29 Nisan , 2024, 15:29:05

Haberler:

www.herseyibilen.co Durma! Merak ettiğin her konuda her soruyu sen de sor!


Show posts

This section allows you to view all posts made by this member. Note that you can only see posts made in areas you currently have access to.

Messages - halukgta

16
Değerli dostlarım bizler hesaba çekileceğimiz, Allah'ın vahyi Kur'an'dan o kadar uzak bir din yaşıyoruz ki, bu yaşadığımız din ile Allah'ın huzuruna çıkarsak, inanın hesabını veremeyiz. Çünkü Allah bizleri Kur'an'dan sorumlu tutacağına, Zuhruf suresi 44. Ayetinde karara bağlamış. Peki, bizler Allah'ın bizleri hesaba çekeceği Kur'an'ı anlayarak, dersimizi çalışarak Allah'ın tebliğini anlayıp hayatımıza mı geçiriyoruz, yoksa sen Kur'an'ı anlayamazsın, sakın Türkçesinden okuma günaha girersin, yanlış anlarsın diyenlerin sözüne kanıp, Kur'an'ın mesajını ilk elden bizler almaya çalışmadan, ne anlatırlarsa inanıp, onların söyledikleri ile mi İslam dinini yapıyoruz? BÖYLE YAPIYORSAK, ALLAH'IN İMTİHANINA GEREKEN TİTİZLİĞİ GÖSTERMEDİĞİMİZ İÇİN, ÜZÜCÜ BİR SONLA KARŞILACAĞIMIZI LÜTFEN UNUTMAYINIZ.  Ne dersiniz, bu soruyu lütfen kendimize soralım. Eğer hiç sormadıysak, şimdi yazacağım ve üzerinde birlikte düşüneceğimiz ayet, bizler için başlangıç olur inşallah. Bakın Maide suresi 44. ayetinde Allah, Kitap Ehlinden nasıl bir örnek veriyor.

Maide 44: İÇİNDE (DOĞRU YOLA) BİR REHBER VE NUR OLAN TEVRAT'I BİZ İNDİRDİK. ALLAH'A TESLİM OLMUŞ NEBÎLER, YAHUDİLER ARASINDA ONUNLA HÜKMEDERLERDİ. HOCALAR VE ÂLİMLER İSE KENDİLERİNDEN ALLAH'IN KİTABINI KORUMALARI İSTENMESİ SEBEBİYLE ONUNLA HÜKMEDERLER VE ONA ŞAHİT OLURLARDI. SİZ, İNSANLARDAN KORKMAYIN; BENDEN KORKUN. AYETLERİMİ GEÇİCİ BİR BEDELLE DEĞİŞMEYİN. ALLAH'IN İNDİRDİĞİ HÜKÜMLERLE HÜKMETMEYENLER, KÂFİR OLANLARDIR. (Süleymaniye vakfı)

Aslında ayet çok açık bilgiler veriyor, yeter ki Allah'ın vahyi Kur'an ile buluşalım ve üzerinde biraz düşünelim. Allah daha önce gönderdiği Kitaptan örnek verip, Onu biz indirdik diyor. Bakın devamında ise kendi katından indirilen Tevrat için neler söylüyor. Görev verdiğimiz NEBİLER/RESULLER Allah'a teslim olmuş iman etmiş kullarına, onunla yani Tevrat ile hükümler verip Tevrat'ı tebliğ ederlerdi diyor.

Ayette hocalar ve âlimler diye çevirdikleri kişiler aslında ayette RABBANİLER diye geçer. Yani Rabbin kanunlarını bilen ona uyan ve topluma yalnız Allah'ın kanunlarını anlatanlar kast ediliyor. Hatırlatırım Allah, ben ruhban sınıfı emretmedim, onlar önce iyi niyetleri ile kendileri oluşturdular ama daha sonra işi paraya dökerek (Hadid 27-Tevbe 34) yoldan saptılar diye Kur'an'da örnekler verir. Bahsedilen Rabbani kişiler iman ettim diyerek, ALLAH'IN KİTABINI, KANUNLARINI VE SINIRINI KORUMAK İÇİN SÖZ VERENLERDİR. TIPKI BUGÜN BİZLER İMAN ETTİK DİYEREK, ALLAH'IN VAHYİNİN SINIRLARI DIŞINA ÇIKMADAN, YALNIZ ALLAH'IN İPİNE SARILMAYA ÇALIŞANLAR GİBİ DİYEBİLİRİZ. Bu kişilerin O gün yani vahyin indirildiği zaman, Resulün yakınlarında vahyin indirilişine şahit olanlar. Resulün yanında tebliğ konusunda, ona yardım edenler. ÇÜNKÜ ALLAH'IN RESULÜ BİZLEREDE ALLAH'IN TEMBİH EDİP UYARDIĞI GİBİ, ONLARADA SAKIN VAHYİMİN DIŞINA ÇIKMAYIN, GÖNDERDİĞİM VAHYE SARILIN ONU KORUYUN BATIL İLE KARIŞTIRMAYIN DİYE UYARMIŞ, ONLARDA İMAN ETTİK DİYE KORUMAK İÇİN SÖZ VERMİŞLERDİ. ONUN İÇİNDE TOPLUMA, YALNIZ ALLAH'IN VAHYİNİ YANİ İNDİRİLEN TEVRATI, İNCİLİ TEBLİĞ EDİP ONUNLA ARALARINDA HÜKÜMLER VERİYORLARDI DİYOR.

Ayetin devamında ise adeta ilk söylediklerinin açıklamasını yaparak, SAKIN İNSANLARDAN KORKMAYIN, BENDEN KORKUN UYARISI ÇOK ÖNEMLİ. Çünkü toplum geleneksel inancın etkisinde ve kendilerinin yarattığı din adamlarının baskısıyla onlardan çekiniyorlar, söylediklerini dinin emri kabul ediyorlardı. Hatırlayınız bu toplumun din adamları inançlarında kendilerine inanmayanları AFOROZ etmekle, YANİ DİNDEN ÇIKARMAKLA TEHDİT EDİYORLARDI. Onun için Allah onlardan korkmayın benden korkun diyor. Çünkü din adeta alınıp satılan, geçim kaynağına dönüştürülmüş adeta RANT kapısı olmuştu. SANIRIM AYNI ŞEYİN GÜNÜMÜZDE DE OLDUĞUNU, İÇİNİZDEN GEÇİRDİNİZ. Allah'ın uyardığı gibi toplum, Allah ile aldatılıyordu.

Ayetin son cümlesi adeta Kur'an'ı özetliyor ve tüm iman edenlerin tek bir yolu olduğunu çok açık ve net bildiriyor ve YALNIZ ALLAH'IN İNDİRDİĞİ VAHİYLE, YANİ ONUN HÜKÜMLERİ İLE HÜKMETMEYENLER, KÂFİRLERİN TA KENDİSİDİR DİYOR. Hicr suresi 9. Ayetinde Allah, Kur'an'ın koruyucusu olduğu konusunda, nasıl bir hüküm veriyordu hatırlayalım. "ŞÜPHESİZ ZİKRİ (KUR'AN'I) BİZ İNDİRDİK VE ONUN KORUYUCULARI DA ELBETTE BİZİZ." Lütfen şunu unutmayalım ve yanlış anlamayalım. Ayeti Türkçeye çevirirken hocalar, âlimler diye bahsedilenler, Allah'ın vahyini korumakla özellikle görevli değildiler. Allah kendi vahyimi ben koruyorum diyor biliyorsunuz Kur'an'da. BU BAHSEDİLENLER İMAN ETTİĞİNİ SÖYLEYEN RABBANİLER. ÇÜNKÜ İMAN EDERKEN ALLAH'IN VAHYİNİ KORUYACAĞIMIZA, ONUN DIŞINA ÇIKMAYACAĞIMIZADA SÖZ VERİYORUZ BİZ İMAN EDENLER. Çünkü ayeti yanlış anlaşılabilecek şekilde çevirenler var. Ayette bahsedilenler, Resullerin yanında vahye şahit olmuş kişiler ve Resule yardım eden iman edenler. Çünkü iman ederken yalnız Allah'ın vahyi ile hükmedeceklerini, yalnız Allah'ın vahyini tebliğ edeceklerine dair söz vermişler.

Ayetin son cümlesini tekrar hatırlatmak istiyorum. Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmeyenler, kâfir olmuştur diyor Rabbimiz. Ne dersiniz, ben Müslümanım diyen milyonlarca Müslüman, bu uyarıyı tebliğ alıp, uyarının gereklerini yerine getiriyor mu? YOKSA YALNIZ KUR'AN İLE İSLAM YAŞANMAZ DİYEREK, akla hayale gelmeyen, Allah'ın tek kelime bile Kur'an'da bahsetmediği geleneklerinde olan, atalarından rivayet yolla intikal etmiş konuları dine ilave ederek, dinin emri diye mi yaşıyoruz. HATIRLATIRIM BUNU YAPANLARA ALLAH, KÂFİR OLDULAR DİYOR.

Bizler Kur'an'da geçen KÂFİR OLDULAR uyarısını hiç üstümüze almıyoruz. Bizler sanki sütten çıkmış ak kaşık gibi görüyoruz kendimizi. Hâlbuki Allah bu kelimeyi hiç iman etmeyenler için kullandığı gibi, iman ettiğini söyledikleri halde, imanlarının gereğini yerine getirmeyip batıla, hurafeye, atalar dinine sapanlar için çok daha fazla kullanıyor Kur'an'da. Örnek verelim.

Ali İmran 90:  İMANDAN SONRA İNKÂR EDİP SONRA DA İNKÂRDA İLERİ GİDENLERİN TEVBELERİ ASLA KABUL EDİLMEZ. İŞTE ONLAR SAPKINLARIN TA KENDİLERİDİR. (Mehmet Okuyan)

Yusuf 106:  ONLARIN ÇOĞU ALLAH'A ANCAK, ORTAK KOŞARAK İNANIRLAR. (Diyanet meali)

Sanırım bu ayetleri okuduğunuzda, gözlerine perde çekerim, kulaklarını ve kalplerini mühürlerim diyenlerin kimler olduğunu, çok iyi anlamışsınızdır. Allah hiç iman etmemiş kulunun önü keserek, neden gerçekleri görmesini engellesin. Allah'a ortak koşmak şirktir ve hatırlatırım Allah'ın affetmeyeceği büyük günahtır. İşin kötüsü iman edenlerin çoğunun, bu acıklı durumda olmasıdır. Bakara suresi 170. ayetinde de Allah, Kitap Ehline ALLAH'IN İNDİRDİĞİNE UYUN diye uyardığında, nasıl cevap veriyorladı? Biz atalarımızın üstünde bulduklarımıza inanırız diyorlardı. Ne yazık ki günümüzde bazı kardeşlerimize, ayetleri hatırlatıp bakın bu rivayete inanırsanız, Allah'ın vahyini inkar etmiş olursunuz dendiğinde, yüzlerce yıl atalarımız yanlış mı inanmış diyerek bu ve benzeri uyarıları yapanları, kafir ilan edebiliyorlar. Halbuki bu hataları yapanlara ALLAH, KAKİR OLDULAR DİYOR. Lütfen kendimize gelelim yoksa inanın çok pişman oluruz. Allah her kuluna mühlet verdiğini söylüyor. GERÇEKLERİ GÖRÜP TEBLİĞ ALDIKLARI HALDE, HAKTAN GELEN GERÇEKLERİN YANINA BATIL, HURAFE İLAVELER YAPIP, İMANLARINI HAKKIN YOLUNDAN SAPANLARA KARŞI BİR UYARI OLDUĞU, ÇOK AÇIK ANLAŞILIYOR. Allah sözünde durmayan, hatta azdıkça azan kullarımın dualarına asla karşılık vermem, onlara yardım etmem diyor.

Dilerim Kur'an gerçekleri ile buluşma çabasında olan, ALLAH'IN AZINLIK HALİS KULLARI ARASINDA OLURUZ.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
17

Değerli dostlarım, Facebook'ta bir kardeşimizin paylaştığı, EHLİSÜNNET ÂLİMLERİ BİRLİĞİ başlıklı uyarı yazısını okuyunca, bu konuda bir makale yazmadan geçmemin, büyük hata olacağını düşündüm. Öyle şeyler yazmışlar ki, sizlerde okuduğunuzda, yaşadığımız İslam'ın genel çoğunluğu tarafından, nasıl Kur'an ile taban tabana zıt yaşandığına, bir kez daha şahit olacaksınız. BU KONUYU ANLATIRKEN ELBETTE ŞAHİDİMİZ, DELİLİMİZ YALNIZ KUR'AN OLACAKTIR. Ne yazık ki İslam toplumunun genel çoğunluğu, Zuhruf suresi 78-79. Ayetlerinde Allah'ın uyarısında olduğu gibi GERÇEKLERDEN, Allah'ın HAK yolundan hoşlanmaz konumuna getirildi. Ayeti hatırlayalım. "BİZ SİZE ELBETTE GERÇEĞİ GETİRMİŞTİK, FAKAT ÇOĞUNUZ GERÇEKLERDEN HOŞLANMIYORSUNUZ. YOKSA (MÜŞRİKLER) BİR İŞE KESİN KARAR MI VERDİLER! DOĞRUSU KARARLI OLAN BİZİZ!" (ZUHRUF 78-79) Demek ki gerçek hak olan, yalnız Allah'tan gelenmiş. Peki, neden şahit yalnız Kur'an olmalı? Enam suresi 19. Ayetinde Allah'ın Resulü yüce Rabbimizi şahit göstererek, ne diye uyarıyordu bizleri? "DE Kİ: "ŞAHİTLİK BAKIMINDAN HANGİ ŞEY DAHA BÜYÜKTÜR?" DE Kİ: "ALLAH BENİMLE SİZİN ARANIZDA ŞAHİTTİR. İŞTE BU KUR'AN BANA, ONUNLA SİZİ VE ERİŞTİĞİ HERKESİ UYARAYIM DİYE VAHYOLUNDU." Lütfen sabırla makalemi sonuna kadar okuyunuz. Çünkü konu önemli, onun için detaylı yazmak zorunda kaldım.

Bakın Allah'ın Resulü O örnek insan, ümmetine Allah'ı şahit göstererek, kendisinin nasıl bir görev aldığını ve bu görevinde biz ümmetini hangi kaynak ile uyardığını söylüyor. ALLAH'IN RESULÜ YALNIZ KUR'AN İLE UYARIYOR. ÇÜNKÜ ONA İLAVE YAPMASI, ALLAH'IN DİNİNE ORTAK OLMAYA ALIŞMASI DEMEKTİR Kİ, BUNUN ŞİRK OLDUĞUNU ALLAH'IN RESULÜ BİLİYOR. Başka örnek vermeye gerek yok ama elbette gözlerinde perde olan kulakları ve kalpleri mühürlenmiş olana bu ayet yetmeyecektir. Şimdide makalemin konusu olan, kendilerini EHLİSÜNNET ÂLİMLERİ BİRLİĞİNDEN OLDUĞUNU SÖYLEYENLER, TOPLUMU GERÇEK İSLAM'IN NASIL YAŞANACAĞI KONUSUNDA, BAKIN NASIL UYARIYORLAR ONA BAKALIM. Allah'ın Resulünün Allah'ı şahit gösterip, Resulün biz ümmetini yalnız Kur'an ile uyardığı gibi mi uyarıyorlar, yoksa HADİS DÜŞMANLIĞI KONUSUNDA UYARI YAPAN BU KARDEŞLERİMİZ, Kitap Ehlinin düştüğü yanlışa onlarda düşmüşte haberlerimi yok, birlikte bakalım. Bakın ne diyorlar.

"ZAMANIMIZDA HADİSLERİ DIŞLAYAN, BİR FURYA BAŞLATILMIŞTIR. BU FİKRİN ZAMANIMIZ AÇISINDAN KAYNAĞININ BATILI ORYANTALİSTLER OLDUĞUNUN BİLİNMESİNİ İSTİYORUZ. BUNUNLA İSLAM'I TAHRİF ETMEK/BOZMAK İSTEMEKTEDİRLER.

HADİSLERİ REDDEREK, ONLARI DİNİ HÜKÜM KOYMADA GEÇERSİZ SAYMAK ASLINDA RESUULLAH'I S.A.V DIŞLAMAK VE SIRADANLAŞTIRMAK DEMEKTİR. ZATEN HADİSLERİ DIŞLAYANLARIN MAKSADIDA RESULULLAH'I S.A.V DIŞLAYARAK, İSLAM'I BOZMAKTIR.

HADİSLER KUR'AN'I DOĞRU ANLAMAMIZI DOĞRU UYGULAMAMIZI TEMİN EDEN ZORUNLU KAYNAKTIR. BU KAYNAĞIN YOK SAYILMASI, İSLAM'IN YOK SAYILMASIDIR. HER KİM HADİSLERİ DIŞLAYICI BİR EYLEME BAŞLARSA ŞAŞKINLIK VE SAPKINLIK KAPISINI ARALAMIŞ OLUR.

HADİSLERE DÜŞMANLIĞIN İSLAM'I BOZMAK VE BÖYLECE VE MÜSLÜMANI DİNSİZLEŞTİRMEK MAKSATLI OLDUĞUNU HALKIMIZA HATIRLATARAK, BU MEL'UN FİKRE ASLA FIRSAT VERMEMELERİNİ ÖZELLİKLE VURGULUYORUZ. DUA VE SELAM İLE. " EHLİSÜNNET ALİMLERİ BİRLİĞİ (ES.A.B)

Arkadaşlarımız, günümüzde Resule ait olduğu iddia edilen rivayet hadisleri dışlayan, bir furya olduğunu ve bunların dış kaynaklı İslam düşmanları olduğunu söylüyorlar. Peki, dışlanan bu hadisler, hangi kaynaklardan bize ulaşan sözler, burası çok önemli. LÜTFEN ARAŞTIRINIZ, GENEL ÇOĞUNLUĞU YAHUDİ KAYNAKLI. Bizlerin olmazsa olmaz dedikleri fıkıh kitapları gibi, Yahudilerin TALMUD dedikleri fıkıh kitaplarından inancımıza geçmiş. Bunu neden sorgulamıyoruz? Eğer Allah'ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği HADİSLERİ yani ayetleriyse, bunu inkâr edenler zaten kâfir olmuştur. Peki, bahsedilen hadisler kimin bu durumda? Bu arkadaşlarımız, Allah'ın Resulüne ait olduğu iddia edilen rivayet hadisleri, inkâr eden bir Müslümanın, hem Resulünü dışlamış olacağını, hem de İslam'ı bozduklarını söylüyorlar. ÇOK DAHA İLERİ GİDİYORLAR VE BU RİVAYET HADİSLERİ YOK SAYANIN, İSLAM YOK SAYILMASI İLE EŞ TUTABİLİYORLAR. Her kim Resule ait olduğu iddia edilen hadisleri dışlayıcı bir eylem içinde olursa şaşkınlık ve SAPKINLIK KAPISINI ARALAMIŞ OLUR DİYEBİLİYORLAR. Sakın söylediklerinin tersi olmasın. Hadisleri kabul etmeyenlerin, İslam'ı bozmak ve toplumu dinsizleştirmek amacında oldukları iddiasındalar. Bu Mel'un fikre düşünceye fırsat vermemelerini, özellikle vurguluyoruz diyerek te son veriyorlar. Değerli dostlarım, gerçekten bu arkadaşlarımızın söyledikleri doğru olabilir mi? Yani bizler Kur'an ayetlerinin yanında, Resule ait olduğu iddia edilen rivayet hadislere de Kur'an ayetleri, yani Allah'ın VAHYİ gibi iman etmeli miyiz? Allah'ın Elçisi bizleri, hangi bilgilerle uyardığını söylüyordu Kur'an'da hatırlayalım. "BU KUR'AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM." (Enam 19) Bu ve benzeri ayetlere iman eden bir Müslüman, bunları söylemez. Bu ayetten de anlaşıldığı gibi, Resul biz ümmetini yalnız Allah'ın vahyi Kur'an ile uyarmış. Eğer Allah'ın vahyine bu rivayetleri de ilave eder inanırsak, Kur'an'a göre ŞİRK KOŞMUŞ OLURUZ.

Demek ki Allah'ın Elçisi bizleri yalnız Kur'an ile uyarmış, onun yanına kendi hadislerini asla ilave etmemiş, BUNU EN EMİN, EN SAĞLAM KAYNAK, KUR'AN'DAN ANLIYORUZ. Cahiliye devrinde, Kitap Ehlide aynı hataları yapmış ve Allah'ın onlara indirdiği vahyin/Kitabın yanında, atalarından kendilerine rivayet yolla ulaşan hadislere de, ALLAH'IN VAHYİ gibi muamele yapmışlardı. Hz. Muhammed Kur'an'ı onlara tebliğ derken bir kısmı, tamam senin getirdiklerine de inanırız ama bizlerin atalarından gelen inançları da var, onlara da inanırız dediklerinde, Allah nasıl bir ayet indirmişti hatırlayalım.

Casiye 6: İŞTE BUNLAR, ALLAH'IN ÂYETLERİDİR. ONLARI SANA GERÇEK OLARAK OKUYORUZ. ARTIK ALLAH'TAN VE O'NUN ÂYETLERİNDEN SONRA HANGİ HADİSE İNANACAKLAR? (Diyanet meali)

Bakın Allah'ın Resulü, yalnız Allah'ın vahyi ile yetinmeyen Kitap Ehline, nasıl bir ayet tebliğ ediyor. ALLAH'IN AYETLERİNDEN SONRA, HANGİ HADİSE/SÖZE İNANACAKSIN diyerek, İslam'ın yalnız Allah'ın vahyi Kur'an ile yaşanacağını söylemesi ve onları uyarması, sizce bizi ilgilendirmiyor mu? Ne yazık ki bu ve benzeri ayetlere şunu söylüyorlar. "Bu ayet müşriklere inmiştir biz Müslümanlara değil." Böylece neredeyse Kur'an'ın genel çoğunluğuna iman etmemiş olduğumuz gibi, DOĞRULUĞUNDAN ASLA EMİN OLAMAYACAĞIMIZ RİVAYETLERİDE, VAHİY KABUL EDİYOR VE ALLAH'A ŞİRK KOŞUYORUZ. Kendilerinin Ehlisünnet âlimleri birliğinden olduğunu söyleyenler, aynı yazıda bakın daha neler yazmışlar.

"HÂLBUKİ RESULULLAH'IN S.A.V GÖREVLERİ, AYETLERİ OKUMAK KİTABI KUR'AN'I ÖĞRETMEK, HİKMETİ(UYGULAMAYI) ÖĞRETMEK, YAŞAYIP YAŞATARAK İNSANLARI TERTEMİZ YAPMAKTIR. (BAKARA 129-151. ALİ İMRAN 164. CUMA 2) BU ONUN GÜZEL ÖRNEK (AHZAB 21) EDİNİLMESİNİ KOYDUĞU HÜKME İTİRAZSIZ TESLİM OLMAMIZI GEREKTİRİR. (NİSA 65. AHZAB 36. HUCURAT 1) RESULULLAH'IN, S.AV. İNSANLARA KİTABI VE HİKMETİ ÖĞRETİRKEN UYGULAMA YAPARKEN VE YAPTIRIRKEN SÖYLEDİĞİ BÜTÜN SÖZLER VAHİYDİR. KUR'AN DIŞINDAKİ VAHİY, (VAHYİ GAYRİ METLUV) HADİSLERİ REDDETMEK İŞTE BU VAHYİ REDDETMEKTİR. BUNDAN DOLAYI RESULULLAH'I S.A.V SIRADAN GİBİ BİR İNSAN SAYIP, BU VAHYİ İNKÂR ETMEK, İMANI SIFIRLAR. "

Önce şunu hatırlatmak isterim, Allah'ın resulüde bizler gibi bir insandı, elbette bizlerden farkı, Allah'ın güven elçisi olmasıydı. Ama unutmayalım Allah'ın dininde hüküm ortağı asla değildi. Allah'ın Resulüne, tıpkı Kitap Ehli gibi Allah'ın vermediği yetkileri verirsek, onlardan hiç bir farkımız olmaz. Fussilet suresi 6. ayetinde ne diyordu bu konuda ona bakalım. "DE Kİ: "BEN DE ANCAK SİZİN GİBİ BİR İNSANIM. FAKAT BANA İLÂHINIZIN YALNIZCA BİR TEK İLÂH OLDUĞU VAHYEDİLİYOR. ARTIK O'NA YÖNELİN VE O'NDAN BAĞIŞLANMA DİLEYİN. ALLAH'A ORTAK KOŞANLARIN VAY HÂLİNE!" Bizlerin Kur'an'dan bağını kesenler, bu ayetlerin üstünü örterek, Allah'ın Resulünü, Allah'ın din ortağı yaptığı gibi, yalnız Allah'tan bağışlanma, şefaat dilememiz gerekirken Resulününde şefaatçi olduğuna, bu toplumu inandırdılar. Hatırlatırım Allah'ın Resulü ümmetine ne diyor? YALNIZ ALLAH'A YÖNELİN. Diyelim ki Allah'ın Resulünün rivayet hadisleri olmasaydı, bizler Kur'an'ı anlayamazdık. Kur'an ile adeta eş tutulan bu hadisler, Allah'ın Resulünden direk bizlere mi intikal etmiştir, elbette hayır. Eğer öyle olsaydı bir rivayete göre diye başlayıp, ikinci üçüncü şahısların bu sözleri/hadisleri nakletmesi ile bizlere ulaşmazdı. Bu nakil sırasında, anlatılmak istenenin farklı aktarılma ihtimalinin, çok yüksek olduğunu düşünmek zor olmasa gerek. ONUN İÇİN ALLAH KUR'AN'DA, EMİN OLMADIĞIN BİLGİNİN, SAKIN ARDINA DÜŞMEYİN, HESABINI SORARIM DİYOR. Rivayet edilen hadisler, Resulün vefatından yüzlerce yıl geçtikten sonra, hatta çoğu Arap bile olmayan, BUHARİ, MÜSLİM, TİRMİZİ, EBU DAVUT tarafından binlerce hadis arasından, kendi düşünceleri ve İnançları doğrultusunda ayıklayarak, yazdıkları rivayet edilir. Şunu da söylemek isterim, belki de bu kişiler, bu hadisleri hiç nakletmedi, birçoğu onların adını kullanılarak topluma iletilmişte olabilir. Bu hadisler olmasaydı İslam'ı yaşayamazdık, Kur'an'ı anlayamazdık demekle, aslında Allah'ın Resulüne şunu da söylemiş olduğumuzun, lütfen farkında olalım.

"ALLAH'IN RESULÜ SAĞLIĞINDA, KUR'AN'I YAZDIRDIĞI GİBİ HADİSLERİNİ YAZDIRMAMIŞ, BİZLERİ NEREDEYSE KUR'AN'I ANLAYAMAYACAĞIMIZ ŞEKİLDE BAŞ BAŞA BIRALMIŞ. ALLAH KUR'AN'DA AYETLERİNİ KORUDUĞUNU SÖYLÜYOR, NEDEN RESULÜN HADİSLERİNİDE KORUDUĞUNU KUR'AN'DA SÖYLEMİYOR? SÖYLESEYDİ İÇİMİZ DAHA RAHAT OLURDU. ALLAH'TAN, SAYDIĞIMIZ KİŞİLERİN YÜZLERCE YIL SONRA AKLINA GELMİŞTE, RESULÜN HADİSLERİNİ TOPLAYIP YAZARAK, GÜNÜMÜZE ULAŞMASINI SAĞLAMIŞ VE ONLARIN SAYESİNDE, BİZLER BU HADİSLERLE KUR'AN'I DOĞRU ANLIYORUZ, İSLAM'I DOĞRU YAŞIYORUZ DİYORUZ. YOKSA ANLAYAMAZDIK." Ne dersiniz, bu yanlış inancı kabul ettiğimizde, aslında bunlarıda söylediğimizin farkında mıyız? Buna inanan kardeşlerime soruyorum, hangi mezhebin sahih, doğru kabul ettiği rivayet hadislerle Kur'an'ı doğru anlayacağız, buna kefil olabilecek garanti verecek birisi var mı aramızda? Hadislerin hepsi, hatırlatırım BİR RİVAYETE GÖRE diye başlıyor. Rivayet doğru olma ihtimali olduğu gibi, yanlış olma ihtimali de olan sözlere/hadislere denir. Allah ayetinde nasıl uyarıyordu?

İsra 36: HAKKINDA KESİN BİLGİ SAHİBİ OLMADIĞIN ŞEYİN PEŞİNE DÜŞME. ÇÜNKÜ KULAK, GÖZ VE KALP, BUNLARIN HEPSİ ONDAN SORUMLUDUR. (Diyanet meali)

Allah kesin, emin olmadığın bilginin ardına düşmeyin diye hüküm veriyor, bizler ise Resule ait olduğu rivayet edilen hadislere şüpheyle bakıp, Kur'an'ın onayını almadan inanmayanlara ne diyoruz. "HER KİM HADİSLERİ DIŞLAYICI BİR EYLEME BAŞLARSA ŞAŞKINLIK VE SAPKINLIK KAPISINI ARALAMIŞ OLUR." Değerli dostlarım Allah'ın Resulü elbette konuşmadı değil konuştu ve ümmetini uyardı hatta öyle zorluklarla karşılaştı ve mücadele etti ama tek bir şeyle, oda Kur'an. Bunu Allah Kur'an'da söylüyor. Kur'an'ın onayından geçen her hadisi bizler, zaten ayete iman ettiğimiz için kabul ediyoruz. Ama Kur'an'ın onaylamadığı hiçbir sözü/hadisi, Resul söylemeyeceği içinde, asla kabul etmiyoruz. Allah bizleri yalnız Kur'an'dan sorumlu tutacağına hükmetmişti hatırlayınız. Şöyle düşünün bu hükmü veren Allah, mahşer günü sizlere şaka yaptım, Resulün hadislerine de uymanız gerekirdi diyerek, bizleri cezalandırır mı? Gülünecek şeye inanıyoruz.

Ali İmran suresi 103. Ayetinde de, HEP BİRLİKTE ALLAH'IN İPİNE/KUR'AN'A SIMSIKI SARILIN. PARÇALANIP BÖLÜNMEYİN DİYE UYARIYOR. Bizler Allah'ın ipinin yanında, Resule ait olduğu iddia edilen her sözü/hadisi araştırmadan, Kur'an'ın onayını almadan, Resule ait olduğuna inanırsak, HEM RESULE İFTİRA ATMIŞ OLACAĞIMIZ GİBİ, HEMDE ŞAŞKINLIK VE SAPKINLIK KAPISINI ELLERİMİZLE ARALAMIŞ OLURUZ, LÜTFEN BUNU UNUTMAYALIM. Çok ilginçtir rivayet edilen hadislerin, Allah'ın Resulünün zamanında yazıldığına dair, birçok rivayet olduğunu söylemekte bir sakınca görmüyorlar. Daha da ilginç olanı yine rivayetlerde, Allah'ın Resulünün biz ümmetine, YALNIZ KUR'AN'DAN BAŞKA HİÇ BİR ŞEY BIRAMADIĞI KONUSUNDA DA, BİRÇOK RİVAYETİN OLDUĞUDUR. Değerli dostlarım tekrar hatırlatmak istiyorum HEPSİ RİVAYET, BÖYLE BİLGİLERLE İSLAM'IN YAŞANAMAYACAĞINI, Allah Kur'an'da onlarca ayetinde bizlere bildiriyor. Allah'a kulak verip, dinleyenlere ne mutlu.

Gelelim kendilerine Ehlisünnet Âlimleri birliği diyen kardeşlerimizin, Allah'ın Resulünün görevleri konusunda verdiği örneklere. Bu konu aslınca çok net Kur'an'da açıklanmış ve Resulün yetki, görev tanımı bizlere bildirilmiştir. Şunu lütfen unutmayalım, Allah bir ayetinde verdiği hükmün tam tersini, bir başka ayette vermez. Kur'an Allah'ın kullarına mesajıdır, tebliğidir ve sorumlu tutulacağımız HÜKÜMLERİDİR. Kur'an'da çelişki olmaz. ÇELİŞKİ BİZLERİN KAFASINDAKİ BATIL İNANÇLARDADIR. Kur'an'ın herkes tarafından anlaşılmayacağını söyleyerek, toplumu rivayetlere yönlendirenler, bunun asla hesabını mahşer günü veremeyeceklerdir. Haşa Allah kullarına mesajlarını anlatamıyor da, bunu birilerimi başarıyor? Resulün görevi Kur'an'ı açıklamak ve öğretmek değildir. BÖYLE OLSAYDI BİZLER, RESUL İLE YAŞAMADIĞIMIZ İÇİN, KUR'AN'DAN SORUMLU OLMAZDIK. KUR'AN'I AÇIKLAMA GÖREVİNİN, ALLAH KENDİLERİNE AİTTİR OLDUĞUNU SÖYLÜYOR VE KUR'AN'I NİCE ÖRNEKLER AÇIKLADIK Kİ HİÇ KİMSEYE MUHTAÇ OLMAYASINIZ DİYEDE AÇIKLAMA YAPIYOR. DAHA DA ÖNEMLİSİ, YEMİN EDEREK BİRÇOK KEZ ANLAYALIM DİYE, KUR'AN'I KOLAYLAŞTIRDIĞINI BİZLERE BİLDİRİYOR. Bakın Allah Resulünün görev tanımını bizlere açıklarken ne diyor.

"RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR." (Ankebut 18) "BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ." (Kehf 56) "SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR." (Rad 40) "BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM." (Ahkaf 9 )

Hatırlatırım bu yazdıklarım rivayet değil, bizzat Allah'ın HADİSLERİ/SÖZLERİDİR. Örnek verdikleri Bakara suresi 129. Ayete birlikte bakalım acaba ne diyor. Çünkü batılı aklayabilmek ve topluma kabul ettirebilmek için, ne yazık ki ayetlere öyle yanlış anlamlar veriliyor ki, Kur'an asla bunu onaylamıyor, hatta Kur'an'ın diğer ayetleri ile ters düşüyor, çelişiyor. Örneğin Allah şefaat tümden bana aittir hiçbir şefaatin olmadığı, o günden sakının diyor. Bu konu ile ilgili bazı ayetleri öyle tercüme ediyorlar ki, Allah şefaat yetkisini Elçilerine, din âlimlerine, VELİ kişilere de vermiştir şeklinde tercüme ediyorlar. Hâlbuki Allah, sakın benden başka VELİLER edinmeyin diye uyardığı halde, bizler bu hatayı yapıyoruz. BU İNANÇ AÇIKÇA, KUR'AN'DA ÇELİŞKİ YARATMAKTIR. Yine Kur'an'da birçok ayetinde, ALLAH'A VE RESULÜNE UYUN, İTAAT EDİN ŞEKLİNDE HİTAPLAR VARDIR. Bu ayetleri kendi batıl inançlarına uydurmak için, bakın yalnız Kur'an ile olmuyormuş, Allah Resulüne de uyun, itaat edin diyor, demek ki onun rivayet hadislerine de uymamız gerekiyor diyebiliyorlar. Hâlbuki Allah Resulünü, NASIL UYARMIŞ VE GÖREV VERMİŞTİ? Sana indirdiğim Kur'an ile kullarımı uyar ve KUR'AN ile hükmet. Çok üzgünüm ama bu batıl inançlara inananlar KUR'AN İLE BAĞI OLMAYANLAR, KUR'AN'I ANLAYARAK VE DÜŞÜNEREK HİÇ OKUMAYANLARDIR. Örnek verdikleri ayete bakalım.

"EY RABBİMİZ! ONLARA, İÇLERİNDEN SENİN ÂYETLERİNİ OKUYACAK, KİTAP VE HİKMET ÖĞRETECEK, ONLARIN RUHLARINI ARINDIRACAK BİR ELÇİ GÖNDER. ÇÜNKÜ ÜSTÜN GELEN, HER ŞEYİ YERLİ YERİNCE YAPAN SENSİN." (Bakara 129)

Bu ayette Hz. İbrahim Allah'a dua ediyor ve diyor ki, kullarına aralarından Elçilerinden gönder ki, onları hurafe, batıl, rivayet atalarının batıl inançlarından uzak, onları senin kitabın ile buluştursun. Yaşadıkları inancın hurafe olduğunu, gönderdiğin Elçin ona verdiğin hikmetle yani bilgelikle anlatsın onları ikna etsin diyor. Yoksa Allah'ım sen herkesin anlayamayacağı bir kitap gönderiyorsun, onu Elçin anlaşılır hale getirsin, hatta senin vermediğim hükümleri O versin demiyor. Çünkü bu düşünce ve inanç Kur'an'a tamamen ters düştüğü gibi akla ve mantığa da ters düşer. Hatırlayınız Allah'ın doğru yolunda giden her kuluna, dualarına karşılık verip onlara HİKMETİ/BİLGELİĞİ, DOĞRU KARAR VERME GÜCÜNÜ VERİRİM DİYOR AYETİNDE. Yalnız Elçilere değil. Bakara 129. Ayetinde, gönderdiği kitapla ruhlarının arındırılacağını söylüyor. Ruhları arındıran Allah'ın Resulü değil, Allah'ın kitabı Kur'an yani vahiy. Çünkü ayetin sonunda HERŞEYİ YERLİ YERİNDE YAPAN SENSİN diyerek, insanların arındırılıp doğru yola ulaştıranın, bizzat Allah'ın kitabı olduğunu bildiriyor. Allah'ın Resulüde, Kitap Ehline tabi olmamış ve sürekli Allah'a dua ederek, kendisini doğru yola iletmesi konusunda Allah'a dua ettiğini, Kur'an'dan öğreniyoruz. Benzeri konularda ki ayetlere de ne yazık ki farklı anlamlar vererek, RİVAYETLERİ DİNİN EMRİ GİBİ GÖSTERMEYE ÇALIŞANLARA, DOĞRUSU NE SÖYLERSEK ANLAMAYACAKLARDIR. Allah'ın Resulünün yaşadığı ve Kur'an'ı tebliğ ettiği dönemle ilgili, Nisa 65. ayeti yazalım ve nasıl çarpıtıldığını görelim.

Nisa 65: HAYIR! RABBİNE ANDOLSUN Kİ ONLAR, ARALARINDA ÇIKAN ÇEKİŞMELİ İŞLERDE SENİ HAKEM YAPIP, SONRA DA VERDİĞİN HÜKME, İÇLERİNDE HİÇBİR SIKINTI DUYMAKSIZIN, TAM BİR TESLİMİYETLE BOYUN EĞMEDİKÇE İMAN ETMİŞ OLMAZLAR. (Diyanet meali)

Allah Elçisine, bir konuda aralarında çıkan tartışmada gelip seni hakem yaptıklarında, yani sana danıştıklarında, senin verdiğin karara itiraz ederek vereceğin kararı kabul etmeyenler, tam bir teslimiyetle kabul etmedikleri için, gerçek iman etmiş sayılmazlar diyor. Tekrar hatırlatmak isterim bu tartışma, BİZZAT ELÇİNİN YAŞADIĞI DÖNEMDE, MÜSLÜMANLARIN TARTIŞTIĞI KONUYU ELÇİ, ALLAH'IN HÜKÜMLERİYLE ÇÖZÜME KAVUŞTURUYOR VE BU KARARADA KESİNLİKLE UYULMASINI, İTİRAZ EDİLMEMESİNİ İSTİYOR RABBİMİZ. Peki, siz bu ayetten Allah'ın Elçisi kendi kafasına göre mi karar verebileceğini anladınız? Eğer Kur'an'ın diğer ayetlerini hiç okumadıysanız, evet böyle anlamanız çok normal. Bakalım Allah böyle konularda Elçisinin neyle, nasıl hüküm vermesini istiyor, onu nasıl uyarıp tembihlemiş ona bakalım.

Maide 49: ARALARINDA ALLAH'IN İNDİRDİĞİ İLE HÜKMET VE ONLARIN ARZULARINA UYMA! ALLAH'IN SANA İNDİRDİĞİ HÜKÜMLERİN BİR KISMINDAN SENİ SAPTIRMALARIYLA İLGİLİ OLARAK ONLARA KARŞI DİKKATLİ OL! (VERDİĞİN HÜKÜMDEN) YÜZ ÇEVİRİRLERSE, BİL Kİ ALLAH ANCAK GÜNAHLARININ BİR KISMI SEBEBİYLE ONLARA SIKINTI VERMEK İSTER. İNSANLARIN BİRÇOĞU YOLDAN ÇIKMIŞLARDIR. (Mehmet Okuyan)

Demek ki Allah'ın Elçisi, Allah'ın indirdiği Kur'an ile hükmetmiş ve onun verdiği karar ALLAH'IN KUR'AN'DAKİ KARARI OLDUĞU İÇİN, BU KARARA İTİRAZ EDEN İMAN ETMEMİŞTİR, YOLDAN SAPMIŞTIR DİYOR RABBİMİZ. Resulün zamanda ümmeti, Resul birşey söylediğinde ona hemen şu soruyu sorarlar mış. Ey Allah'ın Resulü, bu senin emrinmi yoksa Allah'ın vahyimi? Eğer kendi düşüncesi ise aralarında gerekirse tartışma olur ve ortak düşüncede buluşurlarmış. Ama Allah'ın vahyi ise tartışmadan, herkes uyar kabul edermiş. Rivayetleri Kur'an'ın yanında, Resule atfederek dinin asli unsuru yapanlar bu ve benzeri ayetlerin anlamını, KUR'AN'IN VERDİĞİ DİĞER AYETLERDEN YARDIM ALIP ANLAMAYA ÇALIŞMAK YERİNE, RİVAYETLER IŞIĞINDA ANLAMAYA ÇALIŞINCA, SONUÇ ŞİRK BATAĞINA BATMAK OLUYOR. Riayetlere vahiy demek, Allah'ın kitabına Resulünü eş koşmak demektir. Allah her günahınızı affedebilirim, BANA ŞİRK KOŞARSANIZ ASLA AFFETMEM DİYOR HATIRLATIRIM.

Allah bu dünyada bizleri, toplu ya da gurup olarak imtihan etmiyor. TEK TEK İMTİHAN EDİYOR AMA KUR'AN'DAN OLDUĞUNU, ALLAH SÖYLÜYOR. HESABIN GÖRÜLECEĞİ O ÇETİN GÜN PİŞMAN OLMAK İSTEMEYEN, BATILDAN RİVAYETTEN VE SANIDAN UZAK, ALLAH'IN ARI DURU VAHYİ KUR'AN'I ELİNE ALIR, İMTİHANIMIZ GEREĞİ BİR ÖĞRENCİ MİSALİ, ONU ANLAMAYA ÇALIŞIR VE HAYATINA GEÇİRİR. DİLERİM BU DÜNYADA Kİ İMTİHANIMIZDA EN AZ HATA YAPAN, BAŞARILI OLANLARIN SAFINDA OLURUZ.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
18
İslam toplumuna HER KONUDA öyle bir tuzak kurulmuş ki, bu tuzağa düşmek istemiyorsak,  önce mutlaka kafamızdaki mezheplerin ve rivayetlerin oluşturduğu, Kur'an dışı tüm batıldan hurafeden kurtulup, YALNIZ ALLAH'IN KİTABINI ANLAYARAK VE ÜZERİNDE DÜŞÜNEREK OKUYUP, ALLAH'IN ÖNERDİĞİ GİBİ YALNIZ KUR'AN'IN İPİNE SARILMALIYIZ. Bunu yapmıyorsak inanın, BATILI HAK GİBİ GÖRÜP, MAHŞER GÜNÜDE ŞAŞKINLARIN SAFINDA OLMAKTAN ASLA KURTULAMAYIZ. Konu önemli, onun için Makalemi detaylı yazdım, lütfen sabırla okuyunuz.

Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu KUR'AN MEALİ sözü üzerinde olacak. Neden Kur'an meali denmişte, KUR'AN TERCÜMESİ, ÇEVİRİSİ denmemiş? Günümüzde bu konu, toplumda o kadar yanlış anlaşılıyor ve toplum adeta bu kelimeye düşman gözüyle bakıyorlar ki, Kur'an mealini/tercümesini adeta Kur'an kabul etmiyorlar. Hatta düşmanlıklarını sloganlaştırarak MEALİZM, MEALCİLER deyimlerini çok duyarsınız. Bu makalemde sizleri, bu konu üzerinde düşünmeye davet etmek istiyorum ki, bizleri bu konuda da Allah ile aldatanların tuzağına düşmeyelim. ÖNCE ŞUNU HATIRLATMAK İSTERİM. İSLAM TOPLUMUNDA KUR'AN'IN TERCÜMESİNE MEAL İSMİNİ VEREN YALNIZ BİZ TÜRKLERİZ. DİĞER MÜSLÜMAN ÜLKELER KUR'AN İÇİN, BU KELİMEYİ KULLANMIYOIRLAR. Bu konuyu daha doğru anlayabilmemiz için, Türkiye Diyanet Vakfı İslam ansiklopedisinde geçen, MEAL kelimesi konusunda yapılan açıklamadan, bir alıntı yapmak istiyorum.

"SÖZLÜKTE "DÖNMEK, ISLAH ETMEK" VB. ANLAMLARA GELEN EVL KÖKÜNDEN MİMLİ MASDAR OLAN MEÂL, "ULAŞILAN HEDEF, GAYE" MÂNASINDA MASDAR-İSİM OLARAK DA KULLANILIR. AYNI KÖKTEN TE'VÎL TEFSİR, FIKIH, KELÂM GİBİ İLİMLERE DAİR KAYNAKLARDA "NASLARDAKİ BİR LAFZA TAŞIDIĞI MUHTEMEL MÂNALARDAN BİRİNİ YÜKLEMEK, KAPALILIĞI GİDERMEK" ANLAMINDA SIKÇA GEÇER (BK. TE'VİL). ERKEN DEVİRLERDEN İTİBAREN KUR'ÂN-I KERÎM'İN ÇEŞİTLİ DİLLER YANINDA TÜRKÇE'YE DE ÇEVİRİLERİ YAPILMAKLA BİRLİKTE, BUNLARA MEÂL DENİLMESİ TÜRKÇE'YE ÖZGÜ YENİ BİR DURUMDUR. KELİME SON DÖNEM OSMANLI TÜRKÇESİ'NDE "MÂNA VE MEFHUM" KARŞILIĞINDA KULLANILMIŞ, BUNUNLA BİR SÖZÜN LAFZAN VEYA HARFİYEN DEĞİL MÂNA VE MEFHUM İTİBARİYLE BAŞKA BİR DİLE AKTARILMASI KASTEDİLMİŞTİR. BUNA GÖRE MEÂL KELİMESİ SÖZÜN AKTARIM KEYFİYETİNİ İFADE EDEN ÖRFÎ BİR ANLAM KAZANMIŞ, DAHA SONRA "KUR'AN'IN HARFİYEN DEĞİL MÂNA VE MEFHUM BAKIMINDAN TERCÜMESİ" ANLAMINDA TERİMLEŞMİŞTİR."

Bu açıklama üzerinde düşünen, aklını zerre kadar kullanan bir Müslüman, MEAL kelimesine ÖZELLİKLE ÖRFİ OLARAK YANİ, GELENEKLERİN ÖĞRETİSİYLE YANLIŞ ANLAM VERİLEREK toplumda korku, tedirginlik hatta ŞÜPHE yaratılmaya çalışıldığının farkına varır.  Eğer Arapça olan meal kelimesine ulaşılan hedef, gaye bir sözün lafzan veya harfiyen değil mana, anlamı değişmeden ve mefhum itibariyle başka bir dile aktarılması anlamını verirsek, buna zaten TERCÜME dememizin hiçbir sakıncası olmaz. Ama bakın işin detayına girince ÖRFÜMÜZDE MEAL kelimesine toplumda şüphe yaratacak bir anlamı halka yerleştirerek, neler yapılmaya çalışılıyor o kısmı alıntılayalım. BU KELİME TOPLUM İÇİNDE ÖYLE ANLATILMIŞ VE HALK ARASINDA ÖRFİ BİR ANLAM KAZANDIRILARAK, BAKIN NASIL BİR ANLAM VERİLMİŞ. "NASLARDAKİ BİR LAFZA TAŞIDIĞI MUHTEMEL MÂNALARDAN BİRİNİ YÜKLEMEK, KAPALILIĞI GİDERMEK" Ayrıca Kur'an'ın HARFİYEN DEĞİL MANA, ANLAM OLARAK çevirisidir dendiğinde, halk arasında tedirginlik yaratılmıştır. Topluma Kur'an'ın bir harfi bile değiştirilemez kutsaldır, başka dile çevrilmiş olana, Kur'an denmez şeklinde topluma anlatılıp inandırıldıysa, Kur'an'ın mealine bu toplum Kur'an demez ve tedirgin olduğu için mealini okumaz. OKUMAYINCADA ALLAH'IN MESAJINI, TEBLİĞİNİ ALAMAZ. BÖYLE İNSANI ALLAH İLE ALDATMAK ÇOK KOLAYDIR VE ONA NE ANLATILIRSA, ALLAH'IN EMRİ ZANNEDER. AMAÇTA BU ZATEN.

Toplumu kendi çıkarları doğrultusunda yönetmeye çalışanlar, KUR'AN HİÇ BİR DİLE TAM OLARAK ÇEVRİLEMEZ, MANTIĞINI TOPLUMA KABUL ETTİRMİŞLERDİR. Kur'an'ı açıkladıklarına inanılan, Resule ait olduğu iddia edilen rivayet hadislerinde Arapça olmasına rağmen, aynı tavır rivayet hadislere takınılmamış, yani tam olarak Türkçeye çevrilemez denmemiş ve dilimize bire bir tercüme etmekte sakınca görülmemiştir. Özellikle Kur'an'ın bire bir tercümesi denmemesinin asıl nedeni, Kur'an mealini yazarken, ayetlerde geçen bazı kelimelerin, farklı anlamlarından birisini seçerek, ayete istedikleri anlamın verilmesine kapı açılmış ve böylece ayetlere farklı anlamlar verip batıl, rivayet inançlarını ayetlere adapte etmeye çalışmışlardır. Tabi bu mantıkla Kur'an'ın meallerini yazanların neredeyse hepsi, birbirinden farklı Kur'an'ı tercüme etmişlerdir. Bunu yapanlar mahşer günü yüzleri simsiyah ve gözleri kör olarak haşredileceğini unutmamalıdırlar.

KUR'AN'A UYMAMIZ GEREKİRKEN, KUR'AN'I KENDİ İNANÇLARIMIZA UYDURMANIN YOLUNU BULMUŞUZ. Siz olsanız tedirgin olmaz mısınız? Özellikle tekrar etmek istiyorum. Bakın Kur'an mealini nasıl yazdıklarını söylüyorlar. "NASLARDAKİ BİR LAFZA TAŞIDIĞI MUHTEMEL MÂNALARDAN BİRİNİ YÜKLEMEK, KAPALILIĞI GİDERMEK" Kur'an'ın muhkem ayetleri, kapalı değil ki açık hale getirilmeye çalışılsın. Bir kelimenin farklı anlamları olabilir ama her kelime cümle içinde ne maksatla kullanıldığı, çok açık anlaşılır. Örneğin Kur'an'da bolca geçen, SALAT kelimesinde olduğu gibi. Türkçede de öyledir. Toplum böylece, bakın meal harfiyen tercüme değil, aynı kelimenin birçok anlamı var, ya yanlış tercüme edildiyse, ya ayete yanlış anlam verildiyse düşüncesi, toplumu korkutmuş tedirgin etmiştir. Kur'an mealine asla Kur'an diyemeyiz diyerek, toplum Kur'an'ın tercümesinden/mealinden uzaklaştırılmaya çalışılmış, toplumu kendilerine yönlendirmişlerdir.  Büyük âlim İmamı Azam, bakın Kur'an ve tercümesi konusunda ne diyor.

"KUR'AN KÂĞITLARDA YAZILMIŞ VE BİZİM OKUDUĞUMUZ LAFIZLAR DEĞİLDİR. ESAS KUR'AN O LAFIZLARIN TAŞIDIĞI MANADIR Kİ, BİR KELAM-İ NEFSİ ( ALLAH'IN ZATİ İLE VAR OLMAYA DEVAM EDEN SÖZ ) OLARAK KALIPTAN KALIBA DÖKÜLÜR. O KALIPLAR SONRADAN YARATILMIŞ ( MUHDES ) VARLIKLARDIR. OYSAKİ ESAS KURAN, MAHLÛK OLMAYAN BİR MANADIR. O HALDE ESASİ İTİBARİ İLE MANA OLAN KUR'AN'I ARAPÇA LAFIZ YERİNE, BAŞKA LAFIZLARDAKİ ÇEVİRİSİNDEN OKUMAK MÜMKÜNDÜR."

Hatırlatırım Allah MUHKEM ayetleri, yani bizlerin sorumlu olduğu ayetleri, ŞÜPHE DUYULMAYACAK KADAR AÇIK VE NİCE ÖRNEKLERLE AÇIKLANDIĞINI SÖYLÜYORSA, BU ANLATILANLARIN VE MEAL KELİMESİNE HALK TARAFINDAN VERİLEN ANLAMIN, YANLIŞ OLDUĞU AÇIKTIR. Kur'an'ın tercümesine MEAL ismini veriyorsak, bu söylenenleri kabul etmemiz mümkün değildir. NE YAZIK Kİ BU YOLLA, ALLAH'IN KUR'AN'DA EMRİ OLMAYAN O KADAR ÇOK BATIL KONU, AYETLERE BU YOLLA İLAVE EDİLİYOR VE ASLINDA ŞUNLAR YA DA BUNLARDA HARAMDIR, YA DA ALLAH EMRİDİR ŞEKLİNE DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR.

MEAL kelimesine bir başka açıdan da bakalım ki, konuyu daha doğru anlayabilelim. Daha önce söylediğim gibi,  MEAL ARAPÇA KÖKENLİ BİR KELİMEDİR, "MEYDANA GELEN NETİCE", "MANA", "ANLAM", "SONUÇ" ANLAMLARINA GELİR. Dilimize Arapçadan geçmiş olan meal kelimesi, bir metnin ya da olgunun anlamı demektir. NE YAZIK Kİ BU KELİME SÖZLÜK ANLAMINDA DEĞİL, GÜNÜMÜZDE TERİM ANLAMINDA KULLANILIYOR. Peki, terim nedir? Bir kelimenin belli başlı alanlarda KAVRAM olarak kullanılmasına terim denir. Bu durumda Kavram kelimesinin de anlamı çok önemli. "Bir kavram, belirli bir varlığın veya fikrin özelliklerini ifade eder. Örneğin, "masa" kavramı, bir nesnenin sert, düz ve yüzeyi olan bir mobilya olduğunu ifade eder. Kavramlar, GENELLİKLE DENEYİMLERİMİZDEN, GÖZLEMLERİMİZDEN VEYA DÜŞÜNCELERİMİZDEN YOLA ÇIKARAK OLUŞTURULUR." Sanırım şimdi konumuz, çok daha netleşti. Meal kelimesinin toplum arasında esas anlamından uzaklaştırılarak, İNSANLARIN GELENEKLERİNİN, İNANÇLARININ YAŞADIĞI GÖZLEMLERİNİN ETKİSİYLE, BU KELİMEYE FARKLI ANLAMLAR YÜKLENMİŞTİR.

Toplumun Kur'an'ı anlayarak okumalarının ve Allah'ın mesajını direk Müslümanların almalarının önüne geçebilmek için, özellikle KUR'AN TERCÜMESİ DENMEMİŞTİR. ÇÜNKÜ TERCÜME ÇEVİRİ ANLAMINA GELİR Kİ VE BU KELİMEDE ARAPÇADIR. BU DURUMDA ARAPÇA OLAN KUR'AN'IN ÇEVİRİSİ, KUR'AN'IN AYNISI ANLAMINDADIR. Peki, neden farklı çevriliyor Kur'an tercümesi? Adına meal derseniz istediğiniz anlamı da ayetlerde geçen kelimelere verirseniz, inancınızı haşa Allah'a rahatlıkla söyletirsiniz, buna da hiç kimse itiraz etmez. ONDAN SONRADA SENİN MEALİN YANLIŞ, BENİM MEALİM DOĞRU KAVGASINI YAPARIZ. İçiniz rahat istediğini tercümeyi yaparsınız, ama bunun hesabını veremeyecekleri çok açıktır. Neden içiniz rahat dedim biliyormusunuz? Onuda açıklamak isterim. Kendisini Allah'ın dininde yetkili gören Cemaat tarikat liderleri, toplumu her zaman olduğu gibi Kur'an'a uymayan, Resule ait olduğu iddia edilen Rivayet hadislerle avutarak bir lider, müçtehit kararlarında söylemlerinde hata bile yapsa, sevap kazanacağını topluma, bakın hangi SAHİH dedikleri hadis örneğini vererek avutuyorlar "BİR MÜÇTEHİT, İÇTİHAT EDER VE İÇTİHADINDA İSABET EDERSE İKİ SEVAP; HATA EDERSE BİR SEVAP KAZANIR." (Buhari, İ'tisam, 21; Müslim, Akdıye, 15) Buna inanan bir insan, Allah'ın kitabı konusunda, HATA YAPMAKTAN KORKAR MI? Hata yapsa bile, sevap alacağına inanıyor. Allah akıl fikir versin. Değerli dostlarım, önümüzdeki tuzağın artık farkında olalım, yoksa hesap günü pişman oluruz.

MEAL KELİMESİ VE BU KELİMEYE VERİLEN ANLAM, DÜNYADA YAZILMIŞ HİÇ BİR BİLİMSEL KİTABA VERİLMEMİŞ, ARAPÇA OLAN BİLİMSEL KİTAPLAR BİLE TAM EKSİKSİZ HER DİLE ÇEVRİLMİŞTİR. ARAPÇA OLAN HADİSLERDE BUNA DÂHİL. HALA İSLAM TOPLUMUNA KURULAN BU TUZAĞI FARK EDEMİYOR MUYUZ? HATIRLATIRIM BU KELİME ÜLKEMİZDE, YALNIZ KUR'AN İÇİN SÖYLENİYOR. Bunun mantıklı bir açıklamasını, ne yazık ki yapamadığımız halde, üzerinde düşünme gereğini duymuyoruz. Sizce bizler, evimize alacağımız bir eşyaya gösterdiğimiz itanayı, ebedi hayatımızı etkileyen imanımız, inancımız için gösteriyor muyuz? Hiç sanmıyorum.

BU TUZAĞIN KURULMASININ ASIL NEDENİ, İSLAM TOPLUMUNUN KUR'AN İLE BULUŞMASININ ENGELLENMESİ VE YAŞADIĞIMIZ BATIL İSLAM'IN, ALLAH'IN İNDİRDİĞİ İSLAM İLE NEREDEYSE HİÇ İLGİSİNİN OLMADIĞININ, FARK EDİLMEMESİ ADINADIR.

Bizler doğruluğundan emin olamadığımız rivayetleri kuşkulanmadan, kabul etmekte bir sakınca görmüyoruz. Kur'an'a gelince Kur'an meali Kur'an değildir diyerek, kendilerinin anlattığı sözlü ya da yazılı Kur'an meallerine, tercümelerine Kur'an ayeti demekte sakınca görmüyorlar.  Bolca anlamadığımız dilden Kur'an'ı okuyarak, kendi saltanatlarını sürdürmek istiyorlar. Ne anlatırlarsa anlatsınlar itiraz etmeyelim, kabul edelim istiyorlar. Allah bizlerin böyle bir iman üzerinde olmamızı istemiyor. Tek başımıza bizzat kendimizin, imtihanımızı Kur'an'dan yaşamamızı istiyor. Adı üstünde imtihan, KİMİN DERSİNİ KUR'AN'DAN ÇALIŞTIĞININ İMTİHANI. Bunu yapabilmemiz içinde, Kur'an'ı anladığımız dilden mutlaka okumamız gerekir. HATIRLATIRIM İSLAM DİNİNDE KUR'AN'I VE İSLAM'I ANLATACAK RUHBAN SINIFININ OLMADIĞINI, ALLAH KUR'AN'DA SÖYLÜYOR.

BU TUZAĞA DÜŞENLER, ALLAH'IN KİTABI KUR'AN İLE ASLA BULUŞAMADIKLARI İÇİN, ALLAH'IN HUZURUNA ŞİRK BATAĞINA BATMIŞ BİR ŞEKİLDE ÇIKACAĞINI, ASLA UNUTMAMALIDIRLAR. Dilerim batılın ve rivayetlerin değil, Allah'ın ipi Kur'an'a sıkı sıkı sarılan, onu anladığı dilden okuyup üzerinde düşünen, DAHA SONRADA HAYATINA GEÇİRİP ÖRNEK ALAN, ALLAH'IN AZINLIK HALİS KULLARINDAN OLURUZ.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
19
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu bir Müslüman, Kur'an'ı anladığı dilden dikkatle hiçbir beşeri bilginin etkisi altında kalmadan tarafsızca okuyup, ayetler üzerinde düşünerek, BEN KUR'AN'DAN BUNU ANLADIM, ALLAH'IN EMRİNİ TEBLİĞ ALDIM VE ANLADIĞIMI YAŞAYACAĞIM DEME ÖZGÜRLÜĞÜNE SAHİP DEĞİL Mİ? Ya da İslam böyle bir inanca izin veriyor mu, konusu üzerine olacak. Ne dersiniz, ben Allah'ın tebliğini bizlerden istediğini Kur'an'dan bu şekilde anladım  ve böyle inanmak yaşamak istiyorum inancımı deme özgürlüğümüz yok mu? ALLAH KUR'AN'DA BİZLERİN İNANCIMIZI, NASIL YAŞAMAMIZI İSTİYOR? Gelin bu konu üzerinde, Kur'an merkezli birlikte düşünelim.

Allah birçok ayetinde, bizleri bu dünyaya İMTİHAN ETMEK yani hangimizin davranışça daha güzel şeyler yaptığını, doğru yolda gittiğini sınamak için yarattığını söyler. Hatta Ankebut suresi 2. ayetinde de, bakın nasıl bir uyarıda bulunur. "İNSANLAR, "İNANDIK" DEMEKLE İMTİHAN EDİLMEDEN, BIRAKILACAKLARINI MI ZANNEDERLER." Demek ki bu dünyada hepimiz, Allah tarafından imtihan ediliyoruz, AMA TOPLUCA DEĞİL, HATIRLATIRIM TEK BAŞIMIZA. Bu durumda imtihanımızı da bizzat kendimiz yaşamamız gerekmez mi? Bir başka deyişle hepimiz bu dünyada TEK BAŞIMIZA SINAVDAN GEÇİRİLİYORUZ. Çok ilginçtir, bunlara benzer onlarca ayete iman ettiğimizi söylediğimiz halde yalan söyleyen, adaletsizlik yapan, hatta hırsız bir insan, eğer bizim arkadaşımız ya da gurubumuzun içinden birisi ise onun yanlışlarını savunmaya, hatalarının üstünü örtmeye çalışırız. Hâlbuki yanlışı her kim yaparsa yapsın, onun yanlış yaptığını söylememiz ve ikaz etmemiz gerekmez mi? NE YAZIK Kİ BİZLER İMTİHANIMIZI YAŞARKEN, NEFİSLERİMİZİN ESİRİ OLMAKTAN VE ŞAHSİ MENFAATLERİMİZ İÇİN GRUPLAŞARAK, AYRIŞMAKTAN KURTULAMIYORUZ. Öyle olunca da kaybedenlerden oluyoruz. Aslında imtihanımızın en önemli ve en yüksek puanı, bu olsa gerek.

Peki sınav, yani imtihan kelime olarak ne anlama geliyor? Hiç araştırdınız mı? Bakın sınav yani imtihan kelimesinin anlamı neymiş. "BİLGİ DERECESİNİ ANLAMA, DİRENME, DAYANMA, KATLANMA, GÜÇ GEREKTİREN, SONUÇTA BİR DENEYİM KAZANDIRAN ZOR DURUM." Sınav yani imtihan kelimesinin, özellikle geniş anlamını sizlere hatırlattım ki, Allah'ın bizleri imtihandan/sınavdan geçirmesinin nedenlerini ve sınavın şartlarını hatırlayabilelim. Tekrar hatırlatmak isterim Allah bizleri, toplu olarak değil, tek tek sınav yaptığını söylüyor. Onun için Allah sakın dinde bölünenler gibi olmayın diyerek guruplara, mezheplere, fırkalara bölünmeyi yasaklamıştır. Bu durumda bizlerde imtihanımızı verirken yani İslam'ı yaşarken, bizzat kendi çabalarımızla hazırlanıp yaşamalıyız. Allah bizleri zorluklarla, zenginlikle, fakirlikle, sağlıkla, olaylar karşısında adaletli davranıp davranmayışımızla, Kur'an'a ne derece bağlı kalıp kalmadığımızla, onun sınırını aşıp aşmadığımızla imtihan yaptığını söylediği gibi, çok önemli bir bilgi veriyor ve bakın O sınavın kaynağını nasıl açıklıyor.

Zuhruf 44: ŞÜPHESİZ Kİ O (KUR'AN), SENİN VE KAVMİN İÇİN (GERÇEĞİ) HATIRLATAN (ÖĞÜT)TÜR. İLERDE ONDAN SORGULANACAKSINIZ. (Mehmet Okuyan meali)

Demek ki bu dünyada ki imtihanımızın tek kaynağı Allah'ın indirdiği vahiy olan Kur'an mış ve ayetin sonunda da O VAHİYDEN SORGULANACAKSINIZ, YANİ İMTİHANINIZI KUR'AN'DAN MI VERDİNİZ, YOKSA ALLAH' IN VAHYİNİN YANINA BEŞERİ RİVAYET VE SANI İNANÇLAR KOYUP,  ONLARADA MI ÇALIŞTINIZ, HESAP GÜNÜ BU SORGU YAPILACAK DİYOR. Ali İmran suresi 103. ayetinde de zaten Allah, nereye sarılmamızı imtihanımızı yaşamamızı istiyordu hatırşlayalım. "HEP BİRLİKTE ALLAH'IN İPİNE (KUR'AN'A) SIMSIKI SARILIN." İnsanlar batılı aklamak ve rivayetleri de dinin asli unsuru yapmak isteyenler, her konuda yaptıkları gibi, bu ayet hakkında da, burada Kur'an geçmiyor O işaret zamiri yalnız Kur'an değildir, Peygamberimizin rivayet hadisleri de buna dâhildir diyerek, sorumlu olduğumuz, sorgulanacak kitabın adeta sınırlarını genişletmekten, Allah'ın kitabına şirk koşmaktan korkmuyorlar. Hâlbuki Allah Kur'an'ın sınırlarını sakın aşmayın, GERÇEK YALNIZ ALLAH KATINDAN GELENDİR, UYARISINI YAPIYOR AYETLERİNDE.

Makalemin başında, sizlere sorduğum soruya gelince. Bazı kişiler şunu söylüyor, herkes Kur'an'ı anlayamaz, kendiniz sakın okumayın. Kur'an'ı ancak âlimler anlar. Bu düşünce ve fikir doğru olsadı, Allah tüm kullarını asla Kur'an'dan sorumlu tutmaz, RUHBAN SINIFI YARATIP ONLARIN KUR'AN'I KULLARINA ANLATMASINI İSTERDİ. AMA ALLAH ÖZELLİKLE, BEN RUHBAN SINIFI EMRETMEDİM DİYOR KUR'AN'DA, HATIRLATIRIM. Bizler eğer imtihan oluyorsak bu dünyada ve imtihanımızın tek kaynağı da Kur'an ise nasıl olurda imtihan olduğumuz kitabı bizzat kendimiz okuyup anlayamayız, üzerinde çalışıp onu hayata geçiremeyeceğimizi söyleriz. Adı üstünde imtihan/sınav. ALLAH'IN BİZLERİ İMTİHAN ETTİĞİ KİTABI ANLAYABİLMEK ADINA, VAR GÜCÜMÜZLE DİRENECEĞİZ, YALNIZ ONA DAYANIP, HER ZORLUĞA KATLANARAK VAR GÜCÜMÜZLE ÇABA HARCAMALI VE BU ÇABAMIZIN SONUNDA ÇOK ÖNEMLİ BİLGİLER ALIP, DENEYİMLER KAZANIP, ZORLUKLARIN ÜSTESİNDEN GELMELİYİZ. Tekrar hatırlayalım, Allah ne diyordu Ali İmran 103. ayetinde. "ALLAH'IN İPİNE SIMSIKI SARILINIZ, AYRILIĞA DÜŞMEYİNİZ, " Allah'ın ipinden başka iplere sarılarak imtihanını vereceğini zannedenler, Allah Veliler edinip ardı sıra gitmeyin güvenilecek Veliniz yalnız benim dediği halde bu uyarılara uymayanlar, yanıldıklarını mahşerde anlayacaklardır. HATIRLATIRIM ALLAH, BEN GÜCÜNÜZÜN YETMEYECEĞİ BİR YÜK ASLA YÜKLEMEM SİZE DİYOR. ONUN İÇİNDİR Kİ HER MÜSLÜMAN KUR'AN'A MÜRACAAT ETMELİ, GÜCÜ NİSPETİNDE ONU ANLAYABİLMEK ADINA ÇABA HARCAMALI VE ONU HAYATINA GEÇİRMELİDİR. İŞTE O ZAMAN İSLAM TOPLUMU,  KENDİ ARASINDA İNANÇLARINDA ÇOK DAHA AZ FARKLILIKLAR OLACAKTIR. ODA HER KİŞİNİN ALDIĞI FARKLI NOT DİYEBİLİRİZ. BUNUN OLMASI İÇİN, KAYNAĞIN TEK OLMASI GEREKİR.

TÜM BUNLARDAN ANLIYORUZ Kİ HER MÜSLÜMAN, İMANINI KENDİSİ BİZZAT ÇABA GÖRTERİP ARAŞTIRMAK VE KENDİSİ YAŞAMAKLA YÜKÜMLÜDÜR. ONUN İÇİN ALLAH, DİNDE ZORLAMA YOKTUR DİYE HÜKMETMİŞTİR. Hiç kimse sen kendi başına İslam'ı yaşayamazsın Kur'an'ı anlayamazsın diyemez. ALLAH YEMİN EDEREK, HİÇ KİMSEYE MUHTAÇ OLMAYALIM DİYE, KUR'AN'I KOLAYLAŞTIRDIK Kİ ANLAYASINIZ DİYOR. Bu konuda kime inanacağınız size kalmış. İster Allah'a güvenip inanırsınız dersinize bizzat kendiniz çalışırsınız, isterseniz edindiğiniz Veli alim dediğiniz kişilere inanır, onların söylemnleri ile inancınızı yaşarsınız.  İLK ÖNCE DERSİNİ KENDİN ÇALIŞIRSAN, DAHA SONRA SORUP ARAŞTIRMALARININ NETİCESİNDE ÖĞRENDİKLERİNİ VE YAPABİLECEĞİN HATALARINI, KUR'AN BİLGİN OLDUĞU İÇİN FARK EDEBİLİRSİN. BU DURUMDA ÖNCE BİZLER KUR'AN İLE MUHATAP OLACAĞIZ, DAHA SONRA KAFAMIZA TAKILANLARI BİRÇOK KİTABI OKUYUP, RAHATLIKLA ARAŞTIRABİLİRİZ.  SANIRIM İMTİHANIMIZIN EN ZOR KONUSU BU OLSA GEREK. İnşallah bu sorunun puanı çok yüksek değildir, yoksa çoğumuzun imtihanında sınıfta kaldığını söyleyebilirim. Allah bizleri Kur'an'dan, vahiyden imtihan ettiğini söylüyor ve her kulunu gücü nispetinde sorumlu tutacağına hükmediyorsa, her Müslüman mutlaka Allah'ın ayetlerini, Nahl suresi 98. ayetinde uyardığı gibi, yani önce kafamızdaki tüm batıl ve hurafeden kurtulup, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların batıl inançlarından, vesvesinden uzaklaşıp, ondan sonra arı, duru Kur'an ile düşünerek yani yalnız Allah'a teslim olarak Kur'an'ı okumaya başlarsak, Kur'an'ı mutlaka doğru anlayacağımızı Allah Kur'an'da söylüyor. Bizlerin sorumlu olduğu ayetlerin MUHKEM, yani şüphe duyulmayacak kadar açık ve anlaşılır şekilde, nice örneklerle size gönerdik diyen yüce Rabbimizdir, lütfen bu uyarıları dikkate allalım. EĞER SEN KUR'AN'I ANLAYAMAZSIN DİYENLERE İNANIRSAK, ALLAH'IN İMTİHANINDANDA KAÇMIŞ OLURUZ.

Elbette bu kolay bir imtihan değildir. Okulda nasıl zamanla yıllar içinde konuları algılıyor, bazı şeylerin farkına dersimize çalışarak zamanla varıyorsak, bizlerde gösterdiğimiz çaba nispetinde Kur'an'dan faydalanacağımız çok açıktır. KUR'AN YALNIZ OKUMAK İÇİN İNDİRİLMEDİ. KUR'AN ALLAH'IN MESAJIDIR, ONU TEBLİĞ ALIP YAŞAYIP HAYATIMIZA GEÇİRMEK İÇİN İNDİRİLDİ. HAYATIMIZA GEÇİRDİĞİMİZ ÖLÇÜDE, BİZLER İMTİHANIMIZI DOĞRU VERİYORUZ DEMEKTİR. TEKRAR HATIRLATMAK İSTİYORUM, ALLAH YEMİN EDEREK KUR'AN'I ANLAYALIM DİYE, NİCE ÖRNEKLERLE KOLAYLAŞTIRDIĞINI, AÇIKLADIĞINI SÖYLÜYOR. Karar sizin, ister Allah'a güvenip dayanırsınız, isterseniz edindiğiniz veli, şeyh efendilerin anlattıklarına din diye inanır, imtihanınızı bu bilgilerle yaşarsınız. İMTİHAN SİZİN İMTİHANINIZ. ÇABA GÖSTERMEDEN, BİRİLERİNDEN KOPYA ÇEKEREK İMTİHANIMIZI VEREMEYİZ. BU İMTİHAN DEĞİL, HIRSIZLIK OLUR. Öğretmenler bile okulda dersini çalışmayıp kopya çekenleri yakaladıklarında, o dersten en düşük notu veriyor, cezalandırıyor sınıfta bırakıyor.  ALLAH'IN HUZURUNDA BU DURUMA, HANGİMİZ DÜŞMEK İSTER? Lütfen unutmayalım, Allah gücümüzün yetmeyeceği hiçbir şeyden bizleri sorumlu tutmaz.

Hatırlayınız Allah Kur'an'da Resulünü, bizlere örnek gösteriyor. Allah'ın Resulü ÜMMİYDİ, yani batıl ve hurafelerle yaşanan ne Yahudilere, nede Hıristiyan toplumuna tabi olmamıştı. Çünkü yoldan sapmış böyle bir inancın, Allah'ın dini olamayacağını bizzat kendisi fark etmiş ve onların inancından uzak durmuştu. Ama gerçeklerin arayışını hiçbir zaman bırakmadığı içinde Allah, onu Resul/Elçi olarak seçmişti. BU ÖRNEK BİLE BİZLERİN İNANCIMIZI, BİZZAT KENDİMİZİN KUR'AN'I ARAŞTIRIP OKUYUP DÜŞÜNEREK YAŞAMAMIZ GEREKTİĞİNE, ÇOK GÜZEL BİR ÖRNEKTİR.

Bizler önce kafamızdaki tüm sanı, rivayet bilgilerden arındırarak, tarafsız anladığımız dilden Kur'an'ı okuma çabasında olmalıyız. Elbette çevremizden yardım alabiliriz ama alacağımız yardımın doğru olup olmadığını, mutlaka Kur'an ile kontrol etmeliyiz. Kur'an'ın onaylamadığı hiçbir söz/bilgi Allah'ın emri, dinin emri olamaz, lütfen bunu unutmayalım. Şöyle söyleyenler çıkacaktır aramızda. "KUR'AN'I HERKES KENDİ BAŞINA OKURDA, ANLADIĞINI YAŞARSA, MİLYONLARCA DİN ORTAYA ÇIKAR." Bu düşünce asla doğru değildir, toplumun kafasında kuşku yaratmak için ortaya atılmış bir fitnedir. İslam'ı Kur'an sınırlarından dışarı çıkarmaya çalışan mezhep inancının şeyhlerin, gavs dedikleri kişilerin aldatmacalarıdır. İslam'ı eğer Kur'an'dan önce öğrenmeyip, farklı kişilerden öğrenirsek, inandıklarımızın doğru olduğundan asla emin olamayız.  Böylece bir başkasından öğrendiklerimizin, O kişinin yarattığı bir din olma ihtimali çok yüksektir. Tıpkı günümüzde mezhepler, cemaatlere, tarikatla bölünen toplumlar gibi. Hepside edindikleri VELİ, ŞEYH, GAVS, EFENDİLERİNİN sözlerini din zannediyorlar. Bu çok tehlikeli bir yoldur.

Allah'ın Elçisi ümmetine, yalnız Kur'an'ı tebliğ etmiş ve yalnız Kur'an'ın ipine sarılmamız gerektiği Kur'an'da emredilmiştir. Bunu Kur'an ayetlerinden çok açık anlıyoruz. Bizler okuduğumuzda Kur'an'ı anlayamayacak olsaydık, Allah bizlerin Kur'an'a sarılmamızı isteyip, bizleri Kur'an'dan hesaba çekeceğine hükmedermiydi? Yalnız bunu düşünen bir Müslüman, gerçekleri anlayacaktır. GÜNÜMÜZDE YAŞANAN İSLAM KUR'AN MERKEZLİ DEĞİL, EDİNDİKLERİ GÜVENDİKLERİ VELİ, ALİM, GAVS DEDİKLERİ KİŞİ ODAKLI VE MENFAAT ÇIKAR EKSENLİ YAŞANMAKTADIR. Ülkemizde görüyorsunuz, edindikleri veli, şeyh, gavs dedikleri kişilerin meslekleri bile yok ama neredeyse milyarlara hükmediyorlar. Bu büyük saltanıtı elbette kaybetmek istemeyeceklerdir, lütfen dikkatli olalım. ALLAH'IN GÖREVLENDİRDİĞİ RESULLERİN HEPSİNİN BİR MESLEĞİ VARDI DİNDEN GEÇİNMİYORLARDI. Allah'ın vahyini tebliğ ediyor ama geçimleri içinde kendi mesleklerini yapıyorlardı. Allah ayetinde uyarıyor ve "SİZDEN HERHANGİ BİR ÜCRET İSTEMEYENLERE UYUNUZ!" Diyerek, gönderdiği Resullerin asla sizden bir menfaati olmadığını, yalnız vahyimi tebliğ ederken sizden herhangi bir ücret istemeyeceğini söylüyor. Bu konuda da Kur'an uyarıyor ama toplumun Kur'an ile bağını keserek, sen Kur'an'ı sakın anladığın dilden okuma günaha girersin diyerek, topluma korku salındı ve böylece din tacirleri istedikleri gibi at oynatabiliyorlar.

Allah'ın Resulünün zamanında, tek bir kaynak vardı ve Müslüman inancını Kur'an'dan öğrenirdi. Allah kulunun anlayamayacağı üslupta vahiy gönderip, daha sonrada o vahiyden asla hesap sormaz, lütfen Allah'a saygısızlık yapmayalım. Çok ilginçtir, beşeri bilimsel kitapları kendi başımıza dikkatle okuyup anlıyoruz, herkes farklı anlamıyor, bu kitapları herkes anlayamaz demiyoruz. Hatta başımızda hiçbir öğretmen olmadan, açık öğretim üniversitesinde olduğu gibi, KENDİMİZ İMTİHANIMIZA ÇALIŞIYOR bu kitaplardan imtihan oluyoruz. Hiç kimse ben bu kitabı öğretmen olmadan anlayamam demiyor. İş Allah'ın eşi benzeri olmayan Nuru Kur'an'a gelince, demediğimizi bırakmıyoruz ve herkes Kur'an'ı anlayamaz, onu veli âlim kişiler anlar, onlardan bizler öğrenmeliyiz diyebiliyoruz. DEĞERLİ DOSTLARIM KUR'AN'A YAPILAN BU İFTİRALAR, SALTANATLARINI KAYBETMEK İSTEYENLERİN, MÜSLÜMANLARA KURDUĞU ŞEYTANİ BİR TUZAKTIR, LÜTFEN BU TUZAĞA ELDE KUR'AN DÜŞMEYELİM. BU NASIL BİR MANTIK, BU NASIL BİR AKIL TUTULMASI DOĞRUSU ANLAMAKTA ZORLUK ÇEKİYORUM.

Değerli din kardeşlerim, lütfen Kur'an'ı tüm sanı ve batıl inançlardan kurtularak okuyup anlama çabasında olalım, yoksa Allah'ın huzuruna imtihanımızı vermeden çıkmış oluruz. HİÇ KORKMAYIN, SİZ KUR'AN'I ANLAYABİLMEK İÇİN ÇABA GÖSTERİN, YARDIM ALLAH'DAN GELECEKTİR. ALLAH BU NİYETLE KUR'AN'I OKUYAN KULLARININ, GÖNÜL GÖZÜNÜ AÇARIM DİYOR. Hangi kitap ya da hangi kişi, bizlerin gönül gözünü açabilir? Ne dersiniz bizler İslam ı yaşarken, imtihanımızı bizzat Kur'an'ı anlayarak okuyup, üzerinde düşünüp yani bir çaba harcayarak mı yaşıyoruz, yoksa işin kolayına kaçıp birilerine tabi olup, bizlere ne söylenirse ona mı inanıyoruz? KARAR SİZİN. HANGİ YOLUN DAHA EMİN VE GARANTİ YOL OLDUĞUNU, AKLINI KULLANANLAR ANLAYACAKTIR.

Lütfen unutmayalım, TEK SAATİ OLAN, SAATİN KAÇ OLDUĞUNU BİLİR. İKİ SAATİ OLANSA, ASLA EMİN OLAMAZ. İmtihanımızdan, imanımızdan emin olmak isteyen, yalnız Allah'ın ipine, Kur'an'a sarılır. Allah'ın Elçisi de yalnız Kur'an'a sarıldığını ve yalnız Kur'an'ı tebliğ ettiğini açıkça Kur'an'da bildiriyor. KİMİN KUR'AN DAN NE ANLADIĞI BİZİ ÇOK FAZLA İLGİLENDİRMEMELİ, BİZLERİN KUR'AN'DAN NE ANLADIĞIMIZ ÖNEMLİ, LÜTFEN BUNU UNUTMAYALIM. ÇABA BİZDEN, DEĞERLENDİRMEK YALNIZ ALLAH'TANDIR.

İslam'ın bölünmesinin, mezheplere ve tarikatlara hatta cemaatlere ayrılmasının tek nedeni, Kur'an dışı bilgilerle VELİ, ALİM, GAVSLAR EDİNP ONLARIN SÖZLERİ, YAZDIĞI KİTAPLARIYLA HATTA RİVAYET KAYNAKLARLA İslam'ı yaşamamızdan kaynaklanıyor. Kur'an merkezli İslam yaşandığı takdirde bu bölünmüşlük çoğalmayacak çok daha aza inecektir. Elbette farklılıklarımız olacaktır, ama bu farklılıklarımız bizleri birbirimize düşman yapmayacak, tam aksine yanlışlarımızın farkına varmamıza neden olacaktır. UNUTMAYALIM LÜTFEN, BU DÜNYADA TOPLU DEĞİL, HEPİMİZ AYRI AYRI İMTİHANDAN GEÇİYORUZ. ELBETTE FARKLI İMTİHANLAR OLACAKTIR. HER MÜSLÜMAN KENDİ İMTİHANINI, BİZZAT YAŞAMAKLA SORUMLUDUR. ŞUNU LÜTFEN UNUTMAYALIM, DİN-İMAN KİŞİSEL YAŞANIR VE İMTİHANDA KİŞİSEL OLARAK VERİLİR.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
20
ŞERİAT İSTERİZ sloganlarını sık sık duyarsınız. Genelde İslam'ı mezheplerin etkisinde tarikat ve cemaat merkezli yaşayan guruplarda, bu konu çok sık dile getirilir. Şunu hatırlatmak isterim, ŞERİAT kelimesi Kur'an'da geçer. Müslümanım diyen herkes, Allah'ın Kur'an'da hükmettiği şeriat kanunları ile yönetilmek ve yaşamak ister. Peki, ŞERAT İSTERİZ nutukları atan bu guruplar, bu durumda haklıdır diyebilir miyiz? Değerli dostlarım bende elbette şeriat istiyorum AMA KİMİN ŞERİATINI, İŞTE BU ÇOK ÖNEMLİ. Şeriat kelimesinin YAŞADIĞIMIZ DİN İLE DİREK BAĞLANTILI OLDUĞUNU ÖNCE HATIRLATMAK İSTERİM. Peki, şeriat ne demek önce onu doğru anlayalım.  Çok kısaca tarif etmek gerekirse ALLAH'IN VAHYİ KUR'AN İLE SINIRLARI BELİRLENMİŞ, İZLENMESİ GEREKEN DOĞRU YOL anlamındadır diyebiliriz.

Peki, Allah'ın bizlerden istediği, bizlerin izlemesi gereken şeriatını yani doğru yolu, nerede anlatıp izah edip, ona uymamızı istiyordu? ELBATTE KUR'AN'DA. Allah çok açık ve net kendi sünnetine yani şeriatına uyulmasını emrederken, YALNIZ KUR'AN'IN İPİNE SARILIN, SAKIN KUR'AN'IN SINIRLARINI AŞMAYIN, SİZLERİ KUR'AN'DAN HESABA ÇEKECEĞİM diyerek, bizlerin izlemesi gerek şeriatını bizlere Kur'an'da tarif ediyor anlatıyor. Eğer bizler Allah'ın Kur'an'da ki şeriatını istiyorsak, doğru yapıyoruz demektir. Yok, yalnız Kur'an ile İslam yaşanmaz diyerek, kendimize mezheplerin ve rivayetlerin oluşturduğu BEŞERİ ŞERATTAN BAHSEDİYORSAK, İŞTE BU ŞERİAT BİZİ ALLAH'A DEĞİL ŞEYTANA VE ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARA DOĞRU GÖTÜRECEKTİR. Çünkü mezheplerin oluşturduğu beşeri şeriatta, Allah'ın emretmediği hükümler olduğu gibi, Allah'ın hükmünün tam tersi hükümlerde vardır. Elbette toplumun korktuğu şeriat Allah'ın Kur'an'da ki şeriatı değil, mezheplerin Kur'an dışı beşeri şeriatıdır. Şimdide bu konuyu Kur'an'dan araştıralım.

Casiye 18: SONRA DA SENİ DİN KONUSUNDA BİR ŞERİAT SAHİBİ KILDIK. SEN ONA UY. BİLMEYENLERİN İSTEKLERİNE UYMA.  (Diyanet vakfı)

Bakın Allah, Resulünü bu konuda uyarıyor ve diyor ki, sana kendi şeriatımızı indirdik. ONA UY, SAKIN KİTAP EHLİNİN ATALARININ YAŞADIĞI BATIL ŞERİATINA UYMA DİYOR. Böyle şeriata can kurban. Demek ki Allah'ın Resulü bile, Allah'ın şeriatına ilave edemiyor ona uyuyormuş. Resulü ilave edemiyor ama mezhepler öyle bir şeriat yaratıp, Allah'ın dinine nispet ediyorlar ki, toplum adeta bu şeriattan korkuyor. Allah'tan bu emri alan Allah'ın Resulü, sizce Kur'an'ın emirleri dışında, dine tek bir şeriat hükmü ilave edebilir mi? Elbette hayır. Her Müslüman, Kur'an'ın emrettiği şeriatı istemelidir, mezheplerin oluşturduğu beşeri şeriatı değil. Din Allah'ın dini olduğu için, Allah Resulüne bile benim indirdiğim şeriatıma uyacaksın diye uyarıyorsa, bizlerinde uyması gereken şeriat çok açıktır. Ama bizler öyle bir din yaşıyoruz ve öyle şeriattan bahsediliyor ki, Allah'ın şeriatıyla neredeyse tam tersi bir din anlatılıyor. Elbette böyle olunca toplum mezheplerin oluşturduğu BEŞERİ ŞERATTAN KORKUYOR. KORKMALARIDA ÇOK NORMAL. ALLAH'IN DİNİ İSLAM'I YAŞARKEN, KİTABINI DİN ADINA  YETERLİ GÖRMEYENLER, KUR'AN'DA Kİ ŞERİATINIDA YETERLİ GÖRMEYİP, KENDİLERİNE BEŞERİ BİR ŞERİAT YARATTILAR. Bu konu ile ilgili bir ayeti daha hatırlatmak istiyorum.

"ŞÜPHESİZ Kİ BİZ, ELÇİLERİMİZİ APAÇIK DELİLLERLE GÖNDERDİK VE İNSANLARIN ADALETİ YERİNE GETİRMELERİ İÇİN BERABERLERİNDE KİTABI VE ÖLÇÜYÜ İNDİRDİK." (Hadid 25)

Ayette çok açık bir konuya değiniliyor. Bu ayetten şunu anlıyoruz. İslam'ı yaşarken bir Müslümanın ölçüşu, imanı ile ilgili hükümleri, kanunları yani bizim şeriatımızın Allah, indirdiği ve sorumlu olacağımıza hükmettiği, Kur'an olduğunu apaçık bildiriyor.  Ayette, biz Elçilerimizi apaçık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberinde kitabı ve ölçüyü indirdik diyede belirtiyor. Bunca açık ayeti tebliğ alan biz Müslümanların bir kısmı, yaşamak istedikleri şeriat konusunda ne diyorlardı hatırlayalım. "YALNIZ KUR'AN İLE İSLAM YAŞANMAZ, KUR'AN DETAYLI DEĞİLDİR. MEZHEPLERİN FIKIH İNANCI VE RESULÜN RİVAYET HADİSLERİ OLMASAYDI KUR'AN ANLAŞILMAZ KAPALI KALIR VE YAŞANMAZDI." Bunlara inananlar yalnız söylemekle kalmıyor elbette, Allah sakın dinde bölünenler gibi olmayın diye uyardığı halde, MEZHEPLERE BÖLÜNMEYİ BİR MAHAREK GİBİ GÖSTERMEYE ÇALIŞANLAR, bölünmekte bereket ve zenginlik vardır diyerek, NE YAZIK Kİ İNSANLARIN GÜNÜMÜZDE KORKTUKLARI ŞERİATI, KENDİ ELLERİYLE YARATIYORLAR. Allah Resulüne bile vermediği bu yetkiyi, bizler ne yazık ki kendimize layık görebiliyoruz. Tabi yaptıklarının hepsini topluma kabul ettirebilmek için, Allah'ın Resulünün üzerinden yaptıklarınıda hatırlatmak isterim. Konumuzla ilgili yine bir başka ayet.

(Ey Muhammed!) SANA DA O KİTAB'I (KUR'AN'I) HAK, ÖNÜNDEKİ KİTAPLARI DOĞRULAYICI, ONLARI GÖZETİCİ OLARAK İNDİRDİK. ARTIK, ALLAH'IN İNDİRDİĞİ İLE ARALARINDA HÜKMET VE SANA GELEN HAKTAN AYRILIP DA, ONLARIN ARZULARINA UYMA. SİZDEN HER BİRİNİZ İÇİN BİR ŞERİAT VE BİR YOL KOYDUK. EĞER ALLAH DİLESEYDİ, ELBETTE SİZİ TEK BİR ÜMMET YAPARDI. (Maide 48)

Bu ayette çok açık Allah Resulünü uyarıyor ve ne diyor? Sana Kur'an'ı HAK OLARAK indirdik. Demek ki İslam dininde HAK yani Allah'ın dininin emri olduğunu iddia ediyorsak, Allah'ın Kur'an'da emretmesi kesinlikle şart olduğunu ayetten anlıyoruz. HAK'TAN GELMEYEN DİNİN EMRİ OLMADIĞI GİBİ, ALLAH'IN ŞERİATIDA DEĞİLDİR. Kur'an'da bir ayetinde de Rabbimiz, HAK OLAN ALLAH KATINDAN GELENDİR demiyor muydu? Allah Resulüne de uyarıda bulunuyor ve sana indirdiğim HAK olan Kur'an ile onlara HÜKMET. Sana indirdiğim hak olan Kur'an'dan sakın ayrılıp, onların arzularına uyma. SİZLERE ŞERİATIMI İNDİRDİM O YOLU İZLEYİN DİYOR. Allah daha nasıl açıklasın. Ankebut suresi 18. ayetinde Resulünün yetk ve sorumluluğunu hakkında ne söylüyordu hatırlayalım. "RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR." Rabbimiz Resulüne bile, Allah'ın Kur'an'da koyduğu şeriatına tek bir kelime ekleme yetkisi vermediği halde, bizler Kur'an'ın sınırlarını tanımayarak, bakın Kur'an'da şunlar yok bunlar yok diyerek, KENDİMİZE MEZHEPLERİN OLUŞTURDUĞU BEŞERİ ŞERİATLAR YARATTIK. ŞİMDİDE MÜSLÜMANLAR OLARAK BİRBİRİMİZLE ŞERİAT, MEZHEP KAVGASI SAVAŞLARI YAPIYORUZ. Şimdi hatırlatacağım ayet üzerinde lütfen dikkatle düşünelim.

Taha 124: "HER KİM DE BENİM ZİKRİMDEN (KUR'AN'DAN) YÜZ ÇEVİRİRSE, MUTLAKA ONA DAR BİR GEÇİM VARDIR. BİR DE ONU KIYAMET GÜNÜNDE KÖR OLARAK HAŞREDERİZ." (Diyanet meali)

Eğer bizler yalnız Kur'an ile İslam yaşanmaz diyorsak, ALLAH'IN ŞERİATINI KANUNLARINI YETERLİ GÖRMÜYORUZ DEMEKTİR Kİ, ELBETTE KENDİ BEŞERİ ŞERİATLARINI YARATANLARDAN TOPLUMLAR KORKACAK, UZAK DURMAYA ÇALIŞACAKLARDIR.  Allah ayetinde, her kim benim zikrimden yani indirdiğim vahyimden/Kur'an'dan yüz çevirirse diyor. Peki, kime sesleniyor bu ayetiyle Rabbimiz ve ne maksatla söylüyor bu sözünü? Kimlerden bahsediyor olabilir? İman ettiğini söyleyen tüm kullarına. Çünkü Kitap Ehli Allah'ın indirdiği vahiyle yetinmeyip, atalarının inançlarını da yaşıyorlar HAKKA BATIL KARIŞTIRIYORLAR ve o batıl inançlarını yaşayabilmeleri için, ALLAH'IN APAÇIK BAZI AYETLERİNİ GÖRMEZDEN GELİYORLAR, ÜSTÜNÜ ÖRTÜYORLAR, ADETA YÜZ ÇEVİRİYORLARDI.

Aynı hatayı bizlerde yapmıyor muyuz? Allah şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin olmadığı o günden sakının, sakın Veliler edinip ardı sıra gitmeyin, güvenilecek veliniz yalnız benim, Kur'an'ın sınırlarını aşmayın dediği halde, Resule atfen söylenen rivayet hadisleri ve mezhep inançlarını yaşayabilmek için, bazı ayetleri görmezden gelerek, böylece ayetlerin üstünü örterek, Yalnız Kur'an ile İslam yaşanmaz diye inandık. Böylece Kur'an'ın sınırlarını aştık kendimize şefaatçiler, veliler edindik onların şeriatlarıyla İslam'ı yaşamaya başladık. İşte bu hataları yapanlara Allah, vahyimden yüz çevirenler, görmezden gelenler bana ŞİRK KOŞANLAR diyor Kur'an'da. Allah böyle yapanları uyarıyor ve atalarınızın rivayet inançlarınızı yaşayabilmek için, benim vahyimi görmezden gelirseniz YANİ BENİM ŞERİATIMIN SINIRLARINDAN ÇIKIP, KENDİNİZE BEŞERİ ŞERİATLAR YARATIRSANIZ, SİZE DAR BİR GEÇİM VERİRİM, AYRICA KIYAMET GÜNÜDE KÖR OLARAK HAŞREDERİM DİYOR. Müslüman toplumlara şöyle bir göz atın. Hepsi fakir ve muhtaç durumda, birbirleri ile savaşıyorlar, ne huzur var nede mutluluk. Demek ki Allah'ın bu hükmü, bazı ülkelerin üzerinde gerçekleşmiş görünüyor, çok üzgünüm.

Ne yazık ki bizler Kur'an'ı yeterli görmeyip, yüzlerce ayeti görmezden gelerek, adeta Kur'an'dan yüz çevirdik. Furkan suresi 30. Ayetinde, Allah'ın Resulü mahşer günü şahit olarak çağrıldığında, ümmetine üzüntüsünü belirtmek için şunları söyleyeceğini Allah, şimdiden bizlere bildiriyor. "ELÇİ ŞÖYLE DİYECEKTİR: "EY RABBİM! KAVMİM BU KUR'AN'I TERK ETTİ, YALNIZ BIRAKTI." Lütfen bu ayetten ders alalım batıl ve rivayetten uzak, Allah'ın emrettiği gibi yalnız Kur'an'a onun şeriatına sarılalım. ALLAH'IN ŞERİATINA UYMAMIZ GEREKİRKEN, KİTAP EHLİNİN YAPTIĞI GİBİ, ATALARININ RİVAYET VE SANI İNANÇLARINI YAŞAYABİLMEK İÇİN, KENDİ ŞERİATLARINI YARATIP, ONUDA ALLAH'IN ŞERİATI DİYE TOPLUMA KABUL ETTİRMEYE ÇALIŞMAYALIM, ALLAH'IN LANETİ ÜZERİMİZE OLUR. 

Bu aldatmaca sanırım böyle sürüp gidecek gibi görünüyor. Tabi gerçeklerle yüzleşenler, yalnız Allah'ın ipine sarılanlar, imtihanlarını ALLAH'IN ŞERİATIYLA YAŞAYIP, HESAP GÜNÜ YÜZLERİ AK, ALLAH'IN HUZURUNA ÇIKACAKLARDIR. Dilerim yüzleri ak olanların safında oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
21
Değerli dostlarım, bizler Allah'ın indirdiği İslam dinini yaşadığımızı zannediyoruz ama inanın yaşamıyoruz. Peki, İslam dini diye neyi yaşıyoruz? Yahudi ve Hristiyan toplumunun yaşadığı atalarının dinini bizlerde yaşıyoruz. Onlar Allah'ın indirdiği kitaplarla yetinmeyip, geleneksel atalarının mezhep inancını yaşadıkları için Allah, en son Resul gönderdiğini ve onunla da uyarıcı olarak Kur'an'ı indirdiğini, çok açık bizlere bildiriyor ve diyor ki, SAKIN SİZLERDE ONLAR GİBİ, İNDİRDİĞİM VAHYİMDEN SAPMAYIN, ATALARINIZIN RİVAYET, SANI İNANÇLARINA YÖNELMEYİN, BUNUN HESABINI VEREMEZSİNİZ DİYOR. Bu makalemde bu konuyla ilgili üç ayet örnek vermek istiyorum ki, hatamızı anlayalım, yaşadığımız inancımızı Kur'an ile sorgulayalım. Eğer bir tanesi bile Kur'an ile uyuşmuyor Kur'an'a ters düşüyorsa, maher günü pişman olmak istemiyorsak , ondan hemen vaz geçip uzaklaşalım. İlk önce Nisa suresi 87. Ayetinde Allah, bakın kullarının yaptığı yanlışlara dikkatimizi çekmek için nasıl bir soru soruyor.

Nisa 87: ALLAH, KENDİSİNDEN BAŞKA HİÇBİR İLÂH OLMAYANDIR. ANDOLSUN, SİZİ KIYAMET GÜNÜNDE MUTLAKA BİR ARAYA TOPLAYACAKTIR. BUNDA ASLA ŞÜPHE YOKTUR. KİMDİR SÖZÜ ALLAH'INKİNDEN DAHA DOĞRU OLAN? (Diyanet meali)

Ayet çok önemli bir konuda başlıyor ve diyor ki Allah, kendisinden başka ilah olmayandır. İlah deyince siz ne anlıyorsunuz da, Allah'tan başka ilah yoktur diyor. Genelde bizler İlah dendiğinde, Allah anlarız. Ama Kur'an'da geçen İLAH kelimesi ile Rabbimiz, çok önemli bizlerin yaptığı bir yanlış konusunda uyarıyor. Çünkü bu uyarılar iman edenlere. İman edenlerde biliyor ki tek bir Allah var. İLAH YÜCELİĞİ KARŞISINDA HAYRETE DÜŞÜLEN, KULLUK EDİLEN, YARDIM İSTENEN, GÖNÜLDEN BAĞLANILIP SIĞINILAN ANLAMLARINA GELİR. Onun için Allah Kur'an'da birçok ayetinde bu konuyu açıklıyor ve benden başka hiç kimseden yardım ve şefaat isteyemezsiniz diyor. Bakara suresi 165. Ayetinde kendilerine veli, şeyh, ulema, gavs edinip onları Allah'ı sever gibi bir Müslüman sevemez çünkü Allah sevgisi ile hiçbir sevgi eş değerde değildir uyarısını yapıyor. Ama bizler öyle veliler, gavslar ediniyoruz ki, onlara kulluk ediyor, adeta onların kendilerini mahşer günü, kurtarıcı olduklarına inanıyoruz. ALLAH BUNU YAPARSANIZ BANA ŞİRK KOŞMUŞ OLURSUNUZ, BENİM YANIMDA ONLARIDA İLAH EDİNMİŞ OLURSUNUZ DİYOR. Bunlar yetmiyor onların sözlerini, kitaplarını, Kur'an ile eş tutuyor, hatta sen Kur'an'ı anlayamazsın aldatmacasına inananlar, Kur'an'ı bilmem şu kişinin kitapları ile ancak anlarsın diyerek bu kişilerin sözlerini, kitaplarını Kur'an'ın önüne koyuyorlar.

KUR'AN'I OKUMAK YERİNE, O KİTAPLARI OKUYARAK KUR'AN'I EN DOĞRU ANLAYACAKLARINI, BÖYLECE EN DOĞRU YOLDA GİDİP, İMANLARININ GÜÇLENECEĞİNE İNANIYORLAR. Bu hatayı yapanlara Allah kızıyor ve ne diyor ayetin sonunda. "KİMDİR SÖZÜ ALLAH'INKİNDEN DAHA DOĞRU OLAN?" BU SÖZÜYLE RABBİMİZ, HİÇ KİMSENİN SÖZÜ/HADİSİ BENİM AYETİMDEN DAHA DOĞRU ASLA OLAMAZ DİYOR. Ama bizler Allah'a inat edercesine ne diyoruz, ALLAH RESULÜNÜ POSTACI DİYEMİ GÖNDERDİ? İnatlaşmaya bakar mısınız lütfen. Allah benim indirdiğim İslam dinimde, benden başka daha doğru söz yoktur diyor bizler, inatla mezheplerin batıl inançlarını doğrulamak adına, tamam Allah'ım senin sözlerinde doğru ama bizce senin Resulünün rivayet hadisleri de doğru diyoruz. BUNUN FARKINDA MISINIZ? HİÇ SANMIYORUM. Şimdide Maide suresi 50. Ayete bakalım.

Maide 50: ONLAR HÂLÂ CAHİLİYE DEVRİNİN HÜKMÜNÜ MÜ İSTİYORLAR? KESİN OLARAK İNANACAK BİR TOPLUM İÇİN, KİMİN HÜKMÜ ALLAH'INKİNDEN DAHA GÜZELDİR? (Diyanet meali)

Bakın Rabbimiz kullarının yaptığı yanlış konusunda uyarıp, onlar hala ders almayıp, cahiliye devrinin hükümleri ile yaşamaya çalışıyorlar, benim indirdiğim vahyi, görmezden geliyorlar diyor. Bu konuda Allah biz iman eden Müslümanları uyarıyor ve sakın Kitap Ehlinin yaptığı yanlışları, sizlerde tekrarlamayın. Gerçek iman eden bir toplum iseniz şunu düşünün; KİMİN HÜKMÜ ALLAH'IN KİNDEN DAHA GÜZELDİR? Bunu cevabı hiç kimsenin olmalıdır, ama bu sözde değil bunu yaşayarak göstermeliyiz.  Peki, bu sözüyle Allah ne demek istiyor? Bu konuyu başka bir ayetinde açıklayıp ne demişti? ALLAH HİÇ KİMSEYİ HÜKMÜNE ORTAK ETMEZ. Çünkü insan bir beşerdir her zaman şaşa bilir, onun için Allah ben indirdiğim dinimde hiç bir kuluma hüküm verme yetkisi vermedim diyor. Onun için Allah Resulünün yetki ve sorumluluklarını bizlere Kur'an'da anlatırken ne diyordu? "RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR." (Ankebut 18)  "SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR." (Rad 40) Bu durumda şunu asla unutmamalıyız. Dinin sahibi Allah'tır, hüküm verecekte, dinde sınırlamalar koyacak yalnız kendisidir. Lütfen Allah'ın Resulünü, dinde Allah'ın hüküm ortağı yapamaya çalışmayalım, ALLAH'IN YANINDA ALLAH'IN RESULÜNÜ DE, İLAH EDİNMİŞ OLURUZ. Şimdide sizler Ankebut suresi 51. Ayeti hatırlatmak istiyorum.

Ankebut 51: KENDİLERİNE OKUNAN KİTABI SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMEDİ Mİ? ŞÜPHESİZ BUNDA İNANAN BİR KAVİM İÇİN BİR RAHMET VE BİR ÖĞÜT VARDIR. (Diyanet meali)

Lütfen Allah'ın bu uyarısını görmezden gelmeyelim. Gelirsek Kitap Ehlinin yaptığı yanlışları bizlerde yaşarız, ama bunun farkında bile olamayız bu dünyada. Kur'an yeni iniyor ve Resulü yavaş yavaş tebliğ etmeye çalışıyor Kur'an'ı. Kitap Ehli özellikle bazı konuların, atalarının inançları ile ters düştüğünü gördüklerinde itiraz ediyor ve biz bu ayetlerin yanında, atalarımızın şu inançlarını da yaşamak istiyoruz dediklerinde, Allah bu ayeti indirmiş olmalı. Çünkü Rabbimiz kızıyor ve çok net bir şekilde şunu söylüyor.  "KENDİLERİNE OKUNAN KİTABI SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ, ONLARA YETMEDİ Mİ?" Sizce bu ayet yalnız Kitap ehlini mi ilgilendiriyor, bu uyarı bizlere yapılmıyor mu? Zerre kadar düşünen, aklını kullanan Kur'an ehli bir Müslüman, bu ayete iman ettikten sonra, YALNIZ KUR'AN İLE İSLAM YAŞANMAZ DİYEREK, ALLAH'IN RESULÜNÜN SÜNNETİ, HADİSLERİ OLMASAYDI İSLAM'I YAŞAYAMAZDIK KUR'AN ANLAŞILAMAZDI, NAMAZIMIZI BİLE KILAMADIK, ZEKÂTIMIZI VEREMEZDİK DİYEMEZ. Diyenler varsa, Allah'ın uyarılarını bir kez daha düşünmeye davet ediyorum.

Değerli dostlarım, kardeşlerim zaman bir su gibi akıp geçiyor. Unutmayın her an emanetimizi teslim edip, o çetin hesap gününde uyanabiliriz. Hesabımızı iyi yapalım ona, buna, şuna değil, YALNIZ BİZLERİ ALLAH'IN SORUMLU TUTACAĞINA HÜKMETTİĞİ KUR'AN'A SARILALIM, ONA GÜVENELİM ONU ANLAYARAK DÜŞÜNEREK OKUYALIM Kİ, ALLAH'IN EN DOĞRU YOLUNUN YOLCUSU OLALIM. Allah cümlemizin yardımcısı olsun.

"YEMİN OLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP GÖNDERDİK Kİ, ÖĞÜT VE UYARINIZ/ZİKRİNİZ/ŞEREFİNİZ YALNIZ ONDADIR. HÂLÂ AKLINIZI ÇALIŞTIRMAYACAK MISINIZ?" (Enbiya 10)

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
22
Makalemin konusu Ali İmran suresi 144. Ayet üzerine olacak. Bu makalede Allah, Elçisinin bizler gibi bir ölümlü olduğuna sizce neden işaret edip, bizlere hatırlatmak istiyor olabilir. Aslında hepimiz bunu biliyor olmalıyız. Bunun çok önemli bir nedeni olması gerekmez mi sizce. Önce ayeti yazalım, daha sonra ayet üzerinde Kur'an bütünlüğünde birlikte düşünelim. Eminin benim aklıma gelmeyen konularda sizlerin aklınıza gelecektir.

Ali İmran 144: MUHAMMED SADECE BİR RESUL/ELÇİDİR. ONDAN ÖNCE DE ELÇİLER ELBETTE GEÇMİŞTİR. O ÖLÜR VEYA ÖLDÜRÜLÜRSE, TOPUKLARINIZ ÜZERİNE (GERİYE, ESKİ DİNİNİZE) Mİ DÖNECEKSİNİZ? Kim (böyle) iki topuğu üzerine (geri) dönerse, (bilsin ki) Allah'a asla zarar veremeyecektir. ALLAH ŞÜKREDENLERİ İLERİDE ÖDÜLLENDİRECEKTİR. (Mehmet Okuyan)

Ayetin ilk cümlesin de, Muhammed sadece bir Resul/Elçidir diyor. Peki, neden bunu söyleme gereği duyuyor olabilir Allah. Demek ki o günkü toplum, kendilerine gönderilen Elçilerin vefatından sonra, Elçileri adeta yüceltip, onlarında kendileri gibi bir insan olduğunu unutup, onlara ölümsüzlük verip ya da insanüstü güçlerle donattıkları için Allah, hatırlatma yapıyor ve diyor ki, Muhammed ve ondan önce gönderdiğimiz Elçilerin hepsi de sizler gibi insandı, önce bunu unutmayalım.  Bildiğiniz gibi Yahudilerde Hristiyan toplumda Hz. Musa ve Hz. İsa vefat ettikten sonra, Allah'ın oğlu olduğunu söylüyorlar, Hz. İsa'ya da ölümsüzlük payesi veriyorlardı. Yani ölmediğine geri geleceğine inanıyorlar. BİR BAŞKA ŞEKİLDE SÖYLEMEK GEREKİSE, İNSANLAR ALLAH'IN İNDİRDİĞİ DİNİ, ALLAH'IN İNDİRDİĞİ KİTABINDAN YAŞAMALARI GEREKİRKEN, RESULLERİNİ KUTSALAŞTIRARAK, ALLAH'IN DİNİNE ADETA ORTAK EDEREK, UYDURDUKLARI SÖZLER/HADİSLER ÜZERİNDEN YAŞAMAYA ÇALIŞIYORLARDI. ALLAH'IN VAHYİ, KİTABI İKİNCİ PLANA İTİLMİŞTİ.

Allah bu ayetin ilk cümlesinde, yaşanan bu yanlışa son verip, Muhammed daha önce gönderdiğim Elçilerim gibi, sadece bir Elçidir/Resul dür diyor. Resul ya da Elçi kelimesinin anlamı çok açık ve net bir şekilde bellidir. HABER GETİREN ANLAMINDADIR. Bu kelimeyi anlayacağımız şekilde söylemek gerekirse, birinin sözünü, mesajını hiçbir değişikliğe uğratmadan başkasına ileten, bildiren anlamındadır. ONUN İÇİN ALLAH ÖZELLİKLE MUHAMMED SADECE BİR ELÇİDİR/RESULDUR, YANİ MESAJLARIMI SİZE BİLDİRENDİR, İLETENDİR DİYOR. Bu konuya Allah bir başka ayetinde de açıklık getirip ne diyordu. "RESULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR." (Ankebut 18)

Ayetin devamında çok önemli bir konuya değiniyor Allah ve diyor ki; "O ÖLÜR VEYA ÖLDÜRÜLÜRSE, TOPUKLARINIZ ÜZERİNE, GERİYE Mİ DÖNECEKSİNİZ?" Demek ki bu ayet indirilmeden önce, Müslümanlar arasında bazı sorunlar var ki, Allah bu konuda onları da uyarıyor. Bu konuda lütfen çok dikkatle düşünelim. Allah, Elçim ölmüş olsa ister savaşta ister farklı nedenlerden, siz inancınızdan geri dönüp, Kur'an'a iman etmekten vaz mı geçeceksiniz diyor. Peki, neden bu sözü söyleme gereği duyuyor olabilir Allah. Çünkü insanlar günümüzde bizlerin çoğunun yaptığı gibi Allah'a, onun kitabı Kur'an'a değil, Elçisine güveniyor olmalılar ki, Allah bu uyarıyı yapıyor. ELÇİ/RESUL OLMADAN, DİNLERİNİ YAŞAMALARININ MÜMKÜN OLMADIĞINA İNANIYORLAR. ALLAH BU AYETLE ÖZELLİKLE TÜM İMAN EDENLERE ŞUNU SÖYLÜYOR VE HATIRLATIYOR. ELÇİM/RESULÜM VEFAT ETMİŞ OLABİLİR. ONUN GÖREVİ SADECE VAHYİMİ TEBLİĞ ETMEKTİR. ODA GÖREVİNİ LAYIKI İLE YAPTI VE SİZLERE TEBLİĞ ETTİ. BUNDAN SONRA BANA VE GÖNDERDİĞİM KUR'AN'A GÜVENİN, YALNIZ ONUN İPİNE SARILIN DİYOR.

Çünkü Kitap Ehli, Allah'ın Elçilerini öyle kutsallaştırdılar ki, onların ölmediğini geri geleceğini söyledikleri gibi, Allah'ın vahyini bir kenara koyup, Elçiye ait olduğu iddia edilen, doğruluğundan asla emin olamayacakları sözlere/hadislere inanıp, imanlarını öyle yaşıyorlardı. Onun için Allah Elçim vefat edince, sakın imanlarınızda atalarınızın batıl inançlarına geriye dönmeyin, Elçimin sizlere tebliğ ettiği Kur'an'a sarılarak yalnız Onu yaşayın diyor. Peki, biz Müslümanlar bu ayetten almamız gereken dersi aldık mı, yoksa bu ayeti Elçisinin bir savaşı ile bağlantı kurup, Allah'ın asıl anlatmak istediği konudan uzaklaştık mı? Ne dersiniz? Günümüzde İslam'ı, ayetleri rivayet bilgiler ışığında anlamaya çalışanlara belki bir ders olur diye, onların anlayacağı bir rivayeti hatırlatmak istiyorum. Hz. Muhammed'in vefatından sonra, ilk halife Hz. Ebu Bekir bu ayeti okuduktan sonra, bakın neler söylediği rivayet ediliyor topluma.

"BAKIN, HER KİM MUHAMMED'E TAPIYORSA BİLSİN Kİ MUHAMMED ÖLDÜ, AMA HER KİM ALLAH'A KULLUK EDİYORSA, BİLSİN Kİ ALLAH SONSUZA KADAR YAŞAYAN VE ASLA ÖLMEYECEK OLANDIR"

Sanırım bu açıklamadan sonra söyleyecek söz yoktur. Elçiler/Resuller ölebilir onlarda bizler gibi insandır. Ama Allah'ın dini, tebliği asla ölmez, sonsuza kadar geçerli baki kalır. Bizler günümüzde bu gerçeği hala fark edemedik. Yahudiler, Hristiyanlar ve biz Müslümanlar ALLAH'IN DİNİNİ, ALLAH'IN KİTAPLARI/VAHYİ ÜZERİNDEN DEVAM ETTİRMEMİZ YAŞAMAMIZ GEREKİRKEN, VEFAT ETMİŞ ARAMIZDAN AYRILMIŞ, DOĞRULUĞUNU ASLA KANITLAYAMAYACAĞIMIZ, RESULE AİT OLDUĞU İDDİA EDİLEN SÖZLERİ/HADİSLERİ REHBER ALARAK, ONLARIN ÜZERİNDEN İNANCIMIZI DEVAM ETTİRMEYE, YAŞAMAYA ÇALIŞIYORUZ. Allah'ın Elçisi O örnek insan Vefat etti, ama bizlere tebliğ ettiği Allah'ın vahyi KUR'AN  Allah'ın korumasında, ilelebet devam edecektir. Bizlerin yaptığı en büyük yanlış, Allah'ın Elçilerinin vefatından sonra, Allah'ın emrettiği gibi Onun vahyine, ipine sarılmamız gerekirken, ayette verilen örnekte olduğu gibi, topukları üzerinde gerisin geri dönerek, bazılarımız atalarının batıl inançlarını yaşamaktadır.

Bizler bu ayetten ve Kitap Ehlinin yaptığı bu yanlışlardan ders almadığımız anlaşılıyor. Kitap Ehli Allah'ın Elçilerine adeta ölümsüzlük payesi verip, onları insan olmanın sınırları dışına çıkartarak, olağan üstü güçlerle donattıkları gibi, bizlerde sanki Allah'ın Resulleri arasında güç savaşı yaratırcasına, Allah'ın vermediği yetki ve güçlerle donattık, hatta aramızda yarışır hale geldik. ÇOK DAHA KÖTÜSÜ, ALLAH'IN RESULLERİ SANKİ VEFAT ETMEMİŞ GİBİ, ONLARA AİT OLDUĞU İDDİA EDİLEN SÖZLERİ/HADİSLERİ İLE DİNİMİZİ YAŞAR OLDUK. HÂLBUKİ ALLAH ELÇİLERİM SİZLER GİBİ İNSANDI VE GÖREVLERİNİ YERİNE GETİRİP VEFAT ETTİLER. SİZLERE DÜŞEN ONUN TEBLİĞ ETTİĞİ VAHYE SARILMAKTIR DİYE UYARDIĞI HALDE, BİZLER GERÇEKLERDEN UZAK İSLAM'I YAŞAMAYA DEVAM EDİYORUZ.

Ali İmran 144. Ayeti, bir cümleyle özetlemek gerekirse, bizlere Allah bu ayette şu uyarıyı yapıyor. ALLAH'IN ŞERİATI VE DÜZENİNİN, EBEDİ DEĞİŞMEZ KANUNLARININ, FANİ/ÖLÜMLÜ KULLARI ÜZERİNE KURULMADIĞINI, ONLAR VEFAT ETSE BİLE TEBLİĞLERİNİN, KANUNLARININ İLELEBET YAŞAYACAĞINI VE BİZLERİN YALNIZ VAHYE/KUR'AN'A TABİ OLMAMIZ GEREKTİĞİNİ, ÇOK AÇIK ANLATIYOR VE HATIRLATIYOR. Dilerim bu gerçeklerin farkında olan, Allah'ın halis azınlık kulları arasında oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
23
Bu makalemde sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Kur'an'da çokça geçen ALLAH'A VE RESULÜNE UYUN sözüyle Kur'an ne anlatmak istiyor, onu birlikte anlamaya çalışalım. Bu konuda birçok makale yazdım, bıkmadan yazmaya devam edeceğim Allah'ın izniyle. ÇÜNKÜ HURAFE İNANÇLARIMIZI YAŞAYABİLMEK İÇİN, NE YAZIK Kİ ALLAH'IN AYETLERİNE KENDİMİZCE ANLAMLAR VERİYOR VE AYETLERİN ANLAMINI BİLE BİLE TAHRİF EDİYORUZ. Bu ayetler örnek gösterilip, bakın Allah Resulüne uyun, bir sorun olduğunda Resulüme gidin ona sorun diyor, demek ki İslam dininde Kur'an'dan sonra dinin ikinci kaynağı, Resulün rivayet hadisleridir diyerek, kendilerine delil yaratmaya çalışıyorlar. Sizce bu doğru olabilir mi? Allah biz iman eden Müslümanların inancımızı yaşarken, bu ayetler gereği hem Kur'an'a hem de Resule ait olduğu iddia edilen rivayet hadislere de uymamızı istiyor diyebilir miyiz?

Kur'an'ı dikkatle okuyan ve ayetler arasında bağlantı kurarak üzerinde çok değil biraz düşünen, bu söylenenlerin asla doğru olmayacağını bilir. Tabi Kur'an'ı okumaya başlamadan önce, Nahl suresi 98. Ayetin gereklerini yerine getirip, yani kafamızdan önce şeytanın ve şeytanlaşmış insanların dayattığı batıl ve hurafeden kurtulup, yalnız Allah'a dayanıp ona güvenerek Kur'an'ı okumaya başlarsak ancak, Kur'an gerçeklerini fark edebiliriz. Bunu yapmadan Kur'an'ı okuduysak, Allah'ın nuru ile buluşmamız asla mümkün olmayacaktır.  Gelin bu konuyu KUR'AN gerçekleri üzerinden anlamaya çalışalım.

Kur'an'da Nisa suresi 13 ve 69. Ayetinde, KİM ALLAH'A VE RASULÜNE İTAAT EDERSE diye başlar. Maide 92. Enfal 20. Ayetinde ALLAH'A İTAAT EDİN, RESULÜNE'E İTAAT EDİN diye geçer. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Bu ayetlere benzer çok önemli bir ayeti daha sizlere hatırlatıp, üzerinde birlikte düşünelim.

Nisa 59: EY İMAN EDENLER! ALLAH'A İTAAT EDİN; ELÇİ'YE VE SİZDEN OLAN EMİR SAHİPLERİNE DE İTAAT EDİN! BİR KONUDA ANLAŞMAZLIĞA DÜŞERSENİZ ALLAH'A VE AHİRETE İNANIYORSANIZ ONU ALLAH'A VE ELÇİ'YE GÖTÜRÜN! BU (TUTUM) HEM HAYIRLI OLANDIR HEM DE SONUÇ İTİBARIYLA DAHA GÜZELDİR. (Mehmet Okuyan)

Bu ayette de bir konuda anlaşmazlığa düştüğünüzde Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız ONU ALLAH'A VE ELÇİ'YE GÖTÜRÜN diye geçiyor. Bu davranışın en doğrusu olduğunu da özellikle söylüyor.  Bu ve benzeri ayetler örnek gösterilip, bakın Allah Elçisine yönlendiriyor ona sorun diyor, bu durumda Elçinin rivayet hadislerinden de istifade etmemiz, Allah'ın farz emridir deniyor. İslam'ı Kur'an merkezinden çıkarmak ve atalarının rivayet inançlarını bu yolla Allah'ın Elçisine söyleterek dine sokmaya çalışanların, bu tuzağını lütfen artık Kur'an ile fark edelim.

Allah bu ve benzeri ayetlerde kullarını özellikle Elçisine/Resulüne yönlendirmesinin nedeninin, onun çevresinde toplanarak, onun tebliğ ettiği Kur'an'a uymalarını sağlamıştır. DİKKAT ETTİYSENİZ BU AYETLERİN TAMAMINDA, ALLAH'A VE ELÇİSİ UYUN YA DA SORUNLARINIZI ALLAH'A VE ELÇİSİNE GÖTÜRÜN YANİ ONA DANIŞIN DEMEKLE, İKİ İSMİ BİR ARADA ANMAKLA, ASLINDA ELÇİM SİZLERE BENİM VAHYİMİ, YANİ ALLAH'IN VAHYİNİ TEBLİĞ EDECEK, SORUNLARINIZI ALLAH'IN VAHYİ İLE ÇÖZECEK ANLAMINDA KULLANMIŞTIR. BUNUN AÇIKLAMASINIDA KUR'AN'DA, BİRÇOK AYETİNDE YAPMIŞTIR.

Yoksa Allah'ın hükmü başka, Elçimin/Resulünün hükmü çözüm şekli başka anlamında asla kullanmamıştır. Bu ayetlerin tamamının, Elçisinin yaşadığı dönemle direk bağlantılı olduğunu ve bizlerin bu ayetlerden, Resulün yalnız Kur'an'ı tebliğ ettiğini de anlamamızı sağlamıştır.  Ayete lütfen dikkat, sorununuzu Allah'a ve Elçiye götürün diyor. İman eden hiç kimse sorusunu Allah'a direk soramaz, öyle değil mi? Elçime götürün ona sorun demekle de, ELÇİM SİZLERİN SORUNUNUZU BENİM VAHYİMLE ÇÖZECEK ANLAMINDA SÖYLÜYOR. Ben bu konuda bir arkadaşıma, Allah ve Elçisini birlikte anarak ki biz buna isim tamlaması dememiz yanlış olmaz, anlatılmak istenenin anlamını güçlendirerek, Elçinin yaşadığı döneminden özellikle bahsediliyor dediğimde, bana şöyle bir cevap vermişti. "RESÜLE SORUN EMRİ SADECE O TARİH İÇİN GEÇERLİ İSE TÜM AYETLERDE O TARİH İÇİN GEÇERLİ OLUR. " Arkadaşımız bu örneği verip, Elçiye ait olduğu iddia edilen rivayet hadislere de günümüzde uymanın, Allah emri olduğunu anlatmaya çalışıyordu bana. Bizler rivayetleri ve batılı aklamaya bu yolla çaba gösterirsek, Kur'an'ın tüm ayetleri ile ters düşeriz, lütfen önce bunu unutmayalım.

Bu konu üzerinde Kur'an bütünlüğünde düşünelim şimdide. ALLAH BİZLERİ, KUR'AN'IN DIŞINDAN HERHANGİ BAŞKA BİR KAYNAĞA YÖNLENDİRİYOR MU, ÖNCE ONU ANLAYALIM. Söyledikleri gibi, Allah'a ve Elçime uyun, Elçime sorunlarınızı götürün sözleriyle Allah, Kur'an dışından Resulüm yaşamıyor olsa bile, onun adına nakledilen rivayet hadislere de uymanızı istiyorum diyor mu Kur'an'da Allah? Burası çok önemli. Eğer diyorsa, bu kardeşlerimizin söyledikleri doğru demektir, ama söylemiyor da bizleri yalnız Kur'an'a yönlendiriyorsa, bu kardeşlerimizi bıkmadan usanmadan Kur'an ile uyarmak, bizlerin görevi olmalıdır. Ali İmran 103. ayetinde Allah, nasıl bir hüküm vermişti bizlere?  "HEP BİRLİKTE ALLAH'IN İPİNE (KUR'AN'A) SIMSIKI SARILIN. PARÇALANIP BÖLÜNMEYİN." Bakın Kur'an'dan verdiğim bir örnekle, bu düşüncenin yanlış olduğu çıktı ortaya. Eğer Allah yalnız Kur'an'ın ipine sarılın hükmünü verdiyse, Allah'ın Resulümünde hadislerine uymanızı emrediyorum demesi mümkün değil.

Sizlere Zuhruf suresi 44. Ayeti de hatırlatmak istiyorum. Çünkü bu ayet aslında tüm sorumuza çok net cevap veriyor ve bizleri nereden sorumlu tutuyordu hatırlayalım. "ŞÜPHESİZ BU ZİKİR/KUR'AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜT VE BİR ŞEREFTİR, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ." Bu ayete iman eden bir Müslüman, Allah'a ve Elçime uyun sözlerinden, benim indirdiğim kitabıma ve Elçim vefat etmiş olsa bile, Kur'an dışından onun adına rivayet edilen hadislerine de uyun demiş olma ihtimali, yalnız bu ayete göre bile mümkün görünmüyor. Çünkü Allah Kehf suresi 26. Ayetinde, "O, HÜKMÜNE HİÇBİR KİMSEYİ ORTAK ETMEZ." Diyorsa ayetinde, yine yalnız bu ayetin hükmüne göre bile, Allah'a ve Elçime uyun sözlerinden, bir Müslümanın hem Kur'an'a hem de Elçisine ait olduğu iddia edilen rivayet hadislere uyulması gerektiğini söylemesi mümkün değildir. Bu konu ile ilgili yazacağım ayet, yapılan bu yanlışımıza, aslında çok iyi cevap veriyor. Allah'a ve Elçime uyun sözüyle Allah, bakın neyi kast ediyormuş, bundan daha açık kanıt olamaz sanırım.

Enam 19: DE Kİ: "ŞAHİTLİK BAKIMINDAN HANGİ ŞEY DAHA BÜYÜKTÜR?" DE Kİ: "ALLAH BENİMLE SİZİN ARANIZDA ŞAHİTTİR. İŞTE BU KUR'AN BANA, ONUNLA SİZİ VE ERİŞTİĞİ HERKESİ UYARAYIM DİYE VAHYOLUNDU. Gerçekten siz mi Allah ile beraber başka ilâhlar olduğuna şahitlik ediyorsunuz?" De ki: "ben şahitlik etmem." De ki: "o, ancak tek bir ilâhtır ve şüphesiz ben sizin Allah'a ortak koştuğunuz şeylerden uzağım." (Diyanet meali)

ALLAH'IN ELÇİSİ BİZE BU AYETİNDE, ALLAH ŞAHİTTİRKİ DİYOR, BEN SİZE YALNIZ KUR'AN İLE HÜKMETTİM, YALNIZ KUR'AN'I TEBLİĞ ETTİM. SİZLER KİMİN ŞAHİTLİĞİNE İNANIP GÜVENİYORSUNUZ? ALLAH'IN ŞAHİTLİĞİNDE, YALNIZ RESULÜN KUR'AN'I TEBLİĞİNE Mİ, YOKSA RİVAYETLERE Mİ? KARAR SİZİN, İMTİHAN SİZİN İMTİHANINIZ.

Ayete bakar mısınız lütfen, nasılda güzel açıklıyor sorumuzu. Tabi gözler perdeli kulaklar ve kalpler mühürlü değilse görecektir gerçekleri. Bakın Allah Elçisinin ne söylemesini istiyor ümmetine. Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür? Devamında bu soruya cevap veriyor, ALLAH BENİMLE SİZİN ARASINDA ŞAHİTTİR Kİ, BU KUR'AN BANA ONUNLA YANİ ALLAH'IN VAHYİM İLE SİZİ VE ERİŞTİĞİ HERKESİ UYARAYIM DİYE BANA VAHYOLUNDU. Sizce başka kanıta, delile elbette gerek yok ama anlamamakta ısrar edene, ne kadar örnek göstersek te boşuna olacaktır. Ne kadar güzel açıklıyor. Allah'ın Elçisi, ALLAH ŞAHİTTİR Kİ BEN SİZİ YALNIZ KUR'AN İLE UYARMA GÖREVİ ALDIM DEDİĞİ HALDE, batıl ve hurafe inançlarını yaşayabilmek için bu ve benzeri onlarca ayetin anlamını değiştirip, batılı hurafeyi HAK yapmaya çalışıyorlar. Ne kadar acı ve üzücü değil mi? Allah ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem dediği halde, hala Allah'ın Elçisini Allah'ın dinine ortak etmeye çalışarak ŞİRK KOŞANLARA bu ayet çok güzel bir uyarıdır. LÜTFEN UNUTMAYALIM, DİNİN SAHİBİ ALLAH'TIR. DİNİN HÜKÜMLERİNİDE KOYACAK DİNİN SAHİBİDİR. LÜTFEN KENDİMİZE BAŞKA KAYNAKLAR ARAYARAK, ALLAH'IN DİNİNE ŞİRK KOŞMAYALIM. UNUTMAYALIM ALLAH ŞİRK DIŞINDA TÜM GÜNAHLARINIZI AFFEDEBİLİRİM DİYOR.

Kur'an'da geçen Allah'a ve Elçime uyun, sorunlarınızı Elçime götürün ayetlerinin tamamında anlatılmak istenen, ELÇİNİN YAŞADIĞI DÖNEMDE, ARANIZDAKİ DİNİ KONULARDAKİ SORUNLARI ELÇİME GÖTÜRÜN. O SİZİN SORUNUNUZU BENİM VAHYİM KUR'AN İLE ÇÖZÜMLEYECEKTİR DİYOR. RESULÜ VEFAT ETMİŞ İSE, BU AYETTEN ANLAYACAĞIMIZ, ALLAH'IN RESULÜ TÜM SORUNLARI, SİZE TEBLİĞ ETTİĞİ ALLAH'IN VAHYİ KUR'AN İLE ÇÖZMÜŞTÜR. SİZLERDE SORUNLARINIZI ATALARINIZIN İNANCI OLAN RİVAYET VE SANI BİLGİLERLE DEĞİL, BENİM VAHYİM KUR'AN İLE ÇÖZÜN EMRİNİ VERDİĞİNİ ANLAMALIYIZ. BU DÜŞÜNCEYE TERS BİR ANLAM VERMEK, KUR'AN İLE ÇELİŞMEK OLUR. Bu konuyu daha iyi anlayabilmemiz için, Allah'ın Elçisine verdiği görev, yetki sorumluluğu ile ilgili ayetlerden örnekleri hatırlayalım.

"EĞER SİZ YALANLARSANIZ BİLİN Kİ, SİZDEN ÖNCE GEÇEN BİRTAKIM ÜMMETLER DE YALANLAMIŞLARDI. RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR." (Ankebut 18)

"ONLARA VA'DETTİĞİMİZ AZABIN BİR KISMINI SANA GÖSTERSEK DE, (GÖSTERMEDEN) SENİN RUHUNU ALSAK DA SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR. HESAP GÖRMEK İSE BİZE AİTTİR." (Rad40)

"DE Kİ: "BEN TÜREDİ BİR RESUL DEĞİLİM. BANA VE SİZE NE YAPILACAĞINI DA BİLMEM. BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM." ( Ahkaf 9)

Bunca açık ayetlerin üstünü örterek, ayetlerde geçen ALLAH'A VE ELÇİME/RESULÜME UYUN emirlerine, Kur'an'ın asla onay vermediği anlamları verenlerin, hesap günü hem Allah'a hem de Elçisine iftira atanların safında olacaklarını tekrar Kur'an ile hatırlatmak isterim. Allah Kur'an'da, sakın emin olmadığınız bilgilerin, rivayet ve sanı sözlerin/hadislerin ardına düşmeyin, bunun hesabını sorarım dedikten sonra, Kehf 29. Ayetinde Allah bakın nasıl uyarıyor. "DE Kİ: "HAK, GERÇEK RABBİNİZDEN GELENDİR. ARTIK DİLEYEN İMAN ETSİN, DİLEYEN İNKÂR ETSİN."

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
24
Bu makalemde sizleri, çok önemli bir konuda düşünmeye davet etmek istiyorum. Biliyorsunuz Kur'an'da Allah ayetler üzerinde, bizlerin düşünmesini aklımızı kullanmamızı özellikle ister. Çünkü aklını kullanmayanların pislik ve rezillik içinde kalacakları uyarısını yapar. Daha da önemlisi, aklını kullanmayanların imanlarının kalplerine, gereği gibi yerleşemeyeceğini Kur'an'a göre söylememiz yanlış olmaz. Bu örnekleri, neden verdiğime gelince. Sizlere şöyle bir soru sorsam, bana nasıl cevap verirsiniz? "NEDEN UYUYORUZ VE RÜYA GÖRÜYOR OLABİLİRİZ?" Sanırım çok fazla düşünmediğimizde, bedenimizin ve özellikle komuta merkezi beynimizin dinlenmesi ve Allah kuluna huzurlu bir zaman ayırmak için uykuyu ve rüyayı yaratmış diye cevap vermeniz, çok yanlış olmayacaktır. Uyku belki tam bir bilinçsizlik hali olmayıp, ÖZEL BİLİNÇ HALİ ama adeta bedenimizin felç olmuşçasına hareketsiz olduğunu söyleyebiliriz. Onun içindir ki Allah Resullerine VAHYİNİ rüyasında değil, uyanıkken bilincimizin tam açık olduğu zamanda göndermiştir.

Bu konularla ilgili ayetleri, Kur'an bütünlüğünde dikkatle düşünmeye başladığımızda, İNSANLARIN UYUMASININ VE RÜYA GÖRMESİNİN, ASLINDA ÇOK ÖNEMLİ İNANILMAZ BİR NEDENİ OLDUĞUNU, HATTA ALLAH'IN ÇOK ÖNEMLİ BİR HÜKMÜNE, DELİL KANIT OLDUĞUNU DA ANLAYACAKSINIZ. Bu konu üzerinde düşünmeden önce, Kur'an'da Allah ölümü nasıl tarif ediyor ve benzetiyor, kendi katı ile ilgili bize bu konuda nasıl örnekler veriyor önce ona bakalım ki, konumuz üzerinde daha iyi daha sağlıklı düşünebilelim.

Enam 60: O, GECELEYİN SİZİ ÖLÜ GİBİ KENDİNİZDEN GEÇİRİP ALAN (UYUTAN) VE GÜNDÜZÜN KAZANDIKLARINIZI BİLEN, SONRA DA BELİRLENMİŞ ECELİNİZ TAMAMLANINCAYA KADAR GÜNDÜZLERİ SİZİ TEKRAR DİRİLTENDİR (UYANDIRANDIR). SONRA DÖNÜŞÜNÜZ YALNIZ O'NADIR. SONRA O, İŞLEMEKTE OLDUKLARINIZI SİZE HABER VERECEKTİR. (Diyanet meali)

Zümer 42: ALLAH, (ÖLEN) İNSANLARIN RUHLARINI ÖLDÜKLERİNDE, ÖLMEYENLERİNKİNİ DE UYKULARINDA ALIR. ÖLÜMÜNE HÜKMETTİKLERİNİN RUHLARINI TUTAR, DİĞERLERİNİ BELLİ BİR SÜREYE (ÖMÜRLERİNİN SONUNA) KADAR BIRAKIR. ŞÜPHESİZ BUNDA DÜŞÜNEN BİR TOPLUM İÇİN ELBETTE İBRETLER VARDIR. (Diyanet mali)

"ŞÜPHESİZ RABBİNİN NEZDİNDE BİR GÜN, SİZİN SAYDIĞINIZ BİN YIL GİBİDİR." (Hac 47)

Yazdığım bu üç ayet üzerinde eğer dikkatle düşünürsek, Allah uykuyu ve uyurken göreceğimiz rüyanın dinlenmemizin dışında,  aslında bizler için ne kadar önemli şeyler anlattığını göreceksiniz. Gelin birlikte düşünelim. Kısaca üç ayeti önce özetleyelim ki, konumuza daha rahat giriş yapabilelim. Allah uykuyu ölüme benzetiyor ve siz farkında değilsiniz ama uyurken sizler, her gün ölümü tadıyorsunuz, ölüm vakti gelenleri uykularında da olsalar alıkoyuyor bir daha uyandırmıyoruz, vakti dolmamışları tekrar uyandırıyoruz diyor. Zümer 42. Ayetin sonunda ise uykunun ve uyandırılmanın önemini düşünen, aklını kullanan bir toplum için, ibretler olduğunu söylüyor. Madem bizler için ibretler var, bu konuda düşünmeye devam edelim.

Yazdığım üçüncü ayet ise yani Allah'ın katındaki zaman akışı ile bizlerin bu dünyadaki zaman akışının, aklımızın alamayacağı ölçülerde olduğunu anlıyoruz. Yani bizim yaşadığımız dünyada geçen BİN YIL, Allah katında BİR GÜN gibiymiş. Bu bilgide bizler için çok önemli. İsterseniz bu bilgiyi, ilim adamlarının uykuda geçen gördüğümüz rüyanın zaman ölçümü ile karşılaştıralım. BİLİM ADAMLARI, BİZLERE ÇOK UZUN GİBİ GELEN RÜYALARIMIZIN, ASLINDA SANİYELER İÇİNDE GÖRDÜĞÜMÜZÜ TESPİT ETMİŞLER. Bakın bu bilgiyi Kur'an ayeti ile karşılaştırdığımızda, bize önemli bilgiler veriyor. Allah uykuyu ölüme benzetiyordu. Bizler her uyuduğumuzda demek ki bu dünyadan, Allah'ın katına ruhumuzla gerçekten geçiyoruz ve bu zaman içinde Allah'ın zaman akışına tabi oluyoruz ki, GÖRDÜĞÜMÜZ RÜYANIN ZAMANI, BİZİM YAŞADIĞIMIZ ZAMAN VAKTİYLE UYUŞMUYOR.

Peki, bundan nasıl bir ders alabiliriz? DEMEK Kİ BİZLER ASLINDA FARKINDA OLMADAN, HER UYUDUĞUMUZDA ÖLÜMÜ VE RÜYAMIZLA TEKRAR DİRİLMEYİ PROVA EDİYORUZ. GÖRDÜĞÜMÜZ RÜYALARDA BU OLAYIN GÖRSEL ŞAHİDİ. DEĞERLİ DOSTLARIM, SİZLER BUNUN FARKINDA MISINIZ? Lütfen bundan korkmayalım, çekinmeyelim. Yeter ki Allah'ın istediği bir kul olmanın yolunda, emin adımlarla ilerleyelim. Bu durumda uykumuzda GÖRDÜĞÜMÜZ RÜYALAR ÖLÜM PROVASININ, GÖRÜNTÜLÜ KANIT VE DELİLLERİDİR.

Şimdide gördüğümüz rüya konusu üzerinde düşünelim. Bizler uyanıkken gözümüz kapalı görebiliyor muyuz? Göremiyoruz. Peki, uyuduğumuzda gözlerimiz kapalı olduğu halde, nasıl görüyoruz bu rüyayı? Demek ki bu dünyada görme duyumuzun GÖZÜMÜZ olduğunu söyleyebiliriz. Peki, uyuduğumuzda neyle görüyoruz, gözler kapalı. Kur'an'ın hükmü olan ÖLDÜKTEN SONRA TEKRAR DİRİLECEĞİMİZE İMAN EDEN BİR MÜSLÜMAN İÇİN UYKU, RÜYA BİR ÖLÜM VE DİRİLİŞ HALİDİR, ÖLÜMÜN PROVASIDIR DEMİŞTİK. UYUDUĞUMUZDA KENDİMİZDE OLMADIĞIMIZ İÇİN, ÖLÜM PROVASINI YAŞIYOR VE TEKRAR CANLANMIŞCASINA GÖRÜYORUZ, TÜM CANLILIĞIMIZI YAŞIYORUZ. Hatta bu canlılığımız uykuda, bu dünyadaki bedenimize bile yansıyor terliyor, üzülüyor, ağlıyor ya da sevinebiliyoruz. Çünkü beden bu dünyada canlılığını koruyor, ruhumuz Allah'ın katına geçmiş, Allah'ın zaman diliminde yaşıyor.

BAKIN BU HALİMİZ BİLE, ALLAH'IN YÜCELİĞİNE ÇOK BÜYÜK DELİL VE KANITTIR. ELBETTE DÜŞÜNÜP, AKLINI KULLANABİLENE. Gerçek ölümde beden canlılığını yitiriyor ama uyku ve rüya ölümün provası olduğundan, beden canlılığını kaybetmiyor. Zerre kadar düşünebilene, bundan daha büyük kanıt, delil olabilir mi? Allah uyuyan kulunu uyandırmak isterse, ruhunu iade edip uyandırıyor. MAHŞER GÜNÜDE, AYNEN BÖYLE UYANACAĞIZ. ÇÜNKÜ BİZLER ASLINDA BUNUN PROVASINI HER GÜN YAŞARKEN YAPIYORUZ. ALLAH İÇİN HER ŞEY ÇOK KOLAY.

Değerli dostlarım kardeşlerim, ÖLDÜKTEN SONRA HESAP GÜNÜ, TEKRAR CANLANIP HESAP VERECEĞİMİZE, ÇOK AÇIK BİR KANIT, DELİL DEĞİLMİ SİZCE UYKUMUZDA GÖRDÜĞÜMÜZ RÜYALAR? Her gün uykumuzda, rüyamızda yaşadığımız hesap gününün canlı provası, bizlere gereken dersi vermiyor mu? Eğer düşünmeyi Kur'an'ı anlayıp üzerinde akıl yürütmeyi birilerine bıraktıysak, biz insanların hayvanlardan farkımız kalmamış demektir. Lütfen GÖZLERİMİZİN ÖNÜNE, ALLAH'IN SERDİĞİ DELİL VE KANITLARA GÖZLERİMİZİ YUMUP, BATILIN RİVAYET SANI BİLGİLERİNİN PEŞİNE DÜŞMEYELİM.

Son pişmanlık fayda etmez, gelin emaneti teslim etmeden önce, pişmanlığımızı Allah'a sunalım af dileyelim ve gerçeklerin, HAKKIN yoluna KUR'AN ile tabi olalım.  Dilerim her gün uyurken yaşadığımız ÖLÜM PROVASININ FARKINDA OLAN, ALLAH'IN HALİS KULLARINDAN OLURUZ.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
25
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, acaba bizler Kur'an'ın hiç bahsetmediği, açıklamadığı detay vermediği konularda, dine yapılan ilaveleri, Allah'ın koyduğu kanunlarına yani Kur'an hükmüne göre, dinin emri kabul etmeli miyiz, yoksa bu konuda hatalar mı yapıyoruz konusu üzerine olacak. Kur'an'ı anladığı dilden, dikkatle bir kez bile okuyan bir Müslüman, Allah'ın birçok ayetinde, SAKIN BENİM KOYDUĞUM SINIRLARI AŞMAYIN UYARISINI, ALLAH'IN BİZ KULLARINA YAPTIĞINI BİLİR. ÇOK DAHA İLGİNCİ YALNIZ KUR'AN'DAN SORUMLU OLDUĞUMUZ HÜKMÜNÜDE, TEBLİĞ ALMIŞ OLMASI GEREKİR. Bu durumda sizce Allah bu hükmü verdikten sonra, verdiği hükmün detayını gerektiği kadar Kur'an'da açıklaması gerekmez mi? Elbette verir. Çünkü Allah sözünde durandır. Bir örnek verelim.

Maide 87: EY İMAN EDENLER! ALLAH'IN SİZE HELÂL KILDIĞI İYİ VE TEMİZ NİMETLERİ (KENDİNİZE) HARAM ETMEYİN VE ALLAH'IN KOYDUĞU SINIRLARI AŞMAYIN. ÇÜNKÜ ALLAH, HADDİ AŞANLARI SEVMEZ. (Diyanet meali)

Sizce bu ayet çok açık ve net değil mi? Allah ey iman edenler diyerek, Allah'ın indirdiği vahye iman edenlere sesleniyor ve ne diyor? Size haram dediklerimin dışında, helal olan temiz şeyleri sakın kendinize haram etmeyin. Bu uyarının sonunda, bunu yaparsanız BENİM KOYDUĞUM SINIRLARIMI AŞMIŞ OLURSUNUZ DİYOR VE ALLAH HADDİ AŞANLARI SEVMEDİĞİNİDE ÖZELLİKLE BİLDİRİYOR. Sizlere sormak istiyorum, bizler Kur'an'a iman ettiğimizi söylüyoruz, peki Allah'ın bu uyarısını yerine getirip, ALLAH'IN SAYDIĞI HARAMLARIN DIŞINDA, HARAMLAR EDİNMİYOR MUYUZ? Sanırım bu satırları okuduğunuzda, iyi bir tebessüm etmişsinizdir.

Günümüzde bizlerin dinimiz ve imanımız adına rehberi, ne yazı ki yalnız Kur'an olmadığı için, bu ve benzeri onlarca ayetin hükmünü ne görüyoruz, nede hatırlamak istiyoruz. Sırf batıl inançlarımızı yaşayabilmemiz için yaptığımız bu hatamız, bizlerin ebedi ahiret hayatımızı bataklığa batırdıkça batırıyor, hatırlatmak isterim. Değerli dostlarım bu güne kadar hata yapmış olabiliriz, önemli olan hatamızı anlayıp, HAK TAN YANİ ALLAH KATINDAN GELENE, BU DÜNYADA TABİ OLMAKTIR. Bu konuda başka ayetler hatırlayalım.

Tevbe 112: BUNLAR, TÖVBE EDENLER, İBÂDET EDENLER, HAMDEDENLER, ORUÇ TUTANLAR, RÜKÛ' VE SECDE EDENLER, İYİLİĞİ EMREDİP KÖTÜLÜKTEN ALIKOYANLAR VE ALLAH'IN KOYDUĞU SINIRLARI HAKKIYLA KORUYANLARDIR. MÜ'MİNLERİ MÜJDELE. (Diyanet meali)

Araf 55: RABBİNİZE ALÇAK GÖNÜLLÜCE VE İÇİN İÇİN DUA EDİN. ÇÜNKÜ O, HADDİ AŞANLARI SEVMEZ. (Diyanet meali)

Bakın iman eden bir Müslümana, ibadetlerini yerine getirenlere, özellikle çok önemli bir uyarıda bulunuyor. GERÇEK İMAN EDEN KULUM, ALLAH'IN KOYDUĞU SINIRLARI, HAKKIYLA KORUYANLARDIR DİYOR. Peki, Allah'ın koyduğu sınırdan sizce neyi kast ediyor olabilir? ELBETTE BİZİM İÇİN KUR'AN. Allah'ınızı severseniz sizlere soruyorum, günümüzde yaşadığımız İslam, Allah'ın koyduğu sınırlarda mı yaşanıyor, yoksa yalnız Kur'an ile yani Allah'ın koyduğu sınırlarla dini yaşanmaz, Kur'an özet bilgiler verir detaylı değildir diyerek, ELLERİMİZLE SINIR TANIMAZ BİR DİN Mİ YARATTIK KENDİMİZE, NE DERSİNİZ?

Tekrar hatırlatıyorum, Kur'an Allah'ın koyduğu sınırları tanıyanı müjdele diyor Elçisine. Sizce bu müjde bizi ilgilendiriyor mu, yoksa günümüzde İslam'ı yaşadığını söyleyen toplumun genel çoğunluğu, bu müjdenin dışında mı? Huzura vardığımızda, hep birlikte göreceğiz ama pişman olmak istemeyen, İMANINI KUR'AN İLE SORGULAMALIDIR. Araf 55. Ayette de aynı konu özellikle işleniyor ve Allah'a dua ederken bile, bunun bir sınırı olduğu bu konuda da haddi aşmayı, sınırı aşmayı asla kabul etmiyor. Hatta zikir ehli şunu çok iyi bilir. Allah kendisine nasıl dua edileceği örneklerini bile Kur'an'da vermiştir. Bu konuda iki örnek daha verelim ki konu daha iyi anlaşılabilsin.

Maide 77: DE Kİ: "EY KİTAP EHLİ! HAKKIN DIŞINA ÇIKARAK DİNİNİZDE AŞIRI GİTMEYİN. DAHA ÖNCE SAPMIŞ, BİRÇOKLARINI DA SAPTIRMIŞ VE DÜMDÜZ YOLDAN DA ŞAŞMIŞ BİR MİLLETİN ARZU VE KEYİFLERİNE UYMAYIN." (Diyanet mali)

Hac 30: BU BÖYLE. KİM ALLAH'IN HÜKÜMLERİNE SAYGI GÖSTERİRSE, BU, RABBİ KATINDA KENDİSİ İÇİN BİR HAYIRDIR. HARAMLIĞI SİZE OKUNANLARIN (BİLDİRİLENLERİN) DIŞINDA BÜTÜN HAYVANLAR SİZE HELÂL KILINDI. ARTIK PUTLARA TAPMA PİSLİĞİNDEN KAÇININ, YALAN SÖZDEN KAÇININ. (Diyanet meali)

İlk ayette yine Allah HAKKIN, yani gerçek doğru olanın dışına çıkanları uyarıyor. Sakın HAK tan gelen Allah'ın vahyinin dışına çıkmayın, onun koyduğu kuralları sınırları aşmayın diye çok açık uyarıyor. Çünkü Allah HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DİYE UYARMIŞTI BİR AYETİNDE. Bu hükmün gereği, dinin sahibi olarak, benim koyduğum sınırların sakın dışına çıkmayın diye uyarıyor tüm iman edenleri. Bu ayette özellikle Kitap Ehli uyarılıyor, çünkü Kitap Ehli tıpkı günümüzde olduğu gibi, Allah'ın vahyi indirdiği kitap ile yetinmeyip, kendilerine beşeri inançlar yaratmışlardı. ALLAH GEÇMİŞTE YAPILAN BU HATALARI SAKIN SİZLERDE YAPAMAYIN DİYE KUR'AN'DA ÖRNEK VERİP, SON KEZ UYARIYOR BİZLERİ. HATIRLATIRIM BAŞKA KİTAP VE RESUL GELMEYECEK, LÜTFEN BU UYARIYI DİKKATE ALALIM, YOKSA HESAP GÜNÜ PİŞMAN OLANLARIN SAFINDA OLURUZ.

Hac suresi 30. Ayetinde, çok önemli bir uyarıda bulunuyor Allah. Bu uyarıdan ne yazık ki ne Kitap Ehli, nede biz Müslümanlar hiç ders alamadık. Bakın Allah biz iman edenlerin ne yapmasını nereye uymasını istiyor. KİM ALLAH'IN HÜKÜMLERİNE SAYGI GÖSTERİRSE, ALLAH KATINDA BUNUN KARŞILIĞINI GÖRECEKTİR DİYOR. Sizlere soruyorum, Kur'an'a iman ettiğini söyleyen biz Müslümanların çoğunluğu, ALLAH'IN VAHYİ KUR'AN'A GEREKEN SAYGIYI GÖSTERİYOR MUYUZ, YOKSA HER ŞEY SÖZDEMİ KALIYOR? Göstermiş olsaydık, Allah'ın Kur'an'da koyduğu sınırları kabul eder, onun koyduğu sınırların dışına asla çıkmazdık ve rivayetleri aklayabilmek için, bakın Kur'an'da şunlar yada bunlar yok demek ki yalnız Kur'an ile İslam yaşanmıyormuş demezdik. Sizce yazacağım şu sözleri söyleyenler, Kur'an'a gereken saygıyı gösteriyor olabilir mi? "KUR'AN ÖZET BİLGİ VERİR DETAYLI DEĞİLDİR, KUR'AN'I HERKES ANLAYAMAZ. RESULÜN RİVAYET HADİSLERİ OLMASAYDI, KUR'AN KAPALI KALIR ANLAŞILAMAZDI."

Bunu söyleyen ve inanan hiçbir Müslüman Allah'ın hükümleri Kur'an'a, gereken saygıyı göstermiyor demektir. LÜTFEN BU BÜYÜK HATAMIZDAN, GÜNAHIMIZDAN VAKİT VARKEN VAZ GEÇELİM. ALLAH YALAN SÖZDEN KAÇININ DİYE UYARIYOR. AMA BİZLER, ANLATILAN RİVAYET HADİSLERİN DOĞRULUĞUNU BİLE, ARAŞTIRMA GEREĞİ DUYMADAN İNANIYORUZ. HATIRLATIRIM BUNLARIN ÇOĞU ALLAH'A VE RESULÜNE YALAN SÖZ İSNAT ETMEKTİR. Allah ayetin devamında uyardığı, günümüzde Kitap Ehlinin yaptığı yanlışı bizlerde devam ettiriyor ve Allah'ın koyduğu haramların dışında, insanları adeta putlaştırıp Allah'ın dinine ortak ederek, Allah'ın haram demedikleri onlarca temiz şeyin, ne yazık ki haram olduğuna inanıyoruz. ALLAH ADINA YALAN SÖYLÜYORUZ, AMA BUNUN FARKINDA BİLE DEĞİLİZ. Allah bunu yapanlara bana şirk koştular, onları asla affetmem diyor.

Değerli dostlarım lütfen bu geçici hayatımızı güzel, rahat yaşayabilmek adına, ebedi hayatımızı karartmayalım, nefsimize feda etmeyelim. O gün geldiğinde kandırılmışım, beni şu ya da bu kandırdı deme bahanemiz olmayacak, lütfen bunu unutmayalım. Çünkü elimizde Allah'ın korumasındaki Kur'an var. Ondan faydalanalım ve Allah'ın kanunlarını önce aracısız öğrenebilmek için çaba harcayalım. Gerisi gelecektir. ÇABA BİZDEN, YARDIM ALLAH'TAN.

DİLERİM ALLAH KUR'AN'I BATIL VE SANIDAN UZAK, ALLAH'IN DİNİ İSLAM'I EN DOĞRU ANLAYABİLMEK ADINA ÇABA GÖSTEREN, ALLAH'IN AZINLIK KULLARI ARASINA, BİZLERİDE ALMASI DİLEKLERİMLE.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
26
Bizler dinimiz ve inancımız adına gerçeklerin, doğruların arayışında mıyız, önce bunun kararını vermeliyiz. Yoksa kendimize büyüklerimizden, atalarımızdan öğrendiğimiz bilgiler ışığında bir yol tutmuş, aman kimse dokunmasın zihniyetinde mi yaşıyoruz. Allah Kur'an'da bizlerin her konuda, ayetleri anlamaya çalışırken de düşünmemizi, özellikle aklımızı kullanmamızı bizlerden ister. Kanıtımızın delilimizin, Kur'an'dan olması konusunda ikaz eder. Aklını kullanmayanları da, pislik içinde bırakacağını, onları cezalandıracağını söyler. Madem Allah bizlerin özellikle ayetleri anlamaya çalışırken aklımızı, mantığımızı kullanmamızı, düşünmemizi emrediyor ve kesin, çelişkisiz, açık yani Muhkem kanıt yalnız Kur'an'dır diyor, gelin kadınlarda başörtüsünün Allah'ın emri olup olmadığını, birlikte Allah'ın kitabı Kur'an'a bakarak, danışarak düşünelim ve araştıralım. Önce size, konuyu daha iyi anlayabilmeniz için, bir örnek vermek istiyorum. Bu örnek üzerinden, Kur'an'da başörtüsüne delil gösterilen bir cümleyle, verdiğim örneği mukayese edelim ve ayetten Allah bizlerden ne istiyor onu anlamaya çalışalım, Allah'ın izniyle.
 
Evinize geldiğinizde, yoğurt almayı unuttuğunuzu fark ettiniz ve kızınıza, kızım yoğurt almayı unutmuşum, çok yorgunum ben gidemeyeceğim, bir çırpıda eteğini, gömleğini, ayakkabını giy ve bakkaldan bir yoğurt alıp geliver dediniz. Bu durumda siz kızınızdan, ne istemiş oldunuz? Yoğurdun alınıp gelmesini mi, yoksa onun yanında mutlaka eteğini, gömleğini, ayakkabısını da giymesini istemiş olur musunuz? Yani kızınız yoğurt almaya giderken, eteğini değil de pantolonunu giyip yoğurt almaya gitse, ya da gömleği yerine kazağını giyerse, sizin isteğinize ters bir durum oluşturur mu? Bu soruma, şöyle cevap vereceğinize eminim. Ben kızımdan yoğurt almasını istedim, kıyafeti o an hangisi uygunsa onu giyip gidebilir, benim kızımdan istediğim yoğurdun alınmasıdır. Yoğurdu alırken giyeceği kıyafet, o an kendisine kalmıştır diye cevap verirsiniz.
 
ÖNEMLİ OLAN AMAÇTIR, BİZDEN İSTENENDİR. AMACI, İSTENENİ YERİNE GETİRMEK İÇİN, FARKLI KAYNAKLAR, ARAÇLAR KULLANMAK KİŞİYE KALMIŞTIR. Zaten isteneni yerine getirmek zamanla, çağın getirdiği imkânlarla da, değişiklik arz eder. ÖRNEĞİN ALLAH HACCI İLAN ET, GEREK YAYA, GEREK YORGUN DEVE SIRTLARINDA HACCA GİTSİNLER DER. BUGÜN HANGİMİZ HACCA, YAYA YA DA DEVE SIRTLARINDA GİDERİZ, YA DA HACCA DEVEYLE GİDİLMEZSE, HAC KABUL OLMAZ DİYENİMİZ VAR MI ARAMIZDA? Demek ki önemli olan emrin yerine getirilmesiymiş, ARAÇ ZAMANLA DEĞİŞEBİLİYORMUŞ.
 
Şimdide gelelim kadının başını örtmesinin Allah'ın, Kur'an'ın emri olup olmadığı konusuna. Önce şunu açık yüreklilikle söyleyebilirim ki, ALLAH'IN KUR'AN'DA, MUHKEM YANİ AÇIK BİR ŞEKİLDE, ASLA KADIN SAÇINI ÖRTMELİDİR DİYE BİR EMRİ YOKTUR. Düşündürücü değil mi, Allah böyle bir emir vermiş olsaydı, açıkça Kur'an'da belirtirdi düşüncesini, her nedense ne gündeme getiren var, nede sorgulayan var. Allah bizlerin sorumlu olduğu ayetlerin, MUHKEM yani şüpheye düşmeyecek, tartışmayacak kadar açık ve net olduğunu söylüyorsa, bu konuda da Allah MUHKEM yani açık bir hüküm vermesi gerekmez mi? Peki başörtüsü emrini, Kur'an'dan hangi bilgiye, ayete dayandırılarak delil gösteriliyor, şimdide ona bakalım.
 
Nur suresi 31. ayette geçen HIMAR kelimesine, aslında anlamı örtü olmasına rağmen, bu kelimenin anlamı, başörtüsüdür diye tercüme edilmesinden kaynaklanıyor ve bu kelime toplumu tedirgin etmeye yetiyor. Bizde bu kelimenin anlamının başörtüsü olduğunu kabul ederek yazalım ve Allah'ın bu ayette başın örtülmesini mi emrediyor, yoksa ayette farklı bir emir mi var, onu anlamaya çalışalım. Ayette bir kelimenin anlamını değiştirseniz bile, Allah'ın hükmünü değiştiremezsiniz. ÇÜNKÜ ALLAH, BİZ KUR'AN'DA HÜKÜMLERİMİZİ NİCE ÖRNEKLERLE AÇIKLADIK, İZAH ETTİK, DEĞİŞİK ÖRNEKLER VERDİK DİYE BİZLERİ UYARIR. Lütfen yazımın başında verdiğim, yoğurt örneğini unutmayalım ve aynı mantıkla ayeti düşünelim. Başörtüsünün Allah emri olduğuna delil gösterilen, Nur 31. ayette geçen tek cümleyi, sizlere birkaç tercümeden/mealden yazmak istiyorum.
 

"BAŞÖRTÜLERİNİ, YAKALARININ ÜZERİNE (KADAR) ÖRTSÜNLER. " "BAŞÖRTÜLERİNİ (GÖĞÜS) YIRTMAÇLARININ ÜSTÜNE KOYSUNLAR." "ÖRTÜLERİNİ/BAŞÖRTÜLERİNİ GÖĞÜS YIRTMAÇLARININ ÜZERİNE VURSUNLAR." "ÖRTÜLERİNİ GÖĞÜSLERİNİN ÜZERİNE KAPASINLAR."
 
Dikkat ederseniz, Allah'ın ayette emri, GÖĞÜS AÇIKLIĞININ, DEKOLTESİNİN ÖRTÜLMESİ OLDUĞU AÇIKÇA ANLAŞILIYOR.  Bu durumda verilen emri, başörtüsü ile değil de farklı bir örtüyle örtmesi sizce mümkün değil midir? Başörtüsüne delil bu ayette, bu cümleyi gösterenler, evet bu cümlede başın örtülme emri açıkça yok, göğsün dikkat çekici dekolte açıklığı örtülmesi emrediliyor. AMA DOLAYLI OLARAK TA, BAŞIN ÖRTÜLME EMRİ VERİLİYOR DİYE AÇIKLAMA YAPILIYOR. Bazı kardeşlerimizde, başın örtülme emrini Kur'an'ın açıkça vermesine gerek yok, çünkü o günkü toplumda, kadının başı zaten örtülüydü diyebilecek kadar, zorlama delil yaratabiliyorlar. Madem Rabbimiz ayetler üzerinde düşünün, aklınızı kullanın diye emir vermiş, gelin bu söylenenler üzerinde, Kur'an'ı referans alarak düşünelim. Önce hatırlayalım, Allah Kur'an'da bizlerin sorumlu tutulacağımıza hükmettiği ayetlerin bir kısmını açık değil de, dolaylı bir şekilde gönderdiğini söylüyor mu? Bunun mümkün olmadığını görüyoruz ve bakın ne diyor Rabbimiz.
 
Bakara 99: Andolsun, BİZ SANA APAÇIK AYETLER İNDİRDİK. Bunları ancak fasıklar inkâr eder. (Diyanet meali)
 
Enam 126: Bu, Rabbinin dosdoğru yoludur. ŞÜPHESİZ DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALACAK BİR TOPLUM İÇİN, AYETLERİ AYRI AYRI AÇIKLADIK.(Diyanet meali)
 
Hud 1: Elif Lâm Râ. Bu öyle bir kitaptır ki, ayetleri muhkem kılınmış, sonra da her şeyden haberdar olan hikmet sahibi Allah tarafından AYETLERİ AYRINTILI OLARAK AÇIKLANMIŞTIR. (Elmalı meali)
 
Bunlar gibi birçok ayet örnek verebiliriz ki, Kur'an nice örneklerle bizzat ayetlerini açıkladığını ve sorumlu olduğumuz dinin anası olan MUHKEM ayetlerin, anlaşılması için örnekler verildiğinden bahsediyor. Ama bizler bunca ayetleri görmezden gelip, Nur suresi 31. ayette, Allah başın örtülme emrini açıkça vermeyip, dolaylı emir verdiğini söyleyebiliyoruz. İŞİN İLGİNÇ OLANI İSE, BU AYETTE DOLAYLI BİR EMİR, HÜKÜM VERMİŞ OLSAYDI ALLAH, KUR'AN'IN DİĞER AYETLERİNDE BU EMRİNİ AÇIKLAMASI GEREKTİĞİNİ BİLE DÜŞÜNMEK İSTEMİYORUZ. ÇÜNKÜ NEFİSLERİMİZ YANLIŞ, BATIL İNANÇLARIMIZA TESLİM OLUYOR, İTİRAZ ETMİYOR, DÜŞÜNMEMİZİ ENGELLİYOR. ALLAH BİR AYETİNDE, BAKIN NE DİYOR BU KONUDA BİZLERE.
 
Kehf 54: Andolsun, BİZ BU KUR'AN'DA İNSANLAR İÇİN HER TÜRLÜ MİSALİ DEĞİŞİK ŞEKİLLERDE AÇIKLADIK. Fakat insan tartışmaya her şeyden daha çok düşkündür. (Diyanet meali)
 
Bu ayete iman ediyorsak eğer bir Müslüman olarak, şu soruyu kendimize mutlaka sormalıyız. Madem Allah bizlerin sorumlu olacağı konularda, türlü misaller, örnekler vermiş ve açıklamış konuları, bu durumda Nur suresi 31. ayetin bir cümlesinde, dolaylı olarak verdiğini iddia ettikleri kadının başını örtme emrini, NİÇİN KUR'AN'IN DİĞER AYETLERİNDE, MUHKEM YANİ AÇIK BİR ÖRNEKLE BİZLERE BİLDİRİP, "KADINLAR SAÇLARINI MUTLAKA ÖRTMELİDİR, EŞİ DIŞINDA GÖSTERMEMELİDİR" NEDEN DEMEMİŞTİR? BU SORUYU NEDEN KENDİMİZE SORMUYORUZ? Çünkü Kur'an'ın hiçbir yerinde Allah, kadın saçını örtmelidir, kimseye göstermemelidir, bu benim emrimdir diye bir hüküm vermemiştir. SİZCE ALLAH AÇIKÇA VERMEDİĞİ BİR HÜKÜMDEN, KULLARINI SORUMLU TUTAR MI?  Şunuda lütfen düşünelim. Sizce saç kılı insanlara cazip gelipte, erkekleri tahrik eder mi? Mümkün değil. Eğer öyle olsaydı, kadınlarıda erkeklerin sacı, aynı duygularla etkilemesi gerekirdi. Tabiata baktığınızda Allah, insan yada hayvanın bedenlerinde kılı BİR ÖRTÜ, KORUMA GÖREVİ olarak yaratmıştır. İLGİNÇ OLAN ERKEĞİN BIRAKTIĞI HEM SAÇI, HEMDE UZATTIĞI SAKALI KADINA KARŞI HARAM, GÜNAH OLMUYOR, AMA KADININ SAÇI ERKEĞE HARAM OLUYOR, BUNU AKILLA, MANTIKLA VE KUR'AN İLE ASLA AÇIKLAYAMAZSINIZ.  Lütfen unutmayalım, saç yada kıl cinsel cazibe değil ÖRTÜDÜR.
 
Arap kadınlarının başlarının örtmesini örnek gösterip, bizim için başka emre gerek yok, Arap kadınları örtüyorsa, bu bizim için Allah emridir demek, aklı ve Kur'an'ı kullanmadan, sorgusuzca batıla hurafeye itaat etmektir ki, BU BİZİ FASIKLARIN YOLUNA SAPTIRIR. İlginç olan Arap toplumunda, iklim ve gelenekleri gereği erkeklerinde başları örtülüdür, ama ondan bahseden bile yok. Sanırım erkek baskısı İslam'ı şekillendirmiş,  ama bu gerçeği bizler hala fark edemedik. Bakara suresi 99. ayette ne diyordu Allah? Size apaçık ayetler indirdik diyor ve apaçık oluşunu inkâr edip, ayetleri görmemezlikten gelenlerinde, fasık yani Allah'ın emirlerine riayet etmeyen, batılın sözlerine inananlardan olursunuz diyor.
 
Allah'ın Resulünün döneminde, Araplarda kadının başının örtülmesi, kadının ÖZGÜR olduğunun simgesiydi. Onun içinde cariyeler Müslüman bile olsalar, başlarını örtmelerine izin verilmezdi. Yalnız bu bilgiden yola çıkarak, sizleri düşünmeye davet ediyorum. Allah'ın Elçisi, O örnek insan, Nur suresi 31. ayeti tüm Müslümanlara tebliğ ederken acaba, özgür kadınlar artık bu ayetin indirildiği andan itibaren başlarını da örtmelidir, bu Allah emridir, ama Müslüman olan cariyeler, başını örtemez diye ayeti tebliğ etmiş olabileceğine, sizler inanıyor musunuz? Eğer bu mümkün değil, çünkü Allah'ın emirleri iman eden herkesi kapsar diyorsanız, lütfen bu konuyu bir kez daha düşünün. Çünkü cariyelerin Müslüman bile olsalar, başlarını örtmelerine izin verilmiyordu.  Nedeni sokakta gezerken, cariyemi özgür kadın mı ayrımı, daha rahat yapılsın diye. 
 
Bu ve buna benzer konulu yazıları yazmaktaki amacım, başörtüsünü kadınlarımızın takmaması, çıkarması adına elbette değildir. Başörtüsü bazı toplumlarda, iklimlerde, çalışma ortamlarında gerekli ve zaruridir, hatta GELENEĞİMİZİN BİR PARÇASIDIR. Amacım Allah emretmediği halde, bu Allah katındandır, Allah emridir demenin, büyük bir günah ALLAH'A İFTİRA olabileceği düşüncesinden yola çıkarak, gerçekleri anlamaya çalışmak, doğrularla buluşmak adınadır çabam.
 
Allah kadın ya da erkeğin, namuslu iffetli giyinmek şartıyla, giyim şekline asla karışmamasının çok önemli nedeni, kişilerin inançlarının dışarıdan giyinişlerinden, fark edilmemesi adınadır. Çünkü iman, Allah ile kulu arasındadır. Başörtüsü konusu İslam toplumunda kanayan bir yara haline dönüştü. İrandaki kadınların isyanları, devleti yönetenlerin inatla baskısı bizlere ders olmalıdır. Allah cümlemizi Kur'an gerçeklerinin farkında olan, halis kulları arasına alması dileklerimle.
 
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
27
Sizce biz Müslümanlar, Allah'ın bizlerden istediği iman üzerine mi İslam'ı yaşıyoruz? Bu soruma siz nasıl cevap verirsiniz bir Müslüman olarak? Tabi bu sorumun cevabını herkes kendisine mutlaka vermelidir. İsterseniz gelin yaşadığımız İslam ile Allah'ın indirdiği İslam'ı kısaca sorgulayalım, bakalım bizler Allah'ın istediği doğru yolda mıyız, yoksa BİZLERİ ALLAH İLE ALDATANLARIN TUZAĞINA MI DÜŞMÜŞÜZ, on u anlamaya çalışalım.

Allah birçok ayetinde, güvenilecek ve ardı sıra gidilecek VELİNİZ yalnız benim. Sakın kendinize benim yanımda VELİLER edinmeyin diye uyardığı halde, bizler Allah'ın bu uyarısına karşı; Dinin sahibi Allah'tır, O ne emrettiyse onu yerine getirmek görevimizdir diyerek, bizler yalnız Allah'a onun kitabına güvenerek, YALNIZ ALLAH'I VELİ EDİNİYOR ve İslam'ı yaşıyorsak, demek ki Allah'ın doğru yolundan gidiyoruz demektir.

Allah sakın emin olmadığınız bilgilerin ardına düşmeyin, Kur'an'ın sınırlarını aşmayın, YALNIZ ALLAH'IN İPİ KUR'AN'A SARILIN, ÇÜNKÜ SİZLERİ KUR'AN'DAN SORUMLU TUTUYORUM. BİZ KİTAPTA HİÇ BİR EKSİK BIRAKMADIK diye uyardığı halde, atalarımızın dini inançlarını Kur'an'da göremediğimizde, BAKIN KUR'AN'DA ŞUNLAR YA DA BUNLAR YOK. KUR'AN DETATLI DEĞİLDİR, YALNIZ KUR'AN İLE İSLAM YAŞANMAZ. RESULÜN RİVAYET HADİSLERİ VE MEZHEPLERİN FIKIH İNANCI OLMASAYDI İSLAM'I YAŞAYAMAZDIK, KUR'AN KAPALI KALIRDI DEMİYORSAK, bizler Allah'ın doğru yolunda, emin adımlarla inancımızı yaşıyoruz demektir.

Allah ŞEFAAT TÜMDEN BANA AİTİR, HİÇ BİR ŞEFAATİN OLMADIĞI O GÜNDEN SAKININ DİYE UYARDIĞI HALDE, BİZLER RESULLER, DİN ÂLİMLERİ VELİ KİŞİLERDE ŞEFAATÇİDİR DEMİYORSAK, bizler Allah'ın ipine sarılan, onun doğru yolunda giden kulları arasındayız demektir.

Allah görev verdiği Resulünün Kur'an'da yetki ve sorumluluğunu bizlere açıklarken, Ankebut 18. Ayetinde, "RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR."  Rad suresi 40. Ayetinde, "SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR." Diye bizlere tebliğ ettiği halde, eğer bizler bu ikazları göz ardı edip, atalarının batıl inançlarını yaşayabilmek için, NE YANİ ALLAH RESULÜNÜ, POSTACI DİYE Mİ GÖNDERDİ, Onunda Kur'an'ın misli kadar dinde hükümler koyma yetkisi vardır demiyorsak, bizler Allah'ın doğru yolunda, emin adımlarla ilerliyoruz demektir.

Allah Bakara suresi 5. Ayetinde, gerçek iman edenleri bizlere tarif ederken, Onlar "RABLERİNDEN GELEN BİR HİDAYET ÜZEREDİRLER ve KURTULUŞA ERENLER DE ANCAK ONLARDIR." Diye uyardığı halde, hala doğruluğundan emin olamayacağımız rivayetleri de hak olan Allah'ın vahyi ile karıştırmıyor ve onları dinin sınırları içine almıyorsak, bizler Allah'ın yolunda yürüyoruz demektir.

Allah birçok ayetinde tekrar ettiği gibi, Kamer suresi 17. Ayetinde, "ANDOLSUN BİZ, KUR'AN'I DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALMAK İÇİN KOLAYLAŞTIRDIK. VAR MI DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALAN?" Diye uyardığını ciddiye alıp, Kur'an kolayda ne kadar kolay, Kur'an'ı herkes anlayamaz, âlim olanlar ancak anlar diyenlere uymuyor da, Kur'an'ı anladığımız dilden okuyup, Allah'ın emrettiği gibi düşünerek anlamaya çalışıyorsak, biz Allah'ın yolundan giden, onun sevgili kulları arasındayız demektir.

Allah Kur'an'da bizleri uyarıp, sakın çoğunluğa uymayın, onlar sizi Allah'ın yolundan saptırır, benim korumam altındaki yalnız Kur'an'a sarılın dediği halde, BEN ÇOĞUNLUĞA UYARIM, SİZ AZINLIĞA UYACAK HALİM YOKYA DİYENLERDEN DEĞİLSEN. Bakara suresi 170. Ayette yapılan uyarıda olduğu gibi; "ONLARA, "ALLAH'IN İNDİRDİĞİNE UYUNUZ" DENDİĞİNDE, "HAYIR, BİZ ATALARIMIZI ÜZERİNDE BULDUĞUMUZ ŞEYEDE UYARIZ" demiyorsan, sen Allah'ın doğru yolunda giden, Allah'ın azınlık halis kulları arasındasın demektir.

Allah Enam suresi 155. Ayetinde uyardığı gibi, "BU KUR'AN, BİZİM İNDİRDİĞİMİZ MÜBAREK BİR KİTAPTIR. BUNA UYUN VE ALLAH'TAN KORKUN Kİ SİZE MERHAMET EDİLSİN" dediği halde, Allah'ın eşi benzeri olmayan mübarek kitabının yanına rivayetleri, sanı bilgileri mezheplerin batıl inançlarını da ilave edip ALLAH'A ŞİRK KOŞMUYORSAN, Allah'ın dinini batıl ve hurafe bilgilerle yaşamıyorsan, sen mahşer günü yüzleri gülen, Allah'ın sevgili kulları arasında olursun.

Allah Kur'an'da Enfal suresi 64. Ayetinde, Nebiye/Resulüne seslenerek, "EY NEBİ! ALLAH, SANA DA SANA UYAN MÜMİNLERE DE YETER" dediği uyarıyı hayatına geçiriyor ve Yusuf suresi 106. Ayetinde uyardığı gibi, "ONLARIN ÇOĞU ALLAH'A ANCAK, ORTAK KOŞARAK İNANIRLAR" hükmünü dikkate alıp, Allah'ın tek elinde olan bir yetkisini Resulü dahil hiç bir beşere vermeden inancını yaşıyorsan, SEN ALLAH'A ŞİRK KOŞAMADAN İMANINI YAŞAYAN, ALLAH'IN SEVGİLİ KULLARI ARASINDASIN DEMEKTİR.

NE MUTLU BÖYLE BİR İMAN ÜZERİNDE OLANA. ALLAH CÜMLEMİZE BÖYLE BİR İMAN NASİP ETSİN İNŞALLAH.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
28
Allah'ın bizleri yaratma nedenini doğru anlayabilmemiz için, önce onun gönderdiği ve kendisini bizlere tanıttığı kitabı olan Kur'an'ı anlayarak, düşünerek dikkatle okumalıyız. Eğer elimizde Allah'ı tanıyabileceğimiz tüm bilgiler detaylı yoksa, Allah'ı anlayabilecek kapasitede değilsek, bu sorumuza yeterli tatminkâr bir cevap bulmamız, pek mümkün olmayacaktır. Bu araştırmayı yapmadan, bu soruya vereceğimiz her cevap, gerçeklerden uzak olacaktır. Peki, bizler sizce Allah'ı Kur'an'ın verdiği bilgiler ışığında, gereği gibi tanıyıp onu hayalimizde canlandırabiliyor muyuz? EĞER ALLAH'I ONUN GÜCÜNÜ, YÜCELİĞİNİ HAYAL BİLE EDEMİYORSAK, ALLAH'IN BİZLERİ NEDEN YARATTIĞI SORUSUNU DA, TAM OLARAK ANLAYABİLMEMİZ VE KAVRAMAMIZ PEK MÜMKÜN OLAMAZ. Bizleri yaratan Allah, bu durumda kendisini tanıtırken bizlerin aklımızın sınırlarında, onu kavrayabileceğimiz kadarını açıklamış olması gerekmez mi? Bizler bile çocuklarımıza küçükken, her şeyi detaylı açıklayamayız, onların yaşlarına göre anlayacağı şekilde anlatırız. Hayalimizde bile canlandıramayacağımız bir gücün, bizleri ne maksatla yarattığını ancak, gönderdiği Kur'an'da bizlerin algı seviyemiz sınırlarında, anlattığı bilgiler kadarını anlayabiliriz. Şöyle düşünün ilkokul kitapları, o yaşta çocukların anlayacağı seviyede yazılır.

Bizler ortaya çıkarılan bir sanat eserine baktığımızda, bunu kim yapmış deriz ve kendi akıl sınırlarımız içinde onu değerlendiririz. Ama sınırlarını bile hala keşfedemediğimiz, tüm âlemi yarattığına inandığımız, Allah'ın sanatına baktığımızda, YARATILAN SANATI BİLE HAYAL EDEMİYORSAK, bu sanatı yapan Allah'ı tahayyül etmemiz,  yüceliğini gereği gibi anlayabilmemiz mümkün olmayacaktır. Aklımızın ötesine geçmeyi zorladığımızda, O sınırlı aklımızı kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalabiliriz. BİZLER ANCAK, KUR'AN'DA ALLAH'IN KENDİSİNİ TANITTIĞI KADARIYLA, DEĞERLENDİRME YAPABİLİRİZ.

Peki, Allah kendisini nasıl tanıtıyor Kur'an'da? Bizlerin gözlerimizle, kendisini asla göremeyeceğimizin örneğini veriyor ve kendisini bir dağa gösterdiğinde, paramparça olduğunu anlatıyor. Sizlere sorsam ve desem ki, böyle bir gücü bana tarif edin, edebilir misiniz? Elbette edemezsiniz, bu durumda bizleri ve bu dünyayı neden yarattığı konusunda da, açıklanan bilgilerin dışına bizlerin çıkmaya çalışması, bizleri yanlışa yönlendirecektir. BİZLERİ YARATAN BU EŞSİZ GÜCE, NE İSİM VERİRSENİZ VERİN, BU YÜCE GÜCÜN BİZLERİ GERÇEK YARATMA NEDENİNİ, ÇOK DETAYLI BİZLERE ANLATMASINI BEKLEMEK DOĞRU OLMAZ DİYE DÜŞÜNÜYORUM. ÇÜNKÜ KENDİSİNİ BİLE HAYAL EDEMEDİĞİMİZ YÜCE BİR GÜCÜN, BİZLERİ YARATMAKTAKİ ASIL AMACINI, KISITLI AKLIMIZLA DOĞRU DEĞERLENDİRMEMİZ, ANLAMAMIZ ASLA MÜMKÜN OLMAYACAKTIR.

Peki, Allah Kur'an'da bizleri neden yarattığını söylüyor? Zariyat 56. Ayetinde, "BEN CİNLERİ VE İNSANLARI, SADECE BANA KULLUK ETSİNLER DİYE YARATTIM." Aslında bizlere bu açıklamanın yetmesi gerekir. Daha detayını girmeye çalışsak ta, işin içinden çıkamayız. Peki, Kulluk ne anlama geliyor. Çok basit ve anlaşılacak şekilde söylemek gerekirse İTAAT ETMEK, yani boyun eğmek anlamındadır. Allah'ın bizlerden bu isteği sizce çok normal değil mi? Bizlerde evlenip çocuklarımız olduğunda, onlara her şeyimizi önlerine sunup, varımızı yoğumuzu onlara verip, onlardan ne bekleriz? İTAAT VE SAYGI. Allah'ta bunu, bizlerin anlayacağı basit bir şekilde söylüyor. Sizlerin emrine, ihtiyaçlarınızı karşılayacak tüm nimetlerimi verdim. HATTA YARATTIĞIM CANLILAR İÇİNDE, ÖZGÜRCE AKLINI KULLABİLEN TEK İNSAN OLARAK SİZLERİ YARATTIM, verdiğim nimetlerden faydalanın, ama bu nimetleri veren beni de unutmayın. YALNIZ BANA KULLUK EDİN, YANİ YALNIZ BENİM KOYDUĞUM KURALLARA UYUN, BANA İTAAT EDİN VE YALNIZ BANA SAYGINIZI GÖSTERİN DİYOR. Peki, bizler bunu yapıyor muyuz? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Bunu hayatımıza geçirdiğimiz ölçüde, Allah'ın bizlerden istediğini yerine getirmiş oluruz. Eğer araya birilerini koyuyorsak, işte o zaman hem Allah'ı yaratıcımızı tanıyamamış, hem de ona nankörlük yapmış oluruz. Kendisini Kur'an'da Allah tanıtırken, Bakara 29. Ayetinde ne diyordu? "O, YERDE NE VARSA HEPSİNİ SİZİN İÇİN YARATMIŞTIR" Bizler neden yaratıldığımız sorusuna, lütfen başka neden aramayalım.

ALLAH EŞSİZ SANATINI GÖSTERİP, BİZLERİ VE TABİATI YARATMIŞTIR. BİZLERİ VE DÜNYAYI YARATMASININ, BAŞKA BİR NEDENİNİ ARAMAYA GEREK VAR MI SİZCE? ELBETTE BAŞKA NEDENLERİ DE OLABİLİR. ALLAH'IN SANATININ FARKINDA OLAN, ONA ÂŞIK OLUR, FARKINDA OLMAYAN İSE, BAŞKA NEDENLER ARAR.

Bu durumda şu soruyu sorabilir miyiz, böyle yüce bir güce? BEN DÜNYAYA GELMEYİ İSTEMEDİM Kİ, NEDEN BANA KURALLAR KOYUYORSUN, UYMAK ZORUNDA DEĞİLİM. Aslında bu soruyu direk Allah'a soramıyoruz, çünkü arada anne ve babamız var. Önce ona sor bakalım, sana ne cevap verecek? Tabi aslında bu soruyu soran kişi eğer evlenmişse yada  evlenmeye niyetliyse ve birde çocuğu varsa, zaten böyle bir soruyu soramaz, çünkü o çocuğun dünyaya gelmesinden ilk önce kendisi sorumlu. HATIRLATIRIM ALLAH BİZLERİ YARATMIŞ, AMA DÜZENİN AKIŞINI VE VERECEĞİMİZ KARARLARI, BİZ KULLARINA BIRAKMIŞ. HİÇ BİR ŞEYİ ALLAH'A NİSPET EDEMİYOR, BİR BİRİMİZDEN BİLİYORUZ. ALLAH HAYATIMIZDA İMTİHANIMIZ GEREĞİ, BİZZAT KENDİMİZİN VERDİĞİ KARARLARIMIZI ONAYLAMAKTAN, İZİN VERMEKTEN BAŞKA BİR ŞEY YAPMIYOR. Çok nadir araya girip, bizlerin kendimize gelmemizi sağlıyor o kadar. Yani her insanı Allah, özgür iradesi ile baş başa bırakmış, onun için beni neden yarattın, ben yaratılmak istemiyordum diye Allah'a soramayız. İlginç değil mi? Onun için bırakın bu soruyu Allah'a sormasını, anne babasına bile soramaz. Dikkat ederseniz Allah tüm yaşamı, bizzat bizlerin oluruna isteğine bırakmış ve öyle bir düzen kurmuş ki, hiçbir şeyi Allah'a nispet edemiyoruz, sorumlusu bizler oluyoruz. ALLAH'IN GÜCÜNÜ SANATINI TAHAYYÜL BİLE EDEMİYORSAK, NE BÖYLE BİR SORU SORABİLİRİZ, NEDE ALLAH BİZİ NEDEN YARATMIŞ, ONU ASLA DOĞRU ANLAYAMAYIZ.

Yine Allah bizleri bu dünyada, imtihan ettiğini söylüyor gönderdiği tüm uyarı ikaz kitaplarında. Peki, neden bu uyarıyı yapıyor? ELBETTE ALLAH KULLARINI NASIL YARATTIĞINI, ÖZELLİKLERİNİ BİLDİĞİNDEN, YAPACAKLARI YANLIŞLARDAN DOLAYI ONLARIN SINIRLARI AŞMAMASI İÇİN, KURALLAR KOYUYOR. YANİ ALLAH KULLARINA YARDIM EDİYOR. BİR DÜZEN İÇİNDE KALMALARI İÇİN ÖDÜL VE CEZALARLA İKAZDA BULUNUYOR. Bizde çocuklarımızı, aynı disiplinle yetiştirmiyor muyuz? Konuyu fazla uzatmak istemiyorum. Özet olarak şunu söyleyebilirim. Yüceliğini tahayyül bile edemediğimiz, sınırlarına aklımızın yetmediği O yüce gücün, bizleri yaratmasının diğer nedenlerini elbette bilemeyiz. Onu ancak bu geçici dünyanın sonunda, müjdelediği ve uyardığı mahşer gününde, daha net göreceğiz ve anlayacağız. Merak etmeyin o gün çok uzak değil, BELKİDE ŞU AN BİZLERE, BİR NEFES ALIMI KADAR YAKIN.

Dilerim bu geçici dünyada, bizleri yaratan Rabbimizi batıl sanı ve hurafelerden tanımak ve ondan korkmak yerine, Allah'ın gönderdiği rehberinden tanıyarak, onu seven adeta âşık olan, azınlık sevgili halis kullarından oluruz.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
29
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, toplumda çok fazla konuşulmayan, hatta bu konuda insanların hatayı kendilerinde neredeyse hiç aramak istemedikleri, bir konu üzerinde olacak. Konumuz, ENGELLİ DÜNYAYA GELEN ÇOCUKLAR, ALLAH'IN TAKDİRİ İLE Mİ BU ŞEKİLDE DÜNYAYA GELMİŞTİR konusu üzerinde olacak. Bizler bu konuyu Kur'an'dan dikkatle düşünerek öğrenmez de, bunu Allah'ın takdiri deyip geçersek, büyük hata yaparız. Bu konu ile ilgili yazılan yazılara ve konuşmacılara baktığınızda, neredeyse genel çoğunluğu, dünyaya engelli gelen çocukların ALLAH'IN TAKDİRİ İLE GELDİĞİ ANLATILIR. Aslında Kur'an'da bu konuda hiçbir hüküm olmadığı, tam tersi olduğu halde, geleneksel İslam inancı, Kur'an'ın hüküm vermediği öyle şeyleri anlatıyorlar ki bu konuda, adeta kendi yanlışlarımızı, hatalarımızı Allah'a nispet etmekten çekinmiyoruz.

Allah senin elinde, imtihan olduğun Kur'an var, onu oku ve düşün diyor. Allah sizleri bu dünyada imtihan için yarattım diyorsa, bir kısmını özellikle farklı engellerde yarattığını düşünmemiz, sizce imtihan olmanın ve Allah'ın adalet anlayışının gerçeklerine uyuyor mu? ÜZGÜNÜM AMA BİZLER DAHA ALLAH'I, ONUN ADALETİNİ VE ONUN YÜCELİĞİNİ TANIMIYORUZ. ÇÜNKÜ İSLAM DİNİNİ KUR'AN'DAN DEĞİL, MASALSI RİVAYETLERDEN ÖĞRENDİK VE ALLAH'I BU RİVAYET BİLGİLERDEN TANIDIK. Önce şunu hatırlatmak isterim, sorumlu olduğumuz Kur'an'da Allah, bir kısmınızı kör bir kısmınızı sağır, bir kısmınızın eli ayağı olmadan, hatta bir kısmınızı akıldan eksik yaratırım, buda sizlerin imtihanıdır asla dememiştir. İmtihan konusunda elbette bu dünyada yaşarken, bizlere musibetler vereceğini, bunun nedenini de açıklarken, yaptığımız hataların farkına varmamız, kendimize gelmemiz adına olduğunu söyler. Ama bu musibetlerin bu dünyada yaptıklarımızın karşılığı ve geçici olduğu bilgisini de verir. Dünyaya engelli olarak gelen insanların, bu engelini Allah istemiştir, onun takdiridir demek, ALLAH'I VE ONUN ADALETİNİ, HİÇ TANIMAMAK DEMEKTİR. Bakın Allah bir ayetinde ne diyor.

"SANA NE İYİLİK GELSE ALLAH'TAN GELİR, SANA NE KÖTÜLÜK GELSE SENDEN KAYNAKLANIR. SENİ İNSANLARA ELÇİ GÖNDERDİK, ŞAHİT OLARAK ALLAH YETER." (Nisa 79)

Bu ayetten de anlıyoruz ki başımıza gelen kötülükler, bizlerin ellerimizin yaptığı yanlışlarımızın karşılığında, Allah'ın bizleri kendimize getirmek için verdiği musibetlerdir. Makalemizin konusunu düşünürken, lütfen bu ayetin hükmüne ters düşecek bir mantığı Allah'a nispet etmeyelim. Bu ayete göre sizce, bu dünyaya imtihan için gelen Allah kulunu özellikle, engelli olarak yaratacağına inanmamız doğru olur mu? Asla olmaz. BU DÜŞÜNCE BU DÜNYADA, EŞİT ŞARTLARDA İMTİHAN OLMA GERÇEĞİNE TERS DÜŞER. Daha dünyaya gelmemiş bir insanın, hiçbir günahı yok ki, Allah ona değiştiremeyeceği bir musibeti neden versin? Hatırlatmak isterim Rabbimiz bizleri kendimize getirmek için vereceği musibetler, geçicidir kalıcı değildir.

Bu konuya açıklama getirmeye çalışanlar, engelli doğmanın da Allah'ın takdiri olduğunu söyleyenler, Ali İmran 6. Ayeti örnek gösterirler. Bu ayette Allah şöyle der. "O, SİZİ RAHİMLERDE, DİLEDİĞİ GİBİ ŞEKİLLENDİRENDİR. " Sizce bu ayete göre Allah'ın, bazı kullarını en güzel eksiksiz yaratıp, bir kısmını imtihanı gereği, engelli yaratmayı mı diledi de engelli yarattı? Böyle bir adaletsizliği, ben asla eşi benzeri olmayan Yüce Rabbime isnat etmem. Bakın Allah insanları ve kainatı nasıl yarattığı örneklerini veriyor Kur'an'da. "BİZ GERÇEKTEN İNSANI, EN GÜZEL BİR BİÇİMDE YARATTIK." (Tin 4) "ALLAH SİZE ŞEKİL VERDİ, ŞEKİLLERİNİZİ DE GÜZEL YAPTI." (Tegabun 3) "SONRA ONA GÜZEL BİR ŞEKİL VERİP, KENDİ RUHUNDAN ÜFLEMİŞTİR. SİZE KULAKLAR, GÖZLER VE KALPLER VERMİŞTİR. NE KADAR AZ ŞÜKREDİYORSUNUZ! "(Secde 9) "BUNU, HER ŞEYİ SAĞLAM VE YERLİ YERİNCE YAPAN ALLAH YAPMIŞTIR. (Neml 88) Demek ki Allah tüm kullarımızı ve tabiatı böyle güzel, eksiksiz yaratırız diyor. Bir kısmını sizleri imtihan için eksik, kusurlu yaratmayı planladım demiyor. Tabiatı düşünün, siz tabiatta aksayan bir durum gördünüz mü? Güneşin hiç doğmadığı bir gün olduğunu söyleyen var mı? Tabi insanların tabiatı kötü kullanmaları neticesinde, yavaş yavaş aksayan bir birçok olaylar var. DEMEK Kİ DÜNYADA SORUNLAR, HASTALIKLAR, AKSAYAN TÜM OLAYLAR, ALLAH'IN YARATIRKEN DEĞİL, DAHA SONRA İNSANLARIN HATALI DAVRANIŞLARIYLA ORTAYA ÇIKIYOR. ÇÜNKÜ ALLAH DÜNYAYI, TABİATI VE İNSANLARI KUSURSUZ YARATMIŞ. Engelli doğan çocuklarımızın durumunu düşünelim şimdide.

Bu konuyu doğru anlayabilmemiz için Tıbbın, bilimin açıklamalarından faydalanırsak, bu konuyu daha doğru anlarız. Zihinsel ve farklı şekilde engelli doğan çocukların, neden bu şekilde doğduğu konusunda, tıp bakın nasıl bilgiler veriyor günümüzde bizlere.

"DOĞUM ÖNCESİ OLUŞAN NEDENLER: ANNENİN YAŞI, BESLENMESİ, HAMİLELİKTE KULLANDIĞI İLAÇLAR, İÇKİ-SİGARA-UYUŞTURUCU GİBİ ALIŞKANLIKLARI, RADYASYONA MARUZ KALMA, PSİKOLOJİK SORUNLARI, AKRABA EVLİLİĞİ, GEÇİRDİĞİ HASTALIKLAR (ÖZELLİKLE HAMİLELİKTE), KAZALAR, TRAVMALAR, ÇOCUK-ANNE ARASINDAKİ KAN UYUŞMAZLIĞI, GENETİK OLARAK AİLEDEN GEÇEN BAZI ÖZELLİKLERİN TAŞINMASI GİBİ BAZI NEDENLER SAYILABİLİR.

DOĞUM SIRASI OLUŞAN NEDENLER: ERKEN-GEÇ DOĞUM, KORDON DOLANMASI, GÜÇ VE RİSKLİ DOĞUM, DOĞUM SIRASI KAZALAR (BEBEĞİ DÜŞÜRME GİBİ),VAKUM-FORSEPS GİBİ ALETLERİN ÖZELİKLE UZMAN OLMAYAN KİŞİLERCE KULLANILMASI, DOĞUMUN HİJYENİK OLMAYAN ORTAMLARDA YAPILMASI, DOKTOR HATALARI GİBİ NEDENLER SAYILABİLİR.

DOĞUM SONRASI OLUŞAN NEDENLER: ENFEKSİYONA MARUZ KALMA, ÇOCUĞUN GEÇİRDİĞİ ATEŞLİ HASTALIKLAR, HASTALIKLARDA YANLIŞ VE GEÇ MÜDAHALE, BESLENME BOZUKLUKLARI (YETERSİZ VE DENGESİZ BESLENME), KAZALAR-TRAVMALAR, ÇOK YETERSİZ ÇEVRE KOŞULARINI SAYABİLİRİZ."

Bizler bu konuda ne yazık ki, üstümüze düşen sorumluluğu almıyoruz. Daha doğrusu hatalarımızı kabul etmek istemediğimiz gibi, bizlere öğretilen yanlış dini bilgilerin etkisinde kalarak, ALLAH'IN TAKDİRİ, KADERİ BÖYLEYMİŞ DEYİP, ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPMIYORUZ. Lütfen unutmayalım Allah adaletlidir ve kullarına karşı imtihanında daha doğar doğmaz eşitsiz yaratmaz, bu eşitsizliği yaratan bizleriz. Bu konuyu doğru anlayabilmemiz için bir örnek vermek istiyorum. Bundan yıllar önce kan uyuşmazlığından engelli dünyaya gelen çocuklar, artık kan uyuşmazlığından engelli dünyaya gelmiyor. Bir ya da iki aşı yapılan iğne ile bu problem çözülüyor. Demek ki kan uyuşmazlığından dolayı dünyaya engelli gelen çocuklar, ALLAH'IN TAKDİRİ, ALIN YAZISI DEĞİLMİŞ. Öyle olsaydı bizler asla bunu düzeltemezdik, değiştiremezdik. Lütfen benzeri hatalardan, sorunlarından dolayı engelli dünyaya gelen çocuklarımızın, bu engelini Allah'a nispet etmeyelim, bunun nedenlerini araştırıp öğrenelim ki toplum olarak aynı yanlışı yapmayalım.

Tıp ilmi o kadar ilerledi ki, hamile bir kadının çocuğu daha doğmadan, sağlıklı mı yoksa herhangi bir engeli var mı diye kontrol edilebiliyor. Hatta daha dünyaya gelemeden O engeli düzeltilebiliyor ameliyatla. Sanırım tüm bu bilgilerden sonra, dünyaya engelli gelmiş herhangi bir evladımızın engelini artık Allah'a nispet ederek, bunu Allah böyle uygun görmüş demeyiz. BUNUN ALLAH'A VE ONUN ADALETİNE, BÜYÜK SAYGISIZLIK OLDUĞUNA İNANIYORUM. Fakir ülkelerde aşılar yaygın olmadığından, çocuk felci ve benzeri hastalıklardan dolayı sakat olan çocukları biliyorsunuz. Ülkemizde şükürle olsun bu aşıların, geniş kitleye yaygın oluşu nedeniyle, ülkemizde bu hastalılardan çocuklar artık sakat kalmıyor. Engelli doğumların bir nedeni de, batıl kaderci inançların hala terk edilmemesini gösterebiliriz. Bu bilgilerden sonra şunu da rahatlıkla söyleyebiliriz. Fakir gelişmemiş ülkelerde engelli doğumlar çok daha fazladır. Böyle ülkelerin kaderinde var nasıl deriz.

Özellikle şunu belirtmek isterim. Allah yaratmaya karar verdiği kulununun hükmünü verdikten sonra, KULLARININ İMTİHANLARI GEREĞİ bu dünyada anne ve babasını özgür iradeleri ile baş başa bıraktığını anlıyoruz. ALLAH ANA KARNINDA, ÇOCUĞUN HER ŞEYİ SAĞLAM OLARAK RUHUNU VERİYOR, DEVAMINI ANNE VE BABASINA BIRAKIYOR. Ondan sonraki gelişmelere karışmıyor. TABİ BUNUN DETAYINI ALLAH BİLİR, BU KONUDA BİZLERİN DETAYLI BİLGİSİ YOKSA, KENDİ KAFAMIZDAN BAZI ŞEYLER UYDURMAK YERİNE, ELİMİZDEN GELEN ÖNLEMLERİ ALMAK EN DOĞRUSU OLUR. Allah bu dünyada, farklı nedenlerden dolayı engelli dünyaya gelen kullarını, eşitlik adaleti gereği dirilttiğinde sapasağlam dirilteceğinden şüphe yoktur. Çünkü Allah adaletlidir, kullarını ilk ruhunu verdiğindeki sapasağlam haliyle tekrar yaratacaktır. Bu dünyada Allah bu hatalara izin veriyorsa, KULLARININ İMTİHANI NEDENİYLEDİR. Detayını elbette Allah bilir.

Şimdide Kur'an'da geçen bu dünyada başımıza gelen kötü olaylar, musibetler konusuna bakalım Kur'an'dan. Bakara suresi 155. Ayetinde bakın Allah, hangi zorluklarla imtihan ettiğini söylüyor. "ANDOLSUN Kİ SİZİ BİRAZ KORKU VE AÇLIKLA, BİR DE MALLAR, CANLAR VE ÜRÜNLERDEN EKSİLTEREK DENERİZ. SABREDENLERİ MÜJDELE." Dikkat ederseniz bunların hepsi geçicisi şeyler, kalıcı değil ve dünyaya gelip belirli bir olgunluğa eriştikten sonra başımıza geliyor. Nisa suresi 62. Ayetinde de Allah başımıza gelen musibetlerin, bakın kimin yüzünden başlarına geldiğini söylüyor. "ELLERİYLE YAPTIKLARI YÜZÜNDEN, BAŞLARINA BİR FELÂKET/MUSİBET GELİNCE HEMEN, "BİZ YALNIZCA İYİLİK ETMEK VE ARAYI BULMAK İSTEDİK" DİYE YEMİN EDEREK, SANA NASIL GELİRLER!" Demek ki başımıza gelenler bu dünyada, özgür irademizle geçici olarak bizlerin yaptıklarının karşılığıymış. Daha doğmadan Allah'ın kullarına herhangi bir musibet vermesini, asla düşünemeyiz. Bu düşünce Allah'ın adaletine aykırıdır.

Dilerim Kur'an gerçeklerinin farkında olan, ALLAH'I VE ADALETİNİ BATIL VE RİVAYETLERDEN DEĞİL, KUR'AN'DAN ANLAYAN VE ÖĞRENEN, Allah'ın azınlık halis kullarından oluruz.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK.

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
30
BU DÜNYA ŞEYTANIN VE ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARIN TUZAĞINA DÜŞENLERLE, DÜŞMEYENLERİN ER MEYDANIDIR.

Günümüzde yaşanan İslam'ı sizlere ancak, vereceğim şu örnekle anlatırsam, çok daha doğru anlaşılacağına inanıyorum.  Lütfen makalemi sabırla, sonuna kadar okuyunuz. İblis kendisini daha üstün görüp, Allah'ın emrine karşı çıkıp, Hz. Âdem'e itaat etmemişti. Allah'ın emrine itaat etmediğinde, cezalandırılacağını bilen İblis, Allah'tan tekrar dirileceğimiz güne kadar mühlet isteyip, Allah'a ne demişti hatırlayalım. "BEN DE YERYÜZÜNDE ONLARA, KÖTÜ DAVRANIŞLARI SÜSLEYECEĞİM VE İHLÂSLI KULLARIN HARİÇ, ONLARIN HEPSİNİ MUTLAKA AZDIRACAĞIM!" Çok üzgünüm ama sanırım İblis görevini çok iyi yapıyor. Demek ki Allah bu izni vermesinin nedeninin, hangi kulum onları uyarmak için gönderdiğim Kur'an'a vahye uyacak, hangisi de sizleri Kur'an'dan hesaba çekeceğim, Kur'an'dan sorumlusunuz, yalnız Kur'an'ın ipine sarılın diye uyardığım halde, benim uyarılarımı, vahyimi yeterli görmeyip sözümü dinlemeyip,  şeytanın ve şeytanlaşmış insanların sözlerine kimler uyacak, onun imtihanını bu dünyada veriyoruz.  BİR BAŞKA DEYİŞLE SÖYLEMEK GEREKİRSE, BU DÜNYA ŞEYTANIN VE ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARIN TUZAĞINA DÜŞENLERLE, DÜŞMEYENLERİN ER MEYDANIDIR. Bu makaleyi yazmama neden olan bir video izledim. Bu videoda bir kişi şu sözleri söylüyordu. Yaşadığımız İslam'ın ne hale geldiğine güzel bir örnek.

"BİZE KUR'AN YETER DİYENLER, ONUDA MERDUT KENDİ FİKİRLERİ İLE AÇIKLAMAYA ÇALIŞANLAR, ESASINDA DİNİ ORTADAN KALDIRMAK İSTEYENLER VE DİNİ YAŞANMAZ HALE GETİRMEK İSTEYENLERDİR. MAALESEF ŞU ANDA GÜNÜMÜZDE BUNLARIN SAYISI ÇOK ARTMIŞTIR. SİZE ON, ONBEŞ TANE PROFESÖR SAYABİLİRİM, SÜNNETİ İNKÂR DEN. YA DA BAZILARI HADİSLERİ TOPTAN İNKÂR ETMİYORLAR, İŞİNE GELENİ KABUL EDİYOR, İŞİNE GELMEYENİ REDDEDİYORLAR. ÖYLE PROFESÖRLER VARDIR Kİ, HAYIZLI KADINLARADA NAMAZ FARZDIR, HAYIZLI KADINDA ORUÇ TUTABİLİR, HAYIZLI KADINDA CUMA KILABİLİR, CUMA KADINLARADA FARZDIR DİYENLER VAR, ŞU ANDA PROFESÖRLER İÇİNDE. İLAHİYATÇI BUNLARIN ADIDA.  VALLAHİ KÂFİRDİRLER, BİLLAHİ KÂFİRDİRLER. TALLAHİ KÂFİRDİRLER. HİÇ BİR KURTULUŞ YOLLARI YOKTUR. ÇÜNKÜ BUNLAR SÜNNETİ VE HADİSLERİ EKARDE EDİYORLAR. ALLAH'IN RESULÜNÜ HİÇE SAYIYORLAR, ALLAH'IN RESULÜNÜ BİR POSTACI HÜKMÜNE İNDİRGİYORLAR. ONUN GÖREVİ TEBLİĞDİR, KUR'AN'I TEBLİĞ ETTİKTEN SONRA ONUN İŞİ BİTMİŞTİR, ONUN BU DİNDE SÖZ SÖYLEMEYE HAKKI YOKTUR DİYORLAR. KENDİLERİNİN HAKKI VAR AMA ALLAH'IN RESULÜNÜN HAKKI YOK."

Önce şunu belirtmek isterim. Allah Maide suresi 3. Ayetinde, bizlere gönderdiği İslam dini için bakın ne diyor. "BUGÜN SİZİN İÇİN DİNİNİZİ KEMALE ERDİRDİM. SİZE NİMETİMİ TAMAMLADIM VE SİZİN İÇİN DİN OLARAK İSLÂM'I SEÇTİM." Dininizi tamamladım diyorsa Allah, Kur'an'da her bilgi detaylı yoktur diyebilir miyiz? Hatırlayınız Rabbimiz, biz Kitapta hiçbir eksik bırakmadık, diye de uyarıyordu. Dini kemale erdirdiyse yani olgunlaştırdıysa, bu demektir ki İslam dini indirilen Kur'an ile yaşanacak, hayata geçirilecek hale gelmiş demektir. Şunu çok net hatırlatmak isterim. DİNİN SAHİBİ YALNIZ ALLAH'TIR VE DİNİN SINIRLARINI KOYANDA, YALNIZ ALLAH'TIR. Ona ilave etmeye kalkan, Allah'ın dinine ortak olmaya çalışandır.

Bu video da konuşan kişinin, kim olduğunun hiçbir önemi yok. Çünkü milyonlarca Müslüman bu söylenenlerin doğru olduğuna inandırılmış. Bu videonun İslam'a davet edildiği iddia edilen, Davetul İslam adında bir Youtube sitesinden alındığını söylemek isterim. Değerli dostlarım, hepimiz bu dünyada imtihandan geçtiğimize göre, hata yapma riskimiz her zaman olacaktır. Önemli olan en az hata yapanlardan olabilme çabasını göstermektir. İsterseniz, bu sözleri söyleyen kişinin gerçekten İslam'a mı toplumu davet ediyor, yoksa şeytanın sofrasına mı, onu birlikte Kur'an'ı referans alarak anlamaya çalışalım. Çünkü Allah Zuhruf 44. Ayetinde ne diyordu? "ŞÜPHESİZ BU KUR'AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜT VE BİR ŞEREFTİR, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ." Allah'ın bu hükmüne iman eden bir Müslüman, bu hükmün gereğini yapmıyorsa, Allah'ın dinine davet değil, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların sofrasına davet ediyor demektir. Bu sofra bizleri zehirler, unutmayalım.

Gelelim bu kişinin söylediklerine. Eğer doğru söylüyorsa, sorumlu olduğumuz Kur'an, bu anlatılanlara onay veriyorsa, elbette kabul ederiz. Ama Kur'an'ın onaylamadığı bir düşünce, ALLAH'IN DEĞİL ŞEYTANIN VE ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARIN ALDATMACASI OLMAKTAN ÖTE GİDEMEZ. Tüm bu söylenenlere inananlar ve konuşmacı, İslam'ı yaşayabilmemiz için, Kur'an'ın asla bir Müslümana yetmeyeceğine inandıklarını, zaten söylüyorlar. Çünkü bu inanç gurubu, mezheplerin öğretisi olan ve dine ibadetlere yaptığı ilaveleri Kur'an'da göremediklerinde, bu kanıya varıyorlar ve yalnız Kur'an ile namazımızı bile kılamazdık diyerek, Kur'an'ı yetersiz detay sız görebiliyorlar. Lütfen unutmayalım mezheplerin dine yaptığı ilaveler, vahiy olmadığı için dinin yani Allah'ın emri değildir. Konuşmacının da ilk itirazı zaten bu yönde, BİZE KUR'AN YETER DİYENLERİN BU DÜŞÜNCELERİ, KENDİLERİNİN YANLIŞ FİKİRLERİDİR DİYOR. Kitap Ehlide aynı hataları yapmışlar ve bir kısmı Hz. Muhammed'in tebliğ ettiği Kur'an'a iman ederiz ama bizim atalarımızın geleneksel inançları var, onları da yaşarız dediklerinde, Allah nasıl bir ayet indirmişti hatırlayalım.

Ankebut 51: KENDİLERİNE OKUNAN KİTABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMEDİ Mİ? ŞÜPHESİZ BUNDA İNANAN BİR KAVİM İÇİN BİR RAHMET VE BİR ÖĞÜT VARDIR. (Diyanet meali)

Bakın Kitap Ehlinden bir kısmı, Kur'an'ı yeterli görmüyor, ondan daha çok mucize ve daha farklı detaylı bilgiler istiyorlardı. Allah çok net bir cevap veriyor onlara. Kendilerine indirdiğimiz kitap, yani Kur'an'ı onlara indirmiş olmamız onlara yetmedi mi? Bu örneği bu zihniyetteki arkadaşlara verdiğimizde, bu ayet bize değil Kitap Ehline indirildi diyerek, Allah'ın bu uyarısını üstlerine almıyorlar, Allah'ın bu hükmünü her zaman olduğu gibi, görmezden geliyorlar. HÂLBUKİ KUR'AN'IN TAMAMI, KİTAP EHLİNİN YAPTIĞI YANLIŞLARI UYARMAK İÇİN, O GÜNKÜ TOPLUMA İNDİRİLMİŞTİ. İşte bizler birer birer Allah'ın ayetlerini böyle, farkında olmadan inkâr ettiğimizin, saf dışı bıraktığımızın farkında bile olmuyoruz. Peki, bu hatayı ne amaçla yapıyoruz? ATALARIMIZDAN BİZLERE İNTİKAL EDEN, MEZHEPLERİN ÖĞRETİSİ OLAN, RİVAYETLERİ YAŞAYABİLMEK İÇİN. Demek ki Bize Kur'an yeter diyenler, Allah'ın emrini yerine getiriyormuş, buna Kur'an apaçık onay veriyor. Dini ortadan kaldırmak ve yaşanamaz hale getirmek nasıl olur, isterseniz onu da Kur'an ışığında birlikte düşünelim. Çünkü konuşmacı kendisi gibi düşünmeyenleri bununla suçluyor. Hatırlayınız Allah yemin ederek, birçok kez ne diyordu?

Kamer 17: ANDOLSUN BİZ, KUR'AN'I DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALMAK İÇİN KOLAYLAŞTIRDIK. VAR MI DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALAN? (Diyanet meali)

Bakın Allah yemin ederek, Kur'an'ı kolaylaştırdık dediğine göre İslam dinine, Allah'ın Resulünün ismini kullanarak, ya da Allah sakın dinde bölünenler gibi olmayın diye uyardığı halde, mezheplere cemaatlere bölünüp, daha sonrada, bölünmekte bereket zenginlik vardır diyerek, dine sayısız ilaveler yapanlar mı dini zorlaştırmış ve yaşanmaz hale getirmiş olur? YOKSA KUR'AN BİZE YETER, ALLAH İSLAM'I KOLAYLAŞTIRMIŞ OLARAK BİZE GÖNDERMİŞTİR. ONUN İÇİN BİZLER, YALNIZ KUR'AN'IN İPİNE SARILIN EMRİNİ YERİNE GETİRİRSEK, DAHA KOLAY BİR İMAN ÜZERİNDE OLURUZ, BUNUN TERSİNİ YAPARSAK, ALLAH'IN DİNİNİ ZORLAŞTIRMIŞ OLURUZ DİYENLER Mİ DİNİ YAŞANMAZ HALE GETİRİP ZORLAŞTIRIR? NE DERSİNİZ? Hatırlatırım Allah, HAK olan Rabbinden gelendir diye ayetinde uyarıyor.

Konuşmacının bahsettiği, Kur'an'da geçen sünnet kelimesinin anlamı İZLENEN YOL, YÖNTEM anlamındadır. İslam dininde tek bir sünnet vardır ki, oda Allah'ın sünneti, bizlerin izleyeceği yolu yöntemi açıkladığı Kur'an'dır. Allah'ın Resulünün bunun dışında, Kur'an'ın bahsetmediği bir sünneti dine ilave etmesinin mümkün olamayacağını, Kur'an'ı bir kez düşünerek okuyan anlayacaktır. Bunun tersini söyleyen, Allah'ın Resulüne iftira atıyor demektir. Allah'ın Resulünün yalnız Kur'an'a uyduğunu ve biz ümmetine yalnız Kur'an'ı tebliğ ettiğini, her zikir ehli Kur'an'dan tebliğ alır. Konuşmacı, Sünneti hadisleri saf dışı bırakıyor bunlar dedikleri, yalnız Kur'an'ı rehber alanlar. Allah'ın Resulünün, yalnız Kur'an'ı rehber aldığını ve yalnız Kur'an'ı tebliğ ettiğini hala Kur'an'dan anlayamayanlara, anlatmaya elbette çalışmayacağım. Hatırlatmak isterim, hiçbir Müslüman Allah'ın Resulünü devre dışı bırakamaz. Bunu aklından bile geçirmez. BU SÖZLER ALLAH'IN RESULÜNÜN ADINI KULLANARAK, BATIL İNANÇLARINI GİZLEYEBİLMEK İÇİN, BU SÖZLER/HADİSLER RESULÜN HADİSLERİDİR DEYİP, ONA İSNAT EDEREK, İFTİRA ATANLARIN TOPLUMA KURDUKLARI BİR TUZAKTIR, LÜTFEN BU TUZAĞA DÜŞMEYELİM. Gerçekleri öğrenmek isteyenlere, bu konuda Allah nasıl bir görev vermiş Resulüne, hatırlatmak istiyorum.  Bu ayetler Allah'ın Resulünü görev tanımını, çok açık bizlere bildiriyor.

"RESULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR." (Ankebut 18)

"BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ."  (Kehf 56)
"SENİN GÖREVİN SADECE, TEBLİĞ ETMEKTİR." (Rad 40)

"BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM." (Ahkaf 9 )

Allah Resulüne çok net, nasıl bir görev ve yetki verdiğini söylediği halde, sizce hala bir zikir ehli, ne yani Allah'ın Resulü postacı mıydı diyebilir mi? ALLAH HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DEDİĞİ HALDE, ALLAH'IN RESULÜNÜ, ALLAH'IN DİNİNE HÜKÜM ORTAĞI YAPMAYA ÇALIŞANLAR MI SİZCE KÂFİRDİR, YOKSA ALLAH SİZE İNDİRDİĞİM KUR'AN YETMİYOR MU UYARISINA UYUP, YALNIZ KUR'AN'IN İPİNE SARILMAYA ÇALIŞAN VE İSLAM'I YALNIZ KUR'AN'DAN ÖĞRENİP YAŞAMAYA ÇABA HARCAYANLAR MI SİZCE KÂFİRDİR, NE DERSİNİZ? Bir Müslüman şu özeni mutlaka göstermelidir, yoksa Allah'ın Resulüne iftira atanların safında olur. Bizlere Resulün sözü/hadisidir diye herhangi bir bilgi geldiğinde, bu hadisi mutlaka Kur'an süzgecinden geçirip, Kur'an'ın onayını alıyorsa anlatılanlar, bir Müslüman ancak şunu söyleyebilir. BU SÖZÜ ALLAH'IN RESULÜ SÖYLEMİŞ OLABİLİR. Eğer Kur'an'ın onayını almıyorsa, ALLAH'IN RESULÜ ASLA BÖYLE BİR SÖZ SÖYLEMEZ DEMELİDİR. İslam dininde dinde hüküm veren, Allah yalnız benim diyor. Elbette Allah'ın Resulü postacı değildi. ALLAH'IN GÜVEN ELÇİSİYDİ. ADI ÜSTÜNDE RESUL YANİ ELÇİ. ALLAH'TAN ALDIĞI VAHYİ BİLGİYİ, MESAJI ASLA DEĞİŞTİRMEDEN, İLAVE ETMEDEN TEBLİĞ ETMEK, TOPLUMU BU KONUDA İKNA ETMEK, UYARMAK GÖREVİYDİ. Yoksa haşa Allah'ın vahyi detay sız ve anlaşılmıyor da, Resulü onu açık hale asla getiriyor değildi.

Gelelim video konuşmasında, konuşmacının verdiği örneklere. Konuşmacı bazı İlahiyat hocalarına kızarak, hayızlı kadınların namaz kılabileceğini, oruç tutabileceğini, Cuma namazı kadınlara da farz olduğunu söyleyenlere,  VALLAHİ KÂFİRDİR, BİLLAHİ KÂFİRDİR, TALLAHİ KÂFİRDİR DİYOR. Bu kelimelerin anlamı, Allah'ın üzerine yemin ederim ki, bu insanlar yalan söylüyorlar, kâfirdir diyor. Tezatlığı ve şeytanın insanı nasıl bataklığa çektiğine ve bu aldanışın farkında nasıl olamadıklarını, kendi sözlerinden anlıyoruz. Bu sözleri söyleyen kişi, Allah'ın üzerine yemin eden, yani Allah'ı şahit göstererek, ALLAH'IN KİTABINDA TEK KELİME BİLE BAHSEDİLMEYEN, AÇIKLANMAYAN, ALLAH'IN MUHKEM BİR ŞEKİLDE HÜKÜM VERMEDİĞİ KONULARA, ALLAH'I ŞAHİT GÖSTERMESİ, DİNİN EMRİ DEMESİ VE ALLAH SİZLERE İNDİRDİĞİM KUR'AN YETMİYORMU DEDİĞİ HALDE, KUR'AN'I YETERLİ GÖRMEMESİ, SİZCE ŞEYTANIN TUZAĞI DEĞİL Mİ? Aman Allah'ın, sanırım Allah'ın bazı kullarım inatla, ısrarla batıla saptıklarında, onların gözlerine perde çekerim kulaklarını ve kalbini mühürlerim dediği bu olsa gerek.  Konuşmacının örnek verdiği konulara bakalım. Gerçekten Kur'an'da Allah, hayızlı yani regli olan kadınlar, namaz kılamaz, oruç tutamaz diye bir hüküm vermiş mi. Cuma yani toplantı namazının Allah, yalnız erkeklere mi emretmiş Kur'an'da?

Yemin ederek kâfir oldular diyen kişi, saydığı bu ibadetlerin kadınlara yasaklandığını, KENDİSİNE KUR'AN YETMEDİĞİ İÇİN, KUR'AN'DAN DEĞİL, ATALARINDAN İNTİKAL EDEN RİVAYET KAYNAKLARDAN VE KENDİSİNİ SORGUSUZ TESLİM ETTİĞİ, BEŞERİ MEZHEP İNANÇLARINDAN ÖĞRENİYOR VE BUNLARIDA ALLAH'IN DİNİNE NİSPET EDİP, ALLAH'IN EMRİ KABUL EDEBİLİYOR. Çok daha kötüsü, Kur'an'da olmayan konuların Allah'ın emri olduğuna, Allah'ı şahit gösterip yemin etmesi. Şeytan ve şeytanlaşmış insanlar, Kur'an'ı rehber almayan, onun sınırlarını aşan insanı işte bu hale getiriyor. Tekrar sizlere sormak istiyorum. Allah Kur'an'da asla kadınlara böyle bir yasak koymadığı halde, kendi batıl inançlarını Allah'ın dinine nispet ederek yasaklayanlar mı ALLAH KATINDA KÂFİR OLMUŞLARDIR, YOKSA ALLAH'IN SORUMLU TUTTUĞUNA HÜKMETTİĞİ KUR'AN'DA HÜKMÜ HİÇ GEÇMEYEN, YASAK GETİRMEDİĞİ İÇİN BU KONULARI KABUL ETMEYİP, HAYIZLI KADINDA İSTERSE NAMAZ KILAR, ORUÇ TUTAR VE CUMA NAMAZI KILAR, ALLAH'IN BÖYLE BİR YASAĞI YOK DİYENLER Mİ KÂFİRDİR?

Tüm bunların gerçek cevabını, elbette aklını kullanıp, yalnız Allah'a güvenip yalnız Allah'ın ipine sarılanlar, Kur'an'dan cevabını alabiliyor. Yalnız Kur'an ile İslam yaşanmaz diyerek, HAKKA BATIL KARIŞTIRANLAR, TÜM GERÇEKLERİ İŞ İŞTEN GEÇTİKTEN VE HESAP GÜNÜ GELDİKTEN SONRA ANLAYACAKLARDIR. Bizlere düşen görev, bu kardeşlerimizi bıkmadan usanmadan Kur'an ile uyarıp, onları batıl ve hurafeden uzak, YALNIZ KUR'AN'A DAVET ETMEK OLMALIDIR. RESULÜN YOLUNDAN GİTMEK İSTEYEN, YALNIZ ALLAH'IN İPİNE SARILIR.


"BU KURAN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM." (Enam 19)

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/