25 Nisan , 2024, 15:35:16

Haberler:

www.herseyibilen.co Durma! Merak ettiğin her konuda her soruyu sen de sor!


Show posts

This section allows you to view all posts made by this member. Note that you can only see posts made in areas you currently have access to.

Topics - ✿گสЯเ_ќĮż✿

1
Öyküler / TAVUK TÜYLERİ
19 Aralık , 2011, 20:21:07
TAVUK TÜYLERİ

Kadının biri komşularından birisi hakkında bir dedikodu yaymıştı. Birkaç gün içinde söylenenleri tüm mahalle duydu. Dedikodunun sâhibi derinden yaralandı ve incindi.Dedikoducu kadın daha sonra söylediklerinden dolayı pişman oldu. Hatasını nasıl ta'mîr edebileceğini danışmak için bir âlime gitti.
"Pazara git" dedi âlim. "Bir tavuk al ve onu kestir. Eve dönerken tüylerini yol ve yol boyunca yere at."
Nasihatin garipliğine şaşırsa da, denileni yaptı kadın.
Ertesi gün âlim şu tavsiyede bulundu kadına:
"Şimdi git ve dün attığın o tüyleri topla bana getir"
Kadın yine i'tirâz etmeden denileni yapmaya gitti. Aynı yolu izleyerek tavuk tüylerini aradı. Ancak umutsuzluk ve korku içinde fark etti ki bütün tüyler rüzgârın etkisiyle uçup gitmiştir. Saatler süren arayışın sonunda elinde, bulabildiği üç beş tüyle dönebildi âlimin yanına."Görüyorsun" dedi yaşlı bilge. "Tüyleri yere atmak çok kolay ama geri toplamak imkânsız. Dedikodu da öyledir. Dedikodu yapmamız ne kadar kolaysa, dedikoduyla işlediğimiz hatayı telâfî etmek de o kadar zordur."



ALINTI...
2
Öyküler / ….gül Yaprağı….
19 Aralık , 2011, 20:17:11
Dergahın Kapısı Hikmeti Arayan Herkese Açıktı.
Hakikatin Peşine Düşen Herkes Kabul Ediliyordu.
Dergahta Geçerli Olan Incelik; Anlatmak
Istediklerini Konuşmadan Açıklayabilmekti.
Bir Gün Dergahın Kapısına Bir Yabancı Geldi.
Yabancı Kapıda öylece Durdu Ve Bekledi.
Burada Sessizce Ve Sezgiyle Buluşmaya Inanılıyordu,
O Yüzden Kapıda Herhangi Bir Tokmak,çan Veya
Zil Yoktu. Bir Süre Sonra Kapı Açıldı, Içerdeki
Mürid Kapıda Duran Yabancıya Baktı. Bir
Selamlaşmadan Sonra Sözsüz Konuşmaları
Başladı. Gelen Yabancı Dergaha Girmek, Fikir
Halkasına Dahil Olmak, Burada Kalmak
Istiyordu. Mürid Bir Süre Kayboldu, Sonra Elinde
Ağzına Kadar Suyla Dolu Bir Kapla Döndü
Ve Bu Kabı Yabancıya Uzattı.
Bu 'yeni Bir Arayıcı Kabul Edemeyecek Kadar Doluyuz'
Demekti. Yabancı Dergahın Bahçesine Döndü,
Aldığı Bir Gül Yaprağını Kabın Içindeki Suyun üstüne
Bıraktı. Gül Yaprağı Suyun üstünde Yüzüyordu
Ve Su Taşmamıştı. Içerideki Mürid Saygıyla Eğildi Ve
Kapıyı Açarak Yabancıyı Içeri Aldı.
Dergahta Suyu Taşırmayan Bir Gül Yaprağına
Her Zaman Yer Vardı...!

ALINTI...
3
Ne kusursuz insan ara, ne de insanda kusur


Günün birinde yolu bir dergâha düsen kendi halinde bir adam, dergâhta, bir Mevlevi ile bir Bektaşi''nin sohbet ettiklerini görünce yanlarına yaklaşır. Kendini tanıtır ve dergâhı merak ettiğini, nasıl zikir edildiğini izlemek için geldiğini söyler.


Erenler başlar adama çeşitli nasihatlerde bulunmaya, her biri kendi yolunu mümkün olan en tatlı dille anlatmaya çalışır.
Adam bir yandan onları dinlerken, bir yandan da gözleri onların giysilerine takılır.
Mevlevi'nin giydiği kıyafette kollar o kadar geniş ve uzundur ki hem içine üç kişinin birden kolu sığabilir, hem de uzun olduğu için yalnızca kolları değil, elleri de kapatmaktadır.
Bektaşi'nin kıyafetinde ise tam tersi bir durum vardır.
Elbisenin kolu daracıktır, neredeyse tene yapışmıştır; üstelik kısa olduğu için, eller ta bileklere kadar açıktır.
Bu duruma hayret eden adam, sebebini öğrenmek ister.


Büyük merakla, önce Mevlevi'ye sorar:
"Pirim, kıyafetinizin kolları neden o kadar geniş ve uzun; bunun özel bir sebebi var mı?"
Mevlevi hiç beklemediği bu soru karşısında oldukça şaşırır.
İki kolunu da biraz yukarıya kaldırır, sonra ellerini birleştirerek kollarını daire sekline getirir ve şöyle der:
"Evet, özel bir sebebi vardır. Çünkü biz insanların günahlarını, ayıplarını, kusurlarını örteriz. Başkaları görmesin diye üzerini kapatırız."


Yanıttan oldukça hoşnut olan adam ayni merakla bu kez Bektaşi''ye döner:
"Peki ya siz, pirim? Sizin kıyafetinizin kolları neden bu kadar dar ve kısa?
Siz insanların günahları ve ayıplarını örtmez misiniz?"
Bektaşi kendi kollarına bakar, birkaç saniyelik bir dalgınlıktan sonra gülümser ve adama bakarak şöyle der:
"Biz mi? Bizim geniş kıyafetlere ihtiyacımız yoktur.
Çünkü biz insanların günahlarını ve kusurlarını görmeyiz."



ÖZETLE:
Seveceksen öylece sev.
Ne kusursuz insan ara, ne de insanda kusur.
Birincisini zaten bulamazsın, ikincisinde ise, bulduğun her kusur, öğrendiğin her ayıp sahibini değil, seni çirkinleştirir. Her ikisi de seni mutsuz eder. Birincisini bulamadığın için, ikincisini ise bulduğun için mutsuz olursun...
4
Öyküler / Meleklerin Yıkadığı Genç ...
17 Aralık , 2011, 14:52:50
Meleklerin Yıkadığı Genç

Eshâb-ı kirâmdan Hanzala hazretlerinin henüz yeni evlendiği günün gecesiydi. Sevgili Peygamberimiz, eshâbını toplayarak islâma saldırmak ve yok etmek için bütün savaş hazırlıklarını tamamlayan Mekkeli müşriklere karşı harp yapılması kararını vermişlerdi. Harbe katılacak sahâbiler tek tek evinden çağırıldı. Harp haberini duyuran haberci, Hanzala nın evine uğradı. Bu karar ve resûlullah Efendimizin emri ona da ulaştı. Emri duyan Hanzala, boy abdesti alma fırsatını bulmadan Uhud a gitmek üzere hemen sahâbenin arkasından koşmaya başladı ve eshâbının arasına katıldı.

Harp sona erince Müslümanlar Medine ye dönmeye başladılar. Harbe iştirak edenlerin yakınları acaba bizden geriye dönen olacak mı heyecanı içerisinde yollara sıralanmışlardı. Bunların arasında henüz bir günlük evli olup, gece yarısı sevgili peygamberimizin emrine uyarak harbe giden ve şehitlik şerbeti içen hazreti Hanzala nın dul hanımı da vardı.Herkes büyük bir heyecanla harpten dönenlere yakınlarını soruyor, fakat hiç kimse kimseye cevap vermiyordu. Ancak sorulan soruları sevgili peygamberimiz (a.s) cevaplıyordu. En son olarak soru sorma sırası, şehit olan Hanzala nın hanımına gelmişti. Resûlullah Efendimize yaklaşarak:

- Ey! Allahın Resûlu! Hanzala nerede?

Sevgili peygamberimiz cevabında:

- Hanzala şehit oldu , buyurdu.

Bunun üzerine Hanzala nın hanımı:

- Yâ Resûlullah, şu anda söyleceğim bir aile sırrıdır. Sizler de biliyorsunuz ki, kocamla daha henüz ilk evlendiğimiz geceydi. Kocam Hanzala, sizin mübârek emrinize uyarak boy abdestini alamadan harbe katıldı. Bildiğiniz gibi şehit oldu. Bu sebeple, emir veriniz de kocamı bulsunlar ve yıkasınlar, dedi.

Bunun üzerine sevgili peygamberimiz hüzünlü bir şekilde:

- Sen Hanzala için hiç merak etme! Ben Hanzala yı rahmet suları ile melekler tarafından yıkanırken gördüm, buyurdu.


ALINTI...
5
Öyküler / MUTLU ADAMIN GÖMLEĞİ...
17 Aralık , 2011, 14:46:56
MUTLU ADAMIN GÖMLEĞİ

Bir hükümdar amansız bir hastalığa yakalanmıştı. Ülkenin bütün hekimleri saraya geldi, ama hastalığa hiçbir çare bulunamadı. Hükümdar, herkesin gözü önünde her gün biraz daha erimeye devam ediyordu. Umutsuzluk içinde çırpınırken son çare olarak bütün falcıların, büyücülerin bulunup saraya getirilmesini istedi. Falcılar, büyücüler geldiler hükümdara tek tek baktılar, bildikleri bütün numaraları yaptılar, ama hiçbiri herhangi bir iyileşme sağlayamadı.
Günün birinde sarayının kapısına bir yaşlı kadın geldi. Bu kadın hükümdarın derdini nasıl çözeceğini bildiğini söylüyordu! Yaşlı kadını hükümdarın yanına götürdüler. Kadın bildiği çareyi anlattı: "Adamlarınız ülkeyi dolaşacak, ülkenin en mutlu adamını bulacak, onun gömleğini alacak ve size getirecek. Siz de bu gömleği giyince iyileşeceksiniz."
Hükümdar emir verdi, adamları önce zenginlerin kapısını çalmaya başladılar. Ama hangi zenginle gidip konuştularsa onun hiç de tahmîn ettikleri gibi mutlu olmadığını gördüler. Aralarından bir iki kişi, en değerli gömleklerini verdi lâkin bunların da hiçbir bir faydası olmadı.
Ülkeyi karış karış dolaşan hükümdarın adamları, su istemek için eski bir kulübeye yaklaştıklarında içeriden bir ses duydular.
Bir adam kendi kendine konuşuyordu: "Ne kadar mutluyum, dünyada benden mutlusu yok elhamdülillâh, karnımı doyurdum, yarın çalışabilecek gücüm de var. Benden iyisi yok."
Hükümdarın adamları suyu falan unutup hemen içeri daldılar. Bu son derece yoksul kulübede bir adam yere oturmuş, kağıt üzerine serdiği peynir ekmeğin son kırıntılarını ağzına atarken bir yandan da Allah'a şükrediyordu.
Hükümdarın adamları "Nihâyet bulduk!" diye adama doğru hamle ettiler ve yanan tek bir mumun zayıf ışığında adamın gömleğinin olmadığını gördüler.


ALINTI...
6
Öyküler / Bakın ne hanımlar varmış ...
17 Aralık , 2011, 14:40:00
Belh'in meshur velisi Hatim-i Asam, (852 -H.237) hacca gidiyordu. Hanimina teklifte bulundu:

- Hanim, ne kadar nafaka birakayim sana, ben gelinceye kadar?

Tevekkul ve teslimiyet timsali hanimin cevabi ibretliydi:

-Ne kadar yasayacaksam o kadar!

- Hanim senin ne kadar yasayacagini ben ne bileyim?..

- Oyle ise dedi, benim nafakami ne kadar yasayacagimi bilene birak. O beni simdiye kadar hic nafakasiz birakmadi, simdiden sonra da birakmaz. Sen harcligini yaninda tut, gurbette sana lazim olabilir.

Hatim-i Asam yola ciktiktan sonra mahalle hanimlari ziyarete geldiler.

- Allah kavustursun beyiniz hacca gitti, dediler. Hemen arkasindan da mahalleli dille sormadan edemediler:

- Beyin sana ne kadar rizik birakti gelinceye kadar?..

- Benim beyim rizik veren degil rizik yiyendir. Rizik yiyen, rizik veremez. Ben rizkimi hep rizik verenden beklemisim simdiye kadar. O beni hic riziksiz birakmamis, yine de birakmayacagina inaniyorum.

Aradan cok gecmedi Hatim'in evinin kapisinda at kisnemeleri duyuldu. Disariya cikan hanim, bir atli kafilesiyle karsilasti. Hacilari ugurlamaktan donen Bagdat halifesi susamis, su icmek icin ugramis buraya.

Hanim hemen bir testi su ile bir bardak uzatti. Soguk suyu kana kana icen halife yanindaki vezirine emir verdi:

- İçtigimiz suyun bedelini bize yakisan sekilde ode!..

Toprak canagin icini altinla dolduran vezir, bardagi kapinin yanina birakirken soylendi:

- Allah'a emanet olun bacim, soguk suyunu ictik, hakkini helal et...

Kafile uzaklasirken Hatim'in hanimi bardagin icinde beyi hacdan donunceye kadar yetip de artacak miktarda para birakildigini gordu. Her zaman yaptigi gibi yine seccadesine yonelip sukur secdesine kapandi:

- Rabb'im dedi, cocukken anam babamin eliyle gonderiyordun rizkimi. Evlenince beyim Hatim'le gondermeye basladin rizkimi... Simdi ise beyim hacca gitti, bu defa da halifeyle gonderiyorsun rizkimi. Beni hayatim boyunca hic riziksiz birakmadin. Zaten ben de seni hep boyle bildim. Bu yuzden tevekkul ve teslimiyetim hic azalmadi, hep artti. Ancak cevremdekiler ayni degiller. Onlar tevekkulsuz ve teslimiyetsizler... Hemen hucuma geciyor, tevekkulsuzluk telkin ediyorlar bizlere... Sen tevekkul ve teslimiyet duygulari nasip eyle bu aile bireylerine de, asil rizki verenin sen oldugunu onlar da anlasinlar, senin kimseyi riziksiz birakmayacagini idrakte onlar da gaflete dusmesinler, huzurlu yasasinlar...

Gecmiste aile hayatina sabir ve tevekkul hâkimdi. Aile fertleri ne kadar imkana sahiplerse ona sukreder, sahip olmadiklarinin hasret ve hirsi icinde cirpinmaz, mahrumiyet duygusuna kapilmazlardi. Rabb'imizin takdir buyurdugu kismetimiz bu kadarmis, diyerek sukreder, huzur bulurlardi.Şimdilerde bunalım yaşayan,şuyumda olsa buyumda olsa diyerek mutsuzluğu üstüne bir hırka gibi giyinmiş bizler... Bakmalıyız ki... Gecmiste ne turlu bir tevekkul ve teslimiyet soz konusu olmus bazi hanimlarda... Rabb'imiz de boylesine tevekkul ve teslimiyet sahibi hanimlara nasil sebepler halk edip rizkini gondermis...


alıntıdır


rabbim hepimize öyle bir eş olmayı öyle teslim olmayı nasip etsin inş  :amin:
7
ARKADAŞIM DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN  :flowers: :flowers:
YENİ YAŞIN SANA SAĞLIK,HUZUR,MUTLULUK GETİRSİN  :amin: :amin:

:occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16::occasion16: :occasion16:
8
Sizin Seçtikleriniz / Mouse'un içinde ne var :)
12 Haziran , 2011, 19:26:21

:-ooo :-ooo :-ooo  :igrenc: :igrenc: :igrenc: :igrenc:
9
Sizin Seçtikleriniz / Haftanın Günleri ...
12 Haziran , 2011, 19:07:49
PAZARTESİ :
Çamaşır günü

Allahım, ne olur bütün bencilliğimi ve kibirliliğimi yıkamama yardım et ve ben hep sonsuz bir alçakgönüllülükle senin yolunda çalışayım.

SALI:
Ütü günü

Allahım, ne olur yıllardır üzerimde oluşan önyargı kırışıklıklarından kurtulayım ve böylece başkalarının güzelliklerini de görebileyim.

ÇARŞAMBA :
Tamir günü

Allahım, lütfen hatalı davranışlarımı tamir etmeme yardımcı ol ki ben başkaları için kötü örnek olmayayım.

PERŞEMBE :
Temizlik günü

Allahım, ne olur kalbimin gizli köşelerinde birikmiş olan bütün kusurlarımı silip temizlememe yardım et!

CUMA :
Mübarek gün

Allahım, işte gönül sarayımı senin için hazırladım. Lütfen onun tahtına kurul, bu günü ve hayatımın geriye kalan kısmını senin sevginle birlikte yaşayayım.

CUMARTESİ :
Alışveriş günü

Allahım bana akıllıca alışveriş etme gücü inayet et ki kendim ve sevgiye ihtiyacı olan herkes için ebedi mutluluk satın alabileyim.

PAZAR :
Yemek günü

Yüce Rabbim, ne olur bana yardım et ve ben kocaman bir çaydanlık kardeşlik sevgisi demleyerek yanında zerafet ekmeğiyle birlikte bol bol ikram edeyim.


ALINTIDIR...

ÇOK GÜZEL  :icon_thumright: :icon_thumright:
10
Sizin Seçtikleriniz / İki Şey
12 Haziran , 2011, 18:47:37
İki şey Kalitesiz İnsan ın özelliğidir :
1- Şikayetçilik
2- Dedikodu

İki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer :
1- Bakış açısını değiştirmek
2- Karşındakinin yerine kendini koyabilmek

İki şey yanlış yapmanı engeller :
1 - Şahıs ve olayları akıl ve kalp süzgecinden geçirmek
2- Hak yememek

İki şey kişiyi gözden düşürür :
1-... Demagoji (Laf kalabalığı)
2- Kendini ağıra satmak (övmek, vazgeçilmez göstermek)

İki şey insanı Nitelikli İnsan yapar :
1- İradeye Hakim Olmak
2- Uyumlu Olmak

İki şey Ekstra Değer katar :
1- Hitabet ve diksiyon eğitimi almak
2- Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek

İki şey geri bırakır :
1- Kararsızlık
2- Cesaretsizlik

İki şey kaşif yapar :
1- Nitelikli çevre
2- Biraz delilik

İki şey ömür boyu boşa kürek çekmemeni sağlar :
1- Baskın yeteneği bulmak
2- Sevdiğin işi yapmak

İki şey başarının sırrıdır :
1- Ustalardan ustalığı öğrenmek
2- Kendini güncellemek

İki şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır :
1- Niyetin saf olması
2- Ruhsal farkındalık

İki şey milyonlarca insandan ayırır :
1- Sorunun değil, çözümün parçası olmak
2- Hayata ve her şeye yeni (özgün, orijinal, farklı) bakış açısıylayaklaşabilmek

İki şey gelişmeyi engeller :
1- Aşırılık (mübağala, abartı, ifrat, tefrit)
2- Felakete odaklanmış olmak

İki şey çözüm getirir :
1- Tebessüm (gülümseme)
2- Sükut (susmak)

Şimdi; tebessümle susmak zamanıdır dostlar;
  :icon_thumright:
11
ŞAŞARIM...

Geçici evi donatıp, kalıcı evi ihmal edene şaşarım.
Dünyada yoksul hayatı yaşayıp, ahirette zenginler gibi hesaba çekilecek cimriye şaşarım.
Ölüm peşinde iken gaflete dalana şaşarım.
Sağlık ve sıhhatini görmeyip, başka şeylere imrenenlere şaşarım.
Daha dün bir damla su iken, yarın da leşe dönüşecek olan kimsenin; büyüklenmesine şaşarım.
Allah'ı tanıyıp da korku ve endişesi şiddetli olmayana şaşarım.
Ölenleri görüp durduğu halde ölümü unutana şaşarım.
Elinde af dilemek gibi bir imkanı varken, Allah'ın rahmetinden ümit kesene şaşarım.
Eceli elinde olmayan, hayallerin peşinde nasıl koşar şaşarım.
Yarattıklarını görüp dururken, Allah hakkında kuşku duyana şaşarım.
Başına gelen dert ve belaları önlemeye gücü yetmeyen, korktuğundan nasıl güvende olur şaşarım.
Kendi kendine zulm eden, başkasına nasıl adalet edecek şaşarım.
Kendini bilmeyen Rabbini nasıl bilir şaşarım...
(Hz. Ali)

12
1) Kul namaz kilmak isteyince, ona vesvese veririm. Henüz vakit var, mesgulsün, isini bitir, sonra kilarsin, derim
2) Namazini geciktiremezsem, insan seytanlarindan birini yollarim ve namazini geciktiririm
3) Onu da yapamazsam, o kula namazda musallat olurum. - Saga bak, sola bak, - derim, bakinca da yüzünü oksar, alnindan öperim. Sonra da ,,namazin bozuldu" diye vesvese verir namazdan cikaririm
4) Saga sola baktiramazsam, yalniz basina namaz kildiginda yanina giderim. Cabuk kilmasini emrederim. Horozun yem yedigi gibi cabukca kildiririm
5) Bunu da yaptiramazsam, cemaâtle namaz kilarken, basina bir gem takarimm ve basini imamdan önce secde ve rükûya götürürüm ve namazini bozarim.
6) Bunu da yaptiramazsam, namazda parmaklarini cikirdatmasini emrederim. Böylece beni tesbih eder
7) Miskinlere, zavallilara giderim, namazi birakmalarini emrederim. -Namaz size göre degil, siz rizkiniza bakin, isinizde calisin derim
8-)Hastalara giderim, hastaya zorluk yoktur, iyi olunca kilarsin derim. Hattâ, hastayi isyân ettirir, küfre bile sokarim


ALINTI...

:violent1: :violent1: :violent1:
13
Monitöre yaklaşın ve resme odaklanın.. hatta burnunuz monitöre değsin.. resmin içinde bir tane zürafa gizli.. görebilecek misiniz ???

14

Kelebekleri itmeyelim lütfen

Adam fısıldadı : "Allah'im konuş benimle."
Ve bir kuş cıvıldadı ağaçta. Ama adam duymadı.

Sonra adam bağırdı : " Allah'im konuş benimle ! "
Ve gökyüzünde bir şimşek çaktı. Ama adam dinlemedi onu.



Adam etrafına bakındı ve " Allah'im seni görmeme izin ver " dedi.
Ve bir yıldız parıldadı gökyüzünde. Ama adam farkına varmadı.

Ve adam bağırdı, "Allah'im bana bir mucize göster ! "
Ve bir bebek doğdu bir yerlerde. Ama adam bunu bilemedi.

Sonra adam çaresizlik içinde sızlandı, " Dokun bana Allah'im ve

burada olduğunu anlamamı sağla !" Bunun üzerine bir kelebek aşağı doğru süzüldü
Ve adama dokundu.

Ama adam kelebeği elinin tersiyle uzaklaş-
tırdı.... Ve yürüyüp gitti...


ALINTIDIR...

:icon_pale: :icon_pale: :icon_pale: :icon_pale: :icon_pale: :icon_pale: :icon_pale:
15
Din Bilgisi / Yatma seherde, uğrarsın derde ...
12 Haziran , 2011, 17:28:53
Hiç düşündünüz mü bir ilâhide geçen şu, "Yatma seherde, uğrarsın derde" mısrası ne demek istiyor ?
- Bu mısrada seherde uyuyanın derde uğrayacağı ifade ediliyor, bu nasıl derttir acaba? Maddî mi, mânevî mi?
Hemen ifade edeyim ki seherde uyumak her ikisine de şamil bir derttir. Maddî de, manevî de...
Zîra yirmi dört saatin en eşref saati, seher vaktidir. Seher vaktinde bütün canlılar uyanır, her birisi kendi dilince tevhit ve tesbihe başlar.
Varlıkların tevhid ve tesbihe başladığı bir zamanda insanların hâlâ gaflette bulunmaları, o canlılar kadar olsun Yaratanlarına şükür ve ibadet hissinden mahrum olmaları elbette büyük derttir. Hem maddî, hem de mânevî büyük dert..
Sabahın erken saatinde kalkan insan, zinde bir vücuda sahip olur. Temiz havayı kirlenmeden teneffüs eder. Güneşten önce rızık peşinde koşanların rızkında bereket olacağı ise, birçok eserlerde kaydedilmiştir.
Âl-i İmrân sûresinde Rabbimiz müminleri tarif ederken:
- Müminler seherde tövbe, istiğfar ederler... buyurmaktadır.
Demek ki, müminlerin seherlerde uyumaları, gaflette devam etmeleri müminlikleriyle bağdaşmıyor. Mutlaka güneşten önce uyanıp abdestlerini alacak, tövbe, istiğfar ederek sabah namazlarını kılacak, bundan sonra rızık peşinde koşacaklar.
Seher vaktinin bu kıymetlerindendir ki, namazların içinde sevabı en çok olanı, sabah namazıdır.
Hatta bir hadîste Efendimiz şöyle buyurmuştur:
- Fecir zamanında iki rekat namaz, dünya ve dünya içindekinden hayırlıdır!
Neden böyledir?
Çünkü dünya ve içindeki fânîdir. Ama seherde kılınan iki rekat namazın neticesi bâkidir. Bâkî olan küçük bir şey, fânî olan çok büyük şeylerden kıymetlidir. Sıcak yatak, derin uyku terk edildiği için sabah namazı ayrıca hususiyet arz eder.

Büyük velî Cüneyd-i Bağdadî'yi rüyada gören bir talebesi sormuş:
- Ya üstad, nasıl kurtuldun orada?
Hazret-i Cüneyd elini sallamış:
- Her şey gitti, her şey... Ancak seher vaktinde kıldığım iki rekat kurtardı beni...
Nitekim bir hak âşığı seheri şöyle dile getirmiş:
"Seher vaktinde uyanır cümle kuşlar.
Dili dilince tesbihe başlar.
Tevhid eder dağlar, taşlar.
Uyan vakt-i seher oldu!"
Mâneviyat büyükleri sabahın erken saatlerinde şeytanlarla meleklerin kapılarda bekleştiğini haber verirler.
Şeytanlar derler ki:
- Bu evde uyuyanlar bizim dostlarımızdırlar. Siz buradan uzaklaşın!
Meleklerde derler ki:
- Hayır, burada uyuyanlar bizim dostlarımızdırlar. Siz terk edin burayı!
Derken ezanlar okunur, güneşin çıkması yaklaşır, evde yatanlardan kimsede namaza kalkma, abdest alma alâmeti görülmezse, şeytanlar sevinirler:
- Gördünüz mü, buradakiler bizim dostumuzdurlar. Bakın seherde ne kalkan, ne de abdest alan var, derler. Şeytanlar sevinçle içeri dalar, melekler hüzünle dışarı çıkarlar.
Şayet güneşten önce kalkıp abdest alan olursa melekler şeytanları kovar, burada meleklerin dostu sâkin olduğunu ifade ile içeriye girerler...
Bir eve şeytan girerse "derdin" her türlüsü de girer. Melek girerse "devânın" her türlüsü girer.
Bu bakımdan seherde yatmak şeytanları dâvet mânâsı da taşıdığından dert olur. Şeytanlarla dostluğun arkasından hayır gelmeyeceği de artık herkesçe bilinir. İster seherde kalk melekleri dâvet et, ister yat şeytanlarla dost ol, evi onlarla doldur.


HER ZAMAN KALKAMIYORUM SABAH NAMAZINA  :'( :'(
16
Din Bilgisi / Örtülü Çıplaklar...
12 Haziran , 2011, 17:24:09
Örtülü Çıplaklar...

Ebû Hüreyre (r.a)'dan rivayetle Resulü Ekrem şöyle buyurmuştur:

— ümmetimden henüz görmediğim cehennemlik olan iki sınıf vardır. Bunlardan bir sınıfı kadınlardır ki, giyinik oldukları halde elbisleri örtülmesi gereken yerlerini örtecek derecede kalın sık ve geniş olmadığı için onlar çıplak gibidirler. Başları da deve hörgüçleri gibidir. Onlar iffet sınırının dışına çıkıcı ve çıkarıcılardır. Onlar cezalarını çekmeden cennete giremezler."

ALLAHIN EMRETTiGi öRTüNME şEKLi BUDUR

Diyanet işleri eski başkanlarından ömer Nasuhi Bilmen hocaefendi bu âyet-i kerimenin mealini şöyle yapmaktadır. "— Ey Peygamber, hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına de ki: üzerlerine feracelerini sıkı sıkı örtsünler. Bu onların tanınmamaları ve eza edilmemelerine en yakın -en muvafık bir sebepdir. Ve Allah çok mağfiret edendir, çok merhametli olandır."

Burada, ömer Nasuhi hoca metinde geçen "cilbab" kelimesini "ferace" olarak terceme etmiştir. Bilindiği gibi ferace çarşafın tam karşılığıdır.

Yine istanbul eski müftü vekillerinden, -umumen itibar gören bir meal sahibi- A. Fikri Yavuz hocaefendi de bu ayetin mealini şöyle yapmıştır:

"—Ey Peygamber, hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, (kendilerini baştan aşağı örten) elbiselerini giyinip örtünsünler, işte böyle giyinmeleri (iffetli) tanınıp da ahlaksızlar tarafından) eziyet edilmemelerine daha elverişlidir. Allah gafurdur, rahimdir."

Bu meale göre de "cilbab", kadının vücudunu baştan aşağı örten, onları kim oldukları tanınmayacak kadar kapatan elbiseler olarak tarif edilmiştir..Meşhur Celaleyn Tefsirinde ise "cilbab" kelimesi şöyle açıklanmıştır:

"Cilbab, kadının vücudunu kaplayan bir çeşit çarşaftır. Kadınlar bir ihtiyaçları için dışarıya çıktıklarında, onun (çarşafın) bir kısmını da yüzlerine çekerler. Böylece gözlerinden başka hiçbir uzuvları gözükmez."

Tefsir ve meâllerdeki: cilbab, mülâa, ferace, ve bürük malum çarşafın karşılığıdır. Peçe ve yaşmak ise yaklaşık manada yüzü örtmeye yarayan örtü anlamında kullanılır.
işte, müslümanları dinlerinden ayırmak isteyen sahte din adamları bu ayeti saptırarak örtünün farziyetini gizlemek istemişlerdir. Fakat ayet hakikati arayan bir kişi için hiç bir yorum kabul etmeyecek kadar açıktır. Kafirler istese de istemese de Allah emirlerini insanlara iletecek, dinini ebedi kılacaktır.

ALINTIDIR...
17

iste benim yurdum insaninin bitmek tükenmek bilmeyen B planlari  :ehi: :ehi: :ehi:
arabayıda kaçırmışlar herhalde marketten  :ehi:


18
FORUMDAN BİRİNİ SEÇ VE ONA UYGUN OLAN RESMİ YOLLA
HADİ BAŞLAYALIM...
:hello2: :hello2: :hello2: :hello2:

SİBELİME  :opucuk:

19






















ALINTI...

Siz hangi renk bir dost sunuz .. ?

20
ALINTI...

1) İnsanları kendim gibi zannediyorum hala!

2) İnsanları kendim gibi zannedip,kendim gibi ilgileniyorum hala!

3) Sevdiklerimi kendi yarattığım yalancı bir dünyada yalancı bir yere koyuyorum hala!

4) Sevdiklerim beni üzüyor hala!

5) Beni üzenleri çok seviyorum hala!

6) Beni en çok üzeni çok özlüyorum hala!

7) Aptalım hala!

8-) Kendimden memnunum hala!

9) Kalleş aşkıma gülümsüyorum hala!

10) Arkamdan iş çevirenlere ortak oluyorum hala!

11) Dostluklar yalanmış öğrenemedim hala!

12) Sevdiğimden sevdiğim için kaçıyorum hala!

13) Canım canımdan alınıyor ben sessizce izliyorum hala!

14) Yaşam formlarına rağmen ve inadına insanım hala!

15) Üzgünüm Annecim,Üzgünüm Babacım HAYATI ÖĞRENEMEDİM hala!



anladım ki bende öğrenememişim   :-\ :-\ :-\ :-\