Bebegimonline - Anne ve Bebekleri

BEBEKLERİMİZ VE ÇOCUKLARIMIZ => Bebek Sağlığı ve Eğitimi => Konuyu başlatan: Almiş'inAnniş'i - 25 Ekim , 2007, 18:44:20

Başlık: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Almiş'inAnniş'i - 25 Ekim , 2007, 18:44:20
Bebeklerde Kendilik Gelişimi:  

Kendilik dediğimiz şey, benlik kavramıdır. Bebeğin ne olduğunu kim olduğunu anlaması, kendisi ile diğerlerinin ayırımını yapabilmesi bu kavramla ifade edilmektedir. Ben konuyu Sanders'in sınıflamasına  göre ele alacağım. Literatürde farklı araştırmacıların farklı isimlendirmeleri de olabilmektedir.
Bebeklerde kendilik gelişimi 7 aşamada gözlemlenmektedir:

1. 0-3 aylar: Henüz bir kendilik kavramı söz konusu değildir. Bebek bu evrede, annenin bir parçasıdır. Sadece duyular aracılığı ile kendini ve çevreyi algılar. Ayrı bir birey olma dürtüsü yoktur. Beslenmesi, altının temizlenmesi, vs anne tarafından düzenlendikçe, bebek için yavaş yavaş tahmin edilebilir bir dünya oluşmaya başlar.


2. 4-6 aylar: Bebek ayrı bir birey olduğunu fark etmeye başlar. Onun kontrolünde olmayan herşey tepkiyle karşılanır. Giydirilirken, temizlenirken tepki vermeye başlar. Zaman zaman bu gibi girişimler dirençle de karşılanabilir. Anne-bebek arası karşılıklı alışveriş başlar. İletişimi başlatan anne, tepki veren bebektir. Sesimize tepki vermesi, küçücük de olsa bir gülücük bahşetmesi gibi:)

3. 7-9 aylar: Bebeğin girişimci olduğu aşamadır. Artık etkileşimi bebek başlatır. Sabah uyanıp da sizi gördüğünde gülümsemesi gibi:) Bu dönemde bebek, sırf sizin ne tepki vereceğinizi görmek için bile olsa, sürekli faaliyettedir. İter, dürter, çeker, sürekli birşeyler yapar. Dikkat edin, kucağınızdayken bile saçınız olsun yakanız olsun biryerlerinizi çekiştirir, iter, dürter. Aldığı tepkiler, onun bu davranışları devam ettirip ettirmeyeceğini belirler. Vereceğiniz her olumlu pekiştireç, onun davranış repertuarına bir yenisini katacaktır. Çevreyi de aynı şekilde inceler. Sosyal ve zihinsel gelişimi için, onu fiziksel zararlardan koruyarak çevreyi keşfetmesine izin vermeniz gerekir. Sürekli müdahale ile karşılaşan bebekte, hem hırçınlık hem de beceri ve kendine güven hususlarında olumsuzluklar görülebilir.

4. 10-13 aylar: Bebek yavaş yavaş anne dışındaki dünyayla da ilgilenmeye başlar. Artık anne-bebek ilişkisi genişler, baba da işin içine girmeye başlar. Bebek, anneye çeşitli taleplerde bulunmaya başlar.Kendi etkileme gücünü öğrenmeye başlar. Hani bebeğin eline ne verseniz yere atıp, geri vermeniz için size sırıttığı bir dönem vardır ya, işte o bu dönemdir:) Sizin üzerinizdeki yaptırım gücünü keşfettikçe emin olun çok eğlenecek ve sizi çıldırtacaktır:)
Ama yine de bebeğin bu girişimleri desteklenmeli, köreltilmemelidir. Zira sağlıklı bir kendilik gelişimi için en zarar verici şeylerden birisi sürekli engellenme durumudur. Bu dönemde de, bebek fiziksel zararlardan korunarak, çevreyi araştırması hususunda desteklenmelidir. Böylelikle sadece bilişsel değil, hem duygusal, hem de fiziksel gelişimine katkıda bulunmuş olursunuz.

5. 14-20 aylar: Kendini ortaya koyma dönemidir. Bebek dünyayı keşfetmeye ve manipüle etmeye çalışır.
İstekleri anneninkilerle çatışırsa, kendi hedeflerine doğru yönelir.
Ben bu döneme "küçük ergenlik" diyorum. Bebeğin herşeye hayır dediği, ben yaparım diye tutturduğu bir evredir. Ebeveyn için çıldırtıcı olsa da bebek için başarılması önemli bir evredir. Kendi gücünü ve sınırlarını deneyimlemesi önemlidir.

6. 18-24 aylar: Tanıma evresidir. Artık bebeğin dili geliştiği için, kendi duygu ve isteklerinden söz etmeye başlar. Bebek, çevresindeki insanlarla girdiği etkileşimer sonucu, kendisinin ayrı bir varlık olduğunun anlaşıldığını da fark eder.
Bu dönem ayrıca, düşüncenin de geliştiği evredir. Davranışını önceden planlamaya da başlar. Bu dönemde taklit çok önemli bir mekanizmadır. Nasıl davranmasını istiyorsanız öyle davranın ki, o da sizi taklit edebilsin.

7. 24-sonrası: Kendilik kavramı oturur. Bebek, artık kendisinin farkındadır ve bunun değişmez olduğunu kavramıştır. Kendini pek çok açıdan farklı görür (cinsiyet, yaş, vs). Başkalarının da kendisini bu özellikleri ile tanıdığının da farkındadır. Bu dönemde biraz saldırganlık görebilirsiniz. Bebeğiniz, kendisinin olayları organize edici ya da başlatıcı bir güç olduğunu farkettiğinde bunu göstermek için bazen saldırgan davranışlar da gösterebilir. Uygun olmyan davranışlara izin verilmemeli, inatlaşmaya girimeden, istendik davranışlar pekiştirilmelidir.

ALINTIDIR...


Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Almiş'inAnniş'i - 25 Ekim , 2007, 18:57:38
BEBEKLERDE ZİHİNSEL GELİŞİM 
ANNE OLUNCA ANLADIM EKİBİ HAZIRLAMIŞ   
 
1.  AY: ANNE KOKUSU ZAMANI

Yapılan araştırmalar bebeklerin sanıldığından daha çok özelliklere sahip olduklarını gösteriyor. Bebekler anne karnındayken bile ses ve ışık değişikliklerine tepki verirler. Hatta parmaklarını bile emerler. Bebeklerin beyni anne karnında ve doğduktan sonraki birkaç yılda çok hızlı gelişir.

Yeni doğan bebek parlak ve hareket halindeki cisimleri fark eder. Ancak 25-30 cm mesafedeki nesneleri görebilir. Kucağınıza aldığınızda susar, kokunuzu tanır. Emzirdiğinizde rahatlar.

Bu dönemde emme, yakalama, arama gibi refleksleri vardır. Bakışınızı yakalayıp size bakabilir. Böyle anlarda onunla ilişki kurarak, başınızı sallayarak yanıt vermeye çalışmalısınız. Siyah beyaz renklerden oluşan nesneleri uzun süre izler, zıt renkler ilgisini çeker. Bebekler ilk ayda özellikle anne-babasının yüzünü incelemekten çok hoşlanırlar.
Size ihtiyacı olduğu anlarda ağlayarak yardım ister. Sakin olduğu kısa dönemler de olur, onunla şarkı mırıldanır gibi konuşun ve ninni söyleyin, evde gezinin. Dışarıdan gelen yüksek seslere kollarını ve bacakları hareket ettirerek tepki verebilir. Bebeğiniz sizin sesinizi ayırt edebilir. Sizi duyunca sakinleşir.

Bebeğiniz tat farklarını ayırt edebilir. Tatlı, ekşi, acı yada tuzluyu algılayabilir.

2.  AY: SESLERE İLGİ ZAMANI

Bu ayda bebeğinizin duyuları birbirine uyumlu hale gelmeye başlar. Duyduğu seslere doğru bakar ve sesin nereden geldiğini anlamaya çalışır.

Bu dönemde bebekler insan sesine bayılırlar. Konuşan ya da şarkı söyleyen insan sesini duyunca emmeyi bırakıp dinlemeyi tercih ederler. Mümkün olduğunca onunla konuşun. Sizinle iletişim kurabilmesi için bu etkileşimler çok önemlidir.

İkinci ayda bebeğinizin gelişimine yapacağınız en önemli katkı ona sevginizi göstermenizdir. Bebeğinizin normal gelişimi için sizin varlığınızı hissetmesi çok önemlidir. Fiziksel olarak sizi hissetmesini sağlayın. Günlük işlerinizi yaparken, onun zihinsel gelişimini geliştirmek için çeşitli yollarla, farklılıklar yaratabilirsiniz. Onu neyin ağlattığını, neyin mutlu ettiğini anlamaya çalışın.

Acıktığında ya da huzursuz olduğunda, ağlayarak haber verir. Rahat ve mutlu olduğunda hafif sesler çıkarır. Daha uzun süreler uyanık kalır. Etrafıyla ilgilenmeye, keşiflere başlar, her şeyi ağzına götürür.

Artık reflekslerini daha iyi kontrol edebilir. Ona bakabileceği bir şey verin. 180 derece açıda olan eşyaları izleyebilir. En çok yüzlere ve gözlere bakar. Bu nedenden dolayı annenin bebekle göz teması kurması sosyal gelişim açısından çok önemlidir.

3.  AY: BAŞINI ÇEVİRME ZAMANI

Üçüncü ayda bebeğiniz ihtiyaçlarını belirgin şekilde göstermeye başlar. Gelen seslere doğru daha emin olarak döner ve hareket halindeki nesneleri takip edebilir. Yakınında konuşan kişiye doğru bakabilmek için başını çevirebilir.

Renker arasındaki farkları algılamaya başlar. Renkler, görmeyi geliştiren en önemli unsurlardır. Ona parlak renkli oyuncaklar göstererek tepkilerine bakabilirsiniz. Artık nesnelerin sadece görüntüsü ile değil, dokusu ve tadı ile de ilgilenir. Değişik kumaş ve oyuncaklar gibi değişik dokuları tanımak hoşuna gider.

Bebeğiniz artık konuşma amaçlı sesler de çıkarmaya başlar. Beklenmeyen ve yüksek sesler duyduğunda rahatsız olur. Gözlerini kırpıştırıp, ağlar. Kendisiyle konuşulduğunda ya da mutlu olduğunda kendi kendine cıvıltılı sesler çıkarır. Yine ağlayarak rahatsızlığını ve sıkıntısını anlatır. Yaklaşan birinin sesini, ayak seslerini ya da su sesi gibi seslere heyecanlı, coşkulu sesli tepkiler verir. Annesi kendisine yaklaştığını anladığında, gülümser ve sesler çıkarır. Keyfi yerindeyse, ay sonunda aranızda 15-20 dakikalık bir "Ohh'lar ve ahh'lar" diyaloğu geçebilir.

Uyanıkken zamanının çoğunu ellerine ve ayaklarına bakarak, oynayarak geçirir.
Bebeğinizi yıkarken ya da üstünü değiştirirken onunla konuşun ve vücudunu anlatın. Böylece ona sorulduğunda ayaklarını, burnunu ve kulaklarını gösterebilir.
Masallar ve ninniler çok hoşuna gider. Gülerek ve sesler çıkararak size tepki verebilir.


4.  AY: GÜLÜCÜK VE ÇIĞLIK ZAMANI

Bebeğiniz artık bilinçlenmeye başlamıştır. Daha sistemli hareket eder. Gece uykuları artık daha uzundur. 11-12 saat uyur. Parmaklarını emerek, huysuzluk yaparak size uykusunun geldiğini gösterir. Uykusu geldiğinde, onu yatağına yatırırsanız daha kolay uykuya dalar. Size ve çevresine bakmak çok hoşuna gider. Yüzüne 15 cm uzaklıktaki nesneleri takip edebilir.

Bu dönemde bebeğinizin kişiliği belirginleşmeye başlar. Sizinle oyun oynamak çok hoşuna gider. Yeni sesler çıkarmaktan hoşlanır ve bazılarını taklit edebilir. Gülüşü daha belirgin hale gelir. Yüksek sesle güler. Karşısındakilere tepki verir. Neşeli çığlıklar atar, bazı sesleri taklit edebilir. Tanıdık yüzleri gördüğünde sesler çıkarır. Görüntü ile gerçek yüzü ayırt edebilir. Bu dönemde her türlü uyarıya açık olduğu için bulunduğu çevreyi zenginleştirip renklendirmeniz gerekir. Kendi kendine oynayabilir. Oyuncaklarla oynamak çok hoşuna gitse de her zaman aynı tepkileri verir.


5.  AY: AĞZINA GÖTÜRME ZAMANI

Beşinci ayda bebeğiniz kendini keşfetmeye başlar. Herşeyi tanımak için ağzına götürür. Elleriyle oynar, parmaklarını inceler. Ayaklarını, parmaklarını ve cinsel organını tanımaya çalışır. Bu keşfi kendine dokunarak yapar. Cinsel organını keşfetmeye başladığında genelde anne babalar bu durumdan çok hoşnut olmaz. Engel olmaya çalışırlar. Fakat bu yanlış bir yaklaşımdır. Bebeğinizin kendisini tanımasına izin verin. Hatta ona yardımcı olun, organlarının isimlerini söyleyerek ona anlatın. Aranızdaki diyaloğu geliştirin.

Zaman ilerledikçe bebeğiniz daha bir sosyalleşmeye başlar ve eğlenceli zamanlar da bununla birlikte çoğalır. Bebeğiniz artık daha çok ses çıkarmaya, "Agular" yapmaya da başlar. Dilini çıkarır, tükürür. Artık daha çok hareketi taklit etmeye başlar. Daha belirgin şekilde sesli tepkiler verir.


6. AY: ÖĞRENME ZAMANI

Artık bebeğiniz duyularını koordine etmeye başlar. Duyduğu seslerin nereden geldiğine bakar, dokunduğu eşyayı uzun süre iyice inceler. Bu dönemde her bebek farklı farklı şeylere odaklanır. Bazıları emeklemeyi öğrenirken, bazıları da konuşmaya çabalar.
İlerleyen zamanlarda bebeğin odaklandığı şeyler sürekli değişir. Bebeğinizi başka bebeklerle kıyaslayarak "Benim bebeğim neden bunu yapmıyor" diyerek endişenmeyin. Sonuç olarak farklı zamanlarda da olsa bütün bebekler konuşmayı ve yürümeyi öğrenir. Bu süreçte bebeğiniz, etrafını inceleyerek öğrenmeye devam edecektir. Yine bu dönemde nesneleri birbirleriyle kıyaslayabilir, onlara uzun süreler bakarak inceler. Farklı ve yeni şeyler görmekten çok hoşlanır. Öğrenmek istediğini belli eder.

6. ayda bebekler ebeveynlerinin isimlerini öğrenmeye başlarlar. Sesli harflerin başına sessiz harfler ekleyerek hecelemeye başlar. Aynı heceyi arka arkaya tekrar edebilir. (de - de – de- ba - ba, ma - ma gibi) Bebeğinizin konuşmasını geliştirmek için yapacağınız en önemli şey onunla konuşmaktır. Bebeğinizle ne kadar çok iletişim kurarsanız, konuşmayı o kadar çabuk öğrenir. Söylediklerini anlamadığı düşüncesine kapılıp onun konuşmamazlık yapmayın. Onunla konuşurken göz kontağı kurmayı unutmayın. Konuşmanız sırasında zaman zaman size gülümsediğini ve sesler çıkararak cevap vermeye çalıştığını görebilirsiniz.
Bu dönemde bebeğinizin basit problemleri çözme, etrafı gözlemleme yeteneklerini ve hafızasını geliştirmeye başlar. Örneğin oyuncağını elinden aldığınızda uzanır ve almaya çalışır. Ona parlak ve canlı renklerde, sesli oyuncaklar vererek yardımcı olabilirsiniz.

7. AY: DETAYLARLA İLGİLENME ZAMANI

Bebeğiniz bu ayda daha da hızlı gelişmeye başlar. Özellikle dil becerisi önemli ilerleme kaydeder.

Yeni şeyler keşfetmek için hareket etmeye başlar. Oyuncaklarıyla daha az oynar. Konuşmaya çalışır, gülücükler yapar. Etrafında neler olduğunu merak eder. Sizden uzaklaşıp etrafı incelemek ister. Geri dönüp aynı yerde olup olmadığını kontrol eder. Bulunduğunuz ev geniş ise ona arada bir görünmeniz gerekir, çünkü sizi görmediği zamanlarda korkabilir. Yanında olduğunuzu ona hissettirin.

Bu dönemde, ilgisi başka şeylere yönelir ve dikkatini daha iyi toplamaya başlar, çevresindeki detaylarla ilgilenir. Bu yüzden ses çıkarmayı biraz azaltabilir. Bu sizi endişelendirmesin.


8. AY: KEŞİF ZAMANI

8. ay bebeğinizin yeni keşiflere başladığı zamandır. Gördüğü herşeye dokunmak ister ve bunun getireceği tehlikeli durumların farkında değildir. Bu dönemde daha da dikkatli olmanız gerekir.

Bu dönemde bebeğinizin uyku düzeni değişiklikler gösterebilir. Gece yarısı ya da sabah çok erken bir saatte uyanabilir. Kendi kendine uyuyabilmesi biraz zaman alabilir. Sizden yardım istemek için yüksek sesle ağlayabilir. Bu gibi durumlarda onunla konuşun, ona ninniler söyleyin ve sakinleştirmeye çalışın. Fakat bunları yaparken unutmayın ki, yalnız uyumayı da öğrenmesi gerekiyor.

Bebeğiniz daha renkli, farklı büyüklükteki eşyaların olduğu yerleri daha çok sever. Çünkü dikkatini verebileceği, inceleyebileceği daha çok şey bulabilir. Özellikle mutfak, bebeklerin çok ilgisini çeker. Dolapları, çekmeceleri karıştırmak ister. Çok dikkatli davranmanız gerekir. Özellikle deterjanların bebeğinizin ulaşamayacağı yerlerde olmasına özen gösterin. Parlak renkteki ambalajları onlara çok çekici gelebilir. Tuttuğu herşeyi üç boyutlu olarak algılar. Etrafındaki herşeye daha çok dikkatini verebilir. İstediği herhangi birşey için size işaret edebilir.

Bebeğinizin dil beberisi konuşmaya başlamadan çok önce gelişmeye başlamıştır. Artık onunla daha çok sohbet edebilirsiniz. Konuştuklarınızı daha iyi anlar ve takip edebilir. Ona daha kolay anlayabileceği basit şeyler anlatın. Artık daha çok sesin taklidini yapabilir. Duyduğu bir çok sesi çıkarmaya çalışır.

Artık mutluluğunu daha belirgin şekilde belli eder. Çığlıklar atabilir, daha belirgin gülücükler yapar. Duyduğu sesleri daha iyi taklit edebilir. Ne söylediğinizi daha iyi anlamaya başlar.
Bebeğiniz annesinin sadece kendisine ait olduğunu anlar. Annesi onun için hala dünyanın merkezidir. Artık sizi daha iyi tanımaya çalışır. Sizinle daha çok temas kurar (saçınızı yada üzerinizdeki kıyafeti ısırabilir). Bu dönemde size "Anne" demeye başlayabilir. Anne ya da baba denildiğinde sizin kastedildiğinizi anlar.

Görmediği bir oyuncağın aslında var olduğunu bilir. Duygularını daha iyi ifade edebilir. Örneğin; oynadığı bir oyuncağın üzerini örtseniz, açıp örtünün altına bakmaya çalışır ve buna kızabilir.


9. AY: HAREKETLENME ZAMANI

Bu ayda bebeğiniz daha çok hareketlenmeye başlar. Size küçük yaramazlıklar yapabilir. Artık bebeğinizin el becerisi artmıştır. Öğrendiklerini daha kolay uygulayabilir. Daha çabuk adapte olur. Büyük parçalı legoları birbirine takabilir, kapakları kapatabilir. Kitap sayfalaranı çevirerek bakabilir.

Bebeğiniz bu dönemde gerçekleri daha çok algılar. Siz onun yanında değilken bile evin içinde olduğunuzu bilir. Basit oyunlar oynamaya bayılır. Sakladığınız oyuncakları bulmaya bayılır. Aynı oyunu tekrar tekrar oynarsanız sıkılabilir. Daha önce oynadığınız bir oyunu tekrar oynadığınızda hatırlar. Aile fertlerinden başka insanlarla da iletişim kurmaya başlar. Çevresindekilerin ruh hallerini anlar ve buna göre davranabilir.

Bu dönemde bebeğiniz ona söylediklerinizi daha iyi anlar. Konuşmanızın tonlamasından ne anlatmak istediğinizi anlar. Onunla sık sık konuşun. Etrafınızdaki nesnelerin isimlerini ona söyleyin. Ona verdiğiniz basit komutları uygulayabilir.

Bu dönemdeki bir bebek hareket etmenin verdiği özgürlük duygusundan çok mutludur, fakat yine de anne ve babasının hep yanında olmasını ister. Anne ve babalarından ayrı kalan bebekler (çalışan anne-baba) onlar eve döndüğünde kendilerini güvende hissederler. Yine bu dönemde bağımsızlık hissi de ortaya çıkar. Bebeğiniz artık sizi emmek istemeyebilir, ama bu davranış muhtemelen değişir.
Daha da hareketlenen bebeğiniz artık kendisine deneme-yanılma yoluyla yeni oyunlar bulabilir. Düşen, hareket eden nesneleri takip edebilir. Hareketliliğin yanında merakı da iyice artar. Etrafını daha çok inceler. İsmini söylediğinizde size doğru bakar. Kelimeleri kullanamasa da sizi anlar. Size yanıt verebilir.


10. AY: TAKLİT VE EĞLENCE ZAMANI

10. ayda bebeğiniz daha çok oyun oynamaya başlar. Sizleri taklit eder, söylediklerinizi yerine getirebilir, onunla oyun oynamazını ister, hissettiklerini daha belirgin bir şekilde gösterir.

Bu dönemde onunla daha da çok eğleneksiniz. Hoşuna gidebilecek yeni oyunlar oynayabilirsiniz. Tanıdık oyunlar oynadığınızda hatırlar. Oyun oynarken yapmasını istemediğiniz bir şey yaptığında "hayır" diyerek onu ikaz edin. Artık kendi adını bilir ve "hayır" kelimesini söylediğinizde anlar. Her ne kadar bu yasakları uygulayamasa da, bu gibi durumlarda yapmanız gereken en önemli şey yasak olan şeyin hep yasak olarak kalmasıdır.   

Bebeğiniz bu dönemlerde söylediğiniz kısa kelimeleri tekrar edebilir. Dil becerisini geliştirmesi için ona masallar okuyabilirsiniz. Hatta kitapların resimlerine baktırarak, sayfayı ona çevirterek okumanız daha da yararlı olacaktır.
Artık daha çok konuşmaya başlamıştır. Anlamlı kelimeler kullanabilir. Hayvan seslerini taklit edebilir. Oyun oynarken bir şeyi "göster" dediğinizde anlar ve onu size gösterebilir. Size anlamsız gelen sesler çıkarır, ama aslında konuşmaya çalışmaktadır.

Minik bebeğiniz artık neden ve sonuçları daha iyi ayırt etmeye başlar. Yapmak istediğiyle arasına bir engel girerse, bu engeli ortadan kaldırmaya çalışır. Örneğin; oyuncağını üstünü örterek sakladığınızda onu arar ve sakladığınız oyuncağı örtüyü açarak bulur.


11. AY: KONUŞMAYA HAZIRLIK ZAMANI


Bu ayda bebeğiniz daha belirgin şekilde gelişmeler gösterir. Gelen kokuları ayırt edebilir. Yemek kokusu geldiğinde yemeğin hazırlanmakta olduğu anlar. Sabırsızlanır, fakat beklemeyi de öğrenmiştir artık.
Bazen söylediğiniz şeylere tepki vermeyebilir. Bu gibi durumlarda endişelenebilirsiniz ama aslında o başka birşeyle ilgileniyordur ve sizi duymamazlıktan gelebilir. Fakat işitmesi ile ilgili ciddi problemler yaşıyorsanız, doktorunuza başvurmanız gerekir.   

Bu dönemde neslerin sembolü olan kelimeleri hatırlayabilir. Örneğin; yemek dediğinizde mutfağa doğru işaret edebilir. Birinci sene çok az bebek konuşmaya başlayabilir. Söyledikleri hala size anlaşılmaz gelebilir. Sanılanın aksine konuşma bebek için bir zeka göstergesi değildir. Konuşamasa da her bebek belli bir kelime hazinesine sahiptir, yaklaşık olarak 10 kadar nesnenin anlamını bilir. Ona talimat verdiğinizde yerine getirebilir. Burada yine yapmanız gereken, "lütfen ve teşekkür ederim" kelimelerini bebeğinizle olan diyaloglarınıza eklemek. Bunu yaptığınızda göreceksiniz ki, bebeğiniz konuşmaya başladığında bu kelimeleri kullanacak.
Bebeğinizle konuşurken bebek tarzında konuşmanız onun dil becerisinizi kötü yönde etkilemez.

Atık bebeğiniz daha çok keşfe yönelik şeyler yapar. Oyuncaklarını ve çevresindekileri sınıflandırabilir. Etrafındaki nesneleri daha çok incelemeye başlar. Eşyalar arasındaki farkları anlamaya çalışır. Nesneleri daha iyi tanıyabilmesi için ona çeşitli kitaplardan resimler göstererek yardımcı olabilirsiniz. Tabii bunu yaparken de kelimeleri kullanışınıza ve telaffuzunuza çok dikkat edin.


12. AY: SOSYALLEŞME ZAMANI

Bebeğiniz artık sizi daha çok anlamaya başlamıştır. Ona söylediklerinizi daha kolay yapabilir. Talimatlarınızı yerine getirebilir. Artık yavaş yavaş kelimeleri söylemeye de başlar.

12 aylık olan bebeğiniz artık daha karmaşık oyunlar oynamak isteyebilir. Oyuncaklarıyla daha fazla oynamaya başlamıştır, en çok da oyuncak hayvanlardan hoşlanır bu dönemde. Örneğin; kitaplardaki hayvanları resimlerini göstererek ona öğretmeniz çok yararlı olacaktır.

Bu dönemde bebeğiniz ruh halini daha çok yansıtır. Bu tamamen sizin ruh halinizle de bağlantılıdır. Bir ayna gibidir. Siz mutlu olduğunuzda o da mutlu olur, üzüldüğünüzde ya da sinirlendiğinizde oda gerginleşir. Mümkün olduğu kadar onu sakin ve huzurlu tutmaya çalışın.

Minik bebeğiniz artık tepkilerini daha iyi gösterir, daha sosyaldir. Fakat oyunlar sırasında küçük tatsızlıklar olabilir. Bunları sakin ve soğukkanlılıkla karşılayarak tepkinizi göstermeniz gerekir. Sinirlendiğinde sakın ona vurarak eğitmeye çalışmayın. Çünkü ilerleyen zamanlarda bunun normal bir davranış olduğunu düşünür ve o da size karşı yapabilir. Tepkinizi daha çok ses tonunuzla belirtirmeniz gerekir. Çok sert bir karşılık verirseniz, ileride dikkat çekmek için tekrar bu tür davranışlar sergileyebilir. Bunu önlemek sizin elinizde.



Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Almiş'inAnniş'i - 26 Ekim , 2007, 20:06:47
BEBEK AYAKKABISI SEÇİMİ

http://www.bebekbilgi.com/article.asp?pid=43&id=96
Yürümeyi öğrenirken bebeğinizin yalınayak olması, onun daha rahat dengede durabilmesini sağlar. Bebeğiniz dışarıda yürüyecek kadar büyüdüğünde, bebeğinizin ayağında yapısal bir bozukluğa meydan vermemek için, uygun bir çocuk ayakkabısı kullanmak çok önemlidir. Patik ve esnek ayakkabılar ayağı sıcak tutmaya yarar ama, yürümeye başladığında çocuğunuza uygun bir ayakkabı almalısınız. İlk yürüme ayakkabısının topuk kısmını destekleyen derinin biraz sert ve tabanın esnek olması gerekir. Ayak bileğinin hareketini engelleyen ve yürümeyi güçleştiren ayakkabı ve botlardan kaçınmalısınız.

Büyük ayakkabılar, bebeğinizin yürümesini zorlaştıracağı için ayakkabı ayağına tam uygun olmalıdır. Baş parmak ile ayakkabının burnu arasında 0.5 – 1.25 cm arası boşluk olmalıdır ve ayakkabının burnu, parmakların rahatça sığabileceği genişlikte olmalıdır. Bebeğinizin yürüyüşünü bozabileceği için başkalarının ayakkabılarını giydirmemelisiniz.


http://www.hekimce.com/index.php?kiid=2754
AYAKKABI SEÇİMİ (ÇOCUKLARDA)
3 ile 6 yaş arasındaki çocukların ayakları yılda iki veya üç numara birden atar. Çocuğunuz, ayakkabısı ayaklarını sıktığında yakınmaz, ağlamaz. Çünkü o yaşlarda olan çocukların ayakları fazlasıyla yumuşak ve esnek olur. Bu nedenle de çocuğun ayağına sağlıklı olan şekli vermesi için ayakkabı seçimi çok önemlidir. İşte size birkaç ipucu...

- Çocuk ayakkabısını sabah saatlerinde değil, öğleden sonra satın alın. Çünkü çocukların da ayakları büyüklerde olduğu gibi gün içinde şişebilir. Bu da ayağı normalden daha büyük gösterir. Böylece ayağa büyük numaralı ayakkabı alma riski artar. Veya tersi de olabilir...


- Çocuğunuz yanınızda olmadan ayakkabı almayın. Küçük çocukların da ayakkabı alırken denemesi gerekir. Çocuğunuzun ayak ölçüsüne güvenmek yerine, uygun ayakkabıyı bulmak için deneme yanılma yöntemlerini tercih edin. Bunu da çocuğunuzun sağlığı için yapın.


- Ayakkabının ucuna baş parmağınızla bastırarak, ayakkabının çocuğunuzun ayağına tam oturup oturmadığını, büyük gelip gelmediğini anlayabilirsiniz. Ayakkabı en uzun ayak parmağından bir baş parmak ölçüsüyle uzun olmalıdır. Bu esnada çocuğunuzun ayakta durması gerekir.


- Çocuğunuzun ayak numarasından daha kesin bir yöntemle emin olmak istiyorsanız ve etrafta ayağı ölçmek için hiçbir şey yoksa, çocuğunuzun ayağının taslağını çıplak olarak bir kartona çizin. En uzun ayak parmağına 12 mm daha katın ve kartonu öyle kesin. Karton ayak kalıbı ayakkabıya oluyorsa, ayakkabı uygundur. Ayakların ölçüleri farklı olabilir. Her ayak için ayrı şablon hazırlayın.


Malzemesi nasıl olmalı?


- Karasız kaldığınız durumlarda; yumuşak, hafif ve esnek olan ayakkabıyı tercih edin. Bu tür ayakkabılarla hareket etemek daha kolay olur. Ayrıca ayakkabının tabanı kaymaya karşı dayanıklı bir malzemeden olmalı. Topuksuz olması da kaza riskini biraz olsun azaltmaya yarar.


- Ayakkabı alırken, destekleyici mantar tabanlardan uzak durun. Sağlıklı çocuk ayaklarının harekete, yani antrenmana ihtiyacı vardır ve kendi kendilerini dengelemeleri iyidir.


- Ayakkabıların dışı, hava alabilecek bir yapıda ve su geçirmez olmalıdır. Böylece ayakların uzun süre ayakkabıda durmasısonucu oluşacak nemin dışarıya çıkması kolaylaşır. Ayakkabının içi ise ayaklarda oluşacak nem ve teri kolayca emip, dışarıya atabilecek malzemeden yapılmış olmalıdır.


- Spor ayakkabılar, son derece esnek olmaklabirlikte ayakları sıkmazlar. Ancak topuk başlığının ve tabanının sağlamlığına ve ayakta oluşacak nemi dışarıya atabilecek yapıda olmasına dikkat edin.


- Aldığınız ayakkabının malzemesinin uzun ömürlü olması konusunda endişenelmeyin. Çocuğunuzun ayağı hiç ummadığınız bir hızda, ayakkabıyı belki de daha eskitemeden büyüyecektir.


http://www.ortopedikbilgi.com/cocuklardaayakkabi.php
Küçük çocuk ayakkabıları
9 ay-3 yaş arası çocukların ayakları fazlaca terlediğinden mutlaka nefes alan materyalden yapılmış ayakkabılar seçilmelidir.

9-10 aylık çocuklarda yüksek boğazlı ayakkabılar seçilmelidir. Bu tipler spor ve oxford tipi ayakkabılardan daha güvenlidir.Deri veya kanvas ayakkabılar küçük ve tombul ayaklarda daha az kayarlar. Ayakkabı tabanı avuç içiniz gibi yumuşak olmalıdır. Yumuşak taban ayağı iyi kavradığı, kaymadığı için yeni yürümeye başladığı dönemlerde düşmeyi engeller. Bu ayakkabıların hafif olması çocukların yürürken daha az enerji harcamalarını sağlar.

Yürüme döneminden okul yaşına kadar çocuklarda rahatlık ön planda olmalıdır. Çocuğun aktivitelerinde uygun ayakkabılar giyilmesi sağlanmalıdır.

http://www.saglikplatformu.com/saglik_bilgileri/sayac.asp?lupo_id=367
Çocuklarda Ayakkabı Seçimi

--------------------------------------------------------------------------------

Yeni yürümeye başlayan çocuklara ayakkabı giydirmemek çocuğun ayak sağlığı için çok faydalıdır. Tabanı olan ayakkabıların erken giydirilmesi ayak kaslarının gelişmesini engeller. Taban çukurunu oluşturacak kaslar bebek ayağa kalkıp yürümeye başladıktan sonra gelişmektedir. Ayakta durma ve yürüme ayak ve bacak kaslarının çalışmasını sağlayarak onları kuvvetlendirir. Özellikle 2 yaşına kadar evde çocuğun çıplak ayakla bırakılması sağlanmalıdır.

Çocuğa erken ayakkabı, bilhassa sert tabanlı ayakkabı giydirmek, ayak kaslarının gelişmesini engelleyerek düz tabanlığın oluşmasını kolaylaştırır. İlk 1 yaşta ayak tabanı çukurunun tam gelişmemesi dolayısıyla düz tabanlık normal olarak kabul edilir.

Ayakkabı alırken nelere dikkat etmek gerekir;

Çocuğun evin dışında yürümeye başladığı zamanlarda seçilecek ayakkabının tabanı yarı yumuşak olmalıdır,

Ayakkabının ölçü seçimi yapılırken çocuk ayakta durmalı, ayak baş parmağının ucu ile ayakkabının burnu arasında yaklaşık 1 cm boşluk olmalıdır,

Çocuğun ayakları aylar içinde hızla büyüdüğünden 3-4 ayda bir ayak-ayakkabı oranı tekrar değerlendirilmelidir,

Ayakkabı tercihini, botların çocuk bileğini daha iyi kavrayacağı düşünülürse bottan yana kullanmak daha uygun olacaktır. 
Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Almiş'inAnniş'i - 26 Ekim , 2007, 22:33:11
::  BEBEKLER VE UYKU  ::  


Bebeklerin sağlıklı gelişimleri için mutlaka düzenli uykuya gereksinimleri vardır.

                       


Uyku gereksinimi yaş büyüdükçe azalmaktadır. Yeni doğan bir bebeğin uyku gereksinimi yaklaşık 16,5 saatken 3 aylık olduğunda 15 saat, 9 aylık olduğunda 14 saat, 18 aylık olduğunda 13,5 saat , 3 yaşına geldiğinde 12 saate inmektedir. Ayrıca bebeklerin 3 yaşına gelene kadar gece uyku ihtiyaçları olduğu gibi gündüz uykusuna gereksinimleri de vardır. Yine yaş büyüdükçe gece uykusu artarken gündüz uykuları azalmaktadır. 9 ayın altındaki bebeklerin uyku ritmlerinin beyin dalgalarının ölçülmesi yöntemiyle incelendiğinde uykularının çok derin olmadığı 50-60 dakikada bir uykularının hafiflediği ve kısa süreli uyanabildikleri saptanmıştır. Yukarıdaki grafikten bebeğinizin yaşına göre ortalama uyku ihtiyacını hesaplayabilirsiniz. Örneğin sağlıklı normal bir bebek, 1 haftalıkken toplam olarak 16,5 saat uyur. Toplam uyku gereksiniminin 8,5 saati gece uykusu iken geri kalan 8 saati de günde 4 kez olmak üzere gündüz uykusudur.

Detaylı Bilgi:

- Bebeğinizin Uyku Düzeni
- Bebeğinizin Uyku Düzenini Anlamak
- Yeni Doğan Bebekler Ne Kadar Uyur?
- Gece Uykuları
- Bebeklerin Uyku Düzeni Nasıl Değişir?0-3 Ay Arası
- 3-6 Ay Arası
- 6-9 Ay Arası
- 9-12 Ay Arası
- 12-18 Ay Arası
- 18-24 Ay Arası
- 24-36 Ay Arası


Bebeğinizin uyku düzeni

Yeni bebek sahibi olanların en çok huzursuzluk duydukları konulardan biri hem bebeklerinin hem de kendilerinin uyku düzenidir. Özellikle gece uykusunun azalması ve bölünmesi anne ve babayı kısa sürede tüketir.

Bebeğiniz doğduğunda günde yaklaşık 16 saat civarında uyur ancak bu süre zamanla azalır ve kısa periyodlar halinde bölünür. İlk haftalarda gaz sancısı ve mide asidinin ağzına gelmesi nedeniyle bebek huzursuz olup uyumayabilir. Hastalıklar, gereksiz fazla besleme ve fazla panik ve huzursuzluk da bebeğin uykusunu bozar. İlk aylarda bebeğinizin uykusu daha hafif olacağı için daha sık uyanır ve daha sonra tekrar uykuya dalmakta güçlük çeker.

Bebeğiniz iyi uyku alışkanlıklarını 6 hafta gibi erken bir dönemde geliştirebilir. Düzgün ve düzenli bir uyku alışkanlığı oluşturabilmek için 'anahtar' bebeği her gün aynı saatte henüz uyanıkken yatağa koymak, aynı saatte altını değiştirmek ve bir gece uykusu rutini geliştirmektir. Bebeğiniz için ideal uyku ortamı hafif loş ışık (hemen hemen karanlık), sessiz ve rahat edebileceği ısıda bir odadır ve gece uykusuna hazırlık yaparken her hareketinizin huzurlu ve sakin olmasına önem vermelisiniz. Sakin hareket ederken gece uykusu rutinini çok uzun sürdürmemeli ve 5-10 dakika gibi bir sürede tamamlamalısınız. Gece ve gündüzü ayırt etmesini sağlayıp gündüz çok uzun saatler uyumasını önleyerek, sakin ve huzurlu gece beslemesi ve ılık bir banyo yaptırarak rahatlatabilirsiniz. Sakin ve huzurlu bir ortam yaratıp gece uykularının huzur ve mutluluk verici olduğunu ve korkmaması gerektiğini hissettirebilirsiniz ve sonunda uzun uykularını geceye kaydırabilirsiniz. Bebeğinizin uykuya dalarken sallanmak, sizi uyurken yanında istemesi, beslenme istemesi gibi negatif alışkanlıklarını pozitif olanlarla (kendi kendine uyumasını, uyandığında kendini huzurlu hissetmesini sağlamak gibi) değiştirmeniz gereklidir.

Bebeğiniz uykuya kendi kendine dalarsa gece sizi çağırdığında onunla ilgilenmeniz ve altını değiştirmenizin sakıncası yoktur. Gece uyandığı zaman bebeği çığlık çığlığa ağlatmayın ama daha ilk sesini duyuşunuzda da atlamayın, yanına gittiğinizde öncelikle bebeğinizin gerçekten huzursuz olup olmadığını anlamaya çalışın ve bir huzursuzluğu olmadığından emin olunca onu kucağınıza almadan ya da sırtına pat pat vurmadan, sakin ve yumuşak ses tonuyla onunla konuşarak rahatlamasını sağlayıp yeniden kendi kendine uykuya dalmasını sağlayın.

Bazı doktorlar bebeği yatağına uyumadan önce koymak ve kendi kendine uyumasını sağlamak gerektiğini savunurken bir kısmı ise bebeğin anne veya babanın kucağında veya hafifçe sallanırken ve kendini huzurlu hissederken uyutulmasını, bir diğer grupta ailece aynı yatağın bile paylaşılmasının sakıncası olmadığını savunur. Hangi yöntemi benimserseniz benimseyin uyku zamanı bebek için sıcak, huzurlu ve konforlu bir süreç olmalıdır.
Unutulmaması gereken bir konu da henüz bebek tam olarak uyanıkken onu yatağına koyup uyuması için zorlamaktır ki bu onun uyanık kalacağı sürenin daha da artmasına neden olacaktır.



Bebeğinizin uyku düzenini anlamak
Bebekler çok uyur ancak genellikle sizin istediğiniz zaman değil. Pek çok yeni doğan günde 16-18 saat uyur ve bebek büyüdükçe uykusu düzene girer. Onun uyku paternini anlayarak belli bir düzen oluşturabilirsiniz. Bebeklerin uykusu özellikle ilk aylarda yetişkinlerden farklı olarak çok kısadır ve sık sık uyanırlar. Yetişkinler genelde 6 saat derin uyku, 2 saat hafif uyku ve gece boyunca bir kez uykunun kesilmesi şeklinde bir düzene sahiptir. Hafif uykuda iken anlık olarak uyanabiliriz ancak bebeklerden farklı olarak bizler yeniden nasıl uykuya dalınabileceğini biliriz. Bebekler yetişkinlerden iki kat daha fazla hafif uyku siklusuna sahiptir, yani derin uykudan daha çok hafif uyku uyurlar ve tüm uyku süreleri de daha kısadır. Bebekler derin uykudan hafif uykuya geçtiklerinde uyanırlar.

Bebekler ilk aylarda 9-10 saati gece olmak üzere günde 14-16 saat uykuya ihtiyaç duyarlar. 6 aylık olduklarında ise uyku sürelerini kesintisiz 6-8 saate uzatabilirler. 4-6 ay civarında yapılan uyku EEG'sinde erişkin paterni gösterdikleri görülür. Uyku siklusları erişkinlerde 90 dakika iken bebeklerde kısa ve 50-60 dakika civarındadır.  İlk aylarda bebekler yeniden uykuya dalabilmek için yardıma ihtiyaç duyarlar. Ebeveynler bebeği alır hafifçe sallar, rahatlatır, yeniden uykuya dalmasını sağlar ve yatağına yatırır ve bebek uyanır. Neden? Çünkü siz onu yatağına yatırdığınızda bebek hala hafif uyku siklusundadır. Bu durumda bebek uyuduktan sonra bir süre bekleyip onun derin uykuya geçtiğinden emin olduktan sonra yatağa yatırılmalıdır. Bunu nasıl anlarız? Bebeğin kol ve bacakları iyice gevşemiş ve kendini bırakmışsa-bebeğin kol veya bacağını hafifçe kaldırıp bıraktığımızda kontrolsüz bir şekilde düşüyorsa- derin uykuya geçmiştir.

 


Yeni doğan bebekler ne kadar uyur?
Yeni doğan bebekler , 2-3 saatlik bölümler halinde , toplam olarak 16-18 saat uyur . Daha sonra beslenmek veya çevreyle ilgilenmek için uyanırlar. Gece ve gündüz ritmi henüz yoktur. Yani ilk haftalarda uyanmadan bir gece geçirmeyi beklememek gerekir. Gece bebeğinizi ya beslemek ya da altını değiştirmek için kalkmanız gerekecektir. Bebek büyüdükçe uykusu düzene girmeye başlar. Bazı bebekler 6 haftalıkken bütün gece uyanmadan uyumaya başlarken diğer bir kısmı ise bu düzene ancak 5-6. aylarda ulaşırlar. Bazı bebekler daha fazla uykuya ihtiyaç duyarken bazıları az uykuyla yetinirler.

Gece uykuları
İlk 6 ayda bebeğiniz geceleri pek çok kez uyanacaktır. Bir yaşında ise gecede en az 1 kez uyanacaktır. Bebeğinizin gece uyanmaları her zaman sizinde kalkmanız anlamına gelmez, hatta eğer bebeğin karnının tok, altının temiz olduğundan ve üşümediğinden eminseniz kalkmamalısınız. Gece uyanmaları bebeğiniz gece beslenmeleri azaldıkça ve uzun uykuya geçtikçe azalacaktır.
 
- Geceleri bebeğinizi beslemeniz ya da altını değiştirmeniz gerekirse sert hareketler ve gürültü yaparak bebeği çok fazla uyarmayın. Uykusunu ne kadar az dağıtırsanız tekrar o kadar kolay uykuya dalar.
- Bebeğinizin gündüz uykularını azaltın.
- Bebeğinizin hafif uykusunun geldiğini gördüğünüzde onu yatağa götürün. Bebeğinizin nasıl gevşeyip uykuya dalabileceğini öğrenmesi gereklidir. Eğer uykusu geldiğinde onu sallar veya kucağınızda uyutmaya alıştırırsanız, gece uyanınca da uyuyabilmek için aynı aktivitelere gereksinim duyar. Gece uyanınca nasıl yeniden uyuyabileceğini anlaması için pratik yapmaya ihtiyacı vardır. Bu da ancak gece uykusuna kendi kendine dalmasını öğretmekle başlar.
- Bebeğinizi yatağa ağzında emzik ile yatırmayın. Eğer bebek emziği kendini sakinleştirmek için bir araç gibi görürse bu bir alışkanlık haline gelir. Emzik bebeklerin emme reflleksini tatmin etmek içindir, uykuya dalması için değil. Eğer bebeğiniz uykuya ağzında emzik ile dalarsa uyuduktan sonra yavaşça emziği ağzından çıkartın ve yatağa emziksiz olarak koyun.
- 4-6. aylarda başlamak üzere bebeğiniz uyandığında onu kontrol etmek için yanına birkaç dakika gecikmeli gitmeye başlayabilirsiniz. Muhtemelen kendi kendine sakinleşip tekrar uykuya dalacaktır. Eğer ağlamaya devam ederse sessizce yanına gidip kontrol edin. Işığı yakmayın, kucağınıza almayın, sallamayın veya onunla oynamayın. Hala ağlamaya devam eder ve sesi biraz daha artarsa neyin onu rahatsız ettiğini anlamaya çalışın; karnı mı acıktı, altı mı ıslak, başka bir problem mi var? Sorun çözüldüğünde rahatlayıp yeniden uykuya dalacaktır.

     

Bebeklerin uyku düzeni nasıl değişir?

0 - 3 ay arası
Bebekler üç aylıkken gece 9 saat, ve gündüz üçe bölünmüş olarak 6 saat yani toplam 15 saat uyurlar. 6 aylıkken gecede kabaca 2'şer saatlik 2 kez hafif uyku ve kalan sürede derin gece uykusu uyur ve 9 aylık olduğunda ise hafif uykuların süresi 30 dakikaya iner ve toplam uyku süresi 14 saat olur. Bebeğiniz bir yaşına girdiğinde günlük uykusu yaklaşık 13-14 saat ve bunun 11 saati gece uykusu haline gelecektir.

- Bebeğinizin uykusunun geldiğini nasıl anlarsınız?
Bebekler 6-8 haftalık olana kadar bir kerede iki saatten fazla uyanık kalamazlar. Eğer uykusu geldiğinde onu yatağına yatırmakta gecikirseniz çok yorulacak ve uykuya dalmakta zorlanacaktır. Bu yüzden bebeğinizin uykulu olduğunu anlamalısınız. Gözlerini ovuşturma, kulağını çekme, gözlerinin altında karanlık halkalar oluşması gibi belirtiler bebeğinizin uykusunun geldiğini gösteren habercilerdir. Kısa bir süre sonra zaten altıncı hissinizle bebeğinizin uyku düzenini ve ne zaman uykusu geldiğini içgüdüsel olarak anlayabileceksiniz.

- Gece ve gündüzü ayırt etme
Bazı bebekler gece kuşudur. İlk günlerde pek birşey yapamazsınız ancak bebeğiniz iki haftalık olduğunda ona gece ve gündüzü ayırt etmeyi öğretebilirsiniz. Gündüz uyanık olduğunda onunla mümkün olduğu kadar çok oynayıp onu oyalayın, evi ve odasını aydınlık hale getirin ve günlük olağan sesleri (örneğin telefon , TV veya radyonun sesi  gibi) azaltmaya çalışmayın ve besledikten sonra uyumaya başlarsa uyandırın.
Geceleri ise onu beslemek için yanına gittiğinizde oyun yapmayın. Odanın ışıklarını ve sesleri azaltın ve onunla konuşmak için fazla zaman harcamayın.

Bebeğinize kendi kendine uyuma fırsatı verin
Bebeğiniz 6-8 haftalık olduğunda kendi kendine uyumaya başlayabilir. Uykusu geldiğinde ancak henüz tam uyumamışken yatağına yatırın.

     

3-6 ay arası
3-4 aylık bebekler günde yaklaşık 15 saat uyur; 10 saat gece ve kalanı parçalar halinde gündüz uyurlar. Hala geceleri bir ya da iki kez bebeğinizi beslemek için uyanabilirsiniz ancak 6 aylıktan itibaren bebeğiniz bütün gece boyunca uyumaya başlayabilir.
Bebekler için uygun uyku saati akşam 7 – 8:30 arasıdır. Daha geç saatte bebeğiniz çok yorulmuş olacak ve uykuya dalmakta zorlanacaktır. Bu yorgunluk fazlası size çok farklı gözükebilir, bebeğiniz duvarlara tırmanacak kadar uyanık ve canlı olabilir ama bu kesinlikle uyku vaktinin geçirilmiş olduğunun işaretleridir.

Sabahları bebeğinizi en az 10-12 saat uyuduğuna eminseniz aynı saatte uyandırın. Bu belli bir düzen oluşturmanıza yardımcı olacaktır.

6-9 ay arası
Bu aylarda bebekler günde 14 saat uyumak ister ve bir kerede 7 saat gibi uzun bir süreyle uyuma yeteneğini kazanmıştır. Eğer daha uzun uyuyorsa bu kendi kendine uyuyabilme yeteneğini kazandığı anlamına gelir. Gündüz biri sabah biri akşamüstü olmak üzere 1.5-2 saatlik kısa uykuları olabilir. Bebeğiniz günde üç kez kısa uykular uyuyorsa telaşlanmayın. Unutmayın gündüz ve gece uykuları için belli saatler uygulanması bebeğinizin uyku düzeninin oturtulmasına yardımcı olur.

Bu aylarda da bebeğinizin uyku düzenini oturtmak için öncelikle bir gece uykusu rutini oluşturmak gereklidir. Ilık bir banyo, sessizi sakin bir oyun, hikaye okumak, ninni mırıldanmak gibi. Ancak bütün bunları her gece aynı sırayla yapmaya özen gösteriniz. Bebeğiniz aynı sırayı takip etmekten hoşlanacaktır.

Bebeğinizin günlük aktiviteleri ve uykusu için belli bir düzen oturtmaya çalışın. Bu demek değilki dakikası dakikasına saatlere uyacaksınız ancak genel olarak günün hemen hemen hep aynı saatlerinde yemek, oyun, uyku düzeni sağlayın. Bu saatleri benimsediğinde o saatteki aktiviteye daha kolay adapte olacaktır.

- Potansiyel tehlikeler
Bebeğinizin hiç uyku problemi yokken  birden geceleri uyanmaya veya uykuya dalmada güçlük çekmeye başlayabilir. Bu gelişme aslında bebeğinizin zihinsel ve motor gelişiminin bir parçası olan ebeveynlerden ayrı kalmaya karşı gelişen huzursuzluk nedeniyledir.
Bu aylardaki bebeğiniz yuvarlanmaya, kendini çekerek ayağa kalkmaya ve yerde sürünmeye başlamıştır ve yeni yeteneklerini sürekli uygulamak, denemek isteyecektir. Hatta uyuduktan sonra bile uyanıp yeniden pratik yapmak isteyecektir. Çok yoğun olarak bu aktivitelerle uğraştığı zaman ve örneğin yatağında ayağa kalkıp uzun bir süre oturamadığı zaman, uykuya tekrar dalamayacak ve ağlayacaktır. Ayağa kalktıktan sonra yeniden oturamazsa ona nasıl oturabileceğini öğretmeniz gerekir. Bu her zaman yatağında ayağa kalktığında olmayabilir, hemen her yerde ve durumda ona nasıl yeniden oturabileceğini ve yatabileceğini öğretmeniz gereklidir ki gece uyanıp kalktığında yeniden kendi kendine yatmayı ve uyumayı öğrenebilsin. Ona oyun oynar gibi ayağa kalkmayı ve tekrar oturmayı pek çok kez tekrarlayarak öğretebilirsiniz.

Eğer bebeğiniz normalde akşam saat 8:30'dan sonra yatıyor ve gece birden uyanıyorsa bebeğinizi her zamankinden yarım saat önce uykuya yatırmanız onun gece boyu uyumasını sağlayabilir. Bu yöntem gerçekten işe yarayabilir. Deneyin.

     

Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Almiş'inAnniş'i - 26 Ekim , 2007, 22:34:42
9-12 ay arası
Bu aylarda bebeğiniz geceleri 10-12 saat ve gündüz iki kez 1.5-2 saat uyur. Bebeğinizin yeterince uyuyup uykusunu aldığından emin olmalısınız çünkü uyku bebeğinizin gelişimi için çok önemlidir. Sabit uyku düzenine ve bebeğinizi hemen hemen hep aynı saatlerde uyutmaya özen gösterin. Eğer bu düzeni kaydırırsanız gece uykuya dalması güçleşip daha sık uyanabilir. Daha önceki aylar için de söylediğimiz gibi banyo yaptırmak, masal okumak, sessiz bir oyun oynamak gibi. Her gece aynı rutini aynı sırayla yaptığınızdan emin olun. Bebekler düzenden hoşlanır ve sırda ne olduğunu bilmek onları mutlu eder. Eğer banyo yapmaktan hiç hoşlanmıyorsa bu aktiviteyi başa koyup ilk önce onu tamamlayabilirsiniz. Masal sevmiyorsa ona şarkı mırıldanabilirsiniz.

Bebeğinizin gece uykusu düzeni gibi gündüz aktivitelerini de düzene sokarsanız bebeğiniz gece rutinini daha kolay kabullenir. Eğer hep aynı saatlerde yer, oynar, uyur ve aynı anda yatağa giderse daha rahat uyur. Bebeğinize pek çok yeteneği kazanmasında yardımcı olduğunuz gibi uykuya kendi kendine dalması konusunda da yardımcı olabilirsiniz.

Bu aylardaki muhtemel problemler bebeğinizin yeni öğrenmeye başladığı ve çok zevk aldığı oturmak, yuvarlanmak, yerde sürünmek  ve hatta birkaç adım atmak gibi aktivitelerden uzak kalmak istememesi olacaktır. Bu başarılar onu çok heyecanlandıracak ve uyumak istememesine, uyusa bile uyanıp yeniden pratik yapmak istemesine neden olacaktır. Kendini sakinleştirip uykuya dalamazssa ağlamaya başlayacaktır. Bebeğinizi gece uyanıp bu heyecanla bulduğunuzda beslemenizin yardımı olmayacak hatta durumu daha da zorlaştıracaktır.

Gelişiminin doğal bir parçası olan sizden ayrı kalma korkusu da-sizi özlemesi, geri dönüp dönmeyeceğiniz konusunda huzursuz olması gibi- siz odasına gidip sakin bir şekilde onunla konuştuğunuzda geçecek ve rahatlayıp uykuya dalacaktır.
6.aydan sonra bebeğiniz hala sizin yanınızda uyuyorsa artık onu kendi odasına taşıma vakti gelmiş demektir; geceleri uyanmasının sebeplerinden biri de sizin odadaki varlığınızı hissetmesi ya da sesinizi duyması olabilir. Gece uyuyamamasının diğer bir sebebi odasının aşırı karanlık olması olabilir. Kimi bebekler uyumadan önce tanıdık bir çevrede olduklarını görüp rahatlamak ihtiyacı duyabilirler; bu sebeple uygun bir gece lambası kullanmanız faydalı olabilir.

12-18 ay arası
Sizi kutlarız. Bebeğiniz artık bebeklikten çıkıp bir çocuk oldu ancak hala küçüklüğündeki kadar uykuya ihtiyacı var. İki yaşına kadar 11 saati gece olmak üzere günde 13-14 saat uyuması gerekli.Hala gündüz iki kısa uykuya ihtiyaç duyar ancak 18 aylık olduğunda günde bir kez akşamüstü 1.5-3 saat arası uyku yeterli olacaktır. Bu düzeni ise 4-5 yaşına kadar devam etmelidir. İki gündüz uykusundan bir gündüz uykusuna geçişi zor olabilir. Uzmanlar bunun için geçiş döneminde bir süre bebeğinizin gece ne kadar uyuduğuna dikkat ederek bir veya iki gündüz uykusu ayarlamanızı ve gündüz bir kez uyuduğunda gece uykuya erken yatırmanızı tavsiye ediyorlar.

- Bu aylarda sağlıklı uyku alışkanlıkları edinmesini nasıl sağlayabiliriz?
Hayatının bu ilk yıllarında çocuğunuzun uykularının sürekli bir düzene oturmasını beklemeyin. Bir kaç gün hatta ay boyunca geceleri düzenli uyuyup, sonra tekrar ilk doğduğu günlerdeki gibi geceleri sıklıkla uyanmaya başlayabilir.
Bebeğiniz daha küçükken yaptıklarınız dışında pek yeni birşey yoktur. Şu andaki en iyi kozunuz bebeğiniz yaklaşık altı aylıkken başladığınız stratejileri sürdürmektir;
Gece uykusu rutini; banyo yaptırmak, masal okumak, ninni mırıldanmak gibi, bebeğinizi sakinleştirip uyumasına yardımcı olacaktır. Unutmayın bütün bu aktiviteleri hep aynı sırayla ve oldukça sakin ve huzurlu hareketlerle uygulayıp  bebeğe gece uykusunun huzur ve mutluluk verici olduğunu hissettirmek gerekir. Unutmayın bebekler ve çocuklar düzeni sever, aktivitelerin hep aynı sırayla yapılması ve arkadan ne geleceğini bilmeleri onları heyecanlandırır ve mutlu eder. Eğer bebeğinizin hala harcaması gereken fazla enerjisi varsa onu çok zorlamadan biraz daha oyun oynatıp veya masal anlatıp tekrar yatağına götürebilirsiniz.

Günlük aktivitelerde de hep aynı sırayı ve saatleri uygulamaya özen gösterin, bu düzeni benimsediğinde uyku vaktini daha kolay kabullenecektir.
Bebeğinizin uykuya her gece kendisinin dalmasına özen gösterin. Uyuyabilmesi için sallanma, ilgi ve ninni söylenmesi gibi aktivitelere ihtiyaç duymaması gerekmektedir. Eğer uyuyabilmesi için özel bir aktiviteye ihtiyaç duyuyorsa gece her uyanışında aynı aktiviteyi sağlamadan tekrar uykuya dalamayacaktır.

Bu yaştaki bebeğiniz geceleri uykuya dalma güçlüğü veya gece sık uykudan uyanma gibi sorunlar yaşayabilir. Bu yaştaki problem muhtemelen artık ayağa kalkıp yürüyebiliyor olmasından kaynaklanmaktadır. Daha önceki aylarda yeni öğrendiği aktivitelere ve başarılarına karşı duyduğu heyecan gibi bir heyecanla uyumak istemeyebilir. Uyumak istemezse uzmanlar bebeğinizi birkaç dakika süreyle yatağında bırakmanızı ve sakinleşmesini beklemenizi öneriyor.

- Bebeğin kendi kendine uyuması amacı ile ağlamasına göz yummak doğru mudur?
Bebeğe yalnız uyumayı öğretirken duygularını gözardı etmemeniz gerekir. Bebekler tek başlarına uyumayı öğrenmeleri için ağlamaya terk edildiklerinde ailelerinin onları rahatlatmak için ilgilenecek kadar sevmedikleri hissine kapılırlar. Ağlamayı kestiklerinde sebep yardımın geleceğinden ümidi kesmiş olmalarıdır. Burada sorulması gereken soru "bebeği en az ilgilenerek nasıl uyuturum?" değil, "bebeğimin huzurlu, kendine güvenli ve sevildiğini ve önemsendiğini hissettirerek nasıl kendi kendine uyumasını sağlayabilirim?" olmalıdır.

Bebeği uykusunun geldiğini gördüğünüzde yatağına koyun ve ona şarkı mırıldanın, sırtını okşayın ve huzurlu olmasını sağladıktan sonra odadan ayrılın. Eğer ağlarsa yeniden odaya dönüp onu rahatlatıp tekrar çıkabilirsiniz.

İlk yıl içinde pek çok kereler bebeğinizin odasına dönüp onu sakinleştirmeniz, beslemeniz gerekebilir. Bebeğiniz onun ihtiyaçlarına cevap verdiğinizi ve size güvenebileceğini öğrenip huzur içinde uykuya dalabilir. Bebeğiniz ne kadar sizin onun ihtiyaçlarınıza cevap vereceğine inanırsa o kadar az ağlayacak ve huzurlu bir şekilde uyuyacaktır. Her ne kadar bebeğinize ihtiyacı olduğunda yardım etmek onu ağlamaya bırakmaktan daha fazla zaman harcamanıza neden olsa da, bebeğinizin şu anda ve ilerde daha mutlu ve huzurlu bir insan olmasını sağlayacaktır.
Eğer çocuğunuz gece uyandığı zamanlarda sizden yakın ilgi görmeye alıştıysa, onu yavaş yavaş bu durumdan vazgeçirmeye başlayın. Örneğin gece uyandığı saatlerde rahatlatmak amacıyla onu sütle beslemek yerine, sadece su verin ya da hiçbirşey vermeden tekrar uyutmaya çalışın. Geceleri uyandığında ışığı yakıp onunla oynamaya alıştırdıysanız, buna devam etmeyin. Işığı yakmadan, onu kucağınıza almadan sadece konuşarak rahatlatmaya çalışın.
Alıştığı uyku rutinlerinde bir değişim çocuğunuzda uyku problemine yol açabilir (örneğin odasının ya da yatağının değişmesi veya mutlaka birlikte uyuduğu ve sevdiği bir oyuncak hayvanının kaybolması gibi). 12-14. aylar arasında bebekler aktif olarak rüya görmeye başlarlar, bu da onun şaşkınlıkla ya da korkuyla uykusundan uyanmasına sebep olabilir.
Bu period anne ve babalar için gerçekten zor, stresli ve yorucu olabilir. Ancak uyku eğitimi konusunda sabırlı ve istikrarlı davranırsanız, bir süre sonra olumlu sonuçlarını almaya başlayacak ve yaşadığınız zorlukları unutacaksınız.
         

18-24 ay arası
Bebeğiniz artık gece 10-12 saat, akşamüstleri ise bir kez 1.5-3 saatlik uyku ihtiyacı duyar. Bazı bebekler ise 2 yaşına kadar günde iki kez gündüz uykusu uyuma ihtiyacı duyarlar ve sizin bebeğiniz de onlardan biri ise onunla savaşmayın, uyumasına izin verin.
Bu yaşta bebeğinizin hala kötü uyku alışkanlıkları varsa bunları değiştirmeye çalışın. Bebeğiniz hala sallanarak, kucakta veya ninni ile uyuyorsa artık bunları değiştirmenin zamanı gelmiştir. Bebeğiniz bu aktiviteler olmadan uyuyamıyorsa size bağımlı demektir ve gece de uyanınca size ihtiyaç duyacaktır. Uzmanlar şöyle bir örnek veriyor; siz yatağınızda yastığınıza başınızı koyup uyursunuz. Gecenin bir vakti uyanıp yastığınızın başınızın altından alınmış olduğunu görseniz ne yapardınız? Aynı şekilde bebeğiniz örneğin gece uykuya hep müzik CD'si dinleyerek dalıyor ise gece yarısı uyanıp müziği duyamayınca ne olduğunu düşünür ve yeniden uykuya dalmakta güçlük çekebilir. Bunu engellemek için bebeğinizi uykusu geldiğinde henüz tam uyumamışken yatağına yatırıp kendi kendine uyuması için yalnız bırakmak gereklidir.

- Bebeğinize kabul edebileceği seçenekler sunun
Bu günlerde çocuğunuz yeni keşfettiği bağımsızlığının limitlerini test etmeye başlar ve etrafındaki dünyayı kendisi kontrol etmek ister. Gece uykusu için savaşma süresini kısaltmak için bebeğinize gece uykusu rutininde seçim yapması şansı verebilirsiniz, örneğin hangi masalı dinlemek istediği, hangi pijamayı giymek istediğine karar vermesi gibi. Buradaki trik çocuğunuza yüzlerce ihtimal yerine sizinde uygun bulacağınız birkaç seçenek vermektir. Örneğin çocuğunuza "yatmak istermisin?" diye sormak yerine, çünkü alacağınız cevap büyük ihtimalle hayır olacaktır, "şimdi mi yoksa beş dakika sonra mı yatmak istersin?" şeklinde sorabilirsiniz. Hala kararı o vermiş olacak ancak her iki seçenekte de sizin istediğiniz olacaktır.

- Muhtemel sorunlar
Bu yaşlardaki çocuklarda en sık görülen problemler uykuya dalma güçlüğü ve sık gece uyanmalarıdır. Bu yaş grubunda bir sorun daha olabilir. 18-24 aylar arasında herhangi bir zamanda çocuklar yataklarının parmaklıklarına tırmanmaya çalışabilir ve düşme riski ile karşı karşıya kalabilirler. Bu durum bebeğinizi artık daha büyük yatağa almanız anlamına gelmez.
Bu durumda ne yapılabilir?
Yatağı alçaltılabilir, yatakta parmaklıklara tırmanmasına destek olabilecek oyuncaklar varsa bunlar yataktan çıkartılabilir. Eğer çocuğunuz bir kez parmaklığa tırmanıp düştü ve siz çok ilgi gösterip onu kendi yatağınıza aldıysanız tekrara yatağına geri götürdüğünüzde aynı ilgiye ulaşmak amacı ile yaniden tırmanmayı göze alabilir. Bunun yerine sakin ve doğal olup, ciddi bir şekilde tırmanmaması gerektiğini söylemeniz ve onu yeniden yatağına yatırmanız gerekir. Ne yapmaması gerektiğini çabuk öğrenecektir.
Bebeğinizi yatağına yatırdığınızda onun sizi göremeyeceği bir yerden onu izleyip yatağın parmaklıklarına tırmanmaya çalıştığını gördüğünüzde hemen uyarın. Bunu birkaç kez yaptıktan sonra yeniden denemeyecektir.

Çocuğunuzun parmaklıklara tırmanmamasını sağlayamıyorsanız o zaman yatağın etrafını güvenli hale getirmeye çalışın. Yatağın etrafına yastıklar yerleştirebilirsiniz ve yatak etrafında bebeğiniz üzerine düşerse yaralanmasına neden olabilecek sert ve sivri oyuncaklar ve cisimleri uzaklaştırın. Her koşulda parmaklığa tırmanıyorsa parmaklığı alçaltın. Yani tırmanmasını engelleyemiyorsanız en azından yaralanmasını engelleyin.

Onu yenemiyorsanız onun tarafına geçin!

         

24-36 ay arası
İki üç yaşlar arası çocuklar gece 11 saat uyku ve akşamüstleri 1.5-2 saatlik uykuya ihtiyaç duyar. Bu yaş grubu çocukların çoğu akşam 7-9 arası uyur ve sabah 6:30-8 arası uyanır. Yani artık sizin uyku düzeninize artık hemen hemen yakındır. Hala sizden daha fazla hafif uyku dönemine sahiptir ve bu 4 yaşına kadar böyle devam eder. Bir uyku döneminden diğerine sizden daha fazla geçeceği için yine sizden daha fazla uyanır. Bu yüzden çocuğunuza uyandığı zaman nasıl tekrar uykuya dalacağını öğretmeniz gerekir.

Artık çocuğunuz parmaklıklı yataktan çıkabilecek kadar büyümüştür. Hele birde ikinci kez hamile iseniz doğum yapmadan 6-8 hafta önce çocuğunuzu normal yatağa geçirmelisiniz. Yeni bebeği parmaklıklı yatağa getirmeden bir süre önce büyük çocuğunuz yatağına alışmış olmalıdır. Eğer çocuğunuz direnç gösteriyorsa bebek 3-4 aylık olana kadar parmaklıklı yatağı büyük çocuğunuza bırakabilirsiniz. Çocuğunuz alıştıktan sonra bebeği yatağa alırsınız.

Çocuğunuzun yeni taleplerini tahmin edip gece uykusu rutinine eklemek
Yeni bir hikaye, şarkı, bir bardak su gibi makul ve gerçekçi yeni talepler gece uykusu rutininne eklenebilir. Ancak çocuğunuz sadece bir isteğinin  yerine getirileceğini bilmelidir, daha fazlasının değil. Çocuğunuz isteğinin yapıldığını görmeli ancak bunun sizin limitleriniz dahilinde olduğunu kavramalıdır..

Çocuğunuza her zaman sıcak bir iyi geceler öpücüğü vermeyi unutmayın
Çocuğunuz normal yatağa geçtikten sonra daha sık kalkmaya başlarsa onu yavaş ve sakin bir şekilde yatağına götürüp ciddi bir şekilde "iyi geceler" diyebilirsiniz. Bu yaşlarda yatmaya karşı direnç oldukça sık görülen bir durumdur ve bu yaşlardaki çocukların hiçbiri isteyerek yatmaz.

Karanlıktan korkma, yatağın altında canavarlar olması ve sizden uzak kalmak istememesi sık görülen problemlerdir. Çok endişelenmeyin. Korku çocuğunuzun normal gelişiminin bir parçasıdır. Eğer geceleri kabus görüp uyanıyorsa hemen yanına gidin rüyası hakkında konuşup onu rahatlatmaya çalışın. Eğer rüyaları devam ederse günlük hayatınızın içinde buna kaynak olabilecek problemleri bulmaya çalışın. Eğer gerçekten çok korkarak uyanıyor ve kolay kolay sakinleşemiyorsa onu arada bir yatağınıza almanızda bir sakınca yoktur.

Bebeğim gece boyunca huzurla uyurken şimdi  uyumuyor ve sık sık uyanıyor. Neden olabilir?
Bebeğinizin uyku alışkanlığı değişti ise ve geceleri huzursuzlanıyor ve sürekli uyanıyorsa bunun pek çok sebebi olabilir;

Diş çıkarma; Dişetlerinde hafif ağrı ve kaşınma, huzursuzluk bebeğin normal düzenini geçici olarak bozabilir.

Büyümenin kilometre taşları; Bebeğiniz büyüdükçe daha fazla beslenmeye ihtiyaç duyabilecektir. Eğer bebeğinizi artık geceleri beslemiyorsanız ebeveynlerden biri mutlaka bebeğin odasına gidip onu rahatlatmalıdır.
Bebeğiniz gelişimiyle birlikte önemli adımlar atmışsa ve bunun için büyük çaba harcıyorsa     -kendini çekerek ayağa kalkmaya çalışmak, yürümek gibi-bu başarının mutluluğu ile uyanık kalmak isteyebilir. Uykudan uyanıp bu yeni becerilerini denemek isteyebilir, bu durumda onu yatağından almadan rahatlatıp uyuması için huzurlu ortam yaratmaya çalışın.

Kulak enfeksiyonları; bebeğiniz bağırarak ağlıyorsa, kulağını çekiştiriyorsa, kendini arkaya atarak ağlıyorsa ve avutulamıyorsa bebeğinizde kulak enfeksiyonu olabilir. Bu durumda bebeğinize uyku düzeni oturtmak amacı ile sıkıntı çektirmenin anlamı yoktur. Bu durumda  doktorunuzu aramanızda büyük yarar vardır.

Ayrılmaya karşı veya diğer huzursuzluklar; Çok hareketli bir günden sonra örneğin yolculuk, yeni bir bakıcının başlaması, annenin işe dönmesi, dadının izin alması ve bebeğin 9 aylığa yaklaşması bebeğin uykusunun bozulmasına sebep olabilir. Bebeğinizin huzursuz olduğunu hissediyorsanız onu rahatlatmak için iki kat daha çaba gösterin, uyku düzenini rutin hale getirmeye daha dikkat edin, daha fazla sevgi ve sabır ile yaklaşın ama hemen her zaman bebeğinizin kendi kendine uykuya dalmasını sağlamaya çalışın.

Bebeğinizi  yatağınıza alabilir misiniz?
Hemen her aile herhangi bir zamanda bu deneyimi yaşar ve bebeği yatağa almanın herkes için daha iyi bir uyku sağladığını keşfeder. Ancak bu durum bazı problemlere sebep olabilir
1. Yatak örtünüzün, yastıklarınızın hafif ve gergin olmasına dikkat edin. Ağır, yumuşak ve çok kıvrımlı örtü ve yastıklar bebeğinizin hem çok ısınmasına hem de yüzünü kapatıp nefes almasına engel olabilir.
2. Bebeğinizin yatağın kenarlarına girip sıkışmamasına dikkat edin.
3. Yatarken bebeğinizi çok kalın giydirmeyin çünkü sizin vücutlarınızdan yeterince ısı alacaktır.
4. Bebeği yastık üzerinde yatırmayın.Hem yuvarlanıp yana düşebilir ya da yastığın yumuşak kıvrımları nefes yolunu kapatıp tehlikeli olabilir.
5. Bir bebekle oyun çocuğunu yanyana yatırmayın. Hem yanlışlıkla bebeği tekmeleyebilir hem de istemeden üzerine yuvarlanıp boğulmasına neden olabilir. Eğer her iki çocuğunuzu da yanınıza almanız gerekiyorsa mutlaka arada ebeveynlerden biri olmalı.
6. Uykunuz çok derinse bebeğinizi yatağınıza almayın

Bebeğinizi o hoşlansa bile yüzüstü yatırmayın. Sırtüstü ve yan yatırın. Çünkü yapılan araştırmalarda yüzüstü yatan bebeklerde ani bebek ölümleri görülmüş ve sırtüstü veya yan yatan bebeklerde bu durum söz konusu olmamaktadır. Amerikan Pediatri Akademisi  ailelere bebekleri sırt üstü veya en doğrusu yan yatırmalarını önermektedir. Bebeğinizi yastıklarla destekleyerek yan yatarken de rahat uyumasını sağlamanız mümkündür.   


http://www.bebegimveben.com/bebegim/bebekgelişimi_alt07.asp
Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: sevda - 28 Ekim , 2007, 23:24:38
Sağol bitanem bugüzel bilgilerin için.... :opucuk:
Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Tebessüm :) - 29 Ekim , 2007, 14:27:34
bu konu da busenin açtığı konuya eklense iyi olur.
Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Almiş'inAnniş'i - 29 Ekim , 2007, 14:32:03
BEN BURAYA SADECE BEBEK SAĞLIĞI VE EĞİTİMİ İLE İLGİLİ BİLGİLERİ YAZIYORUM AYŞEGÜL
BUSE'NİN Kİ ÇOK DAHA GENİŞ KAPSAMLI!
Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Tebessüm :) - 29 Ekim , 2007, 14:47:41
ben de buseye önerdim, verdiği bilgileri yetişkin ve bebek/ çocuk olmak üzere iki başlık halinde olsa diye, ikiniz de oraya yazarsınız, iyi olur araştıranlar için.
Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: jbdun - 29 Ekim , 2007, 23:12:07
razicim bilgiler için tşkler canım :flowers:
Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Almiş'inAnniş'i - 11 Kasım , 2007, 11:52:26
Çocuğunuzun sağlıklı kişilik gelişimi için ipuçları


Çocuklar kişiliklerini çevrelerinde nelerden hoşlandıklarını, nasıl giyineceklerini, diğer insanlarla ve dünyayla nasıl bir ilişki içinde olmaları gerektiğini öğrenerek geliştiriyorlar. Çocuğunuzun kendi kişiliğini geliştirmesi için ona bu süreçte destek olmalı, onun davranış ve hareketlerinin farkında olup bunların ne anlama geldiğini bilmelisiniz.

Çocuklar kişiliklerini nasıl açığa vurur?  

Çocuklar kişiliklerini; odalarını nasıl dekore ettikleriyle, seçtikleri arkadaşlarıyla, kıyafetleriyle, yemek seçimleriyle, aktivite seçimleri ve bunun gibi şeylerle belli ediyorlar. Çocuklar aslında kim olduklarıyla ilgili size ipuçları verirken aynı zamanda sizin beğendiğiniz özellikleri kendi kişiliklerine ekliyorlar. Çoğu anne baba çocuklarına soru sormaktan kaçınıyor. Oysa soru sormak ve çocukları dinlemek sağlıklı bir benlik kazanmaları için önemli bir faktör.

Unutmayın ki, duygusal farkındalık çocuğunuzun kim olduğunun farkına varmaktır ve ona küçük benliğini yeni bir form kazanmış kişiliğe dönüştürürken destek olmaktır. Bu destekle ona hayatında doğru kararları vermesine ve doğru seçimler yapmasına yardımcı olursunuz.

Sağlıklı kişilik gelişimi için ipuçları  

● Çocuğunuzun davranışları ve hareketlerine dikkat edin bunlar size onu tanıtacaktır.
● Çocuğunuza neden belli bir konu seçtiğini, belli bir dergi ya da kitap okuduğunu veya neden belli oyuncaklarla oynadığını sorun. Ama bunu yargılamadan tarafsızca sorun.
● Ona katılmaktan hoşlanacağı aktivitelerin içerisinden seçme şansını tanıyın.
● Ona mantıklı yemek ve kıyafetler önerin.
● Kendi tercihleri hakkında iltifatlarda bulunun.
● Fikirlerini ve davranışlarını kontrol etmeden önerilerde bulunun.
● Kendi kişiliğinize güveninizden emin olunuz ve çocuğunuzun da kendi kişiliği oluşurken onu eleştirmeyin ve yargılamayın.
● Çocuğunuzun kişiliğini açığa çıkarak aktiviteler bulun. (örneğin kolâjlar çalışması yapabilirsiniz. Kendini simgelediğini düşündüğü resimleri kesip istediği düzende birleştirsin ve sonra odasının duvarına yapıştırsın.)
● Arkadaşlarıyla ya da ailesiyle bir parti düzenlesin. Bütün ayrıntıları ona bırakın. Örneğin ; yiyecekleri, müziği ve başka ne istiyorsa yapmasına izin verin.

Sağlıklı kişiliklere sahip olmak, çocukların kendilerini tanımaları ve hayattan ne beklediklerini ve istediklerini anlamaları için en önemli anahtardır.

http://parentzone.babyzone.com/development/moods/a2333 sitesinden derlenmiştir. 


Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Almiş'inAnniş'i - 14 Kasım , 2007, 21:36:05
6-9 aylık bebeğin beslenmesi :



9 AYLIK BEBEK BESLENMESİ Bebeğinizi sadece anne sütü ile besliyorsanız, ek gıdalara en erken 6. aydan sonra başlamalısınız. Bu dönemde bebeğinize verdiğiniz ek gıdaların anne sütünün tamamlayıcısı olduğunu unutmamalısınız. Ek gıdaya geçişte, özellikle katı gıdaların verilmeye başlandığı dönemde bebekler dilleri ile besinleri itebilirler. Bebeklerin istem dışı yaptıkları bu hareket genellikle 6. aydan sonra düzelir. Bebeğinizin beslenme durumu en iyi kilo alışları ile değerlendirilir. Bu sebeple bebeğinizi düzenli olarak takip ettiriniz.
EK BESİNLER: Bu dönemde verilecek ek besinler meyve püresi, sebze püresi, muhallebi, yoğurt, peynir, reçel, bisküvi, ekmek, yumurta gibi yiyecekleri içerir.
Ek besinler kaşıkla veya bardakla az miktarlarda başlanarak verilir, daha sonra öğün haline getirirlir.
Yeni deneyeceğiniz besinleri bebeğiniz aç iken alışık olduğu yiyeceklerden önce veriniz.
Ek besinlerin hepsine ayni haftada başlamayınız. Yeni besinleri en az birer hafta arayla beslenme programına ekleyiniz.
Yeni besinlerin allerji yapıp yapmadığına dikkat ediniz.
Bebeğinize hiçbir zaman şekere veya reçele batırılmış yalancı meme vermeyiniz.
Bebeğinizin hoşlanmadığı besinleri 2-3 hafta aralarla tekrar vermeyi deneyiniz.
Bebeğinize vereceğiniz tüm yiyceklerin temiz ve taze pişmiş olmasına dikkat ediniz. Bebeğinize 18. ayın sonuna kadar kaynatılmış su veriniz!!!
MEYVA SUYU VE MEYVA PÜRESİ: Elma, şeftali, üzüm, mandalina gibi meyvaların suları, tercihen püreleri 1-2 tatlı kaşığından başlanarak verilir ve yavaş yavaş arttırır. Hazırlanışı: İlk verilecek meyva mevsimine göre elma veya şeftalidir. Meyvalar iyice yıkanır, kabukları soyulur, cam rendede rendelenir. Günde bir veya iki kez öğün aralarında olmak üzere yarım muz veya orta büyüklükte bir meyva verilebilir. Meyva suyu ve pürelerine şeker eklenmemelidir. Meyva püreleri yoğurt ile karıştırılarak bir öğün olarak verilir.
MUHALLEBİ: 6. ayda başlanır. Genellikle akşam öğünü olarak verilir. Muhallebi pastörize süt veya hazır mamalarla hazırlanabilir. Hazırlanışı: 1 su bardağı pastörize inek sütü, 3 tatlı kaşığı pirinç unu , 2 tatlı kaşığı şeker ile yapılır. Pirinç unu soğuk sütün bir kısmı ile iyice ezilir. Kalan süt eklenir ve karıştırarak pişirilir. İndirmeye yakın şeker eklenir. Hazır mama ( Formül süt) ile hazırlanışı: 1 su bardağı su ve yaklaşık 3 tatlı kaşığı pirinç unu karıştırılarak su muhallebisi yapılır. Ateşten indirilir, biraz soğuduktan sonra 6 ölçek hazır mama toz halinde katılır. Gerekirse tel süzgeçten geçirilir.
YOĞURT: Genellikle ikindi öğünü ek gıdası olan yoğurt, muhallebi yerine de verilebilir. Hazırlanışı: Süt kaynatılır, elin dayanabileceği sıcaklığa (40'C) kadar soğutulur. Bir litre süte 1-2 çorba kaşığı süt içinde sulandırılmış bir çorba kaşığı yoğurt maya olarak eklenir ve yavaşça karıştırılır. Hareket ettirmeksizin sıcak bir yerde 4 saat bekletilir.
SEBZE ÇORBASI VE PÜRESİ: 6. ayda muhallebiye başladıktan 1-2 hafta sonra genellikle öğle öğününde, 1-2 tatlı kaşığından başlanarak yavaş yavaş arttırılarak verilir. 1. hafta (sebze çorbası): 4 su bardağı su, 2 orta boy havuç, 1 orta boy patates, 1 tatlı kaşığı pirinç konarak 45-50 dakika ağzı kapalı kapta pişirilir. Düdüklü tencerede pişirecekseniz 1 su bardağı su ve 15 dakika pişirmek yeterlidir. Tel süzgeçten geçirilir. Bu sulu çorba önce yarım çay bardağı ile başlanır, yavaş yavaş arttırılarak verilir. 2. hafta (basit sebze püresi): Yukardaki gibi daha az su ile ve 1 tatlı kaşığı zeytinyağı konarak pişirilir. Havuçlar, patatesler tamamen ezilerek püre haline getirilir. 3. hafta (karışık sebze püresi): Mevsim sebzeleri eklenerek içerik zenginleştirilir. Küçük kaplarda 1-2 gün buzdolabında saklanabilir. Ancak yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, maydonoz, pazı vb.) günlük eklenip , hemen tüketilmelidir. Yeşil yapraklı sebze içeren çorbalar bir kereden fazla ısıtılmamalıdır. Bu dönemde hazırlanan sebze püresine tepeleme bir çorba kaşığı kıyma ( 3 kez çekilmiş ) eklenebilir.
KAHVALTI: Bebeğiniz yukardaki besinlere alıştıktan sonra (6-7.ayı bitirdikten sonra) kahvaltıya başlanır. Hazırlanışı: Hazır mama (formül süt) veya pastörize inek sütü, peynir, reçel ya da pekmez ve ekmek ile hazırlanır. Tuzu çıkarılmış peynir ve reçel süt içinde ezilir ve karışıma ekmek içi katılır. Önce 1-2 tatlı kaşığı olarak başlanır ve giderek arttırılır. Bir yaşından önce bal verilmemelidir. Kahvaltıya 1 çay kaşığı tereyağ eklenebilir. Kahvaltı yarım ince dilim ekmek yerine 2-3 bisküvi ile de hazırlanabilir.
YUMURTA: Katı pişmiş yumurta sarısı bebek kahvaltıya alıştıktan sonra (8. ayda) 1 çay kaşığı olarak başlanır, yavaş yavaş miktarı arttırılır. 1 haftanın sonunda bebek tam bir yumurta sarısı yiyebilir. Yumurtanın beyazının bir yaşından önce verilmesi genellikle tercih edilmez.
ET: 7-8 aylarda bir tepeleme çorba kaşığı pişmiş kıyma veya orta boy ince bir biftek veya derisiz tavuk eti parçası sebze püresi hazırlanırken içine eklenir.
TAHILLI ÇORBALAR: 8. ayda mercimek, yoğurtlu yayla, acısız tarhana çorbaları verilebilir.
KÖFTE: Baharatsız olarak hazırlanmış köfte 8. ayda verilebilir.
PİLAV, MAKARNA & DOLMALAR: 8. aydan sonra yoğurt ile karıştırılarak verilebilir.
SU: 8. aydan sonra bebeklerin hareketleri artar, öğün aralarında da susayabilirler.
BALIK (kılçıksız): 8. ayda öğle öğünlerinde püre şeklinde et yerine değiştirilerek verilebilir.
KARACİĞER: 8. ayda öğle öğünlerinde et ile değiştirilerek 15 günde bir kez verilebilir. Kuzu, koyun veya dana ciğeri kullanılır. Karaciğer az tuzlu suda haşlanır, zarı çıkartılır, püre şeklinde sebze püresinin içine eklenir.
***ÇAY: Çocuk beslenmesinde yeri yoktur. Diğer gıdaların ve özellikle demirin barsaktan emilimini engeller!!!
6 AYLIK BEBEK İÇİN ÖRNEK MENÜ: Sabah uyandığında: Anne sütü Sabah: Meyva püresi ve anne sütü Öğle: Anne sütü İkindi: Sebze püresi ve anne sütü Akşam: Anne sütü ve/veya muhallebi* Gece: Anne sütü** * Muhallebi akşam yerine sabah öğününde verilebilir. ** Bebek isterse
7 AYLIK BEBEK İÇİN ÖRNEK MENÜ: Sabah uyandığında: Anne sütü Sabah: Anne sütü ve 6-10 tatlı kaşığı muhallebi* Öğle: 6-10 tatlı kaşığı meyva veya sebze püresi ve anne sütü İkindi: 6-10 tatlı kaşığı meyva püresi ve bir çay bardağı yoğurt ve anne sütü Akşam: Anne sütü ve 6-10 tatlı kaşığı muhallebi Gece: Anne sütü** * Sabah muhallebi yerine kahvaltı verilebilir. ** Bebek isterse
9 AYLIK BEBEK İÇİN ÖRNEK MENÜ: 06.00-06.30: Anne sütü 08.00-09.00: Kahvaltı 1 çay bardağı meyva suyu (evde yapılmış taze), yarım yumurta sarısı, 1 tatlı kaşığı peynir, 1 çay kaşığı yağ, 1 tatlı kaşığı reçel veya pekmez, 4-5 bisküvi 12.00-12.30: Öğle 1 kase kıymalı veya tavuk etli sebze püresi ve anne sütü 16.00-16.30: İkindi 1 kase yoğurt ve yarım meyvanın püresi veya bisküvi 19.30-20.30: Akşam 1 kase muhallebi ve anne sütü
Çocuk Doktoru Aysun Gökalp

Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Almiş'inAnniş'i - 14 Kasım , 2007, 22:15:40
6-16 yaş arası çocuk eğitimiyle ilgili 25 kitabı best seller olan,
öğretmenlerin kitabını okumadan mesleğe başlamadığı bir eğitimci Penny
Tassoni. Geçen hafta, Ütopya İlköğretim Okulu'nun sahibi Leman Çetin'in
misafiri olarak Türkiye'deydi. Velilere, çocukla iletişim konusunda bir
dizi seminer verdi. İlkokul öğretmeni olarak başladığı meslek yaşamında 23
yıldır birçok ülkede çocukla ilgili eğitim veriyor ve öğretmenleri
eğitiyor.

İngiltere'de haftada 50 okulu ziyaret ederek danışmanlık yapıyor. Tassoni
ile aile-çocuk ilişkisini konuştuk. Bilinenlerin aksine bizi şaşırtıcı
açıklamalarda bulundu. Çocukların marka tutkusunun altında özgüven
eksikliğinin yattığını, ebeveynlerin çocukla arkadaş olmaması gerektiğini,
az uyuyan çocukların mutsuzlaşıp ve agresifleştiğini söyledi. İşte, üç
kitabı Çince'ye de çevrilen Tassoni'den Türk ailelerine mesajlar.

EN İYİ VERECEĞİNİZ ŞEY, ZAMAN  

Çocuklara en iyi vereceğiniz şey zaman. Özellikle yeni nesil aileler
çocuğa
bir sürü alışveriş yapıyor, pahalı şeyler alıyorlar. Ama çocukların buna
ihtiyacı yok. Anne ve babaların çocuğa gülümsemesi, birlikte zaman
geçirmesi yeterli. Özellikle babaların oğullarına mutlaka zaman ayırmasını
öneriyorum. En önemli şeylerden biri de çocuğun yeterli uyuması. Çünkü,
çocuk uykudayken zekası ile ilgili çok çok önemli gelişmeler oluyor.
Yorgun
çocuk hiçbir zaman konsantre olamaz ve birçok şeyi de hatırlayamaz.

ANNE BABALARA BİR SIR VERECEĞİM  

Çocuk kaç yaşında olursa olsun kukla çok işe yarıyor. Özellikle anneler
"yapma, etme" demektense kuklayı ellerine taksınlar ve konuştursunlar.
Eğer
çocuk yemek yemiyorsa, anne, "biraz daha ye" demek yerine, eline kuklayı
taksın "bu yemeği hiç denedin mi?" desin, daha çok işe yarar.

BIRAKIN YAPSIN, BIRASIN KESSİN  

Çocuklar her şeyi yapabilir. Çocuklarım 4 yaşında kendi başlarına kek
yapabiliyordu. Ben, 8 yaşındayken bütün elbisemi kendim kestim, dikiş
makinesiyle diktim. Bizler, anne, baba ve öğretmenler çoğunlukla
çocukların
kendilerine yeteceklerini, sorunlarını çözeceklerini düşünmeden, onların
yerine her şeyi yaparız.

AİLELERİN ÖZVERİ SINIRI NE OLMALI?

Yeni nesil aileler çocuklarına her şeyi veriyor. Bunun sonucunda çocukta
saygı kalmıyor. Aile çocuğa tüm parasını, zamanını, ilgisini veriyor, ona
odaklanıyor. Çocuk için çok çok rahatsızlık verici bir durum. O zaman
çocuk, hiçbir zaman kendini çocuk gibi hissedemez, çocuk gibi yaşayamaz,
yetişkin gibi hareket etmeye çalışır. Uzun vadede bu çocuklar ailelerden
hoşlanmamaya, sevmemeye başlar. Durum evden uzaklaşmaya kadar uzanır.
Aslında birçok aile bunu yapıyor, her şeyini veriyor ve çocuktan
beklentileri korkunç derecede yüksek.

BİR ÇOCUK NE KADAR UYUMALI?

5-6 yaş kesinlikle 10-12 saat arası uyumalı. Ergenlikte de uyku çocuklar
için büyük ihtiyaç. Ergenlerin en az 9-10 saat uyuması gerekli. Yani 5 yaş
sonrası 16 yaşa kadar en az 9-10 saat uyumalı. Eğer çocuğun gözlerinin
altı
çukurlaşmışsa veya mızırdanıyorsa ve davranışlarında problem varsa o zaman
bilin ki, çocuk uykusuz. Çocuk hastayken yatağınıza gelmesinde sorun yok.
Onun dışında çocuk anne babanın yatağına gitmemeli.

ONA GÖREVLER VERİN  

Çocuğa küçük yaşta görevler verilmeli. Alışverişe gidiyorsanız çantanızın
içine onun için de küçük çanta koyun, aldıklarınızdan küçük olanları ona
taşıtın. Böylece çocuk, ailenin bir parçası olduğunu görür. Ama, o bütün
bu
görevleri yerine getirirken her zaman içten teşekkür edip, onu
cesaretlendirmeli, yüz ifadenizde memnuniyetinizi göstermelisiniz.

SARILMAK EN İYİ ÖDÜLDÜR  

Bir şey alarak ödül verilmemeli. Kimi zaman bir sarılma, kucağına çağırma
en iyi ödüldür. Çocuğa "hayır" denmişse bundan asla vazgeçilmemeli. Çocuğa
doğumdan itibaren dengeli davranılır, yeterince övülürse cezaya gerek
kalmaz. Yaptırımlar uygularken de yapılan şeyle ilgili cezalar verilmeli.
Televizyonu belli bir saat izleyecekse ve o daha uzun süre izlemekte ısrar
ediyorsa televizyonu kapatmak yerine, ertesi gün seyredeceği süreden
kısmak
daha iyi olur. Yemeği istemiyorsa, alıp önünden köpeğe vermeli ya da
dökmeli ki, aç kalınca değerini anlasın.

SORUN BOŞANMAK DEĞİL, BOŞANMIŞ ANNE BABANIN ARASINDAKİ TAVIR  

Evdeki gerginlik çocukları çok etkiliyor. Bazen anne ve baba değil,
ailedeki üyeler de etkiliyor. Asla ve asla anne, baba çocuklarına
birbiriyle ilgili olumsuz bir şey söylememeli. O zaman çocuk, sorunlar
içinde kendi kendine dolanır, yumak gibi olur. Aynı şekilde anneanne,
babaanne de çocuğu seviyorsa bunu yapmalı. Boşanmış çiftler dünyadaki en
iyi arkadaş olmak zorunda değil, ama çocuklar için profesyonel düzeyde
ilişkilerini sürdürmeli.

ÇOCUĞUNUZU YÜZDE 100 MUTLU ETMEK ZORUNDA DEĞİLSİNİZ

Anne babaların çocukları yüzde 100 mutlu etmek gibi problemi olmaz, olamaz
da. Ben anne baba olarak çocuğumla arkadaş olmamalıyım. Çocukların kendi
arkadaşı, yaşıtları olmalı. Aile onun arkadaşı olamaz. Çünkü, çocuğun
arkadaşı çok ama anne ve babası tek. Çocukla sevgi dolu ilişki
kurulabilir,
arkadaşça yaklaşılabilir. Ama arkadaş gibi olunduğunda, çocuk aradaki
hiyerarşiyi unutuyor. Arkadaşlığı, yaşıtlarıyla yaşamalı. Problemi olduğu
zaman arkasındaki güçlü kişinin anne, babası olduğunu bilmeli. Onları
arkasında hissetmeli. Aile ile arkadaş gibi olursa onları kendisi gibi
hisseder, o zaman bu güveni bulamayabilir.

2 YAŞINDAKİ AYŞEGÜL'LE KEK YAPIYORUZ ÇÜNKÜ...  

Ben, 2 yaşında bir Türk çocuğunu izliyorum. Birlikte kek yapıyoruz.
Ayşegül
şimdiden kekin anında istenince gelmediğini, emek ve zaman harcanarak
önüne
geldiğini biliyor ve o zaman bazı şeylerin değerini de anlıyor. Ayşegül'e
kek alacak param var. Ama, ona ailenin bir parçası olduğunu,
yeterliliğinin
önemsendiğini ancak böyle anlatabilirim. Eğer 15 yaşındaki çocuğun
parasını
şakır şakır harcamasını istemiyorsak, 5 yaşından itibaren para
biriktirmesini öğretmeliyiz. Kızım, para kazanmak için bizim evde
çalışıyordu. Kazandığı parayla istediğini alıyordu. Eğer, hergün ona bir
şey verirseniz, özel günlerde ne vereceksiniz? Alışverişe gittiğinizde
çocuğunuzun her istediğini alacaksanız, bir süre sonra onda isteme zevki
de
kalmaz, istemiş olmak için ister. Çok paranız varsa bile ona daha az
vermelisiniz. Yakındaki bakkala göndermeli, evde yapacağı işleri
yaptırmalıyız. Hiyerarşi olmalı ama sevgi dolu bir ortamda... Çocuklarla
oyunlar oynanabilir, birlikte hobi saatleri geçirilebilir. Her odada bir
televizyon değil, bir tane aile televizyonu olmalı.

Sürekli marka istiyorsa dikkat!

Eğer çocuk sürekli markalı ürünler istiyorsa dikkat edilmesi gerekiyor.
Kendine güveni yok ki toplum içinde bu tür şeylerle güven kazanmaya
çalışıyor. Eğer çok fazla markalı giysisi, oyuncağı olmadığı için ağlıyor
ve üzülüyorsa dikkat etmek gerekiyor.

Sadece çok özel, doğum günü ve bayramlarda markalı ürün alabilirsiniz.

Eğer bir Jean'e ihtiyacı varsa, 20 lira harçlık alıyorsa ve 40 liralık
marka kot alacaksa o zaman aradaki 20 lira için evde çalışması lazım. Bir
şeye böyle sahip olunca aldığını oraya buraya atmıyor. Kendileri emek
harcayınca alınan şeye gözü gibi bakıyorlar.

Çocuklar büyükmüş gibi davranmamalı. Etrafından frapan, makyajlı kişiler
görmemeli ki, özenmesin. Etrafta baktıkça çocukların kendilerine hayranlık
duyacağı aynalar olmamalı. Bu istekler karşısında sadece birini alın. Oje
ve kolye istiyorsa ikisini değil, tekini alın.
Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: ఇ-Oº°‘¨selin¨‘°ºO-ఇ - 14 Kasım , 2007, 22:29:44
Remziyecim gercekten süper bilgiler bunlar ellerine kollarına sağlık  :flowers: şeyi merak etti muhallebiyi pastorize sütle verebilirmiyiz acaba ben sürekli su ile yapıyorumda acaba versemmi hani 1 yaşına kadar süt yasak falan ya napsam acaba  :dontknow:
Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Almiş'inAnniş'i - 14 Kasım , 2007, 22:45:18
şimdiye kadar annelerimizin her daim imdanına koşan "inek sütünün" böylesine tü kaka yapılması beni inanılmaz rahatsız ediyor açıkcası.
ben evde muhallebi yapmıyorum, ama bence inek sütünü yarı yarıya sulandırarak yapabilirsin... direkt inek sütü ağır gelebilir. annem de bize kullanırken hep sulandırıyormuş.  ;)

tamamen benim fikrim...
ben her zaman şunu söylerim; annelik içgüdünüzü dinleyin, o her zaman bebeğiniz için doğruyu söyler...
Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: nagihan - 20 Kasım , 2007, 23:05:48
ben gece naz uyumadan önce pirinç unla muhallebi yapıyorum. bir ölçü pasterize süt iki ölçü su kullanıyorum.
evet razi haklısın canım. anne iç güdüsü neyi doğru bulursa ona göre hareket etmeliyiz.
Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: ఇ-Oº°‘¨selin¨‘°ºO-ఇ - 23 Kasım , 2007, 12:28:09
PNOMOKOK

Pnömokok adlı bakteri yüzünden dünyada dakikada 2 çocuk hayatını kaybediyor. (Kaynak: Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre)

beni koruyun

Doğumundan itibaren çocuğunuzu, pnömokokların neden olduğu menenjit, zatürre, orta kulak iltihabı ve sinüzit hastalıklarına karşı aşıyla koruyabilirsiniz.
Lütfen doktorunuza danışın.

Pnömokok Enfeksiyonları Tedavi ve Korunma Yolları

Pnömokok, vücudun farklı bölgelerinde ciddi enfeksiyon hastalıklarına neden olan bir bakteri türüdür. Özellikle bebeklerde ve küçük çocuklarda ölümcül olabilen veya kalıcı hasarlara yol açabilen hastalıklara neden olur.

Pnömokok Enfeksiyonu Nedir?

Pnömokoklar sağlıklı insanların burun, geniz ve boğazında yaygın olarak bulunurlar. Bu bakteriler;

zatürre
menenjit
orta kulak iltihabı
sinüzit
bakteriyemi (kan dolaşımına bakteri karışması)
gibi enfeksiyon hastalıklarına neden olurlar. Bu enfeksiyonlar en sık kış aylarında ortaya çıkmakla birlikte, her mevsimde görülebilir.

Burun ve boğazlarında pnömokok bulunan çocuklar bu bakteriyi diğer çocuklara da bulaştırabilir. Bulaşma genellikle; öksürme, yıkanmamış ellere dokunma veya öpüşme gibi doğrudan temas yoluyla olur. Bu bakteri özellikle çocukların toplu halde bulunduğu kreş ve anaokulu gibi yerlerde çok hızla yayılabilir. Küçük çocuklar bağışıklık sistemleri henüz tam olarak gelişmediği için, pnömokoklara karşı daha savunmasızdır.

Pnömokok Enfeksiyonları Ne Kadar Yaygındır?

Pnömokok, bebeklik ve çocukluk çağında en sık rastlanan ve ölüme sebep olabilen enfeksiyon etkenlerinden biridir. Pnömokokların neden olduğu zatürre dünya üzerinde her yıl 5 yaşından küçük yaklaşık 1.2 milyon çocuğun ölümüne neden olmaktadır. Pnömokok enfeksiyonları birçok ülkede zatürre, menenjit, bakteriyemi, sinüzit ve orta kulak iltihabının başlıca nedenidir.

Zatürre: Akciğerlerde iltihaplanma ile seyreden bir enfeksiyondur. Çocukluk çağında en sık ölüm nedenlerinden biridir. Belirtileri arasında;


öksürük
ateş
solunum güçlüğü, sık soluk alıp verme
aşırı yorgunluk ve halsizlik sayılabilir.
Bakteriyemi ve Menenjit: Pnömokoklar kan dolaşımına ve/veya santral sinir sistemine girdikleri zaman bu hastalıklar meydana gelir. Her iki enfeksiyon da ölümle veya kalıcı hasarlarla sonuçlanabilen son derece ciddi enfeksiyonlardır. Menenjitin belirtileri arasında;


yüksek ateş
başağrısı
kusma
ense sertliği (ensede hareket kısıtlanması veya hareketle ortaya çıkan ağrı)
aşırı yorgunluk ve/veya huzursuzluk
iştah kaybı
sayılabilir.

Orta Kulak İltihabı: Kulakta duymamızı sağlayan bölgenin enfeksiyonudur. Çocukluk çağında antibiyotiklerin en sık kullanıldığı hastalıktır. Orta kulak iltihabı bazen işitme kaybına neden olabilir. Bu ise çocukların konuşmayı öğrenmesini geciktirir ve okul başarısını düşürür. Belirtileri arasında;


kulak ağrısı (küçük çocuklar ağrı nedeniyle kulaklarını kaşıyabilir veya çekiştirebilir)
ateş
huzursuzluk
ağlama
sayılabilir.

Sinüzit: Yüz kemiklerinde bulunan, içi hava dolu boşlukları kaplayan zarların enfeksiyonudur. Sinüs boşlukları sıvı ile dolabilir. Belirtileri arasında;


ateş
göz arkasında basınç hissi
yüzde ağrı
burundan soluk alıp verme güçlüğü
genizde akıntı veya uzun süreli burun akıntısı
sayılabilir.

Pnömokok Enfeksiyonları Nasıl Teşhis ve Tedavi Edilir?

Doktorunuz, çocuğunuzun tıbbi öyküsüne, hastalık belirtilerine ve fiziksel muayene bulgularına dayanarak pnömokok enfeksiyonu teşhisi koyabilir. Bu teşhisi doğrulamak için de röntgen, kan testleri ve bazen de menenjit tanısı için bel bölgesinden su alma işlemine gerek duyulabilir.

Pek çok ülkede pnömokok enfeksiyonları ile mücadelede tercih edilen antibiyotikler penisilin grubudur. Ne yazık ki, pnömokoklar her geçen gün antibiyotiklere karşı daha fazla direnç geliştirmektedirler.

Doktorunuz, çocuğunuz için hangi antibiyotiğin en doğru olduğuna karar verecek kişidir.

Pnömokok Enfeksiyonları Nasıl Önlenir?

Pnömokok enfeksiyonlarını önlemenin en etkili yolu aşılamadır.

Ayrıca çocuklarınıza ellerini düzenli olarak su ve sabun ile yıkamalarını öğretin. Bu, enfeksiyonun bulaşmasını ve yayılmasını önlemeye yardımcı olur. Aynı zamanda solunumu olumsuz etkileyebilen ve çocukların hastalanma olasılığını artıran toz, sigara dumanı ve diğer maddelerden kaçının.

Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Almiş'inAnniş'i - 15 Aralık , 2007, 19:52:59
"Aman ağlamasın", "Aman üşümesin", Peki ya sonrası ?     


Aşırı istenilen, geç kavuşulan, tek çocuk, ilk çocuk, tek erkek veya kız çocuk, en küçük çocuk, geniş bir sülalenin tek erkek çocuğu gibi çocuklar genellikle abartılmış sevginin odak noktası olurlar. El bebek gül bebek büyütülürler. Kucaktan yere indirilmezler.Genellikle bu tür çocuklar erken konuşup geç yürürler. Aile tarafından çocuğun her çağrısına cevap verilir. Bir kral gibi her dediği hiç istisnasız anında yerine getirilmeye çalışılır. Bu tür çocukların üzerlerine titrenir. Ağlamasın, üşümesin, terlemesin hasta olmasın, yorulup incinmesin, mikrop kapmasın diye aile üyeleri ellerinden gelen tüm gayreti gösterir. Adeta çocuk bir cam fanus içinde büyütülür.

Abartılmış sevgi ve aşırı koruyuculuk daha çok anne çocuk ilişkisinde ortaya çıkmaktadır. Aşırı koruyuculuğun ve sevginin altında yatan ana sebep annenin yalnızlığı ve hayattan özellikle de eşinden ve evliliğinden beklediğini bulamamış olmasıdır. Aşırı koruyucu anne çocuğuyla öyle bütünleşir ki onun büyüdüğünü ve olgunlaşabileceğini asla kabul etmek istemez. Bu tür anne-babalar (Çocuklar genelde üç yaşından itibaren rahatlıkla kaşık kullanabilir) çocukları 8-9 yaşlarında olmasına rağmen yemeklerini kendileri yedirmek isterler. Ergenlik çağında bulunan 13-14 yaşındaki çocuklarına kendileri banyo yaptırmak isterler.Çocuğun veya gencin kıyafetlerini anne baba seçer.Çocuğa evde seçim konusunda pek söz hakkı verilmez.Çocuk ergenlik çağına girmiş olmasına rağmen anne çocuğuyla yatmak ister.Sebep olarak da "Geceleyin çocuk korkulu bir rüya görür de, korkarsa ben onun sesini duyamam,onun yanın da olmalıyım ."gibi bahaneleri vardır.Anne bu tür davranışlarıyla çocuğu- na olan derin sevgisini dile getirdiğini ve çocuğuna yardım ettiğini düşünmek- tedir.Ama gerçekte kendi yalnızlığını ve mutsuzluğunu ,çocuğuna kendisini adayarak telafi etmeye çalışmaktadır.Çocuğunu kendine aşırı bağımlı yaparak kendisini değerli ve eşi bulunmaz hissetmektedir.Çünkü çocuk en ufak davranışta dahi annesinin fikrini almaktadır.Anne çocuğu kendisine tutsak etmekte ve bağımlı kılmaktadır.

Aşırı koruyucu ve abartılı sevgisi olan anne babalar çocuklarına derin duygusal bağla bağlıdırlar.Anne baba çocukları için sebepsiz yere aşırı kaygı içindedirler.Bu kaygı da onları çocuklarını aşırı korumaya yönlendirir. Çocuğu mutlu edemeyeceklerini düşündükleri için hep endişelidirler.Çocuğa karşı boğucu şefkat gösterirler.

"Çiçeğin suya ihtiyacı vardır ama çok sularsanız ölür gider."
Bu tür ailelerde çocuğa doğal yaşam hakkı verilmez.Onu ilgilendiren kararlar da yaşı kaç olursa olsun fikri sorulmaz.Çocuğa ve onun problemlerine karşı objektif davranılmaz.Çocuğun yanlışları anne baba tarafından görülmek istenmez, olanlar ise bertaraf edilmeye çalışılır. Anne baba çocuğa yaptırmak istedikleri bir davranış için duygu sömürüsü,(yemedim yedirdim,giymedim sana giydirdim,gençliğimi sana feda ettim..) metodu ve şiddetli şefkat yöntemi kullanırlar.

Çocuğun yeterli kas gelişimine sahip olduktan sonra tuvaletini kendi kendisine yapmasına ve kendi başına yemek yemesine ,uyumasına,giyinip soyunmasına,kendi seçimlerinin olmasına,arkadaşlarının davetlerine katılmasına ve onları davet etmesine,psiko-sosyal gelişiminin tamamlanmasına sevgi ve koruyuculukta ölçülü davranarak onlara yardımcı olmalıyız.Onlara özerklik tanımalıyız.

Nisan Psikolojik Danışma Merkezi

http://akillibebek.com/index.php?option=com_content&task=view&id=599&Itemid=119/?bid=09

Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Almiş'inAnniş'i - 15 Aralık , 2007, 21:11:47
Bu Önerilerle Disiplin Sağlayın!


Tekmelemek, çığlıklar atmak, itmek, ısırmak çocuğunuzun genel davranışları arasında mı yer alıyor? Hiçbir anne baba çocuğunun bu şekilde davrandığını görmek istemez. Peki, çocuğunuz böyle davrandığında ne yapmalısınız? Elbette bu sorunun cevabı şiddet değil' Çocuğunuzun içindeki en iyiyi keşfedebilmek için eşinizle uyum içinde olmalı ve kuralları birlikte koymalısınız.

Disiplin ama nasıl, ne zaman?

Limitleri henüz bebeğiniz 6 aylıkken belirlemeye başlayabilirsiniz. Örneğin, ona annenin gözlüklerini almamasını söylemelisiniz. Güvenlik sınırlarını belirlemek ve bu konuda katı olmak aslında şefkatten ileri gelen bir şeydir. Sınırlar belirleyerek çocuğunuzu kuralları son derece sert olan hayatın gerçekleriyle tanıştırmış olursunuz. Anne babaya karşı saygılı davranmasını sağlamak ilerde önemli sınırları belirlemesine yardımcı olacaktır.

Disiplin kurmak için en iyi yol evinizde basit ve anlaşılır kurallarla başlamaktır. Örneğin; "vurmak yok" ya da "masaya tırmanamazsın" gibi anlaşılır cümlelerle işe başlayabilirsiniz.

8 Başlıkta Yaramazlıkla Başa Çıkmanın Yolları

     YÖNTEMİNİZİ SEÇİN

Öncelikle vereceğiniz tepkinin buna değip değmeyeceğine karar verin. Eğer yatma saatinde sızlanmak gibi ufak şeylerde bile sinirleniyorsanız işiniz biraz zor.

    HAYIR DEYİN

Eğer çocuğunuz arkadaşına vurmak gibi yanlış bir şey yaptıysa hemen ve net bir şekilde vurmaması gerektiğini belirtiniz. Eğer çocuğunuz yeterince büyükse özür dilemesini de sağlamalısınız. Ancak "hayır" kullanımınızı sadece yanlış bir şeyler yaptığında kullanarak sınırlamalısınız yoksa sıklıkla hayır derseniz bir süre sonra etkinizi yitirebilirsiniz. Eğer çocuğunuz kimseye zarar vermeyen ama yine de hoş olmayan bir şeyler yapıyorsa; ellerini boyamak gibi, onu "boyalar kağıt üzerinde kullanmak içindir" gibi bir cümleyle uyarabilirsiniz.

    SEBEP SONUÇ İLİŞKİSİ KURUN

İstemediğiniz bir şeyi yapıyorsa karşılığında ne olacağını belirtmelisiniz. Örneğin kum havuzundan dışarı kum döküyorsa buna devam ederse onu oradan çıkaracağınızı kesin bir dille söylemelisiniz ve devam ederse gerçekten çıkarmalısınız. Çünkü uyarılarınızı dikkate almazsa ve siz de dediğinizi yapmazsanız bir süre sonra sizi ciddiye almamaya başlayabilir.

    TUTARLI OLUN

Çocuklar sizi denemeye bayılırlar. Eğer sözleriniz ve davranışlarınız tutarlı değilse bir süre sonra koyduğunuz kurallar etkisini kaybeder ve anlamını yitirir. Bu yüzden koyduğunuz kurallara sadık kalın ve sizin sevmediğiniz davranışlarda bulunursa kendisinin hoşlanmayacağı sonuçlarla karşılaşacağını hatırlatın.

    KENDİNİZİ ONU YERİNE KOYUN

Çocuğunuza onu anladığınızı hissettirin. Örneğin, "Ne kadar kızdığını anlıyorum bende bütün gün parkta kalmak isterdim ama maalesef..." gibi bir cümleyle onu anladığınızı bilecek ve daha kolay sakinleşecektir.

    ONUNLA ANLAŞMA YAPIN

Çocuğunuz yatmak istemiyorsa holün ışığını açık bırakacağınızı söyleyin. Bu onun için bir uzlaşma gibi görünse de aslında yatağa gitmeyi kabul ederek sizin dediğinizi yapmış oluyor. Eğer markette yanınızdan ayrılmazsa dönüşte parka uğrayacağınızı söyleyin. Bu tür anlaşmaların işinizi ne kadar kolaylaştırdığını göreceksiniz.

    BAŞKA SEÇENEKLER SUNUN

Çocuğunuz bir kuralı bozarsa, bozduğu kurala yakın alternatif bir şeyler sunun. Örneğin ; "benim çantamı boşaltma" dedikten sonra ona oyuncak kutusunu boşaltmayı önerin.

    İYİ DAVRANIŞLARINI ÖVÜN

Çocuk hangi yaşta olursa olsun disiplin kurmada en önemli adım olumlu yaklaşımlardır. Siz onu ne kadar överseniz, övgülerinizi duymak için daha da iyi davranmaya çalışacaktır.

Eşinizle Uzlaşın

Çocuklar anne babalarını kullanmakta oldukça ustadırlar özellikle de verilecek ceza konusunda anne baba arasında uyuşmazlık varsa çocuğunuz bundan faydalanmaya çalışacaktır. Bu gibi durumlarda şu öneriler işe yarayabilir:

1. Önce birbirinizi dinleyin. Birbirinize bağırmayın. Eğer çocuğunuz 3 yaşından büyükse farklı noktaları kibar bir dille onun önünde de konuşabilirsiniz.
2. Eğer eşiniz ya da siz sinirlenmeye başladığınızı hissederseniz konuyu kapatıp daha sakin bir zamanda konuşmayı önerin. Ya da en azından beş dakikalık bir yürüyüş yapıp biraz yatıştıktan sonra konuşmanıza devam edin.
3. Çıkmaza girdiğinizi hissettiğiniz zamanlar için alternatif taktikler geliştirin. Örneğin hafta sonları son kararı vermek eşinize aitse hafta içi günlerde de karar yetkisi sizde olsun. Ya da karar vermeyi o anda konuya daha hakim olan kişiye bırakın.

www.babyzone.com sitesinden derlenmiştir 


Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Almiş'inAnniş'i - 03 Ocak , 2008, 20:53:12
Disiplin nedir, ne değildir?     

Çocuğuna etkili bir şekilde nasıl disiplin vereceğini öğrenmek tüm anne babaların edinmeleri gereken önemli bir beceridir. Disiplin cezalandırmak değildir.

Disiplin; kendini güvende ve sevilen hisseden, özgüvene ve özdisipline sahip, içgüdülerini nasıl kontrol altında tutacağını bilen, hayatın günlük stresleriyle başa çıkabilen ve aşırı düş kırıklıkları yaşamayan bir çocuk yetiştirmek amacıyla, ona doğruyu yanlıştan ayırmayı, diğerlerinin haklarına nasıl saygılı olunacağını, hangi davranışların uygun olduğunu, hangilerinin olmadığını öğretmektir.

Eğer çocuğunuzu disipline etmekte zorluklar yaşıyorsanız, şunu unutmayın ki herhangi bir yanlış yapmıyor olabilirsiniz. Bütün çocuklar farklıdır, farklı mizaçları ve gelişim seviyeleri vardır. Bir çocukta işe yarayan bir disiplin yöntemi sizin çocuğunuzda işe yaramayabilir.

Anlamanız gereken en önemli konu, çocuğunuzu disipline etmeye çalışırken ona davranışlarınız onun gelecekteki davranış şekillerini biçimlendirecektir. Eğer çocuğunuzun ısrarlı ağlamaları veya mızmızlıkları sonucunda teslim oluyorsanız, öfke nöbetlerine, sert davranışlara ve ağlamalara hazırlıklı olmalısınız. Çocuğunuz bu davranışları sayesinde eninde sonunda sizin teslim olacağınızı artık biliyor. (bir kere teslim olmuş olsanız da) Eğer sağlam, değişmez ve tutarlı davranırsanız, çocuğunuz ne yaparsa yapsın sizin teslim olmayacağınızı öğrenir.

Disiplin ve ceza metotlarınızda tutarlı olun. Çocuklar her zaman sınırlarını test edeceklerdir, ve eğer siz bu sınırlar konusunda tutarlı davranmazsanız çocuklarınızı kötü davranışlar için cesaretlendirmiş olursunuz.

http://akillibebek.com/index.php?option=com_content&task=view&id=788&Itemid=108/?lid=b18

Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Almiş'inAnniş'i - 03 Ocak , 2008, 21:06:42
Disiplin hakkında dikkat etmeniz gerekenler     

- Çocuğunuz kötü davranışlar gösterdiğinde sakin kalın, kendinizi kaybetmeyin. Bağırmaktan kaçının, çünkü bağırırsanız çocuğunuza istediğini alamadığında kontrolü kaybedebileceğini, bağırabileceğini öğretmiş olursunuz. Eğer olayların kontrolünüzden çıktığını fark ediyorsanız, soğukkanlılığınızı tekrar sağlayana kadar biraz ara verin.

- Çok fazla eleştirmekten kaçının. Emin olun ki çocuğuz sizi mutsuz eden şeyin kötü davranışı olduğunun farkında ve onu her zaman seveceğinizi biliyor.

- Çok fazla övgüden kaçının. Devamlı olarak çocuğunuzu övmek zorunda değilsiniz, özellikle rutin aktiviteler için. Çocuğunuzu devamlı övmek sizin yorumlarınızı daha az etkili hale getirir.

- Her zaman olumsuzlara odaklanmayın, özellikle olumlu katkı istiyorsanız. "Güzel, sonunda ben söylemeden kıyafetlerini topladın!" yerine "Kıyafetlerini toplaman beni çok memnun etti" kullanabiliriz.

- Fiziksel cezadan kaçının. Fiziksel cezaların diğer cezalardan daha etkili olduğunu zannetmeyin. Aksine bu şekilde çocuğunuz çok daha agresif ve sinirli olacaktır.

- İyi davranışlar için övgü ve ödül vermeyi unutmayın.

- Ödül ve rüşvet arasındaki farkı iyi anlayın. Ödül, çocuğunuz iyi bir davranış gösterdikten sonra ulaştığı sonuçtur, oysa rüşvet önceden verilir ve çocuğunuzu sizin istediğiniz şekilde davranmaya motive eder. Rüşvetlerden kaçınılmalıdır.

- Çocuğunuza iyi örnek olun.

- En önemlisi, çocuğunuza sevildiğini ve güvende olduğunu düşündüğü bir ortam sağlayın.

Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Almiş'inAnniş'i - 03 Ocak , 2008, 21:08:51
Disiplin teknikleri   

- Çocuğunuzu uygun olmayan davranışlardan uzaklaştırmak için dikkatini başka yöne çekin.

- Çocuğunuzun gözlerinin içine bakarak kesin bir 'hayır' ile uygun olmayan davranışı durdurun.

- Çocuğunuz kötü davranış gösteriyorsa ve sizin kesin 'hayır'demenize kulak asmıyorsa onu ortamdan uzaklaştırın.

- İstenmeyen davranışlarla baş etmek için çocuğunuza ilgiyi kesme yöntemi kullanın. Güvenli ve etrafta kendine zarar verebileceği şeyler bulunmayan bir yerde ondan biraz uzaklaşın. İlgi göstermeyin veya uygunsuz davranışı hakkında konuşmayın. Özellikle öfke nöbeti geçiriyorsa. Kötü davranışlar gösterdiğinde çocuğunuzla fazla ilgilenmek kötü davranışları daha da destekler.

- Doğal sonuçları kullanın, davranışlarının sonucunda başına gelecekleri öğrenmesine müsaade edin. Örneğin; oyuncak ayısını pencereden aşağı atarsa, onunla bir daha oynayamaz.

- Mantıksal sonuçları kullanın. Örneğin; eğer oyuncaklarını toplamazsa o zaman siz toplarsınız, fakat bu sebepten günün geri kalanında oyuncaklarıyla oynayamaz. Daha büyük çocuklar için, bisikletini yerine kaldırmazsa, siz kaldırırsınız ve günün geri kalanında bisiklete binemez.

- Kötü davranışlar gösterdiğinde "mola" yöntemini uygulayın. Belirli bir oda veya sandalye üzerinde, diğerleriyle iletişimi olmadan bir süre ayrı kalmasını ve davranışını düşünmesini sağlayın.

- Özel hakların elinden alınması. Bu çok etkili bir yöntemdir, özellikle daha büyük çocuklar için. Sevdiği, yapmaktan hoşlandığı şeyleri belirleyin. (bilgisayar oyunu, çizgi film izlemek, alışveriş merkezine gitmek vb) Kötü davranışların sonucu olarak bunlardan mahrum bırakın.
http://akillibebek.com/index.php?option=com_content&task=view&id=793&Itemid=108
Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Almiş'inAnniş'i - 03 Ocak , 2008, 21:09:56
Güç Mücadelesinden Kaçınmanın Yolları   
Bebek ve Disiplin 

Güç mücadelesi yakınlık ve güven duyguları yerine, mesafe ve düşmanlık yaratır. Mesafe ve düşmanlık,gücenme, direnç,isyana sebep olur. (veya özgüven kaybı ile itaat)

Yakınlık ve güven güvenilir bir öğrenme ortamı yaratır. Olumlu bir etki yaratmak ancak, suçlama, utanma veya incinmenin olmadığı samimi bir atmosferde mümkündür.

Güç sarhoşu çocukların yanıbaşlarında güç sarhoşu ebeveynler vardır. Kazan/kazan ortamı yaratın. Aşağıdaki tavsiyeler çocuğunuzun bir tasvip edilme bağımlısı, itaatkar veya isyankar olması yerine, öz disiplin, sorumluluk, işbirliği ve problem çözme yeteneklerini geliştirmesine yardımcı olur.


1-Ne yapacağınıza karar verin.
"Dişler fırçalandıktan sonra bir hikaye okuyacağım."
"Sadece temiz bir mutfakta yemek pişiririm."
"Emniyet kemerleri takıldığında araba kullanırım."
2-Bu hareketinin sonucunda ne olur.
Davranışlarınızda sevecenlik ve kesinlik olsun. ( Arabada çocuklarınız kavga ettiğinde hiç bir şey söylemeden kenara çekin. Çocuklar sevecen ve kesin davranışlardan kelimelerden öğrendiklerinden daha fazlasını öğrenirler.)
3-Çocuklarınızın dikkatini başka yöne çekin ve bol bol yol gösterin.
Cezalandırma beyin gelişimini azaltır. Çocuklar genellikle yapmak için programlandıkları şeyler için cezalandırılırlar.
4- Çocuklarınızı günlük rutinlerin oluşturulmasına dahil edin. (sabah kalkış, ufak gündelik işler, uyku zamanı) Böylece rutin tablosu PATRON olur.
5-NE ve NASIL soruları sorun.
Sen masaya oturmazsan biz nasıl yemek yiyebiliriz? Rutin tablonda sırada ne var? Şu anda olan şey hakkında ne hissediyorsun ? Bu problemi çözmek için ne gibi önerilerin var? (Bu uyuşmazlık zamanlarında işe yaramaz.)
6-Problem için bir aile toplantısı yapın ve çocukların çözüm için kafa yormalarını sağlayın.
7-Çocuklarınızı işbirliğine davet edin.
"Sizin yardımınıza ihtiyacım var"
8-Sözel olmayan sinyaller.
Daha önceden çocukla beraber belirlenmelidir. Yemek masasının üzerinde ters çevrilmiş bir tabak, yemekten önce yapılması gereken ufak tefek işlerin hatırlatması olabilir.
9-Düşünceli olun.
Konuşmayı bırakın ve onu dinleyin. Çocuğunuzun sadece ne söylediğini değil, ne anlatmak istediğini anlamaya çalışın.
10-Limitli seçimler:
"Ev ödevlerini yemekten önce mi sonra mı yapmak istiyorsun?"
"Masayı kurmak mı yoksa yemekten sonra temizlemek mi istiyorsun?"
11-Mizah duygunuzu kullanın:
"Oyuncaklarını toplamayan çocuklar için gıdıklama canavarı geliyor."
12-KUCAKLAŞIN:
Bazen bir kucaklaşma hem sizin hem de onun davranışlarını değiştirmeye yeterlidir.
Bu yazıyı bir arkadaşınıza göndermek için tıklayın.

http://akillibebek.com/index.php?option=com_content&task=view&id=198&Itemid=108
Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Almiş'inAnniş'i - 10 Ocak , 2008, 01:07:40
TUVALET EĞİTİMİ

Çocuğum bezden vazgeçmeye hazır mı?
Anne babaların tuvalet eğitiminin ne zaman verilmesi konusunda ne düşündüklerini sorarsak farklı tavırlar aldıklarını görürüz. Kimi anne baba çocuğunu bezden ayırmak için uzunca bir zaman hiçbir şey yapmazken, kimisi de erken yaştan itibaren çocuğunu "çişe tutar". Kendi çocukluklarında tuvalet eğitimi ile ilgili yaşadıkları deneyimler, aile büyüklerinin baskısı, maddi nedenler ya da anaokullarının şart koştuğu kurallar anne babaların bebeklerini bezden ayırma konusunda nasıl davranacaklarını belirlemekte.
Tuvalet eğitimi konusunda kültürler arasında da büyük farklar var. Özellikle hazır bezlerin yaygın olarak kullanılmaya başlaması ile birlikte pek çok batılı ülkede bezi bırakma yaşı 3 yaşın üzerine çıkmış durumda. Öte yandan geleneksel olarak bebeklere çok erken yaşta tuvalet eğitimi verilen ülkeler de var. Ancak kullanılan yöntemler düşünüldüğünde anne babanın mı yoksa bebeğin mi eğitim aldığına anlamak hiç de zor değil!
Peki, biz ne yapmalıyız? Hiçbir şey yapmadan çocuğumuzun bezini bırakmasını, kendi isteği ve iradesi ile tuvaleti kullanmasını beklemek biraz fazla hayalcilik olur. Bizlere düşen görev çocuğumuzun tuvalet eğitimi almaya hazır olup olmadığını anlayıp ona yol göstermek. Bezi bırakmak ya da bırakmamak konusunda ise kararı çocuğumuz verecek.

Tuvalet eğitimine ne zaman başlamalı?
Çocuğunuzun bezi bırakması için koşulların uygun olmasını beklemekte yarar var. Koşulların uygun olması genellikle 2 yaşından sonra olmakta. Gelişimsel anlamda 2 yaş önemli bir dönüm noktasıdır. Bu yaşta çocuklarda ne gibi değişiklikler olduğuna kısaca göz atalım:

İki yaşındaki çocukların çoğu konuşulanları anlamaya başlar, istek ve gereksinimlerini sözle ifade edebilecek hale gelir.
Uzun süredir hareketlidir, yürümeye olan hevesini almıştır, gerektiğinde kısa bir süre de olsa oturmaya razıdır.
Anne babayı memnun etmekten keyif alır, büyüdüğünü göstermek ister. Erişkinleri taklit etmekten hoşlanır.
Çişini ve kakasını istemli olarak tutmasını sağlayacak olan kasları ve sinir sistemi ancak gelişmiştir. Çocuk duygusal ve gelişimsel olarak ne kadar hazır olursa olsun fiziksel olarak hazır değilse tuvalet eğitimine başlamak ona büyük haksızlık olur, kendine olan güvenini sarsmaktan başka bir işe yaramaz.
İki yaş civarında çocuklar zıtlaşmaya bayılırlar. Çocuğunuz zıtlaşma döneminden geçiyor, siz ak dediğinizde kara diyorsa tuvalet eğitimine başlamak için acele etmeyin. 
İki yaşındaki çocuklar kendilerini göstermeye, erişkinleri taklit etmeye bayılırlar. Çocuğunuz sizin gibi büyük olmak istiyor, sizi taklit ediyorsa tuvalet eğitimi için ilk adımları atmaya başlayabilirsiniz.

Çocuğunuz tuvalet  eğitimine hazır olduğunun belirtileri   

Çiş ve kakasını tutabilmesini sağlayacak olan kaslarının kontrolü gelişmiş
İdrar ve dışkıyı tutma ile ilgili sinir sistemi gelişimini tamamlamış (18-20 ay)
Çiş, kaka, tuvalet, kirli, lazımlık, ıslak gibi kelimelerin anlamını biliyor
Zıtlaşma döneminde değil
Kabızlık sorunu yok
Bezinin ıslak olmasından rahatsız oluyor; değişmesini tercih ediyor
Kirli bezle gezmekten rahatsız oluyor, bezi kirlendiğinde haber verebiliyor
Tuvalet ile kuru kalmak arasında ilişki olduğunu biliyor
Mesanesinin ya da barsaklarının dolu olduğunu anlayabiliyor
Kısa bir süre için kakasını ya da çişini yapmayı erteleyebiliyor
Anne ve babasını memnun etmek, bağımsız olmak istiyor
Düzen ve temizliğe karşı ilgisi artmış
Kendi kendine çamaşırlarını indirip giyebiliyor

Çocuğunuz hazır olduğunda...
Çocuğunuz bezi bırakmaya hazır olduğunu çeşitli yollarla size gösteriyorsa tuvalet eğitimine başlayabilirsiniz.

Tuvalet eğitimine başlamadan önceki dönemde bezini kirlettiğini fark ettiğinizde fazla beklemeden bezini değiştirin. Altının temiz olmasına alışması, kirli olmasından rahatsız olması işinizi kolaylaştıracaktır.
Bezini kirlettiğinde haber vermesini öğretin.
Tuvalet eğitimine başlayacağınızda öncelikle bir "lazımlık" alın, çocuğunuzun gün içinde en çok zaman geçirdiği odaya, kolayca ulaşabileceği bir yere koyun. İsterse başka yerlere de taşımasına izin verin. Artık büyüdüğünü, kocaman bir çocuk olduğu için kendine ait bir tuvalet sahibi olmaya hak kazandığını söyleyin.
İlk günlerde giyinik halde iken lazımlığa oturmaya teşvik edin. Ancak asla zorlamayın. Lazımlığa oturup kitap bakmasına, oyun oynamasına, bir şeyler yemesine izin verin.
Özellikle yemek sonralarında lazımlığa oturması için çalışın. Yemek sonralarında sindirim sisteminde hareketlenme olacağından lazımlıkta iken çiş, kaka yapma ihtimali daha yüksek olacaktır.
Giyinik bir şekilde lazımlığında otururken çiş ya da kaka yaparsa onu kutlayın. Bezini çıkarıp kakasını lazımlığın içine atın. Fazla abartılı davranmadan onunla gurur duyduğunuzu belirtin.
Henüz lazımlığa oturmak istemiyor, hiçbir ilgi göstermiyorsa zorlamayın. Lazımlığı birkaç hafta için ortadan kaldırın. Daha sonra tekrar deneyin.
Çocuğunuz tuvalet ihtiyacı olduğunu belirtmedikçe tuvalet ve lazımlıktan söz etmeyin, diretici olmayın.
Giysili olarak lazımlığa oturmaya alıştıysa bezini çıkarak oturmayı teklif edin. İstemezse zorlamayın. Bezsiz oturuyorsa onu takdir ettiğinizi gösterin. Anne babaların, büyük ağabey ve ablaların tuvalete böyle oturduklarını söyleyin. Bu yaştaki çocuklar büyükleri taklit etmeye bayılırlar.
Evde bezsiz dolaşmasına izin verin. İhtiyacı olduğunda ya da canı istediğinde lazımlığa oturabileceğini söyleyin.
Bezsizken çiş ya da kakasını lazımlığa ya da klozete yaparsa hoşnutluğunuzu belli edin. Lazımlığın içindekilere bakmasına izin verin. Çiş ya da kakasına hayretle bakmasına şaşırmayın.
Bezsiz dolaşırken çişini ya da kakasını kaçırırsa sorun yapmayın. Henüz uzun süreler bezsiz dolaşmaya hazır olmayabilir. Asla kızmayın, cezalandırıcı olmayın. Tekrar bezli dolaştırmaya başlayabilirsiniz. Bu durumu başarısızlık olarak değerlendirmeyin. Tuvalet eğitimini bir sınav ya da görev haline getirmeyin.
Bazı çocuklar klozet üzerine takılan adaptörler yardımı ile klozeti kullanmayı tercih ederler. Çocuklar klozette sifon çekildiğinde kakanın kaybolmasını hayretle izlerler. Kakasıyla vedalaşmasına izin verin; kakanın arkasından "güle güle kaka, yine gel" diyebilirsiniz. İstiyorsa sifonu çekmesine izin verin. İşi bittiğinde ellerini yıkaması gerektiğini öğretin.
Bazı çocuklar sifonun çekilmesinden ürkerler. Suyun kendilerini de alıp götürebileceğini düşünürler. Çocuğunuz klozette otururken sifonu çekmeyin.
Çocuğunuzun bağımsızlığını her zaman destekleyin. Lazımlığı ya da tuvaleti istediği zaman kullanabileceğini gösterin.
Uygun zamanda, uygun yöntemle başladıysanız çocuğunuz kısa tuvalet eğitimini tamamlayacaktır.


Geceleri bez bağlamalı mı?
Çocuğunuz gün boyunca temiz ve kuru kalabiliyor, kendi kendine lazımlık ya da tuvaleti kullanabiliyorsa bile geceleri kuru kalması biraz zaman alabilir. Çocuklar genellikle en erken 3 yaşından sonra gece bezsiz yatabilecek hale gelirler. Kız çocukları erkek çocuklardan daha çabuk gece bezinden kurtulurlar. Evde daha büyük çocuk olması da gece bezinden kurtulmayı hızlandırabilir. Çocuğunuz yatmadan önce süt ya da benzeri sıvılar alıyorsa bir süre daha beklemenizde yarar var. Gece bezini çıkartmaya karar verdiğinizde başarılı olabilmek için ona destek olmanız iyi olur.

Gece bezini çıkartmaya karar vermeden önce çocuğunuzun gündüz uykusu sırasında ya da 4-6 saat boyunca kuru kaldığına emin olun.
Gece bezini çıkaracaksanız yatıştan önceki 2 saat sıvı vermeyin.
Yatmadan önce tuvalete gitmesini sağlayın.
Gece gerekirse tuvaleti kullanmak üzere sizi yardıma çağırabileceğini söyleyin.
Lazımlığını odasında, yatağına yakın bir yerde bulundurun; gece gerektiğinde kolayca ulaşabilsin.
Olası kazalara karşı yatağın altına sızdırmaz bir çarşaf örtmeyi ihmal etmeyin.
Sabah kuru kalktığında ödüllendirin.
Tuvalet eğitimi iyi gitmiyorsa...
Tuvalet eğitiminde sorunlar yaşanmasının pek çok nedeni olabilir. En sık rastlanan nedenlere kısaca göz atalım:
Çocuk henüz tuvalet eğitimi almaya hazır olmayabilir: İki yaşını geçmiş olmasına rağmen henüz fiziksel ve gelişimsel olarak çişini ve kakasını tutmaya hazır olmayan pek çok çocuk var. Çocuğunuz tam olarak hazır değilken eğitime başlamak süreci gereksiz yere uzatacaktır.
Tuvalet eğitiminin zamanlaması iyi olmayabilir: Çocuğun her şeye hayır diyorsa, sizinle zıtlaşma içindeyse tuvalet eğitimi vermeye çalışmayın. Ayrıca çocuğun hayatında ciddi değişiklikler varsa ( örneğin: taşınma, kardeş doğumu, anne baba ayrılığ hastalık gibi) tuvalet eğitimi girişimleriniz boşa çıkabilir. Evdeki hayatın düzene girmesini, zıtlaşma döneminin geçmesini bekleyin.
Çocuğunuz üzerinde baskı hissediyor olabilir: Çocuğunuz kendi isteği ile tuvalet eğitimine başladıysa bezden kurtulması daha kolay olacaktır. Tuvalet eğitimi sürecini hızlandırmaya çalışmanız ters tepebilir. Eğer sizin bu konuda baskınızı üzerinde hissederse gerginleşebilir, kabızlık gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Tuvalet eğitiminde hızı çocuğunuzun belirlemesine fırsat tanıyın. Onu destekleyin, ancak hızlandırmaya  çalışmayın.
Tuvalet eğitimi sırasında başarısızlık nedeniyle cezalandırılmış olabilir: Çocuğunuz lazımlık ya da klozet yerine yeri ya da çamaşırlarını kirlettiğinde ona kızmayın. Asla cezalandırmayın. Kızgınlık ya da cezalandırma ile tuvalet eğitiminde yol almanız pek mümkün değil. Çocuğunuz ceza göreceği korkusuyla kakasını tutmaya başlayabilir. Bu durum daha sonra düzeltmesi çok daha zor olacak olan kabızlığa yol açabilir.

Çocuğunuzda kabızlık gelişirse...
Çocuğunuz dışarıdan gelen baskılara karşı ya da kendi iç çatışmaları nedeniyle kakasını uzun süreler tutmaya başlayabilir. Dışarı atılamayan kaka barsak içinde iyice katılaşmaya başlar. Taş gibi sertleşen kaka anüsten çıkarken ufak çatlaklara, yırtıklara neden olabilir. Böyle bir durumda çocuk kakasını yaparken canı çok acıyacaktır. Bir dahaki sefere tekrar canı acıyacağını düşündüğünden kakasını tutmaya çalışacaktır. Bu kısır döngü sonucunda barsak sistemi genişleyecek, günlerce kaka yapılmaması sonrasında kakasını tutamaz hale gelecek, çamaşırlarına kakasını kaçıracaktır.
Bu durumun gelişmekte olduğunu görürseniz, işler çığırından çıkmadan önlem almanızda yarar var:

Tuvalet eğitimi ile ilgili çocuğunuzun üzerindeki tüm baskıları kaldırın. Tekrar bez bağlamaya başlayabilirsiniz.
Kakasını yaparken canının acımasını önlemek için gerekli olan önlemleri alın. Öncelikle anüste birikmiş kaka tıkacı varsa doktorun önereceği bir yöntemle tıkacın çıkarılmasını sağlayın. Aynı zamanda kakayı yumuşak tutacak barsak düzenleyici bir ilaca da doktor gözetimi altında başlamak gerekecektir. Çatlağın düzelmesini hızlandırmak amacıyla anüse vazelin ya da zeytinyağı sürmeyi ihmal etmeyin.
Beslenmesine dikkat edin, kabızlığı arttıracak gıdalardan uzak durun, bol su verin, posalı gıdalar almasını sağlayın.
Bir süre için kakasını istemli olarak tutamayacağı kadar sulu kıvamda tutmaya çalışın. Böylelikle kaka yaparken canının acıdığını unutacaktır.
Düzenli olarak özellikle yemek sonralarında lazımlığa ya da tuvalete oturmaya teşvik edin, ancak asla zorlamayın.

Yatağını ıslatıyorsa... 
Altı yaşından küçük pek çok çocuk gündüz çişini tutabilirse de gece kaçırabilir. Yatak ıslatma, erkek çocuklarda kızlardan daha sık görülür. Bazı çocukların mesaneleri gece boyunca biriken çişi tutabilecek kapasitede değildir. Kimi çocukta ise mesane dolduğunda çocuğun uyanmasını sağlayacak sistem tam gelişmiş değildir. Gece çiş kaçırmanın genetik bir yanı olduğu da unutulmamalıdır.
Çocuğunuz gece yatağını ıslatıyorsa kendisinden utanıyor olabilir, kendine verdiği değer azalabilir. Çocuğunuzun kendisi ile ilgili olumsuz düşünceleri ve kaygıları varsa ona destek olmak gerekecektir. Gece çiş kaçırmayı azaltabilmek için anne babaların yapabileceği bazı şeyler var:

Çocuğunuza gündüzleri çişini bir süre tutmasını söyleyebilirsiniz. Her gün bu süreyi biraz arttırabilirsiniz.
Çocuğunuzla yatmadan önce konuşarak gece çiş yapması için uyandırabilirsiniz.
Gündüz aldığı sıvı miktarını arttırarak ve çişini giderek daha uzun süreler tutmasını önererek mesane kapasitesini arttırmasına yardımcı olabilirsiniz.
Özellikle erkek çocuklar için baba desteği önemli olacaktır.
Gece yatmadan önce sıvı alımını azaltmasını sağlayabilirsiniz.
Çocuğunuz da istekliyse gece tuvalete gitmesi için saat kurup başucuna koyabilirsiniz.
Cezanın işe yaramayacağını aklınızdan çıkarmayın.

ALINTIDIR...
Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Almiş'inAnniş'i - 10 Ocak , 2008, 01:22:16
Çocuklarda Cinsel Kimlik Gelişimi

Oedipus, Shakespeare'in eserlerinde bir erkek çocuktur. Shakespeare, Oedipusun kraliçe olan anne­si ile olan anne-çocuk ilişkilerini anlatır. Bu anne-çocuk ilişkisi psikanalizin de konusu olduğundan, bu du­rum kitaplara, Shakespeare'in oyundaki kahramana atfen 'Oedipus kompleksi' olarak geçmiştir.
 
Çocuklar beş yaş civarında cinsel kimlik bulma çabası içine girerler. Erkek çocuklar baba rolünü be­nimserler. Babaları gibi annelerine yakınlaşırlar. An­neyi kazanmak için baba ile rekabet etmeye başlarlar. İşte, çocuğun iç dünyasında sessizce kurduğu bu dü­zenek bir erkeklik taslağıdır. Çocuk için bu sıkıntılı bir dönemdir. Çünkü baba güçlüdür. Ayrıca, anne ile ba­ba arasında çözemediği özel bir yakınlık vardır. O hal­de, bu durum çocuk için bir krizdir. Bir sure sonra bu güçlü adam ile rekabet etmenin zorluğunu ve imkan­sızlığını farkeder. Babanın gücünü kabul eder. Baba ile kendini özdeşleştirip babanın safına geçer. Baba  ile özdeşleşmesi erkek kimliğinin kazanılması için beklenen aşamadır. Bu aşamaya ulaşan çocuk için bu, Oedipus krizinin çözümüdür.
 
Baskın bir anne ile silik karakterli bir baba varlı­ğında rekabet de olamayacaktır. Çünkü çocuğun kar­şısında anne için mücadele edeceği, sonunda gücü­nü kabul edip, davranışlarını taklit etmeye değer bul­duğu kimse yoktur. Böyle baskın bir anne için müca­dele etmek de biraz caydırıcıdır. Yani, daha başından bir taslak sorunu yaşanacaktadır. Gücünü kabul edip özdeşleşeceği bir baba yoksa çocuk böyle bir figürü yakın çevresinde arar. Yakın çevresinde, model alabi­leceği güçlü bir erkek figürü de yoksa kriz çözüle­mez. Bu durumda Oedipus kompleksinden söz edilir. Sonuç olarak bu dönemde elde edilmesi gereken cin­sel kimlik aşamasına ulaşılamamıştır.

Cinsel kimlik arayışı sadece beş yaş döneminde ve bu kadar değil­dir. İleride de böyle çabalar devam eder. Fakat bu dö­neme ait konması gereken tuğla yerine konamamış­tır. İleride bu kendini hep belli eder. Diğer gelişme aşamaları olağanüstü olur da, bu durumu kompanse ederlerse belki bu dönemin olumsuz etkisi ortadan kalabilir. Böyle olmadığı takdirde çocuğun erkek kim­liği güdük kalır. Yaşamın diğer dönemlerine geçilir, ancak eskilerde kalan bu eksiklik kendini hayat boyu belli eder. Bu çocuk, yeteneklerini sergileyemeyen, güvensiz, aile yaşantısında başarısız, bir yetişkin ada­yıdır.   
 
Oedipus ve Electra Karşı Cins Ebeveyn ile Özdeşleşme
Oedipus erkek çocuk olduğu için erkek çocuk­ların anneleri için babaları ile yaptıkları rekabete bu ad verilir. Kız çocuklarının babaları için anneleri ile girdiği rekabete yine Shakespeare'in karakterlerinden biri olan kız çocuk adına atfen Electra krizi denir. Kri­zin çözülememe hali komplekstir.

Bu, kendi cinsine karşı, karşı cins için verilen bir mücadeledir. Amaç; karşı cinsin ilgisini çekmede ken­di cinsine göre daha başarılı olabilmektir. Kendi ve karşı cins için seçilen ilk örnekler çocuğun ebeveyni­dir. Örneğin kız çocukları babalarının ilgisi için anne­leri ile erkek çocukları da annelerinin dikkatini çek­mek için babaları ile mücadeleye girişirler. Topuklu ayakkabı giymek, ruj sürmek, kaçan çorap istemek gi­bi. Ya da bilek güreşi yapmak, boks eldiveni istemek gibi.
 
-   Dört yaşındaki oğlumla boks maçları yapıyoruz. Odanın ortasına ip gererek adeta gerçek bir arena ku­ruyoruz. Parlak çikolata ambalaj kâğıtlarından dişlik­lerimizi ve boks eldivenlerimizi giyip ringe çıkıyoruz. Eşim, gerekli hallerde suyumuzu ve havlumuzu veri­yor. Beni yenebilmek için aşın bir güç ve çaba harca­dığına şahit oluyorum. Onu hiç bir oyunda bu kadar hevesli ve canla başla çalışırken görmüyorum.
 
-   Dört yaşındaki kızımı aynanın karşısından ala­mıyorum. Kaşla göz arasında yatak odasına gizlenip, benim rujlarımı, farlarımı deniyor. Geçen hafta ağlaya bağıra kaçan çorap aradık kendisine.
 
Karşı cinsin ilgisini çekebilmek için, aynı cinsle cazibe yarışları yapılır. Bu durumun oldukça zorlayıcı bir durum olması nedeni ile kriz diye adlandırıldığını söylemiştik. Bu cazibe yarışları sayesinde çocuk ken­di cinsi ile iyice özdeşleşir. Cinsiyetine özgü rolü be­nimser. Bu yarış sırasında aynı cinsin bu konudaki mahareti gözlenir. Onun gibi, hatta ondan üstün olma çabası gösterilir. Sonunda, kendi cinsindeki ebeveyn­le mücadele yerine, o cins kabul edilir. Yani aynı cin­sin gücü ve cesareti ile özdeşleşme ile bu kriz ortadan kalkar (Oedipus-Electra krizinin çözümü).

Önceleri aynı cins ebeveynin güç ve cesareti ile olan özdeşleş­me, giderek aynı cins ebeveynin cinsel kimliği ile özdeşleşerek cinsel kimliğin ilk kilometre taşını oluştu­rur.

Özdeşleşme Figürü
 

Özdeşleşme, kişilik gelişiminde önemlidir. Asıl önemlisi, çocuğun özdeşleşeceği güvenilir figürleri yakın çevresinde bulabilmesidir. Kız çocukları için an­ne, erkek çocukları için ise baba, o güne kadar çocuk­la kurdukları ilişkinin güvenilirliği ve başarısı ölçüsün­de, çocuk tarafından özdeşleşmeye kabul ya da red görürler.
 
Özdeşleşme figür yoksunluğu, kız çocukları için  ya erkeklerden ürken ya da onlara aşırı cinsellikle yaklaşan bir kişiliğin, erkek çocuklar için işe annesine bağımlı, üretken olamayan bir kişiliğin temellerini atar.


ALINTIDIR...
Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Almiş'inAnniş'i - 10 Ocak , 2008, 01:24:48
ÇOCUKLAR  NEDEN  YALAN  SÖYLER


Bize bir anne geldi. "Doktor, dedi, oğlum sık sık yalan söylüyor. Yaşadığını söylediği hikâyeler uyduruyor. Ailece yalandan nefret ederiz. Çocuğuma yalan söylediğimizi hiç hatırlamıyorum. Bu durum beni çok üzüyor. Defalarca yalanın kötü bir şey olduğunu söylediğim halde vaz geçiremedim. Size gelmekten başka çarem kalmadı."
 
Anneyi dinledikten, çocuk ve aile hakkında birkaç soru sorduktan sonra konu anlaşıldı. Tebessüm ederek, "Boşuna telaşlanmışsınız, ortada yalan diye bir şey yok, çocuğunuzun davranışları gayet normal," dedim. 
Anne rahatlayacağı yerde iyice telaşlandı: 
 
–Nasıl olur, söylediklerinin yalan olduğununu ben biliyorum. Hatta, bir defasında, sıkıştırdığım zaman "Yalan söylemiyorum, sen de vardın, beraber otobüse bindik," dedi. 
Bu son sözler üzerine olay iyice aydınlanmıştı. 
 
–Boşuna telaşlanmışsınız, dedim, olay gayet basit. Çocuk size rüyasını anlatmış. 
Anneye gerekli açıklamaları yaptıktan ve örnekler verdikten sonra ancak ikna edebildim. Yalan söylediğinden yakındığı oğlu, üç buçuk yaşındaydı ve ilk çocuğuydu. Anne olaya yetişkin gözüyle baktığı için yanılıyordu. Ona göre, olmamış bir olayı olmuş gibi anlatmak ve kendisini olayın kahramanı olarak göstermek yalancılıktı.
Annenin verdiği bilgiye göre, çocuğun yalan söylemesi için bir sebep yoktu. Anne ve baba çocuklarını seviyor, ona değer veriyor, yeterince zaman ayırıyorlardı. Aşağıda anlatacağımız gibi, çocuğu yalan söylemeye iten çeşitli sebepler vardır. Bunların başında "güvensizlik duygusu" gelir. Sevildiğinden ve kendisine değer verildiğinden emin olmayan çocuk, kendisinin merkezinde olduğu hikâyeler uydurarak dikkat çekmek ve güven kazanmak ister. Ancak, burada yine amacı yalan söylemek değildir. Vakamızdaki çocuğa gelince, teşhisimize göre, çocuk anneye ve babaya gördüğü rüyaları anlatmaktadır.
Dört yaşına kadar çocuklarda benmerkezci (egosantrik) bir kişilik hâkimdir. Eşyaya ve olaylara kendi gözleriyle bakarlar. Dünyanın merkezinde kendileri vardır. Canlı-cansız ayırımı yapamazlar. Kendileri canlı olduğuna göre, her şey canlıdır. Bindiği oyuncak at ile gerçek at arasında fark yoktur. Onunla canlıymış gibi konuşur. Bu yaştaki çocuklar, rüya ile gerçek dünya arasında ayırım yapamazlar. Rüyayı yaşanmış olarak algılarlar.
Vakamızda "yalan söylemiyorum, sen de vardın, beraber otobüse bindik," sözlerinden bunu anlıyoruz. Eğer anne çocuk gelişimi ve psikolojisi hakkında bilgi sahibi olsaydı bize gelmesine gerek kalmaz, olayı kolayca çözerdi. 

_____________________________
Yalan söylemek bir davranış bozukluğudur
 
Beş yaş ve üzerindeki çocuklarda "yalan" bir davranış bozukluğu olarak değerlendirilir. Eğer buna tırnak yemek, altını ıslatmak, kekemelik, tik, inatçılık, tembellik, saldırganlık, korkaklık, içe kapanıklık gibi bir veya birkaç davranış bozukluğu da eşlik ediyorsa durum ciddi demektir. 

Gelişmiş elektronik cihazlarda, her biri farklı görevler yapan yüzlerce devre vardır. Bu devrelerden biri arıza yaptığı zaman devreye bağlı bir uyarı sinyali harekete geçerek kullanıcıyı uyarır. Bilgisayar kullananlar bunu çok iyi bilirler. Arıza giderilmediği ve çalışmaya devam edildiği taktirde bilgisayar sağlıklı çalışmadığı gibi, zamanla daha ciddi arızalar ortaya çıkacaktır. Aynen bunun gibi, çocuklarda ortaya çıkan bir davranış bozukluğu farkedilmez veya ciddiye alınmazsa zamanla daha ağır bozukluklar buna eşlik edecek, tedavisi güç ruh sağlığı problemleri ortaya çıkacaktır. Anne babalar, çocuklarında gördükleri bir davranış bozukluğunu, ruh sağlığının tehlikede olduğunu haber veren bir uyarı sinyali anlamına geldiğini bilmeli, çocuğu suçlayarak veya baskı kurararak bunu gidermeye çalışmamalı, "Ben nerede yanlış yaptım?" sorusuna cevap arayarak olaya yaklaşmalıdır.

Çocuk yalan söylemeyi bizden öğrenir 
 
Amerika'da çalıştığım okullarda çocukların yalan söylediklerine ve kopya çektiklerine hiç rastlamadım. Yine üzülerek ifade edeyim ki, Türkiye'de çalıştığım okullarda en dindar aile çocuklarının bile sıkıştıklarında yalan söylediklerine ve kopya çektiklerine çok rastladım. Neden Amerikalı çocuk yalan söylemez de Türk çocuğu yalan söyler? Sorunun cevabı gayet basit: Çocuk yalanı aileden öğrenmektedir. Belki doğrudan değil, ama dolaylı yoldan çocuğa yalanı biz öğretiyoruz.
Telefona cevap vermeye giden çocuğuna, "Beni filanca sorarsa evde yok dersin," diyen bir baba veya anne dolaylı yoldan çocuğa yalan söylemeyi öğretmektedir. Yine okul yıllarında nasıl kopya çektiğini, bulduğu yeni kopya çekme usulleriyle öğretmenini nasıl atlattığını övünerek anlatan bir baba çocuğunu kopya çekmeye ve kolay yoldan not almaya özendirmektedir. 
 
Bayanlar arasında sık kullanılan "beyaz yalan" sözünü duymuşsunuzdur. Kimseye zararı olmayan yalana beyaz yalan denirmiş. Bir kimseye yalan söylemekle onu aldatmış olmuyor muyuz? Aldatmanın siyahı ve beyazı olur mu? 
 
Çocuk ilgi çekmek için yalan söyler

Yalan söyleyen çocuğun yaşına bakılır. Eğer beş yaşın altında ise, yalan söylemenin amacı kesinlikle aldatmak değildir. Yeterli sevgi alamayan veya gördüğü sevgiden emin olmayan, ilgi eksikliği yaşayan çocuklar dikkatleri kendi üzerlerine çekmek için hikaye uydururlar. Bu çocuklar, azarlanmak ve dayak yemek pahasına da olsa her çareye baş vururlar. Yaramazlık yapan ve yalan söyleyen çocukların amacı anne babayı kızdırmak ve çileden çıkarmak değildir. Ancak, yaramazlık yapmalarına rağmen, yeterli ilgiyi elde edemezler ve sevildiklerinden emin olamazlarsa saldırgan bir kişilik geliştirmeye başlarlar. 

Çocuk güven kazanmak için yalan söyler
 
Ana okuluna ve ilköğretim okuluna devam eden çocuklarda sık görülen bir yalan türüdür. Eğer çocuk derslerinde başarılı değilse, okulda ve ailede tembelliği başa kakılıyor, horlanıyor, aptal yerine konuyorsa; bu çocukta telafisi zor bir aşağılık duygusu gelişmeye başlar. Kendini değersiz, aptal, işe yaramaz biri olarak görmeye başlar. 

Hiçbir çocuk bilerek tembelliğe ve başarısızlığa razı olmaz. Onu başarısızlığa iten sebepler vardır. Mesela, hiperaktivite ve dikkat eksikliği bozukluğu olan bir çocuk, dikkatini uzun süre yoğun tutamayacağı için istese de fazla başarılı olamaz. Dikkati sık sık başka şeylere kaydığı için sınıfta anlatılanları aklında tutamaz. Sırasında rahat oturamaz. Öğretmenini ve arkadaşlarını rahatsız edecek davranışlarda bulunur. Ev ödevlerini gerektiği gibi yapamaz. Tembellik ve başarısızlık bu çocuğun suçu değildir. Tedavi edilmesi gerekir. Hiperaktif çocuklar, başarısızlıklarını örtmek ve güven kazanmak için yalan söyler. 
 
Her insan gibi, çocuk da toplum tarafından beğenilmek ve taktir edilmek ister. Çocuk ilk beğeniyi anne ve babasından bekler. Sevilen, ailede adam yerine konan, değer verilen ve iyi davranışları taktir edilen, zekası normal bir çocuğun başarılı olması beklenir ve başarılı da olur. Derslerinde başarısız, arkadaşlarıyla geçimsiz, davranış bozuklukları olan ve sık yalan söyleyen bir çocuk bize getirildiği zaman; ilk iş olarak aileyi inceleriz. Beyinde arıza bırakacak bir hastalık geçirip geçirmediğini, doğumunun normal şartlar altında gerçekleşip gerçekleşmediğini araştırırız.

Çocuk cezadan kaçmak için yalan söyler
 
Dürüstlüğü ve doğru sözlülüğü karşısında ceza gören bir çocuk, cezadan kaçmak için yalan söyleyebilir. Cezalandırma dayaktan ibaret değildir. Dayak en kötü disiplin aracıdır ve eğitime olumlu bir katkısı yoktur. Günah keçisi gibi devamlı suçlanan, kendisini savunmasına izin verilmeyen, başkalarıyla kıyaslanan çocuklar da bir anlamda cezalandırılmış demektir. Eğer sınavdan aldığı düşük notu söylediğinde azar işitir, "Yine mi zayıf aldın, bu notlar ne zaman düzelecek, ne zaman çalışmaya başlayacaksın?" suçlamalarıyla karşılaşırsa; bir sonraki zayıfını söyleme cesareti gösteremeyecek, yalana baş vuracaktır.
 
Yalan söyleyen çocuğun kendisine saygısı kalmaz, kendisinden utanır. Özgüvenden yoksundur. Yeteneklerinin ve sahip olduğu değerlerin farkında değildir. Kendisini değersiz ve işe yaramaz olarak görür. 

Anne babalar, çocuklarının fizik sağlığı ile ilgilendikleri kadar ruh sağlıklarıyla da ilgilenmelidir. Ruh sağlığı bozulmuş bir çocuğun fiziksel ihtiyaçları fazlasıyla yerine getirilse bile hastalıklı bir kişilik geliştirecektir. Yüksek makamlara gelmesi, büyük paralar kazanması onu mutlu etmeye yetmeyecek, içinde hep ruhsal bir açlık hissedecektir.



Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Almiş'inAnniş'i - 10 Ocak , 2008, 01:30:30
İlk makale Prof.Dr.Yankı Yazgan'dan:
 
DAYAKÇI ANNE/BABA OLMAMAK İÇİN...  
 
· Verdiğiniz ceza çocuğun anlayabileceği düzeyde olsun. Çocuğunuz hangi davranışının neden cezalandırıldığını anlayabilecek yaşa gelene kadar ceza yöntemini kesinlikle kullanmayın. Çocuklar cezanın anlamını en erken 2 yaş civarında, dil gelişimindeki hamlelere paralel olarak kavramaya başlarlar. Çocuk ne için cezalandırıldığını bilemediği için, cezalandırıldığı davranışa benzer davranışların hepsinden vazgeçer. Gelişimi için gerekli olabilecek keşif duygusunu da yok etmiş oluruz. iki yaşının altındaki çocuklarda, klasik disiplin için aceleci olmayın. Uyku-beslenme düzenini tutturmak, keşif davranışı için gereken güvenliği sağlamak, ona örnek oluşturacak şekilde davranmak yetip de artabilir.
 
· Verdiğiniz cezalar etkili olsun. Uygulamalarınız etkili olmuyorsa ne yaptığınızı bir kez daha düşünün. Bir yerde hata yapıyor olabilir misiniz? Çocuğunuz konuşmaya başladıkça onu da bu sürece dahil edebilirsiniz. Kendisini kontrol edebilmesi için neyin işe yarayacağını, kendisini kontrol edemediğinde ne yapmanız gerektiği hakkında fikrini sorun ( verilen her fikir uygulanmak zorunda değildir, unutmadan). Geleneksel olarak dayakla cezalandırılan durumlarda, mola yönteminin dayaktan daha etkili olduğunu gösteren bir çok çalışma var.
 
Mola yönteminin özü, çocukla ilişkiyi kısa bir süre için (yaşına göre 3-5 dakika) askıya almaktır. Bu çocuğu belirlenmiş süre boyunca, yalnız bırakmak anlamına gelir. Yalnızlık, yaşı elverişli ise, fiziki olarak da olabilir. Ama, daha önemli olan, tanımlanan sürede, çocukla iletişimi kesmektir. Anne ya da babanın ilgisini bir süre için olsun kaybetmekten daha büyük bir ceza olabilir mi? Biz büyükler için bile anne-babamızın suratını biraz asık görmek, içimizde pek hoş olmayan duygular yaratabilir.
 
Vicdan yapmak, sebepsiz surat asmak ile moladaki soğukluk arasında bir önemli fark var: Çocuk iletişimin neden askıya alındığını bilmelidir. Sebep molanın sonrasında net biçimde anlatılmış olmalıdır. "Molaya gittin, çünkü kardeşinin saçlarını yoldun" gibi bir açıklamayı hemen molanın bitiminde öğrenmek, bir daha saç yolmama konusunda iyi bir mesaj sayılabilir.

_____________________________
· Verdiğiniz cezalar "münasip" olsun. Ceza çocuğun yaşına, gelişim düzeyine, huyuna-suyuna ve cezalandırılan davranışın orantılı olmalı. Verdiğiniz ceza hiçbir zaman çok ağır olmasın. Hele üç yaşından küçüklerde çocuğunuzun güvenliğini zora sokan ciddi durumlar dışında ceza yöntemini kullanmaktan kaçının. Çocuğunuzun her hatasını, her hoşunuza gitmeyen davranışını cezalandırırsanız, daha ciddi sorunlar karşısında etkili bir yönteminiz kalmayabilir.
 
· Ödüller ve cezalar anında verilmeli. Gecikmeli verilen her ödül ve ceza, (örneğin,sene sonunda teslim bisiklet, akşam baban geldiğinde verilen oda cezası) neden verildiği tam anlaşılmadığından, anında tarihe karışır. Teşvik etmek ya da ortadan kaldırmak istediğimiz davranışlar üzerine etkimiz de sıfıra yakın olur.
-------------------------------------------


Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Almiş'inAnniş'i - 10 Ocak , 2008, 01:34:33
İkinci makale ise Doç. Dr. Sadi Akşit 'ten:

Çocuk eğitiminde cezanın yeri  

Çocuğa hangi davranışlarının iyi, hangi davranışları yapmaması gerektiğini öğretmek ebeveynlerin görevidir. Bunların çocuğa öğretilmesi aslında sanıldığı kadar zor değildir, ancak biraz sabır gerektirir. Özellikle küçük çocukların öğrenmesi zaman aldığından, hatalı bir davranışı değiştirmek genellikle birkaç haftalık bir çalışmayı gerektirir. Bunun için acele edip hemen ümitsizliğe kapılmamalıdır.

Terbiye etmek denilince pek çok kişinin aklına hemen cezalandırma gelir. "Dayak cennetten çıkmadır" ya da " Kızını dövmeyen dizini döver" gibi atasözleri, ülkemizde cezalandırmanın çocuk eğitiminin bir parçası olarak asırlarca kullanıldığının bir kanıtı olarak dilimizde yer etmiştir. Terbiye etmek ve cezalandırmak birbirinden çok farklı kavramlardır. Terbiye, çocuğa olumlu davranışların, kendini nasıl kontrol etmesi gerektiğinin öğretildiği ve içinde ödüllendirmenin de yer aldığı bir sistemdir. Cezalandırma ise daha negatif bir anlam taşır; çocuğun yaptığı ya da yapmadığı bir davranışın arkasından gelen bir sonuçtur. "Terbiye etmek" bizim geleneklerimizde genellikle cezayı çağrıştırdığından, "eğitmek" kavramının kullanılması daha yerinde olacaktır. Çocuk yalnızca yanlış yaptığı zamanlarda değil, diğer zamanlarda da davranışları konusunda eğitilmelidir. Hatalı davrandıkları zaman çocuklara kızma ve azarlama yerine, olumlu davrandıklarında yüreklendirme ve takdir etme, onların yanlış davranışlarını daha kolay değiştirmelerini sağlayacaktır. Çocuklar kendilerine değer verildiğini gördükçe kendilerini daha iyi hissedecek, çevredekileri daha fazla dinlemeye gayret edecektir.

İyi davranışların takdir edilmesi  
Çocuğun ilerideki davranışlarının temeli daha doğumdan itibaren biçimlenmeye başlar. Örneğin, bebek altını kirlettiği ya da acıktığı zaman ağlayarak isteklerini belirtir. Anne hemen onun yanına gidip isteğini karşıladığında, bebek annesinin yanında olduğunu bilerek ona güven duyar.
Bebek iki aylık olduğu zaman, kendi kendine uykuya dalmasına izin verilmelidir. Bu aydan itibaren, bebeğin uyku, beslenme ve oyun zamanları aileye uyum sağlayacak biçimde belirli bir düzene konulmaya çalışılmalıdır. Bebek emeklemeye ve yürümeye başladıktan sonra gereken güvenlik önlemleri alınmalı, onun için tehlikeli olabilecek cisimler ortalıkta bırakılmamalıdır. Çocuk için tehlikeli olmayacak eşyalar ise, merakını gidermesi açısından onun ulaşabileceği yerlere konulmalıdır. Örneğin, ağır tencere ve çaydanlık gibi çocuğun yaralanmasına neden olabilecek eşyalar dolapta kilitli tutulurken, daha hafif olan tabaklar ve plastik eşyaların konulduğu dolaplar açık tutulabilir. Çocuğun hareketlenmeye başladığı bu dönem, ona en fazla dikkat gösterilmesi gereken dönemdir. Örneğin, bebek soba ya da elektrik ocağı gibi sıcak bir eşyaya yaklaştığında, "hayır, sıcak!" gibi ifadelerle oradan uzaklaştırılmaya çalışılmalı ve oynaması için eline bir oyuncak verilmelidir. Başlangıçta bebek bunun bir oyun olduğunu zannedip gülse bile, birkaç hafta sonra onun zararlı bir şey olduğunu öğrenecektir.
Çocuk 18 aylık olduğunda çocuğun kontrol edilmesi biraz daha zorlaşır. Bu yaşlarda çocuk kendi gücünün sınırlarını öğrenmek ister. Bu dönemde, anne, baba birlikte, onun hangi davranışlarına izin verip hangilerine vermeyeceklerini kararlaştırmalıdırlar. Böylece çocuk da bir ikileme düşmemiş olur. Ebeveynin nasıl davranması gerektiği konusunda aşağıda bazı ipuçları verilmiştir:

a. Çocuğa değişik seçenekler sunmak
Belirli sınırlamalar getirirken, aynı zamanda belirli bir serbestlik de tanınmış olur. Örneğin "Oyuncaklarını kendin mi toplamak istersin, yoksa sana yardım edeyim mi?" denilebilir.

b. Yapılması istenen davranışı bir oyuna dönüştürmek
Eğer çocuktan istenen davranış ilginç bir hale getirilirse çocuk bundan zevk alacaktır. Örneğin, ona "Hadi bakalım yarış yapalım, hangimiz daha çabuk elbisesini giyecek?" denilebilir.


c. İleriye dönük plan yapmak
Çocuk hep aynı olumsuz davranışları yineliyorsa, örneğin, bakkala gidildiği zaman sürekli bir şeyler istiyor, tatsızlık çıkarıyorsa, başka bir zamanda bunun doğru olmadığı ona öğretilmelidir. Bunun için, çocuğun karnının tok olduğu bir zaman bakkala götürülerek alıştırılmaya çalışılmalıdır. Sıkılmaması için de çocuğun yanında oyuncak ya da kitap vb. götürülebilir.


d. Olumlu davranışını takdir etmek
Çocuk olumlu bir davranış gösterdiğinde bu davranışı nedeniyle onurlandırılmalıdır. Bu, her zaman çocuğa hediye alınması anlamına gelmez; ona sarılıp "Bugünkü güzel davranışından dolayı çok mutlu oldum, teşekkür ederim" demek de onu çok mutlu edecek, ilerideki davranışları için yüreklendirecektir. Ama bazen işler yolunda gitmeyebilir. Eninde sonunda, çocuk anne ya da babasını dinlemediğinde, onların nasıl davranacağını, gerçekten söylediklerini yapıp yapmayacaklarını sınamak isteyecektir. Eğer çocuk ebeveynleri dinlemiyor ise, bu durumda başvurulacak bazı yöntemler vardır:

1. Doğal sonuçlar
Çocuk yaptığı hareketin doğal sonuçlarına katlanmasını öğrenmelidir. Ancak bu sonuçlar çocuk için herhangi bir tehlike yaratmamalıdır. Örneğin, çocuk sütünü kasıtlı olarak dökmüşse, o öğünde yeniden süt içemeyecek ya da eğer oyuncağını kırmışsa artık o oyuncakla oynayamayacaktır.Bu kendisinin yaptığı davranışların bir sonucu olduğu için de anne ya da babayı suçlamayacaktır (kendi düşen ağlamaz kuralı). Böylece çocuk sütünü bir daha dökmemesini, oyuncağı ile daha dikkatli oynamasını kısa zamanda öğrenecektir.

2. Mantıklı sonuçlar
Çocuğun doğal sonuçlarla öğrenmesi en iyisidir. Ancak bu her zaman işe yaramayabilir. Örneğin, anne çocuğa oyuncaklarını toplamasını söylemişse ve çocuk da bunu yapmıyorsa ne yapılabilir? İşte bu durumda, çocuğun hareketiyle ilgili bir sonuç yaratılabilir. Anne, eğer çocuk oyuncaklarını toplamazsa onları kaldıracağını ve akşama kadar oyuncaklarla oynayamayacağını ona söyleyebilir. Bunu söylerken annenin söylediği şeyi gerçekten yaparak ciddi olduğunu çocuğa göstermesi gerekir. Fakat bunu bağırarak değil, yumuşak bir ses tonu ile söylemelidir.

3. Çocuğun çok istediği bir şeyi kısıtlamak
Mantıklı bir sonuç çıkarmak her zaman mümkün olmayabilir. Çocuk ebeveyni dinlememekte ısrar ediyorsa, çocuğa çok istediği başka bir şeyin kısıtlanacağı söylenebilir. Ancak bu yöntem uygulanırken bazı noktalara dikkat edilmelidir: Beslenme gibi çocuğun gerçekten gereksinimi olan şeyler ısıtlanmamalıdır. Bu yöntemin etkili olabilmesi için kısıtlanacak şey çocuğun gerçekten çok istediği bir şey olmalıdır.
Ebeveyn söylediği şeyi gerçekten yapmalıdır. Örneğin, davranışını düzeltmediği sürece çocuğa dondurma yiyemeyeceği söylenmiş, fakat herhangi olumlu bir gelişme olmadığı halde, anne ya da baba onun gönlünü almak için biraz sonra dondurma almışsa, bu yöntem doğaldır ki işlemeyecektir.

4. Belli bir süre bir yerde bekleme cezası
Bu ceza, diğer yöntemler işe yaramadığında en son çare olarak kullanılabilir. Bu yöntem, çocuk diğer çocukları ısırdığında, vurduğunda ya da buna benzer durumlarda kullanılabilir. Çocuk önce bir kez ikaz edilir, eğer aynı davranışı sürdürürse, ona önceden belirlenmiş bir odaya ya da odanın bir köşesine gitmesi, orada bir süre, genellikle de bir sandalyede sessiz bir biçimde beklemesi söylenir. Eğer oraya gitmemekte direnirse, kucaklanarak oraya götürülür ve bir süre orada kalması sağlanır. Bu cezanın neden verildiği birkaç cümle ile ona anlatılmalıdır. Çocuğun bekletildiği oda ya da yer çocuk açısından herhangi bir tehlike içermemelidir.
Çocuğun orada bekleme süresi kabaca her yaş için 1 dakika olarak belirlenir (Örneğin, 4 yaşında bir çocuk için 4 dakika gibi). Eğer ceza süresi çok uzun tutulursa, çocuk neden oraya konulduğunu bir süre sonra unutacaktır.
Ceza süresi için saat kurulur, saat çaldığında çocuğa cezasının bittiği söylenir. Çocuk bu süreyi uslu bir biçimde tamamlarsa, sevecen bir biçimde kucaklanır ve "Tatlım, cezalı olduğun için orada kalmak zorundaydın" gibi sözler söylenir ve olay orada kapanır. Bu durumu çocuk ile tartışmak gerekirse en az birkaç dakika geçmesi beklenmelidir. Eğer ceza süresi içinde çocuk gene bağırır çağırır ve olayı protesto ederse, saat yeniden kurulur ve süre baştan başlatılır. Bu yöntemle, genellikle 2 hafta içinde çocuk uyum sağlamayı öğrenecektir.

Etkili bir eğitim için bazı öneriler
Çocuğun neler yapıp neler yapamayacağına karar verilmelidir. Her çocuk aynı hızda büyüme ve gelişme göstermez. Ebeveyn çocuğa bir şey söylediğinde çocuk yapmıyor ise, bu kasıtlı olabileceği gibi çocuk onu anlamadığından ya da yapamadığından da olabilir.
Ebeveynler konuşmadan önce iyice düşünmelidir. Daha önce çocuğa herhangi bir uyarıda bulunmuş ya da bir kural koymuşlarsa ona uymaları gerekir. Bununla birlikte, çocuktan beklenen davranış ya da konulan kurallar gerçekçi olmak zorundadır. Bir diğer önemli nokta da, ebeveynin her zaman aynı biçimde davranması, bir gün farklı diğer gün farklı kurallar koymamasıdır. Çocuklar ne zaman nasıl davranacaklarını çabuk öğrenirler. Bunun için de zaman zaman ebeveynin koyduğu kuralları sınarlar ve onun sınırlarını öğrenmeye çalışırlar. Örneğin, bakkalda huysuzluk yapan bir çocuğu sakinleştirmek için anne ona sakız, şeker gibi şeyler alırsa, bir daha bakkala gittiğinde çocuk yine aynı biçimde davranacaktır.Bunu önlemek için ebeveyn her zaman aynı biçimde davranmalı ve kendi koyduğu kuralları çiğnememelidir.

Çocuk huysuzlandığında onun duyguları da dikkate alınmalı ve onun neden öyle davrandığını anlamaya çalışmalıdır. Eğer davranışın nedeni bulunursa çözüm arkasından gelecektir. Ebeveyn onu anladığını çocuğa söylemelidir. Örneğin, "Arkadaşın gittiği için üzülüyorsun, biliyorum, ama yine de oyuncaklarını toplamalısın" gibi onu anladıklarını ifade etmek oldukça yararlı olacaktır.Anne ve babalar da yaptığı hatalardan ders almasını öğrenmelidir. Herhangi bir biçimde yanlış davrandıkları zaman önce sakinleşmeli, gerekirse çocuktan özür dilenmeli, bundan sonra nasıl davranacağını ona söylemelidir.
 
Çocuğa doğru davranışları öğretmek çocuk eğitiminde elbette ki çok önemlidir. Ancak, çocuk kendini kontrol etmesini ebeveynlere ve diğer büyüklere bakarak daha çok öğrenir. Onun için ebeveynlerin söyledikleri ile yaptıklarının tutarlı olması zorunludur. Büyükler gibi (!) çocuklar da zaman zaman bazı hatalar yaparlar. Önemli olan, bu yanlış davranışlardan yola çıkarak, doğruların ona sevecen bir biçimde öğretilmesidir.

Çocuk eğitiminde tokatın yeri var mı?
Eskiden ebeveynlerden tokat yemek çocuk terbiyesinin neredeyse ayrılmaz bir parçasıydı. Bu yüzden, şimdiki erişkinler arasında tokat yemeyen birini bulmak oldukça zordur. Günümüzde de özellikle kırsal kesimde ve büyük şehirlerin varoşlarında çocuklar hala büyüklerinden tokat yemektedir. Hatta okullarda bile zaman zaman öğretmenlerin dayağa başvurduğu bilinen bir gerçektir. Peki bu "cennetten çıkma (!)" olduğu tabir edilen dayağın çocuk eğitiminde yeri var mı? Amerikan Pediatri Akademisi tokatın çocuk eğitiminde kullanılmaması gerektiğini, eğer çocuğun cezalandırılması gerekiyorsa ona alternatif diğer yöntemlerin kullanılmasını önermektedir. Dayak atmanın çocuk eğitiminde yeri yoktur, çünkü: O an için işe yaramış görünse bile, çocuğun davranışını değiştirmede aslında daha önce söz edilen bir sandalyede bekleme cezasından daha etkili değildir.

Tokat atmak çocuğa sorumluluk öğretmez, tersine onun daha da kızmasına ve hırçınlaşmasına neden olur. Ebeveynlerin çoğu, daha sonradan tokat attıkları için pişmanlık duymaktadırlar. Sürekli tokat yiyen çocukta zamanla bu yöntem de artık işe yaramaz olacaktır. Tokat atmak, şiddetine bağlı olarak çocukta ciddi fiziksel hasarlara neden olabilir. Sürekli dövülen çocuklarda depresyon, alkol kullanımı, diğer çocuklara saldırganlık daha sık görülür, hatta erişkin olduklarında kendi eş ve çocuklarını dövme ve suç işleme oranları diğer kişilere göre daha fazla olmaktadır.

Yapılan çalışmalar, dayak yiyen çocukların, erişkin olduklarında diğer kişileri –onları sevseler bile- daha çok cezalandırma eğiliminde olduklarını ortaya koymuştur.
Onun için, hekimler olarak bizler, çocuk eğitimi konusunda ebeveynlere doğru yolu göstermeli, sağlıklı bir nesil yetiştirmek için her türlü şiddetten kaçınmaları gerektiğini onlara olabildiğince öğretmeye çalışmalıyız.






Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Almiş'inAnniş'i - 10 Ocak , 2008, 01:41:09
YARATICILIK GELİŞİMİ

YENİDOĞAN:Yeni doğan bir bebek duyu sistemlerini kullanarak çevreyi tanımaya, dış dünyaya uyum sağlamaya çalışmaktadır. Önceleri nesneleri ağzına alarak onları bu yolla ayırt etmeye çalışır. El ve kasları geliştikçe dokunma duyusunu kullanarak çevreyi araştırır. Bu nedenle; duyuların uyarılması ve tüm duyuların birarada eşgüdüm içinde kullanılmasının sağlanması, çocuğun tüm düzeylerdeki eğitiminde önemli katkılar sağlayacaktır. Bu nedenle yaratıcılığın geliştirilmesinde önemli rolü olan duyuların bebeklikten itibaren uyarılması, ortam düzenlenmesi gereklidir .

0-2 YAŞ: Ligon'a göre çocuğun hayal gücü ilk yılda gelişmeye başlar. Çocuk bu dönemde nesnelerin isimlerini sorar, yeni sesler ve ritimler oluşturur, bir şey yarattığı zaman onu bitirmeden önce isimlendirmez, iki yaşındayken günlük rutin işleri önceden tahmin eder.
Dokunma, tatma ve görme yoluyla herşeyi denemeye heveslidir. Çok meraklıdır. Fakat merakını kendine özgü yollarla ifade eder. Bu dönemde yaratıcılığın gelişimi pek çok yollarla uyarılabilir.
Hayal gücü basit oyunlar, büyük bloklar ve dolgu oyuncaklarla harekete geçirilebilir. Bu dönemde ana-babalara çocuklarıyla basit sözel oyunlar oynamaları ve çocuklarının kendi yarattıkları şeylere verdikleri isimleri soru sormadan kabul etmeleri önerilir.
Yine kelimelerin anlam kazandığı bu dönemde çocuklarına kelime öğretmeye çalışmaktan çok, kelimelerle ilgili şarkılar söyleyebilir.

2-4 YAŞ: Bu dönemde çocuk dünyayı, yaşantıları ve yaşantılarının sözel ve hayali oyunlarla tekrarı sayesinde öğrenir. Dikkat süresi kısadır ve yönlendirilmediği takdirde yaptığı etkinlikler sık sık değişir. Bağımsızlık duygusu gelişmeye başlar ve herşeyi kendisi yapmak ister. Bu durum kendi yeteneklerine güvenmesini sağlar. Çevreye olan merakı hâlâ devam etmektedir. Çevreyi kendine özgü yollarla keşfederken, yetişkinleri bunaltan sorular sormayı da ihmal etmez. Yaşadığı dünyayı keşfederken onunla uyum sağlamayı da öğrenir.
Bu dönemde çocuklara yapılmış oyuncaklardan çok hayal gücünü harekete geçirebilecek, değişik şekiller oluşturulabilecek bloklar veya tuz seramiği verilebilir. Yine ebeveynler çocuklarıyla içinde yaşadıkları dünyayı beraberce keşfetmelidirler. Onları kendi başlarına yapmaları için cesaretlendirmelidirler.

4-6 YAŞ: Bu dönemde çocuk ilk defa plan yapma becerisini öğrenir. Önceden bildiği oyunları ve işleri planlamaktan çok hoşlanır.
Merakı sayesinde doğruyu ve yanlışı öğrenir, ilişkilerin nedenlerini anlamasa bile olaylar arasında ilişki kurar, hayali oyunda pekçok rolleri dener.
Bu yaşlarda diğer insanların duygu ve düşüncelerinin farkında olur ve kendi davranışlarının başkalarını nasıl etkileyeceğini düşünmeye başlar.
Bu dönemde sözcük oyunlarıyla, yeni deneyimler yaratıcı sanatlar yoluyla kendine güven gelişebilir. Çocukların yarattıkları ürünler yetişkin standartlarıyla karşılaştırılmamalıdır.
Bu dönemde ana-baba ve öğretmenler çocukların fikirlerine göre değerlendirmeli ve yararlanmalıdırlar .



Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Almiş'inAnniş'i - 10 Ocak , 2008, 01:44:02
ÇOCUKLARDA CİNSİYET ROLERİ

Bebeklerdeki cinsiyet farklılıkları, DNA dizilimleri ve cinsiyet hormonları tarafından belirlense de, taşıdıkları cinsiyete göre sergiledikleri davranış kalıpları, büyük oranda onları yetiştiren ebeveynlerin tutum, davranış ve bu konuda sergiledikleri örneklere bağlı olarak oluşmaktadır.


Sizler, ebeveyn olarak, çocuklarınızı ev de üretilmiş seksüel stereotipler  halinde değil; cinsiyetler arasında ayırım yapmayan, hem erkek hem de kadına saygısı olan, cinsiyet özelliklerinin keyfini çıkarabilen, gelecekteki hayat rollerini herhangi bir stereotipin etkisinde değil, kendi güç ve isteklerin doğrultusunda seçen çocuklar yetiştirebilirsiniz. 

Bunun için şu önerileri dikkate almak sizi doğru yönlendirecektir:

* Çocuğunuza, erkekler ile kadınlar arasında doğuştan farklılıklar bulunmasının, herhangi bir cinsiyetin daha iyi ya da daha kötü, daha güçlü ya da daha zayıf olması demek olmadığını öğretin. Farklılıklar zenginlik katar, aynı olmak yavanlıktır görüşünü benimseyin ve de çocuğunuza aktarın.



* Çocuklarınıza birey olarak muamele edin. Grup özelliği olarak, erkekler kızlara oranla daha fazla kasa sahip, ya da kızlar erkeklere oranla daha naif olmasına rağmen, sizin oğlunuz daha feminen, kızınız daha kaslı ve agresif olabilir. Bu durumda sakın onu azarlayıp aşağılamayın. Onu olduğu gibi kabul edin, sevin ve gereken davranış kalıplarını edinebilmesi için destekleyin.
 
(Araştırmalar, çocukluğunda spordan uzak duran, daha ziyade bebeklerle oynayan erkek çocukların, babaları tarafından "yeterince erkek olmamakla" suçlanması ve baskı görmesi durumunda, ileriki yaşlarda homoseksüel olmaya daha fazla eğilim gösterdiğini ortaya koymaktadır. Çocuğunuz cinsel kimliğinden hoşnut görünmüyor, farklı davranışlar sergiliyorsa ona baskı yapmak yerine profesyonel yardım alın. )

* Aşırı uçları törpüleyin. Çocuğunuzu olduğu gibi kabul etmek, davranışlarını da olduğu gibi kabul etmek demek değildir. Örneğin, aşırı agresif ise bu agrsyonunu yönetmeyi öğretmelisiniz. Ya da fazla pasif ise, kendine güvenmesi için cesaretlendirebilirsiniz.
 
*Bir stereotip yaratmak ya da yıkmak için değil, çocuğunuz için eğlendirici ve öğretici olduğu için oyuncak alın.
 
*Farkında olmadan cinsiyet ayrımcı tuzaklara düşmeyin. Ağlayan erkek çocuğunuza koca adam olduğunu ve ağlamaması gerektiğini söyleyip, kız kardeşi ağladığında koşup kucaklamayın. İltifat ederken, iltifatlarınızı , kızınıza  "ne kadar güzelsin" oğlunuza "ne kadar güçlüsün" şeklinde  sınıflandırmayın.
 
*Değişik yetenekler ve hayat rolleri hakkında değerlendirmeler yapmaktan kaçının. Mesela, eğer evde kalıp çocuk bakmanın saygı uyandırmayan bir iş olduğu izlenimi yaratırsanız, ileride ne oğlunuz ne de kızınız evde çocuğuna bakmak istemeyebilir. Çalışmak için büroya gitmenin daha değerli olduğu inancı edinebilirler.
 
* Ailedeki işleri önyargılı, bir stereotipe dayalı değil, kabiliyet, ilgi ve mevcut zamana göre pay edin. En iyi aşçını yemekleri yapması, en iyi hesapçının defterleri tutması gibi. Kimsenin yapmak istemediği işler ise, illaki evin hanımına kalmamalı, bireyler arasında dönüşümlü olarak yapılmalıdır.
 
* Bir örnek oluşturun. Eşinizle birlikte, erkek ve kadında hangi nitelikleri değerli saydığınızı belirleyin ve bunları kendinizd ve çocuklarınızda geliştirmeye çalışın.
 
Ve bütün bunları, çocuklarınızın cinsel rollerini değiştirmek için değil, bir çocuğun kişiliği, her biri beslenmek isteyen pek çok cevherden oluştuğu için yapın.
Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Almiş'inAnniş'i - 13 Ocak , 2008, 13:32:41
Kış ayları geldi çocuklarımıza bol bol vitamin şurupları, tabletler veriyoruz. Zaman zamanda özellikle büyüme çağında oldukları ve sürekli geliştikleri için ciddi oranda demire ihtiyaç duyuyorlar. Bu ihtiyaçlarını doğal, ucuz ve sağlıklı çözmek bizim elimizde. Bunun yollarından biri PEKMEZ. Aşağıda pekmezler konusunda ufak bilgiler verilmekte ve bizim uyguladığımız küçük bir pekmez sistemi belirtilmektedir. Tabiki bunun uygulaması sizlere aittir. Herkes farklı bir şekilde uygulayabilir ama lütfen çocuklarınızdan ve kendinizden pekmezi esirgemeyin.
 
Annelere hem kendileri için hem çocukları için bir öneri. Pekmez kilo alınmaması isteniyorsa aç karna (diyet yapanlar için önemli), kilo alımına yardım etmesini istiyorsanız tok karna alınması iyi olacağı söylenmektedir.

Saygılar
 
Çocuklar için Hergün sabah ve akşam 2 tatlı kaşığı (hergün bir çeşit ürün verilecektir)


Hurma Pekmezi


Keçiboynuzu pekmezi

Kayısı Pekmezi

Dut Pekmezi

Üzüm Pekmezi

Bal

İçerisinde barındırdığı organik asitler, mineral maddeler ve kısmen de vitaminlerle pekmezin beslenmedeki önemi büyüktür. 100 gr. Pekmez; kalori olarak 575 gr süte, 150 gr. ekmeğe, 195 gr ete eşdeğerdir. Pekmezdeki şekerin %80'I glikoz ve fruktoz halinde olduğundan, bebeklerin beslenmesinde pekmez çok önemli bir role sahiptir. Anne sütü olmadığında, hekim kontrolünde bebeklere pekmez verilebilir. Sakkarozun (çay şekeri) glikoz ve fruktoza ayrılabilmesi için organizmada sükraz enziminin bulunması şarttır. Bebeklik döneminde bünyede bu enzim bulunmadığından, enzimin sentezleneceği zamana kadar belli bir sürenin geçmesi gerekmektedir. Pekmezde bulunan glikoz ve fruktoz ise sindirim sisteminde parçalanmaya ihtiyaç duymaksızın kana basit difuzyon ile geçebilmektedir. Böylece vücut yaklaşık 30 dakika gibi kısa bir sürede enerji kazanmaktadır.

Enerjiye acil ihtiyacı olan sporcu veya ağır işçilere pekmez verilmesi durumunda kısa sürede bu insanların enerji ihtiyacı karşılanmaktadır. Bebeklik çağında beyin çok hızlı geliştiğinden enerjiye ihtiyaç oldukça fazladır. Bebeğe yeterli glikoz verilmediği takdirde beyin gelişmesinde duraklama veya yetersizlik olmaktadır. Kana geçmesi çok kolay ve beyinin tek enerji kaynağı olan glikoz, pekmezde yeterince bulunmaktadır. Bu yüzden çocukların sağlıklı gelişmelerinde pekmez çok önemli bir role sahiptir.

Üzüm ve pekmez proteince fakir olmasına rağmen, iyi bir diyet gıdasıdır. Proteinlerin bağırsaklarda iyice emilebilmesi için amino asitlere kadar parçalanması gerekmektedir. Canlıların gelişmesi için gerekli proteinlerin yapı taşı olan amino asitlerin bir kısmı metabolizmada sentez edilemediğinden dışarıdan alınmak mecburiyetindedir. Çocuğun büyüme döneminde beslenmesinin iyi olabilmesi için aldığı aminoasitlerin dengesinin iyi olması gerekmektedir. Bu denge yine anne sütünden sonra pekmezde çok iyi bir şekilde bulunmaktadır.

Pekmezin diğer bir özelliği de birçok mineral madde ihtiva etmesidir. "Eser (iz) elementler" olarak bilinen mineral maddelerin eksiklikleri durumunda bünyede çeşitli gelişme bozuklukları ortaya çıkmaktadır. Bunların en önemlilerinden biri kanda oksijen taşınmasını sağlayan hemoglobinin yapısında bulunan demir elementidir. (+2) değerli demir, insan kanında oksijen taşımada vazifeli molekül olan hemoglobin yapımında kullanılmasının yanında, kemik iliğinde önemli bir düzenleyici faktör olarak da iş görür (Savunma hücreleri kemik iliğinden üretildiğinden, burada herhangi bir arıza varsa, bünye hastalıklara karşı savunmasız kalmaktadır).

Tablet şeklinde alınan (+3) değerli demirin, (+2) değerli demire çevirebilmesi için vücutta ayrı bir işleme tabi tutulması gerekir. C vitamini eksikliği gibi bazı durumlarda demirin, bu dönüştürülme işlemi gerçekleşemez. Pekmezdeki demir ise, insan bünyesinin çok rahat bir şekilde kullanabildiği (+2) değerli demirdir. Sadece pekmezle beslenildiğinde bile günlük demir ihtiyacının %35'ı karşılanabilir.

Çinko elementi, karbonhidrat ve protein metabolizmasında ve nükleik asit sentezinde önemli rollere sahip kılınmıştır. Uzun süren çinko eksikliğinde çocukta cinsi bozukluk, yetersiz gelişme ve iştah azalması görülmektedir. Pekmez, çinko bakımından zengindir. Fosfor; gençler, hamile ve emziren hanımlar için çok gerekli bir elementtir. Ayrıca fosforun kalsiyum ile yakın bir ilgisi ve kan hücrelerinde şekerin enerjiye çevrilme metabolizmasında önemli görevi vardır. Böylece pekmezde bol miktarda bulunan glikoz ve fruktoz aynı gıda ile alınan fosforla kolaylıkla enerjiye çevrilebilir. Ayrıca çocuğun kemik ve diş gelişmesinde kalsiyum ile fosforun arasındaki nisbetin normalde 1,2-2 arasında olması gerekmektedir. Pekmezde bu değerler 2-2,7 arasında olup, istenen sınırlara çok yakındır.

Potasyum; kas kasılmasında, protein sentezinde ve hücre içi enzimlerin fonksiyonlarında önemli rol oynar. Günlük potasyum ihtiyacı karşılayacak miktar pekmezde depolanmıştır. Bu gıda maddeleri, şeker hastalığı gibi hususi bir sakınca olmadığı müddetçe tabletlere tercih edilmelidir. Kalp atışlarının düzenlenmesinde rol alan potasyum açısından da zengin olan pekmez, vücutta oluşan toksin maddelerin atılması ve alkali- asit dengesinin sağlanması için de kullanılabilir.

Magnezyum da potasyum gibi sıvı- elektrolit dengesinin ayarlanmasında vazifelendirilmiştir. Dolaşım ve sinir sisteminin düzenli çalışması için bu minerale ihtiyaç duyulmaktadır. Kandaki magnezyum seviyesinin düşmesi durumunda ağır sinir bozuklukları görülür.
Kalsiyum, sağlıklı büyüme ve gelişmede, dolaşım ve sinir sisteminde, kanın pıhtılaşmasında ve kalp kaslarının gelişmesinde önemli rolü vardır. Kalsiyum eksikliği kemik ve diş hastalıklarına sebep olur. Günlük 500 gr civarında pekmez tüketilmesi durumunda vücudun ihtiyacı olan kalsiyum karşılanmaktadır. Kalsiyum; potasyum ve magnezyumla çalışır. Pekmezde bu üç mineral birlikte bulunur.

Ayrıca pekmez bazı vitaminlerce de zengindir. Sofralarımızda pekmez bulundurduğumuz takdirde, günlük vitamin ihtiyacımızın %20'si karşılanabilecektir. Pekmezde tiamin ve pyridoxin (B6) vitaminleri yeterli miktarda mevcuttur. Pyridoxin (B6) kan hücrelerinin yapımında, sinir sistemi ve cilt sağlığında, vücuttaki yağ ve kolesterol miktarının kontrolünde vazifelidir. Günlük B6 vitamini ihtiyacının %15'i pekmezle karşılanabilir.
Değerli bir gıda maddesi olan ve gelişme dönemindeki çocukların daha sağlıklı bir yapıya kavuşmalarında önemli rolü olan pekmezi sofralarımızdan eksik etmemeliyiz.

PEKMEZİN BESİN İÇERİĞİ VE İNSAN SAĞLIĞINA FAYDALARI
Pekmez, yüksek şeker içeriği nedeniyle iyi bir karbonhidrat ve enerji kaynağıdır. Ayrıca, mineralleri yoğun olarak içermektedir. Pekmez özellikle günlük kalsiyum, demir, potasyum ve magnezyum gereksiniminin büyük bir kısmını karşılamaktadır. Mineral miktarının fazla ve emilim oranlarının yüksek olması nedeniyle hamile ve emziklilerin, tüberkilozlu hastaların, iyileşme dönemindeki kişilerin diyetinde yer alması önerilmektedir.
Pekmezin çok iyi kaynak olduğu besin öğelerinden biri de kromdur. Dokuların krom içeriği hamilelikte, malnütrisyonda ve yaşla büyük ölçüde azalmaktadır. Krom, glikoz toleransa faktörünün yapısında bulunur. Ve insülün kullanımı ile glikoz metabolizmasını etkiler. Rafinasyon işlemi sonucunda gıdalardaki krom miktarının büyük ölçüde azaldığı göz önüne alınırsa pekmezdeki kromun önemi daha da belirginleşmektedir.

ÜZÜM PEKMEZİ
·     Vücuttaki kanı arttırır
·     Enerji verir
·     İştah açar
·     Hamilelikta ve bebek gelişiminde çok faydalıdır
·     Mideyi, bağırsakları, böbrekleri kuvvetlendirir
·     Damar sertliğine iyi gelir
·     Kan dolaşımını rahatlatır
DUT PEKMEZİ
·     Kan eksikliği bulunan hastalarda çok büyük faydalar sağlar.
·     Mide hastalıklarında özellikle, ülser hastalığına iyi gelir.
·     Astım ve bronşit hastalıklarında faydalıdır.
·     Soğuğa karşı vücut direncini arttırıcı özelliğe sahiptir.
·     Sporcular için bir enerji deposudur.
·     Bebeklerin büyümesinde ve gelişmesine yardımcı olur.
·     Çocukların zeka gelişimine yardımcı olur.
·     Gargara halinde ağız ve boğaz hastalıklarında etkilidir.
·     Çocuklarda sıklıkla rastlanan pamukçukta da yaygın olarak kullanılır
KEÇİ BOYNUZU (HARNUP) PEKMEZİ
·     Kolestrolü düşürür ve tansiyonu dengeler
·     Kalbi takviye eder
·     Cinsel gücü ve sperm sayısını artırıcı özelliği kesinlik kazanmıştır.
·     Vücudu güçlendirip dinamize eder
·     Kansızlığa birebirdir
·     Dişleri besler Kemikleri güçlendirir
·     Bağırsakları çalıştırır
·     Çocuklar ve hamile bayanlar için faydalıdır
·     Potasyum, kalsiyum, fosfor, magnezyum, demir, bakır, çinko içerir
·     akciğer rahatsızlıklarında da kullanılır.
ANDIZ PEKMEZİ
Andız pekmezi ise bronşit, öksürük, sarılık, kaşıntı, egzama, mide bulantısı, akciğer, karaciğere faydalı bir pekmezdir.Bütün pekmez cinslerinde olduğu gibi kan yapıcıdır ve enerji verir.

Bronşit ve öksürük şikayetlerinin azaltılmasına yardımcı olur,         
Kan eksikliğinde kan yaptırmaya yardımcıdır,
Süt veren annelerde süt artırmaya yardımcıdır,
Kafein içermez,
Yapısında bulunan yüksek vitamin ve mineral içeriği ile diş ve diş etleri üzerinde çok olumlu etkileri vardır,
Kalsiyum bakımından çok zengindir,
İçindeki E vitamini sayesinde; öksürük, grip, kemik erimesi ve kansızlık durumlarında vücuda yardımcı olur,
Balgam söktürmeye yardımcı, göğsü yumuşatmaya yardımcı, bronşları açmaya yardımcı olur. Sigara tiryakileri için ve nefes darlığına karşı vücuda yardımcı olur.



KEÇİBOYNUZU (HARNUP) PEKMEZİ

Faydaları:


* Kalsiyum bakımından çok zengindir (sütün 3 katı)

* İçindeki E vitamini sayesinde; öksürüğe, gribe, kemik erimesine ve
kansızlığa iyi gelir

* Balgam söktürür,göğsü yumuşatır,bronşları açar, sigara tiryakileri
için faydalıdır ve nefes darlığına oldukça etkilidir.(Alerjik nefes
darlığı çekenlere ısrarla keçiboynuzu pekmezi tavsiye edilir.)

* Yüksek ham selüloz etkisi ile bağırsak rahatsızlıklarına ve
gastrite etkilidir. Mide ve bağırsak gazlarını dışarı atarak mide
şişkinliğini giderir Bağırsak kurdu, tenya, solucan gibi bağırsak
parazitlerini temizler. Mideye kuvvet verir.

* Yüksek mineral ve vitamin içeriği ile de diş ve diş etleri üzerinde
çok olumlu etkileri vardır.

* Yüksek doğal şekerler , zengin mineraller (özellikle çinko) ve
vitaminler (A , B , B2, B3, D) içeriği dolayısıyla doğal güç ve
besin kaynağıdır.

* Yüksek sodyum ve potasyum içeriği sayesinde tansiyon, karaciğer ve
akciğer üzerine çok yaralı etkileri bulunmaktadır. Kanın zehirli
maddelerini temizler.

*İnsanlığın korkulu rüyası akciğer kanserini %90 oranında önleme
gücüne sahiptir.

*Kalbe faydalıdır, kalp çarpıntısını önler

*İnsan vücuduna giren radyasyonu dışarı atar.

DUT PEKMEZİ
Dut Pekmezi, Doğu Anadolu yöresinin dutlarından geleneksel köy pekmezleritadında, sağlık şartlarına uygun ve hiçbir katkı maddesi kullanılmadan tamamen naturel olarak üretilmiştir.
Duttan yapılan pekmezin özellikle sindirim sistemi faaliyetlerinin düzenli çalışmasında oldukça faydalı olduğu bilinmektedir. Kalp damar ve nefes darlığına ii glen dut pekmezi, sağlıklı bir yaşam sürmeniz için Şitoğlu markasıla sofranızda.

Dut Pekmezinin faydaları

Kan eksikliği bulunan hastalarda çok büyük faydalar sağlar
Mide hastalıklarında özellikle, ülser hastalığına iyi gelir.
Astım ve bronşit hastalıklarında faydalıdır.
Soğuğa karşı vücut direncini arttırıcı özelliğe sahiptir.
Sporcular için bir enerji deposudur.
Bebeklerin büyümesinde ve gelimesine yardımcıolur.
Çocukların zeka gelişimine yardımcı olur.
Çocuklarda sıklıkla rastlanan pamukçukta da yaygın kullanılır.
Gargara halinde ağız ve boğaz hastalıkarında etkilidir.



HURMA PEKMEZİ
Yoğun çalışma temposununsebep olduğu yorgunluk ve acıkmadan kaynaklanan şeker ihtiyacını karşılamada Hurma'nın öenmli bir yeri vardır. Hurma şekerli ve ballı tadıyla tüm günün halsizliğini alıverir.
Pekmez alanında uzmanlaşmış olan firmalar  bu harika meyvenin pekmez formunu da siz tüketicilerin damak zevkine sunmanın sevincini yaşamaktadır.
Hurmanın lif, mineral ve fenol açısından zengin olduğunu söyleyen bilim adamları sodyum, potasyum, magnezyum, kalsiyum, B vitamini ve demir açısından da oldukça zengin olduğunu ifade etmişler.

Hurma Pekmezinin faydaları

Sporcular için bir enerji deposudur.
Hurma; kalp ve damar hastalıkları riskini oldukça azaltıcı bir etkiye sahiptir.
Zihni ve bedeni gelişmei sağlar.
Öksürüğü keser.
Boğaz ağrısını giderir.
Bronşit ve soğuk algınlıklarına karşı oldukça etkilidir.
Kansere karşı koruyucu etkisi vardır.


KAYISI PEKMEZİ
Dünyada ilk defa üretilen kayısı pekmezini damak tadınıza sunuyor.
Kayısı pekmezi, diğer kayısı ürünlerindan farklı olarak hiçbir katkı maddesi içermez
Kayısı pekmezi, kayısının eşsiz özelliklerini size, hijyenik ortamda doğrudan ve eksiksiz olarak ulaştırıyor.
Kayısı pekmezi, tamamen saf içeriğiyle, şişmanlama korkusu olmadan, fazla kalori alma kaygısı taşımadan lolayca ve zevkle alınabilir.

Kayısı Pekmezinin faydaları
İçerdiği antioksidan maddelerle stresi azaltır, beyin çalışmasını destekler.
Karaciğerin tahrip olan kısımlarının onarımını sağlar.
Kalsiyum içeriiyle kemiklerin düzgün ve sağlam gelişiminde rol oynar.
Kemik erimesinde koruyucu rol oynar.
Dişlerin daha sağlam olmasının sağlar.
Demir minerali içeriği ile kansızlığı önler.
Böbrek taşı oluşumu riskinin azalmasında rol oynar.
Cinsel gücü arttırır.
Antioksidan madde içeriğiyle kanserden korur.
Cildin beslenmesini arttırır ve cilt güzelliğine katkıda bulunur.
Kalp kaslarını destekler, kalbin düzenli çalışmasını sağlar.
Potasyum ve A vitaminin öz maddesi karotence zengin, sodyumca fakir olması nedeniyle dengeli beslenme sağlar.



KARADUT PEKMEZİ
Doğu Anadolu yöresinin dutlarından sağlık şartlarına uygun ve hiçbir katkı maddesi kullanılmadan tamamen naturel olarak üretilmiştir. Kansızlık ile ilgili sorunların giderilmesine yardımcı olarak kullanılmaktadır. Vitamin ve mineral madde açısından zengin bir gıda maddesidir. Yüksek miktarda demir ( Fe ) içerdiğinden kansızlıkta destekleyici olarak kullanılmaktadır. 
 
Karadut Pekmezi'nin Kullanım Alanları
. Düzenli olarak yenildiğinde idrar söktürmeye yardımcı olur.
. Mideyi kuvvetlendirmeye yardımcı olur.
. Bronşite ve  öksürük gidermeye yardımcı olur.
. Göğüs ağrılarını gidermeye yardımcı olur.
. Kilo alımına yardımcı olur.
. Kan yaptırmaya yardımcı olur.
. Süt veren annelerde süt artırmaya yardımcı olur.
. Kafein içermez.
. Yapısında bulunan yüksek vitamin ve mineral içeriği ile diş ve diş etleri üzerinde çok olumlu etkileri vardır.
. Kansızlığı gidermeye yardımcı olur.
. Mide hastalıklarında özellikle, ülser hastalığında vücuda yardımcı olur..
. Astım ve bronşit hastalıklarında yardımcıdır.
. Soğuğa karşı vücut direncini arttırmaya yardımcı olur.
. Sporcular için bir enerji deposudur.
. Bebeklerin büyümesinde ve gelişmesine yardımcı olur.
. Çocukların zeka gelişimine yardımcı olur.

Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: burcu-emir - 19 Ocak , 2008, 22:25:09
bunları okuyunca birkez daha kendimi mutlu hissettim.her sabah kahvaltısına,her akşam mamasının içine bir dolu çay kaşığı pekmez ekliyorum.
paylaşımın için teşekkür ederim remziye  :flowers:
Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Almiş'inAnniş'i - 19 Ocak , 2008, 22:27:47
bende öyle yapıyordum ama
dr.umuz "pekmezi sabah akşam bir tatlı kaşığı sade olarak yedir" dediğinden beri
sabah aç karnına vermeye başladım
akşamları vermiyorum
çünkü zaten zorla yediriyorum  :sad1:
sevmiyo bu yüzden daha fazla işkence etmek istemiyorum  :'(
Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: burcu-emir - 19 Ocak , 2008, 22:37:09
yani mamalarını içinde besin değeri mi düşüyor anlamadım  :icon_scratch:
Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: Almiş'inAnniş'i - 19 Ocak , 2008, 23:29:07
 :dontknow:
Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: elvan - 22 Ocak , 2008, 20:23:44
Annelere hem kendileri için hem çocukları için bir öneri. Pekmez kilo alınmaması isteniyorsa aç karna (diyet yapanlar için önemli), kilo alımına yardım etmesini istiyorsanız tok karna alınması iyi olacağı söylenmektedir. bundan dolayı aç karna demiş olabilir.


bende kahvaltıda üzüm yadA dut pekmezi veriyorum. :muzz:  :hello2:muzz:
Başlık: Ynt: ÖNEMLİ BİLGİLER
Gönderen: мiŁenα. - 29 Temmuz , 2010, 13:22:39
Bu kadar önemli gerekli bilgiler arkda kalmasın eminim herkezin işine yarar :icon_thumright: