Show posts

This section allows you to view all posts made by this member. Note that you can only see posts made in areas you currently have access to.

Topics - •·.·´¯`·.·• €ß®ULÏ •·.·´¯`·.·•

1
Din Bilgisi / EFENDİMİZİN DİNİ TAVSİYELERİ.....
24 Ağustos , 2009, 10:33:44
Peygamber Efendimizin (s.a.v.) her konuda olduğu gibi sağlığımızın korunması ve hastalıkların iyileştirilmesi hususundaki tavsiye ve tatbikatları bizim için ders ve örneklerle doludur. Bunlardan bazıları ve günümüzdeki uygulamaları; Hz Ali şöyle anlatır:
"Peygamber Efendimiz ile birlikte ziyaret için, sırtında şişlik (yumru veya çıban) bulunan bir hastanın yanına girdik. Yanındakiler:
- Ya Resulullah! Bu şişliğin içinde irin, iltihap toplanmıştır, dediler. Bunun üzerine Peygamber Aleyhisselam: "Olgunlaşmış olan bu şişliği yarınız!" buyurdu.
Burada apsenin drene edilmesi, yani akıtılması hadisesi günümüzde de tatbik edilmektedir. Yine sağlığı korumada ve hasta olan kişinin iyileşmesinde istirahat etmenin önemi büyüktür. Bir hadis-i şerif'te, "Zaman zaman gönüllerinizi dinlendiriniz!" (C. Sağir: 2/21, F. Kadir: 4/40) buyrulmaktadır.
Moral yüksek olmalı
Yine bugün tıbbın çok iyi bildiği bir gerçek, hastaların moral yüksekliği ile hastalığın yenilmesi veya geriletilmesi durumudur. Peygamberimiz hem hasta ziyaretini hem de onlara moral verilmesi tavsiyesini şöyle yapmıştır: "Ziyaret için bir hastanın yanına vardığınızda, onun bu hastalıktan kurtulabileceği ve daha nice yıllar yaşayacağı ümidini veriniz! Çünkü sizin böyle konuşmanız, Allah'ın kaza ve kaderinden hiçbir şeyi değiştirmez, fakat bu sözler hastanın gönlünü ferahlatır, moralini yükseltir".
Karantina tavsiyesi
Efendimiz şu tavsiyesi ile modern karantina tatbikatının öncülüğünü yapmıştır:
Bir yerde taun (veba) hastalığı olduğunu duyduğunuz zaman, oraya gitmeyiniz! Eğer bir yerde taun hastalığı meydana gelmiş ve siz de orada iseniz, hastalıktan kaçmak maksadıyla oradan çıkmayınız!"
Kırıklar
Kırıklara sargı yapılması ve yara yerine su değdirilmeyerek meshedilmesi yine O'nun tavsiyelerindendir.
Efendimizin bal tavsiyesi
Peygamber Efendimize bir adam gelerek: - Kardeşimin karnı ağrıyor, bir rivayete göre de: - Kardeşim ishal oldu, der. Bunun üzerine Peygamber efendimiz de: - "Bal şerbeti içir" buyurmuştur.
Adam ikinci ve üçüncü defa gelip hastalığın geçmediğini söyleyince Peygamber efendimiz yine: - "Bal şerbeti içiriniz" demişti. Tekrar gelerek: -"İçirdim fakat ishali ve ağrısı geçmedi" deyince Peygamber (s.a.v.) : - "Allah sözünde doğrudur fakat kardeşinin karnı yalancıdır" buyurdu. Peygamber Efendimiz'in: "Allah sözünde doğrudur" buyurması, Cenab-ı Hakkın şu ayetine işarettir: "Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar. Onda insanlar için bir şifa vardır". (Nahl : 16/69)
Hadisin şerhi
Bahsedilen olayda adamın karın ağrısı fazla yemekten doğan hazımsızlıktandır. Peygamber efendimiz, mide ve bağırsakların kıyı ve köşelerinde birikmiş olan fazlalıkları dışarıya atması için bal içmesini emretmiştir, zira bal mideyi temizler ve fazlalıkları dışarı atar. Mideye, yapışkanlıklarından ve kayganlıklarından dolayı besinlerin yerleşmelerini önleyen yapışkan ve kaygan maddeler sıvanmıştı, midenin cidarlarında liflerin uçlarının oluşturduğu saçaklar vardır, bu saçaklara yapışkan ve kaygan maddeler takılıp kaldıklarında, mideyi ve içindeki besin maddelerini bozar. Bu durumda mideyi tedavi etmek, mideyi bu maddelerden temizlemekle mümkündür.
Hastalık inat etmişti
Peygamber Efendimizin bal içmesini tekrar istemesinde açıkça tıbbi yönden bir anlam vardır. Burada anlatılmak istenen şey, ilacın miktar ve dozunun, hastalığa uygun olması gerektiğidir. Eğer ilaç az gelirse hastalığı tamamen gideremez. Eğer fazla gelirse vücudun direncini zayıflatarak başka bir hastalığa yol açar. Peygamber Efendimiz, bal içmesini emrettiğinde adam hastalığın direncine kafi gelecek derecede içirmemişti. Bu nedenle de hastalık iyi olmamıştı. Peygamber Efendimize hastanın iyi olmadığını haber verdiğinde içilen miktarın yeterli olmadığını anladı, hastalığın inat ettiği kendisine iletildiğinde o da tekrarda ısrar etti, böylece içilen ilaç miktarının hastalığın direncine denk olmasını sağladı. Hastalığın gerektirdiği kadar içilince Allah'ın izniyle hastalık iyi oldu. İlaçların miktar ve dozlarını, hastalığın ve hastanın gücüne göre ayarlamak, tıb kurallarının en büyüklerindendir.
Peygamberimizin: "Allah doğrudur, kardeşinin karnı yalancıdır" sözünde bal şerbetinin faydasının gerçek olduğuna işaret vardır. Hastalığın geçmemesi, doğrudan doğruya ilacın kusuru değildir. Ancak içindeki bozuk maddelerin çokluğu nedeniyle midenin ilacı kabul etmemesi de buna neden olmuştur. Buna bağlı olarak Peygamber efendimiz de ilacın tekrar tekrar kullanılmasında ısrar etmiştir.
Balın bir çok faydası vardır
- Bağırsaklardaki, damarlardaki ve diğer organlardaki pislikleri temizler.
- Yemesi ve haricen sürülmesi, vücut salgılarını düzenler. İhtiyarlara ve balgamlılara faydalıdır.
- Soğuk algınlığını önler. Besleyici, tabiatı yumuşatıcı, içine atılan maddelerin özelliğini koruyucudur.
- Hoşa gitmeyen ilaçların özelliklerini değiştirerek hoşa gider hale getirir.
- Göğsü ve ciğerleri temizler, idrarı artırır, balgamın doğurduğu öksürüğe iyi gelir.
- Gül yağıyla birlikte sıcak sıcak içildiği zaman, uyku sersemliğini giderir.
- Eğer suyla karıştırılmış olarak yalnız başına içilirse, mantar zehirlenmesine karşı faydalı olur.
- İçine taze et konulduğunda, etin tazeliğini üç ay süreyle korur. Aynı şekilde içine Acur, Hıyar, Kabak ve Patlıcan atıldığında bu sebzelerin tazeliğini koruduğu gibi, bir çok meyvenin tazeliğini de altı ay süreyle korumaktadır.
- Ölünün cesedini de bir süre bozulmadan muhafaza eder. (Mumya malzemelerindendir.) Bu özelliklerinden dolayı bala "Güvenilir Koruyucu" adı verilir.
- Bitlenmiş bir insanın bedenine ve saçına sürüldüğü zaman bit yumurtalarını öldürür. Saçları uzatır, güzelleştirir ve yumuşatır.
- Eğer bal gözlere sürme gibi sürülürse gözlerin kararmasını giderir.
- Eğer bal ile diş fırçalanırsa dişleri beyazlatır, pasını giderir, dişlerin ve diş minesinin sağlığını korur, damarların ağızlarını açar ve (kadınların) adet kanını getirir.
- Sabahleyin aç karnına balın yalanması, balgamı giderir, midenin iç yüzündeki saçakları oluşturan lifleri yıkar, midedeki artıkları dışarı atar, sıcaklığını normal derecede tutar, tıkanıklıklarını açar. Bu faaliyetleri ciğer, böbrekler ve mesanede de aynen yapar.
- Bal ciğerdeki tıkanmalara ve dalaktaki hastalıklara tüm tatlıların içinde en az dokunanıdır. Bütün bunlarla beraber, kötülüğünden emin olunan, zararı az olan, safralılara rastlanırsa zararlı olan bir besin maddesidir.
-Safralılara olan zararı, sirke ve benzeri maddelerle giderildiği takdirde onlar için son derece faydalı bir hale gelir. Bal, besinlerle birlikte besindir, ilaçlarla birlikte ilaçtır, meşrubatla birlikte meşrubattır. Tatlılarla birlikte tatlıdır, kaymakla birlikte kaymaktır, rahatlatıcı besinlerle birlikte alındığında bir rahatlatıcıdır. Eski alimler sadece bal'a güvenir, tedavide ondan yararlanırlardı. Eski alimlerin eserlerinde şekerin adı geçmez ve onu bilmezler, zira şeker, zamanımızın bir olayı, yakında ortaya çıkan bir besin maddesidir.
-Peygamber Efendimiz balı aç karnına suyla birlikte içerlerdi, bunu yapmalarında koruyucu hekimlik açısından ancak zeki ve erdemli bir insanın anlayabileceği açık bir sır vardır.


2
Bilmece / Bulmaca / Sizin Dünyanız Ne Renk ??
13 Ağustos , 2009, 19:30:31
Sizin Dünyaniz ne renk? okuyun ve renginizi bulun


Kırmızı: Hareketi ve hızı simgeler. Kırmızı sevenler, duyguları yoğun yaşayan kişilerdir. Ne var ki, aşırı kırmızı sevgisi, kişide aynı zamanda despotik bir yan ve sinirli bir kişilik göstergesi de olabilmektedir...

Siyah: Varolma ve gençlik başkaldırısının tipik rengidir. Korku ve umutsuzluğun yanı sıra ölümü de çağrıştıran siyah, seromoni ve tören giysisi rengi olduğu gibi cazibenin de rengi haline dönüşebiliyor...

Mavi: Genellikle yıldızları, geceyi, insan sıcaklığını, kalıcı ve derin duyguları, düşünceyi ve dinlenmeyi simgeler. Maviyi sevenler genellikle romantik ve duygusal bir kişiliğe sahiptirler...

Yeşil: Dikkatin ve konsantrasyonun rengidir. Bu rengi sevenler, sağlam bir iradeye ve başkalarını kontrol etme yeteneğine sahiptirler...

Gri: Ağırbaşlılığın, sadakatin ve sessizliğin simgesidir. Bu rengi tercih eden insanlar, genellikle işlerine gereğinden fazla önem veren, ciddi ama asla hırslı olmayanlardır. İkili ilişkilerde de gözleri yukarda değildir...

Sarı: Güneyin rengi; aynı zamanda umudun, ilginin, iyimserliğin ve evrensel aşkın rengidir. Sarıyı sevenler genellikle herkesle konuşan, geniş bir kültür hazinesine sahip sosyal tiplerdir...

Pembe: Kadınlara huzur veren bir renktir. Kimileri açık, kimileri daha sivri tonların düşkünüdürler. Oysa erkeklerin çoğu pembeyi ´iğrenç, sıradan´ bir renk olarak değerlendirir...

Mor: ´Erotizmin sonu´ anlamını taşıyan renktir. Mesleki açıdan da, ikili ilişkiler açısından da seçilecek en yanlış renktir. Çok az görüldüğünden tek olma ve iktidar olmayı simgeler...

Kahverengi: Bu rengi sevenlerin tipik özelliği, her şeyin mükemmel olmasını istemeleridir...
3
SONUCU BÜGÜN ALDIM
ANADOLU ÜNVRS.   EDB ÖĞRETMENLİĞİNİ KAZANDIM ÇOK MUTLUYUM YAA  :occasion5: :hieyt: :hello2: :occasion14:
İNŞ BİTİRİİM 4 YILDA :amin:
4
Sizin Seçtikleriniz / MSN Mİ FACEBOOK MU ??
08 Ağustos , 2009, 14:44:18
KIZLAR MSN CİMİSİNİZ YOKSA FACE BOK HASTASIMISINIZ
BEN İKİSİNDEN DE VAZGEÇEMEYENLERDENİM
DÜŞÜNCELERİNİZ NELER ????
:dontknow:
5
kızlar 1 haftadır 8-4 tansiyonla geziyorum leyla gibiyim
şimdi yine ölçtüm 10-5 çıktı başım acayip dönüyor
dr çıkçam galiba artık
benim gibi olan varmı akıl verin bana yaa :dontknow:
6
[Yüzmek zayıflatıyorsa balinalar neyi yanlış yapıyorlar?

- Mısır yağı mısırdan, ayçiçek yağı ayçiçeğinden elde ediliyorsa; füneş yağı nereden elde edilmektedir?

- Süper yapıştırıcı herşeyi yapıştırdığı halde niçin içinde bulunduğu tüpün iç cidarlarını yapıştırmamaktadır?

- Niçin yanlış çevrilen telefon numarası hiçbir zaman meşgul çalmaz?

- Niçin falcıya gitmeden evvel randevu almak gereklidir?

- Eğer bugün hava sıcaklığı 0 derece ise ve yarın iki kat daha soğuk olacaksa, yarın hava kaç derece olacaktır?

- Niçin "tek heceli" kelimesi diyebilmek için dört hece kullanmaktayız?

- Neden insanlar gökyüzünde 400 Milyon yıldız var denildiğinde inandıkları halde, yeni boyalı yazan yüzeyi elleriyle yoklarlar?

- Niçin limonlu gazozların içerisinde bir sürü suni tatlandırıcı varken bulaşık deterjanında gerçek limon suyu kullanılmaktadır?

- Evli insanlar gerçekten daha mı uzun yaşamaktadırlar yoksa öyle mi hissetmektedirler?

- Işık 300.000 km/sn hızla yayıldığına göre karanlık hangi hızla çökmektedir?

- Işık hızında giden bir arabada oturduğumuzu varsayarsak, farları yakınca ne olur?


- Bir şizofren intihar etmekle tehdit ediyorsa, rehin alma suçundan yargılanabilir mi? Ahmet Necdet Sezer bu işe ne der?

- Niçin fare kokulu kedi maması yok?

- Kadınlar niçin tuvalete yanlız gidemezler?

- Teflona hiçbir şey yapışmadığı halde teflon tavaya nasıl yapışmıştır?

- 24 saat açık benzin istasyonlarının kapılarında neden kilit vardır?

- Kör bir eskimonun kızak köpeği kör müdür?

- Niçin uçaklarda paraşüt yerine can yeleği vardır?

- Kar küreyicisinin şöförü sabah işine neyle gelmektedir?

- Bir çok tüketim maddesinde "Buradan açınız" yazmaktadır, eğer "Başka bir yerden açınız" yazsaydı ne yapmamız gerekirdi?

- Eğer uçağın karakutusu kaza anında parçalanmıyorsa neden bütün uçak bu kutunun üretildiği maddeden yapılmamaktadır
7
Fıkralar / tansu çiller :)))
18 Temmuz , 2009, 02:13:42
Erzurum da yöresel kelimeler vardır.Mesela
"tırlık" kekeme,
"gıdık" çenealtı,
"bıdık" da kadın cinsel organı demektir.
Seçim döneminde miting konuşması yapan Tansu Çillere
kalabalığın
içinden bir vatandaş
-"Senin bıdığını yirim gız." diye bağırır.
Bunu duyan Tansu hanım yanındaki vali yardımcısına dönüp
sorar
"bıdık" ne demek diye.
Vali yardımcısı gerçeği
söyleyemediğinden ve birazdan
olacaklardan
habersiz "ciğer" der,
Ciğerini yerim demek istedi.


Mikrofona dönen Tansu Hanım coşku ile bağırır.


-"BACINIZIN BIDIĞI SİZE FEDA OLSUN."

:ehi: :ehi:
8
Kendine İyi Bak Diyenlere
Kendine iyi bak.
- nereme bakiyim, üstümde başımda bi şey göremedim ben...
ya da

- kendine iyi bak.
- sagol aslanım, görüşürüz. sen de benim kendime baktığımdan daha iyi bak.

- kendine iyi bak.
- olur, soylerim.

- kendine iyi bak.
- evde ayna yok.

- kendine iyi bak.
- dusuk ihtimal ama bakarim.

-kendine iyi bak
-bakarım koçum senin gözün kalmasın yeter.

- kendine iyi bak.
- kendin kim?

- kendine iyi bak
- bakmak önemli değil önemli olan görmektir, dışarıda yaşadığın her tecrübe aslında kendini keşfetmen için hede hödö
- ulan marjinal olacam diye maymuna döndün iyi niyetle bir şey söyledim sağol dersin geçersin sözlüğe girdin diye maymun mu olman gerekiyor?
- pardon abi

-kendine iyi bak
-anan baksin

- kendine iyi bak..
- sana ne? elalemin derdi seni mi gerdi?

- kendine iyi bak.
- bakarsam bağ bakmazsam dağ mı olacak?

-kendine iyi bak
-sen kendine bak be!

-kendine iyi bak.
-ben su icmem!

-kendine iyi bak.
-hangi açıdan ?

-kendine iyi bak
-görebilseydim bakardım

-kendine iyi bak
-ben baktım yanlış bişey göremedim. ne vardı?

- kendine iyi bak
- .......
- kendine iyi bak biladerim
- .......
- şşş sana söylüyorum cevap versene lan
- .......
- tamam bakıma gidiyorum

-kendine iyi bak
baak baak baak!giderayak emir de verirmiş!....

:ehi: :toothy10:
9
Türk Kadının Görevleri

Birinci vazifen bulaşık, çamaşır ve kocana
sahip çıkmaktır.Mevcudiyetinin yegane temeli
budur.Kocan en kıymetli hazinendir. Seni bu
hazineden mahrum etmek isteyecek kaynanan ve
görümcelerin olabilir. Birgün evliliğini
kurtarmak mecburiyetine düşersen vazifeye
atılmak için bulaşık ve çamaşırı düşünmeyeceksin.
Bu durum elektriğin ve suyun kesildiği anda
ortaya çıkabilir.Evliliğine tecavüz etmek isteyen
kaynanan görümcelerin ve hayatta emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Hayatta
kılıbık kocan zor bir ihtimalde olsa da başka bir bayana göz dikmiş olabilir. Aileniz fakru zaruret
içinde
harap ve bitap düşmüş olabilir. Ey asil Türk kadını işte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen
yuvanı kurtarmaktır. Anasının kuzusu olan kocanı adam etmek senin elindedir. İhtiyaç duyduğun
merdane dolabın sol üst köşesinde saklıdır   


:ehi: :ehi: :ehi:     :icon_thumright: :icon_thumright: :icon_thumright:
10
Fıkralar / ***kaynana - gelin***
15 Temmuz , 2009, 18:11:02
kaynana karşı karşıya oturmuşlar.
Kaynana ;
- Gelin sen daha yenisin. Birbirimizin huyunu
suyunu oturup konuşarak anlayalım demiş.
Gelin de ;
-Tabi Anne konuşalım demiş..
Kaynana başlamış anlatmaya..
-Aman kızım benim 3 halim vardır, dikkat et.
-Sağıma gül Takmışsam; Neşeli olurum. Her yola gelirim.
-Kulağımın arkasına gül takmışsam Havamda olmam. Çok ısrarcı Olma.- Eğer ki yakama ya da kulağıma gül takmamışsam sakin ha,Etrafımda Dolaşma çok sinirli Olurum.
Gelin, kaynana lafını bitirince girmiş lafa;
-Amaaaan Anneee.....
Benim öyle 3-5 halim falan yoktur.
Bacak Bacak Üstüne atarım,
Sigaramı yakarım.
Sen gülünü KIÇINA DA taksan
Ben keyfime Bakarım ......   
:ehi: :ehi: :ehi:
:toothy10: :toothy10: :toothy10:                          tuttum bu gelini                           :icon_thumright: :icon_thumright::
11


RECEP AYI
Recep ayinda 1gun oruc tutan kimseye 1 yil oruc tutmus sevabi verilir. 7 gun oruc tutan kimseye 7 cehennemin kapisi kapatilir. 8 gun oruc tutan kimseye 8 cennetin kapisi acilir. 10 gun oruc tutan kimseye ise; gonlunun muradi neyse verilir. 15 gun tutan kimseye ise; Allah gokte bir melek yaratir. O da kisiyi gunahlarin af edildi diyerek mujdeler.(Oructa ) ziyade edene ziyade olunur.
Hadis-i Serif

Recepin 1.gunu 3 yillik, 2. gununde 2 yillik, 3. gununde oruc tutmak 1 yillik islenen kucuk gunahlara kefaret olur.
Hadis-i Serif

Recep ayinda sevapli ameller kat kat sevaplandirilir. Gunahlar da kat kat cezalandirilir.
Hadis-i Serif

Kim takva uzere Recep ayinda bir gun oruc tutarsa, o oruc dile gelir ve Ya rabbi bu kulunu afv-i magfiret eyle diye niyazda bulunur.
Hadis-i Serif
________________________________________
Kaynak: Ramuz El -Ehadis (Hadisler Deryasi)

Regaip Kandili

1000 tane ihlas suresini okumanin fazileti Allahtan canini satin almaktir. Yani cehennemden azad olmaktir.
Hadis-i Serif

(Bilhassa Regaib gecesinin ihyasi icin bu tesbihati, Merhum Mahmud Esad Cosan Efendi hazretleri tavsiye buyurdular.)

Recepin ilk Persembe gunu oruclu gecirildikten sonra Cuma gecesinde, aksamla yatsi vakti arasinda ve gecenin ilk ucte birinde, iki rekatta bir selam verilmek suretiyle 12 rekat nafile namaz kilinir.
Her rekatta bir Fatiha ve 3 kere Kadir ve 12 kere de Ihlas suresi okunur.
Namaz sonunda yetmis kere Allahumme salli ala Muhammedininnebiyyil-ummiyyi ve ala alihi ve sellim diye salavat getirilir.
Sonra, secdeye gidilir. Secdede yetmis kere Subbuhun Kuddusun Rabbul-melaiketi ver-Ruh, secdeden dogrulunca da yetmis kere Rabbigfir verham ve tecavez amma talem fe inneke Entel-Azizil-Azam! denir.
Ikinci secde de boyle yapilir.
Bu namazin; iki rekatta bir selam verildikten sonra yuzer kere Subhanallahi vel- hamdu lillahi ve la ilahe illallahu vallahu ekber denilmek, yuzer kere istigfar ve yuzer kere salavat getirilmek suretiyle kilinacagi da bildirilmistir.
Regaip Gecesi namazini kilanlarin gunahlari; denizlerin kopukleri, kumlar, yagmur damlalari ve agaclarin yapraklari kadar cok, daglar kadar agir da olsa, bagislanacagi gibi; kabre konulduklari ilk gecede de bu namazin sevaplari yanlarina gelerek, kendilerinin her sikintidan kurtulduklarini, kabirde yapayalniz ve ipissiz kaldiklari bu sirada kendilerine arkadas ve yoldas olmak, duyduklari korku ve tedirginligi gidermek icin geldiklerini, Kiyamet gununde Arasat meydaninda da kendilerini golgeleyeceklerini ve yuce Allahin hayr ve rahmetinden uzak kalmayacaklarini guler  yuz, tatli ve acik bir dille onlara mujdeleyecekleri de haber verilmistir.
_________________________


12
Fıkralar / badem
22 Haziran , 2009, 13:13:52
Tur otobüsü şöförünün omzuna dokunulunca adam hafifçe başını çevirmişbir bakmış ki elinde bir avuç badem yaşlı bir kadın durmakta..
Teşekkür ederek almış bademleri ve yemiş..
15 dakika sonra yaşlı kadın tekrar şöförün omuzuna dokunup bir avuç daha badem vermiş ve bu ikramı 5 kere daha yapınca
>>"Zahmet ediyorsunuz efendim.." demiş saygılı şöför
>>" Hep bana yedirdiniz.. Biraz da kendiniz yesenize.."

>>"Çiğniyemiyorum evladım.." demiş yaşlı kadın
"Dişlerim yok.."

>>"Niye satın alıyorsunuz o zaman?.."

>>"Evladım ben sadece üzerindeki çikolata kaplamasını emmesini seviyorum!.."


:toothy10:
13
Fıkralar / fıkra gibi :)
22 Haziran , 2009, 12:47:10
Çeşitli Komiklikler

1)Anons

DIYARBAKIR Havaalani'nda THY'nin ucagi kalkacak. Görevli yolculari
ucaga davet etmek icin son anonsu yapiyor. Hoparlörlerden yükselen
sözcükler söyle; ''Sayin yolcilar! Ucak on dakka sonra kahacahtir .
Polis kontrolünden gectiizz gectizz... Gecmediz ucah gitti siz
kaldiz... Tikkatinize.'' Bu anons gectigimiz günlerde yapildi.

************************************************** ***************

2) Anadolu'yu köy köy dolasan bir müfettisin sahit oldugu olaydir.
Müfettis arkadas Denizli'nin köylerinden birine hurda bir minibüsle
gitmektedir. Minibüste yayla köylerine giden köylüler vardir.
Köylülerden biri ileride yol kenarinda otlayan keci yavrularini
göstererek soföre seslenir "Oglaklarin yaninda indiriveee". Soför
vitesi kücültür tam duracakken motor sesinden ürken keci yavrulari yol
boyunca kosmaya baslarlar.Soför de hizini yeniden artirip oglaklarin
pesine düser. Araba ile oglaklar arasinda müthis bir kovalamaca
baslar. Yaklasik 2 kilometre sonra oglaklar yorulur ve durur. Soför de
durup kapiyi acar. Köylü hicbir sey söylemeden minibüsten iner.

************************************************** *******

3)Doktor Olmak Zorrr Dogu'da devlet hastanelerinden birinde mecburi
hizmetini yapan bir doktorun basindan gecer olay. Doktorumuz
jinekologdur... Bir gün iceri carsafli bir kadin ve kocasi
gelir...Adam; "Karimin bir sikayeti var" deyip cikar disari... Doktor
kadina uzanmasini söyler ve normal muayenesini yapar. Muayene
bittikten sonra da hastanin SSK'li oldugunu düsünerek sevk kagidinin
olup olmadigini sorar ve "Sevk aldin mi?" der. "Acuuk" diye cevap
verir kadin...

************************************************** *********

4)Dedik ya Doktor Olmak Zorrr... Kartal Devlet Hastanesi'ne gece
nöbetinde bir cocuk getirilir. Yapilan tetkiklerden sonra cocugun
ayaginin burkuldugu anlasilir. Hekimimiz babayi iceri cagirir ve
"Cocuga voltaren pomat yaziyorum. Günde üc kere yedire yedire sürün"
der. Aradan bir hafta gecmistir ki ayni adam ve ayni cocuk bir kez
daha gelirler hastaneye. Cocugun ayagi davul gibi sismistir surati
da morluklar icindedir. "Doktor bey" der "bu cocugun ayagi kirik."
Doktor hayretler icinde kalmistir. Ayagin kirik olmadigini bilmektedir.
Merakla sorar; "Peki verdigim merhemi ne yaptiniz?" "Valla doktor
sizin dedigunuz gibi günde üc ögün ekmegin üstüne sürdük yedirdik
sürdük yedirdik. Yemek istemedi ama duve duve yidirdik. Gine de inmedi
sisligi... Naapsak bilmiyom artik..."
:alkış: :ehi: :ehi: :toothy10:
15
Karikatürler / Resimler / büyük aşk
21 Haziran , 2009, 11:26:09
Resimdeki kız Katie Kirkpatrick; 21 yaşında... Yanındaki 23 yaşındaki nişanlısı Nick.
Fotoğraf 11 Ocak 2005 tarihinde ABD'deki evlilik törenlerinden hemen önce çekildi. Katie ölümcül bir kanser ve günün bir çok saati ilaç alıyor.
Resimde Nick onu bir çok kemo(terapi) seanslarından birinde birinde onu beklerken görülüyor.



Tüm ağrı organ yıpranmaları ve morfinlere rağmen Katie evliliğinin her detayı ile kendi ilgileniyor ve devam ediyor. Elbisesinin hergün oluşan kilo kaybına göre bir kaç kez ayarlanması gerekti...



Partideki alışılmadık bir aksesuar da Katie'nin tören ve resepsiyon sırasında kullandığı oksijen tüpüydü... Resimdeki diğer çift Nick'in ebeveynleri. Oğullarının tatlı lise aşkı ile evlendiğini görmekten heyecanlılar.


Katie tekerlekli sandalyesinde oksijen tüpü ile kocası ve arkadaşlarının söylediği şarkıyı dinliyor...


Resepsiyon sırasında Katie'nin ara sıra dinlenmesi gerekti... Ağrı onu uzun sure ayakta durmasına izin vermedi.


Katie evlilik gününden 5 gün sonra öldü. Çok zayıf ve hasta bir kadının yüzündeki bir tebessümle evlendiğini görmek bizi düşündürdü...
Ne kadar sürdüğü önemli değil; Mutluluk erişilebilir...
:alkış: :alkış: :alkış:
Yaşamlarımızı karmaşık hale getirmeyi bırakmalıyız...
16
vallla şaştım kaldım










yuuuh diyorum sadece
17
Karikatürler / Resimler / küpe ve sırrı
20 Haziran , 2009, 18:43:23
Yavuz sultan selimin neden Küpe takardı bileniniz varmı?

Mısıra giden Yavuz orada halka takan insanları görür sonra yanındakine sorar "bu nedir?"
Derlerki "efendim bu kölelerin taktığı bir halkadır bu halka ile köle oldukları belli olur"

Yavuz bunun üzerine küpe takmaya başlar.
Soranlarada;

"BENDE ALLAH(cc)'IN KÖLESİYİM
HERKES GÖRÜNCE ANLASIN
ALLAH(cc)'IN kölesi olduğumu..." der.

18
- Çocukluğumda bana paranın amaç değil araç olduğu para konuşmanın ayıp olduğu öğretilmişti.Yıllarca para saymayı biriktirmeyi tutumlu olmayı ve soyulmamayı beceremedim.Son yıllarda ne yazık ki para ve güce tapıldığı

- Soğuk savaş sırasında silahlanmaya günde 50.000.000 dolar harcandığını bugünkü yoksullukların daha çok bundan kaynaklandığını

- İnsanın daha iyi yaşama isteği ve hırsı yüzünden yapılan araştırmaların başka canlıların kendi istemleri dışında acımasızca katledilmesi sayesinde olduğunu

- Bu dünya'nın erkekler dünyası olduğunu

- Kadınların da her zaman masum ve mazlum olmadıklarını bazılarının erkeklerden daha fazla şiddet yanlısı olabildikleri

- Yine kadınların bedenlerindeki kıllardan kurtulmak için her yolu denediklerini ancak bir başka canlının derisini giymeyi statü saydıklarını

- Sevgi dostluk barış sözcüklerinin içlerinin boşaltıldığını

- Aşkın en güzel hastalık olduğunu

- Annesiz ve babasız büyümüş bir çocuk olarak bu yaşımda bile hâlâ mutlu aile ortamında büyüyen insanlara öykündüğümü

- Diğer taraftan böyle büyüdüğüm için hayata daha kuvvetli başlayıp sahip olduğum her şeyin kendi emeğim ve çabamla kazanılmış olması dolayısıyla başım dik gezebildiğimi

- Benden asla siyasetçi olmayacağını

- İçinden bir kuşun fırlayıp guguk diyenler hariç tüm saatlerden nefret ettiğimi zamanın geçmediğini geçip gidenin ben olduğumu

- Yahudi Ermeni Rum Kürt Çerkez Laz komşularımızla akraba gibi komşularımızla akraba gibi yaşamanın gürül gürül yana soba başında kestane ve çay sohbetleri yapmanın bir ayrıcalık olduğunu

- Yarışmalar ve kumar oynamaktan hoşlanmamamın nedeninin kaybetme korkusu olduğunu

- Çocuklarım olduktan sonra başkalarının çocuklarına daha incelikli davranmayı

- En bilge öğretmenin doğa olduğunu

- Batıdan teknoloji ithal ederken sahip olduğumuz birçok hasleti kaybettiğimizi

- Töre denilen şeyin bir cinayet kılıfı olduğunu

- Bazen kendime yalan söylediğimi

- Büyükannemin şikayet ettiği sırt ağrılarının bir gün benim de başıma gelebileceğini

- Çalışan her organıma her gün teşekkür etmeyi

- Ve öğrendiklerimin bu sütunlara sığmayacak denli çok ama bir o kadar da eksik olduğunu öğrendim...

Leman Sam

19
Öyküler / müthiş bir anı
20 Haziran , 2009, 18:27:50
Müthiş bir anı; okumanız ve neden bugünlerde huzursuz bir toplum olduğumuzun anlaşılması dileğiyle...)
Tıp fakültesini yeni bitirmiş pratisyen hekim olarak ilk görev yaptığım yere Konya'ya bağlı bir beldenin sağlık ocağına gitmiştim. Gençtim bekârdım. Küçük bir beldeydi gittiğim yer.
Gittiğim ilk gece bir eve misafir olmuştum. Tren istasyonunun hemen yanında bir evdi. Akşam yemeğinden sonra çaylarımız gelmiş sohbetler edilmişti. Üzerimde yol yorgunluğu geldiğim yeni yerin yabancılığı vardı. Saatler ilerliyor ağır bir uyku beni içine çekiyordu. Ev sahibine bir şey de diyemiyordum. Bir müddet daha geçti; yine bir hareket yoktu. Evin büyüğü olan Hacı anneye sıkılarak;
"Anneciğim sizin buralarda kaçta yatılıyor?" dedim.
Hacı anne;"Evlâdım treni bekliyoruz. Az sonra tren gelecek onu bekliyoruz" dedi. Merak ettim tekrar sordum;
"Trenden sizin bir yakınınız mı inecek ?"

Hacı anne; "Hayır evlâdım beklediğimiz trende bir tanıdığımız yok. Ancak burası uzak bir yer. Trenden buraların yabancısı birileri inebilir. Bu saatte yakınlarda ışığı yanan bir ev bulmazsa sokakta kalır. Buraların yabancısı biri geldiğinde "ışığı yanan bir ev" bulsun diye bekliyoruz."
Konya Ovası'nda ya da bir başka yerinde Türkiye'nin trenden inen yabancılar için "Işığı yanan evler" yerinde hâlâ duruyor mudur? Yabancılar yorgun bedenlerini yün yataklarda dinlendirmeye devam ediyorlar mı? Aç bir köpeğin önüne bir kap yemek bırakan kadınlar yaşıyorlar mı? Kuşlara yuva yapan mimarlar sahi şimdi neredeler? Bu güzel insanlar atlarına binip gitmişler. Bizler atlarına binip giden güzel insanlara sahip bir medeniyetin yetimleriyiz. Çekip gidenlerin doldurulmamış boşluklarında savrulup duran yoksullarız.

Şair öyle diyordu: "Güzel insanlar güzel atlara binip gittiler." Şimdi bu güzel insanlar neden ve nasıl atlarına binip gittiler? Onları ne yıldırdı da bir daha dönmemek üzere sessiz sedasız gittiler? Ey güzel yurdumun güzel insanları! Neredesiniz?

:alkış:
20
Affetmek Bir Seçimdir...

Nefreti aşmanın tek yolu var: Affetmek.
Başkalarını affettiğimizde biz özgürleşiriz.

Nefret yaşamdan zevk almamızı insanların güzel yanlarını görmemizi engeller.
Hiç kimse saf iyi ya da saf kötü değildir.

Salt kötülükleri görmek bir süre sonra şüphe depresyon ve umutsuzluk denizinde boğar insanı. Nefret dolu bir yaşam mutsuz bir yaşamdır.

Affetmek insanı derinleştirir.
Affetmek için insanın ruhsal ve zihinsel olarak kendisini hazır hissetmesi gerekir.

Çünkü affetmek bir seçimdir.
Kimsenin zorlamasıyla affetmek mümkün değildir.
Affetmek bir süreçtir. Birdenbire affedişler bile bir sürecin ürünüdür.
Affetmeyi seçtiğinizde kimse size borçlanmayacaktır. Yani koşullu affetme yoktur.

Diğer insanın da sizi affetmesini değişmesini veya sizin istediğiniz gibi olmasını beklemeyin.

Affetmek bir seçimdir.

Amacı sizin rahatlamanızdır sizin özgürleşmenizdir.
Nefret duyduğunuz kişinin yaşıyor ya da ölmüş olması sizin affetme sürecinde duyduğunuz acıların yoğunluğunda bir farklılık yaratmayacaktır.

O acılar sizin acılarınız.
Affetmek kolay değildir.

Fakat özgürleşmek için gereklidir.
Çoğu insan affetmenin nefret ettiği kişiyi suçsuz ya da haklı bulduğu anlamına geleceğini sanır. Oysa affetmek geçmişteki anıların boyunduruğundan kurtulmak yaşamımızı kontrolü altında tutmasına son vermek demektir.

Affetmek o kişiyi sevmek değil.
Affetmek o kişiyle konuşmak zorunda olmak değil.
Affetmek o kişiyle ilişkiyi sürdürmek değil.
Affetmek o kişinin beklentileri doğrultusunda davranmak değil.
Affetmek o kişiyi kucaklamak değil.
Affetmek o kişiyi suçsuz bulmak değil.
Affetmek o kişiyi hakli bulmak değil.
Affetmek o kişinin verdiği zararları telafi etmek için çaba göstermemek değil.


Affetmek kırgınlığın kızgınlığın nefretin hapishanesinden özgürlüğe çıkmaktır.
Affetmek artık acıyı hissetmemektir. Yapılanları zihinsel olarak unutmak zaten mümkün değildir.
"Duygusal unutma" affetmenin diğer adıdır.