Show posts

This section allows you to view all posts made by this member. Note that you can only see posts made in areas you currently have access to.

Messages - sevda

31
Bilmece / Bulmaca / Ynt: BİR HARF DEĞİŞTİR!
20 Eylül , 2008, 17:42:35
ŞEREF....
32
Aldığım En Güzel Ödül
Evleneli oniki yıl olmuştu. Çocuk sahibi olamamıştık.
Tedavi için gittiğimiz doktorların hemen hepsi aşağı yukarı
aynı şeyleri söylemişlerdi. Bu gerçekleri duymak eşim için de
benim için de her seferinde yıkım oluyordu.
"Çocuk sahibi olabilmeniz imkansız görünüyor"
Bu kelimelerin her tekrarlanışı umudumuzu iyice
yitirmemize neden olmuştu.
-Neden evlatlık edinmiyoruz? dedim eşime
-Sahipsiz onca çocuk varken...
Belki de Tanrı onlardan birine sahip çıkmamızı istiyor.
Ve belki de bu yüzden bir bebek sahibi olmamızı dilemiyor.

Yetimhanede bebeklerin bulunduğu bölüme
girer girmez, ilk onu gördüm. Ayaklarını havaya dikmiş,
elleri ile onlara ulaşmaya çalışıyordu.
Harukulade bir bebekti ve ben
ondan gözlerimi alamıyordum.
-Bu... bunu kendimize evlat edinelim dedim.
Daha ilk bakışta ona karşı öylesi güçlü bir sevgi hissettim ki,
sanki doğurduğum çocuğumu emanet bıraktığım bir yerden
geri almak üzere gelmişim hissine kapıldım.
Ancak yetimhane yetkilileri bu konuda beyazlar kadar
şanslı olmadığımızı, zencilerin evlat edinebilmelerinin biraz
daha güç olduğunu söylemişlerdi.
-Ben bu bebek için sonuna kadar mücadele edeceğim.
dedim eşime Oda zaten bu konuda en az benim
kadar kararlıydı. O günden sonra, gerçekten de onun
için çok mücadele etmek zorunda kaldık.
Bir çok araştırma, soruşturmaya tabi tutulduk.
Aylarca uğraştık ama sonunda onu bize verdiler.

Kızımızın hayatımıza girmesi ile birlikte yuvamızın
tek eksiği de artık tamamlanmıştı. O harika bir bebekti.
Eeşimle ben onun için çıldırıyorduk.
Jacklyn okul çağına geldiğinde ona gerçeği anlattık.
Artık kendisinin öz anne ve babası olmadığımızı biliyordu.
Bu gerçeği öğrenmiş olması onda tahmin ettiğimiz
şoku yaratmadı. Küçücüktü fakat inanılmaz derecede
olgun bir çocuktu. Birgün arkadaşı Laura'yla sohbetlerine
tanık oldum. Sevgili kızımın o gün arkadaşına söylediği
sözler, benim hayatımda aldığım en güzel ödül oldu.

"Ben evlatlığım" dedi Jacklyn
Laura şaşkın bir ifade ile sordu;
"Evlatlık ne demek?"
Küçük kızım şöyle yanıt verdi.
"Annenin karnında değil, yüreğinde büyümektir."


33
Nasıl uyur bu yumurcaklar....
Bebeğinizin geceleri daha az uyanmasına yardımcı olabilecek 10 basit tavsiye.Gece yarısı uyanık olma, yeni aileler için en yaygın ikilemden biridir. Biraz daha bölünmeyen uyku sahip olmak için denemek isteyeceğiniz 10 basit tavsiye:
1) Bir rutin tutturun. Bebeğiniz sabahları geç kalkıyorsa, uzun gecelerinin bazılarının telafisiyle yardım etmek için, gecede ihtiyacı olan uykuyu almasına teşvik etmeyi sağlamak için her gün daha erken uyandırmaya başlayın -ev halkının kalanı uyuduğu zaman.
2) Bebeğinizin şekerlemesi için aydın bir yer

seçin. Sırayla ufaklığınızın geceden daha iyi bir uyku çekmesine yardım edebilen, daha kısa şekerlemeler yapmasına teşvik etmeyi sağlayacaktır.
3) Gündüz yiyeceklerini artırın. Gün boyunca bebeğinizi sıklıkla beslemeniz, daha çok size uygun bir zamanda, beslenmeyle ilgili gereksinimleri karşılamasına izin verecektir.
4) Gün boyunca bebeğinizin ilgisi kolayca dağılıyorsa, arada sırada bebeğinizi sessiz ve karanlık bir odada besleyin.
5) Eğer emziriyorsanız, bebeğinize verdiğiniz ilk sütü bitirmesi için ona zaman verin. Bu, onun daha fazla süt almasını sağlayacaktır.
6) Bebeğinizi taşıyın. Bir kanguru veya diğer bebek taşıyıcıları yardımıyla. Bu, uykuya kolay geçişine teşvik ederek, özellikle akşamın ilk saatleri boyunca bebeğinizin rahatlamasını sağlayacaktır.
7) Sürekli uyanmasını engellemek için akşamları sakin olmasını sağlayın. Ufaklığınızı banyo yapmak rahatlatıyorsa, yataktan önce banyo yaptırabilirsiniz. Eğer çok canlandırıcıysa başka bir zaman banyo yaptırın.
8) Aç uyanırsa karanlık bir odada bebeğinizi besleyin. Gecenin uyumak için olduğunu ona öğretin.
9) Eğer mümkünse gece yarısı altını değiştirmekten kaçının.
10) Bebeğiniz uyanık olduğu zaman sizin biraz uyumanızı sağlayacaksa bebeğinizi, yatağınıza alın.

Kendinize iyi bakmayı unutmayınız.

Bebeğinizi dinlendirirken sizde dinlenin. Çok fazla isteğe sahip olan bir bebeğe sahip olduğunuzda bu gerçekten önemlidir. Yürüyüş yapın. Güneş ışığı ve temiz hava ikinize de iyi gelecektir. Bir askıda, bebek taşıyıcısında veya gezdiricisinde, bebeğiyle birlikte dışarı çıkmak iyi bir stres savar olabilir.

34
Çocuğunuz sizden ne ister ?
Çocuğunu, kendi ideallerinde yaşattığı kalıplara uygun küçük bir yetişkin yapma çabasıyla, yola çıkan ana babaların çoğunlukla katı, baskıcı ve hoşgörüsüz bir tutum içinde olduklarını görürüz.
Çocuğumuz bizden yaşça bedence ve ruhça küçük olabilir fakat bu çocuğumuzun bizim bir model küçüğümüz olması anlamına gelmez. O henüz bir çocuktur. Evet çocuktur. Yaramazlık ve hatalar yapması kadar doğal olabilecek ne olabilir ki?
Çocuğun isteği sadece çocukluğunu yaşayabilmektir. Söyler misiniz? Çocuğunuz çocukluğunu şimdi yaşamayacak da ne zaman yaşayacak? "Yaşamadığım çocukluğumun hesabını kimden soracağım? Kim bilir?" diyor şair. Katı, baskıcı eğitim tarzını benimseyen ailelerdeki bu şansız çocukların hiçbir zaman çocukluğunu yaşama fırsatları olmaz. Evde askeri bir sistem hakimdir. Kalkış saat 07.30, kahvaltı saat 08.00, en geç yatış saati 21.30′tur. Askerlerin dahi hafta sonu programları farklı olduğu halde, evin düzeni değişmesin diye çocukların bu programın da değişiklik yapılmaz. Katı baskıca eğitim tarzını benimseyen ailelerdeki bu şanssız çocukların hiçbir zaman çocukluklarını yaşama fırsatları olmaz. Onlar her zaman "Çocuk yetişkin" olurlar. Bu tür çocuklara toplumu-muzda" Büyümüşte küçülmüş" denilir.
Anne babanın gözleri sürekli bu çocukların üzerindedir. Davranışlarında oturuşlarında, kalkışlarında, konuşmalarında, gülmesinde, yemesinde, içmesinde kısaca çocuğun yaptığı her türlü harekette bir kusur bir yanlış arayıp dururlar. Sürekli kusur aradıkları içinde çocuk devamlı tetik altındadır. Streslidir. "Acaba yine mi hata yaptım? Yoksa yaptığım yanlış mı? Annem babam bunu duyarsa ne der?" kaygısını çocuk devamlı yaşar. Devamlı tedirgin olduğu için de (çocuk bu durumdayken), anne-baba hata bulmakta hiç de zorlanmazlar. Çocuğa sürekli kızıp, azarlarlar. Onu hor görürler. Çeşitli olumsuz özelliklerle çocuğu nitelendirirler. Hatta daha da ileri giderek "Çocuğumu eğitiyorum, terbiye ediyorum" mantığıyla çocuğa bu tür ailelerde şiddet uygulanır.
Böylece çocuğu kendi istedikleri kalıba sığdırmak için devamlı zorlayıp dururlar. Yaptırım gücü anne babadadır. Onlar devamlı haklı kısımdadırlar. Anne-baba isteklerinden en ufak bir ödün vermek istemezler. Çocuğu anlama çabasını hiç göstermezler. Belki sonuçta çocuğun aileye gösterdiği direnç kırılır ve ailenin istediği kılıfa, kalıba zorda olsa çocuk girer. Aile istediği gibi uzaktan kumandalı bir çocuğa sahip olur. Ama geriye çocuktan çok fazla bir şey kalmaz. Anne baba başarıya ulaşmıştır. Ama silik kişilikli bir çocukları olmuştur bu arada...
Baskıcı, otoriter, katı, sıkı ailenin verdiği eğitim de ceza her zaman ön plandadır. Ayrıca çocuğun işlediği suçla ceza orantılı değildir. Genelde "Ona iyi bir ders olsun,bir daha ömür boyu bu hatayı yapmasın, diğer çocuklara da örnek olsun" düşüncesinden yola çıkılarak çocuğa verilen cezalar çok ağır olur. Ailenin verdiği disiplin çocuğu bunaltır, sıkar, hatta hayattan usandırır. Çocuğun en doğal hakları dahi aile üyeleri tarafından çocuğa uslu olmasının bir ödülü olaraktan verilir. Çocuktan yaşının üstünde bir olgunluk beklenir. Ve çocuğa özgürlük kesinlikle verilmez.
35
Neşeli bir çocuk yetiştirmenin yolları
Neşeli ve mutlu olmak, çocuğun anne babasından alabileceği en büyük hediyelerden biridir. Şunu da belirtmek gerekir ki, anlık neşe ve sevinçle (Örneğin çocuğa yeni bir oyuncak ya da yiyecek türü bir şey almak) sürekli sevinç ve mutluluk arasında derin bir farklılık vardır. Doğrusu çocuklar gezmek ister ve büyükler gibi derin bir mutluluk duymaya ihtiyaçları vardır. Gerçek neşe, çocuğunuzun ruhunu etki altına alan ve onda dünyanın her şeyi güzeldir hissi uyandıran daha derin bir konudur. Uzmanlara göre neşeli çocuğun belirli özellikleri vardır. Bu cümleden; Onur, anlayış ve kendine hâkim olmayı sayabiliriz. Bu özelliklerin oluşturulup geliştirilmesi sanıldığından daha kolaydır. Burada, çocuğunuza yardımcı olup hayata pozitif bakabilmesini sağlayacak 11 metot sıralanmıştır
1- Eski Uğraşlardan Faydalanın
Başarılı çocuklar genellikle neşeli olanlardır; ama hayatın problemlerine karşı çocuğunuzu hazırlamak amacıyla harcadığınız çaba, onun zamanının tamamını çeşitli programlarla doldurmanıza sebep olur. Baskının azalması için bütün çocukların bir zamana ihtiyacı vardır. Oyun ya da ders esnasında onlara bir mola verin ve bırakın hayalleri onları yönlendirsin ve özgürce oyun oynasınlar. Mesela fırsat bulduklarında haşere avlasınlar; kardan adam yapsınlar veya ağ ören örümceği seyretsinler. Bunlar, çocuğun hayal duygusunun gelişmesine ve dünyayı kendi adımlarıyla keşfetmelerine sebep olur.
İyisi mi sizler de meşgale dolu programlarınızı azaltın ve biraz olsun onlara eşlik edin.
2- Başkalarına Yardım Etmeyi Çocuklarınıza Öğretin
Neşeli olabilmesi, büyük bir topluluğun değerli bir üyesi olduğunu ve başka bireylerin hayatına anlam katabileceğini hissetmesi için yardım etmeyi öğrenmeli. Uygun fırsatlar yaratarak bu duyguyu onda uyandırın. Artık ona lazım olmayan eski oyuncaklarını kaldırın ve ondan ihtiyacı olan ailelere vermesini isteyin ya da bir markette fakirlere verilmek üzere bir miktar gıda maddesi almasını isteyin.
Çocuklar başkalarına yardımın hazzını küçük yaşlarda alabilirler. Örneğin siz fazla kumaş kırıntılarından bir bebek yaparken, iki yaşındaki çocuğunuz size yardım edebilir ve bebeğin gözünün ve ağzının nerde yer almasını söyleyebilir.
3- Çocuğunuzla Birlikte Fiziki Faaliyetleriniz Olsun
Çocuğunuzla birlikte yürüyüşe çıkın; oyun oynayın veya bisiklete binin. Böyle yaparak çocuğunuzun bünyesini güçlendirmenin yanı sıra onu neşelendirir ve yüzünün gülmesini sağlarsınız. Çocukları faal tutmak, streslerini azaltır ve enerjilerini sağlıklı bir şekilde boşaltmalarını sağlar. Sağlıklı çocukların fiziksel güçleri daha fazladır. Çocuklar dış görünümlerine üzülmekten ziyade, yaptıkları işlerle iftihar ederler. Çocuğunuzu ilgi duyduğu işe teşvik ederseniz, onu neşelendirmek için yeni bir metot kullanmış olursunuz.
4- Çocuklarınızla Birlikte Gülün
Çocuklarınıza espri yapın; komik şiirler okuyun. Gülmek çocuğunuz ve kendiniz için faydalıdır. Bunun tam anlamıyla fizikî bir delili şudur ki; güldüğünüz zaman üzüntü ve ıstırap gider ve daha fazla oksijen alarak rahatlarsınız.
5- Çocukları Överken Yaratıcı Olun
Çocuğunuz hedefinde başarıya ulaştığı zaman veya bir beceri kazandığında, "iyi yapmışsın" cümlesiyle yetinmeyin. Etkili bulduğunuz detaylara işaret edin. Mesela şöyle deyin: "Kitabın özetinde kahramanın vasfı için öyle bir metot seçtin ve öyle güzel ki, onun hayatta olduğunu hissediyorum." Ya da şöyle deyin: "O ağaçların resmini yapmak için kullandığın metodu çok beğeniyorum." Böyle bir davranış, resmi bir şekilde sırtına vurarak 'Aferin' demekten daha anlamlıdır. Genel olarak teşvikte ifrata kaçmayın. Dördüncü sınıf öğretmenlerinden biri şöyle der: "Önceleri her Perşembe öğrencilere ödül verirdim fakat daha sonra görevlerini yerine getirmek için değil, ödül almak için çalıştıklarının farkına vardım." Çocuğunuzun gerçek hoşnutluğun bir işi yapıp tamamlamakta olduğunu idrak etmesine çaba gösterin.
6- Eğer çocuğunuz kötü huylu ve bahaneci ise, hasta değilse muhtemelen açtır. Yemek zamanı değilse ara öğünlerden faydalanın; ama ara öğünü gıdalı yiyeceklerden olmasına dikkat edin; sadece karın doyurma maksatlı olmasın. İyi yemek, bahanecilik gibi ani davranış değişikliklerini azaltır ve sağlıklı olma hissini uyandırmaya iyi gelir. Faydalı ara öğünler şunlardan ibarettir: Az yağlı yoğurt, taze veya kuru meyve, buğday ekmeği, tereyağı ve reçel.
7- Gülümse
Bir çocuğa hiçbir şey tatlı bir gülümsemeden daha fazla güven duygusu veremez. Bu gülümseme, "Seni seviyorum" un kısa ve faydalı özetidir. Gülerken kucağınıza alın onu. Unutmayın ki, bu gülümsemeler ve kucağa almalar sadece çocuğunuz için değil, sizin için de yararlıdır.
8- Çocuklarınızın Sözlerini Dikkatle Dinleyin
Çocuğunuz için hiçbir şey, tüm dikkatinizin onda olduğundan daha önemli değildir. O esnada zihninde olanları size söylüyor. Daha iyi dinleyici olmayı istemez misin? Tüm dikkatinizi çocuğa verin. Güncel işlerinizle meşgulken çocuğunuz konuşmaya başladığında, bütün işlerinizi bırakın ve dikkatinizi ona yöneltin. Hiçbir zaman sözünü kesmeyin; düşüncelerini bölmeyin; hatta daha önce aynılarını duymuş olsanız bile. Sözünü kesmeden tüm dikkatinizle çocuğun sözlerini dinleyebileceğiniz altın fırsatlar, araba kullanırken çocuğunuzun yanınızda olması ve gece yatar kendir.
9- Salt İdealizmi Bırakın
Hepimiz çocuklarımızın her işi en iyi şekilde yapmasını isteriz. Fakat onların yaptıklarını tamamlamaya ve düzenlemeye kalkıştığımızda, ister istemez onların güven duygularını zayıflatmış oluruz. Ünlü bir yazar şöyle der: "Bir anne çocuğunun temizlemeği unuttuğu bir yeri tekrar temizlerse, ona kendisinin o işi iyi yapamadığını söylemiş gibi oluru ve maalesef çocuklar çok çabuk inanırlar yeterliliklerinin olmadığına.
Bir kez daha çocuğunuzun tamamlayamadığı bir işi yapmaya kalkıştığınızda kendinize sorun:
1- Bu konu, sağlık gibi hayati bir konumudur?
2- Bu konu 10 yıla kadar öylece kalacak bir konu mu?
Cevabınız olumsuzsa, yani o iş önemli bir konu değilse, bırakın çocuk bildiği gibi yapsın. Beceri kazanması için çocuğa yardım etmek, anne babanın görevlerinin büyük bir bölümünü teşkil eder. Çocuğunuzla aranızdaki sevgi bağı, onun masayı toplarken çatalı yerine koyup koymadığından daha önemlidir.
10- Çocuğunuza Sorunlarını Halletmesini Öğretin
Ayakkabısının bağını bağlamaktan caddeyi güvenli şekilde geçmeye kadar çocuğunuzun kazandığı her beceri, bağımsızlığa ve kendine güvene atılan bir adımdır. Hatta onun bu konularla karşılaşabileceği ve üstesinden gelebileceğini bilmek, onun kendisiyle barışık olmasına yardımcı olur. Çocuk, oyun arkadaşından eziyet görme ve dağılan puzzlelerini dizme gibi bir sorunla karşılaştığında, ona şu şekilde yardımcı olabilirsiniz:
1- Sorununu teşhis edin.
2- Onun aklına gelen çözüm yolu olup olmadığını sorun.
3- Nelerin o meseleyi çözeceğini belirleyin.
4- Onun tek başına mı yoksa sizin yardımınızla mı ilerleyeceğine karar verin.
5- Yardımınıza ihtiyacı olduğunda, yardım edeceğinize inandırın.
11- Çocuklarınıza Kendilerini İspat Etme Fırsatı Verin
Her çocuğun kendine has yeteneği vardır. Yeteneğini göstermesine neden izin vermezsiniz? Kitap okumayı mı çok sever? Yemek yaparken size kitap okumasını isteyin. Alışverişe gittiğinizde bırakın o seçim yapsın. Çocuğunuzun sevdiği işlere ortak olmanız, o işleri yapmanın etkisi altında kaldığınızı gösterir.

36
Çocuklar cinsellik hakkında neler bilmeli
Çocuğunuza; güneşin yaşam için ne kadar önemli olduğunu ya da sonbaharda yaprakların neden ağaçtan düştüğünü açıklamayı hiç düşündünüz mü? Büyük bir olasılıkla bu hiç aklınıza gelmedi. Çocuklarınız soru sormaya başladıklarında yaşlarının küçük olduğunu bahane edip, onları duymazlıktan gelmeyin. Aksine kısa ve net cevaplar verin. Çocuğun yaşı büyüdükçe açıklamalar uzayabilir. Bazen çocugunuza kardeşi olacağını söylediğinizde, iki yaşındaki çocugunuzun bebeğin nasıl oldugunu merak ettiğine tanık olabilirsiniz. Başlangıç için bebeğin, anne karnında büyüdüğünü söylemeniz yeterli olacaktır.
Strese girmeyin, rahat olun

Çoğu zaman anne babalar soru yağmuruna tutulduğunda şaşkınlık yaşıyor. Uzman Pedagog Eda Yelkenci; anne babaların özellikle de cinsel konularla ilgili sorularla karşılaştıklarında, utandıklarından ya da konuyu nasıl anlatacaklarını bilmediklerinden farklı davrandıklarını belirtiyor. Bir anda mimikleri değişiveriyor. Bu gibi durumlarda anne babalar "Annem bu konuyu benimle hiç konuşmadı. Dolayısıyla sana nasıl bir açıklama yapmam gerektiğini bilmiyorum. Ama elimden geldiğince sana bu konuyu anlatmaya çalışacağım" gibi açıklamalar yapmalı. Böylece çocuk yanlış bir şey söylediği izlenimine kapılmayacak ve suçluluk hissetmeyecek.

Anne ve baba arasındaki ilişkiyi açıklamak, cinsel organların isimlerini söylemek çoğu anne ve baba için kolay değil. Anne babalar, genellikle penis için pipi, vajina için ise kuku sözcüklerini tercih ediyor. Ancak doğru olan çocuğunuza bu organların gerçek adını söylemektir. Çocukların, ilkokul dönemine kadar bebeklerin nereden ve nasıl geldiklerini de öğrenmeleri gerekiyor.

Cinsellik hakkında konuşmalı mısınız?

3 yaşından önce çocuğunuz cinselliği ya da bebeğin nasıl oluştuğunu merak etmiyorsa, bu konulardan söz edip aklını kanştırmayın. Ancak çocuğunuz bazı sorular sormaya başladıysa, bunlan duymazlıktan da gelmeyin ve sorularını yanıtlayın.

Uzman Pedagog Eda Yelkenci, yanıtların onları yoracak kadar açık ve korkutucu olmaması gerektiğini vurguluyor. Açıklamaları, çocuğunuzun gelişimini ve olgunluğunu dikkate alarak yapın. Çocuğunuz 4-5 yaşını geçtiği halde bu konuyu merak etmiyor ya da konuyla ilgili sorular sormuyorsa, onu siz yönlendirin. Çocuğunuz çekindiği için cinsellik konusunu açmaya cesaret edemiyor ya da kendi fantezilerini yaşıyordur. Sonuç olarak ilkokul dönemindeki bir çocuğun, bebeğin yutularak oluştuğunu veya göbekten çıktığını düşünmesi doğru değildir. Çocuğunuzu aydınlatmazsanız, arkadaşlarından yanlış bilgiler edinebilir ve cinselliğin utanılacak bir konu olduğunu düşünebilir.

Doğru zamanı bekleyin

Konuşulması gereken zamanı titizlikle seçmelisiniz. Kendinizi bu konu hakkında konuşmak için hazır hissetmelisiniz. Ayrıca çocuğunuz da ilgili olmalı. Sonuçta çocuğunuza okulda ders vermiyorsunuz. Cinsellik hakkında konuştuğunuzda çocuğunuz ilgili görünmezse, bir süre daha beklemelisiniz.

Çocuğun yaşına dikkat!

3 yaşındaki çocuğunuza, bebeğin nasıl yapıldığını ayrıntılara girmeden açıklayabilirsiniz. Çocuğunuzun, bebeğin oluşumunda babasının da rolü olduğunu öğrenmesi önemli bir ayrıntıdır. Ona şöyle bir açıklama yapabilirsiniz: "Anne ve baba birbirlerine dokunup, öpüştüklerinde, baba annenin karnına hayat tohumu bırakıyor. Birkaç ay sonra da bebek doğuyor." Şimdilik bu kadar az ve öz bir anlatım onun için yeterlidir. Bu yaşlarda çocuğun, özellikle kendisini cinsellik hakkında aydınlatan anne babasının güven verici sözlerine ihtiyacı olacak.

Çocugunuza yapacağınız açıklamalarda resimli kitaplardan yararlanabilirsiniz. Çocuğunuz 5-6 yaşlanndaysa, anatomik konulan içeren birtakım açıklamalarda bulunmanızda hiçbir sakınca yok. Bu yaşlardaki çocuğa aktarılması gereken mesaj, döllenmenin birbirini sevmiş kadın ve erkek arasındaki sevgiden kaynaklandığıdır
37
Tokat yerine 10 alternatif
Olumlu yaklaşın. "Kaç defa dişlerini fırçalaman gerektiğini söylemem gerekiyor?" demek yerine şu cümleyi kullanın "Lütfen dişlerini fırçala ve bitirdiğin zaman bana haber ver ki, yatmadan önce gelip seni öpeyim."


Tehdit etmek yerine açıklamayı tercih edin. Çocuğunuza neden belli bir davranışı yapması gerektiğini açıklayın. Böylece neyi neden yapması gerektiğini öğrenebilir.


Kızma duygunuza engel olun. Çocuğunuzun yanlış davranışlarına öfkelenmek yerine, bu problemlerin çocuğunuza yeni bir şey öğretmek için güzel bir fırsat olduğunu düşünün.


Motive edin. "Gitme zamanı. Hadi son bir kez daha kaydıraktan kay sonra eve gidip en sevdiğin yemeği pişirelim." gibi yaklaşımlarla çocuğunuzu motive etmeye çalışın.


Esnek olun. Eğer çocuğunuz "Gitmeden önce şu programı bitirebilir miyim çok az kaldı?" diye sorarsa, anlayışlı olun. Eğer zamanınız varsa, çocuğunuzun isteklerine zaman zaman göz yumun. Bu çocuğunuzun karşılıklı anlaşmayı öğrenmesi için güzel bir fırsattır.


Güç kavgasını bırakın. Hiç bir şey çocuğunuz ile güç kavgasına girmekten daha rahatsız edici ve daha gereksiz olamaz. Çoçuğunuza, "Bir sorunum var. Temiz bir kazak giymeni istiyorum ama sen ısrarla aynı eski kazağını giymek istiyorsun. Sence bu sorunu nasıl çözebiliriz" diyerek sizinle uzlaşmaya davet edin. Eğer bir çözüm önerisi ile gelirse, anlaşma ihtimali artar. Dolayısıyla bazen çözümü ona sormaktan çekinmeyin.


Akıllı olun. Aileler genelde, işe yaramadığını bile bile aynı yöntemleri ısrarla kullanmaya devam ederler.. Eğer uyguladığınız yöntem işe yaramıyor ise problemleri çözmek için daha etkilisini bulun.

Öneri: Yaklaşımınızı değiştirmeniz çocuğunuzu değiştirmekten daha kolaydır. Kendinize çocuğunuzun davranışlarını düzeltmek, eğlenceli bir şekilde disiplin sağlamak ve öğrenme sürecini daha verimli kılmak için ne yapabileceğinizi sorun.


UYARI: Cezalandırma ile ilgili bu 3 önemli kuralı hatırlayın:


Kızgın olduğunuz zaman asla ceza vermeyin
Asla cezalandırmayı intikam amacı ile kullanmayın.
Ceza vermek sadece kısa vadede etkili bir araçtır, uzun vadeli çözüm için akılcı olarak eğitmeye çalışın.
38
Bebeğinizi Şımartmak
Kızılcık sopası kullanmamak bebeğinizi şımartmaz, ama onu bütün gün kucağınızda gezdirirseniz bu kesinlikle olacaktır. İlk yıllarının ikinci yarısında bebekler anneleri kullanma hususunda artık ustalaşmışlardır. Bazı toplumlarda bebek gününün büyük kısmını annesi ile geçirmektedir. Bazılarında ise çalışan anneler çoğunluktadır ve bebeklerin erkenden belli ölçüde bağımsızlık kazanması hedeflenir. Bu hem annesinin kendi ihtiyaçları ve diğer sorumlulukları için zaman ayırmasını sağlar, hemde bebeğin kendine olan güvenini arttırır. Ayrıca diğer insanlarında hakları ve ihtiyaçları olduğunu bebeğe öğretir. Bebeğinizi şımartmak istemiyorsanız, şimdiden bazı tedbirler almalısınız. Aşağıdakileri bir deneyebilirsiniz.
• Bebeğinizin gerçek bir ilgi eksikliği yüzünden kucakta taşınmak istemediğinden emin olun. Gün boyunca birkaç defa oturup onunla oyun oynadınız mı? yoksa onunla olan bütün etkileşiminiz onu bir oyun parkında oyuncağı ile yalnız bırakmaktan, siz akşam yemeğine başlarken onu oyuncağı ile yalnız bırakmaktan ve işe gitmeye hazırlandıgınız sırada onu alıp sallamaktan mı ibaret? Eğer böyleyse bebeğiniz hiç dikkate alınmamaktansa bütün gün kucakta taşınmanın daha iyi olacağı fikrine varmış olabilir.
• Bebeğiniz ağladıgında onun gerçekten fiziksel ihtiyaçları olup olmadıgını kontrol edin. Yemek zamanı mı? Aç mı? Yorgun mu? Eğer böyleyse onun ihtiyaçlarını karşılayın.
• Bebeğinizi eğlendirecek oyuncakları ve eşyaları olduğundan emin olun. Böylece tüm vaktini sizinle geçirmek istemeyecektir. Dikkat alanı dar olduğu için ulaşabileceği alan içine iki veya üç oyuncak koyun, bunun tersine çok fazla oyuncak onu yoracak ve sinirlendirecektir.
• Her şikayet ettiğinde onu kucağınıza almayın ama onunla ilgilenin ve dikkatini başka taraflara çekmeye çalışın. Örneğin ona tahta kaşıkla tencereye nasıl vurulacağını öğretin.
• Eğer kısa bir süre sakinleşmişse yapmanız gereken işler olduğunu söyleyin ve tereddüt etmeden yanından ayrılın. Onun görüş alanı içinde kalabilir ve eğer işe yarıyorsa ona şarkılar söyleyebilirsiniz. Ama eğer sizin varlıgınızda huysuzluğu daha da artıyorsa bebeğinizi oyun parkına veya emniyetli bir yere yerleştirip görüş alanı dışına çıkın. Bunu yapmadan önce, ortadan kaybolduktan sonra tekrar geri geleceğinizi anlatmak için köşenin arkasına geçip başınızı içeri uzatın.
• Her seferinde onu oyuncakları ile biraz daha uzun süre yalnız bırakın. Bırakın istiyorsa itiraz etsin. Ama daima o ağlamadan önce yanına dönerek onu teskin edin ve daha sonra yine ayrılın. Onu kucağınıza mümkün olduğunca almayın. Eğer ağlayana kadar beklerseniz ilginizi çeken tek şeyin bu olduğunu düşünecek ve ve bunu bir silah olarak kullanacaktır.
• Onu kucağınıza almayın ve günün her dakikasında onunla oynayamadıgınız için suçluluk hissetmeyin. Eğer böyle davranırsanız, tek başına oynamanın eğlence değil cezalandırma olduğu ve yalnızlıgın iyi bir şey olmadıgı mesajını verebilirsiniz. Onunla oynamak için vakit ayırdıgınız sürece, birbirinizden ayrı geçirdiğiniz zamanın hem size hem ona faydası olacaktır.

39
Büyükanne ve Büyükbabaların Bebeğe Davranışı
Büyükler için hayat daha kolaydır. Bir bebeği sonuçlarına katlanmaksızın şımartabilirler. Torunları için getirdikleri tatlı çörekleri iştahla yerken onu zevkle seyrederler. Ama az sonra sofrada tok ve suratsız bir çocukla savaşacak olan kendileri değildir. Torunları şımartmak büyüklerin vazgeçmeyeceği bir hak mıdır? Bir ölçüye kadar evet. Sizin çocukluğunuz sırasında onlar üstlerine düşeni yapmışlardır ve şimdi yükü omuzlamak sırası sizindir. Yinede herkesin üzerinde görüş birliğine vardıgı bazı gerçekler vardır.

• Uzakta oturan büyükanne ve büyükbabalara daha çok esneklik gösterilebilir. Bebeğinizi senede iki üç defa gören büyükler muhtemelen onu şımartamazlar. Böyle zamanlarda bebeğinizin bir öğle uykusunu kaçırmasını yada şekerleme yemesini çok görmeyin çünkü bunlar alışkanlık haline dönecek kadar çok tekrarlanmaz. Bırakın bu seyrek aksamalardan herkes zevk alsın ve daha sonra her zamanki rutininize dönün.
• Aynı bölgede ve özellikle aynı evde yaşayan büyüklerin bebeği şımartması daha kolay olur. Her sızlanışta bebeğin kucağa alınması çocuğun kafasının karışmasına ve kuralların sürekli değişmesine neden olur. Bundan sonrada çocuğun o kurallara uyması güçleşir.
• Ebeveynlerin koyduğu belli kurallar değişmemelidir. Uzakta veya yakında otursunlar, aynı düşüncede olmasalar bile büyükler o kurallara uymak zorundadır. Yatma saati, şekerli gıdalar, televizyon seyredilmesi bu kuralların konusu olabilir. Bu tip kurallara büyükler karışmamakla beraber dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise bunların anne ve babanın ortak fikirleri olmasıdır. Çocuk anne ve babadan farklı mesajlar almamalıdır.
• Büyüklere ait bazı hakların dokunulmaz olduğu bilinmelidir. Örneğin anne babanın pahalı olduğu için alamadıkları bir oyuncağı almaları ve genel olarak herşeyden biraz daha fazla vererek kendilerini torunlarına teslim etmeleri . Ama bu şımartmaları anne babanın koyduğu kuralları ihlal etmeden yapmaları gerekir.

Büyükler kendilerine konan sınırı aşarsa ne olur? Sizin o kadar incelikle koyduğunuz ve tutarlılıkla oluşturduğunuz kuralları görmezden gelir ve açıkça ihlal ederlerse ne yapmalı? O zaman onlarla açıkça konuşmanın zamanı gelmiş demektir. Konuşmayı sevecen ve gerilimsiz olarak sürdürün. Eğer çok önemli konularda sizinle aynı duyarlılıgı göstermiyorlarsa, durumun ciddiyetini vurgulayın. Onların bebekle vakit geçirmelerini sizin de istediğinizi, ama koymuş olduğunuz kuralları çiğnemelerinin onun kafasını karıştırdıgını ve yaşama düzenini bozduğunu ve aile dengesini sarstıgını açıklayın. Bazı konularda esnek olmaya hazır olduğunuzu, ama diğer konularada onların boyun
40
Kötü Arkadaşlara DİKKAT
Çünkü eğitimde okul, aile ve çevre çok önemlidir. Çocukta iyi veya kötü huyu, aile ortamının yanı sıra yaşadığı çevre belirlemektedir. İçinde bulundukları ortamlar öğrencilerin davranışlarını doğrudan etkiler. Çocuğun okulu sevmesinde, ailesine saygı duymasında, suçtan uzak kalmasında yine çevre çok etkilidir. Kötü bir çevrede bulunan çocukların okuldan uzaklaştıkları, kötü alışkanlıkların esiri oldukları, suça itildikleri belirlenmiştir.

Kötü arkadaş çevresi içinde bulunan gençler, hem ailelerinden hem de okul hayatından kopmaktadır. Çünkü kötü arkadaş çevresinde dürüstlük hor görülür, ders çalışmak küçümsenir, aile değerleri ayaklar altına alınır, toplumsal değerlerle alay edilir. Bu nedenle çocuk suça eğilimli bir hale gelir, okuldan uzaklaşır, kötü alışkanlıkların pençesine düşer. Çocuk aileden uzaklaşır. Okul derslerinde başarısızlıklar yaşar. Bu konuda aileler çocuklarını uyarmalıdır. Kötü arkadaşlar önce dost gibi görünür.

Bazı ihtiyaçlarının karşılanmasına çocuğa yardımcı olur. Önce onun güvenini kazanır. Onu kendisine bağlar. Çocuk kendisine, "Hayatını yaşa, eğlenmeye bak, bir şey olmaz, korkma, dene bir kere, bu dünyaya bir daha mı geleceğiz?" diyen kişi veya kişilerden hemen uzaklaşmalıdır. Çünkü bu kişiler kuzu kılığındaki kurtlardır. Aslında kötü arkadaş çevresine düşen bazı çocuklar zaman içinde bulundukları ortamdan uzaklaşmak isterler. Ailelerine defalarca sözler verirler; ama bunu bir türlü yapmazlar. Çocuk artık bu ortamdan kopamaz. Alay edilme korkusu yaşar. Grup psikolojisi ile hareket eder. O kötü grubun değer yargılarını ölçü almak zorunda kalır. Yeni bir kimlik kazanır. Eğer önceki yıllarda çocuk çevresel etkenlerden kaynaklanan ciddi sorunlar yaşamışsa, çocuğun gittiği okul yeni sezona başlarken acilen değiştirilmeli, çocuk o ortamdan en kısa sürede koparılmalı, çocuğun arkadaş ortamı değiştirilmeye çalışılmalıdır.

Okul ve çevre değiştirilebilir

Bu adımda başarılı olunamazsa ikinci aşamaya geçilmeli ve o ortamdan tamamen uzaklaşılmalı, ailecek ev değiştirilmeli, başka bir yere taşınılmalıdır. Gidilecek yer ve okul iyi araştırılmalı, öğrenciye temiz insanların bulunduğu yeni bir ortamda iyi arkadaş ortamı sağlanmaya çalışılmalıdır. Hâlâ bir çözüm bulunamıyorsa çocuk başka bir şehirdeki yatılı okula gönderilebilir. Bu da bir çözümdür. Bütün bunlar yapılırken çocukla konuşulmalı, çocuk duygusal ve mantıki olarak ikna edilmeli, kararlar onun iyiliği adına onunla birlikte alınmalıdır. Bu süreçte öğretmenlerle birlikte hareket edilmelidir.
41
Babam Toplantı Yapar"
"Daha İlköğretim birinci sınıfta" deyip geçmeyin, onların neler bildiğini, neler düşündüğünü bilmek sizi çok şaşırtacaktır. Onlardan birine soruyorum:
"-Baban ne iş yapıyor?"
"-Babam toplantı yapar..."
Gerçekten de bu sevgili kardeşim, bir üst düzey bürokrattı ve hep toplantıdan toplantıya koşuyordu. Çocuk, "Toplantıya gidiyorum", "Toplantıdan geliyorum", "Toplantı yapacağım" laflarını o kadar çok duymuştu ki... Babasının asıl işinin toplantı yapmak olduğunu sanması gayet normal bir sonuçtu.
Acaba, "Babam toplantı yapar!" diyen bu sevimli hanım kızımız, babasının yapmadığı bir şeyi de ifade etmiş olmuyor mu bu ifadesiyle?
Toplantı hep evin dışında ve başkalarıyla yapılan bir eylem... İçinde ev ahalisi yok. Ama çok önemli. Tehir edilemez, gecikilemez, atlatılamaz... Küçük kız, bu toplantılar yüzünden hasret kalır babasına... Babasıyla arasına giren zararlı ve zalim bir engeldir toplantılar...
Siz o masum yavrunun yerinde olsanız, sever misiniz bu toplantı denen şeyi?
Dolayısıyla, küçük kız, "Babam toplantı yapar!" derken, aynı zamanda bir özlemini de örtülü biçimde dile getirmiş olmuyor mu?
Babalar, asıl ve en önemli toplantının, aile meclisini kurarak yapılacağını mutlaka anlamak zorundadırlar. Çünkü baba sevgisinden yoksunluk, masum yürekleri derinden yaralar.
Ve bu yürek yaralarının tam tedavisi mümkün değildir...
Anne, sonu gelmeyen toplantıları tenkit eder... Babayı uyarmak ister. Çünkü çocuklar, babalarını ona sormakta ve durumunu anlamaya çalışmaktadırlar.
Anne der ki:
"Sen geldiğinde çocuklar uyumuş oluyorlar. Sabah giderken de uyanmamış bulunuyorlar. Bu gidişle seni unutacaklar... Daha da kötüsü, bu bitmek bilmeyen toplantıları, onlara tercih ettiğini sanıp, seni yüreklerinden atacaklar... Ne olur, çocuklara da biraz zaman ayır..."
Baba, duygulanır ve söze girmek ister. Ancak, daha ilk kelimesiyle gülünç olur. Zira, der ki, "Tamam başkanım, çok haklısınız!"
Baba gövdesiyle evde, anneyledir ama kafasıyla ve gönlüyle hala toplantıdadır.
Hiçbir iş toplantısı, ailede sevgi iletişimini kuracak birliktelikler kadar önemli değildir.
Bu sebeple anne babalar, ama özellikle de babalar, önceliklerini mutlaka çok iyi ayarlamalıdırlar.
Yoğun çalışan bütün babaların bir manevi dikiz aynası olmalıdır. Bu dikiz aynasıyla, arkayı sürekli gözlemelidirler. Arka, evdir, çoluk çocuktur, eştir... Ne kadar hızlı, ne kadar meşgul, ne kadar dolu olursanız olunuz, bir gözünüz, bir kulağınız hep orada olmalıdır. Fakat, gönlünüzün önceliği ev olmalı, oraya ayırdığınız zamanı hiç kimseye vermemelisiniz...
Zira çocuklarınızın, sizin paranızdan çok yüreğinize ihtiyaçları vardır.
Bazı babalar, sevgi ve şefkat meselesini annelere ihale ediyorlar. Anneler tabii ki şefkat kahramanlarıdır... Ama kesin olarak bilelim ki, hiçbir anne, hiçbir babanın bıraktığı boşluğu dolduramaz. Bu bakımdan babalar da çocuklarına gönüllerini açmalı, kendilerini bir para makinesi durumuna düşürmemelidirler.
Bazı anne babalar da, iyi bir okul seçerek, eğitim işinden kendilerini kurtardıklarını sanıyorlar. Onlara da kırk yıllık tecrübemin sonunda şunu söylerim:
"Dünyanın en kaliteli okulu ve en candan öğretmenleri bile, ailenin bıraktığı açığı kapatamaz. Evinden mutlu çıkmayan çocuğu, okul mutlu edemez. Çocuğun okuldaki başarısı da, sevgiye ve şefkate doymuş bir gönülle evinden gelmesine bağlıdır.
Eğitimci anne babaların ikinci adresleri, çocuklarının okulu olmalıdır. Anne babanın içinde aktif olarak bulunmadığı eğitim eksiktir.
Evi biraz okul, okulu da biraz ev yapmalı; anne babaları biraz eğitimci, öğretmenleri de biraz anne babalaştırmalıyız. Ancak bu dayanışma ile çocuklarımızı geleceğe hazırlayabiliriz."

42
Sayfalara Eşimi Seviyorum Diye Yazın...!
Bir varmı bir yokmuş diye başlar masallar... Ve "onlar erdi muradına biz çıkalım kerevetine" diye son bulur.
Ortada neler yaşanır o pek bilinmez. Acılar mı çoktur, sevinçler mi? Onu ne yazan olur ne de anlatan. Ama gerçek olan mutlulukla biten masallardır. Şu dünyada hemen herkesin öyle bir masalı vardır. Kimi masalların sayfalarına kahkahaların resmi çizilir. Kimininkine ise hıçkırıkların hüznü yazılır... Peki sizin masalınızda hangi yazılar var? Hüzün mü yoksa neşe mi?

Eğer o masala mutluluğun resmini çizmek, mutluluğun şarkısını yazmak istiyorsanız, önce geçmişteki acıların üzerini çizin. Kötülükleri mazi mezarına gömün. Sayfalara "eşimi çok seviyorum" ve "onu sevmek için bütün yolları deneyeceğim" diye yazın.

Çirkin olan hiçbir şeyi duymayın, görmeyin. Her söze cevap yetiştirmeyin. Gözünüzü kör, kulağınızı sağır edin. Bu dünya her kötülüğü görecek, her söze cevap yetiştirecek kadar uzun değil.

Eşinizi "sen şöylesin, sen böylesin" diye yıpratmayın. "Sen benim için özelsin, sen bir tanesin" diye motive edin. Kameralarınızı kusur ve hatalara değil; güzelliklere çevirin. Negatifliği bırakıp pozitif olun. Etrafınıza mutluluk ışıkları saçın. Çevrenize huzur meltemi estirin. Eşiniz aydınlığınızda ferahlamak, huzur melteminizden serinlemek için yanınıza koşa koşa gelsin. Acıları orada dinsin. Sıkıntıları orada bitsin. Elem ve keder dağları o güneşte erisin.

Eviniz, erişilmez dağların zirvesi olmasın. Eşiniz, o fırtınalar arasında tek başına kalmasın. Aynı evi, aynı çocukları, aynı odayı ve aynı yastığı paylaşanlar aynı sevgiyi de paylaşsın. Aynı mutluluğa imza atsın. Aynı huzura doğru koşsun. Şayet "Ben pozitif olamıyorum ya da ne yapsam eşimi mutlu edemiyorum" diyor ve mutluluğu yakalamakta kararlıysanız, hayatta hiçbir şey zor değil. Yeter ki isteyin, yeter ki başaracağınıza inanın ve gayret gösterin. Bir de bol bol dua edin. Unutmayın, yollar yürüdükçe aşılır. Dağlar tırmandıkça... Evlilik de bir yoldur. Bazen yolda ufak tefek taşlar olur. Onları görüp, ümitsizliğe düşmeyin.

Belki koşarken ayaklarınıza taşlar batar belki yüreğiniz acır. Sonundaki mutluluğu düşünün. Güzel günleri hayal edin... Masalınızın sonunun mutlulukla bitmesini istiyorsanız eşinizi sevin. Ve önsözü 'mutsuzlar' son sözü 'ayrıldılar' değil, önsözü 'sevgi' son sözü 'mutluydular' olsun.

43
Adamın gözü dışardaysa..
1- Belki de size olan sevgisi bitmiştir

Uzun ilişkilerde eşlerine olan duygularını yitiren erkekler, ayrılmak yerine, başka bir kadınla ilişkiye girmeyi tercih eder.

2- Onunla yeterince ilgilenmiyorsanız

Kadınlar uzun süreli ilişkilerde eşlerine yeteri kadar ilgi göstermemeye başlar. Bu da zamanla erkeği kadından soğutur.

3- Eğer onu bir kez bile affettiyseniz

Çoğu kadın, eşi kendisini aldattığında bunu affeder. Bu da erkeğin yeniden ihanet etmesine cesaret kazandırır.

4- Sürekli dırdır edip duruyorsanız

Onu hiç dinlemeyip sürekli kendi fikirlerinizi empoze etmeye çalışıyorsanız, partnerinizin aklına başkasının gelme ihtimali her zaman yüksektir.

5- Sık sık aldatma fırsatı buluyorsa

Hiçbir erkek sekse kolay kolay 'hayır' diyemez. Erkeğin ihanet için fırsatı varsa, bunu değerlendirmekten hiç çekinmez.

6- Başka kadınlar çok ilgi gösteriyorsa

Bir erkeğin başka kadınlar tarafından arzulandığını hissetmesi, egosunu okşar. Bu durumda aldatma kaçınılmazdır.

7- Sizi kandıracağına inancı tamamsa

Erkeklerin çoğu, 'Gözlerin görmediğini, kalp de hissetmez' sözüyle hareket eder ve eşini kandırabileceğine çok inanır.

8- İhanetin tadını bir kere bile aldıysa

İhanet, başka bir kadınla 'yasak ilişki' erkeklerin adrenalinini yükseltir. Bu heyecan, ihanetin de en büyük nedenidir.

9- Eğer siz de ona ihanet ettiyseniz

Erkek, eğer partneri tarafından ihanete uğrarsa kendisi de aynı yolu seçer ve partnerinden ihanet ederek intikam alır.

10- Cinsel hayatınız monotonlaşmışsa

Evlilik, zaman içinde giderek seks hayatını de monotonlaştırır. Bu da en büyük ihanet nedenlerinden biridir.
44
Güzel Sözler / İlginç Yazılar / EVLİLİK...
20 Eylül , 2008, 17:23:15
Dostlukların En Güzeli Evlilik
Dostluğu, biri mutlulukların, diğeri ise zorlukların paylaşıldığı dostluklar şeklinde iki ana gruba ayırabiliriz. İnsanlar arasında evlilik genellikle dert ortaklığı gibi görülse de, evlilikte insanî güzellikleri paylaşabilmek, kişilere daha çok mutluluk verir.

Mutluluk hormonları...
Bir kadın için doğal afrodizyak almış gibi, beyininde mutluluk hormonları salgılatan bir diğer unsur, gebelik ve doğumdur. Mutluluk sağlayıcı doğal afrodizyaklar arasında sanat, müzik, oyun ve ritim de vardır. Tasavvuf, yoga ve meditasyondaki ritimler, farkında olmadan beyinde mutluluk hormonları salgılatır. Üretken çalışmak, yeni bilgiler keşfetmek, ilahi aşk, dinî duygular da beyindeki mutluluğu ateşler.

Evliliğin amaçları...

Biyolojik ihtiyacımız bizi evlenmeye yönlendirir. Genlerimizin bizi evlenmeye sevk ettiğini bilmeliyiz. Bu olgu insan neslinin devamı içindir. Genlerimizde, en iyi adayı bulmak, onunla birlikte yaşamak ve çocuk meydana getirmek gibi bir talimatname vardır. Ayrıca, psikososyal ihtiyaçlar da ancak evlilikle karşılanabilir. İnsanlar modernitenin değerlerini ne derece benimserse, evlilik kurumuna olan bağları da o kadar zayıflar. Modernizm evli çiftlere "Özgür yaşa, bağımsız ol, canının istediğini yap, çocuk seni engeller" tarzında bir mesaj vermiştir.

Annelikten kaçınma...

Kadın, fizikî özelliklerinin aşırı yüceltilmesi sonucu, bu görüntüsünü kaybedince kendini çok kötü hisseder. Evlilik ise kadını fiziksel olarak yıpratır. Bu durumda kadın, çocuk doğurduğunda oluşabilecek beden yıpranmasını düşünerek, kadınsı özelliklerini kaybetmemek ve aşınmamak için, annelik rolünden kaçınabilir. Meselâ bazı kadınlar, doğumdan sonra göğüslerinin bozulmaması için çocuklarını emzirmezler.

Ne ez, ne ezil...

Gençlere, "Evlendikten sonra ne kendini ezdir, ne de karşı tarafı ez, evlilik bağlarını güçlendirmeye çalış!" fikri aşılanmalıdır. Bizim kültürümüzde, evlenilen insanın ailesine "Kaim valide ve kaim peder" denilir. Bu tabir, "Anne ya da baba yerine geçen" anlamına gelir. Kayınvalide ve kayınpeder, oğlunu evlendirdiği kişiyi kızı gibi görmelidir. Büyükler, gelin ne kadar yanlış yaparsa yapsın, kendi kızında hissettiği duyguları hissetmeli, hak duygusunu elden bırakmamalıdır. Aksi halde, "Geçinemezse, bırakır gider" düşüncesi, karşı tarafta bir ön kabul olur.

Önceliklerin değişmesi...

Bu noktada boşanmaların artması sadece bir sonuçtur. Boşanmalar, pek çok kavramın zayıflamasının, toplumsal bağların ve insandaki erdemlerin azalmasının, ahlakî çöküntünün ve kişilerin şekle fazla önem vermesinin neticesidir. İnsanlar çok güzel giyinmelerine rağmen, gönülleri zayıflamış olabilir. Eş seçilirken önceliklerin değişmesi sonucu, boşanmalar, evlilikten korkmalar ve çok eşliliklerin sayısı giderek artmaktadır.

45
Fıkralar / PİZZA....
20 Eylül , 2008, 17:20:29
Pizza
Pizza

Sarışın biri bi pizza ısmarlar.

Pizacı sorar: 6 parçayamı böleyim, 8 parçaya mı ?
Sarışın: 6 parçaya böl , 8 parçayı bitiremem.
**********************