Show posts

This section allows you to view all posts made by this member. Note that you can only see posts made in areas you currently have access to.

Topics - இܓiڪے†∂ηßﺙuℓ இܓ

41
Peygamber efendimiz, doğmadan önce babasını, altı yaşında da annesini kaybetmişti. Hem yetim, hem de öksüz olarak büyüdü. Fakat birçok kadın, bir anne şefkatiyle o yüce Peygamberi bağrına bastı. Ona annesizlik acısını hissettirmemek için ellerinden gelen gayreti gösterdiler.

İşte bu kadınlardan birisi de Ümm-i Eymen'di. Peygamberimizin ehl-i beytten saydığı ve "Annemden sonra annem" diyerek iltifat ettiği bu büyük İslâm kadınının asıl ismi, Bereke binti Salebe idi. Uzun yıllardan beri Abdülmuttaliboğullarının hizmetlerini görüyordu. peygamber efendimizin babası Abdullah'ın vefatından sonra da, aynı evde kaldı. Artık, hem Peygamberimizin annesi Amine'nin, hem de Peygamberimizin yardımcısıydı.

Resulullah efendimiz altı yaşına geldiğinde, Hz. Amine, yanına Ümm-i Eymen'i de alarak Medine'ye gitti. Niyeti hem oradaki akrabalarını, hem de kocası Abdullah'ın kabrini ziyaret etmekti. Bir ay Medine'de kaldılar.

Ümm-i Eymen Medine'deki bir hatırasını şöyle anlatır:

'Birgün yahudî âlimlerinden ikisi yanıma gelerek dediler ki:

- Bize Ahmed'i göster!

Ben de Resulullah efendimizi dışarı çıkardım. İyice incelediler ve dediler ki:

- Bu çocuk, ahir zaman peygamberi olacaktır. Burası da onun hicret edeceği yerdir. Bu memlekette büyük savaşlar olacaktır.'

Ümm-i Eymen onların bu konuşmalarından sonra çok korkmuştu. Sevgili Peygamberimize bir zarar vermelerinden endişe duyuyordu.

Herhangi bir tehlikeye karşı onu korumak için, Peygamberimizin yanından ayrılmamaya gayret gösteriyordu.

Nihayet Mekke'ye hareket günü gelmişti. Ümm-i Eymen buna çok sevindi. Artık yahudîlerin Resulullaha bir zarar veremeyeceklerini düşünüp rahatladı.

Bu üç kişilik kafile Medine'den ayrıldılar. Mekke'ye doğru yola koyuldular. Neşeli bir şekilde yollarına devam ediyorlardı. Fakat biraz sonra beklemedikleri birşey oldu. Ebva denilen yerde, Hz. Amine birdenbire rahatsızlandı. Hz. Amine bu hastalıktan kurtulamayıp vefat edeceğini anlamıştı.

Cenab-ı Hak seni koruyacaktır!

Başucunda duran Peygamberimizin yüzüne baktı. Bir rüyasını hatırlayarak şöyle dedi:

- Şayet rüyada gördüklerim doğruysa, sen celal ve bol ikram sahibi olan Allah tarafından, Âdemoğullarına helal ve haramı bildirmek üzere, Peygamberliğin bildirilecektir. Sen, teslimiyeti, ceddin İbrahim'in dinini yerleştireceksin. Cenab-ı Hak seni devam edegelen putlardan, putperestlikten koruyacaktır.

Bundan sonra şu şiiri söyledi:
Her yaşayan ölür, eskir her yeni,
Her yaşlanan elbet, oluyor fani.

Ben de öleceğim, birgün elbette,
Lâkin kalacaktır, adım dillerde.

Çünkü senin gibi, hayırlı evlat,
Bıraktım geriye, ne büyük nimet.

Hz. Amine, Ebva denilen yerde hastalığının artması üzerine, ciğerparesini Ümm-i Eymen'e emanet etti. Ona iyi bakması ricasında bulundu. Çok geçmeden de ruhunu teslim etti. O sırada otuz yaşında bulunuyordu. Peygamberimiz böylece, altı yaşında iken öksüz kalıyordu.

Cenab-ı Hak sevgili Resulüne, küçük yaşından beri her türlü acıyı tattırıyor ve onu kemâle erdiriyordu ki, ümmetine tam örnek olabilsin. Ona iman edenler, Peygamberlerinin çektiği sıkıntıyı hatırlayarak teselli bulsunlar, karşılaştıkları musibetlere sabretsinler.

Can da Onun, mal da...

Ümm-i Eymen'in sırtına, artık ağır bir yük yüklenmişti. Ağlamak, hıçkırmak istiyor, fakat Peygamberimizin üzüleceğini düşünerek vazgeçiyordu. Kendini toparladı. Bundan sonra ona, annesinin yokluğunu hissettirmeyecekti. Bunun için de elinden gelen fedakârlığı göstermeye çalışacaktı. Öz evladıymış gibi mübarek yavruyu bağrına bastı. Sonra da onu şöyle teselli etti:

- Üzülme, ağlama! İlâhî kadere karşı boynumuz kıldan incedir. Can da Onun, mal da. Hepsi bize emanet. O, emaneti nasıl vermişse, öyle alır.

Sevgili Peygamberimizin gözü yaşlıydı. Artık hem yetim, hem de öksüz kalmıştı. Babasının yüzünü hiç görmemişti. Bundan sonra annesinin de yüzünü göremeyecekti. Gözyaşları arasında dedi ki:

- Ben de biliyorum. Onun hükmüne her zaman boyun eğerim. Fakat anne yüzü unutulmayacak bir yüzdür. O yüzü tekrar göremem diye üzülüyorum.

Fakat kendisini toparlamakta gecikmedi. Annesine karşı son vazifesini yerine getirmek istiyordu. Yaşından beklenmeyen bir olgunluk içerisinde dadısına şöyle dedi:

- Haydi! O, emaneti sahibine teslim etti. Biz de onun nâşını toprağa teslim edelim de, rahat etsin.

Biraz sonra annelerin en şereflisini, en bahtiyarını birlikte defnettiler. Artık Resulullahı Mekke'ye götürme vazifesi Ümm-i Eymen'e kalmıştı. Peygamberimizi deveye bindirdi. Birlikte yola çıktılar. Beş günlük meşakkatli bir yolculuktan sonra Mekke'ye ulaştılar.

Dadısını unutmamıştı

Ümm-i Eymen gözyaşları arasında Peygamberimizi, dedesi Abdülmuttalib'e teslim etti. Fakat gerek dedesinin yanında bulunduğu sıralarda, gerekse onun vefatından sonra amcası Ebu Talib'in himayesinde iken, Peygamberimizin hizmetinde bulunmaktan geri durmadı. Bunu kendisi için büyük bir şeref saydı.

Aradan yıllar geçti. Peygamberimiz, kendisini bir anne şefkatiyle bağrına basan, ancak bir annenin yapabileceği kadar fedakârlık gösteren sevgili dadısını unutmamıştı. Ona her türlü maddî yardımda bulunuyor, bir evladın annesine duyabileceği saygı kadar hürmet gösteriyordu. Bu arada sevgili dadısının bir yuva kurmasını temin etti. Onu Ubeyd bin Zeyd ile evlendirdi. Bu evlilikten Eymen adlı bir oğlu oldu. Ve Ümm-i Eymen diye tanındı.

Peygamber efendimiz Mekkelileri İslâmiyete davete başlayınca, çocukluğundan beri, Onun mühim bir şahsiyet olacağını tahmin eden Ümm-i Eymen, hemen iman etti. Çünkü gerek doğumunda, gerekse doğumundan sonra birçok harika hâllerine şahit olmuştu. Bunun için tereddütsüz iman ederek Resulullahı sevindirdi.

O devirde müslüman olmak, akıl almaz işkenceleri peşinen kabul etmek demekti. Ümm-i Eymen de bu acı işkencelerden hissesini aldı. Fakat imanından zerre kadar taviz vermedi. Çünkü bu yolda ölmeyi büyük bir şeref sayıyordu.

Tevekkül sahibiydi

İşkenceler tahammül edilemeyecek bir duruma geldiğinde, önce Habeşistan'a, sonra Medine'ye hicret etti. Böylece iki hicret sevabı birden aldı. Ümm-i Eymen Mekke'de olduğu gibi Medine'de de Resulullahı bir an olsun yalnız bırakmadı. Hizmetinden geri durmadı.

Ümm-i Eymen tevekkül sahibi bir hanımdı. En zor durumlarda bile cenab-ı Haktan ümidini kesmez, Ondan yardım beklerdi. Bu teslim ve tevekkülünün mükâfatını hemen görürdü.

Hicret ederken, Revha yakınlarında gecelemişti. Çok susamıştı. Yanında bir damla dahî su yoktu. Hiç telaşlanmadı. Çünkü kullarına karşı son derece merhametli olan Rabbinin, gördüğüne ve yardım edeceğine inancı sonsuzdu. Susuz ve bîtap düşmeyeceğinden emindi. Nitekim cenab-ı Hakkın yardımı gelmekte gecikmedi.

Gökten beyaz bir urgana bağlanarak sarkıtılmış bir kova gördü. Cenab-ı Hakka hamd ve şükür ederek kalktı, kovanın yanına gitti. İçi tamamiyle, berrak ve buz gibi su ile doluydu. Kana kana içti. Tamamen susuzluğu geçti ve rahatladı.

Bu vakayı nakleden Ümm-i Eymen şöyle der: 'Artık bundan sonra bir daha hiç susamadım.'

Ümm-i Eymen çok cesur idi. Bazı savaşlara katılmıştı. Hatta birkaç kadınla birlikte Uhud'da yaralıları tedavi etti. Mücahidlere su dağıttı.

Niçin ağlıyorsun?

Ümm-i Eymen, Peygamberimizi çok severdi. Hayatını Peygamberimize feda edebilecek bir imana sahipti. Resulullahı devamlı sevinçli görmek ister, onun üzülmesine hiç tahammül edemezdi. Resulullahla birlikte sevinir, onunla birlikte üzülürdü.

Birgün Peygamberimiz hasta bir çocuğu kucağına almıştı. Çocuk hastalığın tesiriyle inliyordu. Peygamberimiz şefkatinden ağladı. Resulullahın ağladığını gören Ümm-i Eymen de ağlamaya başladı. peygamber efendimiz niçin ağladıklarını sordular. Ümm-i Eymen de, Ona olan sevgisini şöyle ifade etti:

- Resulullah efendimiz ağlarken, ben nasıl olur da ağlamam?

Ümm-i Eymen, oğlu Eymen'in Huneyn gazvesinde şehit olması üzerine çok sabır gösterdi. Şehit annesi olmaktan büyük bir memnuniyet duydu. Bunun gibi her türlü sıkıntılara büyük bir tevekkülle sabretti.

Ümm-i Eymen, kocası Ubeyd bin Zeyd ile mesut bir hayat yaşıyordu. Kocası Ubeyd'in vefatından sonra, peygamber efendimiz, kendisine annelik yapan, imanı uğrunda her türlü yokluk, çile ve ızdıraplara göğüs geren, hatta bunun için işkencelere maruz kalan fedakâr dadısını tek başına bırakmadı. Birgün eshabına hitaben buyurdu ki:

- Cennet ehlinden bir kadınla evlenmek isteyen Ümm-i Eymen'le evlensin.

Böylece onun Cennetlik bir kadın olduğuna işaret ediyordu.

Zeyd ile evlendi

Ümm-i Eymen Resulullahın kendisi hakkında bu sözünü duyunca, sevinçten ne yapacağını şaşırdı. Öyle ya! Bir müslüman için, bundan daha büyük bir saadet düşünülebilir miydi?

Resulullahın davetine ilk icabet eden, evlatlığı Zeyd bin Hârise oldu. Hz. Zeyd, genç bir sahabîydi. Ümm-i Eymen gibi yaşlı bir kadın ile evlenmeye, sırf Allahın Resulünü memnun edebilmek için talip olmuştu. Peygamberimizin rızasını dünyevî lezzete tercih etti. Bundan sonra Resulullah efendimiz bu büyük sahabîsi ile dadısını nikâhladı.

Babası gibi büyük bir sahabî olan, İslâm kumandanlarından Üsâme bin Zeyd, bu evlilikten dünyaya geldi.

Ümm-i Eymen'in, Peygamberimizin yanında ayrı bir yeri vardı. Bazan latifede bulunarak onun gönlünü alırdı. Fakat peygamber efendimiz latife yaparken bile doğru söyler, hakikati ifade buyururdu. Muhatabını incitmeden sevindirir, neşelendirirdi.

Ümm-i Eymen bir defasında Resulullahın huzuruna girerek, 'Bana bir binek temin ediniz' diye ricada bulundu. Resulullah efendimiz buyurdu ki:

- Seni dişi devenin yavrusuna bindireceğim.

Ümm-i Eymen Resulullahın nüktesini anlamadı. Bu sebeple dedi ki:

- Ey Allahın Resulü, yavrunun beni taşımaya gücü yetmez. Hem ben deve yavrusu istemiyorum ki...

Peygamberimiz sözünü tekrarlayarak buyurdu ki:

- Seni, ancak dişi bir devenin yavrusuna bindireceğim.

Böylece yüce Peygamberimiz şaka yaparken dahî hakikati beyan ediyordu. Her deve, dişi bir deveden doğması sebebiyle dişi devenin yavrusu değil miydi?

Vahyin kesilmesine ağlıyorum

Ümm-i Eymen Peygamberimizin vefatında, yanında bulundu. Gözyaşlarını tutamıyordu. Kendisine dediler ki:

- Niçin bu kadar ağlıyorsun?

- Ben Resulullahtan ayrılacağımızı biliyordum. Bunun için ağlamıyorum. Ben vahyin kesilmesine ağlıyorum.

Bu büyük İslâm kadınına Peygamberimizden sonra Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer de layık olduğu hürmeti gösterdiler. Çünkü, Resulullahın değer verdiği kimseler, sahabîlerin yanında da kıymetliydi. Bu sebeple zaman zaman ziyaretine giderler, varsa ihtiyaçlarını görürlerdi. O da duâ ederdi.

Yaşı bir hayli ilerleyen Ümm-i Eymen Hz. Osman'ın halifeliğinin ilk yıllarında vefat etti.




42
ARKADAŞLAR BEBEGIN ILK HAREKTLERINI HISSETTIGINDE NE YAPILIR ? :icon_scratch:

ANNNEM ELINI KARNINA KOY VE DUA OKU DEDI  :amin: SALAVAT GETIR DEDI

BIR KOMŞUMUZDA TOPRAGA BAK DEDI SIZLERIN BILDIGI NELER VAR  ::)
43
HAZİRAN ayında atv ekranında seyirciyle buluşacak olan 'Kalbim Seni Seçti' adlı dizinin çekimlerine başlandı. Süreç Film'in yapımcılığında, senaryosunu Gül Abus, Gülsev Karagöz ve Özer Çetiner'in yazdığı dizinin yönetmen koltuğunda Hakan Gürtop oturuyor. Dizide Sermiyan Midyat, Ebru Cündübeyoğlu, İdil Fırat, Hülya Darcan, Burçin Oraloğlu gibi deneyimli oyuncuların yanı sıra Gürbey İleri, Ozan Osmanpaşaoğlu, Ezgi Eyüboğlu, Cansu Dağdelen, Hazal Filiz Küçükköse, Muhammed Uzuner'in de aralarında bulunduğu birçok genç isim de rol alıyor. Dizide ayrıca ünlü müzisyen Burhan Şeşen de oynuyor.





Çılgın aşkın sonu kanlı ayrılık

Kardeş olduklarından habersiz aynı kızı seven iki erkeğin serüvenini ekrana taşıyan dizinin konusu şöyle: Zengin kız (Handan) eğlenmek için gittiği barda hayatının aşkı ile karşılaşır. Erkek (Ömer) yakışıklıbir gitaristtir, ancak yoksuldur. Handan'ın babası sevgilileri ayırmak için kızını mirasından mahrum bırakmakla tehdit eder. Ne var ki Handan, ailesinin servetini elinin tersi ile iterek Ömer'le evlenir. Çiçeği burnunda çift birlikte Muğla'ya yerleşerek kendilerine mütevazı bir hayat kurarlar bir de Emre adını verdikleri bir bebekleri olur. Fakat çiftin mutluluğu Emre'nin kaybolmasıyla bozulur. Ömer ve annesi Emre'nin kaybolmasından dolayı Handan'ı suçlar. Aşkı için ailesi ve servetini reddeden Handan suçlamayı kaldıramaz ve bir sinir krizi esnasında kocasını bıçaklar.

44
Son zamanlarda Sağlık Bakanlığına bağlı Sağlık Ocağı, Ana Çocuk Sağlığı Merkezi gibi kamu kurumlarında çocuklarına aşı yaptırmak için giden aileler aşı programında değişiklik olduğunu öğrenmektedir.

İlk dikkat çeken değişiklik Kızamık aşısının 9 ay bitimi yerine 12 aya alındığını öğrenmeleri olmaktadır. Henüz pek dikkat çekmeyen diğer değişiklik de Hepatit B aşılaması ile ilgilidir. Eskiden ilk dozu doğumda, ikinci dozu 1 aylıkta, üçüncü dozu da 6 aylıkta yapılmaktaydı. Şimdi ikinci doz iki aya, üçüncü doz 9 aya alınmıştır.

Tüm dünyada uygulanan standart bir aşı programı yoktur. Diğer yandan tüm ülkelerde ayni aşılar kullanılmamaktadır. Her ülke kendi durumunu ve özelliklerini bilerek, hesaplayarak aşılama yapmaktadır. Bağışıklıma programı uygulayabilmek her şeyin üstünde bir maddi güç ve bunu sağlayacak personel, araç, gereç gibi olanaklar gereklidir. Bunun yanında bazı gerçekler uygulamalar yapılıp sonuçları görüldükten sonra değişebilmektedir. Bilimin ve teknolojinin hızla değişimi de bazı uygulama değişikliklerini beraberinde getirmektedir.
Ülkelere kendi aşılama programları konusunda Dünya Sağlık Örgütü bilgi aktarımında bulunmakta ve her türlü konuda destek vermektedir. Her ülkenin kendi Sağlık Bakanlığı gibi resmi makamları da ülkeleri için uygun ve yararlı olduğuna inandıkları programı belirler.

Özel merkezler, hastaneler ve doktorlar bu konuda daha özgür davranabilir. Çünkü onların verdiği bu hizmetin bedeli hizmeti alanlar tarafından ödenmektedir. Bedeli bir şekilde ödeniyor olması aşılamanın önündeki maddi sorunlar gibi en önemli engelin aşılmasını sağlar. Böyle olunca da kamunun sağlayabileceği olanaklarla yapılan aşılama ile özel merkezlerin yaptığı aşılama arasında farklar görülebilir.
Kızamık hastalığı tüm dünyada hızla azalmaktadır. Birçok ülkede artık göçmen olarak başka ülkelerden gelen kişiler haricinde yeni Kızamık vakası görülmemektedir. Onun için Kızamık aşısı uygulaması gelişmiş ülkelerde 12 aydan sonra yapılmaktadır. Ülkemizde de Kızamık aşılaması konusunda bir hayli başarı sağlandığı görülerek ilk doz aşılama artık 12 aya alınmıştır. Bundan 7-8 yıl önce de bazı verilere bakılarak Kızamık aşılamasında 7 yaşına kadar tek doz uygulamasına geçilmişdi. Daha sonra bunun bir takım olumsuz etkileri görülünce kampanyalar düzenlenerek aşılama sayısı arttırılmıştır. Bu kampanyalar sonrasında ulaşılan yüksek aşılama sayesinde bundan sonra yeni bir aşılama programı uygulamaya alınmış bulunmaktadır. Kızamık aşısının ilk dozu 9 ay yerine 12 ayda yapılacaktır.

Hepatit B aşılaması ise eskiden 0-1-6 aylarda yapılmaktaydı. Şimdi ise ilk dozu doğumda yapıldıktan sonra ikinci dozu 2 aylıkta, üçüncü dozu ise 9 aylıkta yapılacaktır. İlk dozun hemen doğumun ertesinde yapılmasının önemi büyüktür. İlk doz yapıldıktan sonra ikinci dozun bir ay veya iki ay sonra yapılması koruyuculuk açısından bir sakınca yaratmamaktadır. Üçüncü dozun yapılmasında 6 aydan 12 aya kadar yapılması da farklılık yaratmamaktadır. Bu nedenle yeni hepatit B aşılaması 0-2-9 aylar olarak uygulanacaktır. 5 yılda bir tekrar dozu uygulaması kaldırılmıştır. Bunun yerine bağışıklık düzeyini kontrol eden Anti-Hbs testi yapılmalı, çıkan düzeye göre yeterli bağışıklık yoksa bir seri aşılama ( 3 doz) daha yapılmalıdır. Yeterli bağışıklık düzeyi yani 20 ünite üzerinde ise tekrar dozuna gerek kalmamaktadır.
Yakın zamanda Sağlık Bakanlığına bağlı birimlerde MMR denilen Kızamık – Kızamıkçık – Kabakulak karma aşısı ile HIB denilen halk arasında menenjit aşısı olarak bilinen aşılar da yapılmaya başlanacaktır. Bu uygulama henüz başlamadığından programı hakkında şimdilik bir açıklama yapamıyoruz. Bu aşıların da uygulamaya alınması aşılama programında başka değişiklikleri de beraberinde getirebileceği bilinmelidir.

Birçok özel yerde yapılmakta olan Su Çiçeği ve Hepatit A aşıları henüz kamunun gündeminde yoktur. İlerleyen zamanda bu aşılar da kamu aşılama programına alınabilir. İlgilenenler için Su Çiçeği aşısının klinik deneyimlerinin 20 yıl üzerinde bir koruyuculuğu sağladığı, henüz bir tekrar yani hatırlatma dozunun gerekli olmadığı görülmektedir. 12 aydan sonra yapılması önerilmektedir.
Hepatit A aşısı konusunda ise ülkemizin sosyo ekonomik düzeyi düşük kesimlerinde 15 yaşına kadar Hepatit A hastalığını geçirme oranı % 80 – 85 düzeyindedir. Daha yüksek gelir gruplarında ise oran % 30 lara düşmektedir. Hepatit A hastalığı bir çok vakada sarılık olmadan geçirilmekte olduğundan kesin tanısı sıklıkla konulmamaktadır. Bu hastalık çocukluk çağında sıklıkla sorunsuz atlatılırken erişkin yaşında ciddi problemlere hatta ölümlere yol açabilmektedir. Ergenlik çağına kadar hastalığın ya geçirilmiş olması ya da aşılanma önerilmektedir. Özellikle yaşam standardı yüksek ailelerin çocuklarının kendiliğinden bu hastalığa karşı bağışıklık kazanma olasılığı düşük olduğundan aşılama önem kazanmaktadır. İlk doz aşı büyük ölçüde koruyuculuk sağlamaktadır. İkinci doz koruyuculuğu çok uzun, büyük olasılıkla yaşam boyu düzeyine çıkarmaktadır.

Pnömokok aşısı konusunda son yıllarda bazı gelişmeler olmuştur. Uzun yıllardır piyasada bulunan 23 valanlı aşının yanına yeni 7 valanlı bir aşı sunulmuştur. Valan denilen belirli bakterilerin (mikropların) alt tipleridir. Pnömokok bakterisinin hastalık yapan çeşitli tipleri bulunmaktadır. Gelişmiş ülkeler kendi vatandaşlarında yaptıkları araştırmalarda hastalık etkeni olarak tespit ettikleri 7 tür pnömokok bakterisine karşı aşı geliştirmişlerdir. Bu 7 valan ülkemizde ise pnömokok enfeksiyonları açısından % 30 oranında sorumludur. Yani yapılacak olan aşı genel anlamda bu mikrobun tüm türleri açısından hastalığa yakalanma şansını ancak % 30 oranında azaltacaktır. Bu aşının yarar maliyet ilişkisi iyi düşünülmelidir. Yeni çıkan bir aşı olduğundan etiket fiyatı oldukça yüksektir. Koruyuculuk düzeyi de bellidir. Bu konuda kararı bence hastaların kendileri vermelidir. Bu verilerle ileride daha anlamlı yararı yolunda ve fiyat açısından gelişme olmadığı takdirde standart (rutin) aşı programına alınması zaman alacaktır sanıyorum.
Rota virüs aşısı bundan birkaç ay önce yurt dışında piyasaya verildi. Bu aşı ile ilgili bir yazıyı o zaman yayınlamıştım. Koruyuculuk düzeyi oldukça yükse bir aşıdır. Fakat bu aşının da henüz bulunabilirliği ve fiyatı yönünden ülkemize göre zorluklar vardır. İlerleyen zamanda bu aşı ile ilgili bir takım değişiklikler beklenmektedir.

Meningokok aşısı ise gerçek anlamda menenjit aşısıdır. Yurt dışında yaygın olarak görülen meningokok A ve C tipleri için üretilen aşı bulunmaktadır. Ülkemizde bu türler için endişe edilecek bir durum yoktur. Oldukça nadir görülmektedir. İstendiği takdirde yapılabilir. Bu aşı için de ayni şekilde yarar ve maliyet ilişkisi iyi düşünülmelidir.
Son olarak kamu merkezlerinde yapılan ve piyasada bulunan tüm çocuk aşılarının listesini vereyim.

Kamu Merkezlerinde:
BCG (Verem) – Hepatit B – DBT (Karma Difteri Boğmaca Tetanoz) – Polio (Çocuk Felci) – Kızamık

Özel merkezlerde:
Kamuda yapılanlara ek olarak Su Çiçeği – MMR (Kızamık – Kızamıkçık – Kabakulak ) – Hepatit A – Menenjit (HIB) – Zatüre (Pnömokok) – Menenjit (Meningokok A+C) yapılamaktadır.

Aşı uygulama programında da bu kadar çok aşı bulununca standart bir zamanlama yapılması olanaksız hale gelmektedir. Olanaklar dahilinde aşağıdaki gibi bir program uygulanabilir.
Doğumda: Hepatit B 1

1. Ay: Hepatit B 2 (veya 2 ayda diğerleri ile birlikte)
2. Ay: BCG – DBT – Polio – HIB (Hepatit B ?)

4. Ay: DBT – Polio – HIB
6. Ay: DBT – Polio – HIB

9. Ay: Hepatit B 3 ( Kızamık?)
12. Ay: Kızamık veya MMR – Su Çiçeği

15. Ay: Kızamık veya MMR daha önce yapılmadıysa
18. Ay: DBT – Polio – HIB

24. Ay: Hepatit A ( 6 ay - 1 yıl sonra ikinci dozu)
4 – 6 yaşlarda veya İlkokul 1. sınıfta Kızamık veya MMR tekrarı yanında DT – Polio - BCG tekrarları yapılmalıdır. Hepatit A veya diğer aşılar yapıldıysa onlarında tekrar dozları olabilir.

İlkokul 5. sınıfta Tetanoz ve BCG yapılabilir.
Lise 1 Tetanoz - BCG

Pnömokok, Meningokok, Rota virüs aşıları da yapılacaksa onlar da duruma göre programa dahil edilecektir. Kamuya ait yerlerde hızlı aşılama uygulandığı için 2-4-6-18 ay olarak yazılanları 2-3-4-16 ay olarak düşünebilirsiniz.

Bu aşı programının sadece genel anlamda bir taslak olduğunu yapılacak aşılara ve aşı zamanlarında hastalanmalar, yeni çıkacak aşılar ile programda yapılacak değişikliklerle farklı olabileceği kabul edilmelidir.

ALINTI
45
Öyküler / MARANGOZ
19 Haziran , 2011, 12:38:04
Yaşlı bir marangozun emeklilik çağı gelmişti. İşveren müteahhidine, çalıştığı konut yapım işinden ayrılarak eşi ve büyüyen ailesi ile birlikte daha özgür bir yaşam sürmek tasarısından söz etti. Çekle aldığı ücretini elbette özleyecekti. Ne var ki emekli olması gerekiyordu. Müteahhit, iyi işçisinin ayrılmasına üzüldü ve ondan, kendine bir iyilik olarak, son bir ev yapmasını rica etti. Marangoz, kabul etti ve işe girişti, fakat gönlünün yaptığı işte olmadığını görmek pek kolaydı. Baştan savma bir işçilik yaptı ve kalitesiz malzeme kullandı. Kendini adamış olduğu mesleğine böyle son vermek ne büyük talihsizlikti!... İşini bitirdiğinde işveren, evi gözden geçirmek için geldi. Dış kapının anahtarını marangoza uzattı. "Bu ev senin" dedi, "Sana benden hediye" . Marangoz, şoka girdi. Ne kadar utanmıştı! Keşke yaptığı evin kendi evi olduğunu bilseydi! O zaman böyle yapar mıydı hiç! Bizim için de bu böyledir. Gün be gün kendi hayatımızı kurarız. Çoğu zaman da, yaptığımız işe elimizden gelenden daha azını koyarız. Sonra da, şoka girerek, kendi kurduğumuz evde yaşayacağımızı anlarız. Eğer tekrar yapabilsek, çok daha farklı yaparız. Ne var ki, geriye dönemeyiz. Marangoz sizsiniz. Her gün bir çivi çakar, bir tahta koyar ya da bir duvar dikersiniz. "Hayat bir kendin yap, tasarımıdır" demiştir biri. Bugün yaptığınız davranışlar ve seçimler, yarın yaşayacağınız evi kurar. Öyle ise onu akıllıca kurun. Unutmayın... Paraya ihtiyacınız yokmuş gibi çalışın. Hiç incinmemiş gibi sevin. Kimse izlemiyormuş gibi dans edin. :k06:
46
TÜM BABALARIN VE BABA ADAYLARININ BABALAR GÜNÜ KUTLU OLSUN :amin:

ALLAH BABALARIMIZA UZUN HAYIRLI SAGLIKLI OMUR VERSIN BAŞIMIZDAN EKSIK ETMESIN  :amin:

HAYATDA OLMAYAN BABALARIMIZADA ALLAHTAN RAHMET VE EN GUZEL MAKAMLA CENNETLE MÜKAFATLANDIRSIN  :amin:

:love9: :love9: :love9: :love9: :love9: :love9:  :love9: :love9: :love9: :love9: :love9: :love9: :love9: :love9: :love9:

:flowers: :flowers: :flowers: :flowers: :flowers: :flowers: :flowers: :flowers: :flowers: :flowers: :flowers: :flowers: :flowers:
47
Din Bilgisi / RECEP AYINDA YAPILACAK DUALAR
16 Haziran , 2011, 00:36:38
  Receb ayında yedi kere okuyan kimsenin günahları affolunmaktadır.


  "Estağfirullâhe'l-Azîme'llezî la ilahe illâ hû el-Hay-yü'1-Kayyûmu ve etûbü ileyh. Tevbete abdin zâlimin li-nefsihî lâ-yemlikü li-nefsihî mevten velâ hayâten velâ nüşûrâ."



Mânâsı: "Hayat sahibi olan, her şeyi idare edip ayakta tutan, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah'tan mağfiret dilerim. Kendi nefsine zulmetmiş kulun tevbesi gibi Ona tevbe ederim. Öyle bir kul ki, kendi nefsi adına ne ölüme, ne hayata ve ne de tekrar dirilmeye sahip değildir." (7)


Üç aylar birer dua ve niyaz mevsimidir. En güzel duaları başta sahabiler olmak üzere İslâm büyüklerinden öğreniyoruz. Hz. Ali'nin Receb ayında şu şekilde dua ettiği rivayet edillir:

"Allahım, salat eyle Muhammed Aleyhissalâtü Vesselamın üzerine; hikmet yıldızları ve devamlı nimet ve ismet kaynağı ehl-i beytine.




Allahım, beni her türlü kötülükten koru. Beni unutkan etme ve gaflet üzerinde bırakma. Sonumu da hasret ve pişmanlıkla bitirme. Benden razı ve hoşnut ol. Senin mağfiretin zalimler içindir, ben de nefsime zulmettim.

Allahım, beni bağışla, beni bağışlamakla Sana bir zarar gelmez. Bana nimetlerini ihsan et, bana vermekle senin ihsanın azalmaz. Senin rahmetin geniş ve boldur. Hikmetlerin ise hoş ve güzeldir.

Allahım, bana sıhhat ve afiyet ver. Güven ve huzur ihsan eyle. Şükür ve takvaya ulaştır.

Allahım, Senden sabır ve doğruluk istiyorum. Bana işimde kolaylık ver. İşlerimi güçlükle gördürme. Aileme, çocuklarıma ve kardeşlerime iyilik ve ihsanda bulun. Onları mü'min ve Müslümanlardan kıl ve bu şekilde dünyadan ayrılmalarını nasip eyle."

Bazı Selef büyükleri de Receb ayı gecelerinde şöyle dua etmişler:

"Allahım, Sana mahzun gönlümle, isteklerini kabul buyurduğun dostlarının duası ile niyaz ediyorum. Zatına eriştirdiğin ve Senin rızanı isteyenlerin dili ile Senden talep ediyorum. Umarım Senin ululuğundan, Seni bileyim ve kulluk edeyim.

Yâ Rab, bu gecenin rahmet ve bereketinden sevap ve mükâfatından beni nasiptar et.

Allahım, kullarından istediğine, istediğini verirsin, kim Seni onlara ikram etmekten alıkoyabilir? Ben fakir ve âciz bir kulum. Fazl ve kereminden nimetlerini ümit ediyorum. Sana sığınırım ve ancak Senden yardım dilerim

Yüce Mevlam, bu gece kullarına çok rahmet ve bereketini döker, saçarsın. Allahım, Sana yalvaran dilleri, Sana kalkan elleri boş çevirme. İyilik ve yardımınla faydalandır bizi. Nimetlerinle donat hepimizi.

Allahım, salât eyle Muhammed ve evladına, eşlerine ve dostlarına, bitip tükenmeyen rahmet ve bereketinle. Yâ Rabbe'l-Âlemin!"




Recep Ayı Namazı

Recep ayı içinde otuz rekat namaz kılınır. Bu otuz rekatın on rekatı Recep ayının ilk on günü içinde kılınır. İkinci on rekatı da ikinci on günü içinde kılınır. Üçüncü on rekatı da üçüncü on günü içinde kılınır. Her rekatta fatiha okunduktan sonra üç kere ihlas suresi okunur, ihlası okuduktan sonra da üç kere de Kâfirun suresi okunur. Bütün rekatlar bu şekilde okunarak tamamlanır. Bu namazın kılınma zamanı nafile namazların kılınacağı vakitlerdir. Belli bir vakti yoktur. (12)



48
Birbirimize saygili olma konusunda 3 tip temel hatamiz var...

Avrupa'da yasayan vatandasimiz, orada yerlere çöp atmiyor ama Kapikule'den girer girmez yerlere tükürmeye, çöp atmaya basliyor. Niye burada böyle yapiyorsun diye soruldugunda, herkes böyle yapiyor diyor. Kendi fikri olmayan insanin duruma göre hareket etmesidir bu.

Ikinci hatamiz, adama göre davranmamiz. Karşınızda ki kişinin sizden daha güçlü olduğunu biliyor ve sizi yeneceğinden eminseniz, "Buyur abi" diyoruz, Ufak tefek ve güçsüzse, "ne var lan!" Diyoruz. Oysa ki, İnsanların Onuru Birbirine Eşittir...!

Üçüncü hata, keyfimize göre davranmak. Keyfimiz yerindeyse eve girerken 'Merhaba millet' diyoruz, degilse surat asiyoruz. Oysa keyfimiz yerinde olsun olmasin insanlara saygili davranmak zorundayiz.

Diyorum ki, yerdeki ekmege saygili olma konusunda ülkemde mutabakat var, kimse basamaz, ayagiyla dürtüklemez ya da öper, koyar bir kenara.

Ekmek nimettir kabul, peki insan nimet degil mi?
49
arkadaşlar bugun doktora gıtmıştım heseyın ıyı olgunu ogrendım  :amin: eve geldım bır ıkı saat uyudum vcye gıttım lekelenme gordum  :crybaby2: çok korkuyorum ne olur dua edın ınsallah onemlı bısey degıldır  :crybaby2:
doktorum amelıyathanedeymış yarına ancak gıdebılırım doktora  :crybaby2:
kızlar dua ıstıyorum ne olur buda benım 3 .melegım  :crybaby2:
50
Din Bilgisi / Hamilelikte Okunacak Dualar
24 Mayıs , 2011, 13:40:32
BU KONU BELKIDE VARDI ARADIM BULAMADIM  ::)


hamileliğin 3.ayı 

• perşenbe ve cuma günleri ali imran süresini oku. sonra 140 salâvat getir.
• namazlardan sonra elini karnının üzerine koy ve salâvat getir. her hafta buğday, et ve süt al.
• sabahları biraz bal ye. hergün aç karnına 1 adet elmaya ayetelkürsüyü oku ve ye

9 ay boyunca devamlı yapabileceğin genel tavsiyeler


1-hep abdestli olmaya çalış. özellikle yemek yerken.
2-bütün günahlardan korunmaya bak.
3-elinden geldiğince müstehap olan şeyleri yapmaya çalış.
4-geceleri aynaya bakma.
5-sinirlenme. huzurlu ve sakin ol.
6-kuran dinlemeye ve okumaya çalış.
7-namazlardan sonra 34 allahuekber,33 elhamdulillah ve 33 defa subhanallah de.
8-sulu ve sağlam bir nara 40 defa yasin süresini oku. bir anda okumayabilirsin. mesela kaç günde 1 haftada oku. hatta eşin de okuyabilir. sonra o narı ye. rivayetlerde 40 gün ve 40 kez yapılan ameller faziletlidir. unutma 9 ay boyunca yapacaksın bunları.
9–1 elmaya 40 defa yusuf süresini oku.
10-en az 40 gece kılabilirsen gece namazı kıl.
11–40 cuma günü cuma guslü al. cuma namazı okumadan her cuma cuma guslü ya da işe gitmeden sabah hemen al guslü niyet ederken de cuma guslüne niyet et. bunu 40 cuma boyunca yap. genel olarak hamilelilik dönemi 40 hafta. ve hadisler de diyor ki:40 cuma guslü alan kabir azabından kurtulur.
12-hamilelik boyunca 1 kere de olsa kuran hatim et.
13-hergün sabah namazından sonra 50 defa ihlâs süresini oku.
14-hergün sabah namazından sonra 50 defa kadir süresini oku.
15-hergün 140 defa salâvat getir.
16-namazlardan sonra 70 defa estağfirullahe ve etube ileyh de ve tövbe et.
17– 40gün boyunca aç karnına kuru üzüm ye. hergün 21 adet kuru üzüm ve her kuru üzüm yerken besmele çek. yani 21 kuru üzüme 21 besmele.
18-bebek hareket ettiği her an elini karnının üzerine koy ve salâvat getir ve ihlâs süresini oku.
19-allahı çok düşün.
20-insanlara yardım et.
21-mümin insanların yüzüne bak.
22-gıybetten ve yalandan uzak dur.
23-namazını vaktinde kıl.
24-devamlı allah allah diye zikirde bulun.
25-eğer evladının sabırlı olmasını istiyorsan elini karnının üzerüne koy ve asr süresini oku.
26-evladına hayırlı bir isim koy ve daha karnındayken elini karnının üzerine koy ve ismiyle ona hitap et. unutma çocuğun anne baba üzerindeki hakkı anne ve babanın ona hayırlı bir isim vermeleridir.
27-enbiya süresini okumak evladın salih bir evlat olmasına yardım eder.
28-eğer anne ve babanın çocukla çok iyi bir ilişkisi, bağı, diyolağu olmasını istiyorsan çocuk doğmadan anne ve baba evlatlarıyla konuşmalılar ve çocuk doğduktan sonra bu seslere aşina olacaktır.
29-hamilelik esnasında düzenli beslenme ve temizliğe çok önem verilmelidir.

armut: eğer anne hamileyken armut yerse evladı güzel ve iyi ahlaklı olur. kalbin güçlenmesine, midenin temizlenmesine, güzellik ve cesaret verir. armutta b1,b2,b6 ve c vitamini vardır.
nar: cuma günleri kahvaltı yapmadan nar yemek çok iyidir. bulantıyı engeller. kansızlığı giderir. tansiyona da iyidir.
incir: kuranda adına yemin edilen meyvedir. ağız kokusunu giderir ve kemikleri güçlendirir
kavun: anne hamileyken kavun yerse evladı güleryüzlü olur.

bunların yanısıra; badem, sebzeler, hurma, balık, mercimek, lahana, marul, bal, fasülye, şeftali, zeytinyağı, fındık ve süt ürünleri tüketmek çok yararlıdır. fındık vs yerken aşırıya kaçmamak iyidir.


bunlar hem tıptan hem de hadislerden yararlanılarak edinilmiş bilgilerdir.

----------------------------------------------------------------------

Hamilelikte Okunması Faydalı Dualar

1. Doğacak Çocuğun mücahid olması için KAF Suresi okunur.
2. Güzel Yüzlü olması için YUSUF Suresi okunur.
3. Ahlakı güzel olması için İNSAN-İBRAHİM Suresi okunur.
4. İlk 4 ay 70 bin SÜBHANALLAHİ VE BİHAMDİHİ okunur.
5. 9 ay boyunca 71 tane ENBİYA SURESİ okunur.
6. Doğumu Kolaylaştırsın diye İnşikak Suresinin ilk 3 ayeti okunur.
7. Çocuk doğduktan sonra 36. günü Enbiya Suresi okunur.
8. Ateşli Hastalık olmaması için Ali İmran Suresi okunur.
9. Ağlayan Çocuğa Cuma saati kulağına ezan ve Ali İmran Suresi 83. ayeti okunur.
10. Bol bol Yasin okunur.
11. Terfice, tüncina hatimleri okunur.
----------------------------------------------------------------------
Sütü az olan kadın
Bir kimse "Yâ Metîn" ismini bir yemek üzerine yazsa ve sütü az olan kadına yedirse sütü çok olur.
__________________

Çocuğun İtaatkar Olması İçin
Eğer, bir kimsenin oğlu kendine itaat etmezse şehadet parmağını onun eli üzerine koyarak "Yâ Şehîd" dese Allah'ın izniyle itaatkâr olur.
----------------------------------------------------------------------
Çocuk Düşmemesi İçin
Karısı hamile olup da erken doğum, çocuğun düşmesi veya geç doğması gibi korkular ve tehlikeler karşısında kalan bir kimse, parmağını hamile olan karısının karnına sürüp:

"Ya Mübdi" ismini 99 kere okursa Hak sübhanehu ve teala hazretleri o hamile kadını bu tehlikelerden saklar.

Çocuğun Huyunun Güzelleşmesi
Kötü huylu çocuğu olan bir kimse:

"Ya Mukît" ismini 7 kere bir boş kaba okusa ve o kabı su ile  doldurup o kötü huylu çocuğuna içirse Allah'ın izniyle o çocuğun huyu güzelleşir
ALINTI
51
Hangi Yiyecekler Kabız Yapar
Beslenme biçiminiz, aşırı çay tüketimi, fiziksel aktivite azlığı gibi nedenler kabızlığa yol açabilir. Dolayısıyla şiş ve rahatsızlık veren bir karın ve psikolojik olarak kendinizi rahat hissedememe gibi sonuçlar doğurabilir.


Aşırı miktarda demli çay tüketimi. Çay içinde bulunan tanen maddesi kabızlığa yol açabilir.

Aşırı miktarda elma ve ayva tüketimi. Bu meyvelerin içinde bulunan pektin maddesi aşırı alındığında bağırsak hareketlerini yavaşlatır.

Portakal, limon ve mandalinanın içinde bulunan beyaz liflerin fazla tüketilmesi. Yine pektin maddesi bu meyvelerin içinde yer aldığından kabızlığa yol açabilir.

Lifli ve posalı besinlerin doğru şekilde alınmaması. Tercih edilmesi gereken lifli ve posalı besinler; kurubaklagiller, taze sebze meyve olmalıdır.

Aşırı süt ürünleri tüketimi özellikle çocuklarda kabızlığa yol açabilir.

Magnezyum yetersizliği de kabızlık nedeni olabilir. Bu durum genellikle adet dönemi öncesindeki kadınlarda görülür.

İdrar söktürücü, anti depresif ilaçlar, aşırı demir alımı gibi etkenler de kabızlığa yol açabilir.

Az miktarda sıvı almak

Fiziksel aktivitenin azlığı
Kabızlık'ın Tedavisi için Doğal Beslenme Yöntemleri

Düzensiz ve dengesiz beslenmenin bir sonucu olarak çok sık rastlanan kabızlığın tedavisi için illa doktora gidip ilaç kullanmak zorunda değilsiniz.

Günlük yeme-içme alışkanlıklarınıza biraz dikkat ederseniz ve aşağıdaki önerileri de dikkate alırsanız bu sorundan çabucak kurtulabilirsiniz.

İşte kabızlık tedavisi için doğal ve etkili yollar;

1. Bağırsaklarınızı terbiye edin. Her gün aynı saatte tuvalete gidin ve tuvaletiniz gelmemiş olsa da beş dakika boyunca klozete oturun. Ancak kesinlikle ıkınmayın. Göreceksiniz ki bir süre sonra her gün aynı saate tuvalet ihtiyacı duyacaksınız.

2. Sabahları aç karna erik ve kayısından yapılmış marmelatlardan birer kaşık yiyip üzerine 1 bardak su için. Eğer zayıflama diyetindeyseniz yarım kilo mürdüm eriğini 3 lite suda kaynatıp soğutun. Karışımdan her sabah aç karna 1 bardak için.

3. Çayı az ve açık için. Eğer çay içmeyi çok seviyorsanız içine limon suyu sıkın. Çünkü C vitamini bazen kabızlığa çare olabilmektedir.

4. Bol su için. Günde en az 1 ya da 1.5 litre su için.

5. Bol sebze ve meyve yiyin. Her gün en az 4 kez sebze ve meyve yiyin.

6. Fazla saflaştırımamış tahıl ürünlerini tercih edin. Ancak kepekli ürünlere aşırı miktarda yer vermeyin. Çünkü kepeğin içine bulunan fitik asitler demir emilimini engellemekte ve kansızığa yol açmaktadır.

7. Kurubaklagilleri sıkça tüketin. Barbunya, mercimek gibi şifalı bitkiler.

alıntı
52
Şiirler / DESEM Kİ
10 Mayıs , 2011, 01:04:07
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
Desem ki...
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.

CAHİT SITKI TARANCI

53
Din Bilgisi / Selam Verilmeyenler
09 Mayıs , 2011, 04:08:17
14. Kimlere Selam Verilmez?
a) İbni Ömer (Radıyallahu Anhuma) şöyle rivayet etmiştir:
"Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) küçük abdestini bozmakta iken bir adam ona selam verdi. Fakat Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun selamını almadı."[33]
b) Cabir b. Abdullah (Radıyallahu Anhuma) şöyle dedi:
"Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) küçük abdestini bozarken bir adam ona uğradı ve selam verdi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
-Beni buna benzer bir halde gördüğün vakit bir daha bana selam verme. Şayet selam verirsen selamını almam, buyurdu."[34]
Görüldüğü gibi selam verilmeyecek kimse olarak sadece ihtiyacını gideren kimse zikredilmekte başka biri zikredilmemektedir. Halk arasında dolaşan ibadetle meşgul olan (Kur'an okuyan, namaz kılan, tesbihat yapan vb.) kimselere selam verilmeyeceğine dair sahih bir rivayet yoktur. Aksine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisi namazdayken selam verenin selamını el ve parmak işaretiyle almıştır.[35]

[33]Tirmizi ...
[34]İbni Mace 352, İbnu'l Carud 37-38, Albani Sahiha 197
[35]Ebu Davud 925, 927, Tirmizi 368, Nesai 1185-1186
</blockquote>
alıntı
54
Din Bilgisi / Unutulmaya yüz tutmuş sünnetler
09 Mayıs , 2011, 03:59:29
Bir hadisi şerifte "Ahir zamanda unutulan sünnetimi ortaya çıkarana (uygulayana) yüz şehit sevabı verilecektir." (Kütüb-i Sitte) "Bu müjde hepimize yeter"

Müsafeha etmek (iki müminin karşılaştıkları zaman toka yaparak salavat okumaları)
- Sakalın dudaktan itibaren bir tutam olması
- Kıymetsiz yerlere girerken sol ayakla girilip, sağ ayakla çıkılması (tuvalet)
- Mübah olan yerlere sağ ayakla girilip sağ ayakla çıkılması
- Namazları başı açık kılmamak
- Abdestte ayakları üç defa yıkamak
- Pantolonu katlayıp koymak
- Pantolonu oturarak giymek
- Yolculukta arkadaşlarından birini reis seçmek
- Ölen kimsenin kılmadığı namazlar için iskatın yapılması için vasiyet etmesi
- İstişare etmek
- Sakal ve bıyık bırakmak
- Çevreyi temizlemek
- Çıplak ayakla namaz kılmamak
- Abdest aldıktan sonra kıbleye dönüp su içmek
- Suyu üç yudumda ve oturarak içmek
- Kabe'ye dönerek başında besmele sonunda hamd ederek başı kapalı olarak içmek
- Bıyıkları kaşlar kadar uzatmak
- Kabristandan geçerken selam vermek ve on bir İhlas okumak
- Ölüye definden sonra telkin vermek
- İslam nikahı kıymak
- Tırnak kesmeye şahadet parmağından başlamak
- Tırnağını Cuma günü kesmek
- Yatarken sağ tarafına yatmak
- Abdestli yatmak
- Yemeğe tuz ile başlamak
- Sofrada sirke bulundurmak
- Ayakkabıyı giymeden önce ters çevirmek
- Uşur vermek (Farz)
- Ezanın yüksekte okunması
- Sabah ve ikindi namazından sonra istiğfar okumak
- Yemeğe konan sineği kovalamayıp üzerine bastırmak (bir kanadında zehir diğer kanadında panzehir)
- Her gün ölümü düşünmek
- Gözlere sürme çekmek yatarken
- Salavat okumak (Ömründe bir defa okumak farz, İsmi duyunca vacip, her seferinde ismi duyulunca müstehap)
- Her gün tövbe etmek
- Kabirleri ziyaret etmek
- Güneş doğduktan sonra bir miktar uyumak
- Yolda başı öne eğik yürümek
- Biri seslendiğinde seslenene doğru bütün vücudu ile dönmek
- Abdest aldığında ve mescide girdiğinde namaz kılmak
- Misvak kullanmak
- Cuma günü gusül abdesti almak
- Güzel koku sürünmek
- Oturarak küçük abdest bozmak (Ayakta bozmak tahrimen mekruhtur)
- Abdest bozarken kıbleye dönmemek. Yemek yerken düşen lokmayı alıp yemek
- Yemekten sonra baş parmağını yalamak
- Yemekte sağ ayağı dikip sol ayak üzerinde oturmak (Askerde avcı oturuşu)
- Yemekte güzel şeylerden bahsetmek (Yemekte konuşulmaz lafının aslı yoktur)
- Buğday ekmeğine arpa unu karıştırmak
- Günde iki öğün yemek
- Cevizi peynirle yemek (Şifadır). Üzümle ekmek yemek
- Başka bir şehre gittiğinde ilk önce soğan yemek
- Ölüm halinde su içirmek
- Cenaze namazı için tesbih çekmeyi terk etmemek
- Cenaze namazından sonra ayakta dua yapmamak
- Kabir üzerine su dökmek. Kabri balık sırtı yapmak
- Cenaze evine yemek göndermek
- Kabristana selam vermek (Essalamü aleyküm ya ehlel kubur)
- Aksıranın Elhamdülillah deyince duyanın Yerhamükellah demesi
- Namazda kıyamda iken rükuya eğilirken sol ayağı sağ ayağın yanına getirmek
- Namazda sol ayak üzerine oturmak sağ ayağı dikmek
- Gömleğin düğmelerini aşağıdan yukarı doğru iliklemek, Çözerken yukarıdan aşağı doğru çözmek
- Camide namaz bittikten sonra çıkarken el sıkışıp 3 kez sallayarak tokalaşmak (İmam-ı Gazali -Hüccetül İslam -Sabah Namazının Kılınış Babı)
- Namazda Rükuya giderken erkeğin sırtının dümdüz olması, kadınınki düze yakın ama tam düz olmaması (İmam-ı Gazali -Hüccetül İslam -Namazın Sünnetleri)
- Camiye girerken birileri varsa selam vermek yoksa Esselamu Aleyna ve Ala iba dilla hissalihiyn demek.
- Ezan okunurken durmak. Gidebiliyorsa camiye koşmak.
- Duş aldıktan sonra çıkarken ayaklarını yıkamak.
- İmanını sık sık tazelemek. Bunun nasıl olduğunu sahabe-i kiram Efendimiz (S.a.v)'e sorduklarında "La İlahe İllallah diyerek" buyurmuşlardır. (İmam Gazali -Mukafeşetük Kulb)
-
Unutulmaya tutmuş sünnetler Resulü Efendimiz her gece yatmadan evvel iki elini açarak birleştirir, ihlas, felak va nas surelerini okuyarak ellerinin içine üfler sonra başından ve yüzünden başlayarak üç defa elinin eriştiği kadarıyla bütün vücudunu sıvazlar ondan sonra yatardı. Hz Aişe Validemiz Efendimizin bunu her gece üç defa yaptığını rivayet etmektedir.

(Milli Gazete)

alıntı
55
Din Bilgisi / Hediyeyi hediye etmek
08 Mayıs , 2011, 03:42:48
Peygamberimiz kendine gelen hediyeleri ashabına ikram ederdi. Bu nedenle bize verilen hediyeleri başkalarına vermenin bir sakıncası olmadığı gibi sünnet sevabı da alırız.

Hediyeleşmek sünnettir. Bunda bütün alimlerimiz müttefiktirler ve hediyeleşmişler. Fakat İslam dini her şeyde olduğu gibi hediyeleşme tarzına da bazı sınırlar getirmiştir. Şöyle ki: hediyeleşirken riyaya girmemek. Kendimizi gücümüzün yetmediği lüks şeyler almaya zorlamamak. Çünkü hediye vereceğimiz kişi ile samimiyetimiz varsa kendimizi zorlamanın hiçbir anlamı yoktur. Samimiyetimiz yoksa zaten hediye vermek zorunda değiliz.

Bununla beraber hediyeyi Allah rızası için vermek gerekir. Herhangi bir işimiz düştüğünde değil işimizin olmadığında vermek gerekir. Çünkü bazen hediye adı altında menfaat gözetilebilir. Bu durum verilen hediyeyi hediye olmaktan çıkarmaktadır. Karşıdaki de bunu yaptığı iş karşılığı alıyorsa onu da günaha sokmuş oluruz. Yani adamı rüşvet almaya zorluyoruz. Bundan böyle alıştığı bu tarza göre hareket etmeyen insanların işini ya yapmayacak ya da işini ağırdan alacaktır. Buna da dikkat etmek gerekir.


Allah'ın elçisi Hz. Muhammed aleyhissalatü vesselam kendisine gelen hediyeleri kendi kullandığı gibi yakınlarına ve diğer ihtiyaç sahibi Müslümanlara taksim eder veya hediye olarak gönderirdi. Yanında başkalarının da bulunduğu bir halde dağıtımı mümkün bir hediye gelince hemen mevcutları dağıtırdı. Bu nedenle "Kime bir hediye geldiğinde yanında başkaları varsa onlar bunda ona ortaktırlar" (Camiu's-sağir h. No: 8296) buyurmuştur.


Ancak başkalarının yanında size bir hediye gelince o hediyeyi oradakilere verme mecburiyeti yoktur. Bu rivayet her hediye için olmadığı gibi verme mecburiyetini de bildirmemektedir. Türkçe'de göz hakkı vardır derler. Yiyecek içecek bir şey hediye olarak gelince oradakilere vermek mürüvvetin gereğidir. Yoksa kitap kalem gibi şeyler hediye olarak gelmişse elbette bunlar parçalanıp verilmez.


Selam ve dua ile...

alıntı

56
Din Bilgisi / Kim namazı hiç terk etmedi?
08 Mayıs , 2011, 03:36:47
   Osmanlı devletıne uzun yıllar sulh ve sukun ıcınde ıdare eden
boylece mılletıne uzunca bır barıs donemı yasatan ıkıncı beyazıt
alım saırve dındar bır padısahtı;alımlere ve sanatkarlara buyuk ılgı gosteren hukumdar bu ozellıklerınden dolayı halk arasında
~~bayezıd_ı velı dıye anılırdı;beyazıdda bulunan ve kendı adıyla anılan meshur camı ve kullıyesı bu kıymetlı padısahın ıstanbulu susleyen onemlı abıdelerınden bırıydı;
camıde ılk cuma namazı kılınacagı zaman dıkkat cekıcı bır
gelısme oluyor.bayezıd_ı velı mabedı dolduran kalabalıga
yonelerek omrunde ıkındı namazının sunnetını hıc terk etmemıs kımse varsa ımamlıgı o yapsın dıyor;kımseden ses seda cıkmadıgını gorunce.rabbımız teala hazretlerıne hamdolsun kı
hazarda ve seferde hıcbır sunnetı terk etmedık.dıyerek mıhraba gecıyor.kendısını yaptırdıgı bu muhtesem ve ruhanıyetlı camıde ılk cuma namazını kıldırma bahtıyarlıgına erıyor.

alıntı
57
Sofuzade Seyyid Hasan Hulusi Efendi, Mecma'ul Adab isimli eserinde kocanın karısına karşı davranışlarında uyması gereken adabı anlatırken şu noktaya da dikkat çeker:

"Erkek, ev işlerinde hanımına yardım etmelidir.Nitekim bir hadis-i şerifte:"Bir kimsenin karısına evde yardım etmesi Allah'ın gazabını kaldırır.Hayırlarını ve derecesini artırır.Evinde hizmet görüp, bundan utanmayan kimsenin adı şehitler defterine kaydedilir.Gece ve gündüz Cenab-ı Hak ona şehit sevabı ihsan eder.Her bir adımı başına bir hac bir umre sevabı verilir ve vücudunda bulunan tüylerin sayısınca cennette ona bir şehir ihsan olunur." buyulur. Efendimiz diğer bir hadislede ev işlerinde karısına yardım edenlere Allah Teala'nın peygamberlerden Eyüp(a.s),Davut(a.s), Yakup(a.s) ve İsa (a.s) sevapları kadar sevap ihsan edeceği haber verir.

"(Camiu's-Sagır, Mefatih-ül- Cinan)

alıntı
58




Ufak şeyleri dert etmeyin :hıhı:

• Erkenden kalkmaya alışın!

• Hayatı olduğu gibi kabul edin!

• Tenkit etme isteğinizi bastırın!

• Bırakın ara sıra canınız sıkılsın!

• Rastgele iyilikler yapmaya çalışın!

• Başkalarını suçlamayı artık bırakın!

• Her şeye hâkim olmaya çalışmayın!

• Kusursuz olamayacağınızı kabullenin!

• Sabrınızı geliştirme egzersizleri yapın!


• Her an bir şeyler öğrenmeye açık olun!

• Konuşmadan önce derin bir soluk alın!

• İnsanların gözlerine bakın ve gülümseyin!

• Bırakın, çoğu zaman başkaları haklı olsun!

• Aynı anda birkaç şey yapmaya kalkmayın!

• Beterin beteri vardır, her hâlinize şükredin!

• Olağan şeylerdeki olağanüstünlüğü arayın!

• Bugününüzü son gününüzmüş gibi yaşayın!

• Herkesin onayını alamayacağınızı unutmayın!

• Yaptığınız iyiliklerden bahsetmemeye çalışın!

• Bulunduğunuz durumda mutlu olmaya çalışın!


• Öfkeniz kabarmaya başlayınca 10′a kadar sayın!

• Sizden başka herkesin bilgili olduğunu düşünün!

• Başka fikirlerde biraz olsun doğruluk payı arayın!

• Her gün biraz vaktinizi, minnettarlık için harcayın!

• Gördüğünüz her şeyde Yaradanın izini unutmayın!

• Hizmeti, hayatın değişmez bir parçası hâline getirin!

• İnatla savunduğunuz iddiaları yumuşatmaya çalışın!

• Kimsenin sözünü kesmeyin, cümlesini siz bitirmeyin!

• Sahip olmak istediğinizi değil, elde ettiğinizi düşünün!

• Daha fazlası daha iyidir, diye düşünmekten vazgeçin!

• Herkesin farklı olabileceğini anlayın ve saygı gösterin!

• Unutmayın ki, insan edindiği huylardan meydana gelir!

• Sevgi kapasitenizi geliştirip, hayatınızı sevgi ile doldurun!

• Gerçeği olduğu gibi kabul edin, çünkü hayat âdil değildir!

• Ölünce, yapılacak işler listesinin dolu olacağını unutmayın!

• Unutmayın, 100 yıl sonra burada bambaşka insanlar olacak!

• Olumlu ve olumsuz düşünce kartopunun çığ gibi büyüyeceğini
unutmayın..!

alıntı
59
Din Bilgisi / Beş Şeyi Yapmadan Yatma! ...
03 Mayıs , 2011, 03:19:06
  Peygamberimiz (s.a.v) Hz. Ali'ye Şöyle Buyurdu; Ya Ali Beş Şeyi Yapmadan Yatma! ...
1-Kur 'an-in Hepsini Okumadan
2-Dört Bin Dirhem Sadaka Vermeden
3-Kabeyi Ziyaret Etmeden
4-Cennette Yerini Hazırlamadan
5-Küs Olduğun Biriyle Barışmadan Yatma...

Hz.Ali (r.a) bu nasıl olur ya Resulallah dedi.?
Peygamberimiz (s.a.v) söyle buyurdu : bilmiyormusun ki ;

1- (3 kere) İhlas Suresi kur'anin hepsine esittir.

2-(4 kere) Fatiha Suresi 4 bin dirheme esittir.

3- (10 kere) "Lâ ilahe illallahu vahdehu lâ Şerikeleh Lehül Mülkü ve Lehül hamdü Yuhyi ve Yumitu ve Hüve alâ Külli Şey'in Kadiyr." demende kabeyi ziyarete eşittir

4-(10 kere) " Lâ Havle Vela Kuvvete illa Billahil Aliyyil Aziym" demen cennette yerini hazırlamana vesiledir.

5- (10 kere) "Estagfirullah El Aziym Ellezî Lâ ilâhe illa Hu el Hayyel Kayyum Ve Etubu İleyh" demen dargın ve husumetli olduğun insanlarla barışmış derecesinde ecre vesiledir.

60
Fıkralar / 3-4 Karış :)
02 Mayıs , 2011, 03:34:59
  Bir gün Fransız, Çinli ve Türk aralarında konuşurken kendi ülkelerini methetmeye başlamışlar. Fransız:

- Bizde bir Eyfel Kulesi var taa aya kadar gider der. Diğerleri:

- Hadi lan o kadar uzun mu? ,der. O da cevaplar

- O kadar dediysek 3-4 karış aşşağısı..

Sıra çinlidedir o da:

- Bizde bir çin seddi var taaa aya kadar gider.

Diğerleri:

- Hadi lan o kadar uzun mu? ,der. O da cevaplar

- O kadar dediysek 3-4 karış aşşağısı.

Sıra Türk'e gelir düşünür düşünür ve

- Bizde kadınlar ağızdan doğum yapar, der. Diğerleri:

- Hadi lan, diye tepki verir .O da cevaplar

- O kadar dediysek 3-4 karış aşşağısı :

:ehi: :ehi: :ehi: