an'da apaçık bildiriyor.

Şeytanın ve şeytanlaşmış insanların o kadar etkisinde kaldık ki, Allah yalnız benden yardım dileyin diye uyardığı ve HER NAMAZIMIZDA, YALNIZ SENDEN YARDIM DİLERİZ DİYE ALLAH'A SÖZ VERDİĞİMİZ HALDE, SÖZÜMÜZDE DURMAYIP, YA ALLAH'IN REULÜNDEN, YA DA EDİNDİĞİMİZ VELİLERDEN ŞEFAAT, BAĞIŞLANMA VE YARDIMI DİLEMEKTEN ÇEKİNMEDİK. Yani bizler Allah'a ortak koştuğumuzun farkında bile olamadık. Çünkü bizleri Allah ile aldatanlar, inancımızda çok daha fazla güç kazandı. Bu hatamızı, yanlışımızı eğer bu dünyada fark edemeden, Allah'ın huzuruna gidersek, inanın çok ama çokkkkk pişman olanların safında buluruz kendimizi, lütfen unutmayalım.

Eğer bizler Pişman olmak istemiyorsak, imanımızı lütfen Kur'an ile sorgulayalım ve hatalı, yanlış inançlarımızdan vaz geçelim. Eğer bizler günümüzde, Allah'ın Resulünün rivayet Hadisleri olmasaydı, Kur'an kapalı kalır anlaşılamazdı diye inanıyorsak, Allah'a Resulünü şirk koşuyoruz demektir. Lütfen unutmayalım. Allah'ın Resulü de İslam dinini, yalnız Kur'an'dan, Allah'ın vahyinden öğrendi ve ümmetine yalnız Kur'an'ı vahyi tebliğ etti. Onun için Allah, SİZLERİ VAHYİMDEN YANİ KUR'AN'DAN HESABA ÇEKECEĞİM DİYOR. Haşa Allah anlaşılmayan, detaylı olmayan bir kitaptan bizleri sorumlu tutar mı? Böyle bir adaleti, nasıl olurda Allah'a nispet ederiz, onu da mı düşünemiyoruz?

Bakara suresi 165. Ayetin sonunda Allah, BÜTÜN KUDRETİN, KUVVETİN YETKİ VE GÜCÜN YALNIZ ALLAH'A AİT OLDUĞUNU anlayamayanları, son kez Kur'an'da Allah uyarıyor ama bizlerin gözleri, kulakları ve kalbi ne yazık ki Kur'an ile aydınlanmadığı için, O pişman olanların safında olmaktan sanırım kurtulamayacağız. Değerli kardeşlerim, lütfen kendimize gelelim ve ALLAH'IN YANINDA KENDİMİZE HİÇ KİMSEYİ VELİ/EVLİYA EDİNMEYELİM. ÇÜNKÜ BAĞIŞLAYAN VE AFFEDEN TEK GÜÇÜN ALLAH KENDİSİ OLDUĞUNU, BİRÇOK KEZ KUR'AN'DA SÖYLÜYOR.

Eğer bizler hala bunca uyarılardan sonra, VELİSİ OLMAYAN CENNETE GİDEMEZ. VELİSİ OLMAYANIN VELİSİ ŞEYTANDIR demeye devam ediyor, kendimize Allah'ın yanında ŞEFAATÇILAR, VELİLER, GAVS DEDİĞİMİZ KİŞİLER EDİNİYORSAK,  lütfen unutmayalım bu yanlışı yapanların velisi şeytan/şeytanlaşmış insan olma ihtimali çok yüksektir. Çünkü Allah bu konuda ne diyordu, onu da son olarak hatırlatmak istiyorum.

"ONLAR ONUN GERÇEKLEŞMESİNDEN BAŞKA, BİR ŞEY Mİ BEKLİYORLAR? GERÇEKLEŞTİĞİ GÜN, ÖNCEDEN ONU UNUTMUŞ OLANLAR DERLER Kİ: "DOĞRUSU RABBİMİZİN RESULLERİ GERÇEĞİ GETİRMİŞLERDİR. ACABA BİZİM İÇİN ŞEFAATÇİLER VAR MI Kİ, BİZE ŞEFAAT ETSİNLER YAHUT DAHA ÖNCE YAPTIKLARIMIZDAN BAŞKASINI YAPALIM DİYE GERİ GÖNDERİLEBİLİR MİYİZ?" ONLAR CİDDEN KENDİLERİNE YAZIK ETTİLER VE UYDURDUKLARI ŞEYLER DE KENDİLERİNDEN KAYBOLUP GİTTİ. " (Araf 53 )

Sanırım her şey çok açık anlaşılıyor, ama gözler perdeli değil, kalpler mühürlenmemişse ancak bu gerçekler fark edilebiliyor. Dilerim yalnız Allah'ın ipi Kur'an'a sarılan, yalnız Allah'ı VELİ edinen, Allah'ın azınlık halis kullarından oluruz. Çünkü Allah, iman ettiğini söyleyen genel çoğunluğunun, bakın nasıl büyük bir yanlışı yaparak iman ettiklerini söylüyor ve bizleri uyarıyor. sizlerde böyle iman edenlerin safında olmak ister misiniz?  YANILMAYANLARIN SAFINDA OLABİLMEMİZ DİLEKLERİMLE.

"ONLARIN ÇOĞU ALLAH'A ANCAK, ORTAK KOŞARAK İNANIRLAR." (Yusuf 106)

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
36
Bir arkadaşım Hadid suresi 22. ayeti örnek vererek, İnsan hayatının tüm evreleri ve yaşanılan her şey, daha önceden yazılmış ve bizlere biçilen rolü bizler oynuyoruz şeklinde bir açıklama yapmıştı. Bende bu düşüncenin, inancın bahsettiği ayetle hiç bir ilgisinin olmadığını ve bu inancın Kur'an öğretisine ters düştüğünü anlatmak maksadıyla, kendisine aşağıdaki yazı ile cevap verdim. Bizlere öğretilenleri, Kur'an ayetlerinden kelimeleri cımbızlayıp, işte bakın aslında ayet bundan bahsediyor şeklinde, delillendirmeye çalışırsak, her zaman o acımasız ve insafsız nefsimizi tatmin için bir şeyler buluruz. Ama gayemiz Allah'ın ne söylediğini anlamak olunca, hiçbir etki altında kalmadan Kur'an'a bakarsak, gerçekleri apaçık ve detaylı görürüz. Acaba arkadaşımızın söylediği gibi bir insanın tüm yaşamı, yapacağı her iyilik ya da kötülük, daha doğmadan yazılmış, bizler yazılanımı yaşıyoruz? Gelin bu düşünceyi Kur'an'a soralım, bakalım ne cevap verecek. Arkadaşımız bakın bu ayetten bir alıntı yapmış, hangi mealde yazıyor bilmiyorum ama önce onu yazalım.

"..ZERRE VE ONDAN KÜÇÜĞÜ YOKTUR Kİ, BİR KİTABTA OLMUŞ VE OLACAKLARI YAZMASIN..."

Bu sözlere bakan bir insan, gerçekten arkadaşımızın söyledikleri gibi anlar. Birçok meale baktım bu sözleri içeren bir meale/tercümeye rastlamadım. Buda gösteriyor ki, Kur'an'ı kendi düşüncelerimize uydurmuş gidiyoruz. Şimdide Kur'an'a bakalım, arkadaşımızın bahsettiği ayet, acaba gerçekte ne diyor? İki farklı mealden/tercümeden yazalım ki doğru anlayabilelim.

Hadid 22: YERDE VE BİZZAT İNSANLARIN KENDİLERİNDE MEYDANA GELEN HERHANGİ BİR MUSİBET YOKTUR Kİ BİZ ONU YARATMADAN ÖNCE BİR KİTAPTA (KANUNDA KAYITLI) OLMASIN!  ŞÜPHESİZ Kİ BU, ALLAH'A ÇOK KOLAYDIR. (Mehmet Okuyan)

Hadid 22: YERYÜZÜNDE VUKU BULAN VE SİZİN BAŞINIZA GELEN HERHANGİ BİR MUSİBET YOKTUR Kİ, BİZ ONU YARATMADAN ÖNCE, BİR KİTAPTA YAZILMIŞ OLMASIN. ŞÜPHESİZ BU, ALLAH'A GÖRE KOLAYDIR. (Diyanet vakfı meali)

Şimdide birlikte ayeti anlamaya çalışalım, acaba gerçekten bir insanın doğuşundan ölümüne kadar, her ne yapacaksa bir kitapta yazdığını mı anlatıyor, onu anlamaya çalışalım. Allah kendi benliklerimiz, nefsimiz yüzünden meydana gelecek, her türlü MUSİBET, yoktur ki biz onu yaratmadan önce bir kitapta belirlenmiş olmasın diyor. Allah Kur'an'da bu konuda bir çok örnek veriyor ve her kulumun kendi kaderini, kendisinin çabalarına bıraktık yani herkes yaptıklarından sorumlu tutulacaktır der. BU AYETTEDE ÇOK AÇIK VE NET ŞU BİLGİYİ VERİYOR ALLAH. SİZİN YAPTIĞINIZ HATALARINIZ VE YANLIŞLARINIZIN  KARŞILIĞI, SİZİN BAŞINIZA GELMEDEN ÖNCE, BİZ ONU KANUNLARIMIZDA BELİRLEMİŞ, O MÜSUBETİN KARŞILIĞINI TESPİT EDİP KAYDA GEÇİRMİŞİZDİR DİYE, APAÇIK BİLDİRİYOR. Demek ki başımıza gelenler, Allah'ın kanunlarında önceden tespit edilmiş ve KULUM BU ŞUCU İŞLERCE ONA, BU CEZAYI, BU MUSUBETİ VERECEĞİZ DİYOR.

Allah bir ayetinde, sizlerin yaptıklarınızı ve yapacaklarınızı bilirim der. Demek ki Allah bizlere kolaylık sağlamak adına, yapacağımız yanlışlardan vaz geçebilmemiz, bizleri kendimize getirmemiz için, daha bizler o yanlışı yapmadan önlemler alıyor, KANUNLARINDA TESPİT EDİYOR VE HATTA RESULLERİ ARACILIĞIYLA KANUNLARINI BİZLERE BİLDİRİYOR Kİ, O HATALARI YAPMAYALIM. BAŞLARINA MÜSÜBET GELDİĞİNDE DE, KENDİ HATALRIMIZIN SONUNDA BUNLAR GELDİ BAŞIMIZA DİYE BİLELİM. Bildiğiniz gibi musibet kelimesinin anlamı, kötülük, felaket, sıkıntı anlamlarına geliyor.

Demek ki Allah öyle bir düzen kurmuş ki, HERŞEY KAYIT ALTINA ALINMIŞ, KANUNLARLA TESPİT EDİLMİŞ, KAYIT ALTINDA. Herhangi bir devleti düşünün. Kanun önceden yapılır ve topluma bildirilir. Denir ki bu suçu işlersen, senin cezan budur. Sanırım ayette neyin anlatılmak istendiği şimdi daha açık anlaşılmıştır. Buradan şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Din Allah'ın dinidir, kanun koyucuda yalnız Allah'tır.  Allah'ın bu uyarısı genel bir uyarı, ister kişisel olarak alın, ister toplum olarak. Örneğin bir insanın yaptığı kötülüklerin sonunda alacağı musibet , kötü bir davranışın cezası, bizim katımızda kayıt altındadır, onu uygularız diyor. Zaten biz kitapta hiç bir eksik bırakmadık derken, bu hükmü hem Kur'an, hem de kendi katındaki kitap olarak almamız yanlış olmaz. DAHA AÇIKÇASI NE YAPARSANIZ ONUN KARŞLIĞINI BULURSUNUZ, YAPACAĞINIZ HER KÖTÜLÜĞÜN KARŞILIĞINIDA, ALACAĞINIZI KAYDA ALDIK DİYOR.

Şöyle düşünelim. Diyelim ki arkadaşımız haklı, yani Allah bir insanı yaratmadan, onun adına tüm senaryoyu yazmış ve insan asla sapmadan onu oynuyor. Yani bizler Allah'ın yazdığı senaryoyu, hiç değiştirmeden oynuyoruz. Gelin bu düşünceyi, inancı Kur'an ile sorgulayalım, eğer Kur'an onaylıyorsa buna inanalım. Amacımız Allah'ın doğru yolunu bulmak, ne söylediğini öğrenmek değil mi zaten? Eğer Allah bizlerin yapacağı tüm olayları yazmış da, bizler oynuyorsak, herhangi bir katilin, hırsızın, inkârcının, oynadığı oyunu da Allah yazmış demektir. Bu durumda nasıl olurda Rabbimiz bu katilden, hırsızdan, inkârcıdan hesap sorar? Rolü veren Allah, oyunu oynayan kulu ise, burada bir yanlışlık yok ki hesap sorsun. Kulu yazılanı harfiyle uyguluyor demektir. BU DURUMA GÖRE NEDEN ALLAH KUR'AN'DA, SİZLERİ BU KİTAPTAN HESABA ÇEKECEĞİM SORUMLUSUNUZ DESİN?  Madem her şey yazılmış bizler oynuyoruz, neden zaman zaman toplum çığırından çıktığında, Allah kitaplar ve elçiler gönderip bizleri doğruya iletmeye çalışsın?

Neden gönderdiği kitaplarda yapmamızı istediklerini, sakınmamız gerekenleri sayıp, bizlerin uymasını istesin? Bakın Kur'an'a ve indirilen onca ayetlere uyuyor mu bu düşünce? Rabbimiz cenneti özendirmek, cehennemden sakınmamız için neden boşuna uğraşsın da kitaplar, elçiler göndersin, bizlere öğütlerde bulunsun? Sizce her şeyin belirlendiğini söylemek ALLAH'IN ADALETİNE VE KUR'AN'IN KOYMAK İSTEDİĞİ DÜZENE UYUYOR MU? Bakın sizlere bazı ayet örnekleri vermek istiyorum, sanırım bu Konuya daha açıklık getirecektir.

Tegabün 11: ALLAH'IN İZNİ OLMADIKÇA HİÇBİR MUSİBET GELİP ÇATMAZ. KİM ALLAH'A İNANIRSA, ALLAH O'NUN KALBİNİ DOĞRUYA VE GÜZELE KILAVUZLAR. VE ALLAH HER ŞEYİ EN İYİ BİÇİMDE BİLMEKTEDİR.

Bu ayeti lütfen iyice düşünelim. Allah'ın izni olmadığı sürece musibetin gelip çatmayacağını söylüyor ve kim Allah'a inanırsa, onun doğru yolunda giderse onun kalbini doğruya ve güzele kılavuzlar diyor. DEMEK Kİ BURADA İNANMAK VE İMAN ETMEK ADINA BİR ÖZGÜR İRADE VAR Kİ, RABBİMİZ BÖYLE SÖYLÜYOR. Allah'ın istediği yolda gitmeyenleri de musibetlerle, cezalarla yola getirmeye çalışıyor Allah. Kur'an'a bakmaya devam edelim.

Yunus 44: ŞÜPHESİZ ALLAH, İNSANLARA HİÇ BİR ŞEYLE ZULMETMEZ. ANCAK İNSANLAR, KENDİ NEFİSLERİNE ZULMEDİYORLAR.

Kasas 47: KENDİ ELLERİNİN ÖNDEN HAZIRLADIKLARI YÜZÜNDEN, BAŞLARINA BİR MUSİBET GELDİĞİNDE HEMEN ŞÖYLE DİYORLAR: "RABBİMİZ, BİZE BİR RESUL GÖNDERSEYDİN DE SENİN AYETLERİNE UYUP MÜMİNLERDEN OLSAYDIK NE OLURDU.

Şura 30: SİZE GELİP ÇATAN HER MUSİBET ELLERİNİZİN KAZANDIĞI YÜZÜNDENDİR. Allah birçoklarını da affediyor.

Nisa 62: PEKİ, NASIL OLUYOR DA ELLERİNİN HAZIRLADIKLARI YÜZÜNDEN BAŞLARINA BİR MUSİBET ÇÖKTÜĞÜNDE, sana gelip, "Biz sadece iyilik yapmak, barıştırmak istedik!" diye Allah'a yeminler ediyorlar.

Ali İmran 165: Size, başkalarına iki katını dokundurduğumuz bir MUSİBET DOKUNUNCA, "BU DA NEREDEN!" Mİ DEDİNİZ. DE Kİ: "O, SİZİN ÖZ BENLİKLERİNİZDENDİR."ALLAH, HER ŞEYE KADİR'DİR.

Sanırım fazla izaha gerek yok. Her şey çok açık izah ediliyor. Sizlere Kur'an dan, yine konumuzla ilgili bazı ayetler hatırlatmak istiyorum.

Nisa 79:  İyilik ve güzellikten sana her ne ererse Allah'tandır. KÖTÜLÜK VE ÇİRKİNLİKTEN SANA ULAŞAN ŞEYSE KENDİ NEFSİNDENDİR.

Bakara 134: İşte bunlar ümmetti, gelip geçtiler. KAZANDIKLARI KENDİLERİNİNDİR. SİZİN KAZANDIKLARINIZ DA SİZİN OLACAKTIR. Siz onların yapıp ettiklerinden sorguya çekilmeyeceksiniz.

Enbiya 35: Her canlı, ölümü tadacaktır. BİZ BİR İMTİHAN OLARAK SİZİ ŞER İLE DE HAYIR İLE DE DENİYORUZ. Sonunda bize döndürüleceksiniz.

Aslında Kur'an bütünlüğünde baktığımızda, her konu detayları ile izah ediliyor. YANİ BİR AYETTE TAKILIYORSAK, MUTLAKA DİĞER AYETLERDEN YARDIM ALMALIYIZ ANLAMAK İÇİN. Genel anlamda başımıza Allah dan gelen her kötülük, kendi ellerimizin yaptıkları olabileceği gibi, Allah'ın bizleri imtihanından da olabilir. Bunu bizler bilemeyiz. Bizler bazı konuları nefsimizde öyle şekillendiriyoruz ki, akıl ve mantık süzgecinden asla geçmiyor. Ayrıca bu mantıksız inancımız, zaten Kur'an'dan da onay almıyor. Hadid suresi 22. ayette, biz başınıza gelecek her türlü musibeti kanunlarımızda daha önce belirlemesinin nedeninde devamındaki 23. ayetinde açıklıyor ve bakın ne diyor. "ELİNİZDEN ÇIKANA ÜZÜLMEYESİNİZ VE (ALLAH'IN) SİZE VERDİĞİ NİMETLERLE ŞIMARMAYASINIZ DİYE (ALLAH BU KANUNU BELİRLEMİŞTİR). ALLAH KENDİNİ BEĞENMİŞ ÖVÜNÜP DURANLARI SEVMEZ."

Bizlere düşen Allah'ın sınırlarını zorlamadan, onun rehberliğinden istifade etmek adına çaba göstermek olmalıdır. Allah ile aramıza asla aracılar koymadan, Rabbimizle elimizde Kur'an, direk irtibat kurmaya çalışarak, onun nurlu yolundan gitmeliyiz. Dilerim Allah'tan, hakka batıl karıştırmadan İslam'ı yaşayan, Allah'ın koyduğu kuralları, kanunları unutmadan yaşayan, Allah'ın halis kullarından oluruz.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
37
Allah Kur'an'da akla düşünmeye, aklımızı kullanmaya çok önem verir ve bu konuda birçok örnekler verir ve bizlerin dikkatini çeker. Hatta bazı ayetlerinde hala düşünmüyor musunuz, akıl etmiyor musunuz diye de uyarır. Birçok kez yemin ederek, bu kitabı anlayasınız ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye kolaylaştırdığını ve nice örneklerle açıkladığını söyler. Hatta Yunus suresi 100. Ayetinde bu konuya açıklama getirerek, çok önemli bir konuda bizleri Allah bilgilendirir.

Yunus 100: ALLAH'IN İZNİ OLMADIKÇA, HİÇBİR KİMSE İMAN EDEMEZ. ALLAH, AZABI AKILLARINI (GÜZELCE) KULLANMAYANLARA VERİR. (Diyanet meali)

Ayetin ilk cümlesini nasıl anlamalıyız? Allah'ın izni olmadan hiç kimse iman edemez dediğine göre, Allah bazı kişilere iman etme iznini vermiyor diye anlarsak, Kur'an'ın neredeyse tamamına ters düşen bir anlamı vermiş oluruz. Allah herkesin amelini özgürce kendisine bıraktık der. İmtihanında gereği bu değil mi zaten. Yunus suresi 100. Ayeti doğru anlamak istiyorsak, Kur'an'ın bu konudaki diğer ayetlerinden yardım almalıyız. Örneğin Enfal suresi 22. Ayetinde Allah bakın ne diyor.

Enfal 22: ŞÜPHESİZ, YERYÜZÜNDE YÜRÜYEN CANLILARIN ALLAH KATINDA EN KÖTÜSÜ, AKILLARINI KULLANMAYAN (gerçeği görmeyen) SAĞIRLAR, DİLSİZLERDİR. ( Diyanet meali)

Demek ki Allah'ın iman etmesine izin vermediği sözünden anlamamız gereken, Allah böyle kişilere yardım edip iman etmelerini kolaylaştırmadığı bu kişiler, AKILLARINI KULLANMAYAN, KÖRÜ KÖRÜNE SORGUSUZCA İMAN EDEN KİŞİLER MİŞ. Çünkü bunlar akıllarını kullanmadıkları için gerçekleri göremiyorlar, batılı, rivayeti, hurafeyi Allah'ın dini diye yaşıyorlar. Bir başka şekliyle söylemek gerekirse, bu insanlar akıllarını kullanmadıkları için, kendi elleriyle kendi gözlerini perdeleyip, gönüllerini ve kulaklarını mühürlüyorlar. Bunun benzeri birçok ayeti Kur'an'da görebiliriz. Allah böyle kullarımın inançlarında, onlara yardım etmem diyor. Lütfen unutmayalım Allah'ın yardımı olmadan, hiçbir işte başarılı olamayız. Onun için Allah akıllarını kullanmayanları pislik içinde bırakır, onlara azabı kendi elleriyle veririm diyor. Aklını kullanmayanları, gerçekleri göremeyen sağır ve dilsizlere benzetiyor Allah. DEMEKKİ İMANIN İLK ŞARTI, AKLINI KULLANMAK MIŞ. BUNU YAPMAYAN, NE YAPARSA YAPSIN ALLAH'IN GERÇEK VAHYİ İLE BULUŞAMAYACAĞINI, ÇOK AÇIK ANLIYORUZ.

Düşünmeye aklımızı kullanmaya, küçük bir örnek vermek istiyorum. Allah şu hükmü verdiyse, bizler ne anlamalıyız? "SÖZ BAKIMINDAN, ALLAH'TAN DAHA DOĞRU KİM VARDIR!" (Nisa 87)" Ayetin uyarısı çok açık. SÖZ/HADİS BAKIMINDAN, ALLAH'TAN DAHA DOĞRU HİÇ KİMSE YOKTUR. Peki, bizler böyle anlayıp, bu hükmün gereğini yerine getiriyor muyuz? Elbette hayır. Diyoruz ki İslam, yalnız Allah'ın vahyi KUR'AN ile yaşanmaz. Allah'ın ayetlerini Resulün rivayet hadisleri ve Fıkıh açıklar, anlaşılır hale getirir demiyor muyuz? Bu durumda söz/hadis bakımından Allah'ın vahyi gibi, Resulünde sözleri/hadisleri var, hatta Allah'ın sözlerini/vahyini Resulü açıklayarak anlaşılır hale getirir diyerek, söz bakımından Resulün sözü de Allah'ın sözü gibidir inancıyla, ayete adeta muhalif-zıt İslam'ı yaşıyor, Allah'a şirk koşuyoruz. Böyle anlayıp yaşayınca da, Allah'ın yolundan sapıyoruz. SİZCE BÖYLE BÜYÜK BİR HATA YAPANA ALLAH, YARDIMCI OLUR MU?  Yorumunu sizlere bırakıyorum.

Bu düşünceden yola çıkarak, şunu anlamamız yanlış olmaz. Allah kullarına Resuller gönderip, onun kanalıyla vahyini, mesajlarını kullarına iletmesinin en önemli nedeni, VAHYİN KULLARINA YOL GÖSTERİCİ OLMASI, YANİ KULLARININ DÜŞÜNMESİNE, AKILLARINI KULLANMALARINA DESTEK OLMASI İÇİN GÖNDERİLMİŞTİR. DEMEK Kİ VAHİY/KUR'AN, YOL GÖSTERİİCİ OLARAK AKLA DESTEK OLSUN DİYE GÖNDERİLDİĞİ, ÇOK AÇIK ANLAŞILIYOR. BİR MÜSLÜMAN'IN İMANI İLE AKIL BAĞI KOPMUŞSA, İMANINDAN ASLA EMİN OLAMAZ. Allah kullarına doğru yolu bulabilmeleri için yalnız vahiyle yardım etmiyor, onları insan olmanın çok önemli özellikleri ile donatıyor. Özellikle fıtratımıza,  yaratıcıyı arama, bulma duygusunu, adeta doğduğumuzda bizlere veriyor. AKLIN YANINDA VİCDAN, ÖZGÜR İRADE VE KALP GÖZLERİ İLE GÖRME GÜCÜNÜ VERİYOR. Ama tüm bunları hareket ettirebilmemizi de, imtihanımız gereği bizlere bırakıyor, bu çabayı bizlerden bekliyor. Bunu yapmayıp körü körüne birilerine tabi olana, Allah yardım etmeyerek, gönül gözlerini açmayarak, gerçeklerle buluşmasına yardımcı olmuyor.

BİZLERİN DÜŞÜNEREK, AKLIMIZI KULLANARAK İMAN ETMEMİZİ ALLAH'IN İSTEMESİNİN, EN ÖNEMLİ NEDENLERİNDEN BİRİSİDE, İNANDIĞIMIZ DİNİN YANİ İMANIMIZIN, BİLİNCİDE OLMAMIZ ADINADIR. NEYE VE NE AMAÇLA İNANDIĞINI DÜŞÜNEMEYEN, İMANINDAN ASLA EMİN OLAMAYACAĞI GİBİ, İMANLARI GÜÇLÜ VE SAĞLAM OLMAYACAĞI İÇİN, HER AN ALLAH İLE ALDATILMASIDA KAÇINILMAZ OLACAKTIR. ONUN İÇİN ALLAH, BİZ KULLARININ KÖRÜ KÖRÜNE DÜŞÜNMEDEN DEĞİL, AKLIMIZI KULLANIP SORGULAYARAK İMAN ETMEMİZİ ÖZELLİKLE İSTİYOR. Sorgulamamız gereken konu, inandığımız inancın gerçekten Allah'ın emrettiği VAHİYMİ, YOKSA BATIL RİVAYET ATALAR İNANCIMI olup olmadığı konusunda olmalıdır. Allah'ın indirdiği Kitaba uymuyorsa, O din Allah'ın dini asla olamaz.

Eğer aklımızı kullanmayıp, araştırmadan sorgusuzca âlim, Veli, Gavs ilan ettikleri kişilere ve onların sözlerine/hadislerine, kitaplarına tabi olursak, AKIL DEVRE DIŞI KALACAK, böylece gönül gözlerimiz açılmayacak, vahiyle de bulaşamayacağımız için, vicdanımızda doğru bilgilerle şekillenemeyeceği için devre dışı kalacaktır.  Böyle bir insanın Allah'ın istediği gibi iman etmesi, zaten fıtratı gereği asla mümkün olamaz. Çünkü bu hataları yapan bir insan, YARADILIŞ FITRATINA TERS DÜŞMÜŞ, BU DÜNYAYA GELİŞ AMACI OLAN İMTİHANDAN KAÇMIŞ, DÜŞÜNMEDEN ALLAH'A ŞİRK KOŞMUŞ, YALNIZ ALLAH'A KUL OLMASI GEREKİRKEN, KULA KUL OLMUŞ DEMEKTİR. Konumuzla ilgili bir ayeti daha hatırlatmak istiyorum ki, Allah'ın Kur'an'da neden düşünmeye, aklımızı kullanmaya bu kadar önem verdiği, çok daha iyi anlaşılabilsin.

"ALLAH, DİLEYENE/DİLEDİĞİNE HİKMETİ VERİR; KİME HİKMET VERİLMİŞSE, ONA BÜYÜK SERVET VERİLMİŞTİR. AMA AKIL SAHİPLERİ DIŞINDA KİMSE, BUNU DÜŞÜNÜP ANLAYAMAZ." (Bakara 269)

Yine Allah çok önemli bir uyarıda bulunuyor ve diyor ki, Allah dileyene, dilediğine yani bir insan imtihanı gereği gerçeklerle buluşma çabasında olana doğru yolu, edindikleri Velilerde, gavs ilan ettikleri kişilerde değil, yalnız Allah'ı Veli edinip onun vahyine sarılana, güvenene Allah HİHMETİ veririm diyor. Peki, hikmet ne demek? Bu kelimenin tam karşılığı tek kelimeyle BİLGELİK. İnsan olmanın yolunun Allah, aklının kullanılmasından geçtiğini, üstüne basa basa söylüyor. Allah kime hikmet vermişse, ona büyük bir SERVET, GÜÇ vermiş demektir diyor. Ayetin sonun da yine akla vurgu yaparak, bu gerçeği ancak düşünen, araştıran körü körüne birilerine tabi olmayan, akıl sahipleri ancak fark edip anlar, diye de belirtiyor. Çok önemli olduğu için, tekrar etmek istiyorum. VAHİY/KUR'AN BİZLERE AKLA, DÜŞÜNMEYE DESTEK OLSUN DİYE GÖNDERİLMİŞTİR. EĞER BİZLER, KUR'AN'DA HER BİLGİ DETAYLI YOKTUR, KUR'AN'I HER MÜSLÜMAN ANLAYAMAZ DİYE İNANIRSAK, İMANIMIZI-İNANCIMIZI SORUMLU OLDUĞUMUZ EN DOĞRU BİLGİLERLE YAŞAMA KAYNAĞINI, ELLERİMİZLE BİR KENARA İTMİŞ, ALLAH'IN YOLUNDAN SAPMIŞ, ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARA KENDİMİZİ TESLİM ETMİŞ OLURUZ. BU HATAYI YAPMAK İSTEMEYEN, KENDİ İMTİHANINI ÖZELLİKLE KENDİSİ YAŞAMAK İÇİN ÇABA HARCAMALIDIR.

Peki, bizler günümüzde, Allah'ın Kur'an'da birçok ayetinde, akla vurgu yaparak, bizleri düşünmeye yönlendirme gerçeğini fark edip, İMANIMIZI BU DOĞRULTUDA MI YAŞIYORUZ? Eğer bu gerçeğin farkına varmadan, bizler şunu söylüyorsak, Kur'an gerçekleri ile buluşamamışız demektir. "AKILLA İSLAM ANLAŞILMAZ VE YAŞANMAZ."  Ne yazık ki günümüzde bunu söyleyip inananlar var. Çünkü din diye anlatılanlara akıl erdirmek, mantığımıza kabul ettirmek asla mümkün değil. Hâlbuki Allah Kur'an'ı anlayabilmemiz için, Allah'ın ilk şartı, Kur'an'ı aklında düşünerek oku diye emrediyor.

Kur'an'ı doğru anlayıp, İslam'ı doğru yaşamanın en önemli gücünü yani hikmetini, bizler hala anlayamadık. Allah'ın indirdiği dini, doğru yaşamak adına çaba gösteren her kuluma Allah, Hikmeti bahşederim dediği halde, bizler Resullere, Âlimlere ve veli, Gavs ilan ettiğimiz kişilere Allah ancak HİKMETİ verir diyerek, kendimizi bir kenara çekmiş, adeta robot misali, ne söylenirse yapan insanlar olmuşuz. Hâlbuki akıl devrede değilse, Kur'an'ı anlamak İslam'ı doğru yaşamak mümkün değil. Onun için aklı olmayanın, ya da aklını kullanmayanın, DİNİ YOKTUR DENİR. Mahşer günü aklını kullanmadan, sorgusuzca vahyin dışına çıkıp rivayet ve sanı sözlere inananların, nasıl yakınarak üzüntülerini bildireceklerine, bakın Allah nasıl bir örnek veriyor ve şimdiden ders alalım diye bizleri uyarıyor.

Mülk 10: YİNE ŞÖYLE DERLER: "EĞER KULAK VERMİŞ VEYA AKLIMIZI KULLANMIŞ OLSAYDIK, ŞU ALEVLİ ATEŞTEKİLERDEN OLMAZDIK." (Diyanet meali)

Bu ayetten de çok açık anlaşılıyor ki, iman ettiğimizi söylüyorsak bizler, YALNIZ ALLAH'IN VAHYİNE, YANİ KUR'AN'A KULAK VERECEĞİZ VE VAHYİ KUR'AN'I AKLIMIZLA DÜŞÜNEREK, BİR ÖĞRENCİ MİSALİ DERSİMİZİ ÇALIŞARAK, ANLAMAYA YAŞAMAYA ÇALIŞMALIYIZ. Lütfen, sen Kur'an'dan anlayamazsın diyen, din tacirlerinin tuzağına düşmeyelim. Allah anlayamayacağımız bir yol gösterici rehber gönderip, daha sonrada ondan bizleri asla sorumlu tutmaz. BİZLERİ ALLAH İLE ALDATANLARA DEĞİL, YALNIZ ALLAH'A ONUN KİTABI KUR'AN'A GÜVENELİM. ÇÜNKÜ ALLAH AYETLERİNİ ANLAYALIM DİYE, YEMİN EDEREK KOLAYLAŞTIRDIĞINI SÖYLÜYOR.

İMTİHANIMIZ GEREĞİ, İNANCIMIZIN TEMELLERİNİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN, AKLIMIZLA DÜŞÜNEREK ELDE KUR'AN, ONU ANLAYARAK VE DÜŞÜNEREK OKUMA ÇABASI BİZDEN, YARDIM YÜCE RABBİMİZDEN. UNUTMAYALIM İSLAM DİNİNDE RUHBAN SINIFI YOK. ONUN İÇİNDE ALLAH, HER KULUNU GÜCÜ NİSPETİNCE SORUMLU TUTACAĞINA HÜKMETMİŞTİR.

Dilerim Allah'ın Resulünün yaptığı gibi, onu örnek alarak, batılın ve rivayetlerin peşinden gitmeden gerçeklerin, doğruların arayışında olan ve yalnız Allah'ın sorumlu tutacağına hükmettiği gibi, YALNIZ KUR'AN'A SARILAN, onu anlayabilmek adına çaba harcayan, Allah'ın azınlık halis kullarından oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
38
Bizler iman ettiğimizi söylediğimiz İslam'ı, sizce doğru yaşıyor olabilir miyiz? Doğru yaşıyor olsaydık, inancımızı yaşamaya, doğruluğundan asla kuşku duymayacağımız, en emin en doğru kaynak KUR'AN'DAN başlardık. Çünkü İSLAM DİNİNDE KANUN KOYUCU, DİNİN SAHİBİ YALNIZ ALLAH'TIR, ONUN KİTABI KUR'AN'DIR. Hükmü  yalnız dinin sahibi verir, eğer dinde başka hüküm vericiler varsa, o din Allah'ın dini olamaz. Çünkü Allah, hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyor. Allah Resulünü bu konuda uyarıyor ve Yunus 109. Ayetinde ne diyordu hatırlayalım. "(Ey Muhammed!) SANA VAHYOLUNANA UY VE ALLAH HÜKMÜNÜ VERİNCEYE KADAR SABRET. O, HÜKÜM VERENLERİN EN HAYIRLISIDIR." Siz bu ayetten, Allah'ın Resulünün de dinde Allah gibi hükümler koyabileceğini mi anladınız, yoksa Allah Resulünü uyarıp, sakın kendi başına dinde hükümler koyma, benim vereceğim hükmümü bekle mi diyor, ne dersiniz? Ayetler o kadar açık ve net ki, yeter ki Allah'a ve onun kitabına güvenelim.  Bu gerçekleri göremediğimiz yada görmek istemediğimiz içinde, dinde bölündük parçalandık ve yetmedi aynı kitaba, aynı Resule iman ettiğimizi söylediğimiz halde, birbirimizle düşman olduk, bir birimizle savaşıyoruz.

Bunun nedenini hiç sorguladık mı? Müslümanlar, Müslüman ülkelerden kaçıyor, Hristiyan ülkelere sığınmaya çalışıyorlar. Demek ki yaşanan İslam, Allah'ın indirdiği İslam değil, öyle olsaydı o toplumda huzur, adalet, eşitlik insanlar arasında yardımlaşma ve özgürlük olurdu ve herkes memnun olurdu. LÜTFEN İNANCIMIZI KUR'AN İLE SORGULAYALIM. BUNU YAPAMADIĞIMIZ VE BATILI, RİVAYETLERİ ALLAH'IN DİNİ İSLAM DİYE YAŞADIĞIMIZ İÇİN, DÜNYAYA GERÇEK İSLAM'I, ALLAH'IN DİNİNİ ANLATAMIYORUZ. ÇÜNKÜ GERÇEK İSLAM'I YAŞAYARAK,  ÖRNEK OLAMIYORUZ. ALLAH'IN GERÇEK DİNİ İSLAM'I, ADETA KUR'AN'A SAKLADIK, ÜSTÜNÜ ÖRTTÜK, HAPSETTİK. Neden biliyor musunuz, mezheplerin ve atalarımızın batıl inancını yaşayabilmek için.

Hristiyanların yaşadığı din, Allah'ın indirdiği İslam dinine demek ki bizden daha yakın ki, insanlar O ülkelere gitmeye çalışıyorlar. Şunu hatırlatmak isterim. Yahudi ve Hristiyan toplumuna indirilen dinin adı da İSLAM. Onlarda indirilen İslam'ı batıl ve hurafe ile yaşıyor ama bizler onları fazlasıyla geçtik. Bizlere yalnız Kur'an ile İslam yaşanmaz, Kur'an'da her bilgi yoktur, zaten detaylıda değildir yalanlarını anlatıp, buna inandığımız için bizler, Allah'ın her türlü musibetleriyle cezalandırılıyoruz. Halbuki Allah'ın Resulü dine tek kelime bile Kur'an dışı ilave edemeyeceğini, Kur'an'da Hakka suresi 44. Ayeti okuyan bir Müslüman'ın bilmesi gerekirdi. Hatırlayalım Allah nasıl uyarıyordu, hem Resulünü hem de bizleri.  "EĞER RESULÜM BİZ SÖYLEMEDİĞİMİZ HALDE, BİZE ATFEN BAZI SÖZLER SÖYLEMİŞ OLSAYDI, ONU KUDRETİMİZLE YAKALAR, SONRADA ONUN CAN DAMARINI KESERDİK." Sizce bu ikazı alan Allah'ın Resulü, Allah'ın dinine tek kelime bile ilave etme cesaretini gösterebilir miydi? Karar sizin, Allah akıl fikir vermiş, neye inanacağınız size kalmış.

Allah'ın biz kullarından, nasıl bir insan olmamızı istiyordu? ÖNCE ADALETLİ OL. YAŞAMINDA TOPLUM İÇİNDE, SALİH AMELLER İŞLE. İNSANLARIN İNANCINA SAYGILI OL, İHTİYACI OLANA YARDIM ET. SENİ YÖNETECEK OLANI, EHİL İNSANLARDAN SEÇ. SENİN ÖZGÜRLÜĞÜN, BİR BAŞKASININ ÖZGÜRLÜĞÜNÜN SINIRINDA SORA ERER, DÜŞÜNCESİNİ BENİMSEMEMİZİ ALLAH, ÖZELLİKLE KUR'AN'DA BİZLERE ANLATIR VE DİNDE ZORLAMA YOKTUR DİYEREK, HER İNSANIN İNANCINI ÖZGÜRCE YAŞAMASININ ÖNEMİNDEN BAHSEDER KUR'AN.

Demek ki kendilerini İslam devleti olarak gören ülkelerde, Allah'ın istediği bu özellikler, hayata geçmemiş ki, Müslümanlar bu ülkelerden kaçıyor ve en azından bu düşüncelere daha yakın ülkelere sığınıyor. Hristiyan ülkelerde bu özellikler Müslüman ülkelerden daha fazla var ki, insanlar O toplumlara gitmeye çaba harcıyorlar. GERÇEK İSLAM'I DÜNYAYA GÖSTEREMEDİĞİMİZ İÇİN, ÇOK ÜZÜLÜYORUM. ÇÜNKÜ BU YANLIŞIMIZDAN HEPİMİZ SORUMLUYUZ.

Kendilerini İslam devleti, İslam şeriatı ile yönetildiğini zanneden bazı ülkelere baktığımızda, örneğini verdiğim hiçbir özelliği neredeyse göremezsiniz. Adaleti kendileri gibi düşünüp, inananlara layık görürler. Karşısındaki insanın inancına ise asla saygı duymazlar, hatta kendileri gibi inanılması için baskı yaparak, ceza vermekten kaçınmazlar. Ne yazık ki İslam dini günümüzde, hiçbir İslam ülkesinde yaşanmıyor, yaşanması da zaten bu gidişle mümkün görünmüyor. Çünkü ALLAH'IN DİNİ İSLAM, ALLAH'IN KİTABINDA GİZLENMİŞ, TOPLUMDAN SAKLANIR OLMUŞ. ONUN YERİNE ALLAH'IN DİNİ DİYE, İNSANLARIN YARATTIĞI, ŞEKİLLENDİRİP DETAYLANDIDIĞI HALİYLE, İŞTE BU ALLAH'IN DİNİ İSLAM DİYE, TOPLUMA SUNULMUŞ.

Sanki İslam dininin sahibi biz insanlarmış gibi, bu dini kendi ellerimizle şekillendirip, detaylandırıp bir yol çizme yetkisini kendimizde bulmuşuz. Ondan sonrada kendi nefsimizde istediğimiz hükümler verip, İSLAM DİNİNDE ŞUNLAR YA DA BUNLAR YOKTUR. İSLAM ŞUNU YA DA BUNU EMREDER, GİBİ KURALLAR KOYARAK, KENDİMİZE ATALARIMIZDAN İNTİKAL EDEN RİVAYETLERLE, BİR DİN YARATMIŞIZ, ADINADA İSLAM DEMİŞİZ.

Hiçbir Müslüman, Kur'an'ın MUHKEM bir şekilde bahsetmediği, açıklamadığı Allah'ın açıkça hüküm vermediği hiçbir konuda,  İSLAM DİNİNDE BU, YA DA ŞU YOKTUR YADA VARDIR DİYEMEZ . Çünkü İslam dininin sahibi Allah'tır, Allah'ta ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyerek, Resulüne bile Allah'ın yanında, dinde hüküm koyma kapısını kapatmıştır. İslam dininde herhangi bir şeyin var ya da yok olduğunu ancak, Kur'an'a bakarak söyleyebiliriz. ALLAH HERHANGİ BİR KONUDA HÜKÜM VERDİYSE DİNİN EMRİDİR,  HÜKÜM VERMEYİP ÖZELLİKLE HİÇ BAHSETMEDİYSE, ODA ALLAH'IN ÖZELLİKLE KULLARINA ŞEFKATİ, BAĞIŞLAYICILIĞI VE RAHMETİDİR.

Allah Kur'an'da emretmediği, açıklayıp detay vermediği halde, herhangi bir konuda buda İslam'ın emri diyorsa bir kişi, ALLAH'A ŞİRK KOŞUYOR ALLAH'A İFTİRA ATIYOR DEMEKTİR. Allah'ın yemin ederek kolaylaştırdığı dini, zorlaştırmaya çalışıyor, toplumu böylece İslam dininden soğutup uzaklaştırıyor demektir ki, bunun hesabı çetin olur, hatırlatmak isterim. Allah Zuhruf 44. Ayetinde ne diyordu bizlere? "DOĞRUSU KUR'AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜTTÜR. İLERİDE ONDAN SORUMLU TUTULACAKSINIZ."

Sizlere sormak isterim. Allah sizce haşa, verdiği bu hükümden vaz geçip, bizleri Kur'an'da hiç bahsetmediği konulardan, hatta günümüzde bizlere mezheplerin fıkıh inancının, dinin emri diye öğrettiği detaylardan sorumlu tutarak, hesaba çeker mi? Böyle yanlış, batıl bilgilere inanan bir Müslümanın, İslam kalbine yerleşmemiş, şeytanın oyuncağı olmuş demektir, hatırlatırım. ALLAH SÖZÜNDE DURANDIR, LÜTFEN BATILI DİN EDİNENLER, BU YANLIŞ İNANÇLARINDAN KENDİSİNİ KURTARMALI VE ALLAH'IN EMRETTİĞİ GİBİ, YALNIZ KUR'AN'IN İPİNE SARILMALIDIR.  Bakın Allah sarılacağımız ve sorumlu olduğumuz tek bir kaynaktan, tek bir kitaptan Kur'an'da bahsettiği halde, EĞER BİZLER HALA İSLAM KUR'AN VE RESULÜN RİVAYET HADİSLERİ VE MEZHEPLERİN FIKIH İNANCI İLE YAŞANIR DİYORSAK, BİZ ALLAH'IN İNDİRDİĞİ İSLAM'I DEĞİL, UYDURULAN İSLAM'I YAŞIYORUZ DEMEKTİR.

Dilerim Kur'an gerçeklerinin farkına varan, Allah'ın azınlık halis kulları arasında oluruz. Hayat,  yaşam çok uzun gibi görünüyor bizlere. lütfen unutmayalım, ömrümüzün adeta bir göz açıp kapamak kadar kısa olduğunu, yıllar sonra fark edebiliyoruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
39
Başörtüsü konusunda, birçok makale yazdım. Bu konuda şahsi ya da beşeri düşüncelere değil, Kur'an'ın öğretisine, anlatım şekline, uyarıcı ayetlerini dikkate alarak, bu konuyu anlamaya ve anlatmaya çaba gösterdim. Başörtüsünün Allah emri olduğunu ısrarla savunan kardeşlerimiz, Kur'an'ın evrenselliğini, yalnız Arapların sorunlarına çözüm olarak değil, binlerce yıl sonraki toplumların dertlerine de deva olacak şekilde gönderildiği gerçeğini, ne yazık ki fark edemediklerini üzüntüyle görüyorum. Bir kardeşimiz, başörtüsünün Allah emri olduğunu, kendisinin Kur'an'a ve İslam'a bakış açısından yola çıkarak anlatmaya çalışmış. Yazısından önemli gördüğüm bölümleri alıntı yaparak, bu konu hakkında İslam'a, kendi bakış açısını sizlere nakletmek ve sizleri de bu konu üzerinde düşünmeye davet etmek istiyorum.

"YAZIMIZIN AMACI, KUR'AN'DA BAŞÖRTÜSÜNÜ İSPATLAMAYA ÇALIŞMAK DEĞİL, BU TARTIŞMALARDA YAPILAN YÖNTEM YANLIŞLIĞINA DİKKAT ÇEKMEYE ÇALIŞMAK, KUR'AN'IN BİZLERE DAİR OLAN MESAJININ ANLAŞILMASINDA NASIL BİR YOL İZLENEREK, DAHA SAĞLIKLI BİR ÇIKARIM YAPILABİLECEĞİ ÜZERİNDE OLACAKTIR. KUR'AN'DA BAŞÖRTÜSÜ YOKTUR ŞEKLİNDE YAPILAN BİR İDDİA, ÖNCELİKLE BİR KONUDA KESİN BİR HÜKÜM VERMEK ANLAMINA GELECEĞİNDEN ÖTÜRÜ, BU TÜR KESİN İDDİALAR İLE BU KONUYA YAKLAŞILMAMASI, DOĞRU DÜŞÜNMENİN İLK BASAMAĞI OLACAĞINI DÜŞÜNMEKTEYİZ. KUR'AN OKUDUĞUNU İDDİA EDEN KİMSELERİN, KUR'AN HAKKINDA KONUŞURKEN, HERHANGİ BİR KONUDA KESİN HÜKÜM VERMEYE SOYUNMAYA, DİKKAT ETMESİ ÖNEMLİ BİR KONUDUR."

Değerli kardeşimiz amacının, Kur'an'da başörtüsünün olup olmadığını ispatlamaya çalışmak olmadığını, bu konudaki yöntem yanlışlığına dikkat çekmek amacında olduğunu söylüyor. Kur'an'a bakış yönteminden bahseden kardeşimize, bu sözlerine ilk önce cevap vermek isterim. KUR'AN'IN HÜKÜMLERİNİN ANLAŞILMASI İÇİN, BİR KİŞİ TARAFINDAN İSPAT EDİLMEYE, YORUMLANMASINA İHTİYACI YOKTUR. Çünkü bizlerin sorumlu olduğumuz ayetlerin MUHKEM, yani şüphe duyulmayacak kadar açık olduğunu söyleyen, Kur'an'ın bizzat kendisidir. EĞER BİR KONU AÇIKÇA BELİRTİLMEMİŞSE KUR'AN'DA, ONU KENDİ DÜŞÜNCELERİMİZLE, YA DA KUR'AN DIŞI KAYNAKLARDAN, BAZI KİŞİLERİN DÜŞÜNCELERİ VE YORUMLARI İLE KANITLAMAYA, ANLATMAYA ÇALIŞIRSAK, O BİLGİ ALLAH'IN DEĞİL, AYETLERİ YORUMLAYAN, ANLATMAYA ÇALIŞANLARIN ŞAHSİ DÜŞÜNCELERİ OLMAKTAN ÖTE GİDEMEZ.

Kur'an'da başörtüsü yoktur şeklinde bir iddiada bulunan bir kişinin, kesin bir iddiada bulunacağından, bu konuya kesin bir hükümle yaklaşılmaması gerektiğini söylüyor kardeşimiz. Ayrıca böyle kesin hükümle yaklaşılmamasını doğru düşüncenin ilk basamağı olduğunu düşünmekteyiz diyor. Demek ki başın örtülmesinin Allah emri olduğuna inanan kardeşlerimiz, Kur'an'da açıkça göremediği bu konu hakkında düşünüp, tartıştıktan sonra böyle bir karara varmışlar. Bizlerin İslam'ı yaşamak ve anlamak adına yaptığımız en büyük yanlışlardan biriside, Allah'ın emirlerini tartışmak ve beşeri aklımızla kendi fikirlerimizi, Allah'ın emirleri gibi göstermek olmaktadır. Allah düşünün aklınızı kullanın diyor ama ayetlerin verdiği hükmün mahiyetini, amacını anlayabilmemiz için söylüyor bunu. Yoksa açık olmayan bir hüküm varda onu sizler düşünerek açığa çıkartın diye söylemiyor. Kur'an'da bir konuda var olan hükmü, bizler asla tartışamayız. ÇÜNKÜ ALLAH MUHKEM YANİ ANLAŞILIR BİR ŞEKİLDE VE NİCE ÖRNEKLERLE ANLAYASINIZ DİYE, KESİN HÜKMÜNÜ BİZZAT KENDİSİNİN VERDİĞİNİ SÖYLÜYOR. Tabi tam tersini de düşündüğümüzde, Kur'an'da açıkça olmayan bir hükmü de tartışamayız. Allah'ın açıkça söylemediğini, birilerimi açıklamaya çalışıyor. Arkadaşımızın yazdığı makaleye bakmaya devam edelim.

"KUR'AN'IN MEALİNİ/TERCÜMESİNİ BİR KAÇ DEFA OKUMAK SURETİ İLE KUR'AN'I ANLADIĞINI ZANNEDEN BAZI KİMSELERİN, BAZI KONULARDA MÜÇTEHİTLİĞE SOYUNMALARI, KENDİLERİNİ MAALESEF GÜLÜNÇ DURUMA DÜŞÜRMEKTE, BU DURUM İSE KUR'AN'I ÖNCELLEYEN İNSANLARA KARŞI OLAN MUHALEFET KONUSUNDA BAZI KİMSELERİN ELİNİ GÜÇLENDİRMEKTEDİR."

Arkadaşımız sanırım, Kur'an'ın doğru tercüme edilemeyeceğini, mealinden okuyarak gerektiği gibi anlaşılamayacağını söyleyerek, Kur'an'ın öğretisine asla uymayan sözler söylüyor ve bazı konuların anlaşılmasında, müçtehitlerin devreye girmesi gerektiğini savunuyor. Önce isterseniz İslam toplumunda müçtehit kime deniyor onu anlayalım. "KUR'AN AYETLERİNE VE HADİSLERE DAYANARAK, ONLARI YORUMLAYARAK YARGIYA VARAN DİN DÜŞÜNÜRÜ. Hemen soralım bu kardeşimize, İslam dininde ruhban sınıfımı var? Cevabını biliyorum yok diyecek, çünkü Allah apaçık olmadığını bildirmiş bizlere. İyide Allah'ın ayetlerini anlamamız, tebliğ alıp hayatımıza geçirmemiz için, müçtehitlere ihtiyacımız varsa, demek ki İslam dininde'de ruhban kişilere ihtiyaç var demektir. Ne yazı ki bu yanlış inancımız yüzünden ne Kur'an'ı doğru anladık nede İslam toplumları olarak Kur'an'ın çevresinde tek yumruk asla olamadık. BÖLÜNDÜK, PARÇALANDIK YETMEDİ BİR BİRİMİZE DÜŞMAN OLDUK.

DEMEK Kİ ARKADAŞIMIZ, BAŞÖRTÜSÜNÜN ALLAH EMRİ OLDUĞUNU AÇIKÇA KUR'AN'DAN GÖREMEMİŞ, MÜÇTEHİTLERDEN YARDIM ALMIŞ. Böyle bir bilginin Allah emri, Kur'an emri olduğunu nasıl söyleriz. Bu bilgi ancak, bunu söyleyen kişinin sözleridir, düşünceleridir. Arkadaşımızın anlatımında, çok dikkat çekici bir cümle var bakın ne diyor.  "BU DURUM İSE KUR'AN'I ÖNCELLEYEN, İNSANLARA KARŞI OLAN MUHALEFET KONUSUNDA, BAZI KİMSELERİN ELİNİ GÜÇLENDİRMEKTEDİR." Kur'an'ı öncelikli almayıp, hangi kaynaklara öncelik sağlamalıyız sizce? Hatırlatırım Allah, sizlerin güvenilecek VELİNİZ yalnız benim, sakın kendinize din adına  güvenilecek VELİLER edinmeyin diye uyarmıyor muydu? Haşa Allah'ın bizleri sorumlu tuttuğuna hükmettiği Kur'an'ı ALLAH'TAN BAŞKA KİM EN DOĞRU ANLATABİLİR? Makaleye bakmaya devam edelim.

"KUR'AN MEALİNİ/TERCÜMESİNİ OKUYARAK BAZI KONULARDA KUR'AN'DA ŞU YOKTUR, BU YOKTUR ŞEKLİNDE ÇIKARIMLAR YAPMAYA SOYUNAN KİMSELERDEKİ EN BÜYÜK EKSİKLİK, BU KİTABIN NÜZUL ORTAMINDAKİ SOSYOKÜLTÜREL ŞARTLARI DİKKATE ALMAYARAK, BU KİTAP SANKİ BUGÜN DAĞ BAŞINA İNDİRİLMİŞ GİBİ BİR OKUMA YÖNTEMİ TAKİP ETMELERİ, KİTAP İÇİNDEKİ BAZI KELİMELERİ, BAĞLI BULUNDUĞU CÜMLEDEN ÇEKİP ÇIKARTARAK TEK BAŞINA ANLAMLANDIRMAYA ÇALIŞMALARI, NÜZUL ORTAMINDA YAŞAYAN İNSANLARIN, O KELİMEYE NASIL ANLAM VERDİKLERİNİ HİÇE SAYMALARIDIR."

Bu düşüncenin özünde, şunun yattığı çok açık anlaşılıyor. KUR'AN TEK BAŞINA ANLAŞILAMAZ VE YETERLİ DEĞİLDİR. ÇÜNKÜ AYETLERİN NÜZUL SEBEBLERİ KUR'AN'DA YOK, ONUN İÇİN BİZLER KUR'AN'I ANLAMAK İSTİYORSAK, RESULÜN RİVAYET HADİSLERİNE MUHTACIZ. İşte bu düşünce günümüzde bizleri, Kur'an'dan uzaklaştırdı rivayetlere sarılmamızı sağladı. Allah Kur'an'da, ayetlerin nüzul sebebini açıklamıyorsa, elbette bunun nedeni, bizlerin ayetlerin hükümlerini, belirli bir döneme indirgemeyip, her çağa uygulamamız istendiği içindir. Haşa bunu bir eksiklik gibi görenleri, Kur'an'a saygıya davet ediyorum. Arkadaşımızın, Kur'an mealinin/tercümesinin okunmasına karşı takındığı tavır çok dikkat çekicidir. Kur'an'ın tercümesinden, o yoktur bu vardır demenin yanlışlığından bahsediyor. İyide kimden öğreneceğiz Allah'ın hükümlerini? Allah HÂŞÂ bizlere açık bir şekilde izah edemedi de, bahsettikleri MÜÇTEHİTLERMİ BUNU BAŞARDI. Bu nasıl bir düşünce tarzı, nasıl bir mantık. Değerli kardeşlerim, Kur'an EVRENSELDİR, lütfen bu gerçeği önce kabul edelim ve Kur'an'a O gözle bakalım. Kur'an elbette indirildiği toplumun dilinden, onların anlayacağı üslupta indirilmiştir ama hükümleri, kelimeleri özenle seçilmiş ve bir daha kitap ve Elçi gelmeyeceği için, tüm zamana hitap edilecek şekildedir. Lütfen unutmayalım, ALLAH SİZLERİ BU KİTAPTAN SORUMLU TUTUYORUM DİYOR. Açıkça anlaşılmayan, bir başkasının izahına muhtaç olduğumuz bir kitaptan, nasıl sorumlu oluruz. Bu gerçeğin lütfen farkında olalım.

Bu konumuza örnek olacak bir düşünceyi sizlere paylaşmak istiyorum. başörtüsü konusunda bir makalemi okuyan kardeşimiz, bakın bana nasıl cevap yazmış. "BAŞÖRTÜSÜ İLE İLGİLİ YAZINI OKUDUM VE ŞAŞIRDIM. SEN DÜNYANIN HİÇ BİR YERİNDE, BAŞI AÇIK NAMAZ KILAN KADIN GÖRDÜN MÜ, KURAN'DA NAMAZ KILARKEN BAŞINIZI ÖRTÜN DERDİ YÜCE ALLAH. DEMEK Kİ BU KONU DİN ALİMİ İNSANLARIN ORTAK KARARI İLE OLMUŞ VE BU GÜNE KADAR GELMİŞTİR, YENİ ADET ÇIKARANA UYAN BİR KİŞİ GÖRMEDİM BEN." Düşünceye ve konuyu anlamaya çalıştığı mantığa bakar mısınız lütfen.  Dünya üzerinde, kadınların başını örterek namaz kıldığı örneğinden yola çıkarak, KADININ BAŞINI ÖRTMESİNİN, DİNİN EMRİ OLDUĞU SONUCUNU ÇIKARTIYOR. Halbuki Allah Kur'an'da, bu konuyla bağlantı kuracağımız bir ayetinde ne diyordu. "ÇOĞUNLUĞA UYARSAN, SENİ DİNDEN SAPTIRIRLAR" Demek ki çoğunluk yada herkes bunu yapıyor, o halde bu doğrudur Allah emridir, asla diyemeyiz. Devamında ise başın örtülmesine ikinci  verdiği örnek, çok daha düşündürücü. Kur'an'da siz namaz kılarken başını kadın örtsün diye bir hüküm gördünüz mü diyor ve bunu batıl inancına kanıt olarak gösteriyor ki, Kur'an'da hiç bahsedilmeyen yüzlerce dine sokulan hükümler Allah'ın dini emri gibi kabul edilsin. Devamında, namaz kılarken kadının başını örtmesi gerektiğine karar verenlerin, DİN ALİMLERİNİN ORTAK KARARI OLDUĞUNU SÖYLÜYOR VE BU GÜNE KADARDA KADINLAR BAŞINI ÖRTEREK NAMAZ KILMIŞ VE BAIN ÖRTÜLMESİ BÖYLECE DİNİN EMRİ KABUL EDİLMİŞTİR DİYEREK KENDİNCE KANIT YARATIYOR VE BUNA DA  HİÇ ŞÜPHE DUYMADAN İNANABİLİYOR. İşte bizler Kur'an'ı bu yolla ve bu kanıtlarla yaşıyoruz. Tabi sonucunu da yaşayarak görüyoruz.

Kur'an'ı Allah, İslam'ı Arapların geleneklerine, kıyafetlerine ya da o günkü yaşam şekillerine göre indirmemiştir. Kur'an öyle kolaylaştırılmıştır ki, muhkem ayetleri dağ başında okuyan bir köylünün anlayabileceği şekilde indirmiştir. ONUN İÇİN YEMİN EDEREK, HİÇ KİMSEYE MUHTAÇ OLMAYASINIZ DİYE, KUR'AN'I KOLAYLAŞTIRDIK DİYOR. Allah'ın yeminine mi, yoksa beşerin rivayet sözlerine mi inanıyorsunuz, karar sizin. Nüzul ortamında o günkü toplumun anlayacağı şekilde indirilen kelimeleri, bizler kendi dünyamıza, çağımıza uyarlayarak anlamalıyız, Arap toplumunun yaşam şekline, geleneklerine göre değil.  ALLAH HACCI İLAN ET, GEREK YAYA GEREK DEVE SIRTLARINDA HACCA GİTSİNLER DİYE AYET İNDİRMİŞ. BU AYETİ BUGÜN BİZLER, HACCA YAYA YA DA DEVEYLE GİTMELİYİZ, DİYE Mİ ANLIYORUZ? Lütfen biraz aklımızı kullanalım, geleneklerimizi yanlış inançlarımızı aklamak adına kullanmayalım. KUR'AN ZAMAN ÖTESİ BİR NURDUR, ÖNCE BUNUN FARKINA VARALIM. Arkadaşımızın yazdığı makaleye bakmaya devam edelim.

"NEFSİNE AĞIR GELMESİNDEN AİLE, ÇEVRE, ÇALIŞTIĞI ORTAM GİBİ ETKENLERDEN ÖTÜRÜ, BAŞINI ÖRTMEK KONUSUNDA ZORLANAN BAZI KİMSELER İSE, KUR'AN'DA BAŞÖRTÜSÜNÜN OLMADIĞI, BAŞI ÖRTMENİN DEĞİL, GÖĞSÜ ÖRTMENİN EMREDİLDİĞİNİ ÖNE SÜREREK, BAŞÖRTÜSÜ KONUSUNDA YAPILAN BAZI ÖNYARGILI YORUMLARA, CAN SİMİDİ GİBİ YAKLAŞMAKTADIR. BU KONUDA DA NÜZUL ORTAMI DİKKATE ALINARAK YAPILACAK OLAN BİR ANLAMA ÇALIŞMASI, BİZLERİ DAHA DOĞRU SONUÇLARA GÖTÜRECEKTİR."

Bu düşünce ve zihniyetin Kur'an'ı anlamak istemediklerini, İslam toplumunun tamamını Araplaştırmaya, Arapların kültürünü de din gibi göstermeye çalıştıkları anlaşılıyor. Allah'ın emirleri, hiç kimseye ağır gelmez, önce bu gerçeği söylemek isterim. Ama Allah açıkça emretmiyor da, birilerinin düşünceleri Allah emri diye sunuluyorsa, böyle bir şeyi Allah emri diye söylemek, Allah'a iftira atmaktır. Bu sözleri hiçbir Müslüman kadın kabul etmez. Bu yazıyı yazan arkadaşımızda, Kur'an'da özellikle Nur suresi 31. ayette, kadının başını örtmelidir emrini zaten görememiş. Başörtüsü emrini bu ayette açıkça görmememiz, bu ayette kadının başının örtülme emrini vermediğini göstermez diyebiliyor.

Peki, bu kardeşlerimiz nereden anlıyorlar, kadının başının örtülme emrinin Allah emri olduğunu? NÜZUL ORTAMINDAKİ TOPLUMUN, YANİ ARAP TOPLUMUNUN, GİYİM ŞEKLİNDEN ANLADIĞINI AÇIKÇA SÖYLÜYOR VE DE ARAP TOPLUMUNUN GİYİM ŞEKLİNİ ALLAH, TÜM İMAN EDENLERE EMREDİYOR DİYEBİLİYORLAR. Hemen sormak isterim. Madem Nüzul ortamı sizler için Allah emri yerine geçiyor, neden erkelerde tıpkı Arap erkekleri gibi başlarını örtmüyorlar. Ya da Allah'ın erkekler içinde başını örtmelidir emri var Kur'an'da demiyorlar. Bizler ayetleri bu bilgiler ışığında mı anlamalıyız, yoksa Allah'ın tüm zamana, mekâna uyum gösterdiği ayetlerine mi bakmalıyız? Bu konuda yorumu sizlere bırakıyorum. Hatırlatırım Allah emin olmadığın bilginin ardına düşmeyin diye uyarmış ve biz ayetlerimizi apaçık indirdik ki anlayasınız demiştir.  Arkadaşımızın yazdığı, makaleye bakmaya devam edelim.

" KUR'AN'IN BÖYLE BİR ARKA PLAN DÂHİLİNDE, ZATEN BAŞLARINI ÖRTEN KADINLARA, BAŞINIZI ÖRTÜN ŞEKLİNDE BİR EMİR VERMESİ BEKLENEMEZ. KUR'AN'DA BAŞI ÖRTME EMRİ BULAMADIKLARINI İDDİA EDENLER, EĞER BU DURUMU DİKKATE ALMIŞ OLSALARDI, BÖYLE BİR EMRİN OLMASININ ZATEN GEREKMEDİĞİNİ ANLAYABİLİR, KADINLARIN BAŞLARINI ÖRTMELERİNİN, FITRATLARININ GEREĞİ OLDUĞUNU, BU KONUDAKİ AYETİN İSE, VAR OLAN VE BİLİNEN BAŞÖRTÜSÜ KONUSUNDA, BİR HATIRLATMA YAPMIŞ OLDUĞUNU DÜŞÜNEBİLİRLERDİ."

Başörtüsünün Allah emri olduğunu savundukları delillerin, Kur'an'dan ve mantıktan çok uzak olduğunu görüyoruz. O günkü toplumun geleneğini, tüm dünyaya Allah'ın, sizde Arap toplumlar gibi giyineceksiniz, şeklinde emir verdiğini söylemek, ne Kur'an'ın, ne de aklın bir ürünü olamaz. Bunlar ancak, Allah'ın vermediği bir hükmü, bunlarda Allah katındandır, deme çabalarından başka bir şey değildir. Kadının fıtratı gereği, başını örtmesi gerektiği bilgisi, nereden alınmıştır diye sormak gerekir. Allah asla ve asla böyle bir hüküm Kur'an'da vermemiştir. Böyle bir bilgi vermediği halde, bu Allah'ın fıtratı gereğidir dersek, Allah'a iftira atmış oluruz, hatırlatırım. İsterseniz insan ve canlıların bu konudaki fıtratına yani yaradılış özelliğine bakalım. Allah insan dahil tüm canlılara başındaki yada üzerindeki kılları zaten kendisini korumak yani örtü olsun diye indirmiştir. FITRATA ÖRNEK VERECEKSEK ANCAK BUNU VEREBİLİRİZ. Ne yazık ki bu bilgiler rivayetlerin oluşturduğu beşeri FIKIH inancının sözleridir. Tekrar ediyorum, KADININDA ERKEĞİNDE SAÇI, FITRATI YANİ YARADILIŞ GEREĞİ ZATEN ÖRTÜDÜR. Arkadaşımızın bu konuda yazdığı makalesine bakmaya devam edelim.

"ÖRTÜNMENİN FITRİ OLDUĞU, ÇIPLAKLIĞIN ARIZİ OLDUĞU İLK İNSANDAN BERİ BİLİNMEKTEDİR. KUR'AN'IN İNSANLARA ÇIPLAK GEZMEYİN, GİYİNİK GEZİN ŞEKLİNDE BİR EMİR VERMEMESİNİN SEBEBİ, İNSANLARIN ZATEN GİYİNİK GEZMELERİNDENDİR. KUR'AN'DA BAŞÖRTÜSÜ EMRİ OLMADIĞINI İLERİ SÜREN KADIN VEYA ERKEKLER, ACABA GİYİNİK GEZMELERİ GEREKTİĞİNE DAİR OLAN EMRİ KUR'AN'IN HANGİ AYETİNDEN ALMAKTADIRLAR?"

Allah'ın asla emretmediği başörtüsünü, Kur'an ayetlerine muhalif örnekler vererek, savunmaya devam ediyorlar. Allah örtünme emrini Kur'an'da çok net vermiştir ve bu konuda erkeği de, kadını da genel hatlarıyla uyarmıştır. Tabi atalarının inancının detaylarını Kur'an'da göremeyenler, Kur'an'ı detay sız ve yetersiz görmüşler, rivayetlerle bu eksiği tamamlayacaklarını zannediyorlar. Allah bizleri Kur'an'dan imtihan ettiğini, sorumlu tuttuğunu söylediğine göre, açıkça vermediği bir hükümden nasıl sorumlu tutar, bunu da mı akıl edemiyoruz? BU KARDEŞLERİMİZ KUR'AN'IN, BİZLERİN GİYECEĞİ KIYAFETİ TARİF ETMESİNİ BEKLİYORLAR, ELBETTE BUNU BULAMAZLAR. ALLAH GİYİNMEYİ KULLARINA, MEVSİME, GELENEKLERE BIRAKMIŞTIR, KESİN BİR SINIRLAMA ASLA YAPMAMIŞTIR AMA, ÇOK ÖZEL DURUMLARDA İKAZINI YAPMIŞTIR. BUDA KUR'AN'IN EVRENSELLİĞİNE BİR ÖRNEKTİR. Kur'an'da çıplak gezmeyin diye bir uyarının olmadığını söyleyebiliyorlar. Örtünme erkek ve kadın için gereklidir, Allah emridir. Bunun şeklini Allah bizlere bırakmış, ama uyarılarda bulunmuştur. Bir örnek.

Araf 26: EY ÂDEMOĞULLARI! SİZE AYIP YERLERİNİZİ ÖRTECEK GİYSİ, SÜSLENECEK ELBİSE YARATTIK. TAKVA ELBİSESİ... İŞTE O DAHA HAYIRLIDIR. BUNLAR ALLAH'IN AYETLERİNDENDİR. BELKİ DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALIRLAR (DİYE ONLARI İNDİRDİ). (Diyanet vakfı meali)

Allah birçok ayetinde de, erkek ya da kadın iffetimizi korumamızı, namuslu olmamız uyarısında bulunur. Ayete dikkat ederseniz, bizlerin Allah cinsel bölgelerimizi, karşımızdaki kişilerin dikkatini çekmeyecek, tahrik etmeyecek şekilde giyinmemizi özellikle istemiş, asla hiçbir kıyafeti tarif etmemiştir. Ama Takva giysisi yani Allah'tan korkup sakınma duygularının öneminden bahsetmiştir. Nahl 81. ayette de, bizleri soğuktan, sıcaktan koruyacak elbiseler verdiğinden bahseder. Allah'ın özellikle bir kıyafetten bahsetmemesi, Kur'an'ın tüm zamana ve çağa hitap ettiğinin apaçık kanıtıdır. Tabi bu gerçeklerin üstünü örtüp, başörtüsünün, Allah bahsetmediği halde Allah emridir denmesi, Kur'an'ın evrenselliğini gölgelemekte ve toplum tarafından, gerçeklerin anlaşılmamasına neden olmaktadır.

Ahzab suresi 59. ayette, tıpkı Nur suresi 31. ayette olduğu gibi, bir kelimeye Allah'ın vermediği bir anlam verilmekte, Ayetten Allah'ın bahsetmediği dolaylı bir hüküm çıkartılmaktadır. Allah dolaylı değil açık ve nice örnekler vererek hükümlerini MUHKEM indirdiğini, açıkladığını söyler bizlere. Bu ayette Allah, Mümin kadınların evin dışına çıkarken, evde daha serbest ve daha açık kıyafetinizle, dışarıya çıkmayın, çıkmak isterseniz (CİLBABLARINLA) dış giysilerinizi giyerek çıkın denmiştir. Dış giysi anlamına gelen cilbab kelimesine, Allah'ın asla bahsetmediği, detay vermediği, tarif etmediği bir anlam verilerek, bakın bu cilbab baştan aşağı örten çarşaftır, Allah bu ayette de başın örtülmesini de dolaylı emrediyor denmektedir. Ne yazık ki Allah'ın hüküm vermedikleri konular, geleneklerimizi aklamak adına, ALLAH'A NİSPET EDİLMEKTE, BEŞERİ İNANÇLARIMIZ KUR'AN AYETLERİNE ADASPTE EDİLMEYE ÇALIŞILMAKTADIR.

Allah'ın hükümlerini, Allah'ın yemin ederek kolaylaştırdığını söylediği ,Kur'an'ın apaçık ayetlerinden yararlanarak anlamak yerine rivayetlerin, müçtehit diye adlandırdığımız kişilerin sözleriyle anlamaya çalışırsak, asla doğru anlayamayız, lütfen bu gerçeğin artık farkına varalım.

Ben başörtüsü konusunu, rivayetlerin ve Arap kültürünün etkisinde kalmadan, asla geleneklerin ve beşeri FIKIH inancının ışığında değil, Kur'an'ın verdiği uyarılar ve bilgiler ışığında anlamaya ve anlatmaya çalıştım. Hatalarımı Rabbim affetsin. Yanlışlarım varsa, gerçekleri görmemi sağlasın inşallah.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

Yazımda bahsettiğim makalenin tamamını okumak isteyenlere.

https://mehmetselvi.wordpress.com/.../kuranda-basortusu-var-.../

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
40
Bu makalemde sizlerin düşünmenize vesile olmak istediğim konu, bazı kişilerin iddia ettiği gibi ALLAH'U EKBER demek şirk midir, konusu üzerine olacak. İsterseniz bu kelimenin önce ne anlama geldiğini anlayalım, daha sonrada bunu söylemenin şirk olup olmadığını, bunun ne anlamda söylendiğini birlikte düşünerek anlamaya çalışalım. Allah'u Ekber kelimesinin bire bir çevirisi, ALLAH EN BÜYÜKTÜR anlamına gelir. Bu kelimenin şirk olduğunu iddia eden kardeşlerimizin tezi, Allah'tan başka bir Allah yok ki, aralarında seçim yaparak karşılaştıralım, bizim Allah'ımız en büyük diyelim, şeklinde bir savunma yapmaktadırlar. Bu konuyu doğru anlayabilmemiz için, Kur'an'da şirk kelimesine genelde ne anlamda kullanılıyor ve Allah kimlere ne yaptığında, bana şirk koşuyorsunuz diyor, onu önce doğru anlamaya çalışalım. Kısaca söylemek gerekirse Şirk kelimesi Kur'an'da özellikle, Allah'ın tek ilah olduğuna inanan Kitap Ehline hitaben, başka bir Allah yaratıcı anlamında değil, Allah'ın yetkisini kullanan, ALLAH'IN DİNİNE ORTAK OLMAYA ÇALIŞAN VELİ, GAVS, ALLAH DOSTU DEDİKLERİ KİŞİLER İÇİN KULLANILDIĞINI, Kur'an'dan çok açık anlıyoruz.

Eğer düşünmeden ve araştırmadan bu konuya bakarsak, gerçekten doğru söylüyor olabilirler mi diye düşünebilirsiniz. Çünkü Allah'u Ekber söylemi Kur'an'da bu şekliyle geçmez. Peki, nasıl geçer? KEBİR ALLAH, bir başka deyişle, ALLAH'U KEBİR yani Allah büyüktür diye geçer. Bu ayetlerde ki amaç Allah'ın şanını yüceltmek, onu tesbih edip anmak ve ona saygımızı göstermektir asıl amaç. Elbette Allah'u Ekber yerine ALLAH'U KEBİR de diyebiliriz, hiçbir sakıncası yok. Çünkü Allah'u Ekber söylemi, insanların coşkulu duygularının ifadesidir.

Kur'an'da Müddesir suresi 3. Ayetinde, "SADECE RABBİNİ YÜCELT!" Diyerek, kendilerine Allah'ın yanında ilahlar edinip, onlarında kendilerine yardımcı, şefaatçi kabul edenler uyarılır ve övülecek, yardım istenecek, yalnız Allah'tır ondan başka hiç kimseden medet umulmaz inancını, bizlere aşılamaya çalışır Rabbimiz. Yine Hac suresi 37 ayetinde, "SİZİ DOĞRU YOLA ULAŞTIRDIĞI İÇİN, ALLAH'I YÜCELTESİNİZ DİYE O, BUNLARI (BU HAYVANLARI) BÖYLECE SİZİN HİZMETİNİZE VERDİ." Bu ayette de övülecek ve bizlere rızkımızı verenin yalnız Allah olduğu, onun yanında yardım istenecek, yüceltecek hiç kimsenin olamayacağı anlatılır. Enam suresi 19. Ayetinde de bu konuya açıklama getiriliyor ve bakın nasıl bir uyarı yapılıyor. "GERÇEKTEN SİZ Mİ ALLAH İLE BERABER, BAŞKA İLÂHLAR OLDUĞUNA ŞAHİTLİK EDİYORSUNUZ?" DE Kİ: "BEN ŞAHİTLİK ETMEM." DE Kİ: "O, ANCAK TEK BİR İLÂHTIR VE ŞÜPHESİZ BEN SİZİN ALLAH'A ŞİRK/ORTAK KOŞTUĞUNUZ ŞEYLERDEN UZAĞIM."

Burada bahsedilen İlahlardan kasıt, başka Allah'lar kast edilmiyor. Allah'ın yanına koydukları ve yardım istedikleri VELİLER, GAVSLAR, ALLAH DOSTU İLAN ETTİKLERİ ve benzerleri kast ediliyor, hatırlatmak isterim. Gönülden coşkuyla iman eden Müslümanlarda, yapılan bu yanlışlara karşılık, COŞKUYLA ALLAH'IN ŞANINI YÜCELTMEK İÇİN, SİZİN ALLAH'IN YANINA KOYDUĞUNUZ İLAHLAR, HİÇ BİR İŞE YARAMAZ, TEK BÜYÜK TEK YÜCE ALLAHTIR ANLAMINDA, ALLAH'U EKBER DİYORLAR. BU SÖZ ASLINDA MÜSLÜMANLARIN, İÇLERİNDE Kİ ALLAH SEVGİSİNİN, COŞKUYLA DIŞA VURUMUDUR. Burada karşılaştırma, ya da mukayese yok, Allah'ın yanına koydukları ve ilahlaştırdıkları insanlara karşı, bir tepki olarak söyleniyor Allah'u Ekber sözü.

PEKİ BİZLER, BU GERÇEĞİN BİLİNCİYLEMİ SÖYLÜYORUZ, İŞTE BURASI ÇOK ÖNEMLİ. ALLAH DİLLERİMİZİN SÖYLEDİKLERİNDEN DEĞİL, KALPLERİMİZDEN GEÇEN VE HAYATA GEÇİRDİKLERİMİZDEN BİZLERİ SORUMLU TUTAR. BUGÜN MÜSLÜMANLAR, ALLAH'U EKBER SÖZÜNÜ AĞIZLARINDAN HİÇ EKSİK ETMİYOR, BOLCA SÖYLÜYOR, ÇOKTA GÜZEL. AMA GERÇEKTEN BUNU HAYATLARINA GEÇİRİYORLAR MI? YANİ ALLAH'IN YANINA,  BAŞKA İLAHLAR KOYMADAN MI YAŞIYORLAR İSLAM'I? YOKSA KOYDUKLARININ, FARKINDA BİLE DEĞİLLERMİ? İŞTE BİZLERİN, ÜZERİNDE DÜŞÜNMEMİZ GEREKEN ASIL KONU BU. SÖYLEDİĞİMİZİ YAPAMIYOR, HAYATIMIZA GEÇREMİYORSAK, AMAÇSIZ BOŞ KONUŞUYORUZ DEMEKTİR. NE YAZIK Kİ BİZLER İNANCIMIZI YAŞARKEN, HER ŞEY LAFTA KALIYOR. ÇÜNKÜ KUR'AN İLE GEREKEN BAĞIMIZI KURAMIYORUZ, ALLAH'IN NURU KUR'AN'I, İSLAM'I YAŞAYABİLMEK ADINA, YETERLİ GÖRMÜYORUZ.

Maide suresi 50. Ayetinde, bakın Allah ne diyor "ALLAH'TAN DAHA İYİ KANUN KOYUCU OLABİLİR Mİ?" Dikkat ederseniz burada Allah, kendisiyle herhangi bir ilahı karşılaştırmıyor, karşılaştıranları uyarıyor, bu hatayı yapmayın diyor. Bunlar İlahlaştırılmış insanlar. Kendi aranızda dinde hüküm koyacak insanlar yaratmayın, bunu yapacak yalnız benim diyor Rabbimiz. Benzer bir ayeti daha hatırlayalım, Allah Mürselat 50. Ayetinde bakın ne diyor. "ALLAHIN SÖZÜNDEN/KUR'AN'DAN BAŞKA, HANGİ SÖZE İNANACAKLAR." Bu ayetinde de Allah karşılaştırma yapmıyor, tek ilahın kendisi olduğuna özellikle vurgu yapıyor ve edindiğiniz velilerin değil, benim sözlerime/hadislerime/ayetlerime bakın diyor. Bizlerde Allah'u Ekber dediğimizde, ALLAH'TAN BAŞKA İLAH YOKTUR, TEKTİR VURGUSUNU, GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE SÖYLÜYORUZ. ÖZELLİKLE ALLAH'IN YANINA BEŞERİ İLAHLARI KOYUP, ONLARDAN MEDET UMANLARA KARŞI SESİMİZİ YÜKSELTİYORUZ. İlah kelimesi, direk Allah anlamında değildir biliyorsunuz. Yardım istenecek, sığınılacak, güvenilecek, kulluk edilecek anlamındadır. Onun için Allah Bakara 163. Ayetinde ilah konusuna açıklama getiriyor ve bakın ne diyor. "İLAHINIZ TEK BİR İLAHTIR. O'NDAN BAŞKA İLAH YOKTUR. MERHAMETİN KAYNAĞIDIR, MERHAMETLİDİR." Hatırlatmak isterim tüm bu uyarılar, Allah'ın tek ilah olduğuna iman eden, Kitap Ehline yapılıyor. Ama bizler bunca açık uyarıya rağmen hala, kendimize sığınılacak şefaat, merhamet istenecek aramızdan VELİLER, GAVSLAR, ALLAH DOSTU İLAN ETTİĞİMİZ KİŞİLER edinerek, hatta onlara da kulluk ederek, Allah'ın yanında İLAHLAR EDİNDİĞİMİZİN, FARKINDA BİLE OLAMIYORUZ.  Ondan sonra, istediğimiz kadar Allah'u Ekber diyelim, hiçbir anlamı olmuyor. Allah'a karşı yaptığımız duaların, karşılığını göremiyoruz.

Bu ve benzeri ayetlerden de aslında şunu anlıyoruz. Bu uyarılar Kur'an'da özellikle Kitap Ehlinin yaptığı yanlışlara örnek verilip, sizlerde bu hataları sakın yapmayın diyor Rabbimiz. "SİZLER BENİM TEK İLAH OLDUĞUMU BİLDİĞİNİZ HALDE, BENİM YETKİLERİMİ EDİNDİĞİNİZ VELİ, GAVS, ÂLİM, ALLAH DOSTU İLAN ETTİĞİNİZ KİŞİLERE VEREREK, ONLARIDA BENİ SEVER GİBİ SEVİYOR VE YALNIZ BENDEN YARDIM DİLEMENİZ GEREKİRKEN, ONLARDAN DA YARDIM, ŞEFAAT BEKLİYORSUNUZ. BUNU SAKIN YAPMAYIN BANA ŞİRK, ORTAK KOŞMUŞ OLURSUNUZ" DİYOR RABBİMİZ.

Tüm bu açıklamalardan sonra, Allah'u Ekber konusunu tekrar düşünelim. Bu konuda basit bir örnek verelim. Benim yetiştirdiğim domates, senin yetiştirdiğin domatesten daha kaliteli daha güzel daha büyük der gibi mi söylüyoruz, Allah'u Ekber sözünü? Elbette hayır. ÇÜNKÜ KARŞILAŞTIRMA, AYNI CİNS AYNI DEĞERDE, AYNI ÖLÇÜDE OLAN ŞEYLER ARASINDA YAPILR. Örnek vermek gerekirse, Elmayla armudu karşılaştırıp, Elma armuttan daha güzeldir ya da daha faydalıdır diyemezsiniz. Zevke göre değişir, hepsinin farklı faydaları vardır. Yani karşılaştırma yapacağımız şeyin, her şeyden önce aynı cins ve aynı değerde olması gerekir. Gelelim konumuza. Bizler Allah'u Ekber derken bir karşılaştırma yaparak, BENİM ALLAH'IM EN BÜYÜK SENİN ALLAH'INDAN DEMİŞ OLMUYORUZ. Çünkü bir başka Allah yok ki karşılaştıralım. Bunu söyleyenler, bunun bilincinde ama bu söylem, sözde mi kalıyor? Hayatlarına geçirip geçirmedikleri önemli elbette.

Aslında makalemin başında, Allah Kur'an'da örneklerini verdiği ayetlerde belirttiği gibi, övülecek ve yüceltilecek yalnız Allah'tır ayetlerinin bir dışa vurumu olarak Müslümanlar, Allah'a karşı coşkun sevginin, duygunun gücüne güç katmak için, SIFAT TAMLAMASI YAPARAK, ALLAH'U EKBER DEMEYİ UYGUN BULMUŞLARDIR. Allah sevgisinin, coşkusunun bana göre de duygusal bir coşkuya dönüşmüş hali olduğunu söyleyebilirim.  Bizler Allah'u Ekber dediğimizde, şunu söylüyoruz aslında. ALLAH'IM SEN TEK BÜYÜKSÜN, SENDEN BAŞKA İLAH YOKTUR. SEN HER ŞEYDEN ÜSTÜNSÜN YÜCESİN. Bakın burada herhangi bir karşılaştırma, mukayese yok. Yalnız sıfat tamlaması ile Allah'ın gücünü vurgulamak adına söylendiğini görüyoruz. Belki bu kelimeler bile Allah'ın yüceliğini, gücünü anlatmaya yetmiyor.

Bu konuyu daha iyi anlayabilmemiz için, duygularımıza hitap eden bir başka örnek vermek istiyorum. Her ülke kendi bayrağına büyük bir sevgiyle, aşkla bağlıdır. Kendi bayrağını bir başka ülkenin bayrağı ile mukayese etmez. Çünkü karşılaştırma, mukayese daha önce örneğini verdiğim gibi aynı değerler, aynı kıstaslar üzerinden yapılır. AMA HERKES ÜLKESİNİN ÇOK ÖZEL GÜNLERİNDE, YARIŞMALARINDA, KENDİ BAYRAKLARINI ELLERİNE ALIR VE ÖYLE BİR DUYGUYLA SALLAR Kİ, ADETA EN BÜYÜK BAYRAK BİZİM BAYRAĞIMIZ DERCESİNE, SLOGANLAR ATARLAR. O BAYRAĞI, ÜLKESİNİ ÖVEN, YÜCELTEN SÖZLER SÖYLER. Hiç kimse çıkıp bizim bayrağımız sizin bayrağınızdan daha büyük, övgüye layık en güzel en büyük bayrak bizim bayrağımız demez. Çünkü burada atılan sloganlar, söylemler aşırı sevginin kendi bayraklarına karşı, duygunun dışa vurmuş tezahüratlarıdır.

Onun için bizlerin Allah'u Ekber dememiz, asla şirk olmadığı gibi, ALLAH SEVGİMİZİN, ALLAH AŞKIMIZIN, COŞKUN DUYGULARIMIZIN ÇOK GÜZEL KELİMELERE DÖKÜLMÜŞ HALİDİR. Bizler bu sözlerimizle, ALLAH'IN TEK BÜYÜK YÜCE GÜÇ OLDUĞUNU, ONUN YANINA HİÇ KİMSEYİ KOYAMAYACAĞIMIZI, ONUN YETKİSİNE SAHİP HİÇ KİMSENİN OLAMAYACAĞINI,  ÜSTÜNE BASA BASA, ANLAMINI GÜÇLENDİREREK SÖYLEMİŞ OLUYORUZ. Tabi bunu söylemekle bırakmayıp, hayata geçirmek önemli. Sanırım bu söylemimiz sözde kalıyor, işin özüne inemiyoruz. İslam toplumunun neden Allah'u Ekber dediğini, hatta namazlarda bu söylemi neden kullandığını, Kur'an merkezli düşünerek topluma açıklamak yerine, yine işin kolayını seçenler, bakın nasıl bir rivayet anlatmışlar topluma bu konuda.

"ALLAH'IN RASÛLÜ'NÜN MÜDDESSİR SÛRESİNİN 1-3 ÂYETLERİ GELDİKTEN SONRA HEMEN: "ALLAHÛ EKBER" ALLAH EN BÜYÜKTÜR DEDİĞİ, HZ. HATİCE ANNEMİZİN DE RASÛLÜLLAH EFENDİMİZE UYARAK "ALLAHÛ EKBER" DEDİĞİ VE ONA İLK DESTEĞİ VERDİĞİ RİVÂYET EDİLİR. "

Bizler gerçekleri Kur'an'dan aramak düşünmek yerine, işte böyle rivayetlerden delil yaratmanın kolayını bulmuşuz. Böyle olunca da imanımız güç kazanmamış, kalplerimize yerleşmemiş, hayata geçmemiş. Onun için Allah düşün, aklını kullan ey kulum diyor. Hâlbuki Allah inandığımız herhangi bir konuyu, mutlaka Kur'an'dan onayını alıp, düşünerek aklımızı kullanarak, nefsimizi duygularımızı önce tatmin edip, imanımızı güçlendirerek böyle yaşamamızı emretmiştir. İslam toplumuna, bu yol yöntem zor gelmiş olsa gerek ki, bunu çok fazla benimsememiş. BÖYLE OLUNCA, KUR'AN İLE GEREKEN BAĞINI KURAMAYAN MÜSLÜMANLARA, NE ANLATILIRSA DİNİN EMRİ ZANNETMİŞLER. SONUÇ ORTADA, ALLAH KUR'AN'DA NE EMREDİYORSA, NEREDEYSE TAM TERSİNİ, DİNİN EMRİ ZANNEDİYORUZ.

Dilerim Kur'an'ı anlayarak ve düşünerek okuyan, rivayet ve sanı bilgilere değil, ÖN YARGISIZ Allah'ın ipine sarılarak onun sınırlarını aşmadan, Allah'ın doğru yolunu arayan, halis kullarından oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/