20 Mayıs , 2024, 14:53:57

Haberler:

www.herseyibilen.co Durma! Merak ettiğin her konuda her soruyu sen de sor!


Show posts

This section allows you to view all posts made by this member. Note that you can only see posts made in areas you currently have access to.

Messages - halukgta

91
 

İslam toplumu olarak Kur'an dan uzak, öyle bir bataklığa batmışız ki, Kur'an'a inandığımızı zannedip, Kur'an'a muhalif yaşadığımızın, Allah ne emrediyorsa tersini söylediğimizin farkında bile değiliz. Çünkü Kur'an ı dikkatle ve bir öğrenci misali Allah'ın istediği gibi anlayarak, düşünerek okumuyoruz. Yaptığımız yanlışımız, anlatılanları Allah'ın emri zannederek sorgusuzca inanmak. ALLAH BÖYLE BİR İMAN İSTEMİYOR BİZLERDEN, LÜTFEN ÖNCE BUNUN FARKINDA OMALIYIZ. Kur'an'ı direk kendimiz okumak istemememizin nedeni, bizlere sen Kur'an ı anlayamazsın, onu âlim olanlar anlar, senin ilmin ne ki Kur'an ı anlayacaksın sözlerine, ne yazık ki inandırıldık. Eğer zerre kadar düşünseydik, Allah bizlerin okuduğunda anlayamayacağı bir rehber gönderip, daha sonrada sizleri bu kitaptan sorumlu tutuyorum demeyeceğini bilirdik.

Okuyup araştırmadığımız ve üzerinde düşünmediğimiz için, yaptığımız en büyük yanlışlık, ayetlerde geçen sözlere, kelimelere diğer ayetlerle tamamen ters düşen anlamlar vermemiz neden oluyor. Sizce Allah bir ayetinde söylediğinin tam tersini, bir başka ayetinde söyler mi? Elbette hayır. Buna inanırsak, ellerimizle Kur'an da çelişki yaratmış oluruz. Örnek vermek gerekirse Allah birçok ayetinde, Kur'an'ı tebliğ ederken Resulüne kolaylık sağlamak ve yardımcı olmak için bakın iman etmek üzere olanlara ne söylüyor ve uyarıyor.

"KİM ALLAH'A VE RESÛLÜNE İTAAT EDER, ALLAH'TAN KORKAR VE O'NA KARŞI GELMEKTEN SAKINIRSA, İŞTE ONLAR BAŞARIYI ELDE EDENLERİN TA KENDİLERİDİR." (Nur 52)

"ALLAH VE RESÛLÜ BİR İŞ HAKKINDA HÜKÜM VERDİKLERİ ZAMAN, HİÇBİR MÜ'MİN ERKEK VE HİÇBİR MÜ'MİN KADIN İÇİN KENDİ İŞLERİ KONUSUNDA TERCİH KULLANMA HAKLARI YOKTUR. KİM ALLAH'A VE RESÛLÜNE KARŞI GELİRSE, ŞÜPHESİZ Kİ O APAÇIK BİR ŞEKİLDE SAPMIŞTIR." (Ahzab 36)

"EY İMAN EDENLER! ALLAH'A İTAAT EDİN, ELÇİ'YE DE İTAAT EDİN! İŞLERİNİZİ BOŞA ÇIKARMAYIN!" (Muhammed 33)

"ALLAH'A İTAAT EDİN; RESULE DE İTAAT EDİN! YÜZ ÇEVİRİRSENİZ BİLİN Kİ RESULE DÜŞEN GÖREV, SADECE APAÇIK TEBLİĞDİR." (Tegabun 12)

ÖNCE ŞUNU HATIRLATMAK İSTERİM. BU UYARI VE İKAZLAR, ALLAH IN RESULÜNÜN YAŞADIĞI DÖNEMDE, İMAN EDENLERE ÖZELLİKLE HİTAP EDİYOR. BUNU DİKKATE ALARAK ANLAMAYA ÇALIŞALIM. Kur'an'ı tamamen okumamış bir Müslüman ilk önce şunu söyler. Bakın Allah yalnız kendisine değil Resulüne de uymamızı istiyor. Demek ki onun Kur'an'dan başka sözleri/hadisleri de din adına geçerli olmalı ki öyle söylüyor diyebilirsiniz. Yazdığım bu dört ayetin sonunda Tegabun 12. Ayeti, dikkatle okuyan bir Müslüman, ilk okuduğunda anladığı yanlış düşünceyi fark etmesi gerekir. Tabi düşünerek dikkatle okumak ve rivayet bilgilerin etkisi altında kalmadıysa. Onun için Allah düşün, aklını kullan Ey kulum diyor.  Yazdığım bu dört ayetin ilk cümlelerinde, dikkat ettiyseniz Allah'a ve Resulüne uyun diyerek, Resulünü birlikte anıyordu. Allah bu ayetlerde benim hükümlerim ayrı, Resulümün hükümleri ayrıdır, onunda verdiği Kur'an dışı hükümlere uyun demesi zaten, Kur'an a göre mümkün değil. Ben hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyen Allah, bu ayetlerde farklı bir şey söylemesi mümkün olamaz.  Peki, Tegabun 12. Ayetin sonunda ne diyordu? "BİLİN Kİ RESULE DÜŞEN GÖREV, SADECE APAÇIK TEBLİĞDİR. Eğer Allah'ın bu uyarısını görmezden gelirseniz, yazdığım ayetlerin ilk cümlelerini, istediğiniz gibi yorumlar, istediğiniz anlamı da verebilirsiniz ama kendinizi kandırmış olursunuz.

Yazdığım ayetler ve benzeri birçok ayetinde Allah, Resulüne destek ve yardımcı olmak için, Resulüme uyun ona uymak bana uymaktır mesajını veriyor ve Resulüne itaati emrediyor.  HATIRLATIRIM ŞU ANDA ALLAH'IN RESULÜ ARAMIZDA YOK. BU DURUMDA NE YAPACAĞIZ DİYEBİLİRSİNİZ. Kur'an'a danışalım, bakalım Allah'ın kitabı bu konuda bizlere yardımcı olacak mı? Bizler yalnız Kur'an ile İslam'ı yaşayabilir miyiz, yoksa Allah'ın Resulü başka bilgilerde bizlere bıraktı mı?

"BU KURAN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM." (ENAM 19)

"RABBLERİNİN HUZURUNDA TOPLANACAKLARINDAN KORKANLARI, KUR'ÂN İLE UYAR! ONLAR İÇİN RABBLERİNDEN BAŞKA NE BİR DOST NE DE BİR ARACI VARDIR; BELKİ SAKINIRLAR."( ENAM 51)

"DE Kİ: "BEN SİZİ ANCAK VAHY İLE UYARIYORUM." AMA SAĞIRLAR UYARILDIKLARI VAKİT ÇAĞRIYI İŞİTMEZLER." (Enbiya 45)

Bu ve benzeri ayetleri dikkatle okuduğumuz da kafamızdaki karışıklık netleşiyor. Allah Resulüme uyun ona uymak bana uymak gibidir demesinin nedeni, çok açık ortaya çıkıyor. Demek ki Allah'ın Resulü tüm insanları, Allah'ın vahyi Kur'an ile uyarma görevi almış. Onun için Allah Resulüme uyun, O bir konuda aranızdaki anlaşmazlığınızda karar verdiğinde ona güvenin ve kararına itiraz etmeyin diyor. Çünkü O vereceği kararı ona indirdiğim Kur'an ışığında verecektir diyerek, O günkü toplumun Resulüne uymasına yardımcı oluyor. Çünkü Allah Resulünün her anını kontrol ediyor ve gerektiğinde onu ikaz ediyordu. Bunu Kur'an dan anlıyoruz. Yoksa Allah Resulü vefat ettikten sonra, Allah ın denetiminde olmayan, Resule ait olduğu iddia edilen hadislerine de uyun, asla demiyor. Hatırlatırım Allah, yalnız Kur'an ı korumasına aldığını açıkça söylüyor. Gerçi batıl yolcuları rivayet hadislerinde Allah koruması altında olduğunu söyleyerek, batıl inançlarına nefislerinde kanıt yaratma çabasını sürdürmektedirler. 

Buradan da şunu çok açık anlıyoruz. BU GÜN ALLAH'IN RESULÜ ARAMIZDA YOK. ALLAH IN KORUMASINDAKİ KUR'AN'A UYAN MÜSLÜMAN, HEM ALLAH'A HEMDE RESULÜNE UYMUŞ OLUR. Bu konuyu çok daha net anlayabilmemiz için, Allah'ın Resulüne verdiği görev ve yetkisini açıkladığı diğer ayetlerden hatırlayalım. "BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ." (Kehf 56) "SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR." (Rad 40) "BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM." (Ahkaf 9 )

Bu konuyu daha net anlayabilmemiz için, sizlere Kur'an'ın diğer ayetlerinden özet örnekler vermek istiyorum. Çünkü bu konu o kadar yanlış anlatılıyor ki topluma, ALLAH BEN HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM dediği halde, biz Müslümanlar Allah'ın Resulünü adeta dinde Allah'ın hüküm ortağı yapmaktan çekinmiyoruz. Bunun nedeni, atalarımızdan intikal eden rivayet bilgileri yaşayabilmek adına yapıyoruz bu hatayı. Kasas suresi 75. Ayetinde Allah mahşer günü, Kesin delilinizi ortaya koyunuz deriz diyor ve GERÇEĞİN ALLAH'A AİT OLDUĞUNU, UYDURDUKLARININ KENDİLERİNİ BIRAKIP KAÇTIĞINI ANLARLAR diyerek, bizlerin dinimiz adına kesin delilimizin, yalnız Kur'an olduğunu ve Resulünün de yalnız Kur'an'a uyup, onu tebliğ ettiğini anlıyoruz.

Araf suresi 3. Ayetinde, Rabbinden size indirilene uyun, onun berisinden bir takın velilerin sözlerine uyup ardına düşmeyin diyerek açıklık getiriyor. Enfal 64. Ayetinde Allah Nebisine hitaben ne diyordu hatırlayalım. "EY NEBİ! ALLAH, SANA DA SANA UYAN MÜMİNLERE DE YETER." Bakın Allah yani onun kitabı, Nebisine yetiyor ve bizlere de yeteceğini söylüyor. Sizce bu ayeti okuduktan sonra Allah'ın Nebisi, Allah'ım Kur'an da namaz kıl, Oruç tur, zekât ver diyorsun ama gerekli detayı vermiyorsun demiş olabilir mi? Yorumunu sizlere bırakıyorum. Unutmayalım Allah, detaylı vermediği bir hükümden kullarını asla sorumlu tutmaz. HATIRLATIRIM BİZ KİTAPTA HİÇ BİR EKSİK BIRAKMADIK, DETAYLI AÇIKLADIK Kİ KİMSEYE MUHTAÇ OLMAYASINIZ DİYOR. Bu durumda bizler, Ne yani Allah Resulünü postacı diye mi gönderdi diyerek, Resul lük/Elçilik görevine kendi nefsimizce yetkiler yüklememiz ne kadar doğru olur? Bunu yaparak kendimizi kandırmış oluruz. Allah kitap Ehlinin yaptığı yanlışa örnek verip, bizlerinde aynı yanlışı yapmamızı engellemeye çalışan ayeti hatırlatmak istiyorum.

MUHAMMED 3: BUNUN SEBEBİ, İNKÂR EDENLERİN BÂTILA UYMALARI, İNANANLARIN DA RABLERİNDEN GELEN HAKKA UYMUŞ OLMALARIDIR. İŞTE BÖYLECE ALLAH, İNSANLARA KENDİLERİNDEN MİSALLERİNİ ANLATIR. (Diyanet vakfı meali)

Ayette geçen, inkâr edenlerden sizce kimler kast ediliyor? Elbette kitap Ehli. Allah'ın indirdiği kitabı yeterli görmeyip, kendilerine atalarının batıl, rivayet inançlarını da din edindikleri için Allah, onlara inkârcı diyor. Halbuki Allah a, Resulüne ve gönderdiği kitaba inanıyor ama sözde inanıyor, özde değil. Eğer bizler, Allah'ın apaçık ayetlerini tebliğ aldığımız halde, hala Kur'an açık ve detaylı değildir, Resulün rivayet hadisleri olmasaydı Kur'an anlaşılamaz kapalı kalırdı diyerek, Resulünü Allah' n dinde hüküm ortağı yapıyorsak, bizlerde Kitap Ehlinin aynı yanlışlarına düşmüş, özde değil sözde iman ederek, inkârcılardan olmuşuz demektir. Ayetin sonunda Allah, makalemizin konusunu adeta özetlercesine bakın ne diyor. "İNANANLARIN DA RABLERİNDEN GELEN HAKKA UYMUŞ OLMALARIDIR." Ama bizlerin genel çoğunluğu, Rabbimizden gelen hak olanın detay sız ve herkesin anlayamayacağı bir kitap olduğunu söylemekten korkmuyoruz. SANIRIM BU CAHİLLİĞİN VERDİĞİ BİR KORKUSUZLUK OLSA GEREK. Sizlere son olarak iki ayet daha hatırlatmak istiyorum. Sizce bu ayetlerde Allah, tüm iman edenleri nereye yönlendiriyor. Yalnız indirdiği vahye mi, yoksa vahyimin yanında Resulün hadisleri/sözlerine de mi uyun diyor.

Bakara 5: İŞTE ONLAR, RABLERİNDEN GELEN BİR HİDAYET ÜZEREDİRLER VE İŞTE ONLAR KURTULUŞA ERENLERİN TA KENDİLERİDİRLER. (Bayraktar Bayraklı)

Ali İmran 101: SİZE ALLAH'IN ÂYETLERİ OKUNUP DURURKEN, ÜSTELİK ALLAH RESULÜ DE ARANIZDA BULUNURKEN NASIL İNKÂRA SAPARSINIZ? HER KİM ALLAH'A BAĞLANIRSA KESİNLİKLE DOĞRU YOLA İLETİLMİŞTİR. (Kur'an yolu Diyanet işleri.)

Çok değil, ayetler üzerinde biraz düşünen bir Müslüman, bizlere kurulan batıl tuzağının farkına varacaktır. Allah Kurtuluşa eren kullarının, Rabbimizden gelen bir hidayet üzere, yani Kur'an üzerinde olanlar olduğunu apaçık bildiriyor. Sizce açık ve detaylı olmayan, Resulün açıklamasına muhtaç namazımızı bile kılacağımız detayın verilmediği bir kitap, bizleri hidayete erdirir mi? Lütfen Allah'ın kitabına saygısızlık yapmayalım. Hesabını veremeyiz. Diğer ayette aslında konumuza çok net bir açıklama getiriyor ve diyor ki Rabbimiz, Allah'ın Resulünün dönemindeki İlk Müslümanlara ya da tebliğ yapılan tüm insanlara. SİZE ALLAH IN AYETLERİ OKUNUYOR AMA SİZLER, YANI BAŞINIZDA ALLAH IN RESULÜ DURURKEN, AYETLER HAKKINDA İNSANLARI ŞÜPHEYE DÜŞÜRECEK SÖZLER SÖYLÜYORSUNUZ. Demek ki o gün bile iman edenlerin arasında, apaçık ayetler dururken, atalarının inançlarını yaşamak isteyenler varmış ki, Allah bu ikazı yapıyor.  Allah'ın Resulü varken bu yanlışlar yapıldıysa, günümüzdeki sapkınlığın ne durumda olduğunu düşünmek bile istemiyorum.

Aynı yanlışlara düşmek istemiyorsak, bizlere rivayetlerle gelen inançları, Allah'ın dini diye yaşatmaya çalışanların tuzağına lütfen düşmeyelim. Bu tuzağa düşmek istemiyorsak, Kur'an ı anlayarak, dikkatli bir şekilde düşünerek, ayetler arasında bağlantı kurarak anlamaya çalışalım. BUNU YAPARSAK HESAP GÜNÜ, YÜZLERİ GÜLENLERİN SAFINDA OLURUZ. Dilerim Kur'an gerçeklerinin farkında olan, batıl ve sanıdan uzak, Allah'ın ipine sarılan, ALLAH IN HALİS KULLARINDAN OLURUZ.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
92
Bu makalemde sizlerin düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Tevbe Suresi 84. Ayet olacaktır. Bu ayet de geçen salat kelimesi, her zaman ki gibi namaz diye çevrilerek, ölen Müslümanların cenaze namazı kılınması gerektiği anlatılmaktadır. Gerçekte de bu ayette geçen salat kelimesi, namaz anlamında mıdır? Çünkü bildiğimiz namaz kıyam, rükû ve secde ile yapılır. Cenaze namazı dediğimiz namazda ise yalnız kıyam vardır, rükû ve secde yoktur. Bu durumda bu ayeti namaz diye çevirmemiz ve ölmüş bir Müslümana yaptığımız bu törene namaz dememiz, sizce ne kadar doğru olabilir? Önce iki farklı mealden bu ayeti yazmak istiyorum. Daha sonra üzerinde birlikte düşünelim.

Tevbe 84: ONLARDAN ÖLEN HİÇBİRİNE ASLA NAMAZ KILMA VE KABRİNİN BAŞINDA DURMA. ÇÜNKÜ ONLAR ALLAH'I VE RESÛLÜNÜ İNKÂR ETTİLER VE FASIK OLARAK ÖLDÜLER. (Diyanet meali)

Tevbe 84: ONLARDAN ÖLMÜŞ OLAN HİÇBİRİNE ASLA SALÂT (DUA) ETME, ONUN KABRİ BAŞINDA DA DURMA! ŞÜPHESİZ Kİ ONLAR, ALLAH'I VE ELÇİSİNİ İNKÂR ETTİLER VE YOLDAN ÇIKANLAR OLARAK ÖLDÜLER. (Mehmet Okuyan meali)

Diyanet meali, salat kelimesini namaz diye çevirmiş. Ama Mehmet Okuyan hocamız, orijinalindeki kelimeyi yazmış ama yanına bu kelimenin Kur'an da geçen diğer anlamı olan, DUA diye de açıklama yapmış. Gerçekte bu ayette geçen Salatın bizlerin kıldığı namazla bir ilgisi olması mümkün görünmüyor. Çünkü namazın şekilsel hareketleri bunda yok. Allah Kur'an da yolda yürürken, at sırtında her anımızda salat etmemizi bizlerden ister. Yani Allah a DUA etmemizin, onu zikretmemiz gerektiği bilgisini verir. Bu ayette de, ölen bir insanın arkasından yapılan DUA törenden bahsediliyor ve bu ayette Allah bir ikazda bulunuyor. Onlardan diye kast edilenler, Allah'ın Resulüne savaş açmış, onları öldürmeye çalışan, Resulüne karşı gelen kâfirlerden bahsediyor. Allah hem Resulüne hem de tüm Müslümanlara, kâfir olduğu apaçık belli olan Müslümanlara karşı mücadele edenleri kastediyor. Önce bu açıklamayı yapmak isterim. Yoksa iman ettiğini söyleyen hiç kimse hakkında, bu insanın cenaze namazı kılınmaz/cenaze dua töreni yapılmaz ya da iman ettiğini söylediği halde farklı inancı olan bir kişiye bunu asla söyleyemeyiz.  Çünkü kimin doğru yolda olduğunu bizler bilemeyiz. Kur'an dan Örnekler  vermek istiyorum ki konu daha iyi anlaşılabilsin.

"AKRABA BİLE OLSALAR, CEHENNEMLİK OLDUKLARI BELLİ OLDUKTAN SONRA MÜŞRİKLER İÇİN ALLAH'TAN AF DİLEMEK, NEBİYE DE MÜMİNLERE DE YAKIŞMAZ." (Tevbe 113)

"ONLAR İÇİN İSTER AF DİLE, İSTER DİLEME; ONLAR İÇİN YETMİŞ KEZ AF DİLESEN DE ALLAH ONLARI ASLA AFFETMEYECEKTİR.  BU, ONLARIN ALLAH'I VE ELÇİSİNİ İNKÂR ETMELERİNDEN ÖTÜRÜDÜR. ALLAH YOLDAN ÇIKANLAR TOPLULUĞUNU DOĞRU YOLA ULAŞTIRMAZ." (Tevbe 80)

Taha 135: De ki: "HERKES BEKLEMEKTEDİR; SİZ DE BEKLEYİN! İLERİDE DÜZGÜN YOLDA OLAN HALKI VE DOĞRU YOLA ULAŞANLARIN KİMLER OLDUĞUNU BİLECEKSİNİZ!" (Mehmet okuyan)

İsra 84: De ki: "HERKES KENDİ YAPISINA UYGUN İŞLER GÖRÜR. RABBİNİZ, EN DOĞRU YOLDA OLANI DAHA İYİ BİLİR." (Diyanet meali)

Bu ayetlerden de şunu çok açık anlıyoruz. Bir insan açıkça sözleri ile inkar ediyorsa bu müşrikler için, Allah'ın Nebisi bile olsa Allah dan onlar için af dilemenin yanlış olduğunu Allah söylüyor. Bu sözlerden de anlıyoruz ki, Cenaze namazı dediğimiz aslında DUA töreni, yani ölen kişi için bağışlanma isteğidir. İman ettiğini söyleyen kişiler arasında ise, hiç kimse bu kâfir, imansız diyemez yani Tevbe suresi 84. Ayeti delil gösteremez, çünkü kimin en doğru yolda olduğunu yalnız Allah bilir diyor. Bu yanlışı ne yazık ki bizler, kendi aramızda çok yapıyoruz. Hatta onun namazı kılınmaz gibi sözleri çok duyarsınız. Çünkü kendisi gibi iman edip inanmayanlara, bu tarz yakıştırmalar çok yapılıyor. ÇÜNKÜ HERKES KENDİSİNİN, EN DOĞRU YOLDA GİTTİĞİNE İNANIYOR.

Gelelim konumuza. Ölen Müslüman kardeşlerimize yaptığımız SALAT tır ama bu salat farsça deyimiyle namaz değil, ÖLEN KİŞİNİN ARKASINDAN YAPTIĞIMIZ DUADIR, CENAZE TÖRENİDİR. Geleneksel İslam anlayışı mezhepler ve fıkıh bu dua törenine namaz demişler. Fakat Kur'an da kıldığımız namazın tarifi gibi,  bu namazın tarifini bulamayınca, her zamanki gibi devreye mezheplerin FIKIH inancı girmiş ve kendilerince şekillendirmişlerdir. Yani günümüzde kılınan şekliyle cenaze namazı beşeridir, Allah'ın emri değildir. Çünkü böyle bir namaz tarifi Kur'an da yoktur. Mezhep inançları bu SALAT/DUA TÖRENİNE namaz dedikleri için, bu töreninde abdest alarak yapılması gerektiğine hükmetmişlerdir. HATIRLATMAK İSTERİM, ALLAH ÖLEN MÜSLÜMANLAR İÇİN YAPACAĞIMIZ BU SALATI, YANİ DUA TÖRENİNİ YERİNE GETİRİRKEN, BİZLERİN TIPKI NAMAZ KILARKEN ALDIĞIMIZ ABDESTİ ALMAMIZIN EMRİNİ VERMEMİŞTİR. ÇOK İLGİNÇTİR, ÖLEN BİRİSİNİ YIKAYARAK ABDEST ALDIRARAK CENAZEYİ DEFNETMEK, KUR'AN DA GEÇMEZ, BUDA MEZHEPLERİN DİNE YAPTIĞI BİR İLAVEDİR.

Tüm bu bilgilerden de anlıyoruz ki, cenaze namazı diye adlandırdığımız aslında SALAT, DUA törenidir. Ölmüşlerimize karşı yaptığımız son saygı gösterisidir ve onun günahlarının affı için yaptığımız bir DUA TÖRENİDİR. Bu töreni yaparken de Allah, bizlerin abdest almamızı emretmemiştir, tıpkı Kur'an okumak için Abdest almamız gerekmediği halde, mezhepler ve fıkıh inancının Kur'an okurken bile, abdestli olmamız gerektiğine hükmettikleri gibi. Bizler dini hükümleri yalnız Kur'an dan almaya alışmadığımız için, bu konuda da Kur'an merkezli düşünmek yerine, karşılıklı sitemli atışmalarla yaşayıp gidiyoruz İslam'ı. Cenaze töreninin namaz olduğunu ısrarla iddia eden düşüncenin savunmasından, bir örnek vermek istiyorum.

"CENAZE NAMAZI BİR NAMAZ OLMAKTAN ZİYADE BİR DUADIR, BU NEDENLE ABDESTSİZ DE KILINABİLİR." DİYENLER VARSA, NAMAZIN BAŞTAN SONUNA KADAR BİR DUA VE ZİKİR OLDUĞUNU ANLAMAYANLARDIR.

Hiç düşünmeden baktığımızda çok doğru, çünkü namazda başından sonuna kadar neredeyse duadır. Peki, cenaze namazı ile aynı mı kılınıyor? Kesinlikle hayır. Namazda kıyam, rükû ve secde var. Ama cenaze namazı/töreninde yalnız kıyam var. ÇOK DAHA İLGİNCİ AYAKLARIMIZDA AYAKKABI VAR, AYAKKABIYLA NAMAZ KILANI GÖRDÜNÜZ MÜ? Müslümanlar her anında Allah a salat ederler dua ederler, hiç kimsede dua etmeden önce abdest almamız gerekir demez. Allah namaz kılarken açıkça abdest almamızı emrederken, cenaze namazı da bildiğimiz namaz gibi olsaydı, bunu yaparken de abdest alın demez miydi Allah? Hatırlatırım Allah, biz kitapta hiçbir eksik bırakmadık, nice örneklerle açıkladık diyor.  Üzgünüm ama bizler, ne yazık ki haşa Allah a din öğretir gibi, eksikler tamamlama peşinde oluyoruz.

Değerli kardeşlerim. Din Allah'ın dinidir ve kurallarını da dinin sahibi koyar. Resulü alır tebliğ eder her Müslüman gibi oda tek kelime ilave etmeden uygular. Bu gerçeği tersine çevirmek isteyenlere, lütfen itibar etmeyelim, yoksa Allah'ın huzurunda hesap veremeyenlerin safında oluruz. CENAZE DUA TÖRENİ GİBİ ÇOK ÖNEMLİ BİR HÜKMÜ YERİNE GETİRİRKEN, BİRÇOK BÖLGEDE, ÜLKEDE BU TÖRENE KADINLARI ALMAZLAR. YA DA BU TÖRENİN ERKEKLER GİBİ, BİR PARÇASI YAPMAZLAR. CANLARINDAN ÇOK SEVDİKLERİ ANNE BABALARININ CENAZE TÖRENLERİNDE BULUNMALARINI, DUA ETMELERİNİ ÇOK GÖREN MEZHEPLERİN BASKISINDAN, LÜTFEN ARTIK KURTULALIM. Din Allah'ındır onun verdiği hükümlere bizler, ne ilave edebiliriz nede eksiltebilir. Çünkü Allah çok açık, bizlerin Allah'ın ipine yani Kur'an a sarılmamızı emretmiş ve bizleri Kur'an dan sorumlu tutacağına hükmetmiştir. Bu durumda Kur'an da bahsedilmeyen bir hükümden, bizlerin sorumlu olacağımızı söylemek, Allah a ve kitabına yapılacak en büyük saygısızlıktır. Kur'an'ı yetersiz, detay sız görüp ona ilaveler yapmak,  Haşa Allah'ı yetersiz görmektir, lütfen unutmayalım.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
93
Bu yazımda, sizleri düşünmeye davet etmek istediğim konu, dünya üzerinde yaşamış ve yaşayan tüm insanlar, Hz. Âdem ve eşinden mi çoğaldı? Ne dersiniz, bunu hiç düşündünüz mü? Çünkü bizlere hepimiz, Hz Âdem ve eşinden çoğaldığımız anlatılır. Eğer öyle olsaydı, Hz. Âdem ve eşinin çocuklarının, bir birileriyle evlenmiş olması gerekirdi. Ama bildiğiniz gibi, kardeşlerin birbiriyle evlenmesi HARAM dır, Allah Kur'an da yasaklamıştır. ALLAH IN HARAM KILDIĞI BİR ŞEYİN, İNSANLARIN ÇOĞALMASININ SEBEBİ OLDUĞUNA NASIL İNANIRIZ? 

Bu konuda anlatılan, ama Kur'an ın asla onaylamadığı öyle yanlış bilgiler var ki toplum arasında, onlardan bahsetmek istemiyorum. Allah aynı anneden emen, sütkardeşlerin bile birbirleriyle evlenemeyeceğini söylüyor ve bunun HARAM olduğunu bildiriyorsa Kur'an da, TÜM İNSANLIĞIN ENSEST BİR EVLİLİKLE ÇOĞALDIĞINI, NASIL SÖYLERİZ VE BUNA İNANIRIZ. Bu konuda emin olamayacağımız, Kur'an ın onaylaması mümkün olmayan aklın ve mantığın kabul etmediği, öyle şeyler anlatıyor ve nefislerini tatmin etmeye çalışıyorlar ki, bu düşünceleri asla Kur'an kabul etmez. ALLAH NEDEN BAŞKA İNSANLAR, ÇİFTLER YARATMASIN DA, YASAKLADIĞI BİR EVLİLİK ŞEKLİYLE NESİLLERİN, TÜM İNSANLIĞIN ÇOĞALMASINA İZİN VERSİN? Bakın Allah insanları canlıları nasıl yarattığını söylüyor.

Secde 7: O Kİ, YARATTIĞI HER ŞEYİ GÜZEL YAPTI. İNSANI YARATMAYA DA ÇAMURDAN BAŞLADI. 8- Sonra onun neslini bir öz sudan, değersiz bir sudan yarattı. (Diyanet meali)

Fatır 11: Allah sizi topraktan, sonra embriyodan yarattı. SONRA SİZİ ÇİFTLER KILDI. O'nun bilgisi olmadan hiçbir dişi ne gebe kalır, ne de doğurur. Bir canlıya ömür verilmesi de, onun ömründen azaltılması da mutlaka bir kitaptadır. Şüphesiz bunlar, Allah'a kolaydır. (Bayraktar Bayraklı meali)

Nisa 1: Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan eşini yaratıp İKİSİNDEN BİRÇOK ERKEKLER VE KADINLAR ÜRETEN RABBİNİZDEN KORKUN; kendi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'dan ve akrabalık (bağlarını kırmak)tan sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözeticidir. (Elmalı meali)

Secde suresi 7 ve 8. ayette, aslında bahsettiğimiz konuya ayet açıklık getiriyor ve bakın ne diyor. "İNSANI YARATMAYI ÇAMURDAN BAŞLADI." Demek ki Allah, Hz. Âdem ve eşi ile birlikte, yada daha önce dünya üzerinde tıpkı Âdem i yarattığı gibi mayası, özü çamurdan insanlar, çiftler yaratmış olabileceği anlaşılıyor. Tabi ilk insanın kim olduğunu da bilemiyoruz. Ama ilk Halifenin, Resulün Hz. Adem olduğunu söyleyebiliriz. Dikkat ederseniz, insanı yaratmaya çamurdan başladı derken, herhangi bir sayıdan bahsedilmiyor. Yoksa yalnız Âdemi ve eşini çamurdan yarattık, hepiniz onun menisinden, özsuyundan çoğaldınız derdi Kur'an da. Nisa 1. ayette bahsedilen cümleyi yazalım. "EY İNSANLAR! SİZİ BİR TEK NEFİSTEN YARATAN VE ONDAN EŞİNİ YARATIP İKİSİNDEN BİRÇOK ERKEKLER VE KADINLAR ÜRETEN RABBİNİZDEN KORKUN." Bu ayette anlatılan insanların hepsinin tek bir nefisten yaratıldığı anlatılıyor. Peki nefis ne demek ÖZ VARLIK anlamında. Yani Allah tüm insanların özünü çamurdan, balçıktan yaratıldığını bildiriyor. Devamında ondan eşini yaratan diyor. Burada ondan yaratma sözüyle, Hz. Adem hangi öz varlıktan yaratılmışsa, yani topraktan/balçıktan, onu da biz ondan, yani balçıktan yarattık diyor. Yahudilerin inandığı gibi, Hz. Ademin eşini, Ademin kaburga kemiğinden yarattık demiyor. Ayetin devamında da tüm insanları, Hz. Adem ve eşini hangi özden yarattıysak, insanları da ondan yarattık, diye bizlere Allah bildiriyor. Yoksa tüm insanlar Hz. Adem ve eşinden çoğalmıştır demiyor. Eğer tüm insanlar Hz. Adem ve eşinden çoğalmıştır dersek, Kur'an ın yasakladığı ensest bir evliliği, zor durumlarda meşrulaştırmış gibi göstermiş oluruz. Bu konuya açıklık getirecek bir ayet hatırlatmak istiyorum.

Bakara 213: BÜTÜN İNSANLIK (BAŞLANGIÇTA) TEK BİR TOPLULUK İDİ, (SONRADAN YOLDAN ÇIKIP PARÇALANDI). ALLAH NEBİLERİNİ MÜJDELEYİCİ VE UYARICI OLARAK GÖNDERDİ. Onlarla birlikte gerçek bir amaca mebni olarak vahiyler gönderdi ki, o vahiyler, insanlar arasında ihtilafa düştükleri konularda hakem olsun. Buna rağmen, kendilerine hakikatin apaçık belgeleri geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık yüzünden O'nun mesajı hakkında ihtilafa düşenler bizzat bu vahyin gönderildiği insanlardan başkası değildi. Sonuçta Allah iman edenlere, kendi iradesiyle, hakkında ihtilafa düştükleri hususlarda doğru yolu gösterdi. Allah, isteyeni/istediğini doğru yola işte böyle yöneltir.  (Mustafa İslamoğlu)

Bakın Allah bütün insanlığın önce, tek bir topluluk yani ümmet olduğunu söylüyor. Bunların arasından nebiler, tebliğ ediciler ve onlarla Kitaplar gönderdiğini söylediğine göre, Hz. Adem de ilk ve tek bir toplum olan insanların arasından seçilmiş olması gerekir. Allah Kur'an da, kardeşlerin evlenmesini haram kıldıysa, hatta aynı anneden süt emen, süt kardeşlerin bile birbiriyle evlenemeyeceğine hükmettiyse, Hz. Adem in çocuklarının, birbiriyle evlenmesi ile insanlık neslinin çoğaldığına inanmanın, doğru olmayacağı çok açıktır. ALLAH'IN BİZLERE YASAKLADIĞI BİR KONUYU, İNSANLARIN ÇOĞALMASINDA KULLANMASININ, MÜMKÜN OLMAYACAĞINA İNANIYORUM. ÇÜNKÜ ALLAH BU KONUDA HİÇ BİR İSTİSNA YAPMAMIŞTIR. Ali İmran 59. ayetinde Allah Hz. İsa ve Hz. Adem benzetmesinde bakın ne diyor. "Allah katında İsâ'nın durumu, Âdem'in durumu gibidir. Allah Âdem'i topraktan yarattı; sonra ona, "ol" dedi ve o da oluşmaya başladı." Demek ki Hz. Ademde Hz. İsa da bir anneden doğmuş olmalı ki Allah, bu örneği veriyor. Bizlerden farklı tarafı Allah ın ol demesiyle babası olmadan dünyaya gelmesi. Yoksa hepimizin mayası toprak hepimiz balçıktan, topraktan yaratıldık.

Fatır suresi 11. ayetinde, bu konuya açıklık getiriyor Rabbimiz ve bakın ne diyor; Allah sizi topraktan, sonra embriyodan yarattı. Yani yaratılan tüm insanların mayası, toprak ve sudur. SONRA SİZİ ÇİFTLER KILDI. Demek ki Allah Âdem ve eşini yarattığı gibi, onlarla birlikte birçok çiftler de yaratmış olmalı ki, insanlar çoğalsın. Bu ayette dikkat ederseniz, sizleri âdemden yarattık demiyor, asla isim zikretmiyor. Sizleri çiftler yarattık derken, özellikle çoğul olarak kullanılıyor ki, insanlığın nasıl çoğaldığı anlaşılabilsin. Maide 48. ayetinden de bunu anlıyoruz ve bakın Rabbimiz ne diyor. "EĞER ALLAH DİLESEYDİ, ELBETTE SİZİ TEK BİR ÜMMET YAPARDI. FAKAT VERDİĞİ ŞEYLERDE SİZİ İMTİHAN ETMEK İÇİN, ÜMMETLERE AYIRDI." Bu ayetten de Allah, Âdem ve eşiyle birlikte, birçok çiftler yaratıp, dünya üzerine yaymış olduğu anlaşılıyor. Yine tekrar etmek isterim, doğrusunu Allah bilir, bizlere düşen kafamızdaki sorulara cevabı, Kur'an merkezli aramak olmalıdır. Hucurat suresi 13. ayette de aynı bilgileri veriyor.

Hucurat 13: Ey insanlar! DOĞRUSU BİZ SİZİ BİR ERKEK VE BİR KADINDAN YARATTIK VE BİRBİRİNİZİ TANIYIP KAYNAŞASINIZ DİYE SİZİ MİLLETLERE VE KABİLELERE AYIRDIK. Şüphesiz Allah katında en üstün olanınız, Allah'a en çok saygı duyanınızdır. Allah her şeyi bilendir; her şeyden haberdar olandır. (Bayraktar Bayraklı meali)

Bu ayete de dikkat ettiyseniz, sizi Âdemden çoğalttık demiyor. Özellikle tek bir çiftten asla bahsedilmiyor, insanın çoğalma örneğini veriyor, günümüzde bizlerin çoğaldığı gibi. Nisa 1. ayetinde de, Allah yarattığı tüm kullarını aynı nefisten, yani aynı yaradılıştan, aynı özden yarattığını söylüyor. Lütfen dikkat, isim belirtmeden zikrediliyor. Erkek ya da kadın yaratılışında farklılık olmadığı, her ikisinin de aynı özden, nefisten yaratıldığının çok açık bilgisini veriyor. Aynı düşünceyi onaylayan başka ayetleri de hatırlayalım.

Nuh 17–18:  "ALLAH SİZİ BİR BİTKİ OLARAK YERDEN BİTİRDİ. Sonra sizi oraya gönderecek ve yine oradan çıkaracaktır." (Bayraktar Bayraklı meali)

Araf 10–11: DOĞRUSU BİZ SİZİ YERYÜZÜNDE YERLEŞTİRDİK VE ORADA SİZE GEÇİM VASITALARI VERDİK. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!  Andolsun sizi yarattık, sonra size biçim verdik ve sonra da meleklere, "Âdem'e secde edin" dedik. İblîs'in dışındakiler secde ettiler; o secde edenlerden olmadı. (Bayraktar Bayraklı meali)

DİKKAT ETTİYSENİZ, NUH 17–18 AYETTE, ALLAH TOPRAKTAN BİR BİTKİ GİBİ BİZLERİ YARATTIĞINI TEKİL DEĞİL, ÇOĞUL OLARAK BAHSEDİYOR ve yalnız Hz. Âdem i ve eşini değil, bir çok insanlarla ile birlikte, birçok çiftleri yarattığından bahsediyor.  Devamında ki ayette de, sizi yeryüzüne yerleştirdik derken, yine tekil değil çoğul olarak bahsediyor. Dikkat ederseniz devamındaki ayette,  meleklerin Hz. Âdem e secde etmesinden bahsediyor. Demek ki yaratılanların lideri ilk insan olarak Allah, Hz. Âdemi seçtiği bu ayetten de anlaşılıyor.  Bu konuyu doğru anlayabilmemiz için bir ayet hatırlatmak istiyorum.

"Rabbin meleklere, "BEN YER YÜZÜNDE BİR HALİFE GÖREVLENDİRECEĞİM" dediği vakit melekler, "Biz seni överek anarken ve yüceltip dururken, orada fesat çıkaracak, kan dökecek birini mi yaratacaksın?" dediler. Allah, "Ben sizin bilmediğinizi bilirim" diye cevap verdi. "(Bakara 30)

Demek i dünyada insanlar var ve yaşıyorlar. Allah bunların arasından öyle birini halife seçeceğim diyor ki, melekler şaşkınlıklarını gizleyemiyorlar ve Allah a, yaşayan insanların, nasıl bozgunculuk yaptıklarını hatırlatıyorlar. Ama Allah geleceği bildiğinden, ben sizin bilmediğinizi bilirim diyor. BURADANDA ŞUNU ÇOK AÇIK ANLIYORUZ. İLK VAHİY HZ. ADEM İLE BAŞLIYOR. YANİ ALLAH IN EMİRLERİNİ DÜNYADA YERİNE GETİREN, TEBLİĞ EDEN BİR İNSAN GÖREVLENDİRİYOR. Dünyada insanlar var ama onlar kan döken adeta birer vahşi insanlar. Allah hatırlayınız ilk halife ve ilk Nebisine görev verirken, ona hem meleklerin hem de cinlerin secde etmesini yani saygı duymasını istiyordu. Hatırlayınız buna İblis karşı çıkmıştı ve Allah huzurundan onları kovmuştu. Hz. Adem bu dünyada bir cennet bahçesinde yaratılmıştır. Cennet güzel bahçe anlamında geçer. İnsanların öldükten sonra gideceği yer olarak ta Kur'an da geçer.

Bu dünyadaki cennet bahçesini ve detayını biliyor ve hayal edebiliyoruz ama Allah ın ödülü cennet bahçesi hakkında hiç bir bilgimiz yok. İblis Hz. Ademi bu dünyadaki bir cennet bahçesinde ölümsüzlük vadiyle kandırılmaya çalışılmıştır. ÇÜNKÜ HEPSİ ÖLÜMÜ BİLEN AMA TATMAYAN CANLILAR OLDUĞU İÇİN, ÖLÜMSÜZLÜĞÜ İSTİYORLARD. İblis ve Hz. Adem Allah ın katındaki cennetinde olsalardı, ölümden bahsetmeleri de mümkün olmayacaktı, çünkü orada ölümsüzlük var. İblis yasaklı meyve den bahsediyor. Allah ın cennetinde zaten hiç bir yasak yok, onlar Allah ın ödüllendirdiği kulları. Yasaklar bu dünyada var. Demek ki Hz. Adem ile İblisin konuşmaları bu dünyada ki cennet bahçesinde geçiyor.

Allah görev verdiği tüm Elçileri veya Halifelerinin, bu dünyada yaşayan insanlar olduğu, Kur'an dan anlaşılıyor. Yazdığım Bakara suresi 30. ayet bunun delilidir.  Sad suresi 26. ayette de, tıpkı Allah ın Hz. Adem'i halife olarak görevlendirilmesinde olduğu gibi, Hz. Davud'u bakın nasıl Halife atadığını söylüyor. " EY DÂVÛD! BİZ SENİ YERYÜZÜNDE HALİFE YAPTIK"  Bakara suresi 36. ayet İblisin Hz. Adem ile imtihanları neticesinde bakın Allah onları nereden çıkardığını söylüyor. "ŞEYTAN ORADAN ONLARIN AYAĞINI KAYDIRDI DA, BULUNDUKLARI YERDEN ONLARI ÇIKARDI. BİZ DE "BİRBİRİNİZE DÜŞMAN OLMAK ÜZERE İNİN! BİR ZAMANA KADAR SİZİN İÇİN YERYÜZÜNDE KALACAK BİR YER VE İHTİYAÇ MADDELERİ VARDIR" DEDİK." Çıktıkları yer Allah ın mekanında ki cennet değil, bu dünyadaki cennet bahçesi olarak anlamalıyız. Allah bu güzel mekandan onları çıkartıyor, dışlıyor. Çünkü Allah ın katındaki cennete, ölüp mahşer günü hesabı görülmüşler girecek. Bu konuya açıklık getirecek, bir ayet daha hatırlatmak istiyorum. Özellikle iki farklı mealden yazmak istiyorum ki doğru anlaşılsın.

Ali İmran 33: MUHAKKAK Kİ ALLAH, ÂDEM'İ, NÛH'U, İBRAHİM SOYUNU/AİLESİNİ VE İMRÂN SOYUNU/AİLESİNİ SEÇİP ÂLEMLERE ÜSTÜN KILDI. (Prof İsmail Yakıt)

Ali İmran 33: ŞÜPHESİZ Kİ ALLAH; ÂDEM'İ, NUH'U, İBRAHİM AİLESİ İLE İMRAN AİLESİNİ ÂLEMLERE (DİĞER İNSANLARA) SEÇİP ÜSTÜN KILMIŞTIR. (Mehmet Okuyan)

Demek ki Allah bu toplumlar içinden bir seçim yapıyor ve Nebi/Resul olarak görev veriyor. Bu ayette bahsedilen Nebilerin hepsinin, kendi toplumları içinden özellikle seçildiğine açık bir kanıttır. Bu ayetten de şunu çok açık anlıyoruz. HZ. ADEM BİYOLOJİK ANLAMDA, İLK İNSANDIR DİYEMEYİZ.  Bu bilgilerden sonra, açıkça şunu söyleyebiliriz. Allah ilk Nebi/Resul olarak Hz. Ademi görevlendirmiştir ama Hz. Adem ilk insandır diyemeyiz. Ben Kur'an ayetleri üzerinde düşündüğümde bunları anladım. Hatam ve yanlışımı Allah affetsin. Gerçekleri görmemi sağlasın inşallah. Tabi gerçek doğruyu Allah bilir. Bizlere düşen ayetler ışığında konuyu doğru anlamaya çalışmak olmalıdır. Ben bu konuyu doğruluğundan emin olamayacağım, rivayetlerden  değil, Allah ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur'an a baktığımda, üzerinde dikkatle düşündüğümde bunları anladım. Yanlışım varsa, tekrar söylemek istiyorum Rabbim beni affetsin ve doğruları anlamamı sağlasın inşallah. 

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
94
Bizler öyle bir inanç yarattık ki kendimize, şeytan a neredeyse her gün tatil, her gün bayram. Dini konularda konuşan ya da yazanlara cevap verenleri izliyorum, Kur'an ı anladığı dilden hiç okumadığı, ayetlerden habersiz oldukları anlaşılan, saygıdan uzak öyle hakaretler yapıyorlar ki anlatamam. AH BİR FARKINDA OLSALAR, ASLINDA KENDİ SÖYLEDİKLERİ, İNANDIKLARI BATIL VE KUR'AN'IN ONAYINDAN GEÇMİYOR. Müslüman olduğumuzu, Kur'an a iman ettiğimizi ve Hz. Muhammed i Allah'ın Resulü olarak kabul ettiğimizi söylediğimiz halde, Allah'ın Kur'an da emrettiklerinin, genel çoğunluğunun tersine hareket ediyoruz, ama farkında bile değiliz. Daha da ilginci, iman ettiğimiz Kur'an ı neredeyse anlayarak, bir kez bile genel çoğunluğumuz okumamıştır.  OKUMADIĞIMIZ BİR ŞEYE, NASIL OLURDA DOĞRU İMAN EDERİZ? Bunu da mı düşünmüyoruz? Hiç mi Allah ne diyor merak edip, ilk elden okumayı düşünmüyoruz. Kur'an ı anlamadan okumanın, bizlere sevap getireceğine nasıl inanırız. Günümüzde yaptığımız hatalara, bu makalemde de sizlere bir örnek ayet hatırlatmak ve sizlerin üzerinde düşünmesine vesile olmak istiyorum. Bakın bu ayet tek başına bile mezheplerin, cemaat ve tarikatların din adına bizlere öğrettiklerinin, tam tersini nasıl apaçık söylüyor. Önce ayeti yazalım.

Fussilet 6: De ki: "Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Fakat bana ilâhınızın yalnızca bir tek ilâh olduğu vahyediliyor. ARTIK O'NA YÖNELİN VE O'NDAN BAĞIŞLANMA DİLEYİN. Allah'a ortak koşanların vay hâline!" (Diyanet meali)

Ayet çok açık bir şekilde bizleri uyarıyor ve bakın Allah elçisine, kullarıma şunu söyle diyerek ne söylemesini istiyor. BENDE SİZLER GİBİ BİR İNSANIM. Bunu sizce Allah, elçisinin neden söylemesini istiyor olabilir? Çünkü bundan önce gönderdiği elçileri/Resulleri insanlar, ilahlaştırdılar olağan üstü niteliklere büründürüp, daha da ileri giderek, Allah ın oğlu ilan ettiler. Onun için Allah, sizler geçmişte yapılan yanlışları yapmayın, size gönderdiğim elçim, sizler gibi bir insandır diyor. ALLAH IN RESULÜ BİZLERİN, ALLAH A YÖNELMEMİZİ EMREDİYOR VE AÇIKÇA YALNIZ ALLAH DAN BAĞIŞLANMA, ŞEFAAT DİLEMEMİZ GEREKTİĞİNİ SÖYLÜYOR. 

Peki, bizler Allah'ın bu uyarısından ders aldık mı? Elbette almadık, zaten Kur'an ı anlayarak okutmadıkları için, bu uyarılardan da toplumun çoğunun haberi bile yok. Eğer bizler hala bu devirde, iletişimin bunca nimetlerinden yararlanmayıp Kur'an ı anlayarak araştırıp, düşünerek okumuyorsak, inanın Allah'ın huzurunda, hiç bahanemizin olmayacağını unutmayalım. İlginçtir batıl inançlarını aklayabilmek, Kur'an dan delil yaratabilmek için,  "BAKIN ALLAH RESULÜME İTAAT EDİN, ONA UYUN DİYOR" dediği ayetleri örnek gösterip, Kur'an a nasıl inanıyorsak Resule ait olduğu iddia edilen hadislere de, sorgusuzca uymamız gerektiğini anlatıyorlar. Allah ın Resulüme uyun, çünkü O sizi yalnız Kur'an ile uyaracak, dediği ayetleri görmezden gelirler. Bu ayetleri örnek gösterenler, her nedense Allah ın Resulüne verdiği görev, yetki ve sorumluluğunu açıklayan ayetleri hiç örnek göstermezler, çünkü amaç gerçekleri görmek değil, batıl inançlarına sahte kanıt yaratmak. Ayeti anlamaya devam edelim.

Allah'ın elçisi tebliğe devam ediyor ve diyor ki, bana ilahımızın yalnız bir tek ilah olduğu vah yedildi.  Peki, bu sözlerden bu tebliğden ne anlamalıyız? Allah'ın Resulü Kur'an ı tebliğ ederken, zaten Kitap ehli tek bir ilah olduğunu biliyordu. Bildiği halde, neden bu ikazı Allah tekrar yapıyor olabilir? Bunu da ayetin devamında açıklıyor, çünkü Kitap ehli daha önce onlara gönderilen kitapların dışına çıkarak, Allah'ın tek elinde olan yetki ve sorumlulukları, Allah ın Resulüne ya da kendilerinin edindikleri veli kişilere yükledikleri için, Allah tekrar uyarma gereğini duyuyor. 

Ayette çok dikkat etmemiz gereken uyarı tüm aleme, insanlığa yapılıyor ve Allah diyor ki bizlere; ARTIK YALNIZ ALLAH A YÖNELİN VE YALNIZ ALLAH DAN BAĞIŞLANMA, AF, ŞEFAAT DİLEYİN. Ne dersiniz, bizler Allah'ın bu uyarılarından dersler aldık mı? Yoksa bu ayet kitap ehline söylenmiş, bizi ilgilendirmiyor mu diyoruz?  Evet, aynen genel çoğunluğumuz bunu söylüyor ve diyorlar ki, siz bu ayetin nüzul sebebini biliyor musunuz? Bundan sonra söylediklerini sizler tahmin ediyorsunuzdur eminim.  Hatta anlamadıklarının kanıtı olarak şunu söylüyorlar. "NE YANİ PEYGAMBERİMİZ POSTACIMIYDI?" Kur'an da inandığı batıl ve sanı bilgileri bulamadıklarında, söyledikleri bu söz düşündürücü ve bir o kadarda üzücüdür. ALLAH IN RESULÜNE ALLAH YETİYOR VE YALNIZ ONDAN BAĞIŞLANMA, ŞEFAAT DİLİYOR, AMA BİZLER HANGİ AKILLA BİLEMİYORUM, ŞEFAATİ ALLAH DAN DİLEMEMİZ GEREKİRKEN, RESULÜNDEN DİLİYORUZ VE ŞEFAAT YA RESUALLAH DİYORUZ. YANİ ALLAH UYARDIĞI HALDE, KİTAP EHLİNİN YAPTIĞI YANLIŞLARI YAPMAYA DEVAM EDİYORUZ. ALLAH IN RESULÜNÜN, MAHŞER GÜNÜ SÖYLEYECEĞİ ŞU SÖZ, SANIRIM GERÇEK OLDU." ÜMMETİM KURAN'I TERK ETTİ."

Ne yazık ki bugün İslam toplumu, cahiliye toplumu Kitap ehlinin yaptığı, tüm yanlışları yapıyoruz. Hatta onlarla yarışıyoruz. Yahudi ve Hıristiyanlar, Allah'ın elçilerine öyle yetki ve güç yüklemişler ki, adeta Allah'ın dinde ortakları olmuş, İLAHLAŞTIMIŞLARDI. Sanırım bizde bunu kıskanmışız, Allah'ın Resulüne Allah'ın vermediği Kur'an da bahsetmediği, hatta Resulüm sizin gibi bir insandır dediği halde, öyle şeyleri isnat etmişiz ki, onlardan bahsetmek bile istemiyorum.

Bizler Kur'an a iman eden Müslümanlar olarak,  Allah emrettiği halde, sizce yalnız Allah a mı yöneliyoruz? Yalnız Allah' dan mı yardım istiyoruz? Bu satırları okurken, nasıl tebessüm ettiğinizi görür gibi oluyorum. Ne yazık ki bizler, Kur'an ı rehber olmaktan çıkardık, çünkü Kur'an ı herkes anlayamaz dedik. Daha da yetmedi, Kur'an da her bilgi yoktur diyerek, Allah'ın Resulüne isnat edilen, asla doğru olması mümkün olmayan sözlere inandık ve rivayetlere yöneldik. Hâşâ Allah'ın, Kur'an'ın ipine sarılın, sizleri O kitaptan hesaba çekeceğim uyarılarını bile göz ardı ettik. Öyle olunca da yalnız Kur'an a yani ALLAH A YÖNELMEMİZ GEREKİRKEN, EMİN OLMADIĞIMIZ RİVAYETLERE, EDİNDİĞİMİZ VELİ KİŞİLERE YÖNLDİK. ALLAH IN YALNIZ BENDEN YARDIM İSTEYİN HÜKMÜNÜ UNUTARAK, ELÇİSİNDEN VE EDİNDİĞİMİZ VELİ KİŞİLERDEN YARDIM, ŞEFAAT İSTEMEYE BAŞLADIK. BÖYLE OLUNCADA ALLAH DUALARIMIZA KARŞILIK VERMEDİ VE BİZLERİ CEZALANDIRIYOR.

Allah'ın Resulü bugün aramıza gelse kendisine, ŞEFAT YA RESULALLAH diyenlerin, yüzlerine bile bakmazdı. Allah ayetinde, yalnız bana yönelin ve yalnız benden yardım isteyin diyorsa bizlere, lütfen batılın hurafenin ve beşeri FIKIH İNANCININ etkisinde kalarak, Allah dan başkalarından yardım istemeyelim, onlardan medet ummayalım. Bizlere yardım edecek, yalnız bizlerin yaratıcısı Allah tır, lütfen unutmayalım. Allah bu ayeti ile bizleri uyardığı konuların, tam tersini başka bir ayetinde söylemez. Bazı Müslümanlar bazı ayetlerde geçen kelimelerin anlamlarını değiştirip, batıl inançlarına delil arama çabasında oluyorlar. Bu çabalar beyhude, kendi nefsimizi avutma çabalarıdır. Ancak kendimizi kandırmış oluruz.

ALLAH IN BERİSİNDEN ŞEFAATÇİLER EDİNMEK, ALLAH IN KİTABININ YANINA KİTAPLAR KOYARAK ONLARA YÖNELMEK,  ONLARDAN YARDIM İSTEMEK, ALLAH A ORTAK KOŞMAKTIR, BUDA ŞİRK TİR. Bunu Allah ayetin sonunda bizzat bildiriyor ki, cahiliye toplumunun yaptığı yanlışı bizlerde yapmayalım. Allah Kur'an da iman ettiğini zanneden bazı kişilerin, nasıl büyük hatalar yaparak iman ettiğini, bakın ayetinde nasıl söylüyor ve bizleri uyarıyor. 

Yusuf 106: ONLARIN ÇOĞU ALLAH'A ANCAK ORTAK KOŞARAK İNANIRLAR. (Diyanet meali)

Hangimiz böyle bir iman üzerinde olmak ister? Bundan ders almayanlar, bunun hesabını mutlaka vereceklerdir, unutmayalım.  Allah cümlemizi, Kur'an'ın nuruyla nurlanan, gönül gözleri açılmış, Allah'ın azınlık halis kulları arasında olmamız dileklerimle.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
95
Bugün sizlerle konuşmak ve üzerinde birlikte düşünmeye davet etmek istediğim konu, Allah ın Resulüne nasıl bir görev verdiği, bu görevin tanımı, yetki ve sorumluluklar konusunda olacaktır. Önce Allah ın Resulüne Kur'an ı daha rahat tebliğ edebilmesi, sözlerinin dinlenmesi için, bakın elçisine kesinlikle itaat edilmesini nasıl emrediyor.

Ali İmran 32: Şunu da söyle: "ALLAH'A VE RESULE İTAAT EDİN."Eğer yüz çevirirlerse, Allah küfre sapanları sevmez.

Ali İmran 132: ALLAH'A VE RESULE İTAAT EDİN Kİ, MERHAMET GÖREBİLESİNİZ.

Nisa 80:  RESULE İTAAT EDEN ALLAH'A İTAAT ETMİŞ OLUR. Yan çizen çizsin, biz seni onlar üzerine bekçi göndermedik.

Yukarıdaki ayetlere benzer onlarca ayet vardır ki, Allah Resulüne kesin itaati emreder. Eğer benim doğru bir kulum olmak ve cennetime gitmek istiyorsanız, onun sözlerine uyun diyerek, kullarını Resulüne itaat etmesi konusunda uyarır. UNUTMAMAMIZ GEREKEN BU İKAZLAR, RESULÜN KUR'AN I TEBLİĞ EDERKEN, ONA  YARDIM ETMEK, İŞİNİ KOLAYLAŞTIRMAK İLE DOĞRUDAN İLGİLİDİR. Bakın bu sözüyle Rabbimiz neyi kast eder?

Nisa 170: Ey insanlar! RESUL SİZE RABBİNİZDEN GERÇEĞİ GETİRDİ, ŞU HALDE KENDİ İYİLİĞİNİZE OLARAK ONA İMAN EDİN. Eğer inkâr ederseniz, göklerde ve yerde ne varsa şüphesiz hepsi Allah'ındır. Allah geniş ilim ve hikmet sahibidir.

Bakın ayet ne güzel açıklıyor ve Ey iman edenler diyor, Resulünüz size benim gönderdiğim gerçekleri, yani Kur'an ı getirdi. Demek ki Resulün bizlere vereceği, Allah ın gönderdiği gerçek yol gösterici Kur'an dan başka bir şey olmadığı, çok açık anlaşılıyor. Kur'an da Haşr suresi 7. ayette şöyle bir cümle geçer. İki farklı mealden yazmak istiyorum ki, daha iyi anlaşılsın.

—RESUL SİZE NE VERDİYSE ONU ALIN, NEYİ DE SİZE YASAK ETTİYSE ONDAN VAZGEÇİN.

—RESUL SİZE [ONDAN] NE KADAR VERİRSE [GÖNÜLDEN] KABUL EDİN VE SİZE VERMEDİĞİ ŞEY[İ İSTEMEK]TEN KAÇININ.

Bu ayette geçen bu cümleyi örnek göstererek, bakın Resul ne verdiyse onu alın, neleri yasakladıysa, haram kıldıysa ondan uzaklaşın diye anlatarak, Resulünde dine hüküm koyabileceği, helal ve haramlar getirebileceği çıkartılmıştır. İşte Allah ın ayetlerini, Kur'an ın diğer ayetlerine gözlerini kapatıp, kendi hurafe inançlarımızı aklamak, temize çıkarmak için, ancak ayetler böyle kullanılır, tahrif edilir demekten kendimi alamıyorum.

Farklı mealden yazdığım cümle, aslında çok açık ayetin anlatmak istediğini anlatıyor. Lütfen ayetin tamamını ve önceki/sonraki ayetleriyle birlikte okuyup düşününüz. Bu ayette savaşa katılmadığı halde, ganimetlerden pay almak isteyen ve bizlerinde hakları var diyenlere, Allah ın uyarısıdır. Resulüm size ganimeti dağıtırken kime ne verdiyse onu alsın, vermeyenler benimde hakkım var diyerek istemesin, itiraz etmesin diyor.

Tüm bu ayetlerden sonra, şimdide Kur'an a tekrar bakalım, acaba Allah nasıl bir görev vermiş Resulüne? DAHA AÇIKÇASI RESULÜN GÖREV TANIMINI NASIL YAPIYOR. Bunu öğrendikten sonra, işimiz çok daha kolay olacak. Çünkü görevi veren Allah, elbette Resulünün yetki ve sorumluluklarını da, O tespit edecektir. Eğer Rabbin vermediği bir yetkiyi bizler vermeye kalkarsak, çok büyük bir günah işlemiş, RABBİMİZE YALAN BİR SÖZ İSNAT ETMİŞ OLURUZ. Bunu yapanların, hesap günü yüzlerine bile bakmayacağım, onların yüzleri kapkara olacaktır diyor Allah. Bakın Yaradan, Resulün görev tanımını nasıl yapıyor.

Ahkaf 9: De ki: 'Ben RESULLERDEN bir türedi değilim, bana ve size ne yapılacağını da bilemiyorum. BEN, YALNIZCA BANA VAH YEDİLMEKTE OLANA UYUYORUM VE BEN, APAÇIK BİR UYARICIDAN BAŞKASI DEĞİLİM.

Cin 21: De ki: "Şüphesiz ben, SİZE NE ZARAR VEREBİLİR NE DE FAYDA SAĞLAYABİLİRİM."

Enam 50: De ki: "Ben size, 'Allah'ın hazineleri benim yanımdadır' demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size 'Ben bir meleğim' de demiyorum. BEN SADECE, BANA GÖNDERİLEN VAHYE UYUYORUM." De ki: "Görmeyenle gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?"

Ankebut 18: Eğer siz yalanlarsanız, bilin ki, sizden önce bir takım milletler de yalanlamışlardı. RESULÜN GÖREVİ İSE AÇIK BİR TEBLİĞDEN İBARETTİR.

Ahzap 45–46: Ey Resul! Biz seni hakikaten BİR ŞAHİT, BİR MÜJDELEYİCİ VE BİR UYARICI OLARAK GÖNDERDİK. ALLAH'IN İZNİYLE, BİR DAVETÇİ VE NÛR SAÇAN BİR KANDİL OLARAK (gönderdik).

Neml 92: 'Ve Kur'an'ı okumakla da (emrolundum). Artık kim hidayete gelirse, kendi nefsi için hidayete gelmiştir; kim sapacak olursa, de ki: 'BEN YALNIZCA UYARICILARDANIM.

Enam 57: De ki: "Şüphesiz ben, Rabbimden (gelen) kesin bir belge üzereyim. Siz ise onu yalanladınız. Sizin acele istediğiniz azap benim elimde değil. HÜKÜM YALNIZCA ALLAH'A AİTTİR. O, HAKKI ANLATIR. O, hakkı batıldan ayırt edenlerin en hayırlısıdır.".

Rad 40: Onlara va'dettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek de, (göstermeden) senin ruhunu alsak da SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR. HESAP GÖRMEK İSE BİZE AİTTİR.

Nur 54: De ki: Allah'a itaat edin; Peygamber'e de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamber'in sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini yapmak), sizin sorumluluğunuz da size yüklenen (görevleri yerine getirmeniz)dir. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz. RESULE DÜŞEN, SADECE AÇIK-SEÇİK DUYURMAKTIR.

Araf 188: De ki: 'Allah'ın dilemesi dışında kendim için yarardan ve zarardan (hiç bir şeye) malik değilim. Eğer gaybı bilebilseydim muhakkak hayırdan yaptıklarımı arttırırdım ve bana bir kötülük dokunmazdı. BEN, İMAN EDEN BİR TOPLULUK İÇİN, BİR UYARICI VE BİR MÜJDE VERİCİDEN BAŞKASI DEĞİLİM.

Enam 48: BİZ, RESULLERİ ANCAK MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar üzüntü de çekmeyecekler.

Gaşiye 21: Artık sen, öğüt verip-hatırlat. SEN, YALNIZCA BİR ÖĞÜT VERİCİ-BİR HATIRLATICISIN.

Kehf 56: BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ. Kâfir olanlar ise, hakkı batıla dayanarak ortadan kaldırmak için batıl yolla mücadele verirler. Onlar ayetlerimizi ve uyarıldıkları şeyleri alaya almışlardır.

Allah çok açık ve net, görev verdiği Resulünün görev tanımını yapmış. Lütfen dikkatle tekrar okuyunuz, bu görevin içinde, Kur'an ın vermediği hükümleri de Resulü verir, Kur'an dışından helal haram koyma yetkisi de vardır, benim hüküm verdiğim gibi, hüküm koyma yetkisini de ona veriyorum, türünden tek bir görevi var mı, böyle bir yetkiyi Rabbimiz vermiş mi Resulüne? Elbette hayır. Çünkü Allah hükmü yalnız ben veririm diyor açıkça. HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM, DEMİYOR MUYDU? Adı üstünde Resul/Elçi. Verileni, iletmek istenileni, hiç değiştirmeden direk ileten anlamındadır. Buraya kadar iki konuyu gördük, birincisi Allah kesinlikle Resulüne uyulmasını, ikincisi ise Allah ın Resulüne verdiği görev ve yetkisinin sınırları neler olduğu konusunda, açıklamalar vardı. Şimdide acaba Allah bu görevi Resulüne verirken, bizzat kendisine nasıl bir tembihte bulunmuş ve görev esnasında nasıl hareket etmesini istemiş, onu anlamaya çalışalım. Çünkü Allah Resulüne bir görev verdiyse, sınırlarını da belirlemiş olmalı, kendisine bizzat bazı tembihler, ikazlar yapmış olmalı, şimdide onları araştıralım.

Maide 67: EY RESUL! RABBİNDEN SANA İNDİRİLENİ TEBLİĞ ET. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, küfre batmış topluluğa kılavuzluk etmez.

Zühruf 43: SEN, SANA VAH YEDİLENE SIMSIKI SARIL!  Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yol üzerindesin.

Tur 48: Artık, RABBİNİN HÜKMÜNE SABRET; çünkü gerçekten sen, gözlerimizin önündesin. Ve her kalkışında Rabbini hamd ile tesbih et.

Hakka 44; EĞER BAZI LAFLARI BİZİM SÖZLERİMİZ DİYE ORTAYA SÜRSEYDİ, 45- Yemin olsun, ondan sağ elini koparırdık. 46 -Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik.

Yukarıdaki ayetlere dikkat ederseniz, Allah Resulüne hitaben yapıyor ve bakın neler söylüyor. "Ey Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği Resullük görevini yerine getirmemiş olursun." Demek ki asıl görevi, ALLAH IN İNDİRDİĞİ KUR'AN I TEBLİĞ ETMEK, TOPLUMA BUNLARI ANLATMAK ONLARI İKNA ETMEK olduğu çok açık. Daha sonrada çok açık bir tembihte bulunuyor. "SEN, SANA VAH YEDİLENE SIMSIKI SARIL." Demek ki Resulün sarılacağı, dayanacağı tebliğ edeceği kitap yalnız ve yalnız Kur'an. Şimdide Resulünü bakın Rabbimiz, görevi konusunda nasıl açıkça uyarıyor ve ne söylüyor?  "BAZI LAFLARI ALLAH SÖZDÜR DİYE ORTAYA SÜRSEYDİ, ONUN CANINI ALIRDIK."

Sanırım her şey çok açık. Bu kadar açık bir tembih alan Allah ın Resulü, Allah ın emretmediği, hüküm vermediği bir konuda hükümler verir mi? Zaten verilen hükümlerde Kur'an da apaçık var. Demek ki Allah ın Resulü, yalnız Kur'an a uymuş ve yalnız Kur'an ı tebliğ etmiş. Tur 48. ayetinde de Allah ın hükmü konusunda SABRET diyor. Yani gerektiğinde ben, hükmümü gönderirim bilgisini veriyor. Allah bir ayetinde Resulünden bahsederek, O KENDİ HEVASINDAN KONUŞMAZ DER. PEKİ, NEREDEN ESİNLENEREK KONUŞUR DEMEMİZ GEREKİR, TÜM BU BİLGİLERDEN SONRA? ELBETTE KUR'AN DAN ALDIĞI BİLGİLER IŞIĞINDA KONUŞUR DİYOR. Nasıl olurda bunu farklı anlarız.

Kur'an a baktığımızda bazı ayetlerde, Allah ın Resulünü bazı konularda uyardığının örneklerini görürüz. Peki, niçin bu örnekleri verir ve bu olayları anlatır Rabbimiz bizlere Kur'an da? İsteseydi Kur'an a geçirmeden, bizlere bildirmeden bizzat kendisine yapabilirdi bu ikazları. Elbette hiçbirisi boşuna değildir, bizlere çok önemli mesajları vardır bu ayetlerin. Tüm bu ayetlerle Rabbimiz şunu anlatıyor bizlere. Ben Resulümü/Elçimi yalnız bırakmadım, benim kontrolümdedir, gerektiğinde onu ben uyarıyorum. O benim yönetimimde/gözetimimde asla yanlış yapmaz, onun için onun sözlerine kesinlikle uyunuz, onun söyledikleri benim sizlere gönderdiğim vahyim Kur'an dır diyor. ÇÜNKÜ O SİZLERİ YALNIZ VE YALNIZ BENİM GÖNDERDİĞİM KUR'AN İLE UYARACAKTIR, diye bizlere kesin garanti veriyor. Hatırlayınız Allah bir ayetinde, SİZLERİ KUR'AN DAN HESABA ÇEKECEĞİM demiyor muydu? Bu sözü veren Yaradan, Kur'an da olmayan bir hükümden, sorumlu tutar mı bizleri? Bakın bahsettiğimiz ayetlerden, birkaç örnek verelim.

İsra 73: ONLAR NEREDEYSE, SANA VAH YETTİĞİMİZDEN BAŞKASINI BİZE KARŞI DÜZÜP UYDURMAN İÇİN SENİ FİTNEYE DÜŞÜRECEKLERDİ; O ZAMAN SENİ DOST EDİNECEKLERDİ.  74.  EĞER BİZ SENİ SAĞLAMLAŞTIRMASAYDIK, ANDOLSUN, ONLARA AZ BİR ŞEY (DE OLSA) EĞİLİM GÖSTERECEKTİN.

Buradan da anlıyoruz ki, Allah işi garantiye almış, Resulünün/Elçisinin yalnız Kur'an ile hükmetmesi için kontrol altında tutuyor. Allah ın kontrolündeki Resul içinde, kullarına bakın ne diyor?

Ahzap 21: Yemin olsun, Allah resulünde sizin için, Allah'ı ve âhiret gününü arzu edenlerle Allah'ı çok ananlara güzel bir ÖRNEK VARDIR.

Peki, Allah örnek olarak sunduğu Resulünün, nesini örnek almamızı istiyor olabilir? Elbette yaşamı, davranışları, batıl e rivayetlerden uzak, gerçeklerin arayışında oluşunu, Kur'an ı hayatına geçirmesindeki örneklik, adalet anlayışı hepsi Allah ın Resulünde toplanmış ki, sizler için en güzel örnek benim Resulümdür diyor.

Buraya kadar Allah ın açıkça verdiği görev, yetki ve sorumlulukları tembihleri, ikazları gördük. Dikkat ederseniz bu görevleri arasında, Kur'an da hiç bahsedilmeyen konularda, hüküm verme konusunda Resulüm benim adıma hükümler verir demiyor. Hatta tam tersini söylüyor ve Resulüm sizleri yalnız Kur'an ile uyarma görevi almıştır diyor. ALLAH IN VERDİĞİ, KUR'AN IN HÜKÜMLERİNDEN YOLA ÇIKARAK, RESULÜN HÜKÜM KOYMA, YANİ KARAR VERME YETKİSİ VAR. Zaten bakın hüküm verme konusunda çok net hükmünü veriyor ve neler söylüyor bizlere Rabbimiz?

Kehf 26:.... O HİÇBİR KİMSEYİ HÜKMÜNDE ORTAK KABUL ETMEZ.

Enam 57: De ki: Şüphesiz ben Rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim yanımda değildir. HÜKÜM ANCAK ALLAH'INDIR. O HAKKI ANLATIR VE O, DOĞRU HÜKÜM VERENLERİN EN HAYIRLISIDIR.

Yunus 109:  SANA VAHYOLUNANA UY VE ALLAH HÜKMÜNÜ VERİNCEYE KADAR SABRET. O, hüküm verenlerin en iyisidir.

Bu ayetlerden de açıkça anlaşılıyor ki, hüküm verme konusu yalnız Allah a aitmiş. Hiç kimseyi hükmüne ortak etmeyeceğini, hükmü verecek yalnız kendisinin olduğu ve herhangi bir konuda Allah, hüküm verinceye kadar sabırla bekle, yalnız sana vah yettiğimize uy diyor. Şimdi de şöyle düşünelim. Peki, Allah ın Resulünün görevi yalnız tebliğ etmek miydi? Elbette hayır, eğer öyle olsaydı onca savaşlar yapılmazdı. Demek ki bu iş bu kadar kolay değil. Toplumu Allah dan gelen yeni bir kitaba alıştırmak, onlara yeni gelen ayetlerin nedenlerini, sebeplerini sabırla ve hoş görüyle anlatmak ve en zoru onları ikna etmek, sanırım o kadar kolay olmasa gerek. İşte Allah ın Resulüne/Elçisine verdiği HİKMET burada devreye giriyor ve bu görevi de layığı ile yapıyor. ÇÜNKÜ HİKMET, İLİM VE BİLGELİK VERİR İNSANA.

Kur'an da öyle ayetler var ki, daha önce indirilen kitaplarda hükmü olup ama hükmü Kur'an ile kaldırılıp, yerine yenileri gelmiş ayetler vardı. Bu durumda Ehli kitabı ikna etmek, çok zor olsa gerek. İşte onun içindir ki Allah ın Resulü, o günkü isyankâr topluma, bu gerçekleri anlatması, onları ikna etmesi yönünde, çok zor bir görevi de vardı. Alışkanlıklardan, geleneklerden, özellikle ataların inançlarından vazgeçmek kolay değildir. Allah ın Resulü o devrin uslanmaz, isyankâr, fuhşun, sapıklığın kol gezdiği bir ortamda, Allah ın kitabını, dinini tebliğ etmek, anlatmak yaymak büyük bir beceri ister. Allah Kur'an da, toplumları yöneten ister Resulü olsun, ister toplumu yöneten liderler olsun, bakın topluma nasıl hükmedilmesini istiyor.

Maide 44: Kim Allah'ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte ONLAR KÂFİRLERİN TA KENDİLERİDİR.

Maide 45: Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar ZALİMLERDİR.

Buradan da çok net anlaşılıyor ki, Allah ın Resulü yada onun vefatından sonra ki toplumların yöneticileri, Allah ın Anayasası olan, yalnız KUR'AN dan hüküm veriyordu ve Allah ta Kur'an ın dışına çıkılmaması gerektiği konusunda, çok açık bizleri uyarıyor. Tabi tüm bu uyarılara, bizleri yönetenler ne kadar uyuyor, ya da geçmişte uymuş, yorum sizlerin. Şeriat izlenecek doğru yol demektir. TEK BİR ŞERİAT VARDIR, ODA KUR'AN IN EMRETTİĞİ ŞERİATTIR.

Buradan da anlaşılıyor ki, Allah ın Resulü din ve inanç adına hükümler veriyor, ama Allah ın anayasa konumundaki KUR'AN dan yola çıkarak veriyordu. Din harici verdiği hükümler ise devletin başı olarak, o devrin, dönemin şartlarında toplumu yönetmek adına verdiği kararlardır. Bunları lütfen din ve iman ile karıştırmayalım. Bu kanunlar ve hükümler, zamana ve mekâna göre değişen konulardır ve din değildir. Yukarıda sizlere birçok örnekler verdim. Hüküm koyucu, yalnız Allah ın olduğu çok açık anlaşılıyor. Bir an tüm ayetleri unutalım ve aşağıdaki ayeti yalnız hatırlayalım.

Zühruf 44: Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İLERİDE ONDAN SORUMLU TUTULACAKSINIZ.

Değerli kardeşlerim, Allah ın, Zühruf suresi 44. ayetinde, sizleri hesap günü Kur'an dan sorumlu tutacağım dediği halde, bizleri Kur'an da apaçık verilmeyen hükümlerden de sorumlu tutar mı Allah? Böyle bir düşünceyi, adaletsizliği Rabbimize isnat etmekle, nasıl bir adaleti Rahman a uygun gördüğümüzün farkın damıyız? Hiç sanmıyorum, farkında olsaydık Allah a yaptığımız saygısızlıktan dolayı, oturup günlerce Allah a bağışlaması için yalvarırdık. Bizlere düşen elde Kur'an, bizlere rivayet edilen ve Allah ın Resulünün hadisleridir dedikleri her sözü, Kur'an süzgecinden geçirmek, onun onayını almak olmalıdır. Kur'an ın onayını alan her bilgi bizlerin başının tacıdır.

Allah ın Resulü söylemediği halde, bu Resulün sözüdür demenin, büyük yanılgısının, günahın, iftiranın sonuçlarına katlanmak istemiyorsak, İslam ı Kur'an merkezinde yaşamalıyız. Çünkü Allah ın Resulü yalnız Kur'an a uymuş, yalnız Kur'an ile topluma hükmetmiştir. Bunu Kur'an dan öğreniyoruz. Hepimiz bu dünyada imtihanını yaşıyor. Ama imtihanımızında Kur'andan olduğunu lütfen unutmayalım. Ben Allah ın mesajları olan Kur'an ı düşünerek okuduğumda, bu gerçekleri gördüm. Söylediklerim, yazdıklarım benim imtihanımdır, yalnız beni bağlar. Sizlere düşen aynı yolu izleyip, Allah ın ayetlerini anlayarak ve düşünerek okumak olmalıdır. Hepimiz hata yapabiliriz. Önemli olan batıl ve rivayetlerden uzak, yalnız Kur'an ın ipine sarılıp aklımızı kullanarak, en az hata yapanlardan olmaktır. Dilerim en az hata yapanların arasında oluruz.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
96
Bazı arkadaşlarım, yayımladığım yazılarıma ya da videolarıma şöyle cevap veriyorlar. "YALNIZ KUR'AN DİYENLER MÜSLÜMAN DEĞİLDİR." Gerçekten bu düşünce doğru olabilir mi? Hiç Kur'an ı okumamış bir Müslüman, eğer zerre kadar yalnız aklını kullanmış olsa bile, bunu asla söylemez. Çünkü yalnız Kur'an ile İslam yaşanmayacaksa, Allah neden Kur'an ı göndersin. İnancımız adına yeterli olmayan bir kitaptan, neden sorumlu tutsun bizleri. Eğer bizlere Kur'an yetmiyorsa, Allah kullarını kendisinden başka kullarına da mı muhtaç etti Kur'an ı anlamaları için? HANİ DİNDE RUHBAN SINIFI YOKTU, HANİ ALLAH BİZLERİN YALNIZ KUR'AN IN İPİNE SARILMAMIZI İSTİYORDU,  HANİ ALLAH KUR'AN DA NİCE ÖRNEKLERİ, DEĞİŞİK İFADELERLE VERDİK Kİ HİÇ KİMSEYE MUHTAÇ OLMAYASINIZ DİYORDU. Bu ve benzeri ayetlere yoksa bizler iman eder gibi görünüyor, ama gereğini hayatımıza geçirmiyor muyuz yoksa? Madem Kur'an yetmez, Kur'an ı anlayabilmek için, kimlere güvenmeliyiz? Çok yakın geçmişte öve öve göklere çıkardıkları şahsın, kendisine güvenip inananlara neler yaptığını, devletine halkına karşı nasıl ihanet ettirdiğini hala unutmadık. Bizler nasıl bileceğiz doğru insanlar olduğunu? Hatırlatırım Allah ne diyor ve uyardu bizleri. KİMİN TAKVACA ÜSTÜN OLDUĞUNU, DOĞRU YOLDA GİTTİĞİNİ YALNIZ BEN BİLİRİM. Yoksa aramızda, Allah dan başka takvalı insanlarıda bilenler mi var? Söylediklerinin Allah'ın istediği bir inanç olduğundan nasıl emin olacağız, buna kefil olan var mı aramızda?

Bu soruma şöyle cevap verenlerin olduğuna eminim. ALLAH RESULÜNÜ POSTACI DİYEMİ GÖNDERDİ, ONUN RİVAYET HADİSLERİ YOK MU? İŞTE ONLARIN YARDIMIYLA ANCAK KUR'AN I ANLAYABİLİRİZ. YOKSA KUR'AN ANLAŞILMAZ KAPALI KALIRDI DİYENLERİ, HATIRLAYIN LÜTFEN. Bunu söyleyenlere hatırlatmak isterim. Allah Resulünün görev tanımını yaparken ne diyordu hatırlayalım. "BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ."(Kehf 56) "SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR." (Rad 40) Yoksa Allah ın vermediği yetkileri, bizler mi vermeye çalışıyoruz, batılı rivayetleri yaşayabilmek adına. Allah ın Resulünün hadisleri/sözleri olmadan İslam yaşanmaz ve Kur'an anlaşılmaz olsaydı, Allah ın Resulü Kur'an ı kayda aldırırken, kendi sözlerini/hadislerini de kayda aldırırdı. Hatırlatırım bizlere ulaşan hadislerin tamamı, BİR RİVAYETE GÖRE DİYE BAŞLAR. Devamında hadisi nakleden kişinin duydukları nakledilir. PEKİ, BİZLER BU BİLGİLERE GÖREMİ İSLAM I YAŞAYACAĞIZ, YA DA BU BİLGİLERLEMİ KUR'AN I ANLAYACAĞIZ? HANİ ALLAH, EMİN OLMADIĞIN BİLGİNİN ARDINA DÜŞMEYİN HESABINI SORARIM, YALNIZ KUR'AN IN İPİNE SARILIN DİYORDU, UNUTTUK MU BU İKAZI YOKSA.

Hani Allah hükmüme hiç kimseyi ortak etmem, kitabı açıklamak bizim görevimiz diyordu. Yoksa Allah a güvenmiyor muyuz? Gelin Kur'an a birlikte bakalım. Acaba YALNIZ KUR'AN DİYENLER Mİ MÜSLÜMAN DEĞİL, YOKSA İSLAM I YAŞAYABİLMEK İÇİN, YALNIZ KUR'AN YETMEZ DİYENLER Mİ MÜSLÜMAN DEĞİL. BAKALM ALLAH BU SORUMUZA NASIL CEVAP VERİYOR KUR'AN DA.

Casiye 6: İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir. Onları sana gerçek olarak okuyoruz. ARTIK ALLAH'TAN VE O'NUN AYETLERİNDEN SONRA HANGİ HADİSE/SÖZE İNANACAKLAR? (Diyanet meali)

Ankebut 51: Kendilerine OKUNAN KİTABI SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMEDİ Mİ? Şüphesiz bunda inanan bir kavim için bir rahmet ve bir öğüt vardır. (Diyanet meali)

Enbiya 10: ANDOLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP İNDİRDİK Kİ SİZİN BÜTÜN ŞEREF VE ŞANINIZ ONDADIR. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? ( Diyanet meali)

Zuhruf 44: Şüphesiz bu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ. (Diyanet meali)

Kalem 36–37: SİZE NE OLUYOR, NASIL HÜKÜM VERİYORSUNUZ? YOKSA SİZE AİT BİR KİTABINIZ VAR DA (BU BATIL HÜKÜMLERİ) ONDAN MI OKUYORSUNUZ? (Diyanet meali)

Şura 16: ALLAH'IN ÇAĞRISINA UYULDUKTAN SONRA, O'NUN HAKKINDA TARTIŞMAYA GİRENLERİN DELİLLERİ, RABLERİ KATINDA BATILDIR. ONLARA BİR GAZAP VARDIR. ONLAR İÇİN ÇETİN BİR AZAP VARDIR. (Diyanet meali)

Muhammed 3: BUNUN SEBEBİ, İNKÂR EDENLERİN BATILA UYMALARI, İNANANLARIN DA RABBLERİNDEN GELEN HAKKA UYMUŞ OLMALARIDIR. İŞTE ALLAH, İNSANLARA KENDİLERİYLE İLGİLİ DURUMLARI BÖYLE ÖRNEK VERMEKTEDİR. (Bayraktar Bayraklı)

Zuhruf 5: SİZ HADDİ AŞAN KİMSELER OLDUNUZ DİYE, SİZİ KUR'ÂN İLE UYARMAKTAN VAZ MI GEÇELİM? (Bayraktar Bayraklı)

Enfal 64: Ey nebi! ALLAH, SANA DA SANA UYAN MÜMİNLERE DE YETER. (Süleymaniye vakfı)

Bakara 170: ONLARA "ALLAH'IN İNDİRDİKLERİNE UYUN!" DENİLDİĞİ ZAMAN, "HAYIR, BİZ ATALARIMIZI ÜZERİNDE BULDUĞUMUZ GELENEĞE UYARIZ!" derler. Ya ataları hiç akıllarını kullanmamış ve doğru yolu bulamamışlarsa? (Mustafa İslamoğlu)

Enam 155: Bu (Kur'an) da bizim indirdiğimiz bereket kaynağı bir kitaptır. ARTIK ONA UYUN VE ALLAH'A KARŞI GELMEKTEN SAKININ Kİ SİZE MERHAMET EDİLSİN. (Diyanet meali)

Bakara 5: İŞTE ONLAR, RABLERİNDEN GELEN BİR HİDAYET ÜZEREDİRLER VE İŞTE ONLAR KURTULUŞA ERENLERİN TA KENDİLERİDİRLER. (Bayraktar Bayraklı)

Enam 51: Kendileri için Allah'tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi bulunmaksızın, Rab'lerinin huzurunda toplanmaktan korkanları, ALLAH'A KARŞI GELMEKTEN SAKINSINLAR DİYE, ONUNLA/ KUR'AN İLE UYAR. (Diyanet meali)

Yunus 36: ONLARIN ÇOĞU ZANDAN BAŞKA BİR ŞEYE UYMAZ. ŞÜPHESİZ Kİ ZAN, GERÇEKLİK BAKIMINDAN HİÇBİR ŞEY İFADE ETMEZ. Şüphesiz ki Allah onların yapmakta olduklarını bilendir. (Mehmet Okuyan)

Araf 3: (Ey insanlar) RABBİNİZDEN, SİZE İNDİRİLENE UYUN VE O'NDAN BAŞKA DOSTLARA UYMAYIN. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz! (Elmalılı meali)

NE DERSİNİZ DOSTLARIM, ALLAH YALNIZ KUR'AN DİYENLER MÜSLÜMAN DEĞİLDİR Mİ DİYOR BU AYETLERİNDE, YOKSA YALNIZ KURAN IN İPİNE SARILMAYIP RİVAYET, SANI, ZANNA UYUP, ATALARINDAN ÖĞRENDİKLERİ RİVAYETLERİDE DİN DİYE YAŞAYANLAR MI MÜSLÜMAN DEĞİLDİR DİYOR, NE DERSİNİZ? ALLAH BOŞUNA AKLINIZI KULLANIN EY KULLARIM DEMİYOR. ALLAH IN UYARILARINA UYAN, HESAP GÜNÜ YÜZLERİ GÜLENLERİN SAFINDA OLACAKTIR.

Rabbimiz mülk suresi 29. Ayetinde, Allah dan başka güvenecekleri ipler arayanları, bakın nasıl uyarıyor. Dilerin batıl ve sanıdan uzak, Allah'ın ipine sarılan halis kulları arasında oluruz.

Mülk 29: DE Kİ: "BİZİM RABBİMİZ RAHMÂN'DIR. O'NA İNANDIK VE YALNIZ O'NA GÜVENDİK. YAKINDA, KİMİN APAÇIK BİR SAPIKLIK İÇİNDE OLDUĞUNU BİLECEKSİNİZ." (Bayraktar Bayraklı)

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
97
Bu makalemde, sizlerin düşünmesine vesile olmak istediğim konu, Allah tüm kullarına nasıl bir ömür veriyor konusu üzerine olacak. Yani Allah yeni doğmuş bir bebek birkaç ay yaşıyor ve ölüyor. Ona Allah bu kadar mı ömür vermiş demeliyiz. Ya da 20 yaşında, 30 yaşında ölen ile 80–100 yaşında ölen kullarına da, böyle bir ömür mü biçmiş Allah. Bu konu hakkında hiç düşündünüz mü? Kur'an bu konulara da elbette cevap veriyor ama açıklanmayan detaylarını Allah bilir diyerek, bizler açıklanan kısımlarını anlamaya çalışmalıyız. Bizler bu konu hakkında Kur'an dan çok fazla bilgi sahibi olmadığımız için, ölen her kim olursa olsun genellikle arkasından, ALLAH'IN TAKDİRİ BU KADARMIŞ diyerek, ölen yakınlarımızın tüm ölümlerinde, KENDİLERİNİN HİÇBİR ETKİLERİ OLMADIĞINI DÜŞÜNEREK, ÖLÜMLERİNİ ALLAH A NİSPET EDERİZ. Bu düşünce sizce doğru olabilir mi? Gelin bu konuyu Kur'an a danışalım. Bakın Allah Fatır suresi 37. ve Enam 2. ayetinde ne diyor.

Fatır 37: Onlar orada, "Ey Rabbimiz! Bizi çıkar. Daha önce yaptıklarımızın aksine iyi işler yapalım" diye feryat ederler. Kendilerine, "SİZE, DÜŞÜNECEK KİMSENİN DÜŞÜNEBİLECEĞİ KADAR BİR ÖMÜR VERMEDİK Mİ? Size uyarıcı da gelmedi mi? Şimdi tadın azabı! Zalimlerin yardımcısı yoktur" denir. (Bayraktar Bayraklı)

Enam 2: SİZİ BALÇIKTAN YARATAN VE SONRA SİZİN İÇİN BİR ÖMÜR TAYİN EDEN O'DUR. Bir de O'nun katında belirli bir ömür/ecel vardır. Fakat siz hâlâ şüphe edip duruyorsunuz. (Bayraktar Bayraklı)

İlk ayetin detayına girmeden, ayette geçen BİZLERE BU DÜNYADA ALLAH, DÜŞÜNÜP İMTİHANIMIZI YAŞAYACAĞIMIZ KADAR BİR ÖMÜR VERDİĞİNİ, ÇOK NET SÖYLÜYOR. Tabi küçük yaşta bebek ölümleri ne olacak diye sorabilirsiniz. Aslında yanlış inançlarımızın etkisinde kalmazsak ve Kur'an ı bir bütün olarak anlamaya çalışırsak, bu ayet bile bu sorumuza cevap veriyor. Demek ki daha sonra onlara bir hak daha tanıyor olmalı değil mi sizce? Lütfen unutmayalım, Allah sözünde durandır. Enam 2. ayetin de, ALLAH YARATTIĞI KULLARINA BİR ÖMÜR TAYİN EDİYOR AMA O ÖMÜR ÇOK KISA DEĞİL, İMTİHANIMIZI VEREBİLECEĞİMİZ KADAR UZUN. ALLAH IN ADALETİNİ LÜTFEN GÖZ ARDI ETMEYELİM VE KUR'AN IN ONAYLAMADIĞI RİVAYET SANI SÖZLERİN ETKİSİNDE KALMAYALIM. HATIRLATMAK İSTERİM, TAYİN EDİLEN ÖMRÜN ÜST SINIRINI ALLAH KOYUYOR. AMA İMTİHANIMIZ GEREĞİ, O ÜST SINIRIN ALTINDA ÖLÜMLERİMİZDEN, KISMEN BİZLERDE SORUMLUYUZ. Konumuzu anlamaya devam edelim. Bakın Allah bir ayetinde bu konu hakkında ne diyor.

Münafikun 11: ALLAH, ECELİ GELDİĞİNDE, HİÇBİR KİMSEYİ ASLA ERTELEMEZ. Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır. (Diyanet meali)

Bakın ayet çok net bir sorumuza da cevap veriyor. Allah Eceli geldiğinde hiç kimseyi asla ertelemez diyor. Ecel kelimesi, hayatın sonu anlamına geliyor. Demek ki takdir edilen ömrün sonu geldiğinde, ölümü Allah ertelemeyeceğini söylüyor. Demek ki Allah'ın kullarına, imtihanlarını verebileceği kadar uzun bir ömür veriyor, önce bunu unutmayalım. Bu ayeti okuduğunuzda, şu soru geldi sanırım hemen aklınıza. Allah'ın verdiği ömrü uzatamayız ama kısaltma erken ölme konusu ne olacak. Çünkü insanlar birbirilerini öldürüyorlar. Hatta kendilerini öldüren intihar edenler var. BUNLARA DA ALLAH IN TAKDİRİ DİYEMEYİZ. Bırakın bunları, Allah'ın verdiği o eşsiz bedeni hor kullanıp, ona iyi bakmayıp, hatalar yanlışlar yapıp birçok hastalıklara yakalanıp, erken ölenler ne olacak diyebilirsiniz. DEMEK Kİ YAŞAMIMIZDA Kİ ÖMRÜN ALT SINIRININ BELİRLİ BİR KISMI, ELİMİZDE OLDUĞU ANLAŞILIYOR. Elbette Allah ona da cevap veriyor ve bakın ne diyor bu konuda.

Ali İmran 145: HİÇ KİMSE, TAYİN EDİLMİŞ BELLİ BİR VADEDEN ÖNCE, ALLAH'IN İZNİ OLMADAN ÖLMEZ. Kim bu dünyanın nimetlerini arzularsa kendisine ondan vereceğiz; kim de âhiretin nimetlerini arzularsa kendisine ondan vereceğiz ve şükredenleri ödüllendireceğiz. (Bayraktar Bayraklı)

Demek ki Allah ın koyduğu yaşamın üst sınırına gelmeden önce bir ölüm var. Ama Allah ın izni olmadan yani Allah olayların akışı neticesinde kuluna gelmiş ölümü onaylaması gerekiyor. Demek ki Allah verdiği ömrün üst sınırı gelmeden, farklı nedenlerden ölüm aşamasına gelen kullarının ölümlerini onaylıyor yoksa ölümleri gerçekleşemez. Bazen duyarsınız. Çaresiz bir hastalığı olan kişiye doktorlar 3 ay ömrü kalmış derler, ama bakarsın o kişi 3 yıl sonra ölür. BU AYETLERDEN DE ŞUNU ANLIYORUZ, ALLAH IN VERDİĞİ ÖMRÜN ÜST SINIRINI HİÇ KİMSE UZATAMAZ. BU ÜST SINIRIN NE OLDUĞUNU BİLEMİYORUZ. AMA BİZLERİN İMTİHANI GEREĞİ YAPTIKLARIMIZIN SONUCUNDA, ÖMRÜMÜZÜ KENDİ ELLERİMİZLE KISALTMAMIZ YA DA BAŞKALARININ ETKİSİYLE ÖMRÜMÜZÜN SONA ERMESİNE İZİN VERENİN, YİNE ALLAH OLDUĞU ÇOK AÇIK AYETTEN ANLAŞILIYOR. ELBETTE BUNLARIN HEPSİ İMTİHANIMIZIN SONUÇLARIDIR. ALLAH İMTİHANIMIZA KARIŞMIYOR VE GERÇEKLEŞMESİNE İZİN VERİYOR. BURADANDA ŞUNU ÇOK AÇIK ANLIYORUZ. ÖLÜM VE YAŞAM ÇİZGİMİZİ ALLAH, ELLERİMİZE VERMİŞ. BUDA ÖZGÜRCE YAŞADIĞIMIZ İMTİHANIMIZIN BİR SONUCUDUR. Fatır suresi 11. ayette bu konuda Allah, bakın nasıl bir bilgi veriyor.

Fatır 11: Allah sizi topraktan, sonra embriyodan yarattı. Sonra sizi çiftler kıldı. O'nun bilgisi olmadan hiçbir dişi ne gebe kalır, ne de doğurur. BİR CANLIYA ÖMÜR VERİLMESİ DE, ONUN ÖMRÜNDEN AZALTILMASI DA MUTLAKA BİR KİTAPTADIR. Şüphesiz bunlar, Allah'a kolaydır. (Bayraktar Bayraklı)

Bu ayet aslında bu konuda kafamızda oluşan sorulara cevap verdiği gibi, Allah'ın bizlerin geleceği hakkında bilgisinin de olduğunu, yani geleceği bildiğini de söylüyor. Dikkat ederseniz ayet yalnız insandan bahsetmiyor ve bir canlıya ömür verilmesi ya da ömrünün kısaltılması, bir kitapta yazılıdır, yani ALLAH IN KANUNLARI, KURALLARI DAHA BAŞTAN YAZILMIŞTIR. BİZLER BU KURALLARA GÖRE ÖZGÜRCE YAŞIYOR, İMTİHANIMIZI VERİYORUZ DEMEKTİR. Ayete dikkat ettiyseniz bir canlıya ömür verilmesi de, onun ömründen azaltılması da Allah ın hükmüne bağlıdır diyor. UZUN ÖMRÜ VEREN ALLAH, DEMEK Kİ GEREKTİĞİNDE BU ÖMRÜ KISALTTIĞINIDA ANLIYORUZ. Mümin 67. ayette de bu konu hakkında bakın nasıl bilgi verilir. "İÇİNİZDEN BİR KISMI, DAHA ÖNCE VEFAT ETTİRİLİYOR. BÜTÜN BUNLAR, BELİRLENEN BİR SÜREYE ULAŞMANIZ VE AKLINIZI KULLANASINIZ DİYEDİR." Demek ki verilen ömür gerektiğinde Allah ın izniyle kısalabiliyor muş. Konumuzun daha iyi anlaşılması için, bir ayet daha hatırlatmak istiyorum.

Fatır 45: Şayet Allah, insanları yaptıklarıyla hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. FAKAT ONLARI BELİRLENEN BİR VAKTE KADAR ERTELEMEKTEDİR. Vakitleri gelince Allah, onları cezalandıracaktır. Çünkü Allah kullarını kesinlikle gözlemektedir. (Bayraktar Bayraklı)

Bu ayetten de anlıyoruz ki, Allah'ın verdiği hayatın o üst sınırına gelmeden öncede Allah, yaptıklarımızın karşılığında, ceza olarak da canlarımızı alabiliyormuş. Ama onlara yaptıklarını düzeltebilmeleri için zaman tanıyor, hemen ceza vermiyor. Lütfen unutmayalım, Allah'ın kanununda KISASA KISAS VARDIR. Detayını Allah bilir. Ayette, eğer her yaptıklarımızın karşılığında Allah bizlere, ölüm cezası vermiş olsaydı, yeryüzünde insan kalmazdı diyor. Bu konuyla ilgili Kur'an da, Hz. Musa nın bir kıssası vardır. Kehf suresi 71 ile 82. ayetler arasında. Lütfen bu ayetleri okuyunuz. Konumuza ışık tutacaktır.

Dilerim Allah dan batıl ve hurafeden uzak,  yalnız Kur'an ın ipine sarılan, Allah'ın halis kullarından oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
98
Bizler eğer Kur'an ı rehber almış ve Allah ın uyarılarının bilincinde olsaydık, bugün yaptığımız çok büyük yanlışları asla yapmazdık. Onun için bizlere düşen en önemli görev, Allah ın uyardığı gibi yalnız Kur'an'ın ipine sarılıp, onun ışığıyla aydınlanmak olmalıdır. Size bu yazımda öyle bir ayet hatırlatmak istiyorum ki, bugün yaptığımız çok önemli yanlışlarımıza ışık tutuyor. Ayeti önce yazalım.

Cin suresi 26–27–28: Allah bütün gaybı bilir. Sırlarını kimseye açıklamaz. Ancak hoşnut olduğu Elçiler hariçtir. ÇÜNKÜ O, ELÇİLERİN ÖNÜNDEN VE ARDINDAN GÖZETLEYİCİLER GÖNDERİR Kİ RABLERİNİN EMİRLERİNİ TEBLİĞ ETTİKLERİNİ BİLSİN. Allah onları çepeçevre kuşatmıştır ve her şeyi bir bir saymıştır.

Aslında ayette ilk dikkatimizi çeken, gaybı yalnız Allah ın kendisinin bildiği, herkese açıklamadığı ama yalnız istediği elçilerine açıkladığını bildiriyor. Hatta aynı bilgiyi Allah, Ali İmran 179. ayetinde şöyle tekrarlıyor. "ALLAH, SİZE GAYBI BİLDİRECEK DEĞİLDİR. FAKAT ALLAH, RESULLERİNDEN DİLEDİĞİNİ SEÇER, ONLARA BİLDİRİR." Peki, açıkladığı elçileri, bu bilgileri kendisine mi saklıyor? Burası çok önemli. Eğer Allah ın elçisi, verilen bilgiyi saklamış olsaydı, bizlere hiçbir faydası olmazdı.

Ayetin devamında ise bu sorumuza da cevap veriyor ve diyor ki Yaradan. Gaybın sırlarını bildirdiğimiz elçimizi izleriz, takip ederiz. Önünden ve arkasından gözetleyici melekler göndeririz ki, Allah ın verdiği bilgileri, topluma tam ve doğru bir şekilde tebliğ edip edilmediği bilinsin. Bu bilgi çok önemli. Buradan da anlıyoruz ki, Allah ın elçisine bildirdiği her şey, kontrol altında ve izleniyor tebliğ ediliyor, tabi kayda alınıyor. Onun için Allah Kur'an ı ben koruyorum diyor. Hatırlatırım, yalnız kendi vahyi Kur'an ı koruyor.

Bu bilgilerin ışığında, günümüzde yaptığımız bir yanlışı aydınlatalım şimdi de. Acaba Allah'ın elçisi, Allah ın bildirdiklerinin dışında, bunlarda benim sözlerim diye din ve iman adına başka sözler/hadisler söylemiş olabilir mi? Bunun mümkün olmadığını bu ayetten anlıyoruz. Çünkü Allah yalnız elçisine söylediklerini tebliğ edilmesini istiyor ve ayrıca, melekler ile de takip ettiriyor. Allah ın Elçisi onun için, vahiy dışından sağlığında tek bir söz ümmetine, din adına bildirmemiştir, kayda geçirmemiştir. Hatta Allah Hakka suresi 44. ayetinde, "EĞER BAZI LAFLARI, BİZİM SÖZLERİMİZ DİYE ORTAYA SÜRSEYDİ, ONUN CAN DAMARINI KESERDİK." Diye bizlere bildirmiştir.

Allah ın Elçisi ümmetine, yalnız Kur'an ile hükmetmiştir. Çünkü Allah ın emriydi bu. Ayrıca bu ayetten alacağımız farklı bir derse gelince. Kur'an ın dışından, Allah ın Resulünün sözleri diye bizlere iletilen bilgilere, asla güvenemeyeceğimiz gerçeğidir. Çünkü rivayet hadisler, bilgiler dilden dile nakil esnasında, mutlaka değişecek ve kişinin düşünce ve fikirleri ile farklı anlamlara bürünecektir. ÇÜNKÜ AYETLERİN KONTROL VE DENETİMİ GİBİ, EMİN OLABİLECEĞİMİZ, HİÇBİR KONTROL, DENETİM YOK. HATTA KÖTÜ NİYETLİ KİŞİLERİN DE, ARAYA GİRİP GİRMEDİĞİNİ HİÇ BİRİMİZ BİLEMEYİZ. Onun için Allah, emin olmadığınız bilgilerin ardına düşmeyin emrini veriyor. Ama Kur'an ayetleri Allah'ın korumasında, hatta ayetleri Resulün doğru tebliğ edip kayda geçirilmesine kadar, meleklerin takibinde olduğunu görüyoruz. Buradan da anlıyoruz ki Allah, yalnız vahyini koruma altına almış, elçisini bile izletmiş takip etmiştir.

Kur'an indirilirken, Allah ın Elçisinin yakınlarındakiler, her zaman vahiyle, elçisinin sözlerini ayıra bilmek için Allah ın Elçisine, "BU SİZİN SÖZÜNÜZ MÜ, YOKSA ALLAH IN VAHYİMİ" diye özellikle soruyorlarmış. Ne yazık ki bu titizliği, bizler günümüzde gösteremiyoruz. Onun içinde Allah ın dini bölündü, parçalandı, batıl ve rivayetlerin kuşatması altına girdi. Öyle olunca da Allah ın has, katıksız dinini yaşayamaz olduk.

Günümüzde milyonları bulan hadisler, yani Resulün sözleri olduğu iddia edilen bilgiler, Resul tarafından asla kayda alınmamıştır. Hatta günümüzde Resulün sözü diye nakledilen bilgilerden, Allah'ın Resulünün hiçbir bilgisi haberi ve onayı da yoktur. Sizce bu yöntemi izlemek büyük risklerle dolu değil mi? Çünkü Allah ın Resulü, Kur'an dışından benden söz nakletmeyin diye uyarmıştır sağlığında. Bu uyarı ve ikaz, dört halife devrinde de devam etmiş ve hadis nakletmek yasaklanmıştı. YASAKLANMASININ NEDENİ, ALLAH IN RESULÜ HAYATTAYKEN ONUN ADI KULLANILARAK, FARKLI ŞEKİLLERDE VE FARKLI ANLAMLARLA ALLAH IN RESULÜNÜN SÖZLERİ/HADİSLERİ NAKLEDİLİYOR VE RESULÜN SÖYLEMEDİĞİ ANLAMLARLA İLETİLİYORDU. BUNU GÖREN ALLAH IN RESULÜ, BENDEN HİÇBİR ŞEY İLETMEYİN, ALLAH IN VAHYİNİ BİRBİRİNİZE İLETİN EMRİNİ VERMİŞTİR..

Hadis yazımı ve kayda alınması, dört halife devrinin sona ermesi, dinin mezheplere bölünmeye başlaması ile Resulün vefatından yaklaşık 200–250 yıl sonra hadisler toplanmaya, kayda alınmaya başlanmıştır. BU BİLGİLER, SÖZLER RESULÜN SAĞLINDA BİLE YANLIŞ VE FARKLI ŞEKİLDE İNSANLAR ARASINDA DOLAŞIYORSA, BUNDAN 250 YIL SONRA, BU BİLGİLERİN NE DERECE SAĞLIKLI GÜNÜMÜZE KADAR İLETİLECEĞİ KONUSUNUN YORUMUNU, SİZLERE BIRAKIYORUM.

Tekrar etmek istiyorum, onun içindir ki Allah, emin olmadığın bilginin ardına düşmeyin diye bizleri uyarmıştır. Bunları söylediğimizde, rivayet hadisleri de Kur'an ayeti gibi gören kişiler, şöyle bir savunma yapıyorlar. "ALLAH PEYGAMBERİMİZİN HADİSLERİNİ DE, TIPKI KUR'AN GİBİ KORUMA ALTINA ALMIŞTIR." Her nedense Allah Kur'an ı ben koruyorum diye apaçık Kur'an da yazdığı halde, bu yanlış düşünceye inananlar, neden Resulün hadislerininde korunduğu Kur'an da yok diye sormuyorlar. Onun içindir ki böyle yanlış ve batıl sözlere inanmak, dipsiz bir kuyuya atlamaktan farksızdır. Örneğini verdiğimiz Cin suresinde, Allah elçisine ilettiği bilgileri, melekleri tarafından izlettiğini ve doğru tebliğ edilip kayda alınıp alınmadığını kontrol ediyorsa, bunun dışında, hatta Resulün vefatından yüzlerce yıl sonra kayda alınmış hadislerin/sözlerin, doğruluğuna nasıl inanırız. Allah Kur'an da bahsetmediği halde, onlarıda Allah koruyor nasıl deriz. Bunu söylemek ve inanmak, Kur'an a şirk koşmaktır, lütfen unutmayalım. Sizlere Kur'an dan mahşer günü Hz. İsa nın bir örneğini vermek istiyorum. Ayeti önce yazalım.

Maide 117: "BEN ONLARA, ANCAK BANA EMRETTİĞİNİ SÖYLEDİM. 'Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk ediniz' dedim. İÇLERİNDE BULUNDUĞUM MÜDDETÇE ONLAR ÜZERİNDE KONTROLCÜ İDİM. BENİ VEFAT ETTİRİNCE, ARTIK ONLAR ÜZERİNDE GÖZETLEYİCİ YALNIZ SEN OLDUN. Sen her şeyi hakkı ile görensin."

Bakın Hz. İsa Allah ın sorduğu soruya nasıl bir cevap veriyor. ""BEN ONLARA, ANCAK BANA EMRETTİĞİNİ SÖYLEDİM" Devamında söylediği ise, günümüzde yaptığımız, o çok büyük yanlışımıza ışk tutuyor ve bakın ne diyor. "İÇLERİNDE BULUNDUĞUM MÜDDETÇE ONLAR ÜZERİNDE KONTROLCÜ İDİM. BENİ VEFAT ETTİRİNCE, ARTIK ONLAR ÜZERİNDE GÖZETLEYİCİ YALNIZ SEN OLDUN. " Bu kıssadan alacağımız hisseye gelince. Allah ın Resulu O örnek insan. Hz. Muhammed vefat etmeden önce, ümmeti üzerinde kontrol gücü vardı. Ama Allah ın Resulü vefat ettikte sonra, artık ümmeti üzerinde hiç bir kontrolü olmadığı için, kitap Ehlinin yaptığı yanlışları bizlerde yaptık ve Allah ın kitabına sarılacağımız yerde, rivayet ve sani bilgilerin ardına düştük. İŞTE BİZLER BÖYLE BÜYÜK BİR YANLIŞ İLE İSLAM I YAŞIYORUZ, AMA FARKINDA BİLE DEĞİLİZ.

Lütfen unutmayalım, bizlerin sorumlu olduğu yalnız Kur'an dır. Allah sizleri yalnız Kur'an dan sorumlu tutuyorum diye bizleri uyarmış ve apaçık hükmünü vermiştir. Emanetimizi teslim etmeden önce, dilerim Kur'an gerçeklerinin farkında olan, Allah ın halis kulları arasında oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

99
İslam yani Kur'an akla çok önem vermiş ve Allah'ın Resulü de, aklı olmayanın dinide olmayacağını, Kur'an öğretisine göre çok açık ümmetine bildirmiştir. Buradan şunu çıkarmamız doğru olacaktır. İMANINI YAŞARKEN AKLINI KULLANMAYAN, İNANCINI DOĞRU YAŞADIĞINDAN, ASLA EMİN OLAMAZ. Hatta Allah, AKLINI KULLANMAYANLARI PİSLİK İÇİNDE BIRAKACAĞI uyarısını yaparak, her söylenen söz üzerinde düşünmemizi, aklımızı mutlaka kullanmamızı emretmiştir. Allah bırakın beşeri sözler üzerinde düşünmemizi, kendi vahyi Kur'an ayetleri üzerinde bile düşünmemizi istemiştir. Çünkü hangi konu olursa olsun, onu düşünerek anlamaya çalışan, anlatılanı anladığında, kalbi ve aklı tatmin olduğunda ancak, hayatına içten ve samimi olarak eksiksiz geçirebilir. Eğer anlamadan yaşıyorsa, onu hayatına geçirirken, aksaklıklar ve hatalar mutlaka olacaktır.  EĞER BİZLER DÜŞÜNMEDEN HER SÖYLENEN RİVAYETİ DİN DİYE YAŞIYORSAK, O ALLAH IN DEĞİL, RİVAYETLERİN YARATTIĞI BİR DİN OLMASI KAÇINILMAZDIR. İnancımızdan emin olmak istiyorsak, elde Kur'an her söylenen sözün/hadisin doğruluğunu, Kur'an süzgecinden geçirip, düşünerek kabul etmeliyiz.

Günümüzde Kur'an öğretisinden uzak yaşanan İslam anlayışı, öyle bir öğreti ve inancı topluma inandırdı ki, KUR'AN IN AKIL İLE  DÜŞÜNEREK ASLA, HERKESİN ANLAYAMAYACAĞI DÜŞÜNCESİNİ, TOPLUMA KABUL ETTİRDİLER. Böylece kargaşa, kuşku yaratarak Müslümanları düşünmekten alı koyan cemaatler, tarikat ve kendisini veli, şeyh ilan edenler, kendi hükümranlıklarını devam ettirebilmek için, HANGİ AKILLA, KİMİN AKLIYLA KUR'AN I ANLAYIP, İSLAM I YAŞAYACAKSIN. HERKESİN AKLIYLA KUR'AN'I ANLAMAYA KALKARSANIZ, MİYONLARCA DİN ORTAYA ÇIKAR DİYEREK, TOPLUMDA TEDİRGİNLİK YARATTILAR.  Hatta her insan bir olmaz, çok akıllısıda var az akıllısıda var, süper zekalısı var. Az aklı olan kişi ne yapacak şeklindeki sorularla, toplumun mutlaka birilerine muhtaç olduğu düşüncesini topluma kabul ettirmeye çalışıyorlar. İLK ÇABAYI ALLAH KULUM GÖSTERMELİDİR DİYOR, DAHA SONRA SORUP ARAŞTIRMAKTA BİZLERİN GÖREVİDİR. KUR'AN I ANLADIĞI DİLDEN HİÇ OKUMAYANLARIN, BAŞKALARI TARAFINDAN RAHATLIKLA ALDATILACAĞI ÇOK AÇIKTIR. ALLAH BUNUN ÖNÜNE GEÇMEK İSTİYOR. Halbuki Allah Enam 152. ayetinde,"BİZ HERKESİ ANCAK GÜCÜNÜN YETTİĞİ KADARIYLA SORUMLU TUTARIZ." dediği gerçeğini görmek istemezler. Yine Bakara 286. ayetinde; "ALLAH, BİR KİMSEYİ ANCAK GÜCÜNÜN YETTİĞİ ŞEYLE YÜKÜMLÜ KILAR." Lütfen batıl inancımızı yaşayabilmek adına, yanlışı doğru göstermeyelim. ALLAH BİZLERİ İMTİHAN EDİYOR HATIRLATIRIM. ACABA KULUM VAHYİM OLAN KUR'AN I ÖĞRENEBİLMEK İÇİN ÇABA GÖSTERİYOR MU DİYE. ÇABA BİZDEN, YARDIM ALLAH DAN.

SİZCE MÜSLÜMAN TOPLUMLAR OLARAK BİZLER, ALLAH IN UYARISI IŞIĞINDA MI KUR'AN I OKUYORUZ?  EĞER ÖYLE OKUSAYDIK, DİNDE MEZHEPLERE, CEMAAT VE TARİKATLARA BÖLÜNMEZ, KUR'AN I OKUYAN HER MÜSLÜMANDA FARKLI ANLAMAZ, KUR'AN I AYNI ANLARDI. BEŞERİN YAZDIĞI BİLİMSEL BİR KİTABI, HANGİ DİLE ÇEVİRSENİZ ÇEVİRİN, HER OKUYAN AYNI BİLGİYİ ALIR, HİÇ KİMSE FARKLI ANLAMAZ. İŞ KUR'AN A GELİNCE, NEDEN FARKLI ANLIYOR? İŞTE NEFİS VE BATIL İNANÇALRIMIZ ETKİSİYLE KUR'AN I ANLAMAYA ÇALIŞTIĞIMIZDA, BATIL GERÇEKLERİN ÜSTÜNÜ BÖYLE ÖRTÜYOR. Allah boşuna aklını kullanmayanı pislik, rezillik içinde bırakırım demiyor.
 
Halbuki Allah, birey olarak bu dünyada Kur'an dan, bizzat kendisinin imtihan olduğunu söyleyerek, HER MÜSLÜMANIN, LÜTFEN BURAYA DİKKAT BAŞKASININ AKLIYLA, ONLARIN SÖYLEMLERİ İLE DEĞİL, KENDİ AKLIYLA BİZZAT KUR'AN I DÜŞÜNEREK KENDİLERİ ANLAMASI GEREKTİĞİNİN DİKKATİNİ ÇEKİYOR. Çünkü hepimiz Kur'an dan, Allah ın vahyinden imtihan oluyoruz. İmtihanımız sorumlu olacağımız Kur'an'dan olacağına göre, bizlerin aklıyla anlayamayacağımız bir imtihandan geçtiğimizi, nasıl söyleriz ve inanırız. Onun içinde Allah bizlerin, emin olamayacağımız rivayet ve sanı bilgilerin ardına düşmeden, yalnız Kur'an'ın ipine sarılıp, ayetler üzerinde dikkatle, bizzat kendimizin düşünerek iman etmemizi emreder. HATIRLATIRIM İSLAM DİNİNDE, RUHBAN SINIFI YOKTUR. OLMADIĞI İÇİNDE ALLAH, HER KULUNU DİKKATLE KUR'AN I OKUYUP DÜŞÜNEREK, AKLINI KULLANARAK, ANLAMAYA DAVET EDİYOR. İMTİHANIN DA GEREĞİ, BU DEĞİL Mİ ZATEN. BAŞKALARININ AKLIYLA, NASIL İMTİHANIMIZI VERİRİZ? BAŞKALARININ AKLIYLA İMTİHANINI VERENLER, DERSİNE ÇALIŞMAYIP, TELAŞLA YANLIŞ BİLGİLERİ KOPYE ÇEKEREK, SINIFTA KALAN ÖĞRENCİ GİBİDİR. LÜTFEN UNUTMAYALIM.

Allah birçok ayetinde, Kur'an ı yemin ederek kolaylaştırdığını, izah edip açıkladığını söyler ve devamında, YOKMU AKLINI KULLANAN, DÜŞÜNEN diyerek uyarır. Kur'an ı dikkatle düşünerek okuduğunda, anlamış olmasaydık, Allah böylemi derdi? Aklını ayetler üzerinde kullanmayan, Allah a nasıl en doğru ibadet edeceğini, Allah'ın biz kullarından neler istediğini doğru anlayamayacağı için, İSLAM DİNİNDE HERŞEYDEN İLK ÖNCE AKLI KULLANMAK ÖNEMLİDİR. YANİ AKLI KULLANMAK BİR MÜSLÜMANIN, İLK YERİNE GETİRMESİ GEREKEN, ALLAH IN FARZ EMRİDİR. Mülk 10. ayetinde de hesap günü pişman olacakların o gün söyleyecekleri sözü, şimdiden bakın nasıl bizlere anlatıyor Allah. "EĞER SÖZ DİNLESEYDİK YAHUT AKLIMIZI KULLANSAYDIK, ŞU ÇILGIN ATEŞ HALKI ARASINDA BULUNMAZDIK DİYECEKLER" ALLAH HER KULUNA, BİZZAT KENDİSİNİN DÜŞÜNÜP, AKLINI KULLANARAK BAŞARIYA ULAŞACAĞI BİR BEYİN VERMİŞ VE DİĞER CANLILARDAN ÜSTÜN KILMIŞTIR. Onun için Allah birçok ayetinde, EY AKIL SAHİPLERİ DİYE HİTAP EDER BİZLERE. BEN KUR'AN DAN ANLAYAMAM DİYEN, ALLAH IN İMTİHANINDAN KAÇMAYA ÇALIŞAN, AKLINI KULLANMAK İSTEMEYENLERDİR.

Kur'an da bazı ayetlerde, akıl sahipleri için büyük ibretler vardır diyerek, ayetler üzerinde düşünen, aklını kullanan her kulunun, çabası nispetince Kur'an dan faydalanacağı bilgisi verilir. BİR BAŞKA DEYİŞLE ALLAH, AKLI BAŞINDA YARATTIĞI HER KULUNUN, BİZZAT KENDİSİNE GÜVEN VEREREK, DÜŞÜNMESİNİ İSTEMİŞ VE ONUN ÇABA GÖSTERİP DÜŞÜNDÜĞÜNDE, KUR'AN I ANLAYACAĞINI, KUR'AN ONLARIN GÖNÜL GÖZÜNÜ AÇACAĞINI BİRÇOK AYETİNDE BİLDİRMİŞ, KULLARINA GÜVEN VERMİŞTİR. Allah İbrahim suresi 52. ayetinde bakın akıl sahibi kullarını, düşünmeye nasıl teşvik ediyor. Benzeri birçok ayeti Kur'an da görebiliriz.

"BU KUR'AN, KENDİSİYLE UYARILSINLAR, ALLAH'IN ANCAK TEK İLÂH OLDUĞUNU BİLSİNLER VE AKIL SAHİPLERİ DÜŞÜNÜP ÖĞÜT ALSINLAR DİYE İNSANLARA BİR BİLDİRİDİR." İbrahim 52

Sizce Allah, kullarına Kur'an ı bir bildiri, tebliğ olarak gönderip, her kulunun okuyup düşündüğünde anlayamayacağı bir mesaj gönderip, daha sonrada emin olmadığın bilginin ardına düşmeyin diye uyardığı halde, KULLARINI KUR'AN DAN SORUMLU TUTAR MI? Lütfen Allah a nispet ettiğimiz yanlışların, farkında olalım. İnanın hesap günü, yüzleri simsiyah olan müşriklerin safında buluruz kendimizi. Bakın Allah ayetinde, akıl sahipleri düşünüp öğüt alsınlar diye Kur'an ı bir bildiri, uyarı olarak gönderdim diyor. BUNCA AÇIK BİLDİRİYİ TEBLİĞ ALDIĞIMIZ HALDE, NASIL OLURDA ALLAH IN BİLDİRİSİNİ, AKLI BAŞINDA HERKES DÜŞÜNÜP ANLAYAMAZ DERİZ.  Kuran ı anlayabilmek için, bilmem kaç yıl ilim tahsil etmen lazım diyerek, topluma korku salıp tedirgin etmek isteyenler, Allah'ın yemin olsun ki anlayasınız ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye Kur'an ı kolaylaştırdım ve açıkladım diyerek uyardığı ayetlerin üstünü örtüp, gerçekleri gizlemeye çalışıp Allah a iftira atılmaktadır.

Peki, bunca açık ayetleri gördüğümüz halde, neden akılla din yaşanmaz, Kur'an ayetleri akılla düşünerek anlaşılmaz diyoruz, bunu hiç düşündünüz mü? Çünkü bunu söyleyip inananların hepsi, akıllarını bir kenara bırakıp, düşünmeyi başkalarına bıraktılar da ondan. Bunu yapan kişiler, Allah'ın diğer canlılardan üstün kıldığı aklı kullanmadıkları için, her türlü aldatılmaya açık oluyorlar ve kandırılabiliyorlar. Bizlerin Kur'an ile aramıza girenler, Kur'an ı anlayarak ve düşünerek okumamızı engelledikleri için, bizler Allah'ın mesajını, tebliğini de doğru anlayamadık. NE ANLATTILARSA, ALLAH IN KELAMINDAN ZANNETİK. Şunu lütfen unutmayalım, Allah biz insanları çok özel ve eşsiz yaratmıştır. ÖNCE ALLAH A, DAHA SONRADA KENDİMİZE, AKLIMIZA GÜVENELİM VE YALNIZ ALLAH A DAYANALIM. KENDİMİZE ALLAH IN BERİSİNDEN VELİLER, EFENDİLER EDİNİP, ONLARADA SORGUSUZCA DİN ADINA GÜVENİR VE DAYANIRSAK, KUR'AN I ONLARIN VERDİĞİ AKILLA ANLAMAYA DEVAM EDERSEK, LÜTFEN UNUTMAYALIM, Allah böyle yapanların, hesap günü çok üzülenlerin safında olacağı uyarısını yapıyor.

Allah Kur'an ı doğru anlayabilmemizin yol ve yöntemini de bizlere elbette anlatıyor ve uyarıyor. Hatta Allah ın Resulünün de yalnız Kur'an a iman edip, biz ümmetine yalnız Kur'an ı tebliğ etme görevi aldığınıda, çok açık ayetlerinde bizlere bildiriyor.  Nahl suresi 98. ayetinde, Kur'an ı okumaya başlamadan önce batılın, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların bizlere dayattığı tüm batıl-hurafe, sanı inançlarımızdan önce sıyrılıp, kendimizi kurtarıp, yalnız Allah a güvenip ona sığınarak Kur'an ı okumaya başlamamız gerektiği uyarısını yapıyor. Yani Allah'ın vahyine, onun ipine tutunarak Kur'an ı okumaya başlarsak, Allah da bu niyetle Kur'an ı okuma çabasında olan kullarımın, gönül gözünü açar, onları gerçeklerle buluştururum diyor. AMA BİZLER NELER SÖYLÜYORUZ; "MEZHEPLER DİN ALİMLERİ VE RESULÜN RİVAYET HADİSLERİ OLMSAYDI KUR'AN ANLAŞILMAZ, KAPALI KALIRDI."

Dilerim Kur'an gerçeklerinin farkında olan, yalnız Allah a güvenip ona dayanan, Allah ın halis kullarından oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
100
Bu makalemde, sizlerin düşünmenize vesile olmak istediğim konu, KUR'AN ALLAH KELAMI MI, YOKSA RESULÜN KELAMIMIDIR, konusu üzerine olacak. Konumuza geçmeden önce, KELAM ne anlama geliyor ona bakalım. "KELAM SÖZ, SÖYLEME BİÇİMİ, ŞEKLİ ANLAMLARINA GELİR. SÖZ KELİMESİNİN ANLAMI DA, BİR DUYGUYU, BİR DÜŞÜNCEYİ EKSİKSİZ OLARAK ANLATAN SÖZCÜK, YA DA SÖZCÜK DİZİSİ ANLAMLARINA GELİR."

Bu bilgilerden sonra, bu konu da bazı kişilerin ya da kurumların düşüncelerine önce yer verelim. Bakalım bu konuda neler söyleniyor, iki farklı düşünceye örnek vermek istiyorum. "KUR'AN-I KERİM, LAFIZ VE MANASIYLA ALLAH'IN KELAMIDIR." Bir başka düşünceye göre. "KUR'AN, ALLAH KELAMI DEĞİLDİR. HZ. MUHAMMED'İN KELAMIDIR. HZ. MUHAMMED ALLAH TARAFINDAN KALBİNE VAHYEDİLEN İLAHİ MANALARI SÖZE / KELAMA DÖKMÜŞTÜR. KUR'AN'A ALLAH KELAMI DEMEK, ALLAH'I HÂŞÂ ARAPÇA KONUŞAN BİRİ GİBİ DÜŞÜNMEKTİR. KUR'AN MANA OLARAK ALLAH'A, SÖZ / KELAM OLARAK PEYGAMBERE AİTTİR. PEYGAMBER ALLAH'IN MANA VAHYİNİ DEĞİŞTİREMEZ. AYNEN OLDUĞU GİBİ SÖZE DÖKER"

Ne dersiniz sizce Kur'an Allah kelamı, yani Allah'ın sözleri değil de, Resulün kelamı, yani sözleri midir?  ALLAH VAHYETTİĞİ AYETLERİNİN MANASINI, ANLAMINI ANLADIĞI DİLDEN KULUNA, ELÇİSİNE AKTARAMAZ MI? Bizler önce şunu, çok net bir şekilde ortaya koymalıyız. Kur'an yalnız Arapça kelimelerden mi ibarettir? Eğer evet dersek Kur'an'ın yalnız Arapça okunması gerektiğini ve yalnız Araplara indirildiğini, yalnız Arapların Kur'an dan sorumlu olduğuna inanmış oluruz. Hâlbuki Kur'an tüm âleme, tüm insanlara indirilmiş Allah'ın Tebliğdir, mesajıdır.  Onun için Allah tüm kullarını Kur'an dan sorumlu tutacağına hükmetmiştir. Konumuzun daha iyi anlaşılabilmesi için, Âlim İmamı Azam Ebu Hanifenin, bu konudaki düşüncelerini de, sizlere hatırlatmak istiyorum.

"KUR'AN KÂĞITLARDA YAZILMIŞ VE BİZİM OKUDUĞUMUZ LAFIZLAR DEĞİLDİR. ESAS KURAN O LAFIZLARIN TAŞIDIĞI MANADIR Kİ, BİR KELAM-İ NEFSİ ( ALLAH IN ZATİ İLE VAR OLMAYA DEVAM EDEN SÖZ ) OLARAK KALIPTAN KALIBA DÖKÜLÜR. O KALIPLAR SONRADAN YARATILMIŞ ( MUHDES ) VARLIKLARDIR. OYSAKİ ESAS KURAN, MAHLÛK OLMAYAN BİR MANADIR. O HALDE ESASİ İTİBARİ İLE MANA OLAN KURAN I ARAPÇA LAFIZ YERİNE, BAŞKA LAFIZLARDAKİ ÇEVİRİSİNDEN OKUMAK MÜMKÜNDÜR."

Gerçektende Kur'an, Arapça sözler değil MANADIR, ANLAMIDIR AMA ALLAH VAHYİNİ, EKSİKSİZ ELÇİSİNE KENDİ KELAMIYLA  TOPLUMUN DİLİNDEN İNDİRMİŞTİR Kİ, O GÜNTÜ TOPLUM AYETLERİNİ ANLAYABİLSİN. Bu durumda Kur'an Resulün kelamıdır/sözleridir demek büyük hata olur. Hatasız hiçbir insan olmaz, eğer Resulünün kelamı/onun sözleridir dersek, hata yapma riskinin olabileceğini de lütfen unutmayalım. ALLAH KUR'AN IN KENDİ SÖZLERİ OLDUĞUNUN KANITI OLARAK, HADİ BİR BENZERİNİ GETİRİN BAKALIM DİYE, BİZLERE MEYDAN OKUMAKTADIR.  Eğer asıl Kur'an, Resulün Arapça kelimelerle tebliğ ettiği sözlerdir, yani Resulün kelamıdır dersek, Arapça dışında ki tercümelere Kur'an diyemeyiz, tercüme edenin kelamıdır dememiz gerekir ki, buda büyük hata olur, toplumda şüpheler yaratır.

KUR'AN, ALLAH DAN ALDIĞI KELAMI/SÖZÜ DİREK RESULÜ TARAFINDAN BİZLERE ULAŞTIRILMIŞTIR Kİ, HİÇ KİMSENİN BUNDAN ŞÜPHESİ OLMASIN. Kur'an'ın Arapça şekline Allah kelamıdır demenin, Allah ı Arapça konuşan birisi gibi görmektir demek, aklın ve mantığın ötesinde, ALLAH IN GÜCÜNÜ, KÜÇÜMSEMEK VE SINIRLAMAK OLUR. HATIRLAYINIZ ALLAH, NEDEN KUR'AN I ARAPÇA GÖNDERDİĞİNİN NEDENİNİ AÇIKLARKEN, ANLAŞILMASI VE HAYATA GEÇİRİLMESİ OLARAK AÇIKLAR. DEMEK Kİ KUR'AN, RESULÜNE GELİRKEN ARAPÇA GELMİŞ, BU APAÇIK AYETLE SABİTTİR. DÜNYADA KONUŞULAN TÜM DİLLERİ YARATAN ALLAH TIR VE İNSANLARIN YANI BAŞLARINDA, ONLARI İZLEYEN VE YAŞANANLARI KAYDEDEN MELEKLERDE, TÜM DİLLERİ BİLMEKTEDİR. YOKSA NASIL KAYIT YAPSINLAR, TÜM İNSANLARIN YAPTIKLARINI.

Söylediğim gibi Allah, Cebrail tarafından Elçisine ayetleri, bizzat onun diliyle tebliğ etmiştir. Bunun nedeni olarak, anlaşılması ve üzerinde düşünülmesi içindir diye izah eder. Yani söylendiği gibi Kur'an, Allah tarafından Resulün kalbine vah yedilen, MANALARI ALLAH A AİT OLAN AYETLER, ELÇİSİ TARAFINDAN SÖZE/KELAMA DÖNÜŞTÜRMÜŞ DEĞİLDİR. Bizzat Cibril/Cebrail tarafından vahiy, Resulün anlayacağı dilden tebliğ edilmiştir. Allah ın Resulü kelimesine bile dokunmadan aldığı sözlü vahyi, önce ezberlemiş, ezberletmiş ve daha sonra yazıya geçirmiştir. Kur'an da bunun birçok örneği vardır ki ayetler, CİBRİL/Cebrail tarafından bizzat tebliğ edildiği geçer. Şunu söylemek isterim. Şura suresi 51. ayetinde, Allah bir insanla şu yollardan konuşabileceği örneğini verir. LÜTFEN DİKKAT, RESULLERİ İLE DEMİYOR, TÜM İNSANLARI KAST EDEREK SÖYLÜYOR. Birincisi İLHAM YOLUYLA. Bunun detayını çok fazla bilemeyiz ama söz olmadan, Allah'ın kullarına yardımcı olabileceğini anlayabiliriz. Örneğin Allah arıya vah yettiğini söylüyor ve onun yapması gerekenleri bu yolla yaptığı örneği veriliyor. İkinci olarak Allah'ın kulları ile kendisini göstermeden, PERDE ARKASINDAN GÖRÜŞTÜĞÜ ÖRNEĞİ VERİLİR. Üçüncü bir yoldan da bahsediyor Allah, kulları ile konuşma örneğini verirken. ELÇİLER GÖNDERİP, AYETLERİNİ TEBLİĞ ETTİRİR. Konumuza açıklık getirecek bazı ayetleri sizlere hatırlatmak istiyorum.

"VAHYİ EZBERLEMEK İÇİN DİLİNİ ACELE KIPIRDATMA! ŞÜPHESİZ ONU TOPLAMAK VE OKUMAK BİZE AİTTİR. O HÂLDE, BİZ ONU OKUDUĞUMUZ ZAMAN, ONUN OKUNUŞUNA UY. SONRA ONU AÇIKLAMAK DA BİZE AİTTİR." KIYAME 16–17–18–19

"SANA KUR'AN'I OKUTACAĞIZ VE SEN ALLAH'IN DİLEMESİ HARİÇ- (ONU) UNUTMAYACAKSIN. ŞÜPHESİZ Kİ O, AÇIĞI DA GİZLİ OLANI DA BİLİR." (A'la 6–7)

"KUR'ÂN'I KESİNLİKLE BİZ İNDİRDİK; ELBETTE ONU YİNE BİZ KORUYACAĞIZ." (Hicr 9)

VAHYİN EZBERLENMESİ İÇİN, DİLİNİ ACELE KIPIRDATMA DENİYORSA, VAHİY RESULÜN KALBİNE SESSİZ BİR ŞEKİLDE İLHAM İLE DEĞİL AÇIK VE ONUN ANLADIĞI BİR DİLDE, ALLAH IN KELAMIYLA İNMİŞ DEMEKTİR. Bundan daha açık kanıt mı olur. Kur'an da hiçbir ayetinde, ben Resulüme Kur'an'ı ilham yoluyla ayetleri kalbine vah yettim demez. Tam tersine vahyi uyanık ve kendindeyken bizzat Cibril/Cebrail tarafından tebliğ ettiği örneklerini verir. Yukarıdaki ayetlerden de bunu çok açık anlıyoruz.  Allah Kur'an ı biz indirdik, onu da biz koruyacağız diyorsa, BU KUR'AN KELAMIYLA, LAFSIYLA, MANASIYLA tüm kullarının anlayacağı şekilde, Allah tarafından indirilmiş demektir. Hz. Musa ile de kendisini göstermeden, bizzat konuştuğu örneğini, hepimiz biliyoruz Kur'an dan. Kalbine vah yedilme ya da İLHAM yoluyla, ister uyanık olsun, ister uyurken rüyada olsun sessiz ve biliç devre dışı yapıldığından, yani Allah'ın ilhamı kulu tarafından fark edilmeden yapılır. Bu vahiy tüm insanlığı değil, ancak o şahsı ilgilendiren konular için gerçekleşir. Tekrar etmek istiyorum, Allah yalnız insanlara değil tüm canlılara, bitkilere hayvanlara da vah yeder, ilhamı ile yardımcı olur, bunuda Kur'an dan öğreniyoruz. Örneğin İpek böceğinin yaptığını da Allah, onlara ilhamla vah yetmiştir.  ALLAH IN VAHYİ KUR'AN YA DA DİĞER KİTAPLAR, CEBRAİL YA DA BİZZAT ALLAH TARAFINDAN KENDİSİNİ GÖSTERMEDEN TEBLİĞ EDİLMİŞTİRKİ, ALLAH IN RESULÜ BU TEBLİĞİ ALIRKEN VE TEBLİĞ EDERKEN ŞÜPHEYE DÜŞMESİN.

Hz. İbrahim'i hatırlayınız lütfen. Rüyasında oğlunu Kurban ederken görüyor ve bunu Allah istedi zannediyor, gerçekleştirmek istiyor. Allah hemen müdahale ediyor ve ona başka bir kurbanlık göndererek, benim için Kurban keseceksen, bunu kes diyor. Rüyada gördüklerimizin, ne anlama gelebileceği konusunda bizlerin kesin bilgisi yoktur. Rüya tabiri örneğini Kur'an dan görüyoruz ve Allah bu bilgeliği çok özel Elçilerine verdiğinide anlıyoruz. Lütfen rüya tabiri konusunda, anlatılan rivayetlere inanmayalm. Buradan da şunu anlıyoruz, ALLAH TÜM KULLARINA TEBLİĞ EDİLECEK VAHYİNİ, Resulünün kalbine sessiz sedasız değil, çok net ve açık bir şekilde, ya Cebrail tarafından yada kendisini göstermeden Allah, perde arkasından konuştuğunu, kullarının anlayacağı dilden vah yettiğini Kur'an dan anlıyoruz. Makalemin başında, bu konuyla ilgili bir örnek vermiştim ve ne diyorlardı. "KUR'AN'A ALLAH KELAMI DEMEK, ALLAH'I HÂŞÂ ARAPÇA KONUŞAN BİRİ GİBİ DÜŞÜNMEKTİR." Bu düşüncenin doğru olması asla mümkün olamaz. Sizce Allah perde arkasından, Hz. Musa ile konuşurken, hangi dilde konuştu? Elbette Resulünün anladığı konuştuğu dilinde konuşmuştur ki, vahyini anlayabilsin. Bu durumda Allah, yalnız o dili konuşan biri diye mi düşünmeliyiz? ELBETTE HAYIR, TÜM DİLLERİ YARATAN ALLAHTIR VE O HER DİLİ BİLİR.

Buradan şunu çok açık anlıyoruz. KUR'AN LAFIS VE MANASIYLA ALLAH'IN KELAMIDIR VE RESULÜ ALLAH IN KELAMINI, SÖZLERİNİN TEK BİR HARFİNİ DEĞİŞTİRMEDEN KAYDA ALDIRMIŞ, TEBLİĞ ETMİŞTİR. Eğer böyle yapmamış olsaydı, Allah ın kelamını kendi lafızlarıyla/sözleriyle aktarmış olsaydı, KENDİ SÖZLERİ İLE NAKLEDERKEN ANLAMINI, MANASINI DEĞİŞTİRME TEHLİKESİ OLABİLİRDİ. HATTA ACABA YANLIŞLIK YAPTIM MI DİYE, KENDİSİ BİLE ŞÜPHEYE DÜŞEBİLİRDİ. Örnek vermek gerekirse, insanlar Kur'an ı farklı dillere tercüme ederken, ayetlere bazen inançlarının, duygularının etkisinde kalarak, kendi rivayet inançlarına delil yaratabilmek adına, kendi sözlerini,/kelamını ilave ettiklerini görüyoruz. AMA KUR'AN IN ORJİNALİNDE, ASLA BUNU YAPAMIYORLAR. Kendi sözleri/kelamları ile yaptıkları tahrifat, bir müddet sonra ALLAH IN KELAMI KUR'AN İLE fark ediliyor. ONUN İÇİN ALLAH ARAŞTIR, DÜŞÜN VE GÜVENMEDİĞİN SÖZLERİN ARDINA DÜŞME DİYE BİZLERİ UYARIYOR. DAHADA ÖNEMLİSİ, BİZLERİN YALNIZ KUR'AN'A SARILMAMIZI, ÇÜNKÜ BİZLERİ YALNIZ KUR'AN DAN HESABA ÇEKECEĞİNİ BİLDİRİYOR. BUNU ALLAH NEDEN SÖYLÜYOR? ÇÜNKÜ KUR'AN KELAMIYLA, MANASIYLA ALLAH IN VAHYİDİR DE ONDAN. Kur'an Allah kelamı olmasaydı, Allah böylemi söylerdi?

Dilerim Kur'an gerçeklerinin farkında olan, batıl ve hurafeden uzak İslam ı yaşayan, Allah'ın halis kullarından oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
101
Bugünkü makalemin konusu, Allah dünyayı yarattığından beri, kullarını uyarmak için, SİZCE KADIN RESUL/ELÇİ GÖNDERDİMİ, GÖNDERMEDİMİ? Böyle bir soru ile karşılaştığımızda, elbette ilk müracaat etmeniz delil, kanıt aramanız gereken kaynak Kur'an olmalıdır. Allah açıkça kadın Resul göndermedim diyorsa, Allah a karşı boynumuz kıldan ince, dinledik iman ettik deriz.  Mezheplerin öğretisi olan geleneksel İslam,  Allah ın kadın Resul göndermediğini özellikle söylüyor ve YUSUF SURESİ 109, NAHL SURESİ 43,  ENBİYA SURESİ 7. AYETLERİ, delil gösteriyorlar.  Gerçekten bu ayetlerde Allah, ben kadın Resul göndermedim, gönderdiğim Resullerin tamamı erkekti mi diyor? YOKSA BU AYETLERDE GEÇEN BAZI KELİMELERE FARKLI ANLAMLAR VEREREK, BATIL İNANÇLARINA KANIT MI YARATIYORLAR? Gelin bu konuyu birlikte, anlamaya çalışalım. Örnek verdikleri tüm ayetleri, farklı meallerden önce yazalım ki, yapılmak isteneni daha doğru anlayabilelim.

Yusuf 109: SENDEN ÖNCE KASABALAR HALKINDAN ŞÜPHESİZ, KENDİLERİNE VAH YETTİĞİMİZ BİR TAKIM İNSANLAR GÖNDERDİK. Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden önce geçenlerin sonlarının ne olduğunu görsünler? Ahiret yurdu Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için hayırlıdır. Akletmez misiniz? (Diyanet eski meali)

Yusuf 109: BİZ SENDEN ÖNCE DE, MEMLEKETLER HALKINDAN ANCAK KENDİLERİNE VAH YETTİĞİMİZ BİRTAKIM ERKEKLERİ PEYGAMBER OLARAK GÖNDERDİK. Yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden önce gelenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Elbette ahiret yurdu Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için daha iyidir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz? (Diyanet yeni meali)

Yusuf 109: SENDEN ÖNCE GÖNDERDİĞİMİZ RASULLER, KENTLERİN AHALİSİNDEN (SEÇİP) KENDİLERİNE VAH YETTİĞİMİZ ADAMLARDAN BAŞKASI DEĞİLDİ. Hem onlar yeryüzünde gezip dolaşmazlar mı? Öyle yapsalardı, kendilerinden öncekilerin başına gelen feci akıbeti görmüş olurlardı! Ve Allah bilincine ulaşanlar için âhiret yurdu elbette daha hayırlıdır: Bunu dahi akletmiyor musunuz? ( Mustafa İslamoğlu meali)

Farklı tercümeleri okuduğunuzda, sanırım kafanız karıştı. Diyanetin eski mealinde RİCALEN kelimesi, İNSANLAR olarak tercüme edilmiş. Yani herhangi cinsiyeti belirtmiyor, toplumun halkın içinden Resul gönderildiği bilgisi veriliyor. Ama Yenilenen Diyanetin mealinde aynı kelime, ERKEKLER diye tercüme edilmiş. Çok daha ilginci, Mustafa İslamoğlu mealinde aynı sözcük, ADAMLAR diye tercüme edilmiş. Adam kelimesi de, Adem oğlu anlamında olup, cinsiyet belirtmez. Peki, hangisi doğru olabilir? Arapçada RİCAL kelimesini araştırdığınızda şu bilgileri alırsınız.

"RİCAL, ARAPÇA RCL KÖKÜNDEN GELEN RİCĀL رجال "ERKÂN, İNSANLAR, ÖZELLİKLE YÜKSEK RÜTBELİ KİŞİLER" SÖZCÜĞÜNDEN ALINTIDIR. BU SÖZCÜK ARAPÇA RACUL رجل "İNSAN, ADAM («AYAKTA DURAN, İKİ AYAK ÜZERİNDE YÜRÜYEN» ANLAMINDA)" SÖZCÜĞÜNÜN FİˁĀL VEZNİNDE ÇOĞULUDUR. BU SÖZCÜK ARAPÇA RİCL رجل "AYAK" SÖZCÜĞÜNÜN TEKİLİDİR."

TÜRK DİL KURUMUNDA, BU KELİMENİN ANLAMINA BAKTIĞINIZDA ERKEKLER, YÜKSEK MAKAMLARDAKİ DEVLET ADAMLARI DİYE ÇEVRİLMİŞ. HATIRLATMAK İSTERİM, ADAM KELİMESİNİN TÜRK DİL KURUMUNDA NE ANLAMA GELDİĞİNE BAKTIĞINIZDA İSE HERHANGİ BİR CİNSİYET BELİRTMEYEN BİR ANLAM VEREREK HEM İNSAN, ÂDEMOĞLU ANLAMINA GELDİĞİNİ YAZDIĞI GİBİ, BİRDE ERKEK ANLAMINA GELDİĞİ YAZILMIŞ. ÇELİŞKİLİ BİR İFADE DEĞİL Mİ SİZCE? İŞTE KAFALAR BÖYLE KARIŞTIRILIYOR.

Ne dersiniz, RİCALEN kelimesi cinsiyet belirten bir kelime olmadığı halde, nasıl olurda ayette geçen bu kelimeye erkekler anlamı vererek, ayetin asla bahsetmediği bir anlamı yükleriz. Bu şekliyle ayeti anlayınca Allah ın vermediği bir hükmü bizler ayeti tahrif ederek, Allah kadın Resul göndermemiştir, nasıl deriz. AYETTE ÇOK AÇIK ŞUNU SÖYLÜYOR. SENDEN ÖNCE GÖNDERDİĞİMİZ RESULLERİ, TIPKI SENİN GİBİ, HALKIN İÇİNDEN, GÜVENİLİR ÖNEMLİ KİŞİLERDEN SEÇTİK DİYOR. Yoksa ayette biz her zaman erkeklerden Resul gönderdik asla demiyor. Gelelim örnek verdikleri, diğer ayete.

Nahl 43: DOĞRUSU SENDEN ÖNCE DE KENDİLERİNE KİTABLAR VE BELGELERLE VAH YETTİĞİMİZ BİR TAKIM ADAMLAR GÖNDERDİK. Bilmiyorsanız kitaplılara sorun....(Diyanet eski meali)

Nahl 43: (EY RASUL!) SENDEN ÖNCE GÖNDERDİKLERİMİZ DE KENDİLERİNE VAHYETTİĞİMİZ (ÂDEMOĞULLARINA MENSUP) ADAMLARDAN BAŞKASI DEĞİLDİ, eğer bilmiyorsanız (önceki) vahiylerin mensuplarına sorabilirsiniz. (Mustafa İslamoğlu meali)

Nahl 43: Senden önce de ancak, kendilerine vah yettiğimiz BİRTAKIM ERKEKLERİ PEYGAMBER OLARAK GÖNDERDİK. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun. (Diyanet meali yeni)

Aynı ayeti üç farklı tercümeden özellikle yazdım ki, geleneksel İslam ı topluma kabul ettirmeye çalışanlar, ayetlerin anlamları ile bakın nasıl oynadıkları ortaya çıksın. Diyanet eski meali, yine biraz önce örnek verdiğimiz ayette geçen RİCALEN kelimesini, ADAMLAR diye tercüme etmiş. Hatırlatmak isterim ADAMLAR kelimesi herhangi bir cinsiyeti belirten kelime değildir. Âdemoğulları yani tüm insanlar için söylenen bir kelimedir. Say. Mustafa İslamoğlu da mealinde, RİCALEN kelimesine, daha önceki ayette verdiği aynı anlamı vererek, ADAMLAR kelimesini özellikle kullanmış. Gelelim yeni Diyanet mealine. Bu tercümede de yine aynı kelime, ERKEKLER diye tercüme edilmiş. Tekrar söylüyorum, ricalen kelimesi cinsiyet belirten bir kelime değildir. BU AYETTE ALLAH, KİTAP EHLİNİN KENDİSİNİN RESUL OLARAK GÖNDERİLMESİNE İTİRAZ EDEREK, ALLAH RESUL GÖNDERSEYDİ, BİR MELEK GÖNDERİRDİ İTİRAZLARINA KARŞI İNDİRİLMİŞTİR. (Müminun 24) BU AYETTE KONUYA AÇIKLAMA GETİRİYOR ALLAH VE DİYORKİ, DAHA ÖNCEKİ KİTAP EHLİNE İNDİRİLEN KİTAPLARA BAKIN, ONLARA İNANANLARA SORUN, BİZ DAHA ÖNCEDE RESUL OLARAK, SENİN GİBİ İNSANLARDAN GÖNDERDİK DİYOR. Gelelim kadın Resul gönderilmediğine örnek gösterdikleri 3. ayete. Bakalım bu ayette gerçekten biz, kadın Resul göndermedik mi diyor, yoksa bu ayette geçen aynı kelimenin anlamı ile mi oynanıyor.

Enbiya 7: SENDEN ÖNCE DE ANCAK KENDİLERİNE VAH YETTİĞİMİZ BİRTAKIM ERKEKLERİ PEYGAMBER GÖNDERDİK. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun. (Diyanet yeni meali)

Enbiya 7: BİZ SENDEN ÖNCE DE KENDİLERİNE MESAJLARIMIZI İLETTİĞİMİZ (ÖLÜMLÜ) İNSANLARDAN BAŞKA BİRİLERİNİ ELÇİ OLARAK GÖNDERMEDİK. Hem eğer (bu konuda bir şey) bilmiyorsanız, (geçmiş) vahiylerin mensuplarına sorun! (Mustafa İslamoğlu)

Enbiya 7: BİZ SENDEN ÖNCE DE [EY MUHAMMED,] KENDİLERİNE VAHİY İNDİRİLEN [ÖLÜMLÜ] ADAMLARDAN BAŞKASINI [ELÇİ OLARAK] GÖNDERMEDİK; bunun içindir ki, [o inkârcılara de ki:] "Eğer kendiniz bilmiyorsanız, önceki kitapları okuyup izleyen kimselere ⁹ sorun". (Muhammed Esed meali)

Bu ayete de baktığımızda, Diyanetin yeni mealinde aynı kelime, ERKEKLER diye tercüme edilmiş. Ama Diyanetin eski mealinde yine bu ayette,  herhangi bir cinsiyeti belirtmeyen ADAMLAR diye tercüme edilmiş. Sanırım Diyanet işleri başkanları değişince, inançlarda da değişiklikler oluyor gibi geldi bana. Bayraktar Bayraklı hocamızda bu ayette RİCALEN kelimesini erkekler değil, cinsiyet belirtmeyen KİŞİLERDEN olarak tercüme edilmiş. Mustafa İslamoğlu hocamızda diğer ayetinde kullandığı benzer anlamı kullanarak, İNSANLARDAN kelimesini kullanmış. Bu kelimede asla cinsiyet belirtmez.

Allah kadın Resul göndermemiştir diye delil gösterdikleri üç ayete de baktığımızda, Allah ın böyle bir hüküm vermediğini görüyoruz. ALLAH BU KONUDA AÇIKÇA BİR HÜKÜM VERMEDİYSE, BİZLER AYETLERİN ANLAMLARI İLE OYNAYIP, AYETLERİ BATIL İNANÇLARIMIZA UYDURMAYA ÇALIŞMAMIZ, ASLA DOĞRU OLMAZ. ALLAH KADIN RESUL GÖNDERMEMİŞTE OLABİLİR, AMA BU KONUDA AÇIK VE KESİN BİR HÜKMÜ KUR'AN DA YOK. BİZLERİN AÇIKLANMAMIŞ KONULAR ÜZERİNDE YORUMLAR YAPARAK, KANITLAR YARATMA ÇABASINDA OLMAMIZ, YANLIŞA YÖNELMEMİZE NEDEN OLUR. BİZLERE DÜŞEN AÇIKLANANLAR ÜZERİNDE DÜŞÜNMEK, AKLIMIZI KULLANMAK OLMALIDIR.

Kur'an ı dikkatle okuduğumuzda bizlere anlatılanların, verilen örneklerin sınırlı olduğunu görüyoruz. Elbette bunun bir nedeni vardır, nedenini bizler bilemeyiz Allah bilir. Bizler geçmişte, binlerce, onbinlerce yıl önce yaşamış insanların hangi koşullarda yaşadığını bilemeyiz.  O toplumların anlayış ve kültürlerinin neler olabileceği konusunda, detaylı bilgiye sahip de değiliz. Bu durumda yorumlar yapmak yerine, Kur'an ın verdiği hükümleri anlamaya çalışmalıyız.

BİNLERCE, ONBİNLERCE YIL ÖNCE, BELKİDE ÖYLE BİR TOPLUM VARDI Kİ, ONLARI KADINLAR YÖNETİYOR, HATTA ALLAH ONLARA KADIN RESUL GÖNDERMİŞ OLABİLİR. GÖNDERMEMİŞ DE OLABİLİR. KUR'AN DA KADIN HÜKÜMDARDAN BAHSEDİLDİĞİNİDE, UNUTMAYALIM LÜTFEN. ALLAH KADIN HÜKÜMDAR ÖRNEĞİNİ NEDEN VERMİŞ OLABİLİR? BUNUDA DÜŞÜNELİM LÜTFEN. EĞER GÖNDERDİYSE, O DÖNEMİN GEREKLERİ, KOŞULLARI ÖYLE OLDUĞU İÇİN GÖNDERMİŞTİR, DİYE DÜŞÜNMELİYİZ. KUR'AN IN İNDİRİLDİĞİ DÖNEMLERİ HATIRLAYIN. KADININ ADI BİLE YOK. KIZ ÇOCUKLARINA YAPTIKLARINI HEPİMİZ BİLİYORUZ. KADININ BİR MAL GİBİ, ALINIP SATILDIĞI BİR TOPLUMDAN BAHSEDİYORUZ. BU TOPLUMA KADIN RESUL GÖNDERDİM DEMİŞ OLSAYDI ALLAH, ACABA BU TOPLUM BUNU NASIL KARŞILARDI? YORUMUNU SİZLERE BIRAKIYORUM.

EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR AMA BİZLERE DÜŞEN DOĞRUNUN ARAYIŞINI, DÜŞÜNEREK KUR'AN IŞIĞINDA GERÇEKLERİ ANLAMAYA ÇALIŞMAK OLMALIDIR. DİLERİM BU YOLDA YÜRÜYEN, ALLAH IN HALİS KULLARINDAN OLURUZ.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
102
Bu günkü makalemin konusu, Kur'an da geçen CİN-ŞEYTAN konusu üzerinde olacak. Kur'an Zariyat 56. ayetinde İnsan ve cinleri, Allah a kulluk etmesi için yarattığı bilgisini verir. Peki, şeytan dediğimiz kimler? Yalnız Cinlerden mi şeytan oluyor? Bu kelimenin önce anlamına bakalım. Şeytan Arapça da,  uzaklaşmak anlamına gelen bir fiil olup, KİBİRLENİP, İSYANKÂR OLAN KÖTÜLÜK EDENLER İÇİN KULLANILIR. Onun içinde Kur'an da, aslında Cin olan, ama Allah'ın Hz. Âdem ile ilgili emrine karşı çıktığı için, ona ŞEYTAN ismi verilmiştir. Yani şeytan kısaca İSYANKÂR, YOLDAN SAPMIŞ olanlara Kur'an bu ismi veriyor. Ayrıca düzen bozucu anlamında ŞEYTANA, İBLİS diye de bahsedilir.

Kur'an dan öğrendiğimiz kadarıyla Cinlerinde, İnsanlarında iman edenleri olduğunu, onlara da uyarıcılar gönderildiğini, her iki toplum içinden iman edenlerin olduğu gibi, yoldan sapmışların da olacağı bilgisi verilir. Hatta Cinlerin bir kısmının, Kur'an okunurken dinledikleri ve toplumlarına aktardıkları bilgisi de verilir Kur'an da. Elbette biz insanların Cinleri görmemiz mümkün olmadığı için, direk irtibatta kuramayız. Onlarında bizlere direk zarar vermelerinin, mümkün olmadığını Kur'an dan öğreniyoruz.  Kur'an da ŞEYTAN diye geçen bazı ayetlerde kast edilenin,  yalnız Cinlerin arasındaki Şeytanlar olmadığını, bazen de ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLAR OLDUĞUNU VE KUR'AN BUNLARDAN BAHSEDERKEN, ONLARADA ŞEYTAN DEDİĞİNİ, LÜTFEN UNUTMAYALIM. Hemen bir örnek verelim.

Enam 112: İşte böylece biz her Nebiye İNSAN VE CİN ŞEYTANLARINI DÜŞMAN KILDIK. BUNLAR ALDATMAK İÇİN BİRBİRLERİNE YALDIZLI LAFLAR FISILDARLAR. Rabbin dileseydi, bunu yapamazlardı. O hâlde, onları iftiralarıyla baş başa bırak. (Diyanet meali)

Bu ayetten de anlıyoruz ki Kur'an, ister cinlerden ister insanlardan olsun, doğru yoldan saptıranların hepsine, ŞEYTAN diyor. Şeytan ismi geçen ayetleri de lütfen bu ayet ışığında anlamalıyız. Yoksa Cinlerin içinden, şeytan olmuşlar insan kılığında gelip, bizleri aldatıp kandıramazlar. Yukarıdaki ayete dikkatle baktığımızda, bunlar aldatmak için birbirilerine güzel, aldatıcı laflar fısıldarlar diyor. Demek ki insanları kandıran, aldatıcı şeytan insanlar olduğu gibi, Cinlerden şeytan olmuşlarda insanlara vesvese verip, yani kafalarda kuşku uyandırıp, akıllarını karıştırmasına neden olabiliyormuş. Mücadele 10. ayetinde Allah, bakın bu konuda nasıl bir bilgi veriyor.

Mücadele 10: İnananları üzmek için gizli toplantılar yapmak, ŞEYTANDANDIR. HÂLBUKİ ALLAH'IN İZNİ OLMADAN, ŞEYTAN ONLARA HİÇBİR ZARAR VEREMEZ. İnananlar yalnız Allah'a güvensinler. (Bayraktar Bayraklı)

Sizce bu ayette geçen Şeytan, yalnız Cinlerden olan şeytan mı? Bunu sınırlarsak ayeti eksik anlamış oluruz. Gizli toplantılar yaparak, toplumda fitne, fesat ve kargaşa çıkaranlar, sizce bizlerin görmediği, iletişim kuramadığımız Cinlerden olan şeytan mıdır, yoksa Allah ın düzenini bozmaya çalışan, insanlar arasında kargaşa yaratan İNSAN ŞEYTANLAR MIDIR,  ne dersiniz? Bildiğimiz Cinlerden olan şeytanlar, ancak bizlere vesvese verip, kafamızda kuşku yaratarak, kötüyü doğru gibi görmemize yardımcı olabilirler. Elbette kendimizi eğitir ve Allah ın kitabıyla buluşursak, bunu da asla yapamaz. Şeytan ancak kafası karışık olanlara vesvese verir, kafalarında kuşku yaratırlar. YANİ İMANLARINDAN EMİN OLMAYANLARI, İMANLARINI KUR'AN İLE GÜÇLENDİRMEYENLERİ ETKİLERLER. Ama içimizdeki Şeytanlaşmış İnsanlar, her türlü kötülüğü yaparak bizleri aldatabilir ve yoldan sapmamızı sağlarlar. İster Cinlerin içindeki ŞEYTANLAR olsun, ister İnsanların içindeki ŞEYTANLAŞMIŞ insanlar olsun, bunların hiç birisi, Allah ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler.

Peki, kimlere zarar verip, yoldan saptırırlar? Bunu da Allah açıklıyor ve bakın ne diyor.  "KİM RAHMAN'IN ZİKRİNDEN/ÖĞÜDÜNDEN YÜZ ÇEVİRİRSE, ONA BİR ŞEYTAN SALARIZ; O, ONUN YOLDAŞI OLUR."( Zuhruf 36) Demek ki Allah'ın Vahyini görmezden gelip, Allah'ın sınırlarını aşarak, rivayet ve batıl bir inancın peşi sıra gidenlere Allah, bir şeytan musallat ederiz diyor. Kur'an ın tabiriyle Allah ın dinini yaşıyorum diye, araştırıp sormadan atalarının dinini yaşayanlardan bahsediyor. SİZCE MUSALLAT OLAN ŞEYTAN, YALNIZ CİNLERDEN OLAN ŞEYTAN MI, YOKSA İNSANLARIN İÇİNDEN İNSAN ŞEYTANLARIDA MUSALLAT EDİYOR MU? NE DERSİNİZ?

Şeytanın, şeytanlaşmış insanların ancak, kimleri korkutup zarar verebileceğine, yine bir başka örnek verelim. "İŞTE O ŞEYTAN, ANCAK KENDİ DOSTLARINI KORKUTUR. ŞU HALDE, EĞER İMAN ETMİŞ KİMSELER İSENİZ ONLARDAN KORKMAYINIZ, BENDEN KORKUNUZ." (Ali İmran 175) Kur'an ayetlerini düşünen ve aklını kullanan, gerçeklerle buluşuyor çok şükür. Konuyu daha iyi anlayabilmemiz için, sizlere başka bir ayet örnek vermek istiyorum.

Bakara 168: EY İNSANLAR! YERYÜZÜNDEKİ ŞEYLERİN HELÂL VE TEMİZ OLANLARINDAN YİYİN! ŞEYTANIN İZİNDEN YÜRÜMEYİN. ÇÜNKÜ O SİZİN İÇİN APAÇIK BİR DÜŞMANDIR. (Diyanet meali)

Sizce bu ayette bahsedilen ŞEYTAN ve onun izinden yürümekten, kimler kast ediliyor olabilir? Ayete dikkat ettiyseniz, Allah öyle bir şeytandan bahsediyor ki, onunla direk irtibat içinde olunup, Allah ın helal ya da haram dediklerinin dışına çıkanların olabileceğinden bahsediliyor. Bu ayeti doğru anlayabilmemiz için, öncesindeki ayetleri dikkatle okumamız gerekir. Bakara 165. ayetinde, Allah ın yanında ona eş tutarak, şirk koşanlardan bahsediyor.  Yapılan bu yanlış konusunda uyarıp, güvenilecek ve saygı duyulacak yalnız Allah ın olduğu bildiriliyor. Bakara 166. ayetinde de hesap günü, güvendikleri kişilerin, velilerin onları nasıl terk edecekleri örneği veriliyor. 167. ayette de yaptıkları yanlışlardan, nasıl pişman olacakları anlatılıyor. Yukarıda yazdığım, Bakara 168. ayette de ŞEYTANIN, ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARIN batıl sözlerine kanarak, hakkı batıl yaptıkları, hatta helali haramlaştırıp Allah ın yolundan sapıp şeytanlaşmış insanların izinden gittikleri anlatılıyor. BU AYETTE BAHSEDİLENLER APAÇIK ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLAR, ÇÜNKÜ BAHSETTİĞİM AYETLERDE GEÇENLERİN HEPSİ İNSAN VE BİRBİRİLERİNİ ALLAH İLE ALDATIYORLAR. Konumuzla ilgili son bir örnek ayet daha vermek istiyorum.

"ŞEYTAN SİZİ FAKİRLİKLE KORKUTUR VE CİMRİLİĞİ EMREDER. OYSA ALLAH SİZE BAĞIŞLAMASINI VE LÜTFUNU VAAD EDER. ALLAH'IN LÜTFU BOLDUR; O, HER ŞEYİ BİLİR." (Bakara 268)

Sizce bu ayette insanları fakirlikle korkutup, insanların birbirine yardım etmesini engelleyen cimriliğe yönelten, hiçbir zaman karşı karşıya gelmediğimiz, göremediğimiz, konuşamadığımız Cinlerden olan ŞEYTAN olabilir mi? Hangimiz bir şeytanla karşılaştık da, böyle şeyleri bizlere öğütledi? Ama ayette bahsedilenleri, aramızdaki şeytanlaşmış insanlar sürekli yapıyor. Toplumu fakirlikle korkutuyor, onları kullanıyor ve fakirliğin sürmesi için, ALLAH IN ZEKÂT EMRİNİ, YARDIMLAŞMA HÜKÜMLERİNİ TOPLUMUN UNUTMASINI SAĞLAYAN, YADA YARDIMI YALNIZ KENDİ YAKINLARINA LAYIK GÖRENLER YOKMU? HATTA TOPLUMUN FAKİR KALABİLMESİ İÇİN ÇABA GÖSTEREN, BÖYLECE KENDİLERİNE MUHTAÇ BIRAKAN, İÇİMİZDE İNSANLAR YOK MU? YORUMUNU SİZLERE BIRAKIYORUM.

Dilerim cümlemiz, Hakkı batıldan ayıran, yalnız Allah'ın ipine sarılarak rivayet ve sanıdan uzak duran, Allah'ın azınlık halis kullar arasında oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK.

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
103
                                       
Kur'an ayetleri gerçekten çok düşündürücü ve ibret vericidir, elbette aklını kullanana, ibret alana. Çünkü Allah onlarca ayetinde, bizleri düşünmeye ve aklımızı kullanmaya yöneltmektedir. Sizleri üzerinde düşünmeye davet etmek istediğim ayet, Hucurat suresi 14. ayet olacaktır. Gerçekten de bu ayet, Kur an ışığında düşünene, büyük dersler verdiği gibi, günümüzde yaptığımız yanlışlara da ışık tutmaktadır. Önce ayeti yazalım,  üzerinde birlikte düşünelim.
Hucurat 14: Göçebe Araplar "İman ettik!" dediler. De ki: "SİZ HENÜZ İMAN ETMEDİNİZ ama 'TESLİM OLDUK!' DEYİN! (Çünkü) İMAN HENÜZ KALPLERİNİZE YERLEŞMEDİ. Allah'a ve Elçisine itaat ederseniz (Allah) işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez." Şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır, çok merhametlidir. ( Mehmet Okuyan meali)

Yazdığım ayette geçen, Bedevi, göçebe Arapların Kur'an da geçen özelliğini de, önce sizlere hatırlatmak istiyorum. Bakın Tevbe suresi 97. ayetinde Rabbimiz, bu Araplardan nasıl söz ediyor.

Tevbe 97: Bedevi Araplar, KÜFÜR VE İKİ YÜZLÜLÜKÇE DAHA YAMAN ve Allah'ın, ELÇİSİNE İNDİRDİĞİ ŞEYLERİN SINIRLARINI TANIMAMAĞA DAHA MÜSAİTTİRLER. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Çok dikkat çekici bir özelliklerinden bahsediliyor, bedevi Arapların. Küfür ve iki yüzlülükte daha yaman olduğunu söyledikten sonra, daha da düşündürücü bir özelliklerinden bahsediyor. ELÇİSİNE İNDİRDİĞİ ŞEYLERİN SINIRLARINI TANIMAMAĞA, DAHA MÜSAİT OLDUKLARINI SÖYLÜYOR. İşte üzerinde dikkatle düşünmemiz gereken, asıl konu burası sanırım. Bedevi Araplar dikkat ederseniz, Hucurat 14. ayette, biz iman ettik demişlerdi. Yani onlarda bu dini kabul ettiklerini söylüyorlar. Ama inat ettikleri bir konu var. ODA ELÇİSİNE İNDİRİLEN, KUR'AN IN SINIRLARINA İTİRAZLARI VAR. KUR'AN IN ÇİZDİĞİ BİR SINIR VAR VE ALLAH BU SINIRI SAKIN AŞMAYIN DİYE UYARIYOR. BU SINIRI AŞANI ALLAH, GERÇEK İMAN ETMİŞ SAYMIYOR.

Bu sözleri birde günümüzde bizlerin yaptığımız yanlışlarla, Allah ın kitabının sınırlarını, kendi nefsimizce nasıl aştığımızı karşılaştırdığımızda, sanırım o devrin bedevi Araplarına çok fazla söyleyecek söz dahi, belki de bulamayız. Demek ki İman ettim demekle iman etmiş olmuyoruz. Gerçek imanı önce, hayatımıza geçirmeliyiz. EĞER İMANIMIZ SÖZDE KALMIŞ, KALBİZE VE ORADAN BEYNE YERLEŞTİRİLMEDİYSE, YANİ HAYATIMIZA GEÇİREMEDİYSEK, ASLA GERÇEK İMAN EDENLERDEN OLAMAYACAĞIMIZI, ALLAH BU ÖRNEĞİ İLE BİZLERE GÖSTERİYOR. Şimdi Hucurat suresi 14. ayeti, bu inanç doğrultusunda anlamaya çalışalım. Kur'an ın sınırlarını tanımak sözünden ne anlamalıyız? Önce bunu tespit etmeliyiz. Bedevi Araplar, iman ettiklerini söylüyorlar, ama atalarından gelen birçok inançtan da vazgeçmek istemiyorlar, ayetten bu anlaşılıyor. Hatırlayınız bu ve buna benzer toplumların, Kur'an ı yeterli görmeyen ve atalarının inançlarından vazgeçmeyen tavırlarına karşılık Allah, bakın nasıl ayetler indirmişti.

Araf 185: Göklerin ve yerin hükümranlığına, Allah'ın yarattığı her şeye ve ecellerinin yaklaşmış olabileceğine bakmadılar mı? O HALDE KUR'AN'DAN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR.

Ankebut 51: KARŞILARINDA OKUNUP DURAN BİR KİTABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMİYOR MU? Bunda inanan bir toplum için, elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.

Hucurat suresi 14. ayetinde bedevi Araplar, inatla Kur'an ı yeterli görmedikleri gibi, onun sınırlarının dışına da çıkmayı istemekteydiler. Hâlbuki Allah birçok ayetinde elçisine, kullarıma Kur'an ile hükmet emrini vermiş, onun dışına çıkamayacağına dair birçok ayet de indirmiştir. Onun içindir ki Allah, sizleri Kur'an dan sorumlu tutuyorum diye, kesin hükmünü de vermiştir. ALLAH BEDEVİ ARAPLARIN, İMAN ETTİK SÖZÜNÜ YETERLİ BULMUYOR. Çünkü iman etmek, sözle değil pratikte, kalple gönülden yapılması gerektiğini belirtiyor. Allah iman ettik sözünü yeterli görmeyip, Müslüman olduk, yani boyun eğdik denmesini istiyor ve bunuda hayata geçirilmesini şart koşuyor, sözle kalmamalı bu iman diyor. İşte asıl üzerinde düşünmemiz gereken, bir başka noktada burası sanırım.

Peki, neye boyun eğilmesini istiyor Allah? Ya da Bedevi Arapların yaptığı yanlış hangi konularda ki, siz gerçekten iman etmediniz diyor Rabbimiz? Bedevilerin Kur'an ın sınırlarını zorlayarak, onun dışına çıkması ne anlama geliyor? Sanırım ayetin anlatmak istediği önemli konuda burası. İman ettik diyen Bedevi Araplar, ne yazık ki kendilerini yalnız Kur'an a teslim edip, onun hükümlerine boyun eğmedikleri içindir ki, imanları kalplerine yerleşememişti. ÇÜNKÜ HAKKA BATIL KARIŞTIRIYORLARDI DA ONDAN. BUNDAN DOLAYI ALLAH, SİZ İMAN ETTİK DİYORSUNUZ, AMA ASLINDA İMAN ETMEDİNİZ DİYORDU ONLARA.

Ayetin devamında, eğer Allah'a ve resulüne itaat ederseniz Allah, yapıp ettiklerinizden hiçbir şey eksiltmez diyerek, Allah ın resulüne indirdiği kitaba itaat edilmesini ve bu kitabın sınırlarını tanımalarını istiyor. Çünkü sınırları çizen, dinin sahibi olan yalnız Allah tır. Allah ın Elçisi yalnız Kur'an ı tebliğ edip, eskiden gelen atalarının hurafe inançlarından, onları vazgeçirmeye çalışıyordu. Direnmede bu konu üzerinde oluyor, onlar atalarının hurafe, rivayet itikatlarına, inanmaya devam etmek istiyorlardı.

Bu ayet bizlerin günümüzde yaptığı, çok büyük yanlışlarımıza da dikkatimizi çekiyor. Allah ın Elçisinin devrinde, Kur'an ın sınırlarını zorlayanlara Rabbin ikazı neyse, bugünde Kur'an ın sınırlarını aşanlara, İslam ı yaşamak için yalnız Kur'an yetmez diyenlere, Kur'an ın sınırlarını genişletip, ilaveler eklemeler yaparak, atalarının inançlarını yaşamakta diretip, bunlarda Allah katındandır diyenleri, dün Allah nasıl ikaz ediyorsa, bugünde aynı uyarıların geçerli olduğunu unutmamalıyız.

İMAN ETTİM DEMEKLE, İMAN EDİLMİŞ OLMADIĞINI, GERÇEK İMAN EDENİN KUR'AN IN SINIRLARINI AŞMAMASI, YALNIZ KUR'AN A BOYUN EĞMESİ VE ALLAH IN TEBLİĞİNİ HAYATINA GEÇİRMESİ GEREKTİĞİNİ, ALLAH BİZLERE ÇOK AÇIK ANLATIYOR. Hatırlatmak isterim. Allah şefaat tümden bana aittir, hiç bir şefaatin olmadığı o günden sakının diyen Allah ı duymazdan gelip, Allah ın yanında, kendisine şefaatçiler edinenler, Allah ın sınırlarını aşan, imanları kalplerine yerleşmeyenlerdir. Dilerim Allah dan, sözde iman ettik diyenlerden değil, Müslüman olduk dedikten sonra, Kur'an ın hükümlerini tebliğ alıp, hakka batıl karıştırmadan, Kur'an ın sınırlarını aşmadan, yalnız Allah a ve onun kitabı Kur'an a boyun eğdik diyerek, gerçek iman edenlerden oluruz.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK.

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
104
Bizler öyle bir İslam yaşıyoruz ki, mezheplerin ya da fıkıh inancımızın etkisiyle, inancımızın içine girmiş bazı geleneklerimizi, bu Allah ın Elçisinin sünneti diye delil gösteriyor ve inancımızın içine ilave etmekte hiçbir sakınca görmüyoruz. Allah ın Kur'an da emrettiği bazı hükümleri de, geleneklerimize uymadığında, bu ayetin hükmü kalkmıştır, deme cesaretini gösterebiliyoruz. Tüm bunlar bizlerin Kur'an dan yavaş yavaş uzaklaşmamıza neden olduğu gibi, Allah ın hükümlerinin tam tersini yaşadığımızın da, farkında olmamızı engelliyor.

BİLDİĞİNİZ GİBİ GELENEKSEL İSLAM TOPLUMUNDA, MÜBAREK SAYILAN ÜÇ AYLAR İNANCI VARDIR. Halk arasında üç aylar diye bilinen Recep, Şaban ve Ramazan ayları mübarek kabul edilir. KUR'AN TOPLUMDA MÜBAREK SAYILAN, BU ÜÇ AYDAN HİÇ BAHSETMEZ.  Kur'an da bahsedilmediği halde, bizlerin sorgusuzca inanmamız sizce normal mi, ne dersiniz? Bu sorunun cevabını herkes, kendi nefsine mutlaka vermelidir. İslam yalnız Kur'an dan ibaret değildir, diyen bir Müslümana, bu gerçeği anlatmak sanırım çok zor olacaktır. Hatırlatırım din Allah ın dini ve Allah hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyor Kur'an da. Elbette Kur'an Ramazan ayından detaylı bahsederek, bu ayın bin aydan hayırlı olduğu ve Kur'an ın bu ayda indirilmeye başlandığı bilgisini verir bizlere. Gerçi İslam toplumunda Allah ın hiç bahsetmediği çok özel günleri/geceleri de bizler kutsak kabul etmiş ve bu gecelerde yapılacak duaların, ibadetlerin normal güne göre, misliyle bizlere daha sevap kazandıracağı topluma anlatılmıştır. ALLAH BÖYLE GECELERDEN DE KUR'AN DA HİÇ BAHSETMEDİĞİ HALDE, BİZLER MEZHEPLERİN KENDİMİZE GÜNAHLARIMIZI AFFETTİRECEK GECELER İLAN EDİLMESİNDEN ÇOK MEMNUN KALMIŞIZ Kİ, HEPİMİZ ADETA O GECELERİ YA DA GELENEKLERİMİZE GİRMİŞ 3 AYLARI BEKLER OLMUŞUZ. YA DİĞER AYLAR VE GECELER NE OLACAK? Her şey serbest mi? O özel gecelerin çok özel olduğuna, kim karar vermiş hiç araştırdınız mı? Allah ın hükmü değilse, lütfen kendimizi kandırmayalım.

Kur'an Ramazan ayında, Kur'an ın indirilmeye başlandığı Kadir gecesinden bahseder ama o gecenin bile hangi gece olduğunu özellikle bizlere bildirmemiştir. HER RAMAZAN AYININ, HER GÜNÜNÜ, GECESİNİ AYNI HUŞU İLE YAŞAMAMIZ İÇİN.  Çünkü Allah o gecenin hangi gece olduğunu söylediğinde kullarının, o geceye çok özellikler atfedip, diğer günlerinde/gecelerinde neler yapacaklarını çok iyi biliyor. Hatta Peygamberimize bu gecenin hangi gece olduğunu sorduklarında, BİLİYORDUM AMA ALLAH BANA UNUTTURDU diye cevap vermesi, Müslümanları pek memnun etmemiş olmalı ki, yine peygamberimizin tahminen söylediğini iddia ettikleri geceleri bulup, illaki O gece çok daha sevap kazanacaklarını ve tüm günahlarını affettireceklerini zannetmişler ve belli bir geceyi kadir gecesi ilan etmişlerdir.

Kur'an da belki günümüzde bahsedilen üç aylar geçmez ama özellikle Allah HARAM AYLAR adı altında 4. aydan bahseder. Bu aylarda savaşmanın yasak olduğu anlatılır, yani insanlar için güvenli bir aylardır bu aylar. Peki, neden savaş yasak, neden insanlar için güvenli bir ortam sağlanıyor Allah tarafından?  Onu da Bakara 197. ayetinde Allah açıklıyor ve bakın ne diyor diyanet mealinde. "HAC (AYLARI), BİLİNEN AYLARDIR. KİM O AYLARDA HACCA BAŞLARSA...."  Ayet devam ediyor ve Hac da yapılmaması gerekenleri sayıyor. Bakara 217. ayette de haram aylar konusunda, bakın nasıl bir bilgi veriyor.

"Sana haram ay ve onda savaşma hakkında soru yöneltiyorlar. De ki: "Onda savaş, büyük bir günahtır. Allah yolundan engellemek, O'nu inkar etmek, MESCİD-İ HARAM'A GİDİŞİ ENGELLEMEK ve halkını oradan çıkarmak ise, Allah katında daha büyük bir günahtır......."(Bakara 217)

Bakar mısınız lütfen ayete. Allah aynı suresinin 197. ayetinde Hac bilinen aylarda olduğunu söyledikten sonra, 217. ayetinde de Haram aylarda Mescidi Harama girişi, yani Hacca gelenleri engellemek isteyenlerin, büyük günah işleyeceklerinden bahsediyor ve bu aylarda savaşın yasaklandığından bahsediyor. HATIRLATMAK İSTERİM, ALLAH HARAM AYLARIN SAYISINI BİZZAT KENDİSİ BİLDİRMİŞ AMA HANGİ AYLAR OLACAĞINA, HZ. İBRAHİM DEN BERİ TOPLUMLARIN ANLAŞARAK, ARALARINDA BİR UZLAŞMA SAĞLAYARAK, BELİRLENMESİNİ ALLAH ÖZELLİKLE İSTEMİŞ, BÖYLECE TOPLUMLAR ARASINDA BİRLİKTELİĞİN, YAKINLAŞMANIN SAĞLANMASI AMAÇLANMIŞTIR. Hatta Kur'an geçmişte anlaşarak belirlediğiniz O haram ayların, işinize geldiğinde yerlerini değiştirerek anlaşmazlık çıkarmayın, diye Kur'an da uyarır.

Şimdi sizlere sormak istiyorum, Allah ın Kur'an da apaçık verdiği bu hükümler günümüzde uygulanıyor ve yerine getiriliyor mu? YANİ MÜSLÜMANLAR, ALLAH IN EMRETTİĞİ GİBİ HARAM AYLARDA SAVAŞMAYIP, MÜSLÜMANLAR ARASINDA BARIŞ SAĞLANIP, MÜSLÜMANLAR RAHATLIKLA BU HARAM AYLARDA HAC GÖREVLERİNİ Mİ YAPIYORLAR, YOKSA ALLAH IN KOLAYLAŞTIRDIĞI DİNİ, GELENEKLERİN VE MEZHEPLERİN DİNİ ZORLAŞTIRARAK, HAC İBADETİNİ YILIN BİRKAÇ GÜNÜNEMİ SIKIŞTIRIYORLARLAR, NE DERSİNİZ? İŞTE ALLAH IN EMRİ BÖYLE GÖRMEZDEN GELİNİYOR, ATALARIN VE MEZHEPLERİN İNANCI ALLAH IN KİTABININ ÖNÜNE, İŞTE BÖYLE GEÇİRİLİYOR.

Sizlere çok daha ilginç olanı söylemek istiyorum. Tüm bunlar yetmiyor, Allah ın apaçık hükümleri hakkında, bizlere İslam ı anlattıklarını söyleyen kişiler bakın neler söylüyor. Geçmiş yıllarda Diyanet İşleri Başkalığına, Haram aylar ile ilgili bir soru sormuştum. Bakın bana nasıl cevap vermişlerdi.

"Haram ay, saygı duyulması gereken bir zaman dilimi olduğu için savaşın yasak olduğu ay demektir. Haram aylar, ZİLKADE, ZİLHİCCE, MUHARREM VE RECEP OLMAK ÜZERE DÖRTTÜR. İSLÂM'DA HARAM AY UYGULAMASI KALDIRILMIŞTIR." Diyanet İşleri Başkanlığı.

Bakar mısınız lütfen. İslam da, HARAM AY UYGULAMASI KALDIRILMIŞTIR diyebiliyorlar. KİM KALDIRDI, NEDEN KALDIRILDI DİYE SORAN VAR MI ARAMIZDA. Allah ın Kur'an da verdiği hükmün, artık geçersiz olduğuna hükmedecek bir yetkili, babayiğit var mı aramızda? Herkes susmuş Kur'an dan uzak yaşanan İslam ı işte böyle seyrediyor. UNUTMAYALIM BU SUSKUNLUĞUN BİR VEBALİDE VAR.  İtiraz edenin sesi bile duyulmaz olmuş. Beni üzen ise İslam ı çok güzel anlatan İlahiyat Profesörlerimizin içinde, bu konuyu açıkça haykıran,  yapılan yanlışlıklardan bahsedenler çok az, sesleri hiç duyulmuyor. Neden Allah ın ayetlerinin üstü örtülüyor ve hiç kimsenin sesi bile çıkmıyor? SANIRIM İÇLERİNDEKİ KORKU, BASKIN ÇIKIYOR. AMA UNUTMAYALIM KORKULACAK, ÇEKİNİLECEK YALNIZ ALLAH TIR.

İslam ne hale geldi. Allah sizleri Kur'an dan hesaba çekeceğim dediği halde, Kur'an da hiç bahsedilmeyen üç aylar, adeta İslam ın olmazsa olmazı oluyor, ama Allah ın apaçık hüküm verdiği Haram aylar, Allah'ın emrettiği şekilde yaşanmasını bırakın, bizlere dini anlattığını iddia edenler tarafından, HARAM AYLAR UYGULAMASININ YANİ ALLAH I BU HÜKMÜNÜN, İSLAM DİNİNDEN KALDIRILDIĞINI, GÖNÜL RAHATLIĞIYLA SÖYLEYEBİLİYORLAR. İlginç olan, hiç kimseden ses bile çıkmıyor.

Lütfen unutmayalım. Allah ın her ayı ve her günü önemlidir ve her gününü Allah ın istediği gibi yaşamak, huzura vardığımızda bizlerin yüzlerini güldürecek sonuçları sağlayacaktır. Allah ın Elçisi ÜMMİYDİ, yani daha önce Kitap Ehline tabi değildi ve dini konularda bilgisi de yoktu. DİN ADINA NE ÖĞRENDİYSE, ALLAH IN KİTABI KUR'AN DAN ÖĞRENDİ. Bunu Kur'an dan öğreniyoruz. Allah Elçisine, sana indirdiğim Kur'an ile kullarıma öğüt ver hükmet emrini verdiyse, Kur'an da bahsedilmeyen hiçbir konuda peygamberimiz, bunlarda dinin emridir mutlaka yapın asla demez. Çünkü Allah ı Elçisine verdiği yetki ve sorumluluk, çok net Kur'an da açıklanmıştır. Eğer bizler geleneklerimizi, inancımızın içine sokabilmek adına, bunlar Peygamberimizin sözleridir/hadisleridir diyerek, emin olamayacağımız sözleri Allah ın Elçisinin üzerinden dine sokmaya, ilave etmeye çalışırsak, bunun hesabını asla Allah a veremeyiz. İSLAM YALNIZ KUR'AN DIR, LÜTFEN UNUTMAYALIM. Allah aşağıda yazacağım hükümleri verdiyse, sizce Kur'an ın hiç bahsetmediği konulardan bizleri sorumlu tutar mı? Ya da Allah ın Elçisi, bu ayetleri ümmetine tebliğ ettikten sora, bunlarda Kur'an da yazmıyor ama dinin emridir, yerine getirin mutlaka der mi? KARAR SİZİN İMTİHAN SİZİN İMTİHANNIZ.

Yunus 36: Onların çoğu, zandan başka bir şeye uymaz. ŞÜPHESİZ ZAN, HAKTAN GELEN HİÇBİR ŞEYİN YERİNİ TUTMAZ. Allah, onların yapmakta olduklarını çok iyi bilendir. (Bayraktar Bayraklı)

Zuhruf 44: Şüphesiz bu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ. (Diyanet meali)

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/
https://twitter.com/KURANA_DAVET
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/

105
Bu makalemde, sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Tevbe suresi 29.  ayette geçen, bir cümle üzerinde olacak. Önce ayeti yazalım, daha sonra birlikte düşünelim.

TEVBE 29: Kendilerine kitap verilenlerden Allah'a ve ahiret gününe iman etmeyen, ALLAH'IN VE RESULÜNÜN HARAM KILDIĞINI HARAM SAYMAYAN ve hak din İslâm'ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın. (Diyanet meali)

Bu ayette geçen, ALLAH IN VE RESULÜNÜN HARAM KILDIĞINI HARAM SAYMAYAN cümlesinden yola çıkarak, bakın demek ki Peygamberimizde Allah ın dışında haramlar koyabiliyormuş, yoksa neden ayrıca zikretsin deniyor. Hatta Allah bu konu ile ilgili haramlarını Kur'an da saymış, bu ayet boşuna değildir, elçisi haram koyamıyor olsaydı, bu ayette neden bu şekilde yazıp, tekrar etsin diyerek kanıt gösterilmekte. Ne yazık ki Kur'an ı bir bütün olarak düşünmediğimizde, batıl inançlarımıza rahatlıkla, ayetlerde geçen kelimelerin anlamlarını değiştirerek delil yaratabiliriz, ama kendimizi kandırmış oluruz ve Kur'an da farkında olmadan çelişki yaratırız.

Kur'an ın en önemli özelliği, aynı konuyu değişik örneklerle izah ederek tekrar etmesidir. Allah ne diyordu ayetinde? "Biz her şeyden nice örnekleri, değişik ifadelerle veriyoruz ki anlayasınız." Lütfen bu gerçeği göz ardı etmeyelim. Allah bir ayetinde verdiği hükmün tam tersini, bir başka ayetinde vermez. Maide 13. ayette Allah, kitap ehlinden örnek vererek bakın ne diyor. "KELİMELERİN YERLERİNİ DEĞİŞTİRİYORLAR. KENDİLERİNE ÖĞRETİLEN HÜKÜMLERİN ÖNEMLİ BİR BÖLÜMÜNÜ DE UNUTTULAR" Ne yazık ki bizler, ayetlere farklı anlamlar veriyor ve böylece Allah ın kitabından yüzlerce ayeti görmezden geliyor, üstünü örtüyoruz, ayetlere ters düşüyoruz. Eğer bahsettiğimiz ayette, Allah ın elçisine de haram koyma yetkisinin verildiğine inanırsak, Kur'an ın yüzlerce ayetini görmezden gelip, unutmuş oluruz.

Bunu her konuda yapıyoruz. Örnek vermek gerekirse Allah, Şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin fayda etmediği O günden sakının dediği halde, ayetlerde geçen kelimelere Allah ın söylemediği, öyle anlamlar yüklüyoruz ki, Allah dan başka elçisinin ve din ulemalarının, velilerin de şefaatçi olduğuna kendilerini inandırıyorlar. Bu ayette geçen cümleyi de, ne yazık ki aynı yöntemle kendi batıl inançlarına uydurmaya çalışıyorlar. Gelin bu konuyu Kur'an bütünlüğünde anlamaya çalışalım, gerçekten Allah elçisine de böyle bir yetki vermiş mi görelim.

Enam 145: De ki: "Bana vahyolunan Kur'an'da bir kimsenin yiyecekleri arasında leş, akıtılmış kan, domuz eti -ki o şüphesiz necistir- ya da Allah'tan başkası adına kesilmiş bir (murdar) hayvandan başka, HARAM KILINMIŞ BİR ŞEY BULAMIYORUM. Fakat istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın kim bunlardan yeme zorunda kalırsa yiyebilir." Şüphesiz Rabbin çok bağışlayandır, çok merhametlidir. (Diyanet meali)

Yunus 59: De ki: "Ne oldu size de, Allah'ın size rızık olarak indirdiği şeylerden bir haram bir de helâl yaptınız?" De ki: "ALLAH MI SİZE İZİN VERDİ, YOKSA ALLAH'A İFTİRA MI EDİYORSUNUZ?"( Bayraktar Bayraklı meali)

Nahl 116: Dilleriniz yalana alışageldiğinden dolayı, Allah'a karşı yalan uydurmak için, "Şu helâldir", "Şu haramdır" demeyin. Şüphesiz, ALLAH'A KARŞI YALAN UYDURANLAR, KURTULUŞA EREMEZLER.( Diyanet meali)

Maide 87: Ey iman edenler! ALLAH'IN SİZE HELÂL KILDIĞI İYİ VE TEMİZ ŞEYLERİ HARAM KILMAYINIZ VE SINIRI AŞMAYINIZ. Allah sınırı aşanları sevmez. (Bayraktar Bayraklı)

Bakın bu ayetlerde çok net ve açık bir şekilde Allah elçisine, kullarıma şunları söyle diyerek ne söylemesini istiyor kitap ehline. Sizce benim koyduğum haramların yanında, sende haramlar koyabilirsin mi diyor? Elbette hayır. EĞER DÜŞÜNCEMİZ VE İNANCIMIZ, ALLAH IN BİR  AYETİNE BİLE TERS DÜŞÜYORSA, O DÜŞÜNCE VE İNANÇ YANLIŞ DEMEKTİR. Hatta Allah ın koymadığı haramlar konusunda ise, bunlar Allah a iftiradır, yalan uydurmadır diye açıklık getiriyor. Maide suresi 87. ayetinde ise Allah ın haram demediği, yani helal kıldığı temiz şeylere haram demeyin, sınırı aşmayın diyor. Demek ki Allah ın haram demediği bir şeye haram diyorsak, ALLAH IN KOYDUĞU SINIRI AŞMIŞIZ DEMEKTİR. Çok daha düşündürücü bir ayet daha hatırlatmak istiyorum. Kitap ehli, daha önce Allah ın gönderdiği kitabın koyduğu haramların dışına çıkıp, onlarda edindiği velilerin ya da rivayet inançların koyduğu haramlara inandıkları için, bakın elçisinin nasıl uyarmasını istiyor.

Enam 150: De ki: "HAYDİ, ALLAH ŞUNU HARAM KILDI" DİYE TANIKLIK YAPACAK ŞAHİTLERİNİZİ GETİRİN. ONLAR ŞAHİTLİK ETSELER DE SEN ONLARLA BERABER ŞAHİTLİK ETME. Ayetlerimizi yalanlayanların ve ahirete inanmayanların arzularına uyma. ONLAR RABLERİNE, BAŞKA ŞEYLERİ DENK TUTUYORLAR. (Diyanet meali)

Önce ayetin sonuna bakar mısınız lütfen. "ONLAR RABBİNE, BAŞKA ŞEYLERİDE DENK TUTUYORLAR" diyor. Peki, Allah bu sözleri ile neyi kast ediyor? Elbette Allah ın koyduğu haramlara, sizlerde haramlar koyarsanız, ALLAH IN YETKİSİNİ BEŞERİ KİŞİLEREDE VERMİŞ OLURSUNUZ, BÖYLECE ŞİRK KOŞMUŞ OLURSUNUZ DİYOR. Bu durumda, Allah ın elçisi tıpkı Allah gibi haram koyabilir, diye inanlara sormak isterim. ALLAH IN EELÇİSİNE, SENDE HARAM KOYABİLİRSİN DİYE HÜKMETTİĞİNE DAİR, ŞAHİDİNİZ VARMI? ÇÜNKÜ ALLAH BUNA İZİN VERMİYOR.

Bakın Allah elçisini bile uyarıyor ve diyor ki, sen sakın onların yaptığı yanlışı yapma. Onlar ben emretmediğim halde, kendi nefislerinden batıl inançlarının etkisinde haramlar edindiler diyor. Bu ayetten de çok açık anlıyoruz ki, haram koyacak tek güç Allah tır. ÇÜNKÜ ALLAH ÇOK NET BİR ŞEKİLDE NE DİYORDU? HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM. Eğer Tevbe 29. ayette geçen bu cümleye, kendimizce anlam yükler, elçinin de haram koyma yetkisi vardır dersek, Kur'an ın yüzlerce ayetini görmezden gelmiş oluruz. Hatırlatmak isterim Zuhruf 44. ayetinde Allah, "SİZLERİ KUR'AN DAN SORUMLU TUTUYORUM", DEMİYOR MUYDU?  Bu hükmü veren Yaradan, daha sonra hükmünden vazgeçerde, Kur'an ın dışından elçisinin de dine hükümler koyma, helal haram yapma yetkisi var der mi? 

Tevbe 29. ayette geçen, Allah ın ve Resulünün haram kıldığını haram saymayan sözünü Allah, birçok ayetinde aslında açıklıyor ve elçisine verdiği görev yetki ve sorumlulukları da açıkça bizlere bildirerek, açıklık getiriyor. Eğer Kur'an ı parçalı okur ve parçalı Kur'an a yaklaşırsak, istediğimiz anlamı kendi nefsimizce verir ve onunla da avunur gideriz. TAKİ HUZURA VARINCAYA KADAR. Öyle arkadaşlarımız var ki, Allah ın elçisinin kitap ehline tebliğ ettiği ve İslam a davet ettiği şu ayetler için, bu ayetler bizi ilgilendirmiyor, kitap ehline söylenmiştir diyebiliyorlar. "KARŞILARINDA OKUNUP DURAN BİR KİTABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMİYOR MU?" (Ankebut 51) ALLAH'TAN VE O'NUN AYETLERİNDEN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR? (casiye 6) Ne yazık ki ayetler işte böyle birer birer devre dışı kalıyor, sırf atalarının batıl inançlarını yaşayabilmek adına. Unuttukları ise, Kur'an ın tamamı zaten o günkü topluma indirilmişti.

Allah elçisinin, Kur'an ı rahatlıkla tebliğ edip, görevini rahatlıkla yerine getirebilmesi için, onun yetki ve sorumluluklarını da açıkça belirledikten sonra, Nisa 80. ayette, KİM RESULE İTAAT EDERSE, ALLAH A İTAAT ETMİŞ OLUR diyerek, onu onurlandırmış, İSLAM I TEBLİĞİNDE ELÇİSİNE KOLAYLIK SAĞLAMIŞTIR, YARDIMCI OLMUŞTUR. Allah ın elçisi de aldığı yetkinin bilincinde, yalnız Kur'an ı tebliğ etmiş ve yalnız Kur'an ile ümmetini uyarmıştır. Konuyla ilgili bazı ayetleri hatırlayalım ki konuyu daha açık anlayabilelim.

Ben, yalnızca bana vah yedilmekte olana uyuyorum ve ben, apaçık bir uyarıcıdan başkası değilim. (Ahkaf 9)
Ben sadece, bana gönderilen vahye uyuyorum."(Enam 50)
Resulün görevi ise açık bir tebliğden ibarettir. (Ankebut 18)
Ben yalnızca uyarıcılardanım. (Neml 92)
Senin görevin sadece tebliğ etmektir. Hesap görmek ise bize aittir. (Rad 40)
Peygamber'e düşen, sadece açık-seçik duyurmaktır.(Nur 54)
Biz, Resulleri ancak, müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. (Enam 48)
Sen, yalnızca bir öğüt verici-bir hatırlatıcısın. (Gaşiye 21)

Ne dersiniz, Allah elçisinin çok açık bir şekilde yetki ve sorumluluklarını açıkladıktan sonra, Tevbe suresinde geçen, Allah ve Resulünün haram dediği cümlesinden, sizce hala Allah ın haram dedikleri başka, elçisinin haram dedikleri de başka haramlardır diye anlamak mümkün mü? Mümkün diyenlere elbette sözümüz olmaz. Herkes kendi imtihanını yaşar. Gönül gözlerini Kur'an ile açmayıp, batıl ve sanı inançlarını, ayetlerdeki kelimelerin anlamlarını değiştirerek, Kur'an a yerleştirmeye çalışanlara, asla Kur'an gerçeklerini anlatamayız. Allah ın elçisi de, kitap ehlinin çoğuna, kabul ettirememişti zaten. Çünkü inançlarını, Allah ın gönderdiği kitaptan saptırmış ve hakka batıl karıştırmışlardı. Hak ile batıl yan yana yaşamaz. Batıldan kendisini kurtarmayan, yalnız Allah a ve kitabına teslim etmeyen, hakkın güneşinden, ışığından da faydalanamaz, Kur'an ı doğru anlayamaz.

Dilerim Allah ın kitabına sımsıkı sarılan, onun nuruyla aydınlanan. Hakka batıl karıştırmadan Kur'an ın yolundan giden, Allah ın azınlık, halis kulları arasında oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
http://halukgta.blogcu.com/
http://kuranyolu.blogcu.com/
http://hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/