Show posts

This section allows you to view all posts made by this member. Note that you can only see posts made in areas you currently have access to.

Topics - ) SaMiRa (

2
Yarın, yedi buçuk yaşındaki oğlunun doğum günüydü.
Baba, dünya tatlısı minik oğlu için ne yapması gerektiğini uzun uzun düşündü.
Önce, özene bezene bir mektup yazmaya karar verdi.
Sonra, "Ne özenmesi? Süslü cümleler aramaya ne gerek var? İçinden geleni yaz" dedi kendi kendine...
Günlük iş koşuşturması hafiflediğinde, işyerindeki çalışma masasının üstüne bembeyaz kağıdı koyup, kalemi eline aldı.
El yazısı ile mektup yazmayalı ne kadar çok zaman geçmiş diye düşündü.

"Canım gözbebeğim,
Kardeşin duymasın ama ilk kez bu özel gün için sana torpil yapacağım minik aslanım:
Seni daha çok özlüyorum!
Hani, o küçük kollarını ardına kadar açıp 'Baba, seni işte bu kadar seviyorum' demen gibi, ben de kollarımla dünyayı kucaklayacak kadar açmak isterim, ben de seni bu kadar seviyorum demek için...
Yaptığımız bilek güreşlerini özledim evlat...
Yo yo, inan ki sen daha güçlü olduğun için kazandın hep... Ben mahsustan sana yenilmedim!
Benim doğum günümde yaptığın fedakârlığı hatırlıyor musun yavrum?
Hani dedenin sana aldığı ve senin çok sevdiğin badem şekerini yememiş, 'Babam gelince ona vereceğim' deyip, uyuya kalmıştın.
Bu hareketinle bana bir iyilik yapmak yerine içimi acıttığını nereden bilecektin?
...
Ne çok planımız vardı birlikte... Maça gidecektik, memleketimize gidecektik, Hindistan'a gidecektik. Bir türlü olmadı.
...
Şimdi, senin doğum gününde hatırladığım şeye bakar mısın oğlum; bir gün, 'Yine geç mi geleceksin baba?' diye sorup, sonra o tatlı yüzüne yerleşen hüzünle, 'Olsun, uyumayacağım, bekleyeceğim seni' deyişin canlanıyor gözümün önünde...
Uyu bebeğim, uyu meleğim, sen uyu...
Çünkü yanına ne zaman geleceğimi ben de bilmiyorum.
Baban."

Ertesi gün mektubu götürüp, birkaç damla gözyaşıyla toprağını ıslattığı sevgili oğlunun mezarına gömdü...

3
ben seviyorum denk geldikçe izliyorum
siz ne diyorsunuzz :)
4
Hiç kaçırmam... sizlerr
5
kızlar bebeklerinizin kafasına sağ veya sol tarafına bakar mısınız kulağının hemen üst kısmında yumuşaklık var mı ezilmiş gibi lütfenn :y25:
6
izliyor musunuzzz??
7
  Çölyak hastalığı; Buğday, arpa, çavdar ve yulafta bulunan GLUTEN isimli alerjene karşı ince barsakların başlangıç kısmının geliştirdiği aşırı duyarlılık sonucu hastalık gelişmektedir. Hastalık genellikle çocukluk çağında belirti vermekle birlikte bazen de erişkin çağda da belirti verebilmektedir.  

Çölyak hastalığı proksimal ince barsağı tutan bir hastalık olması yanında bazı kişilerde tüm barsağı tutabilmektedir.İnce barsağın proksimal tutulumu; sıklıkla demir, folik asit, kalsiyum ,yağda eriyen vitamin emilimi bozulacağı için demir eksikliği anemisi,folat eksikliği ve azalmış kemik mineral dansitesi ile sonuçlanacaktır.İshal semptomatik çölyak hastalığının en belirgin özelliklerinden olup çoğunlukla hastalığın distal ince barsağı tutması nedeniyledir. Yalnız proksimal ince barsak tutulumunda hastalarda genellikle ishal yakınması olmaz. Çünkü distal ince barsakta yağ ve karbonhidrat sindirm ürünleri emilerek kompansasyon sağlanabilmektedir.

Çölyak hastalığı özellikle çocukluk çağı kronik ishal nedenleri arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Çölyaklı hastaların en sık başvuru semptomu(çocukluk çağında) ishal(uzamış,kronik)sonra sıklık sırasına göre büyüme gelişme geriliği,boy kısalığı ve karın ağrısıdır.



  Çocuk beslenmesinde yaşamın ilk 6 ayında sadece anne sütü ile beslendikten sonra ek gıdalarla bebeğin tanışma dönemini takiben belirti vermeye başlayan Çölyak hastalığı yaşam boyu devam eden tek gıda alerjisidir. Çölyak artık hastalık değil bir yaşam biçimidir.  Diyete uymak koşulu ile çölyak hastalığında kişi normal yaşamını sürebilir. Ancak çölyak hastalığının üstesinden  hayat boyu diyete uymakla  gelinebilir.(Bu metabolik hastalıklar için şanstır). Gluten hassasiyeti olan bebek  ilk 6 ay yalnız anne sütü almayıp gluten içeren mamalardan kullanırsa şikayetler daha erken(6. Aydan önce) başlayabilir.Bu nokta da unutulmamalıdır.

Çölyak;  Genetik, çevresel ve vücudun savunma mekanizmasının her üçünün de rol aldığı bir dizi olaylar zinciri sonucu gelişiyor. Hastalığın görülüş sıklığı 1/200 olarak tahmin edilmektedir

Hastalığın belirtileri; Belirti verdiği yaşa göre değişebiliyor. Bazen de hiç belirti vermeden sinsi şekilde seyir gösterip tesadüfen ortaya tarama sonucunda çıkabiliyor.



Ek gıdaların başlanması sırasında sindirim sisteminin unlu gıdalar (GLUTEN bulunan gıdalar) ile tanışmadan bir süre sonra; Kilo alımında yavaşlama, gece huzursuzluğu, kusma atakları, iki haftayı geçen ishal ( şekilsiz, yağlı pis kokulu dışkı yapma bazen bir kez fazla miktarda bazen de sayısız olabilir), tedavi ile iyileşmeyen demir eksikliği anemisi, raşitizm, karında şişlik gibi belirtiler süt çocukluğu döneminde görülüyor.



Oyun çocukluğu ve okul döneminde anemi, halsizlik, yorgunluk, okul başarısında azalma, zaman- zaman karın ağrıları ve eklem ağrıları, ağızda iyileşmeyen yaralar, saç dökülmesi, karaciğer enzimlerinde yükseklik, kemik erimesi şeklinde belirti verebiliyor. Bu dönemde ishal karında şişlik ve kusma daha az görülüyor. Daha sonra adet görmede gecikme, ergenliğe geç girme, bazen de kabızlık gibi belirtilerde verebiliyor.

 Özellikle geç çocukluk döneminde barsak dışı yakınmalar belirgin olarak artmaktadır. Kısa boy en sık görülen barsak dışı bulgulardan birisidir.

Hastalık bazen; Romatizmal hastalıklar, şeker hastalığı, down sendromu, bazı cilt hastalıkları ( saç dökülmesi, dematitis herpetiformis, siğil vitiligo vb ), epilepsi, otizm, kistik fibrosiz (ter bezlerinin-dış salgı bezlerinin hastalığı) ile beraber bulunabiliyor. Dolayısı ile bu gibi yakınmaları olan hastaların çölyak açısından tetkik edilmeleri gerekiyor.



Klinik bulgular

-Klasik tip: 2 yaşından önce başlar. Glüten içeren yiyeceklerin diyete eklenmesi ile birlikte kusma, yağlı ishal, tartı alamama ve karın şişliği gibi bulgular ile hastalık kendini ortaya koyar.

Hastanın yaşı ilerleyince karın şişliği ve yağlı dışkılama artar. Anemi ve davranış bozuklukları (huzursuzluk, huysuzluk, otizm, hiperaktivite vb) sıktır.

-Geç tip: 2-8 yaşları arasında bulgu verir. Gelişme geriliği ile ortaya çıkar. Karın şişliği ve ishal belirgin değildir. Ayrıca aşağıda belirtilen semptom ve bulgulardan bir ya da birkaçı bulunabilir. Bulguların geç ortaya çıkması muhtemelen anne sütünün alınma süresi ile ilişkilidir.

-Atipik formalar: Çölyak hastalığı klasik bulgular (ishal, karın şişliği) olmadan da semptom verebilir . Bu semptomlar ileri yaşlarda da ortaya çıkabilir.

-Sessiz formlar: Serolojik testleri müsbet olan fakat herhangi bir semptomu olmayan ve hatta biyopsi bulguları normaldir. Bu kişiler olan kişiler uzun süre izlenmelidirler. Bu hastalar hayatın her hangi bir döneminde semptom verebilirler. Doğal gıdalarla beslenen kişilerde bu olasılık düşüktür. Bu hastalık formunun bazı topluluklarda sıklığı ise 1: 30 gibi çok yüksektir

Aşağıdaki durumlardan herhangi birinin görülmesi ve nedeninin açıklanamaması halinde anti-doku transglütaminazı (tTG)  IgA ve/veya antiendomizyum (EMA) IgA bakılmalıdır. Eğer IgA eksikliği eşlik ediyorsa anti-doku transglütaminaz IgG ve antiendomisyum (EMA) IgG bakılmalıdır. Çünkü bu durumda IgA ya bağlı antikorlarda yanlış negatiflik olabilir  

-Mine hipoplazisi: Diş minesi yeteri kadar gelişememiştir.

-Boy kısalığı: büyüme hormonu tedavisine cevap vermez. IGF-1 düşüktür. Nedeni bilinmeyen bütün boy kısalığı olguları çölyak hastalığı açısından taranmalıdır. Endokrin polikliniklerine boy kısalığı nedeni ile müracaat edenlerin neredeyse yüzde 10-15'inde çölyak hastalığı tespit ediliyor.

-Nedeni belli olmayan nörolojik bozukluklar (ataksi, periferik mononörit, miyopati, miyelopati)

-Davranış bozuklukları ve depresyon: Çölyakda depresyon, otizm ve hiperaktivite gibi nöropsikiatrik davranış bozuklukları sıklıkla görülür. Otistik çocukların önemli bir bölümü glütensiz diyete olumlu cevap verir. İntihar eğilimi artmıştır. Bu bulguların oluşumunda glüten kadar vitamin (folik asit, B12 vit), mineral (demir) ve esansiyel yağ asidi (omega-3) eksikliklerinin de rolü vardır. Bu bozukluklar tedavi ile düzelir.

-Nedeni belli olmayan eklem iltihapları (artrit) ve eklem ağrıları (atralji)

-Demir tedavisine cevap vermeyen anemi (kansızlık)

-Tekrarlayan ağız yaraları (aftöz stomatit)

-Dermatitis herpetiformis (DH) çölyak hastalığın bir varyantı olarak kabul edilir. DH simetrik, kaşıntılı derialtı kabarcıkları (IgA birikimine bağlı subepidermal veziküller) ile karakterizedir. Glütensiz diyet ile düzelir.En sık görülen ekstraintestinal(barsak dışı) bulgudur.

-IgA nefropatisi (böbrek hastalığı)

-İntestinal lenfoma, esofagus kanseri ve farenks kanseri normal popülasyondan iki kat daha sıktır.

-Nedeni bilinmeyen kısırlık

-Hepatit B aşısına tam yanıtsızlık gösteren kişiler

Rekombinant  DNA teknolojisi ile üretilen standart üç doz aşı uygulaması ile koruyucu antikor düzeyi sağlıklı erişkinlerin % 90'ında, sağlıklı çocukların ise % 95'inden fazlasında sağlanmaktadır . Bununla beraber aşılanmış bireylerin % 4-10'u 10 mIU/mL'nin üzerinde koruyucu antikor üretememektedir. Aşıya yanıtı olmayan olgulara uygulanan dördüncü doz ek aşıdan sonra anti- HBs düzeyinin hala 10 mIU/L'nin altında olması aşıya tam yanıtsızlık olarak tanımlanır
Hastalığın belirtileri ve uzun süre teşhis yapılamamışsa ,diyete uyulmazsa hastalığın tehlikeleri;

-İshal/kabızlık

- Kusma

- Iştahsızlık

- Karın ağrısı

- Migren

- Boy kısalığı

- Kilo kaybı / kilo alma

- Kansızlık(özellikle tedaviye dirençli demir eksikliği veya demir eksikliği anemisinin tedavi sonrası tekrar tekrar gelişmesi)

- Bulantı

- Kötü kokulu, açık renkli, yağlı Dışkı

- Mide, bağırsak ve yemek borusunda tümör

- Ödem

- Dermatitis herpetiformis

-Siğil

-Vitiligo

- Deri kuruluğu

- Kemik zayıflığı, kemik yoğunluğunun azalması

- Diş mine defektleri, çürükler

- Tekrarlayan Ağızda yaralar

- Parmakların çomaklaşması

- Dilin üzerinin düzleşmesi

-Çatlamış dil,coğrafik dil

- Uzun kirpikler

- Dişlerin oluşumunun ve motor gelişimin geri kalması

- Karaciğer rahatsızlıkları

- Kemik ağrısı

- Adale krampları

- Karın şişliği

- Romatizma

- Artrit

- Tetani (diz ve dirsek eklemlerinin ani burkulması)

- Bacaklarda uyuşma, karıncalanma

--Myopati (kas erimesi)

- Hipokalsemi (kalsiyum eksikliği)

- Epilepsi

- Çarpıntı

- Gece körlüğü

- İştah azalması

- Öğrenme, konsantrasyon, mizaç değişikliği, hafıza zayıflığı, huzursuzluk, isteksizlik problemleri

- Kronik yorgunluk

- Depresyon

- Anksiyete

- Sinir sistemi rahatsızlıkları (zor yürüme, sinirlilik, tırnak yeme, vs)

- Adet düzensizliği (genç bir kızın adet görememesi)

- İnfertilite (Kısırlık) ve düşük

- Otoimmün Hastalıklar(Hashimato tiroiditi,Tip1 diyabetes mellitüs)

-B12,folik asit,A,D,E,K vitamin eksiklikleri



Çölyak Hastalığı ile Kesin İlgili Hastalıklar

-Dermatitis herpatiformis

-IgA eksikliği

-Tip1 Diyabetes mellitüs

-Puperta gecikmesi

-Otoimmün tiroid hastalıkları(Hashimoto hastalığı)

-Romatoid artrit(RA)

-Down sendromu

-IgA nefropatisi



Çölyak hastalığı ile bulunması olası hastalıklar

-Konjenital kalp hastalığı,perikardit

-Kistik fibroizis

-Sarkoidoz

-Primer bilyer siroz(PBS)

-Addison hastalığı

-İrritabl barsak hastalığı(İBH)

-SLE

-Myestenia Gravis

-Pulmoner hemosiderozis

-Gastroosafagiel reflü

-Turner sendromu



 Çölyak hastalığı olanların yüzde 10 kadarında; anne, baba, kardeş veya çocuklarında da aynı hastalık görülebilir. Gebelik döneminde kansızlığı belirgin ölçüde şiddetlenen kadınların çölyak hastalığı yönünden araştırılması gerekir.



Teşhiste kullanılan testler





Çölyak hastalık teşhisinde D-ksiloz yükleme testi, serum B12 düzeyleri ve eritrosit folat düzeyleri gibi malabsorpsiyon testleri ne duyarlı ne de özgündür; immünglobulin testleri ise oldukça duyarlı ve özgündür . Başlıca kan testleri;


1. Antigliadin (AGA) IgG

2.Antigliadin (AGA) IgA

3.Antiendomizyum (EMA) IgAdır. Diğeri Antiendomisyum (EMA) IgGdir

4.Anti-doku transglütaminazı (tTG)  IgA ,Anti-doku transglütaminazı (tTG) IgG

EMA IgA ve tTG IgA teşhiste antigliadin antikorlardan (IgA ve IgG) daha önemlidir. Zaten günümüzde antigliadin antikor testlerinin yapılması artık pek önerilmemektedir.

Bu testler içinde en duyarlı ve özgün olan test anti-doku transglütaminaz IgA (tTG) 'dır. İnsan tipi tTG  IgA kitleri ile yapılan testlerin duyarlılık ve özgünlükleri ise daha da yüksektir.

Antiendomizyum (EMA) IgA'nın özgünlüğü tTG IgA gibi yüksek olsa da duyarlılığı onun kadar yüksek değildir.  Yani EMA IgA düzeyi yüksek olan bir hastanın çölyak hastalık olma olasılığı çok yüksektir. Ama her çölyak hastayı saptayabilme gücü tTG  IgA düzeyleri kadar yüksek değildir.

Testleri değerlendirirken hastanın total immün globulin A (IgA) düzeyleri kesin bilinmelidir. Eğer total IgA düşük ise (ki en sık görülen primer-konjenital bağışıklık yetersizliğidir), çölyak hastalığı olsa bile Antigliadin IgA ve  Antiendomizyum (EMA) IgA düşük çıkacaktır. Bu durumda antiendomisyum IgG ve anti-doku transglütaminaz IgG bakılmalıdır.





Tanı

1.Serolojik testlerin (tTG IgA, EMA IgA) müspetliği,IgA eksikliği varsa tTG IgG, EMA IgG müspetliği
2. Vilüs atrofisi(üst gastrointestinal endoskopi ve biyopsi sonucuna göre)
3. Glutensiz diyet ile 6 ayda histolojik bulguların ve kan testlerin negatifleşmesi
4. Glüten yüklendiğinde bulguların tekrar ortaya çıkması: Glüten yüklemesi hızlı büyüme evrelerinde (6 yaştan önce ve ergenlik dönemleri) yapılmamalıdır.



Histoloji:  Hiçbir biyopsi bulgusu çölyak hastalığı için spesifik değildir .

Marsh sınıflaması

Evre 0: Kan testleri müspet, histolojik değişiklik yok.

Evre I: İntraepitelyal bölgede ve lamina propriada lenfosit (CD4+), plazma hücresi, eozinofil ve parçalı hücre enfiltrasyonu vardır; villuslar normal yapıdadır.

Evre II: Kripta ve villüsler arası bölgenin hiperplazisi; villüsler normal yapıdadır.

Evre III: Subtotal villüs atrofisi (körelmesi)

Evre IV: Total villus atrofis



Villüs atrofisi bulgu görülebilen hastalıklar ;

1)İnek sütü alerjisi,

2)Gierdiaisis,

3-Diğer enteropatiler



  Çölyak için en kesin tanı glutensiz diyet ile şikayetlerin ve biyopsi bulguların kaybolmasıdır. Yine glutensiz diyete uymamakla(hastanın tedavi uyumsuzluğu sonucu) şikayetlerin alevlenmesi tanı için çok önemli bir göstergedir.



Hastalığın Tedavisi: Hastaya ÖMÜR BOYU glutensiz ( içerisinde gluten  olmayan) diyet uygulanmasıdır.  Yani buğday, arpa, çavdar ve yulafın diyetten çıkarılması ve  yerine mısır, pirinçunu ile yapılmış ekmeklerin verilmesidir. Mercimek unu, kestane unu, nohut unu ve soya unu da hastanın beslenmesinde buğday unu yerine kullanılabilir.

Pirinç, mısır, patates ve soya unundan yapılmış ürünler yenilebilir. Meyve, sebze, yumurta ve et ürünlerinin yenmesinde sakınca yoktur.
Gluten içermeyen bir diyetin uygulanması normal beslenmeye göre daha pahalı, güç ve sıkıcı olabilir. Bu nedenle kesin tanı konulmadan bu tür bir diyetin uygulanması tavsiye edilmez. Bu hastalarda laktoz eksikliği (laktoz intoleransı) de olabildiğinden başlangıçta süt ve sütlü gıdaların alınmaması önerilir
<!--[if !supportLineBreakNewLine]-->
<!--[endif]-->

Beslenmede sadece bu gıdaları almak yetmiyor. Gluten birçok gıda maddesinin içerisine koruyucu olarak ta yapımı sırasında girdiği için, içerisinde gluten bulunan her türlü gıda maddelerinin de diyetten çıkartılması gerekiyor.



Bu sebepten çölyaklı bir kişi ve yakınları etiket okuma alışkanlığı kazanmalıdır. Tüm hazır gıdaların etiketlerinde GLUTEN içerip içermediği yönünde açık bilgi bulunmalıdır. Bunun yanı sıra gıda işleri ile uğraşanlarda gıdaların hazırlanmasında hangi gıdaların gluten içerdiği ve hangilerinin içermediğini bilmelidirler. Restoranda yemek hazırlayanlar ve servis yapan garsonlarda çölyak hakkında bilgi sahibi olmalı ve servis sırasında hangi gıdaların gluten içerip içermediğini bilmelidirler. Çölyaklı bir kişinin yakınları, arkadaşları, öğretmeni veyabakıcısı da Çölyak hastalığı konusunda bilgilendirilmeli ve çölyaklı bir kişiye diyete uyum konusunda yardımcı olmalıdırlar. Çölyak diyeti ömür boyu sürmelidir.



Çölyak hastasının ömrü diyete uymak koşulu normal seyir gösterir. Keşke her hastalık Çölyak gibi olabilse. Ancak diyete uymama veya bir kez diyetin bozulması istenmeyen sonuçlara yol açmaktadır. Bunlar; sindirim sisteminin her hangi bir yerinde yemek borusu mide, ince barsak kanseri gelişebilir. Tiroid ve diğer salgı bezlerinine etkileyip bu sistemlerin hastalığına yol açabilir ve yine en kötüsü çölyak krizi ile hastanın kaybına kadar gidebilir. Bu sebeplerden diyet ömür boyu olmalıdır.



Doğal olarak glutensiz gıdalar;

-Pirinç

-Mısır(bunlardan yapılan unlar)

-Pirinç ve mısırdan yapılmış kahvaltılık gevrekler

-Patates

-Et ve kümes hayvanları

-Balık

-yumurta

-Süt,yoğurt,peynir

-Meyve

-Fındık,fıstık

-Margarin,yağ,tereyağı

-Çay,kahve,meyve suları(evde yapılan)



Glutensiz alternatifler

-Glutensiz;ekmek,un,makarna(normalde ekmeklerin çoğunda,makarnada gluten mevcuttur)

-Glutensiz bisküvi ve krakerler



Kontrol edilmesi gereken gıdalar

-Hazır patetes püresi,patetesli gofretler

-Köfteler,burgerler ve işlenmiş etler(taze kesilmiş, işlenmemiş kırmızı ette gluten yoktur)

-Soslu balık,işlenmiş peynir

-Kuru kavrulmuş/kaplı fındık fıstıklar

-İç yağı

-Hazır yemekler,işlenmiş gıdalar

-İlaçlar

-Bitkisel çaylar,gazlı içecekler,milk shake(soğuk süt, dondurma, çeşitli meyveler ve şurupların blenderde karıştırılması ile hazırlanan besleyici içecekler)



Sakınılması Gereken Gıdalar

-Buğday,arpa,çavdar ,yulaf ve bunlardan yapılan unlar

-Buğday,arpa,çavdar ve yulaftan yapılmış ekmek,kek,bisküvi ve kahvaltılık gevrekler

-Makarna ve irmik

-Etli börekler,sosis

-Balık köfteleri

-Una veya galeta ununa bulanmış balık

-Yumurtalı köfteler

-Müslili yoğurt

-Mayalı sütlü içecekler

-Arpa suyu

ALINTIDIR

8
seyreden var mıı bu diziyi arkadaşlarr
9
evet arkadaşlar bu yaz tatile gitmek istiyoruz bebekle zor olur diyolar ama ben onunla gitmek istiyorum bebeği küçükken tataile çıkanlar var mı? önerilerinizi bekliyorum..
konu varmıydı bilmiyorum  :dontknow:
10
... bilgisayar telefon bulunan yerde mi duruyor ? radyasyon alıyor mu bebeklerimiz ? dikkat ediyor muyuz ,önemli mi? hepinizi  :-*
11
evet kızlar bebeklerinizi öptürüyor musunuz,kucağa veriyormussunuz,başkasının tenine dokunmasına izinveriyormusunuz vs vs..??

12
kızlar oğlum koltuğunda uyuyor ve görünürde çokta rahat ama ben tedirgin oluyorum koymak istemiyorum sırtı ağrır diye ama evde onunla taşıyorum bi oraya bi oraya.. sizcce bi zararı varmı kii..?bide uyurken kafasını sağa sola atıp duruyor,kafasını ellerinin arasına alıp kasıyor kendini sizin bebeklerinizde böyle şeyler yapıyormu?
13
kızlar fudayl ı doktora götürdüğümde 3 günü geçince gliserinli fitil ver başka bişey kullanma dedi bende evde var diye almadım fitil bugün öğlende attım fitili bekle bekle yapmıyo çocuk meğer benim verdiğim ateş düşürücü fitilmiş :sad1: :sad1:  :BangHead:  yarım saat önce farkettim prespektüsünüde kullnmadan önce kaç kere okudum bilmem.. şimdi eşim fitil almaya gitti onu versem bi sorun olurmu acaba yardımcı olun lütfen.. bbu arada diğer fitilin bi zararı olurmu görünürde bişey yok şimdilik ama :dontknow: :dontknow: :dontknow: ???
14
Bebeğin kırkı: "Bebeğin kırkı çıkmadan dışarı çıkarılmaz, tırnakları kesilmez, kırkı çıkana kadar başında biri bekler, vs." Tırnaklarını ilk kestiğimde 1 haftalıktı. İlk dışarı çıktığında 9 günlüktü. Yatağının, yatış şeklinin, örtülerinin güvenli olduğundan emin olduktan sonra başında beklemeye de gerek yok. Ama aylarca beklenen o minik mis kokulu canlıyı her dakika izlemeye hevesli birileri olabilir, engel olmaya da gerek yok sanırım :)

Küçük bebeklerin dışarı çıkartılması: Bizim toplumumuzda küçük bebeklere ev hapsi cezası çok yaygın. Doktorumuz hastaneden ayrılırken, bebeği dışarı açık havaya çıkartın, hiç olmazsa balkona bahçeye çıkartın, yalnız alışveriş merkezleri gibi kapalı kalabalık mekanlara götürmeyin demişti. Bir forumda bir hanımın "Lütfen bebeklerinizi 1 yaşına kadar alışveriş merkezlerine götürmeyin" şeklinde bir uyarısını gördüm. Doktor uyarılarını genelleyip uzatmaya pek meraklıyız. Oğlum 7 haftalıkken semt pazarında beni durdurup şaşkın şaşkın "kaç haftalık" diye soran bir hanım da 3 aylık bebeğini henüz dışarı çıkartmadığını söylemişti. O da okul zamanını bekliyordu sanırım. Küçük bir bebeği sokakta ağlarken gördüklerinde annesine kötü kötü bakıyor bizim insanlarımız. Sanki bebekler evde ağlamıyorlar. Dışarı çıkıp insan içine karışmanın hem anneye hem de bebeğe çok yararı var. Kötü bakışlara aldırmayın. Bebeğimiz 13 şubatta doğdu, aşağıdaki fotoğraf 22 şubatta Çengelköy Çınaraltı çay bahçesinde çekildi. Keyfi yerinde gözüküyor değil mi?

Bebeğin ısı ayarı:
"Bebeği kat kat giydir üşür."
"Bebek uyanınca üstüne bişey giydir."
"Bebek başından üşür şapka tak."
"Bebeğin kulağı üşürse kulak enfeksiyonu olur."
"Evde bebek var, evi hamam gibi yap."
"Rüzgar girer beşiğin her tarafını ört, türbeye çevir."
"Bebeğe atkı sar, şapka giydir."
"Rüzgar esiyor(hafif bir meltem için) kulaklarını ört, enfeksiyon alır."
"Yattığı yerde bişey daha yak."
Listeyi uzatmak mümkün. Bebeğin yanaklarını al basacak kadar paketle. Evi kendin kısa kolluyla terleyecek kadar ısıt, bebeğin üstüne fazladan battaniye ört. İsilik ilacını hazırda bulundur. Biz Türkler bebeğe gelebilecek en büyük kötülüğün sıcaktan olduğunu sanıyoruz. Belki de bebek ağzını açıp da üşüdüm terledim diyemediği için.  Halbuki Türkiye'nin her yerinde her mevsimde çocuk büyüyor. Yenidoğan bebeklerin ihtiyacı olan yetişkinlere oranla bir kat daha fazla giydirilmek. Isısını kontrol etmek de hiç zor değil. Doktorumuz ellerinin çabuk üşüdüğü için soğuk olabileceğini, bunu önemsememizi, ısı kontrolünü koynundan yapmamızı önermişti. Çok şüpheye düştüyseniz ateşini ölçün. Ama koltukaltından ölçüyorsanız karşılaştırmak için kendinizinkini de ölçün. Geçen gece bizim yaptığımız gibi, 35,4 ateş ölçüp, ateşini düşürelim derken üşüttük çocuğu diye üzülmeyin boş yere (biraz telaş yaptıktan sonra kendi ateşlerimizi ölçmek geldi aklımıza ve evde 35.1'n üstünde ateş çıkmadı ve üşüyen de yoktu). Dokunma duyusunun gelişebilmesi için eldiven giydirmek önerilmiyor. Bir arkadaşım belki bu yüzden aramızdan bi piyanist, bi heykeltraş çıkmadı, labut gibi yattık eldivenlerin içinde demişti :) Benim dikkat ettiğim tek şey bebeğimden her zaman bir kat ince giyinmek. Böylece evin ısısını ayarlayabiliyorum. Sadece yerde emeklerken biraz daha kalın giydiriyorum.

Yatırılma biçimleri ile ilgili: Ani bebek ölümü sendromundan korunmak için bebeklerin sırtüstü yatırılması gerekiyor. Başını bir tarafa doğru yan çeviriyorsunuz. Yan, yüzüstü yatırmak, başını yan çevirmek için olanlar dahil yastık kullanılması yasak. 2-3 yıl öncesine kadar bu yastıklar öneriliyormuş. Sizinkinden büyük bebeği olan arkadaşlarınız bu yastıkları önerse de doktorunuza sormadan kullanmayın, tıp çabuk gelişiyor. Yalnız özellikle siz uyanıkken bebeğin başının yönünü sürekli değiştirmenizi tavsiye ederim. Bebeklerin kafatası yumuşak olduğu ve çabuk şekil aldığı için bu sırtüstü yatırma işi fena halde kafa yamultuyor. Biz çok dert edinmiştik kendimize bu durumu, neyseki oturmaya, yüzüstü oynamaya başladıkça hızla düzeliyor.

Bebekleri sallamak: Özellikle gazı varsa bebeği sallamanın iyi geldiği doğru. Ancak, bu sallama yumuşacık bir sallama. Bebeği sersemleterek uyutacak kadar değil. Bir yerde bebekleri sallamanın beyin zarlarındaki kılcak damarlarda kanamalara yol açabildiğini okudum. Bebeklerde kansızlığa bile yol açabiliyormuş. Bebeğin gazı var, uyursa iyi gelir gibi önerilere aldanıp bebeğinizi ayakta battaniyede falan sallamaya kalkışmayın. Bebeklerin yataklarında uyuyakalmayı öğrenmeleri gerekiyor. Böylece gece uyandıklarında kendi kendilerine dalmaları da daha kolay oluyor. Bunun içinde kucakta sallanarak değil yataklarında uyutulmaları gerekiyor. Başlarda zor olabilir ama zaman geçtikçe bu alışkanlık size kesintisiz gece uykuları olarak geri dönecektir. Bebeklerin boş bir beyinle dünyaya geldiklerini unutmayın. Siz bir konuda ne yaparsanız bu işin normali olarak onu öğreniyorlar. Özellikle yemek yeme, uyuma gibi temel konulardaki alışkanlıları sonradan değiştirmek zor olabiliyor.

Gaz çıkartmak: Bebeklerin yuttukları havalar rahatsızlık ve sanal bir tokluk verebiliyor. Bu yüzden özellikle yenidoğan bebeklerin dik tutulup sırtlarına pıtpıt vurularak gazlarının çıkartılması öneriliyor. Ancak geğirmeyi becerebilen ve emdikten sonra rahatça uyuyan bir bebek için bu artık gereksiz bir işlem. Ilgaz koca bebek olmuşken (2.5 falan) gazdan ağlıyordu. Bir teyze, "dik tut sırtını sıvazla sancısı var onun ondan ağlıyor" demişti. Pozisyon değişikliği gaz sancısının geçmesine yarayabilir ama artık bağırsaklara inmiş gazın, sırt okşama sureti ile ağızdan çıkartılabilmesi bana biraz optimistik bir yaklaşım gibi geliyor.

"Bebeği kucakta fazla gezdirirsen ölçmek gerekir." Büyüklerin yaptıkları bir çeşit jimnastik hareketi seti bu ölçme işi. Zararı olacağını sanmıyorum. Usulüne göre yapmak isteyenler için internette bebek jimnastiği hareketleri bulmak çok kolay. Bebeğin kucakta gezmekle kemiklerine bir şey olacağı falan yok elbette.

"Bebeğe su ver." Yalnızca anne sütü ile beslenen bebeklere su verilmiyor. Daha fazla detay için Yanlış bilinenler (2) - emzirme yazısına bakın.

"Bebeğin kulağına su kaçarsa kulak enfeksiyonu olur." Doğru değil. Bebeği yıkarken kulaklarını kapatsın diye bir kişiyi daha bloke etmenize gerek yok. Sadece suyu direk kulaklara tutmayın. Başının arkasından dökülen su ile akarak yıkanması yetecektir.

"Yüzüne örtü ört sarılık olmasın, sarı giydir sarılık olmasın." Yenidoğan sarılığını bu şekilde önlemek maalesef mümkün değil. Bebeklerde sarılığa dikkat!

"Bebeği her ağladığında emzir.": Bu ifade günümüz doktorları tarafından kullanılıyor. Ve maalesef anneler tarafından yine uç noktalara çekiliyor. Burada kastedilen bebeğin kendi ihtiyaç duyduğu sıklıkta emzirilmesi. Ve yenidoğan bebeklerin anne sıcaklığı ile rahatlatılması. Ama 2 aylık olmuş bebeği bu söze dayanarak her yarım saatte bir emzirmek doğru değil. Bebek her ağladığında da acıktığı anlamına gelmiyor. Eğitimdeki doktorumuz bebeğinizin neden ağladığını anlayabileceğiniz hale gelene her ağladığında emzirin demişti.  Bebeğin ağzına memeyi tıkmadan önce "bu bebek neden ağlıyor olabilir acaba?" diye biraz kafayı çalıştırmak gerekiyor. Bazen gaz sancısı yüzünden ağlayan bir bebeği emzirmeye çalışmak onun hava yutarak rahatsız olmasına, biraz emip ağalayarak bırakması sırf önsüt içtiği için daha da çok gazlanmasına neden olabiliyor. Emzirmeden önce altını açmak, masaj yapmak, biraz kucakta sallamak (hafif) yararlı olabiliyor. Ayakta yavaşça dolanarak emzirmek de iyi gelebiliyor. Biz bebek ağladığında tok olduğunu düşünüyorsak önce altını açardık. Bu bebeğin rahatlamasını ve gazını kolay çıkarmasını sağlıyor. 5 vakanın 3'ünde işe yaramıştı. Etrafta insanlar varsa bebeğin ağlama sesi duyulur duyulmaz "acıktı o, emzir" emrini veren biri çıkacaktır. Aldırmayın.
15
ben eşimle yada annemle yıkadım bu zamana kadar ama artık tek başıma yıkamam lazım eşim geç geliyo çünkü kimsede yok varmı bebeğini yalnızz yıkayanlar
16
kızlar yaa fudayl pişik oldu hemde acaip poposunun arası (beline doğru olan yer) testislerinin arası ve altı ya siliyorum kuruluyorum zeytinyağı siriyorum yinede aynı derileri soyuluo yavrum canı acıyo mu acaba  ??? ???  daha ne yapmam gerekiyo başına gelen varmı lütfen yardımcı olun  :(
17
slm kızlar bugün 2.ay aşılarımızı olduk doktor şurup verdi ama aşıdan sonra vermedim ateşi çıkarsa mı vereyim yoksa tedbir amaçlı mı vereyim ne yapacağımı bilemedim  :sad1:  yardımcı olurmusunuzzzz :( korkuyorum ateşlenicek diye evde tek başımayım eşim gece 11 glicek   :( :(
18
bu sorunla krşılaşan varmı arkadaşlar?
bebeğinizde hidrosel varmı yada varmıydı,nasıl ne zaman geçti paylaşımlarınızı bekliyorumm

19
kızlar bebek arabası alacağızda kullananların ve kullanmış olanların fikrini almak istiyorum markası nasıl çift yönmü tek yönmü hangisi daha kullanışlı..vs paylaşırmısınız??
20
arkadaşlar oğlum bugün doğru düzgün uyumadı  :sad1: şimdi çok derin uyuyor emzirmek için uyandıramıyorum..her yerinisıktım ama nafile aranızda böyle bi durumla karşılaşan var mı.....bu arada oğlum 4-5 saattir aç  :crybaby2: