Show posts

This section allows you to view all posts made by this member. Note that you can only see posts made in areas you currently have access to.

Messages - halukgta

46
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim bir konuyu, vereceğim örnek üzerinden düşünmenizi rica ediyorum. Hepimiz bir arkadaşımızla, ya da tanımadığımız bir kişiyle herhangi bir konuda tartışmışızdır. Genel çoğunlukla herkes, kendisini haklı çıkarmak için elinden geleni yapar ve sonunda genelde haklı ve haksız konusunda anlaşmaya varılmaz. ÇÜNKÜ HERKES KENDİSİNİN HAKLI OLDUĞUNU SÖYLER, İNSANIN DUYGULARI KENDİ YÖNÜNDE AĞIR BASAR.

Tartıştığımız konu önemli bir konuysa, kendi aramızda anlaşamadığımızda, bu sorunu adaletin çözmesi için, şahitler delil ve kanıtlarla mahkemeye başvururuz. Hâkim eldeki veriler doğrultusunda, HAKLININ HAKSIZIN KİM OLDUĞU KONUSUNDA KARAR VERİR.  Neticede bu karara herkesin uyması gerekir ve zaten bu karara uymayanlar, cezalandırılır.  Şunu da hatırlatmak isterim, BAZEN HÂKİMLER YANLIŞ DA KARAR VEREBİLİRLER. BUNUN ÖRNEKLERİNİ GÖRÜYORUZ. Çünkü oda bir insandır, yanılabilir.

Bu örnek ve düşünce ışığında, sizlere şöyle bir soru sorsam ve desem ki, iki arkadaş dini bir konuda tartışıyorsunuz.  Onca tartışmanızın sonunda anlaşamadınız ve herkes kendisini hakla gördü. Bu durumda tıpkı örneğini verdiğim, normal yaşantımızda karşılaştığımız olaylarda olduğu gibi, bir yargılayıcı ve haklının haksızın kim olduğuna karar verici, bu dünyada bir hâkim var mı? ELBETTE YOK. PEKİ, NEDEN YOK? ÇÜNKÜ BİZLER BU DÜNYADA, İNANCIMIZ KONUSUNDA ÖZGÜRÜZ VE KUR'AN'A GÖRE DİNDE ZORLAMA OLMADIĞINDAN, ÖZGÜR İRADEMİZLE BU DÜNYADA İMTİHAN OLUYORUZ. İNSANLARA BU YARGI ALLAH TARAFINDAN BIRAKILMIŞ OLSAYDI, KENDİ İNANÇLARININ ETKİSİYLE KARARLAR VERİRDİ. BUDA HİÇ ADALETLİ OLMAZDI. ZATEN İMTİHAN OLMANIN ŞARTLARINADA UYMAZDI. ÇÜNKÜ HATASIZ İNSAN OLMAZ. ONUN İÇİN ALLAH BÖYLE BİR YARGILAMAYI, ASLA KULLARINA BIRAKMAMIŞ, BİZZAT KENDİ TEKELİNE ALMIŞTIR.

Kur'an toplumun huzuru ve sükûnetini bozacak durumlar hariç YANİ HIRSIZLIK, ZİNA GİBİ asla İNANCI KONUSUNDA YARGILANAMAZ, CEZA VERİLEMEZ. Şu namaz kılmıyor, oruç tutmuyor ya da günümüzde başını örtmüş, örtmemiş diye hiç kimseye baskı yapılamaz.  İnancı konusunda hakaret edemez, saygısızlık yapamaz. Kendilerinin İslam şeriatı ile yönetildiğini söyleyen İran, bir kısım kadınların, biz başörtüsü takmak istemiyoruz, bizim inancımıza göre başörtüsü dinin emri değildir, şeklindeki inançlarını kabul etmeyip, başörtüsü takmayanları cezalandırıyor. Dini, inancı konusunda herkes özgür değilse, orada ne Allah'ın dini ve şeriatı yaşanıyordur, nede Allah'ın dinde zorlama yoktur, kulum özgürce bu dünyada imtihanını yaşamalıdır hükümlerine uymaz. Bu düşünce ve baskı, Allah'ın şeriatına uygun değil, insanların uydurdukları beşeri bir şeriattır. BAŞÖRTÜSÜ ALLAH EMRİDİR DİYEREK, ÖZGÜRCE BAŞINI ÖRTENLER NASIL İMTİHANLARINI, KENDİLERİ ÖZ İRADELERİ İLE YAŞIYORSA, BAŞIN ÖRTÜLMESİ ALLAH EMRİ DEĞİLDİR DİYEREK, ÖRTMEK İSTEMEYENLERDE, ÖZGÜRCE İMTİHANLARINI YAŞAMALIDIR. HAKLININ VE HAKSIZIN KİM OLDUĞUNU, KİMİN DOĞRU YOLDA GİTTİĞİNİ, HUZURA VARIP YARGILANDIĞIMIZDA GÖRECEĞİZ.

Tekrar etmek istiyorum. Bu dünyada din ve iman adına hiç kimse, bir başka kişiyi yargılayamaz. Çünkü Allah, KİMİN TAKVACA ÜSTÜN OLDUĞUNU, DOĞRU YOLDA GİTTİĞİNİ YALNIZ BEN BİLİRİM DİYOR. Onun içindir ki bizler, Allah katında kimin daha takvalı olduğunu, kimlerin doğru yolda gittiğini bilemeyeceğimizden, bu yargı hiç kimsenin yetkisine verilmemiştir. Bir başka deyişle dinimiz ve imanımız hakkında yargılayıcı ve sonunda haklıyı haksızı ayıran yalnız Allah'tır. Ama Allah asla hata yapmaz ve onun adaletinden hiç kimsenin kuşkusu olmaz. Onun için Allah din adına hüküm verme yetkisini, hiç kimseye vermemiştir. Kur'an'da bunu çok açık görüyoruz.

Peki, bizler bu gerçeğin farkında mıyız? Kesinlikle hayır. İnternette, televizyonlarda dini konularda tartışanların, birbirine nasıl hakaretler ettiğini, dinsizlikle imansızlıkla suçladıklarına şahit olmuşsunuzdur. Daha da kötüsü, Müslüman toplumlardan başka neredeyse, birbiriyle savaşan birbirine düşman olan kalmadı desem, yanlış olmaz. Yani herkes, kendisini doğru yolda giden ilan edip, karşısındaki kişiyi, toplumu yargılama ve sonunda hüküm verme yetkisini kendisinde görebiliyor. Bakın Allah'ın yetki verdiği bir Resulün bile bu yetkisinin olmadığını, kimin yargılayıcı olduğunu bildiriyor hatırlayalım.

"DE Kİ: "ALLAH DİLEMEDİKÇE BEN KENDİME BİR FAYDA VE ZARAR VERECEK GÜCE SAHİP DEĞİLİM. EĞER GAYBI BİLSEYDİM, ELBETTE İYİLİĞİ ARTTIRIRDIM VE BANA KÖTÜLÜK DE DOKUNMAZDI. BEN SADECE, İNANAN BİR TOPLUM İÇİN BİR UYARICI VE MÜJDELEYİCİYİM." (Araf 188)

"ŞÜPHESİZ YARGILAMA GÜNÜ, MUTLAKA GELECEKTİR." (Zariyat 6)

"ONLARA HESAP SORACAK OLAN RABBİMDİR, KEŞKE BUNU ANLASANIZ!" (Şuara 113)

"İNSANLARIN HESABA ÇEKİLMELERİ YAKLAŞTI. HÂLBUKİ ONLAR GAFLET İÇİNDE YÜZ ÇEVİRMEKTELER." (Enbiya 1)

"ONLAR, ELBETTE KENDİ YÜKLERİYLE BİRLİKTE BAŞKA YÜKLERİ DE TAŞIMAK ZORUNDA KALACAKLARDIR. UYDURUP DURDUKLARI TEMELSİZ İDDİALARDAN DOLAYI KIYAMET GÜNÜ, KESİNLİKLE YARGILACAK/SORGUYA ÇEKİLECEKLERDİR." (Ankebut 13)

Bu ve benzeri onlarca ayette Allah, bizlere şunu çok açık bildiriyor. Sizlere bu dünyada akıl verdim, özgürlük verdim. Size uyarıcı Resuller ve Kitaplar gönderdim. İster inanır isterse inanmazsınız, bu seçimi sizlere bıraktım. Ama yaptıklarınızın mutlaka bir hesabının verileceğini, ADALETLE YARGILANACAĞINIZI sakın unutmayın diye bizleri Allah uyarıyor.

TÜM İMAN ETTİĞİNİ SÖYLEYENLER, RESULLER DÂHİL, ASLA YARGILAYICI DEĞİL, YALNIZ ALLAH'IN VAHYİNE DAVET EDEN, ALLAH'IN VAHYİNİ TEBLİĞ EDENDİR.

"EĞER YÜZ ÇEVİRİRLERSE, SANA "ANCAK AÇIKÇA BİLDİRMEK/TEBLİĞ ETMEK" DÜŞER." Nahl 82)

O çetin gün gelmeden önce, bizlere düşen Allah'ın Kur'an'da yaptığı uyarı ve ikazları hayatımıza geçirmek olmalıdır. Allah hesap günü, bizlerin Kur'an'a ne kadar uyup uymadığımızdan yargılanacağımızı açıkça bildiriyor. YARGILANACAĞIMIZ, SORUMLU OLDUĞUMUZ KİTABIN UYARILARINI hayatımıza geçirip, yalnız Kur'an'ın ipine sarılalım ki, YARGILANDIĞIMIZ O GÜN, YÜZLERİ GÜLEN KULLARINDAN OLALIM.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
47
İslam'ı yaşarken eğer bizler, Kur'an'ı rehber almıyor Kur'an dışı bilgilere ve Allah'ın yanında edindiğimiz VELİ, ÂLİM, GAVS dedikleri kişilerin ardına düşüyor, İslam'ı onların sözleriyle yaşıyorsak, Allah'ın indirdiği İslam'ı asla yaşamıyoruz demektir. Bu makalemde bu konuyla ilgili, Zümer suresi 38. Ayeti sizlere hatırlatmak ve üzerinde düşünmenize vesile olmak istiyorum. Önce ayeti yazalım.

Zümer 38: Ve eğer onlara "GÖKLERİ VE YERİ YARATAN KİMDİR?" DİYE SORSAN, KESİNLİKLE "ALLAH'TIR" DERLER. Sor onlara: "Allah dışında yalvarıp yakardığınız varlıklara hiç baktınız mı? Eğer Allah benim için bir zarar Murad etse, O'ndan gelecek zararı onlar def edebilirler mi? Veya bana bir rahmet dilese, onlar O'nun rahmetine engel olabilirler mi?" İlan et: "ALLAH BANA YETER! ARTIK O'NUN (KULUNA YETECEĞİNE) GÜVENEN HERKES, SADECE O'NA DAYANSIN! ( Mustafa İslamoğlu meali)

Ayete bakar mısınız lütfen. Yalnız bu ayet bile bizlerin, İslam'ı Kur'an merkezli yaşamadığımızı gösteriyor. Bakın Allah Resulüne ne diyor ve nasıl sorular sormasını istiyor kullarına. Aynı soruları kendimize sorulduğunu farz ederek, ayeti anlamaya çalışalım. Bize birisi sorsa ve dese ki gökleri ve yeri yaratan kimdir dese, hepimiz hiç kuşkusuz ALLAH'TIR DİYE CEVAP VERİRİZ. Peki, bu cevabımızı gönülden ve yaşadığımız inancın gereğimi söyleriz, yoksa söylediğimiz dilimizin söylediği ama kalbimizin çok fazla onaylamadığı bir söz mü, ne dersiniz? Eğer yeri göğü yaratan Rabbimiz olduğuna inanıyorsak, onun gönderdiği ve eşi benzeri olmadığını söylediği Kur'an için, nasıl olurda Kur'an'ı herkes anlayamaz, Kur'an özet bilgi verir, detaylı değildir. Yalnız Kur'an ile İslam yaşanmaz, Resulün rivayet hadisleri olmasaydı, Kur'an anlaşılmaz kapalı kalırdı nasıl deriz? Bizler batıl inançlarımızı yaşayabilmek için, bu hataları çok fazla yapıyoruz.

Gelelim ayetin devamına, çünkü sorular devam ediyor, Allah'ın Resulü kanalıyla. Kitap ehli ve günümüzde bizlerin genel çoğunluğu aynı yanlışı yaparak YARDIMI, ŞEFAATİ NE YAZIK Kİ YALNIZ ALLAH'TAN DİLEMİYORUZ. Allah'ın dışında yardım, şefaat dilediğimiz veliler, gavslar edindiğimiz kişilere şöyle düşünüp hiç baktık mı? Allah bizi cezalandırmak isterse, Allah'tan gelecek cezayı, bizden def edebilir yani bizi cezadan kurtarabilir mi bu kişiler? Sormak isterim cemaat ve tarikatların şeyhleri müritlerine neler neler anlatıyorlar, müritlerini mahşer günü koruyup, cennetlik yapacağı konusunda. Bakın Allah bu yanlışları yapanları nasıl uyarıyor. Demek ki Allah'ın Resulünün bile böyle bir yetkisi, gücü yokmuş.

Ayetin sonunda bu hataları yapanlara son uyarını yap ve gerçeği ilan et diyor Resulüne. Bakın ne diyor Allah'ın Resulü." "ALLAH BANA YETER" Allah'ın Resulüne, Allah'ın yettiğini tebliğ alan bizler, apaçık ayeti tebliğ aldıktan sonra ne diyoruz? "NE YANİ ALLAH RESULÜNÜ, POSTACI DİYEMİ GÖNDERDİ?" Allah Resulünü ne amaçla gönderdiği söylüyor Kur'an'da ve ne diyordu? "RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR." (Ankebut 18) Allah ayetinde ne diyor, bizler neler söylüyoruz. Bu hatayı da yapmamızın nedeni, batıl inançlarımızı aklayabilmek, dinin emri gibi gösterebilmek için. Kur'an ile gereken bağı kuramayanlar, bu gerçeklerin elbette farkında olamıyorlar. Allah'ın Resulünün rivayet hadisleri ve fıkıh olmasaydı, ne namazımızı kılabilir ne zekâtımızı verebilirdik diyerek, kendilerine inatla ALLAH'IN YANİ İNDİRDİĞİ KİTABIN, YETMEDİĞİNİ KORKMADAN SÖYLEYEBİLİYORLAR. 

Hâlbuki Allah, sizleri Kur'an'dan sorumlu tutuyorum dememiş miydi? Allah açıklamadığı, detay vermediği bir kitaptan, sizce hesap sorar mı? Bizlerin gözleri perdeli, gönüller ve kulaklar mühürlü olunca, sanırım ne söylediğimizi bilmiyoruz.  Allah kendi yetkilerinin bir tanesini bile, Resullerine dahi vermediğini apaçık Kur'an'dan tebliğ aldığımız halde batılı, ataların inancını yaşayabilmek adına, söylediğimiz sözleri lütfen Kur'an ile gözden geçirelim. Lütfen unutmayalım, ALLAH HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DİYOR. Lütfen Allah'ın Resulünü, dinin eksiklerini tamamlayan konumuna getirmeyelim, Resule iftira atmış oluruz.

Zümer suresi 38. Ayetin son bölümünde, konuya açıklama getiriyor ve ALLAH'IN KULUNA YETECEĞİNE GÜVENEN, İNANAN HER İMAN EDEN, SADECE ALLAH'A GÜVENİP DAYANMALIDIR DİYOR. Peki, bizler bu konuda ne diyoruz. Yalnız Kur'an ile İslam yaşanmaz diye başlıyor, Kur'an'ın yanına rivayet hadisleri koyduktan sonra, mezheplerin fikirleriyle harmanlanan, ciltlerce dolusu kitapları da, dinin emri diye yaşıyoruz. BU HATAYI YAPAN BİZLER, YALNIZ ALLAH'A GÜVENİP DAYANIYOR OLABİLİR MİYİZ? Allah ile birlikte edindiğimiz velileri, gavsları da övüyorsak, bizler Allah'ın indirdiği İslam dinini yaşamıyoruz demektir. Eğer Allah'ı sever gibi edindikleri velileri, gavsları da seviyorlar ve onlardan yardım diliyorlarsa, KUR'AN'A GÖRE HAKTAN AYRILMIŞ, KÜFRE SAPMIŞLAR DEMEKTİR.

Gökleri ve yeri yaratanın Allah olduğunu söyleyen bizler, Allah'ın yarattığı bir zerreyi bile yaratamayan Allah'ın kuluna, nasıl olurda Allah'ın yetkilerini veririz ve onlardan şefaat, yardım bekleriz? HATIRLATIRIM BU HATALARI YAPANLAR, ALLAH'IN EMRETTİĞİ HÜKMÜN TAM TERSİNİ YAŞAYANLAR, ALLAH'TAN SÖZDE KORKTUĞUNU SÖYLEYİP, ÖZÜNDE KORKMAYANLARDIR. ALLAH BUNU YAPANLARA İNKÂRCI VE KÂFİR OLDULAR DİYOR.  Bu kadar mı akıl tutulması yaşıyoruz? Velisi olmayanın velisi şeytandır diyenleri, Allah Kur'an'da uyarıyor ve benden başka sakın güvenilecek veliler edinmeyin diyor. Allah makalemin konusu olan, aynı konuda Kur'an'da benzeri birçok uyarıda bulunduğu halde, ne yazık ki bu konuda hiç ders almadık. Aynı konuda benzer ayetleri sizlere hatırlatmak istiyorum ki, yaptığımız onca hatadan vaz geçebilelim.

"DE Kİ: "EĞER ALLAH, SİZE BİR KÖTÜLÜK DİLESE VEYA SİZE RAHMET DİLESE, O'NUN BU İSTEĞİNE KİM ENGEL OLABİLİR? ONLAR KENDİLERİNE ALLAH'TAN BAŞKA NE BİR VELİ/DOST NE DE YARDIMCI BULABİLİRLER." (Ahzab 17)

"ANDOLSUN, ONLARA, "GÖKLERİ VE YERİ YARATAN KİMDİR?" DİYE SORSAN; "ALLAH"TIR DERLER. DE Kİ: "ÖVGÜ, ALLAH'A AİTTİR. AMA ONLARIN ÇOĞU BİLMİYORLAR." (Lokman 25)

"YA DA O RAHMÂNDAN BAŞKA, SİZE YARDIM EDİP SİZİN İÇİN ASKERLİK YAPACAK BİRİLERİ Mİ VARMIŞ? (BU HAKİKATİ) İNKÂR EDENLER, BAŞKA DEĞİL, SADECE SONU KESTİRİLEMEYEN BİR ALDANIŞ İÇİNDEDİRLER." (Mülk 20)

"DE Kİ: SİZE GÖKTEN VE YERDEN KİM RIZIK VERİYOR? YA DA İŞİTME VE GÖRME YETENEKLERİNİ HÜKMÜ ALTINDA KİM TUTUYOR? ÖLÜDEN DİRİYİ ÇIKARAN, DİRİDEN DE ÖLÜYÜ ÇIKARAN KİM? HER TÜRLÜ İŞİ KİM YÜRÜTÜYOR? "ALLAH" DİYE CEVAP VERECEKLER. "ÖYLEYSE (O'NA ORTAK KOŞMAKTAN) SAKINMIYOR MUSUNUZ?" DE." (Yunus 31)

"ANDOLSUN, EĞER ONLARA, "GÖKLERİ VE YERİ KİM YARATTI, GÜNEŞİ VE AYI HİZMETİNİZE KİM VERDİ?" DİYE SORACAK OLSAN MUTLAKA, "ALLAH" DİYECEKLERDİR. O HÂLDE NASIL (HAKTAN) DÖNDÜRÜLÜYORLAR?" (Ankebut 61)

Allah bu soruları bizlere boşuna sormuyor ve Kur'an'da birçok kez boşuna tekrar etmiyor. Ders ve ibret alalım diye soruyor ve aynı konuyu birçok kez tekrar ediyor. AMA BİZLER BU YANLIŞLARI O KADAR ÇOK YAPIYORUZ Kİ, AYETLERİN UYARILARINI DİNLEYEN, AKIL EDEN VE DERS ALAN NE YAZIK Kİ YOK. Çünkü Kur'an ile aramıza bu gerçekleri görmeyelim diye, yüksek bir duvar ördüler, Kur'an'ı bizlere anlayarak ve düşünerek okutmadılar. İmtihan olduğumuz kitabı, SEN ANLAYAMAZSIN DEDİLER. ALLAH YEMİN OLSUN Kİ KUR'AN'I, ANLAYASINIZ DİYE KOLAYLAŞTIRDIK DEDİĞİ HALDE. Bu sözlerin Allah'ın adaletine nasıl büyük bir saygısızlık olduğunu, hala farkında olamadık.

Hesap günü tüm bu sorular karşımıza gelecek. Ama bizler o gün öğreneceğiz ki, yaşadığımız inanç Allah'ın dini değilmiş. İstediğiniz kadar O çetin gün aldatıldık diyelim, kurtuluş yok. Bu duruma düşmek istemeyen, KENDİSİNE BİLE FAYDASI OLMAYAN, İNSANLARIN SÖZLERİNE DEĞİL, ALLAH'IN SÖZLERİNE/AYETLERİNE BU DÜNYADA İMTİHANINI VERİRKEN, ELDE KUR'AN KULAK VERİR. Bunca açık uyarıdan sonra, hala atalarının batıl inançlarında direnenler, mahşer günü geri dönülemeyecek O çetin gün, PİŞMAN OLANLARIN SAFINDA OLACAĞINI UNUTMAMALIDIRLAR.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
48
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Allah'ın Kur'an'da bizlere örnek gösterdiği Resulü ile ilgili olacak. Makalemin başında şunu söylemek isterim. Bizler Allah'ın Resulünü hiç örnek alamadık. HATTA ÖRNEK BİLE ALMAK İSTEMEDİK. GELENEĞİN BASKISI, KUR'AN'IN ÖNÜ GEÇTİ DERSEK, YANLIŞ SÖYLEMİŞ MOLMAYIZ. Bu yaşadığımız İslam'dan anlaşılıyor. Allah Resulünü bizlere, örnek model olarak gösteriyor ve bizlerinde onun gibi olmamızı özellikle istiyor. Sizce bizler Allah'ın örnek olarak bizlere gösterdiği Resulünün hangi özelliklerini örnek alıyoruz? Ya da örnek alıyor muyuz? Bizler üzgünüm ama, Allah'ın Resulü şöyle kıyafet giyerdi, şöyle sakal bırakırdı'nın dışında, Resulü örnek aldığımızı hiç sanmıyorum. Allah Ahzab suresi 21. Ayetinde bakın ne diyor.

"ANDOLSUN, ALLAH'IN RESÛLÜNDE SİZİN İÇİN; ALLAH'A VE AHİRET GÜNÜNE KAVUŞMAYI UMAN, ALLAH'I ÇOK ZİKREDEN KİMSELER İÇİN, GÜZEL BİR ÖRNEK VARDIR."

Ayette çok önemli bir konuya dikkat çekiliyor. Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı uman ve Allah'ı çok zikreden kimseler için, Resulümde sizler için güzel bir örneklik vardır diyor. Bizler iman edenler olarak, İSTEDİĞİMİZ KADAR ALLAH'I BOLCA ZİKREDELİM, EĞER RESULÜN ÖRNEKLİĞİNİ HAYATIMIZA GEÇİREMEDİYSEK, O BOLCA ALLAH'I ZİKRETMEMİZİN HİÇ BİR ANLAMI OLMAYACAKTIR. Peki, Resulün nasıl örnekliği vardı da Allah, önce bunları hayatımıza geçirmemizi ve örnek almamızı istiyor. Eğer bunu yapamıyorsak, Allah'ta dualarımıza karşılık vermeyecektir.

Gelin Resulün, nasıl bir insan olduğuna Kur'an'dan bakalım ve en doğru bilgileri alalım. Allah'ın Resulü her konuda dikkatle düşünen, aklını kullanan, araştıran ve aklın mantığın kabul etmediği hiçbir şeyi kabul etmeyen, bir insan olduğunu görüyoruz. Eğer Resulü örnek almak istiyorsak, bizlerde böyle olmalıyız. Onun için batıl ve hurafelerle, atalarının inancını yaşayan Kitap Ehline asla tabii olmamış, ama gerçeklerin sürekli arayışında olduğunu Kur'an'dan anlıyoruz. Kur'an'da Allah Resulü için, SİZLERE ÜMMİ BİR RESUL GÖNDERDİM DER. Ümmi kelimesinin anlamı da, günümüzde anlatıldığı gibi okuma yazma bilmeyen değil, Kitap Ehline tabi olmayan anlamına geldiğini yine, Kur'an'dan öğreniyoruz. Bu gerçeği ne yazık ki kabul etmek istemedikleri gibi, Allah'ın Resulüne iftira atarak, onun okuma yazma bilmediğini dahi söyleyebilmektedirler.

Demek ki Allah'ın Resulünden alacağımız ilk örneklik, din adına her söylenene inanmadan, araştırıp HAK OLAN, GERÇEK OLANIN PEŞİNDEN GİTMENİN, ÇOK ÖNEMLİ OLDUĞUNU ANLIYORUZ. Allah Resulünü örnek gösteriyorsa, bizlerinde böyle olmamızı istiyor demektir. Hatta Allah'ın Resulü, Kitap Ehlinin yaşadığı dinin batıl ve hurafelerle yaşandığını gördüğünden, onların inançlarının sürekli dışında kalmıştır. Bunu bizlerin anlayabilmesi ve üzerinde doğru düşünebilmemiz içinde, bakın Şura 52. ayetinde ne diyordu. "SEN DAHA ÖNCE KİTAP NEDİR, İMAN NEDİR BİLMEZDİN" Bakın burası çok önemli. Allah'ın bizlerden istediği en önemli kıstas, bolca namaz kılan, bolca hacca giden kulları değil.  ALLAH'IN BİZLERDEN İSTEDİĞİ ÖNCE DÜŞÜNEREK, AKLIMIZI KULLANARAK HAKKIN, DOĞRUNUN, GERÇEKLERİN ARAYIŞINDA OLMAMIZ ÇOK ÖNEMLİ. Bunu yapan zaten, Allah'ın doğruları ile buluşur.

Peki, bunlar yetiyor mu? Elbette yetmiyor, bakın Allah'ın Resulü nasıl bir karakter sahibiymiş ona bakalım. "SEN ELBETTE, YÜCE BİR AHLAK ÜZERESİN." (Kalem 4) Bakın Allah'ın kulların istediği öncelikli özelliklerinden biriside, iyi bir Ahlak sahibi olmakmış. İyi ahlak sahibi olduğu için, çevresinde ADALETLİ olmakla tanınıyormuş. İşte sizlere örnek alınacak başka bir özellik. Sizce bizler bu örnekliği hayatımıza geçirebiliyor muyuz? Bakın Resulün örnek alınacak başka bir özelliği. "SİZİN SIKINTIYA UĞRAMANIZ ONA ÇOK AĞIR GELİR. O, SİZE ÇOK DÜŞKÜNDÜR; MÜMİNLERE KARŞI ÇOK ŞEFKATLİDİR, MERHAMETLİDİR." (Tevbe 128) Hangimiz komşumuzun, arkadaşımızın zor bir durumunda böyle davranış içinde oluyoruz? İnsanlara karşı YUMUŞAK davranan, insanları kırmayan bir ahlakının olduğunu görüyoruz. Allah Resulünün sabırlı ve insanların düşüncelerine saygılı olduğunu, onların fikirlerinden istifade ettiğini Kur'an'dan öğreniyoruz. GÜNÜMÜZDE BİZLER, DIŞ GÖRÜNÜŞÜ ŞÖYLE YA DA BÖYLE OLAN İYİ MÜSLÜMANDIR DİYEREK, İSLAM'I ŞEKİLSEL HALE DÖNÜŞTÜRDÜK. YANİ KENDİ DİN ANLAYAŞIMIZA GÖRE, DİNİN İÇİNİ BOŞALTTIK.

Allah'ın Resulüne 40 yaşlarında Allah tarafından, Resuldük tebliğ etmeden önce ÜMMİ olduğuna ve Kitap Ehline tabi olmadığına göre, DİNİ HİÇ BİR ŞEYİ, HAYATINA GEÇİRMEDİĞİNİ VE İSLAM'I YALNIZ KUR'AN'DAN ÖĞRENDİĞİNİ ANLIYORUZ. Bu durumda 40 yaşına kadar namaz kılmamış, hatta Hacca gitmemiş olması gerekir. Ama Allah'ın Resulü Kitap Ehli arasında örnek davranışları, güvenilirliği ve dürüstlüğünden dolayı çok seviliyormuş. BAKIN ALLAH RESULÜNÜ, NEDEN ÖRNEK GÖSTERİYORMUŞ BİZLERE, ŞİMDİ DAHA AÇIK ORTAYA ÇIKTI. Çok daha ilginç bir konuyu, düşünmenizi rica ediyorum. ALLAH KİTAP EHLİ ARASINDAN DEĞİL, ÜMMİ OLAN BİR KULUNU RESUL OLARAK SEÇİYOR. SİZCE ALLAH'IN YAPTIĞI BU SEÇİMLE ÖNCELİKLE, KULLARINDAN NE İSTEDİĞİ ÇOK AÇIK DEĞİL Mİ? Kitap Ehlinin, Allah'ın Resulüne iman etmekte zorlanmalarının nedeni, Allah Resul gönderecek olsaydı, bizim aramızdan gönderirdi diyorlardı. Ama atalar dinini yaşayan, batılı, rivayetleri din edinenler arasından değil, gerçeklerin arayışında olan kuluna güvenip, Resul lük görevini veriyor Allah. Bunun ne anlama geldiğini hala anlayamayanlara, söyleyecek sözüm yok. Demek ki Allah kulundan ilk önce doğruluk, dürüstlük, adaletten ayrılmayan, insanlara yardım eden ve BATIL, RİVAYET VE SANIDAN UZAK, GERÇEKLERİN ARAYIŞINDA OLAN BİR KUL OLMAMIZI İSTİYOR Kİ BİZLERDEN, RESULÜNÜ BİZLERE ÖRNEK GÖSTERİYOR.

Ne yazık ki bizler, Allah'ın Resulünü Kur'an'ın verdiği örneklerden yola çıkarak, ONUN BİZLER İÇİN HANGİ KONUDA ÖRNEK OLDUĞUNU ANLAYAMADIK. ÇÜNKÜ RİVAYET VE ATALARIN DİNİ AĞIR BASTI, BİZLERİN GERÇEKLERİ GÖRMEMİZİ ENGELLEDİ. Atalar dini günümüzde, çok güç kazandı. Hatta Kur'an'ın indirdiği İslam'ın 'da önüne geçti. Sizlere bir örnek vermek istiyorum. Allah sizleri Kur'an'dan sorumlu tutuyorum, biz kitapta hiçbir eksik bırakmadık, sakın Kur'an'ın sınırlarını aşmayın, YALNIZ KUR'AN'IN İPİNE SARILIN diye hükmünü yüzlerce ayetinde verdiyse, sizce haşa Allah sözünden dönüp, KUR'AN'DA TEK KELİME BİLE GEÇMEYEN, BU KONUDA ALLAH'IN TEK BİR AYETİ OLMAYAN BİR KONUDAN, BİZLERİ SORUMLU TUTAR MI? Soruma sanırım elbette sorumlu tutmaz, çünkü Allah sözünden dönmez diyeceksiniz.

Bu durumda sizlere sormak istiyorum. Allah'ın Kur'an'da tek kelime bile bahsetmediği, örneğini dahi vermediği, ERKEKLERİN SÜNNET OLMASINI EMRETMİŞ OLABİLİR Mİ? Elbette Allah'ın Kur'an'da emretmediği hiçbir şeyden sorumlu olamayacağımızı, Kur'an'a iman eden bir Müslüman çok açık bilir. Tabi Allah'ın Resulünün örnekliğini, hayatına geçirmişse. ŞUNU RAHATLIKLA SÖYLEYEBİLİRİZ, BU İNANÇ ALLAH'IN SÜNNETİNDE YANİ BİZLERE EMRETTİĞİ YOL VE YÖNTEMİNDE YOK. Beşeri olduğu çok açık. İlginçtir sünnet konusunu araştırdığınızda, sünnetin Hz. İbrahim'den bu yana dini bir emir olduğu anlatılır. Tabi kanıtları ve delillerine baktığınızda, BİR RİVAYETE GÖRE DİYE BAŞLARLAR. Yine çok ilginç olan, Hz. Muhammed sünnet oldu mu sorusuna, çok ilginç cevaplar alırsınız. O doğuştan sünnetli doğmuştu diyerek, ne yazık ki batıl inancımıza kanıt yaratmakta, bir sakınca görmüyoruz.

Hatırlatmak isterim, Allah Resulünü bizlere örnek gösterirken, Kitap Ehlinin batıl ve rivayet inançlarına asla tabi olmadığını, yani ÜMMİ olduğunu görmüştük. Elbette O günkü Yahudi toplumunun geleneğinde olan SÜNNETİ, Allah'ın Resulü onlara tabi olmadığı için, sünnette olmamış olması gerekir ki, bu gerçeği bilenler, ALLAH'IN RESULÜ DOĞUŞTAN SÜNNETLİYDİ, SÖZLERİYLE KENDİLERİNE KANIT YARATMAYA ÇALIŞIYORLAR.

Sünnet, toplumumuzda sanırım erkek bir Müslüman için olmazsa olmaz oldu. Bırakın dini inancı, toplumun baskısı çok daha ağır basıyor diyebiliriz. Sünnet konusunu gündeme getirmekteki amacım, sünnet düşmanlığı yapmak değil elbette. Bizlerde sünnet olduk, yakınlarımızda sünnet oldu. Önemli olan bu ve benzeri konularda bilinç sahibi olmaktır. ALLAH'IN EMRETMEDİĞİ BİR ŞEYİ, DİNİN EMRİ GİBİ GÖSTERMEK VE KABUL ETMEK, ASIL YANLIŞ OLANDIR. Sünnet konusuna dinin bir emri değil, gelenek olarak bakarsak, çok daha doğru yapmış oluruz. Tabi sünnet olmayana, sen Müslüman olamazsın dememden.

Sünnet Yahudi inancıdır. Hz. İsa'ya inanan toplumda bunu göremezsiniz. Sanırım İslam toplumu, çok fazla Yahudilerin etkisinde kalmış. Geleneksel İslam inancı, sünnet konusunda Kur'an'dan delil, kanıt bulamayınca, bazı ayetlere bu konuyu ilave etme çabasında olmuşlar ve Hz. İbrahim den itibaren sünnet emrinin olduğu iddia edilmiş. Kur'an'da Ali İmran 95. Ayette geçen;" ÖYLE İSE HAKKA YÖNELEN, İBRAHİM'İN DİNİNE UYUN" ayetini kanıt gösterenler, sünnetin İslam dininde de olduğuna inandırılmıştır. Hâlbuki Hz. İbrahim, tıpkı Hz. Muhammed gibi batıl ve atalar dininden uzak dinini yaşayan, örnek bir Resuldü. Allah'ın emri olmayan, yani indirdiği kitapta hükmedilmeyen hiçbir şeyi, ümmetine tebliğ edip yaşanmasını istemeyen, HANİF bir Müslümandı. Tekrar hatırlatmak isterim, Allah Zuhruf 44. Ayetinde, BİZLERİ KUR'AN'DAN SORUMLU TUTACAĞINA HÜKMETMİŞTİR. Bu ayete uymayan hiçbir bilgi, hadis İslam sınırları içinde asla olamaz.

Dilerim Allah'ın Resulünün örnekliğini, batıl ve rivayetlerden değil, Allah'ın kitabı Kur'an'dan öğrenerek, hayatına geçiren, Allah'ın halis kullarından oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
49
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Kur'an'da çok fazla geçen SALAT konusu üzerine olacak. Bildiğiniz gibi Kur'an'da geçen bu kelime, genellikle ayetlerde yalnız NAMAZ diye çevrilir. Buda salatın bir bütün olarak, gerçek anlamının karşılığı asla değildir, ancak bir parçasıdır. Aslında Kur'an'da SALAT kelimesi, bizim namaz dediğimiz kıyam, rükû ve secde ile yaptığımız ibadet olduğu gibi, DUA anlamına da gelir. Ayrıca insanların birbirine destek olması anlamına da geldiğini, Kur'an'dan anlıyoruz. Bu kelimeyi yalnız namaza indirgemek, salatın özüne uymadığı gibi, ALLAH'IN SALAT İLE BİZLERDEN NE İSTEDİĞİNİN VE BİZLERE NASIL BİR KAPI AÇTIĞININ, TAM KARŞILIĞIDA DEĞİLDİR.

Makalemde Kur'an'da geçen SALAT kelimesinin tüm anlamları üzerinde özellikle durmak ve bu konunun aslında farkında olmadığımız, çok önemli bir amacının olduğunu, sizlere hatırlatmak istiyorum. Günümüzde Farsça olan bizlerin NAMAZ diye isimlendirdiğimiz anlamına bakalım önce. Namazın şekilsek hareketlerine baktığımızda, ALLAH'IN HUZURUNDA SAYGIYI, BAĞLILIĞI VE KOŞULSUZ TESLİMİYETİ GÖRÜYORUZ. Namazın hareketlerinin anlamı, aslında çok önemli. Namaz yalnız şekilsel saygının, bağlılığın gösterildiği bir ibadet olmayıp, Kur'an'ın neredeyse özünü içine alan ve Allah'ın kullarını uyardığı çok önemli bir konuyu da, bizzat hayata geçirilmesini sağlıyor.

Hayata geçirdiğimiz bu konu ne olabilir? Önce hatırlayalım, Allah Kur'an'da onlarca ayetinde bizleri uyarıyor ve neler söylüyordu? Yalnız bana kulluk edeceksiniz, yalnız benden yardım dileyeceksiniz. Şefaat, bağışlanma ve yardım etmek benim yetkimdedir.  Bu konuda yaratılmış hiçbir beşeri muhatap almayacak ve yalnız bana kulluk edeceksiniz, insanlar arasında yardımlaşmayı, destek olmayı sağlayacaksınız ve tüm bunları gösteriş için yapmayacaksınız, diye Allah'ın uyardığı yüzlerce ayeti sanırım hatırladınız. ASLINDA ALLAH BU DÜNYADA SALAT İLE BİZLERİN İŞİNİ, ÇOK KOLAYLAŞTIRMIŞ OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ. Çünkü insanlar birbirine yardımı, destek olmayı asla karşılıksız, kolay kolay yapmaz. Allah toplumun sıhhati, huzuru ve barışı sağlamak için yardımlaşmaya ve insanların birbirine destek olma konusuna dikkatimizi çekiyor. Allah bizlerden, çok fazla bir şey istemiyor. Yalnız kendisine karşı saygılı olmamızı ve doğru yolda gitmemizi, birbirimize yardımcı olmamızı ve YALNIZ KENDİSİNİ MUHATAP ALMAMIZI İSTİYOR. Özet olarak, salatın çok önemli amacını söylemek gerekirse KULA KUL OLMADAN, YALNIZ ALLAH'A KUL OLMANIN YOLUNU GÖSTERİYOR ALLAH, SALAT İLE BİZLERE.

Allah İslam dininde, RUHBAN SINIFININ olmadığını hatırlatır bizlere. Hiç düşündünüz mü, neden ruhban sınıfı yok der Kur'an? Eğer böyle bir emri olsaydı Allah'ın, Kur'an'ın genel çoğunluğunda yaptığı uyarı ve ikazlarla ters düşer, çelişirdi. Ruhban sınıf olsaydı, ruhbanların söyledikleri ve öğretileri yanlış bile olsa, bizleri Allah bu yanlışımızdan sorumlu tutmazdı. Bunun adına zaten İMTİHAN denmezdi. Çünkü Allah, sizleri bu dünyada İMTİHAN EDİYORM diyor. Peki, nereden imtihan ediyorum diyordu? Gönderdiğim ve anlayasınız diye kolaylaştırdığım vahiyden, yani Kur'an'dan. Onun için Allah, yalnız Kur'an'ın ipine sarılın emrini vermiştir. Çok daha önemlisi, KULU İLE ARASINA RESULÜ DÂHİL HİÇ KİMSENİN GİREMEYECEĞİNİ BİLDİRİYOR VE RESULÜNE, TEBLİĞ ETMEK SANA, HESAP SORMAK BANA DÜŞER DİYEREK, KULUMLA ARAMDAN ÇEKİL UYARISINIDA YAPIYOR. RESULÜNÜN GÖREV VE SORUMLULUĞUNU HEM RESULÜ, HEMDE BİZLERİN BİLMESİ İÇİN, NASIL AYETLER İNDİRMİŞTİ HATIRLAYALIM.

"RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR." (Ankebut 18)

"BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ."  (Kehf 56)

"SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR." (Rad 40)

Bu uyarıları aldıktan sonra hala bizler, NE YANİ ALLAH RESULÜNÜ, POSTACI DİYEMİ GÖNDERDİ DİYEBİLİR MİYİZ?  Diyemeyiz, ama ne hikmetse diyoruz. Bakın her şey ne kadar açık ve net. Bu ve benzeri onlarca ayetten de anlıyoruz ki, BİZLER BU DÜNYADA, ELDE KUR'AN ALLAH İLE BAŞBAŞAYIZ. Dar ve zor bir durumdaysak, yalnız Allah'a dua edip salat ile yardım dilemeliyiz, hiç kimseye muhtaç olmadan. Bundan güzel bir şey olabilir mi? EĞER YARDIM İÇİN İNSANLARA MUHTAÇ OLSAYDIK, ONLARIN HEPSİ MENFAAT KARŞILIĞINDA YARDIM EDERDİ. Aramıza birilerini koymaya çalışıyorsak, Allah'ın bir ayetinde uyardığı O acı gerçeğin içindeki bataklığa batmışız demektir. Nasıl uyarıyordu hatırlayalım. "ONLARIN ÇOĞU ALLAH'A ANCAK, ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR."(Yusuf 106) Bu uyarının anlamı, Allah'ın tek elinde olan yetkilerini, örneğin şefaat etmek gibi, bizler edindiğimiz VELİ, GAVS adını verdiğimiz kişilere de veriyorsak, işte bizler Allah'a şirk koşanlardan olmuşuz demektir. Hatırlatırım Allah'a şirk koşabilmek için, önce Allah'a ve kitabına iman etmiş olmamız gerekir. İman etmeyen zaten kafir olmuş demektir.

Gelelim SALAT konusuna. Üzerinde hiç durmadığımız ama aslında çok önemli olan SALAT ile Allah, aslında bizlere çok önemli bir kapı açıyor. ALLAH İLE ARAMIZA HİÇ KİMSEYİ ALMADAN, YALNIZ ONA KULLUK EDİP, YALNIZ ONDAN YARDIM DİLEMEMİZİN KAPISINI, ARDINA KADAR AÇIYOR. AMA BİZLER HALA BUNUN FARKINDA BİLE DEĞİLİZ. Onun için, kıldığımız namazın, Allah'a yaptığımız duaların karşılığını göremiyoruz. İnsanların birbirine yardımı, desteğini de gösteriş için yapıyoruz. Çünkü bizler Allah'ın yanında edindiğimiz veli, gavs dediğimiz kişilerden de yardım bekliyor, onları haşa Allah'ı sever gibi seviyoruz. Bu kişilerin mahşer günü, bizlere şefaat edeceğine inanıyoruz.

Bizler hala günümüzde, namaz var mı yok mu, salat namaz değil tartışmalarının yanında, namaz var diyenlerinde, namazın gerçek ruhundan uzak, sanki aramıza Allah ile çok güvendiğimiz kişileri alarak anlamını dahi bilmeden yaptığımız bir dua, ibadet haline dönüştürdük namazı/salatı. Sizce bizler namaza durduğumuzda, yalnız Allah'ımı muhatap alıyor ve yalnız Allah'a mı hitap ediyoruz? Okuduğumuz duaların anlamlarını, lütfen araştırın, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Ne yazık ki bir türlü Allah'ın uyardığı gibi, ORTA YOLU BULAMADIK. Bizler ister namazda, isterse sıkıntılı bir anımızda YALNIZ ALLAH'A SIĞINIP VE YALNIZ ALLAH'TAN YARDIM DİLEMEMİZ GEREKİRKEN, KENDİMİZE ALLAH'IN YANINDA BAŞKA YARDIMCILAR BULDUK. NE YAZIK Kİ SALATIN ÖZÜNDEN, BÖYLECE UZAKLAŞAN, SALATI YALNIZ ŞEKİLSEL BİR RİTÜELE DÖNÜŞTÜRDÜĞÜMÜZ MÜSLÜMANLAR OLDUK. ÇÜNKÜ SALATIN DEĞERİNİ, AMACINI BİLEMEDİK.

Günümüzde bizler eğer şefaati, yardımı Allah'ın yanında, yaratılmış her kimden istiyor ve ondan yardım bekliyorsak, YANİ ALLAH İLE ARAMIZA, YARATILMIŞ BİR BEŞERİ KOYUYORSAK, istediğimiz kadar namaz kılalım, istediğimiz kadar Allah'a dua edelim, Allah'ı gücendirdiğimiz için dualarımız karşılık bulmayacaktır. HAKKA BATIL KARIŞTIRDIĞIMIZ İÇİN, NE SALATIN/NAMAZIN, NEDE YAPTIĞIMIZ DUALARIN KARŞILIĞINI ALLAH'TAN GÖREMEYİZ. GÖRMİYORUZDA ZATEN. Allah'ın çok kolay ve basit emrettiği salatı, mezheplerin yaptığı beşeri ilavelerle öyle zorlaştırdık ve özünden öyle uzaklaştırdık ki, Allah'ın kulu arasında açık bıraktığı kapıyı, farkında olmadan ellerimizle kapattığımızın, farkında bile olamıyoruz.

Dilerim, Kur'an'ın emrettiği SALATIN özünün farkına varan ve Allah'ın huzuruna durduğumuzda, yalnız ona saygımızı gösterip, yalnız ondan yardım dileyen ve karşılık beklemeden insanlara yardım ve destek olan, Allah ile aramıza hiçbir beşeri koymadan, imanını yaşayan, ALLAH'IN HALİS KULLARINDAN OLURUZ.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK.

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
50
Sizlere şöyle bir soru sorsam, nasıl bir cevap verirdiniz? KUR'AN'IN ALLAH KATINDAN İNDİRİLDİĞİNİ NEREDEN BİLECEĞİZ? Aslında çok önemli ve üzerinde düşünmemiz gereken bir soru. Bu konu çok önemli, onun için biraz detaylı yazmak zorunda kaldım. Lütfen sabırla okuyalım. Bu soruya doğru bir cevap aramak istiyorsak, ilk önce Kur'an'ı hiç okumamış ve tebliğ almamış olduğumuzu düşünerek, bu soruya cevap arayalım. İnsanlık tarihini araştırdığımızda, ilk çağlarda yani binlerce yıl öncesinde bile, insanların herhangi bir şeyden korktuklarında sığınabileceği, yardım isteyebileceği bir güce inanma ihtiyaçlarının olduğunu görüyoruz. Örneğin eski insanlar güneşe, aya, yıldırıma ya da benzeri farklı güçlere inanmış, ona kurbanlar keserek onunun yardımını beklediklerini tarihi kayıtlardan biliyorum.

Demek ki insanın yaradılışında, genlerine adeta işlenmiş öyle bir duygu var ki, İNSANLAR ZOR ANLARINDA SIĞINABİLECEĞİ, YARDIM İSTEYEBİLECEĞİ BİR GÜCÜN ARAYIŞINDA OLMUŞLAR, İLK YARADILIŞTAN BU YANA. Bunun bir ihtiyaç olduğunu söylememiz, yanlış olmaz sanırım. Bakın buraya kadar düşüncemiz, Allah'ın indirdiği hiçbir kitaptan istifade ederek söylenmiş sözler değil. İnsanlık tarihinin geçirdiği evrelerden faydalanarak aldığımız bilgiler.

Şimdide Allah'ın kullarına Resulleri aracılığıyla, yol gösterici olarak gönderdiği Kitaplarına bakalım. Ama önce şunu da düşünmenizi rica ediyorum. Bizler Kur'an'ın Allah katından indirilip indirilmediğini anlamadan önce, ALLAH'IN VARLIĞINA İNANIYOR MUYUZ? İNANIYORSAK AYNI SORUYU TEKRAR KENDİMİZE SORMAMIZ GEREKİR. ALLAH'I GÖREMİYORUZ, ALLAH'IN OLDUĞUNU NASIL ANLAYACAĞIZ, KANITI NEDİR? Bu soruyu soran kişilerin genel çoğunluğu, bu soruya şöyle cevap verebiliyorlar. Kâinata, çevremize, yaratılan tüm âleme baktığımızda,  araştırdığımızda bunun bir sanatçısı olması gerekir. Hiçbir şey tesadüf olamaz şeklinde birçok örnekler verip, Allah'ın varlığına inandıklarını söylüyorlar. Bu yöntem çok doğrudur.  Bu durumda aynı mantıkla, Kur'an'ın Allah katından gelip gelmediğini anlamaya çalışabiliriz. Elbette elimizdeki Kur'an'a bakarak, işimiz çok daha kolay olacaktır. Yani Kur'an ayetleri üzerinde düşünerek, araştırarak içinde tutarsızlık ve çelişki olup olmadığını anlamaya çalışarak ta, bu sorumuza cevap bulabiliriz. TABİ KUR'AN'I YİNE, KUR'AN'IN VERDİĞİ ÖRNEKLERDEN YOLA ÇIKARAK ANLAMAK ŞARTIYLA. Çünkü Kur'an'ı Allah, biz nice örneklerle açıkladık diyor. Eğer Kur'an'ı rivayet ve sanı bilgilerin etkisiyle anlamaya çalışırsak, inanın o kadar çelişkilerle karşılaşırız ki anlatmakla bitmez. KUR'AN'A BAKTIĞIMIZDA GEÇMİŞTEN, YAŞANAN O GÜNKÜ ORTAMDAN BİLGİ VERDİĞİ GİBİ, GELECEKTEN DE BİLGİLER ÖRNEKLER VERİYOR. Böyle bir bilgiyi veren kitap, insan ürünü asla olamaz.

Allah'ın gönderdiği Kitapların hepsinde, kullarının bir arayış içinde olduğu, ama genel çoğunluğunun yanlışa sapmaları nedeniyle, birçok kez uyarıldığı İlahın, yaratıcının yalnız Allah olduğu bilincini Rabbimiz kullarına bildiriyor. Allah'ın dışında hiçbir güce inanmayın, ardına düşmeyin diye de ikaz ediyor. KUR'AN'I DİKKATLE OKUYAN BİR İNSAN ŞUNU ÇOK RAHAT ANLAYACAKTIR. ALLAH KULLARINI YARATIRKEN, GENLERİNE ADETA, TABİRİ CAİSSE YARATICINI ARA, BUL SİNYALLERİNİ/ÇİPİNİ YERLEŞTİRMİŞ, KULUNUN İMTİHANINDA ONA KOLAYLIK SAĞLAMIŞTIR.

Buradan da şunu anlıyoruz. Bizlere düşen, genlerimize yerleştirilmiş bu dürtüyü, uyarıyı açığa çıkarmak, araştırmak ve doğruyu gerçeği bulmak olmalıdır. ONUN İÇİN ALLAH KUR'AN'DA DÜŞÜN, AKLINI KULLAN UYARILARINI ÇOK YAPIYOR. Yani bizler nasıl Allah'ın varlığını araştırıp, varlığını kabul ettiysek, Kur'an'ın da Allah katından geldiğini, önce düşünerek ayetleri araştırarak anlamalıyız ki, imanımız güç kazansın. Bu uyarının farkında olup araştıran, önce şöyle bir duygunun etkisiyle şunları düşünür. BİZLERİ VE KÂİNATI YARATAN BİR GÜÇ OLMALI. Eğer bu duyguyu dışa vurup, bizleri ve kâinatı yaratanın kim olduğunu araştırmaya devam edersek, işte o zaman kafamızdaki tüm soruların cevabını da yavaş yavaş bulmaya başlarız. Bizleri yaratanın, bizleri uyarması gerekir düşüncesi, bizleri araştırmamızda doğruya yönlendirecektir.  Yok, eğer bedenimiz ve yaradılışımızdaki genlerimizin uyarısını umursamaz ve önemsemezsek, kafamızdaki tüm sorular cevapsız kalır ve bu durumda İNANÇSIZ BİR İNSAN OLARAK YAŞAMAYA DEVAM EDERİZ.

Eğer içimizdeki o duyguya cevap aramak için, araştırma gereği duyarsak, işte o zaman göstereceğimiz çaba nispetince, makalemizin sorusu olan konuya en doğru cevabı mutlaka buluruz. Önce şunu hatırlatmak isterim, Allah daha önce birçok uyarıcı Resul ve Kitaplar zamanla göndermiş, onu günümüzde de yaşayan toplumlardan anlıyoruz. Yahudi ve Hristiyanlar Kur'an'ı kabul etmiyor. Hâlbuki tarafsız araştırsaydılar, kendilerinin inandığı kitaplarda geçen birçok konunun, Kur'an'da da olduğunu göreceklerdi. Hatta onların yaptığı yanlışların, Kur'an'da izah edilip açıklandığını, uyarıldıklarını da göreceklerdi. Tüm bu bilgiler bile, Kur'an'ın en son uyarıcı kitap olarak, Allah katından indirildiğine açık bir kanıttır.

Eğer Kur'an'ın emrettiği İslam'ı, bizler Kur'an'dan değil de cemaat, tarikat ve mezheplerin öğretisinden anlamaya çalışırsak, İNANIN KUR'AN'I ANLAYARAK TARAFIZ BİR GÖZLE OKUMADIYSAK, BU DİN BU KİTAP ALLAH KATINDAN ASLA İNMEMİŞTİR DİYEBİLİRİZ. Bakın sorumuza doğru cevabı bulmak için, önce en doğru yolu izlememiz şart. Eğer bu yolu izlemediysek, O sorumuza da doğru bir cevap asla bulamayız. Eğer doğru bir yol izlersek, KAFAMIZDAKİ TÜM SORULARA, KUR'AN'IN CEVAP VERDİĞİNİDE GÖREBİLİRİZ. Kur'an'ı dikkatle ve düşünerek okuyan, AYETLER ARASINDA ASLA ÇELİŞKİ OLMADIĞINIDA GÖRECEKTİR. Ayrıca Kur'an'ın yaşanan sorunlara çözüm bulmak için indirildiğini de anlayacaktır. İnsanlar arasında yaşanan öyle sorunlar var ki, bu sorunu kendilerinin düzeltmesi mümkün değil. Düzeltememişler zaten. Çünkü toplumlar erkek hükümranlığında olduğu için, kadın sürekli görmezden gelinmiş, hor görülmüş. Ama Kur'an özellikle bu konuya da düzenleme getirip, kadına hak ettiği gücü, yetkiyi vermiştir. Hatırlatırım 1400 yıl önce kadının adı bile yoktu. SIRF BU DÜZENLEMELER BİLE, KUR'AN'IN ALLAH KATINDAN İNDİRİLDİĞİNE VE BÖYLECE ADALETİN SAĞLANDIĞINA KANITTIR.

Kur'an bizleri ilme, bilime yönlendirir ve Kur'an'da verdiği bazı örneklerle, günümüz ilminin buluşlarının, bire bir uyuştuğunu görürüz ve hayrete düşeriz. Örnek vermek gerekirse. ALLAH AYETİNDE, SİZİN KATINIZDA BİN YIL, BENİM KATIMDA BİR GÜN GİBİDİR DER. Ölümü tarif ederken verdiği örnek, çok ilginçtir. Uykuyu ölüme benzetir ve uyuduğunuzda aslında ölümü yaşadığımızı ve zaman diliminin değiştiğini anlatır. Günümüz ilmi, uyuyan bir insanın gördüğü rüyanın zaman akışının, bu dünyada yaşadığımız zaman akışı ile değil, Kur'an'ın verdiği örnekle uyuştuğunu kanıtlamış ve rüyamızda gördüğümüz, bize çok uzun gibi gelen rüyanın, SANİYELER İÇİNDE GÖRDÜĞÜMÜZÜ keşfetmişlerdir. KUR'AN'IN ALLAH KATINDAN GELDİĞİNE, BUNDAN DAHA AÇIK KANIT OLABİLİR Mİ?

Kur'an'ın çözüm getirmeye çalıştığı örneklere bakalım. Örneğin kölelik. Kur'an köleliğe son vermiştir. YANİ KUR'AN, İNSANLARIN KENDİ ARASINDA ÇÖZEMEDİĞİ, ZOR OLAYLARIN ÇÖZÜMÜNÜDE SAĞLIYOR VE DOĞRUYA, GÜZELE ARAŞTIRMAYA YÖNLENDİRİYOR. Kur'an insanlar tarafından yazılmış olsaydı, o günün sorunlarına asla çözüm getiremezdi, çünkü ÇOK KATI GELENEK BASKISI VARDI. Bu değişim Allah katından gelmeseydi, hiç kimse dinlemez kabul etmezdi. Örneğin ZIHAR konusu. Allah'ın Resulü, bir kadının kendisine bu konuda yaptığı şikâyete, baskın geleneğin etkisiyle önce sorunu çözememiş, Allah hemen konuya müdahale ederek, bu sorunu da çözmüş konu ile ilgili ayet indirmiştir. Günümüzde birçok insanın deist ya da ateist olmasının nedeni, Kur'an'ı tarafsız anlayarak okumadan, YAŞANAN İSLAM'IN GÖRSEL ETKİSİYLE, BU DİN BÖYLEYSE, ALLAH KATINDAN İNMEMİŞTİR DİYİP, KESTİRİP ATIYORLAR. Ama tarafsız araştıranlar, yaşanan İslam ile Kur'an'ın taban tabana zıt olduğunu gördüğü andan itibaren, şu sözü söylüyorlar.

"BÖYLE OLMADIĞINA EMİNDİM. ÇÜNKÜ BU KİTAP ALLAH KATINDAN GELİYORSA, BU YAŞANAN İSLAM ALLAH'IN DİNİ OLAMAZ."

Bakın sorumuza nasıl akılcı ve mantıklı cevaplar alıyoruz. Şöyle diyebilirsiniz. Daha önceki kitaplarda Kur'an gibi doğruya güzele, Allah'a davet etmiyor muydu? Elbette ediyordu ama O günkü toplumda tıpkı bizlerin yaşadığı gibi, Allah'ın vahyinden kopmuş ve atalarının dinini yaşar olmuşlardı. Onun için Allah tekrar uyarma gereği duymuş ve SON OLARAK BİR RESUL VE KİTAP GÖNDERECEĞİ BİLGİSİNİ DE VERMİŞTİR. Lütfen Kur'an'dan önce gelen Hristiyanların inandığı incili araştırınız. Orada bile Hz. İsa'dan sonra bir Resulün geleceği ve onun tebliğ ettiği Kitapta, Hz. İsa'nın tebliğ ettiklerini onaylayacağı yazıyor.

BAKIN BU KONUDA KANIT, KUR'AN'DAN ÖNCE İNDİRİLEN KİTAPTA BİLE VAR. Bizler batılın rivayetlerin etkisinde kalmadan, iyi niyetle Kur'an'ı dikkatle, ayetler arasında bağlantı kurarak anlamaya çalıştığımızda, bu kitabın insan tarafından yazılamayacağı anlaşılacaktır.  Örnek vermek gerekirse. Allah Kur'an ayetlerinin bir kısmının müteşabih olduğunu söyler ve bu ayetlerin anlamını bir ben bilirim, birde ilimde tahsil etmiş olanlar bilir diyerek, zamanla ayetin anlamının bilimle ortaya çıkacağını anlatır. Çok önemli olan bir konuda bazı kişilerin, Kur'an'ı Hz. Muhammed yazmıştır, yani beşeridir dediklerini duyarsınız. Ama Kur'an'ı tarafsız okuyan bir insan, Hz. Muhammedin yaptığı bazı yanlış konularda Kur'an'da uyarıldığını, ikaz edildiğini görürsünüz. Kur'an'ı kendisi yazmış olsaydı, kendi hatalarını sizce Kur'an'a geçirir miydi? Bu bilgi bile Kur'an'ın, Allah katından indirildiğine kanıttır.

Müteşabih ayetler konusuna birkaç örnek verelim ki, bu kitabın gerçekten Allah katından indirildiğine gönlümüz ve aklımız onaylasın. Allah bir ayetinde Velilerin ardına düşenlerin, dişi örümceğin evine sığınanlara benzetiyor. Ayeti ilk okuduğunuzda belki de hiçbir şey anlamadınız. Belki de yaklaşık yüz yıl öncesine kadarda bu ayeti Müslümanlar doğru anlamamış olabilirler. Ama bilim adamları, dişi örümceğin yuvasını barınmak için değil, tuzak için yaptığını ve bu tuzağa yakalanan sinek ve benzeri canlıları kurduğu ağ ile yakalayıp yediğini, hatta erkek örümcekle dişi örümcek birleştikten sonra, hemen kaçmazsa erkek örümcek, onu dahi yediğini bilim adamları bulmuş.  Allah'ın verdiği bu örnekten anlıyoruz ki, Kur'an Allah katından indirildiğine apaçık kanıttır. Çünkü örümcekle ilgili bu bilgi, Kur'an'ın indirildiği çağda bilinmiyordu.

Buna benzer daha yeni keşfedilmiş birçok müteşabih ayet vardır. Örneğin gökyüzünü, sizler için koruyucu bir tabaka yaptık der. Bu bilginin OZON TABAKASI OLDUĞU, YAKIN ZAMANDA BİLİM ADAMLARI TARAFINDAN BULUNMUŞTUR. Yine Kur'an'da gelecekten bir haber daha veriyor ve Fire un 'un bedeninin, gelecekteki insanlara ibret olsun diye korunacağı bilgisini veriyor. Buda yakın çağlarda ilim adamları tarafından, ortaya çıkarılmış bir gerçektir. Bin dört yüz yıl önce bu bilgi insanlar tarafından keşfedilmediğine göre, bu bilgiyi aktaran Kur'an, Allah katından indirildiği çok açıktır. Yine Allah bir ayetinde, TALI SUYLA TUZLU SUYU YANYANA GETİRİR, BİRBİRİNE KARIŞTIRMAYIZ DER. Bu ayet yüzlerce yıl önce, iman edenle etmeyeni bir tutmayız, ayırt ederiz şeklinde anlaşılmış. Hâlbuki deniz bilimiyle uğraşan bir kişi, gerçekten okyanusta, tatlı suyla tuzlu suyun yan yana olduğunu ve birbirine karışmadığını keşfetmiştir. TÜM BU VE BENZERİ AYETLERDEN DE ANLIYORUZ Kİ, KUR'AN GELECEKTE OLACAK KONULAR HAKKINDA BİLE BLGİ VERİYOR. BUNUN BEŞERİ BİR KİTAP OLMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR. TÜM BUNLAR, KUR'AN'IN ALLAH KATINDAN İNDİRİLDİĞİNE APAÇIK DELİLLERDİR.

Allah özellikle muteşabih ayetleri Kur'an'a almasının ve zamanla yüzlerce yıl sonra, bu ayetlerin ne anlama geldiği ortaya çıkmasıyla, iman edenlerin imanlarının artması ve iman edenlerin inandığı kitabın, Allah katından indirildiğine emin olması için, bu ayetlerin Kur'an'da olduğu bilgisini veriyor. Lütfen Kur'an'ın Allah katından indirildiğinden kuşku duymayalım. İslam'ı yalnız Kur'an'dan öğrenelim ki, kafamızda şüpheler uyanmasın ve imanımız çok daha güçlü olsun. DİLERİM HAKKA BATIL KARIŞTIRMAYAN, İMANINI DÜŞÜNEREK ARAŞTIRARAK YAŞAYAN, ALLAH'IN AZINLIK HALİS KULLARI ARASINDA OLURUZ. Bakın Allah ayetinde, Kur'an'ın Allah katından gelip gelmediğinde şüphe edenlere, nasıl cevap veriyor.

"BU KUR'ÂN, ALLAH'TAN BAŞKA VARLIKLAR TARAFINDAN UYDURULABİLECEK BİR KİTAP DEĞİLDİR. KUR'ÂN, KENDİNDEN ÖNCEKİNİ TASDİK ETMEKTE VE ONU AÇIKLAMAKTADIR. ONDA ŞÜPHE YOKTUR. O, ÂLEMLERİN RABBİNDENDİR." (Yunus 37)

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
51
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim çok önemli bir konu var. Lütfen bu konuyu düşünürken akıl ve mantık sınırlarında düşünelim ve makaleyi sabırla okuyalım. Bu konuda söylenenleri, yazılanları eğer düşünmeden okursak,  söylenenlere hak verebiliriz. Onun için Allah sizleri Kur'an'dan imtihan ediyorum derken, bizlerin mutlaka ayetler üzerinde düşünmemizin çok önemli olduğu uyarısını yapar ve AKLINI KULLANMAYANLARI, PİSLİK İÇİNDE BIRAKIRIM DİYE DE UYARIR. Yani aklını kullanmayanlar her söylenene inanır ve asla doğru yolu bulamayacakları içinde, rezil bir hayat yaşarlar diyor Rabbimiz. Gelelim konumuza. Allah bizleri neredeyse her ayetinde Kur'an'a yönlendiriyor ve yalnız Kur'an'ın ipine sarılmamızı, onu nice örneklerle açıkladığını söylediği gibi, emin olmadığın sözlerin/hadislerin ardına düşmeyin diye de uyarır. Tüm bu ve benzeri ayetleri tebliğ alan biz Müslümanlar, sizce aşağıda yazacağım sözleri söyleyen bir Müslümana, bizler nasıl cevap vermeliyiz?

"BİR MÜSLÜMAN KUR'ANA UYMALIDIR DİYORSUNUZ. BU DURUMDA ARAPÇA BİLMEDİĞİMİZE GÖRE, KUR'AN MEALİ OKURSAK VE ONA UYARSAK, BELKİDE YÜZ ÇEŞİT HOCAYA UYMUŞ OLMAZ MIYIZ? ÇÜNKÜ ONLARCA FARKLI KUR'AN TERCÜMESİ VAR."

Önce şunu hatırlatmak istiyorum. Aklını Kur'an ile kullanan, yalnız onun ipine sarılan her sorunun mantıklı cevabını mutlaka verir, asla aldatılamaz ama önce bizlerin Kur'an ile aramıza örülen duvarı kaldırıp, onu aşarak Kur'an ile buluşabilmeliyiz. Allah'ın kitabı Kur'an'dan başka, beşeri yazılmış hiçbir kitaba, hatta orijinali Arapça olan rivayet Hadislere bile yapılmayan bu davranışı, neden yalnız Kur'an'a karşı yapılıyor ve insanlar Kur'an'ı farklı tercüme ediyor olabilir? BUNU ANLAYAN, FARK EDEN İSLAM TOPLUMUNA KURULAN TUZAĞINDA FARKINA VARIR. Sizlere sorsam ve desem ki, siz hangi dine inanıyorsunuz, bu soruma vereceğiniz cevap, İslam dini olacaktır. Peki, İslam ne demek? KENDİSİNİ YALNIZ ALLAH'A TESLİM EDEN DEMEKTİR. Eğer Kur'an, herkesin anlayacağı tek bir tercüme yapılamıyor, her dile böyle farklı tercüme ediliyorsa, bizler Kur'an'ı tam olarak anlayamıyorsak, veli âlim dediğimiz kişiler anlıyorsa, BU DURUMDA KENDİMİZİ NASIL ALLAH'A, YANİ ONUN KİTABINA TESLİM EDERİZ. Anlayamadığımız bir kitaba kendimizi teslim edemeyeceğimize göre, İslam'ı ve Kur'an'ı bizlere öğretecek kişilere önce teslim olmamız gerekir. Ama Alla bunu yasaklıyor. Sakın benden başka Veliler edinip, ardı sıra gitmeyin diyen Yaradan'ın uyarılarını, neden dikkate almıyoruz?

Eğer Kur'an'ı anlayarak ve dikkatle düşünerek okumadıysak ve bizlerin inancına, rivayet edilen Hadisler ve Mezheplerin fıkıh inancı hâkimse, bu sözleri söyleyen kişiye kesinlikle inanmamız kaçınılmaz olur. Önce şunu açıkça belirtmek isterim. Bu söylem, geleneksel İslam inancının devam edebilmesi için, toplumu tedirgin edebilmek adına öne sürülen bir silahtır. Bakın silah diyorum, çünkü bu düşünce ve inanç kabul edildiği andan itibaren, O toplum silahsız, mezhepler, cemaatler ve tarikatlar tarafında teslim alınmış demektir. AMAÇTA BU ZATEN NE SÖYLENİRSE, NE ANLATILIRSA İTİRAZ ETMEYEN, BİR MÜSLÜMAN TOPLUM YARATMAK. Üzgünüm ama bunda başarılı oldular.

Allah boşuna, sizleri Kur'an'dan imtihan ediyorum, Kur'an'dan sorumlu tutuyorum demiyor. Sizce herkesin farklı tercüme edeceği, zor anlaşılan bir rehber gönderip, daha sonra tüm kullarını bu kitaptan sorumlu tutar mı Allah? Elbette böyle bir kitap asla göndermez, önce bunu aklımızdan çıkarmayalım. BUNLARIN HEPSİ BİR TUZAĞIN SONUCUDUR. BİZLER EĞER BU TUZAĞIN FARKINA VARABİLMEK İÇİN HİÇ BİR ÇABA GÖSTERMİYORSAK, KENDİMİZİ MUTLAKA DİN ADINA BİRİLERİNE TESLİM ETMEMİZ GEREKİR. BU DAVRANIŞ BİZİM SANIRIM İŞİMİZE DE GELMİŞ. BELKİDE GERÇEKLER TOPLUMDAN GİZLENDİĞİ İÇİN, ÖYLEDE YAPMIŞIZ. Ne yazık ki amaçta bu zaten, İnsanları Allah ile aldatarak, istedikleri gibi yönetmek. Onun için Allah bu konuda da bizleri uyarıyor ve sakın sizleri Allah ile aldatmasınlar diyor.

Günümüz teknolojisi, her bilgiye rahat erişilebilecek ortamda olduğundan, araştırmalarımızda çok zorlanmayacağımızı söylemek isterim. Yeter ki inancımızı öğrenmek için heves ve çaba olsun. Üzgünüm, bu çaba ve hevesi çok fazla göremiyorum İslam toplumunda. Çok iyi niyetle Kur'an'ı tercüme etmeye çalışan, çok değerli hocalarımız bugün var.  Onlarında hatalarının olmadığını söylemek yanlış olur. Çünkü hepimiz insanız hata yapabiliriz, bunu asla unutmayalım. Tabi iyi niyetli olanlardan çok daha fazla, batıl inançlarını topluma kabul ettirebilmek için, ayetleri o batıl bilgiler ışığında tercüme edenlerinde sayıları çok fazla. Zaten onun için farklı mealler, tercümeler çıkıyor ortaya. ALLAH'IN KİTABINI HERKEZİN ANLAYAMAYACAĞI, AMA KENDİLERİNİN EN DOĞRU ANLADIĞINI, AÇIKLADIKLARINI SÖYLEYENLERİN KURDUĞU TUZAĞA LÜTFEN DÜŞMEYELİM. HAŞA ALLAH KULUNA AÇIKLAYIP ANLATAMIYOR, AMA HER KULUNUN ANLAYAMADIĞI KİTAPTAN ALLAH, TÜM KULLARINA HESAP MI SORUYOR? Neye inandığımızın, farkında mısınız?

Peki, bu durumda ne yapmalıyız? İslam dininde ruhban sınıfı olsaydı, O kişiye tabi olur ve O bizleri yanlışa yönelttiyse, sorumlu O kişi olurdu. Ama Allah ben böyle bir şey emretmedim, sakın hiç kimseye tabi olmayın diye uyarıyor. Hatta Allah, Resulü ile kendi arasında hiç kimseyi istemiyor ve Allah Resulüne, tebliğ etmek sana hesap sormak bana düşer diye uyardıktan sonra, Müddesir 11. Ayetin öncesi ve sonrasındaki ayetlerde, sen tebliğ ettin görevini yaptın. Onların arasında sana uyanlar olduğu gibi, tebliğini hiç duymak istemeyenlerde vardı. Onun için şöyle diyor Rabbimiz Müddesir 11. Ayetinde; "TEK BAŞIMA YARATTIĞIMLA, BENİ BAŞ BAŞA BIRAK!" Bu ve benzeri ayetlerden de anlıyoruz ki, Allah'ın Resulü Kur'an'ı bizlere tebliğ etti ve görevini yaptı. Bundan sonra hepimiz imtihanımızda, ALLAH' İLE BAŞBAYA KALDIĞIMIZI, LÜTFEN UNUTMAYALIM.

Aslında bizler önce, İslam toplumunun yarattığı KORKU VE BASKISINDAN KENDİMİZİ KURTARMALIYIZ. Bunu yapabilmemiz içinde, her şeyden önce Kur'an'ın asla bahsetmediği örneğini bile vermediği, kafamızdaki tüm batıl ve hurafelerden önce kurtulmalıyız. Bunların din olmadığını bilmeliyiz. LÜTFEN KORKMAYIN VE ÇEKİNMEYİN, Allah sizleri Kur'an'dan sorumlu tutuyorum diyorsa, Kur'an'ın hiç bahsetmediği bir konudan asla sorumlu tutmaz hesaba çekmez, Allah'a güvenelim. BU AYET BİZLER İÇİN, GERÇEK İSLAM'A GİRİŞİN ANAHTARI OLMALI. Daha sonrada önümüzde olan, birçok Kur'an tercümelerinden korkmadan faydalanmalıyız. ÇÜNKÜ KUR'AN'A VAKIF OLAN BİR MÜSLÜMANI YANLIŞ, HATALI BİLGİLER ASLA ETKİLEMEZ. Peki, nasıl bir yol izlemeliyiz. Allah dinin anası ve temeli olan ayetleri MUHKEM, yani şüphe duyulmayacak kadar açık ve net gönderdiğini söylüyor. Ayrıca yine bu konuya dikkatimizi çekerek, aynı konulardan nice örnekler verdiği uyarısını da yaparak, işimizi kolaylaştırıyor. Bildiğiniz gibi Kur'an'da çok fazla tekrar vardır. Bunun nedeni ayetlere farklı anlamlar vermeye çalışanların yalan ve iftiralarını ortaya çıkması adınadır, bunu unutmayalım ve bundan faydalanalım.

Örnek vermek gerekirse. Allah ayetlerinde, şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin olmadığı o günden sakının diyorsa, asla bir başka ayetinde bunun tersini söyleyip, haşa adeta Kur'an'da çelişki yaratırcasına,  sözünden dönmüş gibi Resulüme, din âlimlerine, veli kişilere de şefaat yetkisini verdim asla demez. Çünkü Allah sözünde durandır. Şefaattin olduğunu iddia ederek, farklı tercüme yapanlar, batıl inançlarını Kur'an'a söyletmeye çalışanlardır, lütfen bu tuzağa düşmeyelim ve elimizden geldiğince Kur'an'ı bolca, ayetler arasında bağlantı kurarak düşünerek okuyalım. İnanın her şeyin o zaman daha farklı olduğunu göreceksiniz. Kur'an'ı siz mealinden, tercümesinden anlayamazsınız okumayın diyerek, sizlere birilerinin anlatması gerektiğini söyleyenler, KOLAY SERVET PEŞİNDE OLANLARDIR. KUR'AN, GERÇEK MÜSLÜMANLARIN, İSLAM'I ANLATIRKEN HİÇ BİR ÜCRET İSTEMEZLER DİYEDE BİLGİ VERİR. GÜNÜMÜZDE Kİ ACI ÖRNEKLERİNİ HALA FARK EDEMEDİYSEK, KARŞMIZA DAHA ÇOK BENZERLERİ ÇIKACAKTIR.

Değerli kardeşlerim işimiz kolay değil zor, bunu açıklıkla söylemek isterim. Çünkü Müslüman toplumlarının önüne, çok fazla engeller çıkartılıyor ve duvarlar örülüyor. Onun içinde Kur'an'a ulaşırken, çok zorluk çekiyorlar. Zorluk Kur'an'da değil, KUR'AN'A ULAŞMAKTA. BİZLER BU DÜNYADA İMTİHAN OLUYORUZ VE İMTİHAN OLDUĞUMUZ KİTAPTA KUR'AN. BİZLERE BU İMTİHANIMIZDA, SEN KUR'AN'I ANLAYAMAZSIN DİYENLER, BİZİ İMTİHAN OLDUĞUMUZ KİTAPTAN UZAKLAŞTIRIP, SORUMLU OLMADIĞIMIZ KİTAPLARA YÖNELTENLERDİR Kİ, LÜTFEN BUNLARDAN UZAK DURUN. Ama pes etmek asla yok. Unutmayalım Allah gücümüz yettiği ölçüde bizleri sorumlu tutacağına hükmederek, aslında içimizi rahatlatmış ve batıl hurafenin baskısını azaltmıştır. Tabi bu baskıdan kurtulmak isteyen, yalnız Kur'an'ın ipine sarılarak, Onu kendi dilinden düşünerek okur ve Kur'an'ı anlamaya çalışır. Allah bizlere imtihanımızı vereceğimiz kadar uzun bir zaman verdiğini söylüyor Kur'an'da.

Buradan da şunu anlıyoruz. BU İMTİHANIN KOLAY DEĞİL, ZOR BİR İMTİHAN OLDUĞUNU SÖYLEMELİYİM. HATIRLATMAK İSTERİM ZOR OLAN KUR'AN'I ANLAMAK DEĞİL, ZOR OLAN BATILIN KUR'AN İLE ARAMIZA ÖRDÜĞÜ DUVARI AŞMAKTIR. BU DUVARI AŞANA HERŞEY ÇOK KOLAY. HATTA BU İMTİHANIMIZDA, ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARIN ÖNÜMÜZE KURDUĞU TUZAKLAR VAR. Bizleri Allah'ın yolundan ayırıp, kendilerine katarak güçlenmeye çalışıyorlar. Onun için Allah çoğunluğa uyarsan, seni yoldan uzaklaştırırlar uyarısını yapıyor. Allah'ın Kur'an'da örneğini verdiği uyarılardan ders alan, asla bu tuzaklara düşmez. Beşeri oluşum olan mezheplerin dine, ibadetlerimize yaptığı ilaveleri detayları, haşa adeta Kur'an'ı eksik, detay sız göstermek için kullanıyorlar ve ne diyorlar? Bakın Kur'an'da sabah namazın kaç rekât olduğu bile yazmıyor. İyide Allah bu konuda Kur'an'da, zor bir anımızda kısaltılmış namazı tarif edip, normal zamanda kılacağımız namaza bir sınır koymadıysa, bunu bizler nasıl olurda eksik görür, bunu tamamlamaya çalışırız.

Bizler ağır ağır ama emin adımlarla, batıl ve hurafeden temizlenmiş aklımızla düşünerek, Kur'an'a sarılırsak ve Allah'ın kitabı üzerinde yoğunlaşarak, onu anlamaya ve hayatına geçirmeye çalışırsak, BİZLERİ HİÇ KİMSE ALLAH İLE ALDATAMAZ, KANDIRAMAZ. ALLAH'IN HUZURUNDA'DA İNANIN YÜZLERİ GÜLEN KULLARI ARASINDA OLURUZ. Lütfen şunu unutmayalım, bunu yaparken hiç korkmayalım, ufak tefek hatalar yapabiliriz. Hatasız hiç kimse yoktur. Allah Kur'an'da Resulünü bile ikaz ediyor ve bizler bu gerçeği fark edelim diye Kur'an'a bile geçiriyorsa, bizlerde hata yapmaktan korkmamalıyız, ELBETTE BÜYÜK HATALAR YAPMAMAK ŞARTIYLA. Çünkü Allah büyük günahlardan sakınırsanız, küçük günahlarınızın üstünü örter, sizleri affederim diyor.

Tekrar etmek istiyorum, Kur'an meallerinin farklı tercümeleri, bizleri korkutmasın. Allah Nahl suresi 98. ayetinde uyardığı gibi, Kur'an'ı okumaya başlamadan önce, bakın ne yapın diyor. Kovulmuş şeytan ve şeytanlaşmış insanların rivayet, sanı bilgilerinin baskısından önce kurtulun kafanızdan atın ve yalnız Allah'a onun kitabına güvenerek, ALLAH'A SIĞININ daha sonra Kur'an'ı okumaya başlayın diyor. Eğer Allah'ın bu tavsiyesini hayatımıza geçiremiyorsak, makaleme konu olan bu soruyu soranlara karşı asla doğru bir cevap veremeyiz, hatta onları haklı görüp, mutlaka bir veliye, âlime kendimizi teslim etmemiz gerektiğine inanırız.  İslam toplumun genel çoğunluğu bu hatayı yapıyor. Sonucunu da hepimiz görüyoruz, toplum ne hale geldi.

Kur'an Allah ile arasında hiç kimsenin olamayacağını, birçok ayetinde üstüne basa basa bildiriyorsa, lütfen bu gerçeği anlayabilmek için çaba harcayalım. Maide suresi 50. Ayetinde Allah, Kitap Ehlinin yaptığı yanlışlara örnek veriyor ve YOKSA ONLAR CAHİLİYE KANUNUNU MU İSTİYORLAR DİYOR. Peki, cahiliye kanunu neydi? Yalnız Allah'ın vahyi ile din yaşanmaz diyerek, günümüzde bizlerinde ders almadığımız için yaptığımız o büyük yanlışların zinciriydi. Ayetin sonunda bu konuya açıklama yapıyor Allah ve bakın ne diyor. "ALLAH'TAN DAHA İYİ KANUN KOYUCU OLABİLİR Mİ?" Bizler hala bu gerçeklerden ders alamadık ne yazık ki. Enam suresi 107. Ayetinde de, Allah Resulüne bakın ne diyor. "BİZ SENİ ONLARIN ÜZERİNE BİR BEKÇİ KILMADIK. SEN ONLARIN VEKİLİ DE DEĞİLSİN." Demek ki herkes görevini yapıyor ve bu dünyadan çekiliyor. Resulde tebliğini yaptı ve bu dünyadan göçtü, BİZLERİ KUR'AN İLE BAŞBAŞA BIRAKTI.

Değerli dostlarım, konumuzun özüne gelirsek. Allah Kur'an'ı ben koruyorum diyor ve yemin ederek anlayasınız hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye KUR'AN'I KOLAYLAŞTIRDIK diyorsa, lütfen Kur'an'ı herkes anlayamaz ve yalnız Kur'an ile İslam yaşanmaz diyenlerin tuzağına düşmeyelim. ALLAH'A, ONUN KİTABI KUR'AN'A GÜVENELİM. Elimize farklı da olsa Kur'an meallerini alalım ve bolca okuyalım, üzerinde düşünerek anlamaya çalışalım. Batıl ve hurafeden uzak bu çabayı gösterenlere Allah ne diyordu Araf 203. ayetinde? "BU, RABBİNİZDEN GELEN "GÖNÜL GÖZLERİDİR, ÖNGÖRÜLERİDİR, GÖNÜL GÖZÜNÜ AÇAN BELGELERDİR", DOĞRUYA KILAVUZDUR, İMAN EDEN BİR TOPLUM İÇİN RAHMETTİR." Elimizde Allah'ın korumasındaki böyle bir yol gösterici rahmet olan kitap varsa, neye korkuyorsunuz, çekiniyorsunuz. ONU ANLAYABİLMEK ADINA ÇABA GÖSTERİP, YALNIZ ALLAH'A ONUN KİTABINA GÜVENİRSEK, İNANIN ALLAH GÖNÜL GÖZLERİMİZİ AÇACAK VE KENDİ NURU KUR'AN İLE BİZLERİ AYDINLATIP BULUŞTURACAKTIR.

Dilerim Kur'an'ı anlayabilmek adına çaba harcayan, birilerine değil Allaha güvenerek dayanan ve sonunda Kur'an gerçekleri ile buluşan, Allah'ın azınlık halis kulları arasında oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
52
Bu makalemde sizleri, düşünmeye davet etmek istediğim konu, bizler Allah'ın indirdiği İslam'ı' mı yaşıyoruz, yoksa kendi ellerimizle yarattığımız, beşeri bir İslam'ı Allah'ın dini diye mi yaşıyoruz. Gelin birlikte, yaşadığımız İslam ile Kur'an'ı karşılaştıralım. Allah Kur'an'ı indirmesinin amacını anlatırken, Allah'ın daha önce indirdiği Kitapları devre dışı bırakarak, atalarının rivayet ve batıl inançlarını yaşamaya başladıkları için Allah Kur'an'ı indirildiğinin örneklerini, birçok ayetinde verir ki, bizlerde aynı hataları yapmayalım. Yaşadığımız İslam'ı gelin birlikte gözden geçirelim, sakın bizlerde aynı yanlışları yapmaya başlamış olmayalım.

Allah Kur'an'ı AÇIKLAMAK BİZİM GÖREVİMİZDİR der ve NİCE ÖRNEKLERLE açıkladığının, DETAYLANDIRDIĞININ örneğini verir Kur'an'da. Peki, bizler bu ve benzeri onlarca ayeti tebliğ alıp iman ettikten sonra, Allah'ın ayetlerine güveniyor ve Kur'an'ı biz açıkladık diyorsan Rabbimiz, sana inanıyoruz mu diyoruz? Genel çoğunluğumuz ne yazık ki bunun tam tersini söylüyor ve KUR'AN AÇIKLANMIŞ VE DETAYLANDIRILMIŞ DEĞİLDİR, KUR'AN'I RESULÜN RİVAYET HADİSLERİ AÇIKLAMIŞTIR DİYORUZ.

Çok daha kötüsünü yapıyoruz ve diyoruz ki, KUR'AN'DA NAMAZIN KAÇ REKÂT OLDUĞU BİLE YAZMAZ, HADİ KIL BAKALIM KUR'AN'A GÖRE NAMAZI DEMİYOR MUYUZ? Hâlbuki Allah zor bir anımızda kısaltılmış namazın, bizim anlayışımızla bir rekât olduğunu tarif edip, güvene kavuştuğunuzda ise salatı/namazı huşu içinde gönülden tam yerine getirin diyerek, asla namazın rekât sayısını ya da namazın uzunluk ya da kısalığına, sınır getirmemiştir.  Mezheplerin namaza yaptığı bu sınırlamaları, rekât sayılarını Kur'an'da göremediğimizde, bakın demek ki Kur'an'da her bilgi detaylı yokmuş diyerek başka kitaplara, beşeri bilgilere kaynaklara ihtiyacımızın olduğunu söyleyerek, ALLAH'IN KİTABINA SAYGISIZLIK YAPMAKTAN ÇEKİNMİYORUZ.

Allah Kur'an'da, dinin tamamlandığını ve hiçbir eksik bırakılmadığı açıkça belirtilmiştir.  Çok daha önemli bir uyarı yaparak, "BEN HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM" diye de uyardığı halde, bizler Allah'ın Resulünü, adeta Allah'ın hüküm ortağı yaparak ne diyoruz. Kur'an'da Allah'ın vermediği hükümleri Resulü verir, Allah'ın verdiği hükümlerin detaylandırılmasını Allah'ın Resulü yapar, bizlerde onun rivayet hadislerinden öğreniyoruz demiyor muyuz. Resulün hadisleri de ayet gibidir diyenler, Allah'ın kitabına şirk koşanlardır hatırlatırım. Hâlbuki Enam 19. Ayetinde, Allah Resulüne bizlere ne söylemesini istiyordu hatırlayalım. "BU KUR'AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM." Allah'ın Resulü ben sizleri, yalnız Kur'an ile uyardım diyor ama bizler hala neler söylüyoruz.

Allah Resulüne verdiği görev ve yetkisini bizlere Kur'an'da anlatırken, nasıl uyarıyordu bizleri hatırlayalım. "RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR." (Ankebut 18) "SENİN GÖREVİN, SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR." (Rad 40) Peki bizler bu ve benzeri ayetleri tebliğ aldıktan sonra işittik, tebliğ aldık iman ettik mi diyoruz? Elbette hayır, yapmamız gerekenin tam tersini söylüyor ve bakın ne diyoruz. "NE YANİ ALLAH RESULÜNÜ, POSTACI DİYE Mİ GÖNDERDİ."

Bakara suresi 5. Ayetinde, İşte onlar RABLERİNDEN GELEN BİR HİDAYET ÜZEREDİRLER ve KURTULUŞA ERENLER DE ANCAK ONLARDIR dediği halde, bizler sanki inatla Allah'ın vahyine muhalif olurcasına hala, İSLAM YALNIZ KUR'AN İLE YAŞANMAZ diyerek KUR'AN, SÜNNET, KIYAS, İCMA diye öyle bir sıralama yapıyoruz ki, adeta Kur'an devre dışı kalıyor. Hani yalnız Kur'an'ın ipine sarılacaktık, ne oldu bu ayetin hükmü? Unuttuk mu yoksa görmezden, duymazdan mı geliyoruz.

Allah ŞEFAAT TÜMDEN BANA AİTTİR, HİÇBİR ŞEFAATİN OLMADIĞI O GÜNDEN SAKININ diye uyardığı halde, bizler atalarımızın batıl inancını, rivayetleri Kur'an'a söyletmeye çalışmak adına, bazı ayetleri tahrif ederek, bakın Allah bu ayette bazı kullarına da şefaat yetkisini vermiş diyerek, Allah'a iftira atmaktan ve hatta ayetler arasında çelişki yaratmaktan korkmuyoruz.

Allah birçok kez yemin ederek, Kur'an'ın nasıl bir kitap olduğu konusunda ne diyordu hatırlayalım. "ANDOLSUN BİZ, KUR'AN'I DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALMAK İÇİN KOLAYLAŞTIRDIK. VAR MI DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALAN?" Bakın Allah yemin ediyor ve Kur'an'ı bizlerin anlaması için kolaylaştırdığını bildiriyor. Bunca açık ayeti tebliğ alan bizler, atalarımızın batıl inancını yaşayabilmek adına, onlarca ayete muhalif olurcasına, KUR'AN KOLAYDA NE KADAR KOLAY. KUR'AN'I HERKES ANLAYAMAZ. KUR'AN'I ANLAYABİLMEK İÇİN, BİLMEM NE KADAR İLİM TAHSİL ETMEN GEREKİR, DİYENLERİ SANIRIM ÇOK DUYMUŞSUNUZDUR.

Rad suresi 19. Ayetinde, bizlerin yaptığı bu yanlışları fark edebilmemiz için Allah, bakın nasıl uyarıyor. "RABBİNDEN SANA İNDİRİLENİN HAK OLDUĞUNU BİLEN KİŞİ, KÖR OLAN BİRİ İLE AYNI MIDIR?" Ayetin sonunda da bu gerçekleri sadece akıl sahipleri yani düşünen, aklını kullananlar fark edebilir diyerek uyarıyor. Bizlere, sen aklınla düşünerek Kur'an'ı anlayamazsın diyenlerin ne yazık ki tuzağında, İNİM İNİM İNLİYORUZ. Hak olan Allah'ın katından indirileni, beşerin rivayetlerine değişiyoruz. Bunu fark edene kadarda, bu acıyı çekmeye devam edeceğiz.

Bizler İslam'ı, Yusuf suresi 106. Ayetin uyardığı acı gerçeğini yaşıyoruz. Allah iman ettiğini söyleyen genel çoğunluğunun, Allah'a bakın nasıl iman ettiklerini söylüyor.  "ONLARIN ÇOĞU ALLAH'A ANCAK, ORTAK KOŞARAK İNANIRLAR." Eğer bizler Allah'ın hükümlerine, Resulünü ya da edindiğimiz Velileri ortak ediyorsak, Allah'ın yetkilerini onlara veriyorsak, ALLAH'A ORTAK, YANİ ŞİRK KOŞUYORUZ DEMEKTİR. Hatırlatmak isterim, Kur'an ayetlerine ters düşen bir tek inancımız varsa, bizler Allah'ın yolundan sapmış, Allah'a şirk koşanların safına doğru yol alıyoruz demektir. ŞUNUDA HATIRLATMAK İSTERİM, ALLAH'A ŞİRK KOŞABİLMEMİZ İÇİN, ÖNCE ALLAH'A İMAN EDİYOR OLMAMIZ GEREKİR. Allah bana şirk koşanın asla affetmem diyor. Lütfen bu uyarıyı dikkate alalım. Yoksa onca çabamız boşa gider.

Bizler Kitap Ehlinin düştüğü bataklığa battığımızı, hala fark edemiyoruz, çünkü Kur'an'ı bizlere anladığımız dilden okutmamak için, hala Arapça okuma yarışmaları düzenlemekle meşguller. Bakın Allah Kitap Ehlinin düştüğü hatayı Bakara 170. Ayetinde nasıl anlatıyor. "ONLARA, "ALLAH'IN İNDİRDİĞİNE UYUNUZ" DENDİĞİNDE, "HAYIR, BİZ ATALARIMIZI ÜZERİNDE BULDUĞUMUZ ŞEYE UYARIZ" DERLER. YA ATALARI AKILLARINI KULLANAMAMIŞ, DOĞRUYU DA BULAMAMIŞ İDİYSELER DE Mİ?" Hatırlatırım bunu söyleyenler Kitap Ehli. Yani kendilerinin iman ettiğini söyleyenler. Bu uyarıları fark edebilmemiz için, KUR'AN'I KENDİ DİLİMİZDEN VE DÜŞÜNEREK, AKLIMIZI KULLANARAK OKURSAK, ANCAK O ZAMAN GERÇEKLERİ FARK EDEBİLİRİZ. Kitap Ehlinin hatasını bizlerde tekrar ediyor ve onların benzeri hataları yapıp, YALNIZ KUR'AN İLE İSLAM YAŞANMAZ DİYORUZ.

Allah'ın Resulüne, ona indirilen Kur'an'ın yettiğini ayetlerden tebliğ alıyoruz ve bakın Enfal 64. ayetinde ne diyor Allah. "EY NEBİ! ALLAH, SANA DA SANA UYAN MÜMİNLERE DE YETER." Allah'ın Resulüne Kur'an yetiyor ama her ne hikmetse, günümüzde İslam'ı yaşadığını söyleyen genel çoğunluğumuza yetmiyor. Çünkü mezheplerin dine yaptığı ilaveleri Kur'an'da göremediklerinde Kur'an adeta detay sız, herkesin anlayamayacağı, hayata pratiğe geçirilemeyecek bir kitap olarak anlatılıyor topluma.

Casiye suresi 6. Ayetinde Allah, indirdiği Kur'an'ı yeterli görmeyip, atalarının inancını indirilen Kur'an'da göremediklerinde, Kur'an'a inanırız ama bakın bizim inançlarımız Kur'an'da yok onlara da inanırız diye karşılık verdiğinde, Allah bakın nasıl bir ayet indiriyor onlara. Sizce bizleri bu ayet hiç ilgilendirmiyor mu? BİZLER BU AYETTEN SORUMLU DEĞİL MİYİZ? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Ayeti hatırlayalım. "ALLAH'TAN VE O'NUN AYETLERİNDEN SONRA, HANGİ SÖZE/HADİSE İNANACAKLAR?" (casiye 6)

Ne yazık ki bizler, Kur'an'dan habersiz, Allah ne emrediyorsa, TAM TERSİNİ İSLAM DİNİ DİYE YAŞADIĞIMIZIN FARKINDA BİLE DEĞİLİZ. Sizce bu hataları yapan bizler, ALLAH'IN İNDİRDİĞİ İSLAM DİNİNİ Mİ YAŞIYORUZ, YOKSA ELLERİMİZLE YARATTIĞIMIZ KİTAP EHLİNİN YAŞADIĞI HURAFE BATIL ATALARININ İNANCINI, FARKINDA OLMADAN ALLAH'IN DİNİ DİYE Mİ YAŞIYORUZ? Ne dersiniz?

Yorumunu sizlere bırakıyorum. Hatırlatırım bu can bu bedende olduğu sürece hatamızdan, yanlışımızdan dönme ihtimalimiz her zaman var demektir. LÜTFEN ALLAH'IN SORUMLU TUTACAĞINA HÜKMETTİĞİ KUR'AN'I, DİKKATLE DÜŞÜNEREK VE ANLAYARAK OKUYALIM Kİ, ALLAH İLE ALDATICILARIN TUZAĞINA DÜŞMEYELİM. Onun emrettiğini yaşayalım, ÇÜNKÜ HAK OLAN ALLAH KATINDAN GELENDİR, LÜTFEN UNUTMAYALIM. Allah Zuhruf 44. Ayetinde ne diyordu? "SİZLERİ KUR'AN'DAN SORUMLU TUTUYORUM." Allah'a güvenen mutlu sona erişir, batıla ve hurafeye, rivayetlere güvenen, mutlaka şeytanın oyuncağı olur.

Dilerim gözlerimizdeki perdeyi kaldıran, kulak ve kalbindeki pası Kur'an ile temizleyen, ALLAH'IN AZINLIK HALİS KULLARINDAN OLURUZ.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com
53
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, ÖLÜNCE AMEL DEFTERİ KAPANIRMI konusu üzerine olacak. Bu konuyu araştırdığınızda, genellikle Allah'ın Resulünün bir hadisine nispet edilerek, şöyle anlatılır. Ölünce amel defteri kapatılır, ancak şu üç şey için açık kalır diyerek, şunlar söylenir. İnsan öldüğünde amelleri kesilir, şu üç şey hariç. Birisi sadaka-i cariye yani kesilmeyen akan sürekli anlamında, insan öldükten sonrada tüm insanların faydalanacağı hayırlı işler yapan, yani yaptığı hayrın öldükten sonrada insanlara faydasının devam ettiği işler yapanlar. İkincisi, tüm insanların yararına olan bir ilmi, toplumun faydasına sunan. Üçüncüsü de hayırlı evlat yetiştirenlerin amel defteri kapanmaz, diye topluma anlatılır.

Gelin bu konuyu rivayet edilen hadisler ışığında değil, Kur'an'ı referans alarak anlamaya çalışalım. Önce şunu söylemek isterim. Bir insanın ölünce amel defteri kapanır ya da kapanmaz şeklinde bir ayet Kur'an'da yoktur. Ama bizler bu konu ile ilgili Kur'an ayetlerini bir araya getirdiğimizde, ölen bir insanın amel defterinin kapanmış olacağını anlıyoruz. ÇÜNKÜ AMEL DEFTERİNİN YAZILMASINDAKİ AMAC, HESAP GÜNÜ İNSANLARIN YAPTIKLARINA İTİRAZ ETMELERİNİN ÖNÜNE GEÇMEK İÇİN, YAŞARKEN YAPTIKLARI KAYDA ALINARAK, BİR KANIT BİR DELİL OLARAK ÖNÜMÜZE GELECEĞİNİ SÖYLÜYOR KUR'AN. Bu durumda ölen bir insanın amel defterine, yaşamadığı için bundan sonra kayda alınacak bir bilgi olmaması gerekir. Amel defteri ne zaman yazılmaya başlanır diye düşündüğümüzde, sanırım hepimiz gerçekleri fark edebilme yaşına geldikten sonra, yaptığımız ve yapmamız gerekirken yapmadığımız tüm söylemlerimiz, davranışlarımızın yaşarken yazıldığını söyleyebiliriz. Biliyorsunuz Kur'an sağımızda ve solumuzda görevlendirilmiş melekler tarafından, bu kaydın tutulduğu bildiriliyor. Peki, ne için tutuluyor? Söylediğim gibi bizler için apaçık kanıt, delil olsun diye.

Gelelim Allah'ın Resulüne isnat edilen hadise. Önce şunu belirmek isterim. Bu şekliyle Kur'an'da bir bilgi detay yoktur. Kur'an'da ölünce amel defteriniz kapanır, hesap günü açılır diye açık bir ayet göremedikleri için olsa gerek, toplumu daha geniş bir hayır yapmaya, ilmi çalışmalara ve hayırlı bir evlat yetiştirmeye toplumu yönlendirmek için olsa gerek, böyle bir hadis rivayet edilir. Bunu Allah'ın Resulü söylemiş midir, ya da bu şekilde mi söylemiştir, doğrusu bilmemiz pek mümkün değil. Kur'an'ın geneline baktığımızda, zaten Allah bizleri hayırda yarışmamızı, Salih amel sahibi olmamızı ve ilimde yarışırsak, Kur'an gerçeklerine daha çok vakıf olacağımızı, hayırlı evlatlar yetiştirmenin hem kendimize hem de topluma faydalı olacağından bahseder. Yani gerçek Mümin zaten bunları bilir. Saydıkları güzel davranışları yapan, Salih amel işleyen kişilerin amel defteri kapanır mı konusuna geri dönelim. Bu konuyu rivayetler ışığında değil, Kur'an ışığında anlamaya çalışalım. Bakın Allah bu konuda verdiği örnekte ne diyor.

Yasin 12: ŞÜPHESİZ ÖLÜLERİ ANCAK BİZ DİRİLTİRİZ. ONLARIN YAPTIKLARI HER İŞİ VE BIRAKTIKLARI HER ESERİ YAZARIZ. BİZ, HER ŞEYİ APAÇIK BİR KİTAPTA KAYDEDERİZ. (Bayraktar Bayraklı)

Aslında ayette Allah, sorumuza çok açık cevap veriyor. Başka kaynaklara gerek yok. Allah ölüleri biz diriltiriz diyor ve ONLARIN YAPTIKLARI HER İŞİ VE BIRAKTIKLARI HER ESERİ YAZARIZ DİYOR. Hatırlatırım, tüm bu yazım işlemi, insan yaşarken olur. Elbette her sevabın değeri, ölçüsü de farklıdır, değerlendirmeye yapacak yalnız Allah'tır. Devamında da biz her şeyi, apaçık bir kitaba kaydederiz diyerek, aslında çok önemli bir konuya açıklık getiriyor. Bu ayetten de çok açık anlaşılıyor ki, amel defterine yazılanlar, yaşadığımız hayatımızda bizzat bizim yaptıklarımızın sonucunda oluyor.

Şöyle bir soru geldi aklınıza biliyorum. Anlatılan rivayet hadiste yapılan Sadaka-i cariye, yani insan öldükten sonra bile insanların faydalanacağı hayırlı işler yapanların durumu ne olacak, bunlarında mı amel defteri ölünce kapanacak diye sora bilirsiniz. Bu konuda Allah'ın Kur'an'da açık bir hükmü yok, yani böyle hayır yapanların öldükten sonrada, amel defteri kapanmaz, yaptığı ve insanların faydasına sunduğu o eserlerden, her gün amel defterine sevap yazılmaya devam edilir şeklinde, bir bilgi yok Kur'an'da. Allah açıkça böyle bir hüküm vermediyse, bizler asla veremeyiz. Aslında rivayet edilenler Kur'an'da olsaydı şöyle düşünebilirdiniz. Bir insan zengin olmayabilir, hatta ilim tahsil yapacak bilimsel gücüde sahip olamayabilir, ama kendi çapında sevap işleyen, hayır yapan bir insanda olabilir. Onun içinde bu dünyada herkesin sürekli istifade edecek, eserde bırakamayabilir. Hatta evladını çok iyi yetiştirmek için çaba harcayıp, başaramamışta olabilir. Bu durumda bahsedilen konuya çok büyük bir anlam yüklememiz, asla doğru olmaz diye düşünüyorum. Allah her kulunu, kapasitesi ölçüsünce sorumlu tutacağını söylüyor Kur'an'da. BU KONU ALLAH'IN TAKDİRİNDE VE BİZLERİN O ACİZ NEFİSLERİMİZİN, ADALET ANLAYIŞIMIZIN, ÇOK FAZLA SINIRLARI İÇİNDE OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM. Bu ve benzeri konuları bizler, her nedense çok fazla abartıyor, işin özüne değil dış görünüşüne yani görsel açıdan bakıyoruz. Kur'an'dan konumuzla ilgili bir başka ayete bakalım.

Nisa 85: KİM İYİ BİR İŞE ARACILIK EDERSE, ONUN DA O İŞTEN BİR NASİBİ OLUR. KİM KÖTÜ BİR İŞE ARACILIK EDERSE, ONUN DA ONDAN BİR PAYI OLUR. ALLAH HER ŞEYİ GÖZETLEYİCİDİR. (Bayraktar Bayraklı)

Bu ayette sorumuza cevap veriyor. Her kim bu dünyada insanların faydasına olacak hayırlı bir işe aracılık ederse, toplumun istifadesine sunarsa, O işten kendisinin bir nasibi olur yani Allah katında sevap hanesine sevabı işlenir diyor. Kimde kötü bir işe aracılık ederse, oda onun cezasını görecektir diyerek, ne yaparsak bu dünyada bizlerin lehine ya da aleyhine kayda alındığı açıkça belirtiliyor. Bakın İsra suresi 13. Ayetinde, yine konumuzla ilgili nasıl bir bilgi veriyor Kur'an.

"HER İNSANIN AMELİNİ (VEYA KADERİNİ) BOYNUNA BAĞLADIK. İNSAN İÇİN KIYAMET GÜNÜNDE, AÇILMIŞ OLARAK ÖNÜNE KONACAK BİR KİTAP ÇIKARIRIZ." (İsra 13 )

Bu ayetten de anlaşılacağı gibi, her insanın yaptıkları amel defterine yazılacak, öldükten sonra belirli bir süreye kadar kapalı kalacak ve hesap günü tekrar açılacak ki, AÇILMIŞ OLARAK ÖNÜMÜZE KONACAK DİYOR AYET.  Yine şöyle bir soruda gelmiş olabilir aklınıza. Bizler öldükten sonra yaptıklarımızı kayda alan, kâtip meleklerin durumu ne olacak. Bu konuda da Kur'an'da bir bilgi olmadığı için, herkes kendi düşüncesini söyleyerek yorumlar yapmışlardır. Örneğin yapılanları kayda alan kâtip melekler, insan ölünce görevi sona ermiş olur ve melekler Allah'ı tesbih etmeye devam ederler diye görüş bildirenleri de okuyabilirsiniz. Tabi bunların hepsi rivayettir, kişilerin görüşleridir, Allah böyle bir bilgi Kur'an'da vermemiştir, bu durumda bu tür bilgileri dinin emri gibi göremeyiz. İLGİNÇ OLAN ÖLÜNCE YAPTIKLARIMIZI KAYDA ALAN, KÂTİP MELEKLERİN GÖREVİNİN SONA ERDİĞİNE İNAN MEZHEP İNANCI, SADAKA-İ CARİYE SEVABI ALANLARIN, AMEL DEFTERİNİN KAPANMAYACAĞINA İNANIRLAR.  PEKİ, O MELEKLER GÖREVİNİ BIRAKMAYACAK MI? BIRAKIRSA KAPANMAYACAĞI SÖYLENEN, AMEL DEFTERİNİ KİM KAYDETMEYE DEVAM EDECEK? Allah'ın açıklamadığı, detay vermediği konularda, işte böyle fikirler yürütürsek aklımıza birçok sorular geliyor, ama mantıklı bir cevabı bulamıyoruz.

Sadaka-i cariye konusunda, konuyu doğru anlayabilmemiz için bir örnek vermek istiyorum. Okulda öğretmenimiz imtihan ederken, sorduğu her sorunun zorluğuna göre farklı bir puan verir. Bizlerde bu dünyada, aynı imtihanın bir benzerini yaşıyoruz. Bazen hoca öyle bir soru sorar ki, bu sorunun değeri, yüz üzerinden 50 puan değerindedir. İşte bazı kişiler öyle hayırlar yaparki, o kişi öldükten sonrada insanların yararına çalışmaya devam eder.  Buda örneğini verdiğim gibi, Allah katında çok değerli olabilir ve O hayrın sevap katsayısı da Allah katında çok yüksek olabilir. Sadaka-i cariye konusunu, bu mantıkla düşünürsek taşlar daha rahat yerine oturur diye düşüncesindeyim. HATIRLARSANIZ ALLAH, BÜYÜK GÜNAHLARDAN SAKINIRSANIZ, KÜÇÜK GÜNAHLARIN ÜSTÜNÜ ÖRTERİZ DER. Demek ki büyük günahın karşıtı, BÜYÜK SEVAPLARDA VAR DEMEKTİR. Eğer bizler toplumun büyük bir kısmının faydalanacağı, güzel eserler bıraktıysak bu dünyada, yaptığımız bu hayır, biz öldükten sonrada kullanılmaya, istifade edilmeye devam ediyorsa, demek ki bu kişi ALLAH KATINDA BÜYÜK BİR SEVAP KAZANMIŞ DEMEKTİR. Yapılan bu büyük hayır, Allah'ın örneğini verdiği gibi BÜYÜK SEVAP, o kişinin birçok günahına karşılık gelecektir. Elbette bunun karşısında zaten o kişi, amel defterine çok büyük bir sevap yazdırmış olacak. HATIRLATIRIM BU AMELİN KARŞILIĞI BÜYÜK SEVAP, İNSAN YAŞARKEN KAYDA ALINMIŞTIR.

Lütfen şunu unutmayalım. Sadaka-i cariye diye isimlendirdiğimiz hayrı yapan kişi, eğer hayatında sürekli günah işlemişse, insanlara zararı dokunmuşsa, adaletsiz davranmışsa, ölüm vakti yaklaşınca tüm yaptıklarını unutturmak için, zenginliğini kullanarak dünyada kalıcı ve her insanın faydalanacağı eserleri yapmasının, çok fazla önemi olmayacaktır. Lütfen bu konuyu değerlendirirken, içini kendi nefsimizde doldurup şekillendirmeyelim. HİÇ BİR ŞEY, DIŞARIDAN GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİLDİR. ONUN İÇİN KİMİN EN DOĞRU YOLDA GİTTİĞİNİ, TAKVA SAHİBİ OLDUĞUNU ALLAH, YALNIZ BEN BİLİRİM DİYOR. Allah, fakir ama gönlü zengin bir insanın yapacağı öyle bir hayır vardır ki, milyonlarca liraya yapılacak sürekli insanların hizmetine sunulan hayırdan belki de de daha üstündür Allah katında. En doğru değerlendirme yapan hatasız ölçen, biçen yalnız Allah'tır.

Bizler her nedense Kur'an'ın açıklamadığı, detay vermediği konuları daha çok merak etmişiz ve onların üzerinde daha çok durmuşuz. Anlatılan rivayetleri de, nefsimizin etkisiyle gerçek gibi inanmakta bir sakınca görmemişiz. Hâlbuki bizlere düşen açıklanmamış, detay verilmemiş konular üzerinde durmak yerine, açıkça Allah'ın hükmettiği konular üzerinde durup, anlamaya çalışıp hayatımıza geçirmek olmalıdır.

Dilerim Allah'tan, Kur'an gerçeklerini anlayabilmek adına çaba harcayan batılın ve rivayetlerin değil, HAKKIN İPİNE SARILAN, ALLAH'IN HALİS KULLARINDAN OLURUZ.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
54
Günümüzde öyle bir İslam anlayışı var ki, herkes bir yol tutturmuş, ona öğretilenlere öyle bir sarılmış ki, inandıklarım doğrumu diye araştırma gereği duymuyor. Halbuki Allah, sarılacağımız ve güveneceğimiz tek bir kaynağı yani Kur'an'ı göstermiyor muydu? Birde kendi inançlarını sağlamlaştırmak, doğru olduğunu karşısındaki kişilere kabul ettirebilmek için, uydurulan onca rivayetleri örnek verip, bu bilgilerin doğruluğundan, kendisi bizzat emin olması mümkün olmadığı halde, uydurulan rivayetleri sanki Allah'ın Resulü kesin söylemiş gibi, onun adını kullanmaktan, O özel örnek insana iftira atmaktan çekinmiyorlar.

Allah dinde sakın bölünenler gibi olmayın diye uyardığı halde, bizler hala kendi mezhebimizi, bölünmüş cemaatimizi tarikatlarımızı ve onların yazdığı beşeri kitapları savunmaya devam ediyorsak, ne yaparsak yapalım asla Allah'ın doğru yolunu bulamayız. Çünkü HAK ile BATIL asla yan yana olamaz. DOĞRU YOLU, BEŞERİ GURUPLARDA, ŞEYHLERDE VELİ EDİNDİĞİMİZ KİŞİLERDE DEĞİL, ALLAH'IN KİTABINDA ARAMALIYIZ. Çünkü Allah bizlerin yalnız Kur'an'ın ipine sarılmamızı istediği gibi, Kur'an'ın sınırlarını da aşmamızı yasaklamıştır.

Allah'ın elçisi ÜMMİYDİ, yani bu kelimenin anlamı, söyledikleri gibi okuma yazma bilmeyen anlamında değil, Allah'ın indirdiği kitabın dışına çıkan, onun sınırlarını aşan, atalarının rivayet inançlarını din yaşayan, KİTAP EHLİNE TABİ OLMAYAN ANLAMINDADIR.  Bir başka deyişle Allah'ın Elçisi doğruların, gerçeklerin arayışında olup, ne Yahudi nede Hıristiyan toplumuna tabi olmamıştı. Onların inançlarını da yaşamıyordu.  Çünkü yaşadıkları din aklın ve mantığın kabul etmeyeceği batıl, rivayet kaynaklardan yaşanıyordu. Batıla, hurafeye tabi olmaktansa, doğruların arayışında olmak, Allah katında doğru olan bir yol olsa gerek ki, Elçisini Kitap Ehlinin arasından seçmemiş, ÜMMİ OLAN HZ. MUHAMMED'İ, GÜVEN ELÇİSİ SEÇEREK RESULLÜĞE LAYIK GÖRMÜŞTÜR. Hatırlatmak isterim, Allah bu konuyu doğru anlayabilmemiz içinde, bakın Elçisinin daha önce dini konularda hiçbir ilgisinin olmadığını bizlere, nasıl örnek vererek açıklıyor.

"İŞTE BÖYLECE SANA DA EMRİMİZLE, RUH/KUR'AN'I VAHYETTİK. SEN, KİTAP NEDİR, İMAN NEDİR BİLMEZDİN." (Şura 52)

Lütfen Allah'ın Elçisinin ÜMMİ oluşunu doğru anlayalım ki, bizlerde Allah'ın Elçisini bizler için hangi konularda örnek olduğunu, doğru anlayabilelim.  ALLAH'IN ELÇİSİNE DOĞRU YOLU GÖSTEREN, GERÇEK HAK OLAN DİNİ ÖĞRETEN, ALLAH'IN İNDİRDİĞİ KUR'AN'DI. Allah'ın Elçisi din adına ne öğrendiyse Kur'an'dan öğrendi ve ümmetine de yalnız Kur'an'ı tebliğ etti, bunu Kur'an'dan anlıyoruz. Allah'ın Elçisi, ben size Kur'an'ı tebliğ etmekle görevlendirildim diye de bir çok ayette  bildiriyor. Atalarının rivayet inançlarını aklayabilmek için, Allah'ın Elçisinin adını kullanarak uydurdukları rivayet hadislerde, açıkça Allah'ın Elçisine iftira atıyorlar. Uydurulmuş dinin savunucuları, NE YANİ PEYGAMBERİMİZ POSTACIMIYDI dediklerini duyarsınız. Allah'ın Elçisine vermediği yetkileri, ne yazık ki kendileri vermeye çalışılıyor. Allah hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyor, ve biz Elçilerimizi bakın hangi yetkilerle gönderdik diyor.

"RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR." (Ankebut 18)

"BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ."  (Kehf 56

"SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR." (Rad 40)

"BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM." (Ahkaf 9 )

Gözlerine perde çekilmiş, gönülleri taş kesmiş olanlar ise hala, Allah'ın Elçisine, yetkisi olmadığı sözleri söyletmeye, ona iftira atmaya ne yazık ki devam ediyorlar. Ömür geçiyor bir su misali, akıp gidiyor.  İnanın farkında bile olamıyoruz. Bizleri Allah ile aldatanlar, öyle güç kazanmış ki toplumda HAKKI BATIL, BATILI HAL GÖRÜYOR OLMUŞ TOPLUM. Hesap günü pişman olanların safında olmak istemiyorsak, bizi bunlar ya da şunlar aldattı, onlara güvendik diyerek boşuna bağırıp çağırmak istemiyorsak, gelin Allah'ın Kur'an'daki sözlerine, uyarılarına kulak verelim. İnanın pişman olmayız. BAKIN ALLAH KULLARINA NASIL DOĞRU YOLU GÖSTERDİĞİNİ VE BU DOĞRU YOLU, YA DA YANLIŞ YOLUN SEÇİMİNİ BİZ KULLARINA BIRAKTIĞINI, AYETİNDE NASIL BİLDİRİYOR.  İsteyen en sağlam kulp olan, Allah'ın uyarılarına kulak verir, isteyen güvendiği velilerin, şeyhlerin, efendilerin sözlerine kulak verir. UNUTMAYALIM ALLAH, GÜVENİLECEK YARDIM İSTENECEK VELİNİZ YALNIZ BENİM DİYOR.

İnsan 3: ŞÜPHESİZ BİZ ONA, DOĞRU YOLU GÖSTERDİK. İSTER İNANIR, İSTER İNKÂR EDER. (Bayraktar Bayraklı meali)

Bakın Allah insan suresinde, yarattığı kullarına nasıl doğru yolu gösterdiğini söylüyor. Elbette gönderdiği kitaplar vasıtasıyla. Ama bizler Kur'an'ı anlaşılması zor ve her bilginin olmadığı bir kitap ilan edip, kendimize doğru yolu gösterecek veliler ve onların kitaplarını rehber aldık. Allah Eğriyi doğruyu ona yani bizlere kitaplarımızda gösterdik, doğru yolun hangisi olduğunu örneklerle açıkladık, gerçekleri ayırt edecek akılda verdik ve SEÇİMİ, İMTİHANI GEREĞİ ONA BIRAKTIK DİYOR. Ama bizler gerçeklerden uzak, Kur'an'ı anlaşılması zor, her bilginin detaylı olmadığı, herkesin anlayamayacağı bir kitap ilan ederek kendimizi kandırdık, kandırmaya da devam ediyoruz. EDİNDİĞİMİZ VELİLERİ DE, DOĞRU YOLU GÖSTERENLER OLARAK KABUL ETTİK. Sonucunu da hep birlikte görüyoruz. Değerli kardeşlerim, lütfen gözlerimizdeki perdeyi kaldıralım, kulaklarımızdaki şeytanın ve şeytanlaşmış insanların etkisiyle batılın pas tutmuş kulaklarımızı temizleyip, kalplerimizin mührünü çözelim. Bu yanlışları yapmaya devam edersek, ALLAH'IN HUZURUNDA, ÇOK AMA ÇOKKKKK ÜZÜLENLERİN SAFINDA OLURUZ. Allah sizleri Kur'an'dan hesaba çekeceğim hükmünü verdiyse, sizce Kur'an anlaşılması zor, her bilginin detaylı olmadığı bir rehber, yol gösterici kitap olabilir mi? Karar sizin, çünkü imtihan sizin imtihanınız. Sözün en güvenilir ve güzelinin Allah'ın sözü olduğunu bilen, kabul eden ona güvenenler gerçeklerle mutlaka buluşacaktır. Tekrar hatırlatmak istiyorum, BİZ ONA DOĞRU YOLU KUR'AN İLE GÖSTERDİK DİYOR, KİME İNANACAĞINIZ SİZE KALMIŞ. Allah'ın bizleri uyardığı, bilgilendirdiği bazı ayetlerle, sizleri baş başa bırakıyorum, düşünüp aklını kullanana ne mutlu.

Zümer 18: SÖZÜ DİNLEYİP DE, ONUN EN GÜZELİNE UYANLAR VAR YA, İŞTE ONLAR ALLAH'IN HİDAYETE ERDİRDİĞİ KİMSELERDİR. İşte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir.

"SÖZ BAKIMINDAN, ALLAH'TAN DAHA DOĞRU KİM VARDIR!" (Nisa 87)

"AND OLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP İNDİRDİK Kİ, BÜTÜN ŞAN VE ŞEREFİNİZ ONDADIR. HÂLÂ AKILLANMAYACAK MISINIZ?" (Enbiya 10)

"ALLAH'TAN VE O'NUN AYETLERİNDEN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR?" (casiye 6)

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
55
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim çok önemli ayetler var. İlk önce Furkan suresi 72. Ayete bakalım. Bu ayette Allah iman eden gerçek kullarının,  batılın ve doğruluğunda emin olamadığı sözlerin, bilgilerin karşısında nasıl davranması gerektiğini, çok açık örneklerle anlatıyor. Gelin önce ayeti yazalım ve yaptığımız bir hata varsa ders alalım ve bu hatayı yapmayalım.

Furkan 72: ONLAR, YALANA ŞAHİTLİK ETMEYEN, FAYDASIZ BOŞ BİR ŞEYLE KARŞILAŞTIKLARI ZAMAN, VAKAR VE HOŞGÖRÜ İLE GEÇİP GİDENLERDİR. (Diyanet meali)

Ayette bahsedilen kişiler, Allah'a ve onun kitabına iman etmiş, doğru yolda giden Müminler. Bu ayetin öncesindeki ayetlere baktığımızda, bu konuda Allah gereken açıklamayı yapıyor. Furkan suresi 72. Ayette de gerçek iman eden kullarının izlediği yolu bizlere bildiriyor Allah ve diyor ki; GERÇEK İMAN ETMİŞ KULLARIM EMİN OLMADIĞI, DOĞRU OLMAYAN HİÇBİR SÖZE, BİLGİYE ŞAHİTLİK ETMEZLER, YANİ ONAYLAMAZ KABUL ETMEZ DİYOR. Peki, şahitlik etmediği konular neler olabilir burası önemli? Aslında bu ayeti ilk önce, iman eden bir Müslüman,  yalancı şahitlik yapmaz diye basit bir şekilde anlayabiliriz. Ama bu ayetin devamına baktığımızda, aslında hangi konuda özellikle şahitlik yapmadıklarını, yani söylenen her sözü düşünmeden sorgusuzca onaylamadıklarını, çok daha net anlıyoruz. İsterseniz devamındaki ayeti de yazalım, ayeti öyle anlamaya devam edelim.

Furkan 73: ONLAR, KENDİLERİNE RABBLERİNİN ÂYETLERİ HATIRLATILDIĞI ZAMAN, ONLARA KÖR VE SAĞIR KESİLMEZLER. (Diyanet meali)

Bu ayeti doğru anlamak istiyorsak ilk yazdığım ayetin, ikinci bölümünde bahsedilen uyarıyı hatırlayalım. "FAYDASIZ BOŞ BİR ŞEYLE KARŞILAŞTIKLARI ZAMAN, VAKAR VE HOŞGÖRÜ İLE GEÇİP GİDENLERDİR" Demek ki gerçek iman eden bir Müslüman, asla emin olmadığı, delili kanıtı olmayan rivayet ve sanı sözleri hemen kabul etmez araştırır ve dini konularda Kur'an'ın onayını almıyorsa, onun asla doğruluğuna şahitlik etmez diyor Allah. Peki, boş faydasız rivayet sanı sözleri din diye öne sürenlere nasıl davranırmış burası çok önemli. Onlara bağırıp çağırmadan, saygı ve hoş görüyle karşılık verip, onlarla tartışıp kavga etmeden onlardan uzaklaşır diyor. PEKİ, BİZLER GÜNÜMÜZDE BÖYLEMİ YAPIYORUZ? YAPMIYORSAK, BİZLER GİBİ DÜŞÜNMEYENLERE SAYGISIZCA BAĞIRIP, HAKARET EDİYORSAK BİZLER, FURKAN SURESİ 72. AYETTE BAHSEDİLEN GERÇEK İMAN EDENLERDEN OLAMAMIŞIZ DEMEKTİR. BU DURUMDAYSAK LÜTFEN, İMANIMIZI KUR'AN İLE SORGULAYALIM.

Furkan suresi 73. Ayette bir önceki ayetin detayını veriyor ve açıklıyor. Gerçek iman eden kullarıma, Allah'ın ayetleri hatırlattırıldığı zaman, onlara yani Allah'ın ayetlerine KÖR VE SAĞIR KESİLMEZLER diyor. Kör ve sağır kesilmek ne demek? Eğer batılı, atalarının inancını yaşamak için, Allah'ın ayetlerini görmezden geliyorsak, bizler O ayetlere karşı kör ve sağırlar gibi davranıyoruz demektir. YANİ BAKAR KÖR OLMUŞUZ ANLAMINA GELİR. Peki, bu ayette kimlerden bahsediliyor ve kimlerle karşılaştırıyor burası çok önemli. Önce şunu belirtmek isterim. Mukayese yapılanların tamamı, kendilerinin iman ettiğini söyleyen kişiler. Bir bölümü yani gerçek iman edenler, Allah'ın ayetlerine karşı kör ve sağır olmayanlar, imanlarını yaşarken delil ve kanıtları Kur'an olanlar. Diğer tarafta, iman ettiğini söyledikleri halde batılın rivayetlerin, atalarının inancını yaşayabilmek için, gerektiğinde Allah'ın ayetleri, inançlarına ters düştüğünde, Allah'ın ayetlerini görmezden gelip kör ve sağır kesilenler.

Sanırım yazdıklarımı okuduğunuzda, yaşadığımız İslam'ın bu örneklere çok benzediğini ve bu hataları çok fazla yaptığımızı fark ettiniz. Yüce Rabbim bizleri o kadar net ve açık uyarıyor ki Kur'an'da, anlayarak ve düşünerek okuyan, yaşadığımız İslam'ın Allah'ın indirdiği İslam olmadığını BU RİVAYETLERE, SANI BİLGİLERE İNANIP, ASLA ONLARA ŞAHİTLİK ETMEMEMİZ GEREKTİĞİNİ, ALLAH'IN AYETLERİNE KARŞI ASLA KÖR VE SAĞIR OLAMAYACAĞIMIZI YANİ GÖRMEZDEN GELEMEYECEĞİMİZİ ANLAYACAKTIR. Bu yolu izlemeyen, emaneti teslim edene kadar yaptığımız hataları fark etmesi mümkün değildir. Bir örnek vermek isterim. Allah birçok ayetinde şefaat tümden bana aittir, hiç bir şefaatin olmadığı o günden sakının diye uyardığı halde, eğer mezheplerin ve atalarının batıl inançlarını yaşamak için, ALLAH'IN BU AYETLERİNE KÖR VE SAĞIR KESİLDİYSEK, BİZLER GERÇEK İMAN EDENLERİN SAFINDA DEĞİLİZ DEMEKTİR. Bu örneklere benzer, o kadar çok hata yapıyoruz ki, anlatmakla bitmez.

Geleneksel İslam anlayışının etkisinde kalan kardeşlerimizi, bu konuda uyarmak istiyorum. Lütfen Allah aşkına inancınızı Kur'an'ı anlayarak düşünerek okuyup, Kur'an ile sorgulayınız. Çünkü bu hatayı çok yapıyoruz ve mezheplerin fıkıh inancının öğretisi olan İslam inancının o kadar çok fazla etkisindeyiz ki, Allah'ın apaçık ayetlerini kendilerine hatırlattığımızda, bizlere karşı, adeta ayetleri görmezden gelerek KÖR VE SAĞIR KESİLİYORLAR VE DİYORLAR Kİ, ALLAH RESULÜNÜ POSTACI DİYEMİ GÖNDERDİ. BAKIN BUNLARDA RESULÜN HADİSLERİDİR, ONUNDA DİNDE HÜKÜM KOYMA YETKİSİ VARDIR, ODA BUNLARI SÖYLÜYOR BUNLARADA İNANMALIYIZ. Siz Resulün hadislerini inkâr mı ediyorsunuz, diyenleri çok duyarsınız. HÂLBUKİ RESUL KUR'AN'A AYKIRI TEK BİR SÖZ SÖYLEMEYECEĞİNE GÖRE, KUR'AN'IN ONAYLAMADIĞI BİR SÖZÜ, NASIL RESUL SÖYLEDİĞİNE İNANIRIZ, BUNUDA MI DÜŞEMİYORUZ. Allah'ın Resulü, Kur'an'da ne diyordu? Ben sizleri yalnız Kur'an ile uyarma görevi aldım. Buna göre Resulün Kur'an'ın onayını almayan, Kur'an'ın bahsetmediği bir şeyi söylemesi, asla mümkün değildir diye neden düşünmüyoruz. ÇÜNKÜ ALLAH'IN AYETLERİNE KARŞI KÖR VE SAĞIR OLDUĞUMUZDAN, ALLAH GÖZLERİMİZE PERDE ÇEKİYOR, KULAKLARIMIZA AĞIRLIK KOYUYOR VE KALBİZİ MÜHÜRLÜYOR. Lütfen kendimize gelelim. Sizlere son olarak, gerçek iman edenlerin nasıl tavır aldıklarına, bir örnek daha vermek istiyorum. Bu konuda birçok örnek var, lütfen Kur'an'ı dikkatle okuyalım.

Kasas 55: ONLAR BOŞ SÖZ İŞİTTİKLERİNDE, ONDAN YÜZ ÇEVİRİRLER. "BİZİM AMELLERİMİZ BİZE, SİZİN AMELLERİNİZ SİZE. SİZE SELÂM OLSUN. BİZ CÂHİLLERLE ARKADAŞ OLMAYIZ" DERLER. (Bayraktar Bayraklı)

Bakın Allah gerçek iman edenlerin, yani Allah'ın tabiriyle batıldan uzak, yalnız Allah'ın ipine sarılanların, nasıl bir tavır içinde olduğunu söylüyor. Onlar boş söz işittiklerinde, ondan yüz çevirirler diyor. Peki, boş söz ile neyi kast ediyor Allah? Müddessir 45. Ayetinde bakın ne diyor. "BÂTILA DALANLARLA BİRLİKTE DALARDIK." Geçmişte yapılan hatalara örnek veriyor Allah. Peki, Allah gerçek iman edenler ne yapardı diyor Kur'an'da? "ALLAH'IN İPİ KUR'AN'A SARILIN. ÇÜNKÜ SİZLERİ KUR'AN'DAN HESABA ÇEKECEĞİM."

Elbette kime inanacağınız size kalmış. İster en emin imtihan olduğumuza hükmedilen garantili ve Allah'ın korumasındaki Kur'an'a sarılın, isterseniz asla emin olamayacağımız Resule ait olduğu rivayet edilen hadislere sarılın, seçim sizlerin. Herkes bu dünyada kendi imtihanını yaşıyor. Ama Allah Kasas 55. Ayetinde, onlar emin olmadığı boş sözleri işittiklerinde, ondan yüz çevirirler inanmazlar diyor. BOŞ SÖZDEN KASIT DELİLİ, KANITI KUR'AN'DA OLMAYAN SÖZLERDİR. Çünkü Allah, sizleri Kur'an'dan hesaba çekeceğim, sakın Kur'an'ın sınırlarını aşmayın diye uyarıyor. Kur'an'dan delili, kanıtı olmayan sözler söyleyenlere karşı, bizim amelimiz yani inancımız bize, sizin ameliniz yani inancınız size derler diye de bilgi veriyor. Böyle kişilere, gerçek iman edenlerin nasıl bir tavırda olması gerektiği örneğini de veriyor. Size selam olsun, yani bizim gibi düşünmediğiniz için bizlerden sizlere, asla zarar gelmez diye cevap verdiklerini ayetten öğreniyoruz. Ayetin son cümlesinde, biz cahillerle arkadaş olmayız dedikleri, çok dikkat çekicidir. O cahillerden Allah, kimleri kast ettiğini hala anlayamadıysak, çok büyük eksikliğimiz var demektir.

Sizlerden şunu düşünmenizi rica ediyorum. Aynı kitaba ve aynı Resule inandığımızı söylediğimiz halde, bizler gibi düşünmeyene, inanmayana bizler Allah'ın ayette örnek verdiği bir tavırda mı karşılık veriyoruz, yoksa ağzımıza gelen hakareti onlara reva mı görüyoruz, ne der siniz? EĞER BİZLER GİBİ İNANMAYANLARA,  HAKARET EDİYOR VE SAYGISIZLIK YAPIYORSAK, BİLELİM Kİ BİZLER, ALLAH'IN İSTEDİĞİ GERÇEK İMAN EDENLERİN ARASINA, HALA GİREMEMİŞİZ DEMEKTİR.

Dilerim hatalarımızı fark edebilen ve Allah'ın ayetlerine karşı kör ve sağır olmayan, gerçeklerle buluşmak adına araştıran batıl ve rivayetlerden uzak, yalnız Allah'ın ipine sarılan,  Allah'ın istediği onun sevgili kullarından oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
56
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, bankalardan kullandığımız kredi ve onlara verilen faiz konusu ile ilgili olacak. Ne yazık ki faiz ve Kredi konusu İslam toplumunda o kadar farklı anlatılır ki topluma, insanlar neye karar vereceklerini bilemez durumda kalmışlardır. Bildiğiniz gibi Kur'an'da bizlerin bildiği şekliyle FAİZ kelimesi geçmez, RİBA diye geçer. Peki, faiz ile Kur'an'da geçen RİBA aynı anlamda mı kullanılmıştır, işte burası çok önemli. İsterseniz önce RİBA konusuna bakalım Kur'an neler söylüyor. Allah RİBA alanları, çok kötü bir son beklediğini anlatırken, bakın ne diyor Bakara 275. Ayetinde.

"RİBA YİYEN KİMSELER, ŞEYTAN ÇARPAN KİMSE NASIL KALKARSA, ÖYLE KALKARLAR." (Bakara 275)

Demek ki RİBA yemek, Allah katında çok büyük bir suç olduğunu anlıyoruz. Bundan mutlaka kaçınmalıyız ki, hesap günü pişman olmayalım. Çünkü Kur'an'da çok az konularda böyle bir ikaz vardır. Bu durumda Allah Kur'an'da RİBA konusunda yaptığı açıklamaya önce bakalım, gerçekten bugün bizlerin bankadan çektiğimiz Kredileri geri öderken ödediğimiz faiz gerçekten RİBA ise ondan uzak duralım. Bakın Allah RİBA konusuna nasıl açıklık getiriyor.

Ali İmran 130: EY İMAN EDENLER! KAT KAT ARTIRILMIŞ OLARAK FAİZ YEMEYİN! ALLAH'A KARŞI [TAKVÂ]LI (DUYARLI) OLUN! UMULUR Kİ KURTULURSUNUZ. (Mehmet Okuyan)

Ayet insanların birbirine borç verdiğinde, geri alırken nasıl alması gerektiği örneğini çok açık veriyor. Bu ayette faiz diye çevrilen kelime aslında ayette RİBA diye geçer, özellikle faiz diye çevrilen meali yazdım. Ayet üzerinde çok fazla değil, biraz düşündüğümüzde, ayette bahsedilen RİBANIN aslında, günümüzde kullandığımız faizin karşılığı olmayıp, tam anlamıyla TEFECİLİĞİN tam karşılığı olduğunu görüyoruz.  Dikkat ederseniz ayette şöyle demiyor, verdiğiniz borcu geri alırken verdiğiniz paranın aynısını alın demiyor. Peki, ne diyor? "SAKIN BORCUNU ALIRKEN, KAT KAT ARTIRMIŞ OLARAK GERİ ALMAYIN." Allah çok açık tefeciliği tarif ediyor. Tefeciler zor durumdaki insanların mallarını alabilmek için, onlara borç veriyorlar ama geri alırken verdikleri paranın kat kat fazlasını istiyorlar, veremediklerinde de mallarını ellerinden alıyorlardı. Allah sakın böyle yapmayın, bunu yapanlar mahşer günü hesap vermeye kalktıklarında, şeytan çarpmış gibi kalkacaklar diye örnek veriyor. Demek ki verdiğiniz borcu geri alırken, ANAPARANIZIN O GÜNKÜ DEĞERİNDE ALINMASI çok önemli. Yani Borcu verdiğinizde, paranız 10 küçük altın alıyorsa, geri alırken de on küçük altın almalı ki, zarara uğramayasın, sermayen zarar etmesin. Aslında konu çok açık, batılın etkisinde kalmadan düşünen, aklını kullanan anlayacaktır.

Günümüzde bankaların verdiği Kredi ve verdiği Krediyi geri alırken ödediğimiz faiz RİBAYLA aynı olabilir mi, şimdide ona bakalım. Önce şunu hatırlatmak isterim, bankalar müşterilerine Kredi verebilmesi için, çok fazla enflasyonist bir ortam olmasını istemez. Yani banka hem kendisini düşünür, hem de Kredi verdiği müşterisinin ödeyebilme şartlarının uygun olmasını ister. Eğer ortam müsaitse, yani enflasyonun çok fazla olmadığı bir ortam varsa, Krediyi ödenebilecek faiz oranları ile müşterisine verir. İnsanlar ev alır araba alır, eşya alır her türlü ihtiyacını karşılar ve geri ödemede zorluk çekmez. Bütün dünyada bu böyledir ve hiç kimsede şikâyetçi değildir. Şikâyetçi olanlar, enflasyonun yüksel olduğu ülkelerdir. YANİ HİÇ BİR BANKA ENFLASYONUN FAZLA OLMADIĞI BİR ORTAMDA, YÜKSEK FAİZLE KREDİ VERMEZ, DAHA DORUSU VEREMEZ İLK ÖNCE DEVLET BUNA MÜSAADE ETMEZ. HATTA HİÇ KİMSE ALMAZ. Böylece bundan hiç kimse şikâyetçi de olmaz. DAHA AÇIK SÖYLEMEK GEREKİRSE, BANKADAN BU ORTAMDA ALINAN KREDİYE ÖDENECEK FAİZ, ASLA KUR'AN'IN BAHSETTİĞİ RİBA OLAMAZ. Çünkü verilen para geri alınırken, kat kat fazlasıyla değil, belirli bir oranda fazlalıkla geri alınır.

Günümüzde İslam toplumlarını bu konuda aldatmaya çalışanlar, bankadan alınan Kredinin günah olduğuna inandırdıkları için, farklı isimler altında bankanın yaptığı aynı işi yaparak ama adına katılım bankası, ya da kar kayı adı altında işletmeler kurmuşlardır. Araştırdığınızda normal bankadan hiçbir farkı yoktur. Tam tersine bankaya parasını yatırana, kendi inisiyatifleri ile kar payı adı altında istedikleri kadar faiz verip, yine katılım bankasından, bir mal almak için kredi alanlara parayı müşterisine vermeyip, malın sahibine parasını ödediklerinde, ama borçlu olandan normal bankanın aldığı faiz oranlarına yakın geri aldıklarında, buna faiz demeyerek, toplum aldatılmaktadır. Lütfen araştırın. Katılım bankası adı altında olan banlarla, diğer bankaların hiçbir farkı yoktur. FAİZ HARAMDIR DİYEN, TÜM İSLAM ÜLKELERİNDE DAHİ, AYNI SİSTEMLERE BENZER BANKACILIK VARDIR. İSTEDİĞİNİZ KADAR İSMİNİ DEĞİŞTİRİN. SONUÇTA ALDIĞIN KREDİNİN AYNISINI DEĞİL, İLAVE ÜCRET ÖDEYEREK GERİ VERİRSİN. LÜTFEN KENDİMİZİ KANDIRMAYALIM, TOPLUMU GEREKSİZ KORKUTMAYALIM.

Düşüncelerine çok değer verdiğim ve sevdiğim bir hocamız, faiz konusunu anlatırken, banlardan çekilen Kredilerin haram olduğunu anlatıyor ve dikkat çekici örnekler veriyor. Kredi kartı konusunda sorulan bir soruya, buda mı haram diye sorulduğunda şöyle cevap veriyor. "KREDİ KARTI DA BULAŞIK BİR ŞEYDİR AMA DOĞRUDAN ONA FAİZDİR DİYEMEM." Aslında Kredi kartından para çekip, ya da mal alıp kredi kartıyla gecikmeli ödemenin, bankadan Kredi çekmekten hiçbir farkı yoktur. Hatta Kredi kartından para çekmenin faizi normal Krediden daha yüksek olabilir. İlginç değil mi? Yine örnek verdiğim, değerli hocamıza bankadan Kredi alma konusunda şöyle bir soru soruyorlar. "ÇOK MECBUR KALDIM BANKADAN EV KREDİSİ, ARABA KREDİSİ ALACAĞIZ GÜNAH MI?" Değerli hocamızın verdiği cevap şöyle olmuş. "SENİN ALACAĞIN KREDİDE SEN SEFASINI SÜRECEKSİN, BEN SANA BU YOLU VERDİĞİM İÇİN, CEHENNEME GİDECEĞİM." Çok ilgin bir cevap değil mi sizce? Ev almak için Kredi alan bir kişiye, sen bunun sefasını süreceksin diyor. İyide Allah kulunun sefasını süreceği bir şeyi haram kılar mı? Mümkün değil. Burada bir yanlışlık var, o yanlışı mutla düzeltmeliyiz. Eğer topluma Allah'ın vermediği yanlış bilgi verirsek, işte o zaman cehennemi boylarız. Konuyu daha net anlayabilmemiz için, gelin bu konuda Kur'an'ın örnek verdiği başka bir ayet bakalım.

Bakara 279: EĞER BÖYLE YAPMAZSANIZ, BİLİNİZ Kİ ALLAH'A VE RESULÜNE SAVAŞ AÇMIŞ OLURSUNUZ. AMA EĞER TÖVBE EDERSENİZ, ANAPARANIZI GERİ ALMAYA HAK KAZANIRSINIZ. BÖYLECE NE HAKSIZLIK YAPMIŞ, NE DE HAKSIZLIĞA UĞRAMIŞ OLURSUNUZ. (Bayraktara Bayraklı)

Aslında Allah bu ayetiyle bizlerin, tüm sorularımıza cevap veriyor. Ama Kur'an'ı hala kafamızdaki batıl, yanlış inançlarımızla anlamaya çalışırsak, elbette doğrularla buluşmamız asla mümkün olmayacaktır. Ayetin ilk cümlesinden şunu anlıyoruz. Eğer verdiğiniz borcu geri alırken, kat kat artırılmış RİBA ile geri alırsanız, Allah'ın hükümlerine savaş açmış olursunuz diyor. Dikkat ederseniz Kur'an'ın birçok ayetinde olduğu gibi, Allah'a ve Resulüne birlikteliğini kullanıyor. Çünkü Allah'ın vahyini Resul tebliğ ediyor da ondan. Yani Resulün tebliğ ettiği RİBA uyarısını dikkate almazsanız, Allah'a savaş açmış gibi olursunuz diyor.

Ayetin devamı çok önemli. Verdiğiniz borcunuzu geri alırken ANAPARANIZ KADAR GERİ ALIN. Bu ayeti tercüme edenlerin bir kısmı anaparanız kelimesinin yerine, günümüzde anlaşılacak şekliyle, SERMAYENİZ SİZİNDİR, yani sermeyeniz kadar geri alın şeklinde yazmışlar. Aslında ayetin sonunda bahsedilen ve açıklanan konuya, bu kelimenin daha uygun olduğunu görüyoruz. Peki, ne diyor ayetin sonunda? "BÖYLECE NE HAKSIZLIK YAPMIŞ, NE DE HAKSIZLIĞA UĞRAMIŞ OLURSUNUZ."

Demek ki borç verip alırken asıl amaç, HER İKİ TARAFIN HAKSIZLIĞA UĞRAMAMASIYMIŞ. Yani borç veren ister arkadaşın olsun, isterse banka olsun önemli olan haksızlık yapılmaması. Elbette Kur'an'da 1400 sene önce çok fazla olmayan, insanların baş belası enflasyon yoktu. Allah'ın Kur'an'ı tüm âleme ve her çağa uygun gönderdiğini lütfen unutmayalım. Onun için Allah öyle kelimeler ve açıklamalarla örnekler veriyor ki, ancak dikkatle düşündüğümüzde anlayabiliyoruz. Bir arkadaşına bugün borç verdiğinizi düşünün. Bir yıl sonra geri aldığınızda, aynı parayı alırsanız, kendinize haksızlık yapmış olmaz mısınız? Elbette olursunuz. Yani borcunu verdiğiniz tarihte anaparanızın değeri neyse, daha doğrusu alım gücü ne kadarsa, aldığınızda da aynı değerde geri almanız gerekir ki, her iki tarafta haksızlığa uğramasın. Elbette geri alırken arkadaşınıza yardım etmek için, zarar bile etseniz anaparanızı sermayenizi düşük değerde alabilirsiniz, böylece ona yardım etmiş olursunuz. Hatta zor durumdaki bir kişiye, iyilik yapmış olursunuz çok sevaptır, ama konumuz bu değil.

Bankalarda farklı çalışmıyor zaten. Tabi enflasyonist bir ortamda yaşamıyorsanız. Ülkemizde de bankalar ortamın durumuna göre Kredi faizlerini azaltıp çoğaltıyorlar. Tabi bazen enflasyon o kadar yükseliyor ki, hiçbir banka müşterisine Kredi verme cesaretini gösteremiyor, çünkü geri alamayacağı korkusu var. Avrupa ve Amerika gibi gelişmiş ülkelerde, bankaların faiz oranlarında, genellikle çok fazla yükselme göremezsiniz, çünkü enflasyon düşüktür.  HİÇ KİMSEDE BUNDAN ŞİKÂYETÇİ OLMAZ VE HERKES EVİNİDE, ARABASINIDA BANKALARDAN ALDIĞI KREDİLERLE ALIRLAR. Hiç kimsenin şikâyetçi olmadığı bir düzeni, Allah asla yasaklamaz, lütfen bunun bilincinde olalım.

Banka ya da katılım bankacılığı konusu,  ne yazık ki ülkemizde toplumun kafasını karıştıran, hatta insanların bazı konularda aldatıldığı, sömürüldüğü bir konudur. Lütfen bu konuyu, batılın etkisinde kalmadan, Kur'an merkezli araştıralım ve anlamaya çalışalım. Çok yakın tanıdığım dostlarım, Kredi faizlerinin düşük olduğu ortamlarda bankadan Kredi alarak, hepsi ev ve araba sahibi oldular. Şu anda faizler çok yükseldi, ama bunun nedenlerini sizler biliyorsunuz. İnşallah enflasyon düşer ve ev, araba alma hayalinde olanlar, düşük faizlerle ödeme kolaylıkları ile evlerini alabilirler.

Dilerim batılın ve hurafenin etkisinde kalmadan, Kur'an'ın nuru ile buluşan Allah'ın halis kullarından oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
57
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Hadid suresi 27. Ayette geçen, RUHBANLIK üzerine olacak. İsterseniz önce ayeti yazalım, daha sonra Kur'an bütünlüğünde üzerinde birlikte düşünelim.

Hadid 27: Sonra bunların izinden art arda elçilerimizi göndermiştik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından göndermiş, ona İncil'i vermiştik. Ona uyanların kalplerine şefkat ve merhamet yerleştirmiştik. UYDURDUKLARI RUHBANLIĞA GELİNCE, ONU ONLARA BİZ YAZMAMIŞTIK. FAKAT KENDİLERİ, ALLAH RIZASINI KAZANMAK İÇİN YAPMIŞ, (ANCAK) BUNA DA GEREKTİĞİ GİBİ UYMAMIŞLARDI. BİZ DE ONLARDAN İMAN EDENLERE ÖDÜLLERİNİ VERMİŞTİK. İÇLERİNDEN ÇOĞU YOLDAN ÇIKMIŞTI. (Mehmet Okuyan meali)

Ayet üzerinde düşünmeye başlamadan önce, RUHBANLIK kelimesinden ne anlamalıyız, hangi anlama geliyor önce ona bakalım. Genel anlamda hepimizin ruhban dediğimizde bildiği,  dünya hayatının normal yaşantısından uzak, hatta evlenmeyen yaşamın güzelliklerinden uzak yaşayan, sürekli manastırlarda inzivaya çekilerek, KENDİSİNİ İBADETE ADAYAN VE DİNİ EN İYİ BİLDİĞİ SÖYLENEN KİŞİLERE DENİR. Bunlar kendilerini dinin hizmetine adadıkları için, dini en iyi bilen ve anlatan kişiler olduklarını kabul ederler. Hatta Ruhban sınıfının lideri olan PAPA, bu dünyada Allah ile kulunun arasında kendisini bir temsilci, yetkili, aracı olarak kabul ettiği için, onun her söylediği adeta Allah'ın emri kabul edilir.

Gelelim bahse konu ayette geçen RUHBANLIK konusuna. Bu ayette özellikle Hristiyanların yaptığı yanlışa örnek verildiğini görüyoruz. Aslında Yahudilerinde onlardan farkı yok bu konuda, Kur'an'ın diğer ayetlerden anlıyoruz. Allah benim onlara gönderdiğim Resulüm ve onun tebliğ ettiği kitabında, onların yarattığı RUHBANLIK SIFINI BEN ONLARA EMRETMEDİM diyor Allah. Burası çok önemli. Çünkü ruhbanlık, rehebe kökünden türetilmiş, ÇOK KORKANLARIN KORKUSU, AŞIRIYA GİTMEK, YANİ ABARTMAK ANLAMINDADIR.  Allah gönderdiği hiçbir kitabında, Resullerine böyle bir din göndermediğini, kullarının böyle bir hayat sürmesini istemediğini bildiriyor ve Bakara suresi 143. Ayetinde açıklayarak bakın ne diyor. "İŞTE BÖYLECE, SİZ İNSANLARA ŞAHİT OLASINIZ, RESULDE DE SİZE ŞAHİT OLSUN DİYE SİZİ AŞIRILIKLARDAN UZAK, MUTEDİL, ORTA YOLU İZLEYEN BİR ÜMMET YAPTIK." Demek özellikle ayette, Hristiyanların hayatlarına geçirip, adeta kendilerini TOPLUMDAN SOYUTLAYARAK YAŞAYAN, Allah'ın dininin temsilcisi ve yetkilileri gören, dini en iyi bilen ve anlatan böyle bir sınıfı emretmedim diyor. Ayetin devamında ise, önceleri iyi niyetle çalışan ruhban sınıfının, daha sonra aşırıya kaçarak gerçeklerden uzaklaştığını belirtiyor.  Bunlara uyanların çoğunun, yoldan saptığını da bizlere özellikle bildiriyor. Tevbe suresi 34. Ayetinde de Kitap Ehlinin aynı hatalara düşerek, kendilerini ruhban ilan edip, toplumu maddi çıkarlarına nasıl alet ettiklerini, bakın nasıl anlatıyor.

"EY İMAN EDENLER! HAHAMLARDAN VE RAHİPLERDEN BİRÇOĞU İNSANLARIN MALLARINI HAKSIZ YOLLARDAN YERLER VE ALLAH'IN YOLUNDAN ALIKOYARLAR. ALTIN VE GÜMÜŞÜ YIĞIP DA, ONLARI ALLAH YOLUNDA HARCAMAYANLAR YOK MU, İŞTE ONLARA ELEM VERİCİ BİR AZABI MÜJDELE!" Tevbe 34

Demek ki önceleri iyi niyetle başlayan kendilerinin uydurduğu RUHBANLIK, daha sonra onun temsilcilerinin nasıl işi maddi çıkarlara döktüğünü Allah bizlere bildiriyor. Peki, Allah bu örneği neden veriyor bizlere? Bizlerde aynı yanlışı yapmayalım diye elbette. Gerçekten bizler apaçık örneği verilmiş ruhban sınıfını, İslam inancında kurup yaşamıyor muyuz, yoksa yaşadığımızın farkında bile değil miyiz, ne dersiniz? Üzgünüm ama bizlerde, Kitap Ehlinin kurduğu ruhban sınıfını kurduk, ama Kur'an bu isimle kurulan bir dini sınıfa izin vermediği için Allah, adını gizleyerek KENDİMİZE VELİLER, ŞEYHLER, EFENDİLER, DİN ÂLİMLERİ ADI ALTINDA RUHBAN SINIFINI ELLERİMİZLE YARATTIK. 
 
Bu sınıfın yaşayabilmesi ve maddi çıkarlarını sürdürebilmeleri için, İslam dinini bunlardan öğrenmemiz gerektiğine inandırıldık. İslam'ın yarattığı Ruhbanlar, Kur'an'da her bilgi detaylı yoktur sözleri ile başlayıp, Kur'an'ı herkesin anlayamayacağı korkutmasıyla, her istediklerini Allah'ın Resulünün ismini kullanarak, Resulün rivayet hadisleri ile ancak ayetleri anlayabiliriz diye inandırıldık. Bu yolla ancak İslam'ı anlayıp yaşayabiliriz aldatmacası ile İSLAM TOPLUMUNUN RUHBAN SINIFINI ELLERİMİZLE ÖYLE GÜÇLENDİRDİK Kİ, ŞİMDİDE BUNLARA İNANANLARA, KUR'AN'IN GERÇEKLERİNİ ANLATMAK, NEREDEYSE İMKÂNSIZ OLDU.

Bu konuyu daha iyi anlayabilmemiz, bu aldatmacanın tuzağına düşmememiz için, bir örnek vermek istiyorum. Çevremizde oluşturulan cemaat, tarikat liderlerini bir araştırınız. Hiç birisinin ne tahsili-eğitimi vardır doğru dürüst, nede mesleği vardır. AMA HEPSİ MİLYARLARA HÜKMEDİYOR, BU PARANIN KAYNAĞI NEREDEN GELİYOR DİYE SORAN BİLE YOK. Hristiyan dünyasını düşünün. Ruhban sınıfının başı PAPA ve çevresi, dünyanın en güçlü şirketlerini yönetiyorlar. Peki, bu değirmenin suyu nereden geliyor diyen, neden yok? Kim ister bu gücün yok olmasını?  Hala bu gerçeği fark edemeyenlere sözüm yok zaten. Allah Kur'an'da bizleri bu konuda nasıl uyarıyordu hatırlayalım. "SİZDEN HİÇBİR ÜCRET İSTEMEYENLERE UYUN, ONLAR DOĞRU YOLDADIRLAR." (Yâsin: 21)

Allah'ın biz kullarına Ruhban sınıfı diye bir sınıfı, asla emretmediğini bildirmesinin amacını sanırım anladınız.  Tam tersine Allah kullarının bu dünyada aşırıdan uzak, orta yolu izleyen kullar olmamızı istedikten sonra, birçok ayetinde, batıl ve rivayetlerden uzak, Allah bizlerin Veliler, efendiler edinmeden, yalnız Kur'an'a sarılmamızı istiyor. Bu konuda da açıklama yaparak, yemin olsun hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye, Kur'an'ı kolaylaştırdık diyerek, kendilerini RUHBAN ilan etmiş, yani dini en iyi anladığını söyleyen, kendilerini dinin temsilcisi ilan eden kişilere muhtaç etmediğini, birçok ayetinde Allah anlatıyor. KUR'AN İLE BULUŞAN BU GERÇEĞİN FARKINDA OLUR. Olmayan ise uydurulan rivayetleri dinin emri zanneder, hayatını boş sözlerle geçirir. Sizce hangi yolu izleyen sonunda huzura kavuşur? Onu da huzurda hep birlikte göreceğiz. KUR'AN ÇOK ÖNEMLİ BİR KONUDA BİZLERİ UYARIYOR VE DİYOR Kİ; BEN SİZLERE RUHBAN SINIFINI EMRETMEDİM. ÇÜNKÜ KULLARIM BUNU KULLANARAK SİZLERİ ALLAH İLE ALDATABİLİR. GEÇMİŞTEDE HEP BÖYLE OLDU. ONUN İÇİN VELİLER, EFENDİLER EDİNİP ONLARA DEĞİL, YALNIZ BENİ VELİ EDİNİP, YALNIZ BANA YANİ SİZLERE İNDİRDİĞİM KUR'AN'A GÜVENİN.

Değerli kardeşlerim, lütfen İslam'ı anlamak ve yaşayabilmek adına, hiç kimseye muhtaç olmadığımızın önce farkında olalım. Geçmiş toplumlar buna inandıkları için yanlışa saptılar ve ALLAH İLE ALDATILDILAR. Bu tuzağa düşmek istemeyen, elinden geldiğince, ALLAH'IN SORUMLU TUTTUĞU KİTABI ANLAYARAK, GÜCÜ NİSPETİNCE AYETLER ÜZERİNDE DÜŞÜNEREK OKUYALIM VE ALLAH'IN VAHYİNİ İLK ELDEN TEBLİĞ ALALIM. Tabi Kur'an'ı doğru anlamak istiyorsak, önce kafamızdaki batıl ve rivayetlerden kurtulmalıyız. Çünkü HAK ile BATIL asla yan yana olamaz. Unutmayalım Allah, bizleri Kur'an'dan imtihan ediyor. Bizlere öğretilen ve Kur'an'da olmayan detaylardan sorumlu tutulacağımıza inanıp, bakın şunlar ya da bunlar Kur'an'da yazmıyor demeyelim. ALLAH NE EMRETMİŞSE, HANGİ DETAYLARI VERMİŞSE KUR'AN'DA, ONU ALIP HAYATIMIZA GEÇİRELİM. ONUNLA YETİNELİM.

UNUTMAYALIM HEPİMİZ İMTİHAN OLUYORUZ. İMTİHAN OLDUĞUMUZ KİTAP YALNIZ KUR'AN, HATIRLATIRIM BU HÜKÜM ALLAH'IN. AYRICA HİÇ KİMSENİN VERDİĞİ DOĞRULUĞUNDAN EMİN OLAMAYACAĞIMIZ KOPYA BİLGİLERLE, İMTİHANDA BAŞARILI OLACAĞIMIZI'DA ZANNETMEYELİM. ŞEYTAN VE ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLAR, İMTİHANIMIZDA BİZLERE, YANLIŞ KOPYA BİLGİLER VEREREK ALDATMAYA ÇALIŞACAKLARINI, LÜTFEN UNUTMAYALIM. GÜVENİLECEK YALNIZ ALLAH'TIR VE ONUN KİTABI KUR'AN'DIR. Hepimiz hata yapabiliriz, ama en az hata yapanlardan olmak isteyen, aklını kullanır ve Allah'ın sizleri Kur'an'dan sorumlu tutuyorum hükmünü hayatına geçirerek, en az hata yapanlardan olur.

Dilerim tüm gerçeklerin Kur'an ile farkında olan, Allah'ın azınlık halis kulları arasında oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
58
Bu makalemde sizlere hatırlatmak ve üstünde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet çok önemli ve bizlerin, günümüzde yaptığımız hatalarımızı adeta işaret eden bir ayet. Bu ve benzeri belki de onlarca ayet var ama bizler geleneksel mezhep merkezli İslam anlayışımızı, öyle kabul edip yaşıyoruz ki, Allah'ın ayetlerinin üstünü adeta örtüp görmek istemiyoruz. Önce ayeti yazalım, üstünde birlikte düşünelim.

Zümer 54: AZAP SİZE GELMEDEN ÖNCE RABBİNİZE DÖNÜN VE O'NA TESLİM OLUN. SONRA SİZE YARDIM EDİLMEZ. (Diyanet meali)

Allah özellikle biz kullarının bir yanlışına işaret ediyor ve emaneti teslim etmeden önce, RABBİNİZE DÖNÜN, YALNIZ ONA TESLİM OLUN DİYOR. Demek ki genel çoğunluk, Allah'a iman ettiğini söylediği halde, yönleri Allah'a değil edindikleri Veli kişiler ki, Allah bu uyarıyı yapıyor. Çok daha kötüsü, yönümüzü kime döndüysek ona teslim oluyoruz. Allah uyarıyor ve bu hatayı yaparsanız, hesap günü size yardım edilmez diyor. Bunca açık ayetleri gördüğümüz halde hala kendimize, kurtarıcı ve şefaatçi olarak veliler ediniyor ve yönümüzü onlara dönüp onlara kendimizi teslim ediyoruz. ELBETTE BU HATALARI YAPANLARA ALLAH, ASLA YARDIM ETMİYECEĞİM DİYE ŞİMDİDEN UYARIYOR. Zümer suresi 54. Ayetinde, yaptığımı çok önemli bir yanlışımızda bizlere uyarıda bulunuyor ve diyor ki, hesap günü gelip, yaptığınız yanlışların sonucundan kurtulmak istiyorsanız, şimdiden sizleri uyarıyorum, kendinize gelin ve Resullerim aracılığıyla gönderdiğim Kitaplarıma uyun,  atalarınızın sizlere dayattığı batıl inançlardan kurtulun, RABBİNİZE DÖNÜN diyor.

Allah Rabbinize dönün derken, sizce neyi kast ediyor olabilir? Batıl ve hurafenin etkisinde değilseniz bu uyarı çok açık anlaşılıyor. Rabbinize dönün emriyle Allah, SİZE VAHYETTİĞİME YANİ KUR'AN'A DÖNEREK, RABBİMİZE DÖNMÜŞ BÖYLECE ALLAH'A TESLİM OLMUŞ OLUYORUZ. Kitap Ehli kendilerine gönderilen kitapları, adeta bir kenara bırakıp, atalarının batıl inançlarını ön plana çıkardıkları ve yaşadıkları için Allah, bu uyarıyı hem Kitap Ehline hem de yeni Müslüman olanlara yapıyor.   DİYOR Kİ, BUNDAN SONRA SİZE VAHYETTİĞİM KİTABIN DIŞINA ÇIKMAYIN, KUR'AN'IN SINIRLARINI AŞMAYIN, YALNIZ ONUN İPİNE SARILIN, ÇÜNKÜ SİZLERİ VAHYİMDEN SORUMLU TUTUYORUM AYETLERİYLE, ÇOK AÇIK BU UYARININ NE OLDUĞU ANLAŞILIYOR.

Ayeti anlamaya devam edelim. Demek ki toplumlar, Allah'ın vahyinden uzaklaşarak inançlarını yaşadıklarını, bu hatanın kendilerini affedilmez bir yola soktuğundan ısrarla bahsediyor. ÇOK NET BİR UYARI YAPARAK ALLAH, RABBİNİZE DÖNÜN, ONA TESLİM OLUN DİYOR. Peki, Kitap Ehli Allah'a dönük inançlarını yaşamıyorlar da nasıl yaşıyorlardı? Allah'ın vahyi ile yaşadıkları atalarının dini arasında, çok büyük farklılıklar olduğu için, genel çoğunluk arada kalmışlar ve ne yapacaklarına karar veremez duruma düşmüşlerdi. Her toplumda olduğu gibi, vahyi tebliğ eden Resul bu dünyadan göçünce, araya din tacirleri, simsarları yani RUHBANLAR girip, toplumu Allah ile aldatmışlardır. Allah'ın dininin yönünü, batıla yani atalar dinine doğru çevirdikleri için Allah, bu uyarıyı tekrar yapıyor ve diyor ki, BATILIN YOLUNDAN DÖNMEZDE, ALLAH'A YÖNÜNÜZÜ ÇEVİRMEZSENİZ, ONA TESLİM OLMAZSANIZ, MAHŞER GÜNÜ SİZE HİÇ KİMSE YARDIM ETMEZ DİYOR. HATIRLAYINIZ KİTAP EHLİDE, GÜNÜMÜZDE MÜSLÜMANLARIN ÇOĞUDA MAHŞER GÜNÜ, EDİNDİKLERİ VELİ KİŞİLERİN KENDİLERİNE ŞEFAAT EDECEĞİNE İNANDIRILMADI MI?

Bizlerde günümüzde, yalnız Allah'ın vahyi Kur'an ile yetinmeyip, Allah'ın dinde sakın bölünenler gibi olmayın, yalnız Allah'ın ipine sarılın emrini göz ardı edip bölünerek, kendimize sarılacak yardımcı ipler edinip, Kitap Ehlinin yaptığı yanlışları yapmıyor muyuz? Belki de daha ileri bile gittik, dediğinizi duyar gibiyim. Allah Kitap Ehline karşı Ankebut 51. Ayetinde, "KARŞILARINDA OKUNUP DURAN BIR KİTABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMİYOR MU?" Diye uyardığı halde, bu ve benzeri ayetleri hiç üzerimize alınmayıp, bu ayetler kitap Ehline söylenmiş diyerek, yapılan yanlışlardan hiç ders almadık, aynısını bizlerde yaparak, yalnız Kur'an ile İslam yaşanmaz, Resulün rivayet hadisleri ve mezheplerin fıkıh inancı olmasaydı, ne namazımızı kılardık, ne orucumuzu tutabilirdik demiyor muyuz? Bu durumda bizlerin Kitap Ehlinden ne farkımız var? Onlarda Yahudi ya da Hristiyan olmayan cennete giremez diyor, bizlerde sanki cennetin anahtarı bizlerin elindeymiş gibi, MÜSLÜMAN OLMAYAN CENNETE GİREMEZ diyerek, hükümler vermiyor muyuz? Allah Kur'an'da hâlbuki bu konuda bizleri uyarmıştı ama Kur'an'ı tebliğ alan ve yaşayan ne yazık ki yok.

Allah Enbiya suresi 10. Ayetinde yemin ederek, "AND OLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP İNDİRDİK Kİ, BÜTÜN ŞAN VE ŞEREFİNİZ ONDADIR. HÂLÂ AKILLANMAYACAK MISINIZ?" Diyecek, ama bizler bu ve benzeri onlarca ayetin üstünü örtüp, görmezden gelerek hala, yalnız Kur'an ile İslam yaşanmaz, hadi gösterin bakalım Kur'an da bugün kıldığımız namazın tarifini, kaç rekât olduğu bile yazmıyor, nasıl deriz. Bize dayatılanları, dine yapılan ilaveleri Kur'an da göremediğimizde, bize öğretilen batılı tenkit etmemiz gerekirken, bizler HAŞA Allah'ın kitabını tenkit edercesine, Kur'an'ı yetersiz, eksik bulma hatasına düşüyoruz. Şöyle düşünmüyoruz. Allah Salat edin/namaz kılın emrini verdiyse ki vermiş, onu en kolay ve basit şekilde nasıl yerine getirmemiz gerekiyorsa, o kadarını açıklamış bizleri zora sokmamış dememiz gerekirken, bizler adeta Kur'an da eksik ararcasına,  neler söylüyoruz.

Allah Araf 185. Ayetinde "O HALDE KUR'ÂN'DAN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR?" Diye uyarıyor, sizleri yalnız Kur'an'dan hesaba çekeceğim, yalnız Kur'an'ın ipine sarılın diye ikaz ettiği halde,  bizler ise sanki inatla, Allah'ım senin sözlerin gibi doğru, Resulün rivayet hadisleri de var, bizler onlara da inanıyoruz demekten korkmuyoruz. SANIRIM BU CAHİL CESARETİ OLSA GEREK. Bu durumda bizler yalnız Allah'a dönüp onamı teslim olmuş oluyoruz, yoksa kendimize veliler, efendiler edinip onlara mı teslim oluyoruz, ne dersiniz? Velisi olmayanın velisi şeytandır diyenler, asla Allah'ı veli edinip ona yüzünü dönüp, yalnız Allah'a teslim olmamış demektir.

Değerli kardeşlerim, ömür bir su misali akıp gidiyor. Yarına çıkacağımıza kim garanti veriyor. Kimse veremez diyorsanız ve bizlere hesap günü Allah'ın yardımcı olmasını istiyorsanız, Allah'ın ayette uyardığını hayatımıza geçirelim. YANİ HESAP GÜNÜ AZABIN İÇİNDE OLMAK İSTEMİYORSAK RİVAYET, SANI VE MEZHEPLERİN DİN ADINA DAYATMALARINDAN UZAK, YALNIZ ALLAH'A, YANİ KUR'AN'A DÖNELİM. YALNIZ ALLAH'IN HÜKÜMLERİNE TESLİM OLALIM. ALLAH'IN RESULÜ, BÖYLE YAPMIŞTIR UNUTMAYALIM. BUNU YAPMAYANA ALLAH, HESAP GÜNÜ YARDIM ETMEYECEĞİ HÜKMÜNÜ ŞİMDİDEN VERİYOR VE BİZLERİ UYARIYOR. Kime ya da kimlere güvenip, onlardan yardım şefaat bekleyeceğiniz elbette size kalmış, ama Allah benden başka mahşer günü, hiç bir kulum şefaat etmeyecek, yardım etmeyecek diye uyardığı ayetleri lütfen unutmayalım batıl ve rivayetlerden uzak, YÖNÜMÜZÜ YALNIZ ALLAH'A DÖNÜP, ONA TESLİM OLALIM.

"DE Kİ: "HANGİ ŞAHİDİN ŞAHİTLİĞİ DAHA GÜVENİLİRDİR?" DE Kİ: "BENİMLE SİZİN ARANIZDA ALLAH ŞAHİTTİR. BU KUR'AN BANA, HEM SİZİ HEM DE ULAŞTIĞI HERKESİ ONUNLA UYARMAM İÇİN VAHYEDİLDİ." (ENAM 19)

"RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR." (Ankebut 18)

"İŞTE BU KUR'AN, BİZİM İNDİRDİĞİMİZ MÜBAREK BİR KİTAPTIR. BUNA UYUN VE ALLAH'TAN KORKUN Kİ SİZE MERHAMET EDİLSİN."( Enam 155)

"YOKSA ALLAH'TAN BAŞKA ŞEFAAT EDİCİLER Mİ EDİNDİLER?" (ZÜMER 43)

"GERÇEK HAK OLAN, RABBİNDEN GELENDİR. O HALDE KUŞKULANANLARDAN OLMA!" (BAKARA 147)

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
59
Allah Kur'an'ı bizlere bir rehber bir ışık ve yol gösterici olsun diye indirdiğini söyler Kur'an'da. Peki, bizler Kur'an'ın rehberliğinden mi faydalanıyoruz, yoksa sen Kur'an'ı anlayamazsın, zaten Kur'an'da her bilgi detaylı yoktur, Kur'an'ı Veli kişiler anlar diyerek, bizleri yönlendirdiği kişi ve onların kitaplarını mı bizler rehber alıyoruz, ne dersiniz? Şunu lütfen unutmayalım, bizler herkes Kur'an'ı anlayamaz diyenlere uyup, ONLARA VE KİTAPLARINA GÜVENİP REHBER ALIYOR VE İNANCIMIZI O KİŞİNİN SÖZLERİYLE YAŞIYORSAK, ONUN KULU OLMUŞUZ, ONDAN YARDIM BEKLİYORUZ DEMEKTİR. Buda Kur'an'a göre şirktir. İmtihanını tehlikeye atmak istemeyen, en emin garantili, Allah'ın korumasındaki Kur'an'ın davetine uyar.

Bizlere Kur'an'ı en doğru anlayıp, İslam'ı en doğru anlattığını söyleyerek, kendilerine ve kendi kitaplarına davet edenler varsa, onlar Allah'ın Resulünün yolunda gitmiyor, Kur'an'ı değil edindikleri güvendikleri Velileri rehber ediniyorlar, onlara kul oluyorlar demektir. Allah'ın rehberi Kur'an'ı REHBER EDİNEN asla bu hataları yapmaz, böyle bir Müslümanın izlediği yol yalnız, Allah'ın Resulünün de izlediği ve bizleri davet ettiği yol olan, Allah'ın Kur'an'da çizdiği yoldur. Bakın Allah Resulüne, deki kullarıma diyerek, Resulünün hangi yolu izlediğini ve Resulün kullarını kime, neye davet ettiğini, tebliğ etmesini istiyor.

Yusuf 108: DE Kİ: "İŞTE BU, BENİM YOLUMDUR. ALLAH'A ÇAĞIRIYORUM; BEN VE BANA UYANLAR AYDINLIK BİR YOL ÜZERİNDEYİZ. ALLAH YÜCEDİR! BEN ASLA ORTAK KOŞANLARDAN DEĞİLİM." (Mehmet Okuyan).

Bakın Allah'ın Resulünün, bizleri nasıl uyarmasını istiyor Allah. Bu benim yolumdur derken, neyi kast ediyor? Hatırlatırım Resul kendi hadislerine/sözlerine davet etmiyor. Kendisinin Kur'an ile yalnız Allah'a çağırdığını özellikle Allah, Resulünün söylemesini istiyor. Peki, Resul Allah'a nasıl çağırır? Elbette Kur'an'ı anlayarak okuyan,  veliler edinip birilerine tabi olmayan onu da Kur'an'dan tebliğ alır. Bakın Resul biz ümmetini, hangi bilgiyi tebliğ ediyor ve uyarıyor, hangi yola davet ediyor.

"BU KURAN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM." (Enam 19)

Eğer Kur'an her bilginin ve detayın olmadığı, aklı başında her insanın okuduğunda anlamadığı bir kitap olsaydı, böyle mi söylerdi? Tam tersine şöyle söylemesi gerekirdi. Ben size Kur'an'ı tebliğ ediyorum ama onu hepiniz anlayamazsınız, Veli, âlim kişiler ancak benim hadislerimden istifade ederek anlar, sizi onlar bilgilendirir demesi gerekirdi. Tabi bu düşünce ve inanç, Kur'an'ın tamamına, özellikle imtihan olduğumuz gerçeğine ters düşer. Ters düşer ama bizler hala, inanmaya devam ediyoruz.  Ayrıca Allah, Resulüne verdiği görev ve yetkiyi bizlerin anlayabilmesi içinde, Resulün görev tanımını nasıl yapıyordu Kur'an'da hatırlayalım. "RESULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR." (Ankebut 18) Demek ki Resulde yalnız Kur'an'a uymuş ve biz ümmetini yalnız, ALLAH'A DAVET EDEREK, YALNIZ ALLAH'IN VAHYİNİ TEBLİĞ ETMİŞ. UNUTMAYALIM DAVET, YALNIZ ALLAH'A YANİ DİNİN SAHİBİNEDİR, ONUN DİNDE ORTAĞI YOKTUR. Allah'ın Resulünün yolunun yalnız Kur'an olduğunu ve bizleri yalnız Kur'an ile Allah'a çağırdığını, yani davet ettiğini bu ayetten tebliğ aldıysak, sizler Kur'an'ı anlayamazsınız diyerek bizleri kendilerine, kendi yazdıkları kitaplara cemeatlarına, tarikatlarına davet edenlerin, tuzağına düşmemiz asla mümkün olamaz.

Allah'ın Resulü bizleri, aydınlık bir yola davet ettiğini söylerken, bu aydınlık yolun yalnız Allah'ın kitabında olduğunu açıkça bildiriyor. Eğer bizleri Allah'ın kitabına çağırmayıp kendilerini Veli, âlim ilan edip, Kur'an'ı en doğru anladıklarını söyleyerek kendilerine davet edenler, ayetin sonunda Resulün uyardığı gibi, ALLAH'A ORTAK YANİ ŞİRK KOŞMUŞ OLURLAR. Eğer Allah'ın Resulü, bizlere Kur'an yetmeseydi, ya da Kur'an gerekli detayları vermemiş olsaydı, bizleri yalnız Allah'a yani Kur'an'a davet eder miydi? Elbette etmezdi, Kur'an'da bu konuda açıklama yaparak, şöyle demesi gerekirdi. "EY ÜMMETİM, ALLAH'IN KİTABI ÖZET BİLGİ VERİR, DETAYINI BENİM HADİSLERİMDEN ÖĞRENECEKSİNİZ, ONLARADA KUR'AN GİBİ SARILIN." Derdi ama asla böyle bilgi, Kur'an'da yoktur. Tam tersine Allah, hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye, Kur'an'ı biz açıkladık, yalnız Kur'an'a sarılın diyor. Lütfen Kur'an'dan araştırın, birçok ayette Allah DEKİ KULLARIMA diye başlar ve hükmünü indirir. Örnek ayette olduğu gibi. Eğer Allah Kur'an'ı özet olarak gönderip, detayını Resulüne bırakmış olsaydı, yine bir ayetinde DEKİ KULLARIMA diye başlar ve şöyle bir ayet indirirdi. "EY KULLARIM BEN AYETLERİMİ ÖZET GÖNDERDİM, KAFANIZ KARIŞMASIN DİYE DETAY VERMEDİM. DETAYINI RESULÜMDEN ÖĞRENİN." Kur'an'ın hiçbir ayetinde böyle bir hüküm olmadığı gibi, tam tersi yalnız bizlerin, Kur'an'ın ipine sarılmamızı, yalnız Kur'an'dan hesaba çekileceğimize hükmetmiştir, yemin ederek Kur'an'ı kolaylaştırdım demiştir. Yoksa Allah'a güven miyor muyuz?

Bizler Kur'an ile buluşamadığımız ve Kur'an'ı anladığımız dilden düşünerek hiç okumadığımız için, Kur'an gerçeklerinden de haberimiz olmadı. Bizlere ne anlatılırsa dinin, Allah'ın emri zannettik. Şimdide apaçık ayetleri görüp tebliğ aldığımız halde batıl ve yanlış bilgiler öyle güç kazandı ki inancımızda, Allah'ın ayetleri görmezden gelinerek, batılı aklayabilmek adına, NE YANİ ALLAH RESULÜNÜ POSTACI DİYE Mİ GÖNDERDİ DİYEBİLİYORUZ. Çünkü Allah'ın Resulüne verdiği yetkiyi, görev ve sorumluluğu Kur'an'dan hiç tebliğ almadık da ondan. Hâlbuki Allah Enam suresi 51. Ayetinde, Resulüne ne tembih etmişti hatırlayalım.

"RABLERİNİN HUZURUNDA TOPLANACAKLARINDAN KORKANLARI, KUR'AN'LA UYAR. ÖYLEKİ, KENDİLERİ İÇİN O'NUN HUZURUNDA NE BİR DOST NE DE BİR ŞEFAATÇİ VARDIR. GEREKİR Kİ ALLAH'TAN KORKARLAR." (Enam 51)

Eğer bizler Kur'an'ı anlayamasaydık, detaylı olmasaydı, detayını âlim ve veli kişilerden öğrenmemiz gerekseydi, bunun adına imtihan diyemezdik ve Allah da bizleri Kur'an'dan sorumlu tutmaz, Resulüne de kullarımı Kur'an ile uyar demezdi. Öyle olsaydı Allah tüm kullarını değil, yalnız Kur'an'ı anladığını söyleyenleri sorumlu tutardı. Bunu da mı akıl edemiyoruz? Bu kadar açık uyarıyı gördüğümüz ve tebliğ aldığımız halde, hala yalan yanlış inançların etkisindeysek, Kur'an'ı tebliğ aldığımız halde inatla batılı savunuyorsak, BİZLERİN ALLAH GÖZLERİNE PERDE ÇEKMİŞ, KULAKLARINA AĞIRLIK KOYMUŞ, GÖNÜLLERİNİ MÜHÜRLEMİŞ DEMEKTİR. Allah birçok ayette sakın veliler edinip onların ardına düşerek, batılı izlemeyin kendinize şefaatçiler edinmeyin, çünkü şefaat tümden bana aittir diyerek bizleri uyarır. Peki, bu uyarıyı dinliyor ve ders alıyor muyuz? Çok üzgünüm ama hala bu uyarıyı tebliğ almayan o kadar çok Müslüman var ki. Zümer suresi 54. Ayette de AZAP SİZE GELMEDEN ÖNCE, RABBİNİZE DÖNÜN VE ONA TESLİM OLUN. SONRA SİZE YARDIM EDİLMEZ, diyerek çok net uyarır. Peki, bizler günümüzde İslam'ı yaşarken, yalnız Allah'a onun kitabına mı teslim olarak imanımızı yaşıyoruz? Yoksa herkes Kur'an'ı anlayamaz, Kur'an detaylı değildir diyerek edindiğimiz VELİ, ÂLİM dediğimiz kişilere ve DOĞRULUĞUNDAN EMİN OLAMADIĞIMIZ, RESULÜN HADİSLERİ DEDİĞİMİZ SÖZLERE/HADİSLERE Mİ kendimizi, imanımızı teslim ediyoruz, ne dersiniz?

BİZLER KUR'AN İLE Mİ UYARILIYORUZ, YOKSA RESULE AİT OLDUĞU İDDİA EDİLEN RİVAYET, HADİSLERLE Mİ? Karar sizin. Bakın ayetin sonunda, Allah'tan başkasını veli edinenlere, hesap günü yardım edilmeyeceğini söylüyor. Peki, bizler buna inanıyor muyuz? Elbette hayır TAM TERSİNİ SÖYLÜYORUZ VE VELİSİ OLMAYAN'IN VELİSİ ŞEYTANDIR DİYORUZ. Hâlbuki Kur'an'a göre, Allah'tan başkasını veli edinenlerin velisinin, şeytan olabileceği uyarısı Kur'an'da yapılır. İşte bizler İslam'ı şeytanın ve şeytanlaşmış insanların etkisinde, böyle yaşıyoruz farkında olmadan. Makaleme son vermeden, üzerinde dikkatle düşünmemiz gereken ve Resulüne hitaben başlayan ve devamında tüm iman edenleri uyaran ayet üzerinde, sizleri düşünmeye davet ediyorum.

Zuhruf 43-44: SEN, SANA VAH YEDİLENE SIMSIKI SARIL! ELBETTE SEN DOĞRU YOLDASIN. ŞÜPHESİZ Kİ O (KUR'AN), SENİN VE KAVMİN İÇİN (GERÇEĞİ) HATIRLATAN ÖĞÜTTÜR. İLERDE ONDAN SORGULANACAKSINIZ.

Allah Resulünü uyarıyor ve sen sana vah yettiğim Kur'an'a sımsıkı sarıl diyor. Allah'ın Resulünün yalnız, vahye yani Kur'an'a sarıldığını çok açık biliyoruz. Peki bizler Resulü örnek alıp, yalnız vahye mi sarılıyoruz? Yoksa vahyi herkes anlayamaz diyerek, edindiğimiz velilerin kitaplarına mı sarılıyoruz? Sen bunu yaptığın, yani batıl ve rivayetlerden uzak, yalnız benim vahyime sarıldığın için, SEN DOĞRU YOLDA GİDİYORSUN DİYOR ALLAH RESULÜNE. Bu durumda Resulünü örnek alan batıl ve rivayetlerden uzak, yalnız Resulün uyduğuna yani, yalnız Kur'an'a sarılır. Peki bizler öylemi yapıyoruz? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Bunu yapan Allah'ın dosdoğru yolunda ilerler. Devamında da hem Resulüne, hem de tüm iman edenleri uyarıp Allah, sizlere indirdiğim vahiy yani Kur'an, sizler için yol gösterici bir öğüttür ve İLERİDE ONDAN SORGULANACAKSINIZ diyor. Sizce Allah bu hükmünü verdikten sonra, yani bizleri Kur'an'dan sorgulayacağına hükmedip, yemin ederek Kur'an'ı kolaylaştırdığını söylüyorsa, Kur'an detay sız ve her aklı başında kulunun anlayamayacağı bir kitap olabilir mi? Zerre kadar aklı olan ve Allah'a güvenen bu yalanlara, iftiraya asla inanmaz. LÜTFEN ALLAH'IN ADALETİNİ KÜÇÜMSEMEYELİM, ÇOK AMA ÇOKKKKKK PİŞMAN OLURUZ.

Dilerim yalnız Kur'an'ın ipine sarılarak Resulün yolunu izleyen, Kur'an detaylı ve açık değildir demeden, batıldan uzak, Kur'an'ı anlamaya çalışan, ALLAH'IN YOLUNU İZLEYEN, onun halis azınlık kulları arasında oluruz. UNUTMAYALIM İSLAM DİNİNDE DAVET, YALNIZ ALLAH'A YAPILIR. KENDİSİNE DAVET EDENLER, ŞEYTANIN ELÇİLERİDİR.

«ALLAH'A DAVET EDEN,  İYİ İŞLER YAPAN VE "BEN MÜSLÜMANLARDANIM!" DİYENDEN DAHA GÜZEL SÖZLÜ KİM OLABİLİR Kİ!» Fussilet 33

«SEN RABBİNİN YOLUNA, GÜZEL ÖĞÜTLE DAVET ET VE ONLARLA EN GÜZEL ŞEKİLDE MÜCADELE ET! ŞÜPHESİZ Kİ RABBİN -EVET YALNIZCA O- KENDİ YOLUNDAN KİMİN SAPTIĞINI İYİ BİLENDİR VE O KİMLERİN DOĞRU YOLA ULAŞTIRILDIĞINI DA İYİ BİLENDİR.» (Nahl 125)

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
60
Bu makalemde sizlere, Kitap Ehlinin ve bizlerin günümüzde yaptığımız yanlışlara ışık tutacak, örnek ayetleri hatırlatmak ve üzerinde sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. Önce Bakara suresi 8. Ayeti yazalım.

"İNSANLAR İÇİNDEN BAZILARI VARDIR, "ALLAH'A VE ÂHİRET GÜNÜNE İNANDIK!" DERLER AMA ONLAR ASLINDA İNANMIŞ DEĞİLLERDİR." (Bakara 8)

Allah iman ettiğini söyleyen, öyle bir toplumdan bahsediyor ki, bunlar Allah'a yani onun indirdiği kitaba ve ahiret gününe iman ettik diyorlar ama Allah, bunların inançlarında samimi olmadıklarını, imanlarının sözde kaldığını bizlere hatırlatmak istiyor. Allah'a, onun kitabına ve hesap gününe iman ettiğini söyleyen bu insanlar, sözlerinde durmadıkları için, iman eder görünümünde olduklarından, onların imanlarını kabul etmiyorum diyor. Devamındaki ayete bakalım, bu konuda nasıl açıklama yapılıyor.

Bakara 9: ALLAH'I VE İMAN EDENLERİ ALDATMAYA ÇALIŞIYORLAR. HÂLBUKİ ONLAR KENDİLERİNİ ALDATIYORLAR DA, BUNUN FARKINDA DEĞİLLERDİR. (Bayraktar Bayraklı)

İman ettiğini söyleyen, görünüşte Allah a ve hesap güne iman eden öyle insanlar var ki diyor Allah, bunlar davranışları ve söyledikleri sözlerle doğru dürüst insan gibi görünüyorlar ve Allah'ı iman edenleri aldattığını zannediyorlar diyor. Allah bu gösterişi yaparak insanları ve Allah'ı aldatmaya çalışanlar, ASLINDA FARKINDA DEĞİLLER, KENDİLERİNİ ALDATIYORLAR DİYEREK UYARIYOR. Ayetin son bölümü aslında, bunların yaptıkları yanlışların farkında olmadan yaptıkları anlaşılıyor. Günümüzde bizlerde aynı yanlışları yaparak, karşımızdaki insanları inkârcı, kâfir ilan etmiyor muyuz? Herkes kendisini, en doğru yolda olduğuna o kadar emin ki. SİZCE KILDIĞIMIZ NAMAZLAR, ALLAH'A YAPTIĞIMIZ DUALAR KARŞILIK BULUYOR MU? BULMUYORSA BU AYETTE YAPILAN UYARIYI, LÜTFEN GÖZDEN GEÇİRİP KENDİMİZİ YARGILAYALIM.

Peki, bu insanlar ne yapıyorlar da Allah, bunlar kendilerini farkında olmadan aldatıyorlar diyor, burası çok önemli. Kendilerini aldatanların Allah, bakın kimler olduğunu devamındaki ayetlerde nasıl açıklıyor. Bakara 11. Ayetinde bakın ne diyor. "ONLARA, "YERYÜZÜNDE BOZGUNCULUK YAPMAYIN!" DENİLDİĞİNDE, "BİZ ANCAK ISLAH EDİCİ KİMSELERİZ" DERLER." Öyle bir toplumdan bahsediliyor ki, bu toplum Allah'ın indirdiği dinden, kitabından uzaklaşmış, adeta beşeri bir din yaratarak kendilerini ıslah edici, doğru yola ulaştırıcı insanlar olduğunu söylüyorlar. Hâlbuki Allah Resullerini ve kitaplarını bizzat ıslah edici, doğru yola davet eden rehber olarak gönderdiği halde, bu toplum kendilerini Allah'ın Resulünün ve kitaplarının yerine koyarak, kendilerini üstün görüyorlar. Allah'ın vahyine karşı geliyorlar ama farkında bile değiller, çünkü gerçeklerden uzak hurafelerle yaşanan inancın etkisindeler. Ayetin devamında bunların toplum içinde asıl fesat, fitne, bölücülük çıkaranlar olduğunu ve kendilerini üstün gördükleri açıklaması yapılıyor. Bakara suresi 13. Ayette bakın ne diyor bu toplum için.

Bakara 13: ONLARA, "İNSANLARIN İMAN ETTİĞİ GİBİ SİZ DE İMAN EDİN!" DENDİĞİNDE, "BİZ HİÇ BEYİNSİZLERİN İMAN ETTİKLERİ GİBİ İMAN EDER MİYİZ!" DERLER. BİLİNİZ Kİ, BEYİNSİZLER ANCAK KENDİLERİDİR, FAKAT BUNU BİLMEZLER. (Bayraktar Bayraklı)

Bakın Allah toplum içinde fesat çıkaran bu topluma, nasıl bir uyarı yaptıklarını söylüyor. Onlara, insanların iman ettiği gibi sizde iman edin dendiğinde, bakın nasıl cevap veriyorlar. "BİZ HİÇ BEYİNSİZLERİN İMAN ETTİKLERİ GİBİ İMAN EDER MİYİZ?" Peki ayette Allah, insanların iman ettiği gibi sizde iman edin derken, nasıl bir imandan bahsediyor olabilir? Burası çok önemli. Allah Resulüne nasıl bir ayet indirmişti Kur'an'ı tebliğ için? Ayeti hatırlayalım ve üzerinde düşünelim.

Maide 49: SEN DE ARALARINDA, ALLAH'IN İNDİRDİĞİ İLE HÜKMET VE ONLARIN ARZULARINA UYMA! DİKKAT ET DE, ALLAH'IN SANA İNDİRDİĞİNİN BİR KISMINDAN SENİ UZAKLAŞTIRIP FİTNEYE DÜŞÜRMESİNLER. Eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah onları bazı günahları yüzünden belâya çarptırmak istiyor. Zaten insanların birçoğu doğru yoldan iyice sapmış bulunuyorlar. (Bayraktar Bayraklı)

Bakın Allah Resulüne nasıl bir emir veriyor ve uyarıyor. SANA İNDİRDİĞİMİZ KUR'AN İLE ARALARINDA HÜKMET, tebliğ et. Hatırlayınız aynı hatayı bizlerde yapıyor ve ne diyoruz. ALLAH RESULÜNE VAHYİN DIŞINDA, KUR'AN'IN MİSLİ KADAR DİNE HÜKÜM KOYMA YETKİSİ VERMİŞTİR. BUNU SÖYLEYENLERİN, SİZCE KİTAP EHLİNDEN NE FARKLI VAR? Ayeti anlamaya devam edelim. Sakın O toplumun arzularına, batıl inançlarına uyma, onların etkisinde kalma. Çok dikkat et bu toplum seni aldatabilir, senin tüm ayetleri tebliğ etmen gerekirken, kendi batıl inançlarını yaşayabilmek için bir kısım ayetlerden seni vaz geçirip, fitneye düşürebilirler diyor. Sen ayetleri tebliğ ederken, seninle anlaşamazlarsa, senden yüz çevirirlerse, bil ki Allah onları bazı günahları yüzünden cezalandırmak istiyor. İnsanların çoğu zaten, Allah'ın vahyinden yüz çevirip doğru yoldan sapmıştır diyerek Resulünü uyarıyor. Uyarıya bakar mısınız lütfen. Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni sakın uzaklaştırmasınlar diyor. Yorum yapmadan söylemek isterim. Sizce bugün bizler, KUR'AN'IN ONLARCA AYETİNDEN UZAK, İSLAM'I YAŞAMIYOR MUYUZ?

Bu ayetlerden de şunu çok net anlıyoruz. Kitap Ehlinin yaptığı yanlışları Allah, özellikle Kur'an da örnekler verip, bizlerinde tekrar etmemizi önlemek için uyarmıştır. Ama Müslüman toplum ile Kur'an'ın arasına girenler, ne yazık ki ayette geçen fitne ve fesat inançları topluma, Allah'ın dini diye anlatmışlardır. Hepsi de Allah'a ve hesap gününe inandığını söyleyenler ve kendilerinin en doğru yolda gittiğine inananlar, ne yazık ki toplumu Allah ile aldatmaya devam ediyorlar.

Geçmişten günümüze gelen bu tuzağın, lütfen artık farkında olalım. Allah'ın Resulünün ümmetine tebliğ ettiği, yalnız Kur'an'ın çevresinde toplanalım. Allah'ın haram dediğini haram kılalım, bahsetmediği hiçbir şeyi kendi nefsimizde haramlaştırmayalım. Maide suresi 50. Ayette Allah, bakın gerçek iman edenlerin nasıl bir inanç üzerinde olmasını istiyor. Anlayana her şey çok açık.

Maide 50: YOKSA ONLAR, CÂHİLİYE KANUNUNU MU İSTİYORLAR? İYİ ANLAYANLAR İÇİN ALLAH'TAN DAHA İYİ KANUN KOYUCU OLABİLİR Mİ? (Bayraktar Bayraklı)

Sizler bu ayetin sonunda, Allah'ın sorduğu soruya, bugün nasıl cevap veriyorsunuz? Allah'tan daha iyi kanun koyucu olabilir mi diyen Rabbimize; ALLAH'IM SENİN RESULÜNDE SENİN GİBİ DOĞRU KANUN KOYABİLİR, BİZLER ONUN RİVAYET HADİSLERİNİ DE, SENİN AYETLERİN GİBİ DOĞRU KABUL EDİP YAŞIYORUZ DİYE CEVAP VEREN VAR MI? Var Deyip bu sözleri söyleyenler Allah'ın huzurunda, bu cevabın karşılığını alacaklardır. Allah cahiliye toplumunda Kitap Ehlinin yaptığı yanlışları hatırlatıyor ve yoksa onlar cahiliye toplumunun, BEŞERİN YARATTIĞI, BATIL İNANÇLARINDAN OLUŞAN, CAHİLEYE KANUNUNUMU İSTİYORLAR DİYOR. Devamında da çok açık ve net Allah hükmünü veriyor ve ALLAH'TAN DAHA İYİ KANUN KOYUCU OLABİLİR Mİ, diyerek din adına kanun koyucu, hüküm veren yalnız Allah olduğuna dair kesin hükmünü veriyor.

Bizler bunca açık ayetleri gördüğümüz halde hala, yalnız Kur'an ile İslam yaşanmaz, O özet bilgiler verir diyerek, İslam' KUR'AN VE RESULÜN SÜNNETİ İLE YAŞANIR DEMEYE DEVAM EDİYORUZ. TIPKI CAHİHİYE DÖNEMİNDE OLDUĞU GİBİ. Dilerim emanetimizi teslim etmeden önce, bu gerçeklerin farkında olan, Allah'ın azınlık halis kulları arasında oluruz.

"KARŞILARINDA OKUNUP DURAN BIR KİTABI SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMİYOR MU?" (Ankebut 51)

"SÖZ BAKIMINDAN ALLAH'TAN DAHA DOĞRU KİM VARDIR!" (Nisa 87)

"BU KURAN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM." (Enam 19)

"AND OLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP İNDİRDİK Kİ, BÜTÜN ŞAN VE ŞEREFİNİZ ONDADIR. HÂLÂ AKILLANMAYACAK MISINIZ?" (Enbiya 10)

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/