Show posts

This section allows you to view all posts made by this member. Note that you can only see posts made in areas you currently have access to.

Topics - masalım2010

1
Müşteri temsilcisi: İyi günler ben Aria, size nasıl yardımcı olabilirim?
Abone: Şimdi Aria Hanım, benim bir Aria hattım vardı. Yaa bu arada sizdeki herkesin adı Aria ve Aycell (Aysel) mi?

Müşteri temsilcisi: İsminizi öğrenebilir miyim?
Abone: Ne yapacaksınız ismimi, ben hat sahibi değilim.
Müşteri temsilcisi: Hitab etmek açısından sormuştum.
Abone: Siz bana kısaca Rüzgarın Oğlu diyebilirsiniz.

Abone: İyi günler, ben Türkcell hat kullanıyorum, Avea'ya geçmeyi düşünüyorum. Ama önce sizin bilgi seviyenizi ölçeceğim. Eğer siz yeteri kadar bilgiliyseniz ben de Avea'ya güvenerek hat alırım.
Müşteri temsilcisi: (Şaşkın bir şekilde) Memnuniyetle sorularınızı yanıtlayabilirim.
Abone: Preveze Deniz Savaşı kaç yılında olmuştur?
Müşteri temsilcisi: ?!?!?!?
Abone: Ne oldu, bilemediniz?
Müşteri temsilcisi: Biz buradan sadece iş ile ilgili sorulara cevap verebiliyoruz.
Abone: Demek bilmiyorsunuz sorumun cevabını?
Müşteri temsilcisi: 1538
Abone: Bilemediniz.
Müşteri temsilcisi: (Dayanamaz) Bildim Ahmet Bey, bildim! Preveze Deniz Savaşı 27 Eylül 1538 de Andrea Dorya komutasındaki Haçlı donanması ile Barbaros Hayrettin Paşa komutasındaki Osmanlı donanması arasında yapılmıştır. Bu savaştan sonra Akdeniz, Türk gölü haline gelmiştir.
Abone: Bravo, ben sizi denemiştim zaten.
(Adam nerden bilsin müşteri temsilcisinin Tarih bölümü son sınıf öğrencisi olduğunu)

Müşteri temsilcisi: Size birkaç kodlama ileteceğim, not alabilir misiniz?
Abone: Tabi. Kâğıt kaleminiz var mı?
Müşteri temsilcisi: Var da sizin pek işinize yaramaz.
Abone: Harbi ya... Kusura bakmayın iyi değilim ben bugün.
Müşteri temsilcisi: Yok, önemli değil.

Müşteri temsilcisi: Merhaba ben Batur, nasıl yardımcı olabilirim?
Abone: Benim telefonda bir problem var yönlendirmeyle ilgili.
Müşteri temsilcisi: Peki, ilk önce telefonunuzun "menü" tuşuna sonra da "5" tuşuna basın.
Abone: Evet... Tamam...
Müşteri temsilcisi: Ekranda ne var şimdi?
Abone: Show TV
Müşteri temsilcisi: ?!?!

Müşteri temsilcisi: Merhaba ben Baturcan, nasıl yardımcı olabilirim?
Abone: Benim telefonum kemerde çekmiyor.
Müşteri temsilcisi: Bir saniye bekleyin, bilgisayardan kayıtlara bakalım. Fethiye'deki hatlarda bir problem gözükmüyor.
Abone: Ne Fethiye'si kardeşim, pantolon kemerinden bahsediyorum ben. Telefonu
kemere takınca hat bulamıyor telefon.

Müşteri: Şu an bankanızın ATM'sinden maaşımı çekemiyorum.
Müşteri temsilcisi: Üzgünüz efendim, geçici bir arızadan ötürü şu an tüm sistemlerimiz off'tadır.
(Bir saat kadar sonra)
Müşteri: Ben şu an Of'dayım ve hâlâ paramı çekemiyorum.
2
Fıkralar / Uyuz olunan olaylar
09 Ekim , 2010, 15:39:50
- Radyonun yanında durduğunuzda sesin pürüzsüz bir şekilde çıkıp, radyonun yanından ayrıldığınızda cızırdamaya başlaması.

2- Markette ödeme kuyruğunda önlerde bir yer kapmışken, arkanızdakilerin yeni açılan bir kasaya hücum etmeleri.

3- Arkanızdaki arabanın şoförünün sırf bir yayaya yaya geçidini kullanması için izin vermenizden dolayı size korna çalması.

4- Asansörün her katta durup kimsenin binmemesi.

5- Çaldığı şarkıyı kimin söylediğini söylemeyen radyo programcıları. (Hiç üstüme alınmıyorum ben radyo programımda söylüyorum, meslektaşlara duyurulur)

6- Paketlenmiş bir şeyin paketini açtığınızda asla eskisi gibi paketleyememek.

7- İki saniye önce elinizde olan kalemi bulamamak.

8- Elinize krem sürdükten sonra dışarıya çıkmak için kapıyı açmaya çalışmak.

9- Düşen bir şeyi almak için masanın altına girip, çıkarken kafanızı vurmanız
3
Preeklampsi – Eklampsi
Gebelikte oluşabilen en ciddi sorunlardan biridir
     Halk arasında 'gebelik zehirlenmesi, albumin hastalığı'  olarak ta bilinen  Preeklampsi , annede yüksek tansiyon, ödem ve idrarda  bir protein olan albumin'in artışı ile kendini gösterir.Bu tabloya sara hastalığındaki gibi kasılma nöbetleri de eklendiğinde  Eklampsi adını alır.

     Genel olarak gebelikte yüksek tansiyon ;
  Preeklampsi
  Kronik hipertansiyon
  Kronik hipertansiyon üzerine yerleşmiş preeklampsi     
olmak üzere üç grupta incelenir.Preeklampsi 20. gebelik haftasından sonra ortaya çıkar ve mutlaka albuminüri (idrarla albumin atılmasında artış)  ile birliktedir.Kronik hipertansiyon gebeliğin 20. haftasından önce de varolan hipertansiyondur.Böyle bir hastada 20. haftadan sonra klasik preeklampsi tablosunun yerleşmesi durumunda da  Kronik hipertansiyon üzerine yerleşmiş  preeklampsi  tanısı koyulur.

     Farklı adlarla anılsa da her üç tabloda da belirgin riskler söz konusudur.Preeklampside sorun kılcal damarlarda kan akımına karşı  artmış dirençtir. Bu nedenle Bu şekilde dolaşımdaki kanın sıvı kısmı damarlardan doku arasına kaçarak ödemi oluşturur.Vücutta belirgin ödeme rağmen damar içindeki sıvı azdır ve bu durum bebeğe oksijen ve besin taşınmasını zorlaştırır. Hipertansiyon ve albuminürinin  derecesi, ve bazı diğer faktörler göz önüne alınarak preeklampsi  hafif ve şiddetli preeklampsi olmak üzere iki farklı şekilde ele alınır. Ağır preeklampside olaya karaciğer ,börek,beyin ,pıhtılşma sistemi  ve diğer tüm organlarda da fonksiyon bozuklukları hızlı bir şekilde gelişebilir ve kısa sürede hasta belirgin şekilde ağırlaşabilir.

     Preeklampsi olasılığının arttığı durumlar ;
                Anne yaşının 20 nin altında ya da 35 in üzerinde olması
                Düşük sosyoekonomik düzey 
                İlk gebelik ya da  dördüncü gebelik ve ötesi
                Çoğul gebelik
                Polihidramnios
                Fetal hidrops(farklı nedenlerle bebeğin tüm vücut boşlularının sıvıyla dolması )
                Kronik hipertansiyon
                İyi kontrol edilmememiş şeker hastalığı 
                Obesite (Vücut kitle indeksinin 30 un üzerinde olması)
   
      Preeklampsi sinsi seyredebilen ciddi bir hastalıktır.Çok ileri safhalara dek dikkat çekmeyebilir. Gebelikte düzenli tansiyon ölçülmesi bu açıdan son derece önemlidir.Her muayenede ultrasonografi kesinlikle tıbbi bir gereklilik değildir ama tansiyon mutlaka ölçülmelidir.Kontrollerin ayda bir yapıldığı dönemde kontroller dışında da fırsat bulduğunda tansiyon kontrolü yapılmasında yarar vardır.

      Tansiyon ölçerken bazı detaylara özen gösterilmesinde fayda vardır.Herşeyden önce tansiyonu ölçülecek kişi en az  5 dakika kadar dinlenmiş olmalıdır. Genelde sağ koldan ölçüm yapılması tercih edilir.Sol kolda kan basıncı sağa göre biraz daha düşüktür.Gebelikte meydana gelen değişiklikler nedeniyle özellikle diastolik (küçük)  tansiyonu ölçmek zordur.(Bazan bu değerin  0 ' a dek  düştüğü sanılabilir) .Bu nedenle gebelerde kan basıncı ölçümü  deneyimli biri tarafından yapılmalıdır.Bilekten kan basıncı ölçen elektronik aletlerden hatalı sonuçlar elde edilebilse de klasik tansiyon aletlerini kullanmakta zorlanan ve kan basıncı takibi önerilen anne adayları tarafından kullanılabilir.       
      Gebeliğin 20. haftasından sonra kısa sürede hızlı kilo artışı, dizin alt kısmında bacağın ön yüsünde sertçe hissedebildiğiniz tibia kemiğinin üzerine parmağınızla bastırdığınızda hemen geçmeyen çukurluk fark etmeniz ödem işaretidir.Ödem çoğu kez preeklampsinin üç temel bulgusundan ilk ortaya çıkandır.Böyle bir değişim fark ettiğinizde mutlaka doktorunuzla mutlaka iletişim kurun.

      Preeklampsi şüphesinde anne adayından tam idrar tetkiki istnenir.İdrarda albumin miktarının kabul edilen sınırın üzerinde olması beraberinde kan basıncı artışı ve ödem de bulunduğunda preeklampsi tanısı koymak için yeterlidir.

      Vakaların çoğu hafif preeklampsi kategorisinde yeralır. Kan basıncının 160/100mmHg nın üzerinde olması, idrarda belli miktardan fazla albumin bulunması,görme bozuklukları ,karın ağrısı ve diğer bazı bulguların varığında  ise ''Ağır Preeklampsi'' söz konusudur .Ağır preeklampsi kesinlikle hastanede yatmayı bazen de yoğun bakımı gerektiren bir durumdur. Vakaların çoğu hafif preeklampsi kategorisinde yeralır. Kan basıncının 160/100mmHg nın üzerinde olması, idrarda belli miktardan fazla albumin bulunması,görme bozuklukları ,karın ağrısı ve diğer bazı bulguların varığında  ise ''Ağır Preeklampsi'' söz konusudur .Ağır preeklampsi kesinlikle hastanede yatmayı bazen de yoğun bakımı gerektiren bir durumdur.

      Ağır preeklampsi zemininde gelişen ve anne için ciddi tehlike oluşturanbir tablo da  HELLP sendromudur. Annenin karaciğer   fonksiyonlarında ozulma ,alyuvarların parçalanması ve trombosit (kan pıhtılaşmasında temel rol oynayan ufak hücreler) sayısında ciddi azalmayla birliktedir.Tüm sistemlerin etkilenebileceği ve önemli oranda hayati tehlike arzeden bir durumdur.

      Preeklampsi tablosuna sara nöbeti tarzında tüm vücudu tutan kasılma nöbetlerinin eklenmesi ile  Eklampsi ortaya çıkar.Her eklampsi nöbeti hem anne hem de bebek için ciddi tehlike oluşturur ve mutlaka engellenmelidir.

      Preeklampsi tedavisi hastalığın şiddetine ve gebelik haftasına göre değişse de gerçek anlamda tek tedavi doğumun gerçekleştirilmesidir.Hafif preeklampsi durumunda  erken doğumun bebeğe getirdiği risklerle gebeliğin devam ettirilmesi durumundaki olası  riskler karşılaştırılarak karar verilir.Hastalığın seyri çok değişken olabileceğinden yakın izlem son derece önemlidir.Hem annenin hem de bebeğin durumu çok yakından izlenir.Anneye yatak istirahati verilir ,yakın kan basıncı takibi ve gerekli laboratuar tetkikleri yapılır.Bebeğin iyilik durumu bebek hareketlerinin takibi,non stres test ya da ultrasonografi ile çok sıkı takip edilir.Erken doğum gerekebileceği göz önüne tutularak bebeğin akciğer gelişimini hızlandıran 'kortikosteroid' tedavisi uygulanır.

      37. gebelik haftasından sonra tüm preeklampsi hastaları için doğum kesin olarak gereklidir. Gebeliğin daha fazla uzatılması akciğer gelişimi tamamlanmış ve dış dünyaya uyum sağlamakta zorlanmayacak bir bebeğin anne karnında riske atılması anlamına gelir.Risk aynı zamanda anne adayı için de geçerlidir.Hafif preeklampsi vakaları da zaman içinde bazen çok hızlı olarak ağır preeklampsiye dönüşebilir.
4
Yemek Muhabbeti / püff noktalarrr
08 Ekim , 2010, 10:29:13
Cevizlerin kabuklarını kolayca
açabilmek için cevizleri bir gece tuzlu suyun içerisinde bekletebilirsiniz. Böylece içleri de
dağılmayacaktır.
Cevizin faydaları say say bitmiyor, bu sebeple hergün 2-3 adet ceviz tüketin. İçindeki yağ beyin hücreleri için çok
yararlıdır. Kan şekerini düşürdüğü için şeker hastalarına
tavsiye edilir. Peki siz, cevizin hangi faydalarını biliyorsunuz?

Sıktıgınız Limonları Atmayın
Değersiz olarak gördügünüz limon kabuklarını güneşli bir yere koyup kurutursaniz, iyi bir temizleme aracına sahip olursunuz. Bu kurumuş kabuklarla, özellikle isli ve yağlı mutfak esyalarinizi ovarken, şaşırtıcı sonuçlar alırsınız.
Limon Kabuklarını sofralarınızı ışıldatan kucuk mumlara çevirebilirsiniz...
Misafirlerinizi degisik tarzlarla şaşırtın
Limonu ikiye bölüp içini kullandıktan sonra temizleyin. Her bir limon icin 2 tane tealight mum kullanın. Birincisini kabuğun ortasina koyun, diğerini de eritip içine dökün. Mumu eritmek için eski kucuk işe yaramayan tava tarzinda malzeme kullanilmasi uygun olur.


Portakalları sıkmadan önce bir süre soğuk suda bekletirseniz daha fazla su verirler


Balık kızarttıktan sonra mutfağa sinen kokuyu gidermek için bir kapta: 1 çay bardağı su ve 2 çorba kaşığı sirkeyi kaynatınız. İşe yarardığını koklayacaksınız...
5
Bir şehrin en zengini öldüğünde, tellallar sokaklara dökülüp;
-Ey ahali, diye bağırmışlar. Biliyorsunuz Veli efendi öldü. Bir vasiyeti var. Ahiret hayatına alışabilmek için, kendisine bir günlük yardımcı arıyor. Kim ki, mezardaki ilk gecesini onunla beraber girerse, Veli Efendiye ait servetin yarısı kendisine verilecektir. Ey ahali, duyduk duymadık demeyin...
Tellalların bütün çabasına rağmen kimse bu parlak, fakat korkulu vasiyete kulak vermemiş. Ama sonunda, şehrin en fakir sırt hamallarından birisi çıkmış ortaya. Adamcağız bakmış ki, hayatta zaten sırtındaki küfesinden ve ipinden başka bir şey yok. O halde "hamal olarak yatıp, ertesi sabah
zengin olarak kalkarım" diyerek razı olmuş...
Genişçe bir mezara, iyice kefenlenen zengini ve yanına hamalı yatırmışlar. Az sonra sual melekleri gelmiş "İkisi de bize emanet" diye konuşmuşlar. "Zengin nasıl olsa kalacak, şu hamaldan başlayalım."
Sormuşlar:
-Dünyada malın mülkün var mıydı?
-Alay etmeyin demiş, hamal. Sırtımdaki küfeden ve ipten başka hiçbir şeyim olmadığını siz de bilirsiniz.
-Peki, diye eklemiş melekler, o ipi ne karşılığında aldın.. Sonra küfeyi ne iş gördün de nasıl elde ettin?
Anlatmış hamalcağız. Beş kişinin malını 10 kuruşa taşıdım. İkisini yedim, sekizini sakladım... Ertesi gün de aynı işleri yaptım. Yemedim içmedim, ucuza taşıdım ve bunları aldım.
Melekler:
-Çık demişler, çık... Olmadı.... Hasan Efendiden aldığın para, hak ettiğinden çok düşük. Biz ondan bunun hesabını soracağız. Mehmet Efendiyle de ucuza anlaşmış ve ucuza taşımışsın....
-İyi ama, diye cevaplamış hamal, hak ettiğim parayı isteseydim, bana taşıttırmazdı. taşıttırmayınca da aç kalırdım.....
-O bizim isimiz demiş melekler, nasıl olsa buraya o da gelecek. Biz senin adına ona sorarız.
Melekler, hamalı sıkıştırmaya devam etmiş.
-Söyle bakalım, aldığın paranın kaçını yedin, kaçını sakladın?
-On kuruş aldı isem, yarısını sakladım..iki kuruş aldı isem, bir kuruşunu biriktirdim...
-Çık demiş melekler... Yine olmadı, hem ucuza taşımışsın, hem de gıdandan kesmişsin... Yani sen, kendi nefsine zulmetmişsin... Nefsine zulmetmek de günahtır, bilmez misin?...
Hamalcağız ne cevap vereceğini düşünüp ecel terleri dökerken, sabah olmuş.
Açılan mezardan yukarıya bir bakmış ki, bütün millet orada... Kadı Efendi ve şehrin mehter takımı da kendisini bekliyor. Bir kıyamet ki sormayın.
"Kutlu olsun" demişler... "Bu gece kimsenin yapamayacağı bir isi başardın ama, bak artık zengin oldun."
-Yooo, diye bağırmış hamal. İstemem , sizin olsun... Ben , bir iple küfenin hesabini sabaha kadar veremedim, Ya o kadar servetim olsaydı, ne yapardım?
6
Rüzgâr ile yaprak dost oldular. Artık rüzgâr savurmuyordu yaprağı.
-"Söyle dostum, nereye istersen oraya götüreyim seni" dedi rüzgâr yaprağa.
Yaprak düşündü taşındı, aklına hiçbir şey gelmedi. Tekrar sordu rüzgâr:
- Hadi söyle seni istediğin yere taşıyayım.
Tekrar düşündü yaprak , aklına yine bir şey gelmedi...
- "Bilmiyorum rüzgâr kardeş, aklıma hiçbir şey gelmiyor. Sen söyle ?" dedi.
Rüzgâr:

Rüzgâr ile yaprak dost oldular. Artık rüzgâr savurmuyordu yaprağı.
-"Söyle dostum, nereye istersen oraya götüreyim seni" dedi rüzgâr yaprağa.
Yaprak düşündü taşındı, aklına hiçbir şey gelmedi. Tekrar sordu rüzgâr:
- Hadi söyle seni istediğin yere taşıyayım.
Tekrar düşündü yaprak , aklına yine bir şey gelmedi...
- "Bilmiyorum rüzgâr kardeş, aklıma hiçbir şey gelmiyor. Sen söyle ?" dedi.
Rüzgâr:
- Gidecegin yeri bilmedikten sonra rüzgâr dostun olsa neye yarar.. Savrulur gidersin!
dedi ve bildigi gibi esti tekrar. Yaprak yine savruldu...
Üstelik de bu sefer savuran dostuydu.

İnsan bu dünyada ne istediğini bimesi gerek bilmediğin zaman bir yaprak misali savrulursun oradan oraya.
7
Anne dışarıda alış-verişteydi. İki buçuk yaşındaki bebeğe babası
gözkulak oluyordu.

Aslında bu pek de zor bir şey değildi. Yavrucak halının üzerinde 'çay
seti' oyuncağıyla oynarken baba da koltuğunda gazetesini okuyor, ara
sıra da bebeğinin kendisine -çay seti oyuncağının minik plastik
fincanlarıyla- ikram ettiği suları çay niyetine içerek oyuna iştirak
ediyordu.

Derken anne eve geldi. Baba anneye sus işareti yapıp, bebeği
izlemesini istedi. Bu çok şirin hareketini annenin de görmesini
istiyordu.
Anne, bebeğin elinde çay fincanıyla salondan çıkıp, biraz sonra içi su
dolu olarak babasına getirmesini ve babanın da onu çaymış gibi
içmesini seyretti.
Sonra gayet sakin bir tavırla elindekilerle mutfağa geçerken eşine seslendi:

'Uzanabildiği tek su kaynağının klozet olduğunu biliyorsun, değil mi?'

Sonuç-1: Anneler evlatlarını çok sever ve onlara dair her şeyi bilir.
Sonuç-2: Babalar evlatlarına dair bir çok şeyi bilmez ama onları çok sever. :)
8
Ne söylediğin;
Nerede,kime söylediğinden daha önemlidir.
Nasıl söylediğin;
Ne söylediğinden daha önemlidir.
Niçin söylediğin;
Nasıl söylediğinden daha önemlidir.
Kim olduğun;
Niçin söylediğinden daha önemlidir.
Ve...Yaşama kattıkların,
Hepsinden daha önemlidir
9
1-)Köşe başındaki süpermarkete gidin. Hiçbirşey satın almadan kasaya yönelin ve cebinizdeki bütün parayı kasiyere verin. Daha sonrada yandaki eczaneye gidin kredi kartınız ile ilaçlar alın.

2-) Akşam saat 17:00 ile 22:00 arasında elinizde yaklaşık 4 kg. Ağırlık taşıyarak sürekli ev içinde yürüyün. Saat 22:00'de ağırlığı yatağa bırakın, saati 24:00'e kurun ve yatın uyuyun. Saat tam 24:00'de kalkın 4 kg. ağırlığı tekrar elinize alın ve saat 01:00'e kadar evin içinde dolaşın. Ağırlığı tekrar yatağa koyun. Saatin alarmını da 03:00'e kurun. Yatın. Uyuyamayacağınız için tekrar kalkın ve bu kez elinizde ağırlık olmadan evin içinde dolanıp durun. Saat 02:45'de koltukta kendinizden geçin. 03:00'te çalan alarm ile fırlayın, 15 dakikalık uyku sersemliği ile yatağa yönelin ve ağırlığı elinize alın. Saat 04:00'e kadar karanlıkta elinizde ağırlık varken dolanın ve bu arada yüksek sesle de şarkılar söyleyin. Kendi kendinize konuşun. Saati 05:00'e kurun ve kendinizden geçerek bir süre daha uyuyun. Böylece toplam uyku miktarınız 45 dakikaya yükseltin. Kahvaltıyı hazırlayın. Güleryüzlü olun ve bu dediklerimi 5 yıl boyunca her gece tekrarlayın.

3-) Eve bir ahtapot getirin... Ve 5 yıl boyunca onu her sabah düzenli bir şekilde giydirmeğe çalışın. Ayrıca ahtapotu bir çuvala, hiçbir kolu dışarda kalmıyacak şekilde, en kısa zamanda sokmanın provasını yapın. (Bu prova sonunda çocuğunuzu her sabah minimum hasarla giydirmeyi öğreneceksiniz.)

4-) Bir kavun satın alın. Kavunun bir bölümüne küçük bir delik açın. Sonra kavunu uzunca bir iple duvardan aşşağıya sallandırın. Ve kavunu iki yana sallayın. Kavun sağdan sola durmadan sallanırken, bir kaşık sıcak suyu alın. Durmadan sağdan sola sallanan kavunun üstünde daha önce açmış olduğunuz deliğe, bir tek damla yere dökmeden sokmağa çalışın. (Bunu başardığınızda o mini minnacık, sevimli mi sevimli yavrunuza en az hasarla yemek yedirmeyi öğrenmiş olacaksınız.)

5-) Ağzınızdan çıkan her cümleyi en az beş kere daha tekrarlıyarak konuşmaya alışın. Bunu bir yaşam biçimi haline getirin.

6-) Dışarıya çıkmak için giyinin. Banyonun kapısı önünde tam tamına yarım saat bekleyin. Aşağıya inin. Kapının önünde beş dakika bekleyin. Sonra tekrar eve dönün. Tekrar dışarıya çıkın. Evin önündeki yolda yürümeye başlayın. Çok ama çok yavaş yürüyün. Yürürken de yerde gördüğünüz her sigara izmaritini, cikleti, kirli kağıt ve mendili ve ölü karıncayı dikkatle ve uzun uzun seyredin. Aniden yeter artık senden çektiğim diye avazınız çıktığı kadar bağırın. Eve geri dönün. ( Bu provayı yaptığınız zaman da küçük çocuğunuzla yürüyüşe çıkmaya hazır hale geleceksiniz.)

7-) Süpermarkete gidin ve yanınıza da orta büyüklükte bir keçi alın. Süpermarkete girince keçiyi serbest bırakın. Daha sonrada keçinin içerde kırdığı, tahrip ettiği herşeyin parasını sorgusuz sualsiz ödeyin. (Evet, bununla da çocuk ile birlikte alışverişe hazır duruma gelmiş bulunuyorsunuz.)

8-) Evdeki koltukların üzerine tereyağı sürün. Perdelere reçel bulaştırın. Mutfakta pişmekte olan bir adet balığı çalın ve onu misafir odasında bir yere saklayın. Balığın odada 5 ay kimse tarafından bulunmadan kalmasını sağlayın. Evdeki yeni sulanmış çiçeklere elinizi sokun ve aldığınız çamurlar ile temiz duvarlar üzerine figürler yaratın. (Evet, artık ev de çocuk için provalı hale geldi.)


Tamam mı ? Tamamsa, bütün bunları yaptıysanız, artık çocuklu yaşama hazırsınız demektir:))
Bir açıklama ekle
1-)Köşe başındaki süpermarkete gidin. Hiçbirşey satın almadan kasaya yönelin ve cebinizdeki bütün parayı kasiyere verin. Daha sonrada yandaki eczaneye gidin kredi kartınız ile ilaçlar alın.

2-) Akşam saat 17:00 ile 22:00 arasında elinizde yaklaşık 4 kg. Ağırlık taşıyarak sürekli ev içinde yürüyün. Saat 22:00'de ağırlığı yatağa bırakın, saati 24:00'e kurun ve yatın uyuyun. Saat tam 24:00'de kalkın 4 kg. ağırlığı tekrar elinize alın ve saat 01:00'e kadar evin içinde dolaşın. Ağırlığı tekrar yatağa koyun. Saatin alarmını da 03:00'e kurun. Yatın. Uyuyamayacağınız için tekrar kalkın ve bu kez elinizde ağırlık olmadan evin içinde dolanıp durun. Saat 02:45'de koltukta kendinizden geçin. 03:00'te çalan alarm ile fırlayın, 15 dakikalık uyku sersemliği ile yatağa yönelin ve ağırlığı elinize alın. Saat 04:00'e kadar karanlıkta elinizde ağırlık varken dolanın ve bu arada yüksek sesle de şarkılar söyleyin. Kendi kendinize konuşun. Saati 05:00'e kurun ve kendinizden geçerek bir süre daha uyuyun. Böylece toplam uyku miktarınız 45 dakikaya yükseltin. Kahvaltıyı hazırlayın. Güleryüzlü olun ve bu dediklerimi 5 yıl boyunca her gece tekrarlayın.

3-) Eve bir ahtapot getirin... Ve 5 yıl boyunca onu her sabah düzenli bir şekilde giydirmeğe çalışın. Ayrıca ahtapotu bir çuvala, hiçbir kolu dışarda kalmıyacak şekilde, en kısa zamanda sokmanın provasını yapın. (Bu prova sonunda çocuğunuzu her sabah minimum hasarla giydirmeyi öğreneceksiniz.)

4-) Bir kavun satın alın. Kavunun bir bölümüne küçük bir delik açın. Sonra kavunu uzunca bir iple duvardan aşşağıya sallandırın. Ve kavunu iki yana sallayın. Kavun sağdan sola durmadan sallanırken, bir kaşık sıcak suyu alın. Durmadan sağdan sola sallanan kavunun üstünde daha önce açmış olduğunuz deliğe, bir tek damla yere dökmeden sokmağa çalışın. (Bunu başardığınızda o mini minnacık, sevimli mi sevimli yavrunuza en az hasarla yemek yedirmeyi öğrenmiş olacaksınız.)

5-) Ağzınızdan çıkan her cümleyi en az beş kere daha tekrarlıyarak konuşmaya alışın. Bunu bir yaşam biçimi haline getirin.

6-) Dışarıya çıkmak için giyinin. Banyonun kapısı önünde tam tamına yarım saat bekleyin. Aşağıya inin. Kapının önünde beş dakika bekleyin. Sonra tekrar eve dönün. Tekrar dışarıya çıkın. Evin önündeki yolda yürümeye başlayın. Çok ama çok yavaş yürüyün. Yürürken de yerde gördüğünüz her sigara izmaritini, cikleti, kirli kağıt ve mendili ve ölü karıncayı dikkatle ve uzun uzun seyredin. Aniden yeter artık senden çektiğim diye avazınız çıktığı kadar bağırın. Eve geri dönün. ( Bu provayı yaptığınız zaman da küçük çocuğunuzla yürüyüşe çıkmaya hazır hale geleceksiniz.)

7-) Süpermarkete gidin ve yanınıza da orta büyüklükte bir keçi alın. Süpermarkete girince keçiyi serbest bırakın. Daha sonrada keçinin içerde kırdığı, tahrip ettiği herşeyin parasını sorgusuz sualsiz ödeyin. (Evet, bununla da çocuk ile birlikte alışverişe hazır duruma gelmiş bulunuyorsunuz.)

8-) Evdeki koltukların üzerine tereyağı sürün. Perdelere reçel bulaştırın. Mutfakta pişmekte olan bir adet balığı çalın ve onu misafir odasında bir yere saklayın. Balığın odada 5 ay kimse tarafından bulunmadan kalmasını sağlayın. Evdeki yeni sulanmış çiçeklere elinizi sokun ve aldığınız çamurlar ile temiz duvarlar üzerine figürler yaratın. (Evet, artık ev de çocuk için provalı hale geldi.)


Tamam mı ? Tamamsa, bütün bunları yaptıysanız, artık çocuklu yaşama hazırsınız demektir:))..
10
Bebeklere emzik verilmeli mi?3 yaşına gelmiş hala emzik emen çocuklar gördüğümüzde hepimiz yadırgarız ve belki de bebeklere en baştan hiç emzik verilmemeli diye düşünürüz. Çoğu yeni anne emziği gereksiz ve kötü bir alışkanlık olarak değerlendirir ama emziği denemeye başladıklarında bu fikirleri değişebilir.



Bazı bebekleri emzirirken ilk 20 dakika boyunca iyi beslendiğini ama devam eden zamanda pek süt çekmiyor olsa da memeye yapışık bir şekilde kalıp emme hareketleri yapmaya devam ettiğini görebilirsiniz. Bu durumda bebeğinize bir emzik verirseniz ilk denemede kabul etmese bile zamanla emme ihtiyacını emzikle karşılamaya başlayacağını görebilirsiniz. Bu durum sizin için de rahatlatıcı olacaktır.

EMMEK BEBEĞİ SAKİNLEŞTİRİYOR
Emme refleksi insan yavrusunun beynine güçlü bir şekilde yerleşmiştir. Ayrıca, bebeklerin sakinleşmesini en çok sağlayan aktivitelerden biridir ve bebeklerin üzerindeki gerginliği atma ve sütünü bitirdikten sonra kendi kendine gevşeme yoludur. Bazı bebeklerin emmeye diğerlerinden daha çok ihtiyacı olur. Bu bebekler annenin memesinin daha uzun bir süre boyunca emerler sonra yumruklarını, battaniyelerini ya da ebeveynin parmak eklemlerini emmeye devam ederler. Bir emzik emmek aynı derecede rahatlatıcı, sakinleştirici ve hatta bebeğiniz için gerekli bir aktivite olabilir. Bu davranışın içgüdüsel temelleri vardır.

EMZİK BEBEĞİN DİL GELİŞİMİNİ NASIL ETKİLER?
Ancak ilerleyen aşamada emziğin bebeğin dil gelişimini engellediğinden endişe edilir. Eğer emzik, aşırı kullanılıyorsa yani bir ebeveynin bebeğin çıkardığı sesler karşısındaki ilk tepkisi emzik vermek ise, evet önünde sonunda bebeğin cıvıldama ve sesleri keşfetme ihtiyacını zedeleyecektir. Bebeklerin çoğunun emziğe duyduğu ihtiyaç kelimeleri kullanmaya başlamadan çok önce 4 ya da 5 aylıkken azalır. Bu aşamadan itibaren emzik kullanımını kısıtlamaya başlamak gerekir. Örneğin, bebeğiniz büyüdükçe gündüz uyanık olduğu zamanlarda bebeğinize emziğini vermeyip bu vakitleri sizinle ya da çevreyle etkileşim halinde geçirmesini teşvik edebilirsiniz. 4-5 aylık bir bebekte emzik sadece uykuya geçiş zamanlarında kullanılan bir nesne olabilir.


Özetle, yaşamın ilk aylarında bebeğinizle emziği çok rahat kullanabilirsiniz ama sürenin uzadığını ve emziği bırakma zamanı geldiğini düşünüyorsanız emzik bıraktırma sürecini önceden düşünmeli, bunu yumuşak geçişlerle yapmalısınız. Emzik bırakma aşamasında bebeğiniz kısa süreli gerileyebilir, size daha çok ihtiyaç duymaya başlayabilir. Bu dönemde onu biraz şımartmanız gerekebilir. 2-3 yaşındaki ve daha büyük çocuklara emzik bıraktırırken çocuğunuzun hayatından önemli bir şeyi çektiğinizi unutmamalı ve bu dönemde mutlaka bir uzmandan yardım almalısınız
Bir açıklama ekle
Bebeklere emzik verilmeli mi?3 yaşına gelmiş hala emzik emen çocuklar gördüğümüzde hepimiz yadırgarız ve belki de bebeklere en baştan hiç emzik verilmemeli diye düşünürüz. Çoğu yeni anne emziği gereksiz ve kötü bir alışkanlık olarak değerlendirir ama emziği denemeye başladıklarında bu fikirleri değişebilir.



Bazı bebekleri emzirirken ilk 20 dakika boyunca iyi beslendiğini ama devam eden zamanda pek süt çekmiyor olsa da memeye yapışık bir şekilde kalıp emme hareketleri yapmaya devam ettiğini görebilirsiniz. Bu durumda bebeğinize bir emzik verirseniz ilk denemede kabul etmese bile zamanla emme ihtiyacını emzikle karşılamaya başlayacağını görebilirsiniz. Bu durum sizin için de rahatlatıcı olacaktır.

EMMEK BEBEĞİ SAKİNLEŞTİRİYOR
Emme refleksi insan yavrusunun beynine güçlü bir şekilde yerleşmiştir. Ayrıca, bebeklerin sakinleşmesini en çok sağlayan aktivitelerden biridir ve bebeklerin üzerindeki gerginliği atma ve sütünü bitirdikten sonra kendi kendine gevşeme yoludur. Bazı bebeklerin emmeye diğerlerinden daha çok ihtiyacı olur. Bu bebekler annenin memesinin daha uzun bir süre boyunca emerler sonra yumruklarını, battaniyelerini ya da ebeveynin parmak eklemlerini emmeye devam ederler. Bir emzik emmek aynı derecede rahatlatıcı, sakinleştirici ve hatta bebeğiniz için gerekli bir aktivite olabilir. Bu davranışın içgüdüsel temelleri vardır.

EMZİK BEBEĞİN DİL GELİŞİMİNİ NASIL ETKİLER?
Ancak ilerleyen aşamada emziğin bebeğin dil gelişimini engellediğinden endişe edilir. Eğer emzik, aşırı kullanılıyorsa yani bir ebeveynin bebeğin çıkardığı sesler karşısındaki ilk tepkisi emzik vermek ise, evet önünde sonunda bebeğin cıvıldama ve sesleri keşfetme ihtiyacını zedeleyecektir. Bebeklerin çoğunun emziğe duyduğu ihtiyaç kelimeleri kullanmaya başlamadan çok önce 4 ya da 5 aylıkken azalır. Bu aşamadan itibaren emzik kullanımını kısıtlamaya başlamak gerekir. Örneğin, bebeğiniz büyüdükçe gündüz uyanık olduğu zamanlarda bebeğinize emziğini vermeyip bu vakitleri sizinle ya da çevreyle etkileşim halinde geçirmesini teşvik edebilirsiniz. 4-5 aylık bir bebekte emzik sadece uykuya geçiş zamanlarında kullanılan bir nesne olabilir.


Özetle, yaşamın ilk aylarında bebeğinizle emziği çok rahat kullanabilirsiniz ama sürenin uzadığını ve emziği bırakma zamanı geldiğini düşünüyorsanız emzik bıraktırma sürecini önceden düşünmeli, bunu yumuşak geçişlerle yapmalısınız. Emzik bırakma aşamasında bebeğiniz kısa süreli gerileyebilir, size daha çok ihtiyaç duymaya başlayabilir. Bu dönemde onu biraz şımartmanız gerekebilir. 2-3 yaşındaki ve daha büyük çocuklara emzik bıraktırırken çocuğunuzun hayatından önemli bir şeyi çektiğinizi unutmamalı ve bu dönemde mutlaka bir uzmandan yardım almalısınız..
11
Azıcık ateş yararlı!
Aslında ateş faydalı desek inanır mısınız? Ateş, vücut ısısını arttırırken, bazı mikropların da bölünerek sayıca artmasını engeller. Bununla birlikte savunma hücrelerinin bölünerek artmasını da hızlandırır. Bazı araştırmalara göre vücut ısısının artması enfeksiyonla savaşmaya yardımcı oluyor. Bu durum hastalık sürecini de kısaltabilir. Ama tabii çok yüksek olmaması koşuluyla.

Ateşini nasıl ölçeceksiniz?
Çocuklarınızın ateşini koltuk altı, rektal, kulak ve ağız yoluyla ölçebilirsiniz. Koltuk altının ısısı 36,5-37 derecedir. Civalı ve dijital termometreyle ya da rektal ve kulaktan ölçüm için özel yapılmış aletler kullanarak çocuğunuzun ateşini rahatlıkla ölçebilirsiniz. Ama biz yine belirtmek isteriz ki en güvenli yöntem koltuk altı ölçümü.

Termometrenin metal uç kısmını üç dakika süreyle çocuğunuzun koltuk altında tutun. Ölçtüğünüz değer 37,5 derece üzerindeyse çocuğunuz ateşli olarak kabul edilir. Buna karşın vücut ısısını en iyi yansıtan yöntem rektal ölçümü, ama ölçüm tekniği açısından çocuğunuza ciddi zararlar verebilir. Bu nedenle pek güvenli değil.

Ne yapacaksınız?
Bebeğinizin ateşi olduğunu fark ettiyseniz, hemen bir dijital termometreyle koltuk altından ateşini ölçün. Ateşi 38 derece olduysa, mutlaka doktorunuzu arayın. Bebeğiniz 6. ayının üstünde ve ateşi 37,4 ile 38 derece arasındaysa antipiretik (ateş düşürücüler) vererek ateşini bir-iki saat evde takip edebilirsiniz. Ama çok hasta görünüyorsa ve diğer hastalık belirtileri varsa, hemen doktorunuza danışın.

Evde mutlaka ateş düşürücü fitil veya şurup bulundurmanızda da fayda var. İlacı seçerken mutlaka doktora başvurun. Ateşi hızlı düşüren diğer bazı ilaçların tehlikeli yan etkileri olabilir, bebeğinize zarar verebilir. Biliyorsunuz ilaç konusunda titiz olmanızda her zaman yarar var.
12
0-6 Aylık
- Bebeğiniz doğduğu andan itibaren dokunuşunuzu, sesinizi, kokunuzu fark edecek ve sizinle çeşitli yollarla ten teması kurarak rahatlamak isteyecektir. Unutmayın bu, ihtiyaç duyduğu kucaklaşmalar için mükemmel bir bahane.
- Miniğiniz doğduğunda görme duyusu çok zayıftır. Yaklaşık bir ay sonra bu duyusu günden güne gelişmeye başlar. Bu yüzden ilk zamanlarda onu yüzünüze doğru yakın tutun ki sizi iyice tanısın. Hareketlerinizi takip etsin. Çünkü göreceği yüzler arasında sizin yüzünüz onun favorisi olacak!
- 6 hafta civarında bebeğinizin ilk gerçek gülümsemesini görebilirsiniz.

6-12 Aylık
- Araştırmalara göre, bebekler 6 aylık olduklarında annenin başka bir bebeğe gösterdiği ilgiden dolayı kıskançlık sinyalleri vermeye başlar. Ona bütün dikkatinizi vermeniz imkansız olsa da, onu ne kadar sevdiğinizi sık sık göstermeye çalışın.
- 7. aydan itibaren, bebeğiniz ayrılık endişelerinin işaretlerini göstermeye başlar. Siz onun en sevdiği kişisiniz ve sizin görüş alanının dışında olmanızdan hoşlanmayacaktır. Oldukça zor olsa da bebeğiniz zamanla sizin her defasında geri döneceğinizi öğrenecektir.
- Bebeğiniz büyüdükçe daha fazla sözcük ve deyim algılamaya başlayacaktır. Onunla ne kadar çok konuşursanız (tek taraflı olsa bile) bu onu, konuşma becerisini geliştirmesi için cesaretlendirecektir. Onu birçok kelimeye ve özellikle de sesinize aşina yapmanız, kendini güvende hissetmesini sağlar.

12-18 Aylık
- İlk doğum günü yaklaşmaya başladığında, ondan "anne" demesini bekleyebilirsiniz. Ama acele etmeyin.
- Gerçi daha önce ağzından ufak kelimecikler çıkmış olabilir. Babasıyla sizin aranızdaki farkı bilir ve adınızı söylemenin sizin dikkatinizi çekeceğini çok çabuk fark edecektir.
- 15 ay civarı, ayrı bir fert olduğunu anlar ve kendinin bilincinde olmaya, bunu geliştirmeye başlar. Bunun bir sonucu olarak size daha az bağımlı bir hale gelir ama yine de rehberliğinizi arar.
- Büyümeye başlamış olan çocuğunuz sizi taklit etmekten ve günlük işlerinizde size yardım etmekten zevk alır. Ona çamaşır makinesini boşaltmak veya kıyafetleri sınıflandırmak gibi küçük oyunlar yapın. En sıkıcı işler için bile sizin küçük yardımcınız olmak çok hoşuna gidecektir.

18 Aylık
- Artık yürümeye başlamış olan miniğiniz, dikkatinizi çekmeye çalışacaktır. Önünüzdeki 1 yıl ya da daha fazla bir süre için sizin gölgeniz olacaktır. Yani birkaç yıl boyunca tuvalete yalnız gitmek de dahil olmak üzere mahremiyetinize hoşça kal deyin!
- Çocuğunuz sizin sarılmanızdan başka hiçbir şeyi bu kadar çok sevemez. Ama size düşkünlüğünde azalmalar ve artmalar olursa veya her gün başka favorileri olduğunda şaşırmayın.
- Bebeğiniz küçük bir hanımefendiye dönüştüğünde, cinsiyet farklılıklarının daha çok farkında olacak ve davranışlarında hayatındaki kadını (yani sizi) örnek almaya başlayacaktır. Aynı şekilde oğlunuz da babasını taklit edecektir. Ama bebeğiniz kendisiyle aynı cinsiyette olanı model olarak seçmedi diye endişelenmeyin. Çünkü o şimdi sadece insan olmanın nasıl bir şey olduğunu deneyip keşfediyor.
Bir açıklama ekle
0-6 Aylık
- Bebeğiniz doğduğu andan itibaren dokunuşunuzu, sesinizi, kokunuzu fark edecek ve sizinle çeşitli yollarla ten teması kurarak rahatlamak isteyecektir. Unutmayın bu, ihtiyaç duyduğu kucaklaşmalar için mükemmel bir bahane.
- Miniğiniz doğduğunda görme duyusu çok zayıftır. Yaklaşık bir ay sonra bu duyusu günden güne gelişmeye başlar. Bu yüzden ilk zamanlarda onu yüzünüze doğru yakın tutun ki sizi iyice tanısın. Hareketlerinizi takip etsin. Çünkü göreceği yüzler arasında sizin yüzünüz onun favorisi olacak!
- 6 hafta civarında bebeğinizin ilk gerçek gülümsemesini görebilirsiniz.

6-12 Aylık
- Araştırmalara göre, bebekler 6 aylık olduklarında annenin başka bir bebeğe gösterdiği ilgiden dolayı kıskançlık sinyalleri vermeye başlar. Ona bütün dikkatinizi vermeniz imkansız olsa da, onu ne kadar sevdiğinizi sık sık göstermeye çalışın.
- 7. aydan itibaren, bebeğiniz ayrılık endişelerinin işaretlerini göstermeye başlar. Siz onun en sevdiği kişisiniz ve sizin görüş alanının dışında olmanızdan hoşlanmayacaktır. Oldukça zor olsa da bebeğiniz zamanla sizin her defasında geri döneceğinizi öğrenecektir.
- Bebeğiniz büyüdükçe daha fazla sözcük ve deyim algılamaya başlayacaktır. Onunla ne kadar çok konuşursanız (tek taraflı olsa bile) bu onu, konuşma becerisini geliştirmesi için cesaretlendirecektir. Onu birçok kelimeye ve özellikle de sesinize aşina yapmanız, kendini güvende hissetmesini sağlar.

12-18 Aylık
- İlk doğum günü yaklaşmaya başladığında, ondan "anne" demesini bekleyebilirsiniz. Ama acele etmeyin.
- Gerçi daha önce ağzından ufak kelimecikler çıkmış olabilir. Babasıyla sizin aranızdaki farkı bilir ve adınızı söylemenin sizin dikkatinizi çekeceğini çok çabuk fark edecektir.
- 15 ay civarı, ayrı bir fert olduğunu anlar ve kendinin bilincinde olmaya, bunu geliştirmeye başlar. Bunun bir sonucu olarak size daha az bağımlı bir hale gelir ama yine de rehberliğinizi arar.
- Büyümeye başlamış olan çocuğunuz sizi taklit etmekten ve günlük işlerinizde size yardım etmekten zevk alır. Ona çamaşır makinesini boşaltmak veya kıyafetleri sınıflandırmak gibi küçük oyunlar yapın. En sıkıcı işler için bile sizin küçük yardımcınız olmak çok hoşuna gidecektir.

18 Aylık
- Artık yürümeye başlamış olan miniğiniz, dikkatinizi çekmeye çalışacaktır. Önünüzdeki 1 yıl ya da daha fazla bir süre için sizin gölgeniz olacaktır. Yani birkaç yıl boyunca tuvalete yalnız gitmek de dahil olmak üzere mahremiyetinize hoşça kal deyin!
- Çocuğunuz sizin sarılmanızdan başka hiçbir şeyi bu kadar çok sevemez. Ama size düşkünlüğünde azalmalar ve artmalar olursa veya her gün başka favorileri olduğunda şaşırmayın.
- Bebeğiniz küçük bir hanımefendiye dönüştüğünde, cinsiyet farklılıklarının daha çok farkında olacak ve davranışlarında hayatındaki kadını (yani sizi) örnek almaya başlayacaktır. Aynı şekilde oğlunuz da babasını taklit edecektir. Ama bebeğiniz kendisiyle aynı cinsiyette olanı model olarak seçmedi diye endişelenmeyin. Çünkü o şimdi sadece insan olmanın nasıl bir şey olduğunu deneyip keşfediyor...
13
Tüm dünyadaki ölüm nedenlerine bakıldığında ishaller ikinci sırada yer almaktadır. Gelişmemiş ülkelerde ise en sık ölüm nedenleri arasındadır. Asya, Afrika ve Latin Amerika'da her yıl 4,600,000-6,000,000 çocuğun ölümüne yol açmaktadır. İshal en ağır biçimde çocuk ve yaşlıları etkilemekte. Ülkemizdeki 1-5 yaş arasındaki çocuk ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer almaktadır. Kişide ishalin ortaya çıkmasına neden olan çeşitli etmenler bulunmaktadır. En önemlisi çevreye ait olan etmenlerdir. Yoksulluk, kalabalık ve sağlıksız evlerde yaşama, kanalizasyon sorununun çözülememiş olması, temiz su eldesindeki güçlükler, gıda yetersizliği ve gıdaların sağlıksız olması v.b. olumsuzluklar ishalin nedenlerinden sayılabilir. Kişinin yaşına bağlı olarak ishale neden olan parazit yada bakterinin etkinliği değişir. Bazı etmenler çocuklarda bazıları da yetişkinlerde etkili olmaktadır. Kişisel hijyenin yeterli olmaması da ishal oluşumunu etkiler.

Bağırsak enfeksiyonu olup olamayacağı öncelikle alınan etkenlerin sayısı belirler. Etkenlerin hemen hemen tamamı ağız yolu ile alınır. Bulaşmada çoğunlukla dışkı ağız yolu iledir. Suların temiz olması ve dağıtım sisteminin yeterli olması yayılımı büyük oranda azaltır. İshale neden olan etkenler genellikle midenin asitli ortamında yok olurlar ve bağırsaklara ulaşamadıkları için ishale neden olamazlar. Ancak mide asit ortamını azaltan anti-asitlerin kullanımı bu etmenlere duyarlılığı arttırır. Bağırsak hareketliliğinin normal olması da ishal oluşumunu etkileyen bir faktördür. Normal hareketlilik bağırsakta bakterilerin birikmesini engelleyerek ishal oluşumunu engeller. Bağırsaklarda normal şartlarda bakteriler bulunmakta ve bu bakteriler insan vücudunda herhangi bir hastalığa neden olmamaktadır bu bakteriler bağırsak florası diye adlandırılır. Ancak antibiyotik kullanımı sonucu bağırsak florasında azalma olursa diğer patojen yani ishal yapıcı bakterilerin çoğalmasına neden olur ve böylelikle hastalık ortaya çıkar. Bağırsağın kendine ait savunma sistemleri mevcuttur. Bazı hastalılarda bu savunma sistemleri ortadan kalktığından ishal oluşumu kaçınılmaz olur.

Bulaşma yolları
Deri yolu ile bulaşan parazitleri bir tarafa bırakacak olursak, çoğu enfeksiyoz ishaller etkenlerin ağız yoluyla alınması sonucu edinilir. Dışkı-ağız yoluyla bulaşma su, gıda veya kişiden kişiye dokunma yoluyla olmaktadır. Yayılım şekli her etmende farklılıklar göstermektedir.

Etkenler


Akut ishale yol açan bir çok enfeksiyöz ve enfeksiyöz olmayan etmenler vardır. Bununla birlikte akut ishal olgularının çoğundan enfeksiyöz etkenler sorumludurlar. Bakteriler, virüsler, mantar ve parazitler ishale neden olabilmektedir.

Belirtiler

İshali tanımı halen tartışmalı bir konudur. İshal klinik olarak 24 saat içinde normal şeklini kaybetmiş, 3 veya daha fazla sayıda dışkılama olarak tanımlanabilir. Bu tanımlamanın dışında dışkı miktarı ?200 gr/gün ve dışkı suyunun ?%80 ölçümlerine göre daha objektif tanımlamalarda söz konusudur. Fakat pratikte bu ölçümlere çık nadir başvurulmaktadır. İki haftayı aşmayan ishaller akut, aşanlar ise kronik ishal olarak tanımlanabilir. Akut ishallerin nedeni genellikle enfeksiyöz ajanlardır. İshalle ishalle ilgili başkaca tanımlamalar da yapılmaktadır.

Gastroenterit; bulantı, kusma, ishal ve karın ağrısı gibi yakınmalarla seyreden mide ve ince bağırsağın birlikte tutulduğu klinik tablodur.
Enterekolit; genellikle bulantı ve kusmanın etki etmediği, ateş, karın ağrısı ve ishal gibi yakınmalarla seyreden ince ve kalın bağırsakların birlikte tutulduğu klinik tablodur.
Dizanteri sendromu; kramp biçiminde karın ağrısı, kanlı-mukuslu-tenezimli sık ve az miktarda dışkalamayla seyreden klinik tablodur.

İnce bağırsak tipi ishal; bol ve sulu dışkılamadır.
Kalın bağırsak tipi ishal; az miktarda sık sık dışkılamadır.
Tenezim; sık sık ağrılı dışkılama ve yetersiz dışkılama hissidir.

Besinlerde bulunan bakteri toksinlerinin alınmasıyla oluşan gastroenteritlerde kuluçka süresi kısa (1-6 saat, 6-24 saat), dışkı ile bulaşık suların içilmesi veya bu sular ile yıkanmış gıdaların iyi pişirilmeden yenilmesi ile dışkı-ağız yoluyla bulaşan gastroenteritlerin etkenlerinde kuluçka süresi ortalama 3 gündür. Dışkı sayısının çok sayıda (?10/gün) olması akla kalın bağırsak tutulumunu getirmelidir. Sekretuvar ishallerde dışkı sulu, fazla miktarda, renksiz veya beyaz renklidir. Dizanterik olanlarda ise dışkının miktarı azdır ve kan, müküs, ve püy içermektedir. İshale eşlik eden karın ağrısının özellikleri klinik olarak önemli ipuçları verebilir. Karın ağrısı tutulumu mideden aşağı inildikçe ve bağırsak yayılımı varlığında artmaktadır. Bazı ishal tiplerinde bu ağrı göbek çevresinde veya sağ alt tarafta ve aralıklı olarak gelip kramp tarzında olurken, bazı tiplerde yine karın alt tarafında devamlı tenezimle birlikte olabilir. Bol sulu ishallerde ateş sık görülmezken bakterilerin oluşturduğu çoğu ishallerde ateş görülebilir.

Tedavi

İshallerde en önemli konu ve kısa zamanda önlem alınması gereken konu su kaybıdır. İshalle birlikte vücut su kaybına uğramaktadır. Özellikle bu durum çocuklarda çok tehlikeli duruma varabilmektedir. Tedavide de ilk yapılması gereken kişideki su kaybını değerlendirerek, su kaybının yerine konmasıdır. Özellikle geçmişten kalan bir inançla ishalli kişiler su alınımı azaltarak ishalin azalacağı kanısıdır. Bu yanlış davranışın önlenmesi ve aksine kişiye bol sıvı verilmesinin sağlanması lazım. Bu kaybedilen sıvı ile birlikte vücut çeşitli mineraller de kaybetmekte bunların yerine konulması içinde tedavi oluşturulmalırdır. Bu amaçla ORS (Oral Rehidratasyon Sıvıları) kullanılabilir. ORS evde de kolaylıkla hazırlanabilir. Evde 1 litre suya, 1 çay kaşığı tuz, 8 çay kaşığı şeker, bir fincan portakal suyu veya 2 muz ilave edilebilir. Eğer su kaybı ciddi boyutlarda ise hastane şartlarında damar içi sıvı verilmesi uygulanabilir. Hastalar süt ürünleri, alkol, kafein ve karbonatlı içeceklerden uzak durmalıdır. Antibiyotik kullanımı hastaların %10'unda işe yarabilir. Ama bazı ishal vakalarında antibiyotik kullanımı gerekmemektedir. Ancak en iyi tedavi şeklinin belirlenmesi için doktora başvurmak gerekmektedir.
Bir açıklama ekle
Tüm dünyadaki ölüm nedenlerine bakıldığında ishaller ikinci sırada yer almaktadır. Gelişmemiş ülkelerde ise en sık ölüm nedenleri arasındadır. Asya, Afrika ve Latin Amerika'da her yıl 4,600,000-6,000,000 çocuğun ölümüne yol açmaktadır. İshal en ağır biçimde çocuk ve yaşlıları etkilemekte. Ülkemizdeki 1-5 yaş arasındaki çocuk ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer almaktadır. Kişide ishalin ortaya çıkmasına neden olan çeşitli etmenler bulunmaktadır. En önemlisi çevreye ait olan etmenlerdir. Yoksulluk, kalabalık ve sağlıksız evlerde yaşama, kanalizasyon sorununun çözülememiş olması, temiz su eldesindeki güçlükler, gıda yetersizliği ve gıdaların sağlıksız olması v.b. olumsuzluklar ishalin nedenlerinden sayılabilir. Kişinin yaşına bağlı olarak ishale neden olan parazit yada bakterinin etkinliği değişir. Bazı etmenler çocuklarda bazıları da yetişkinlerde etkili olmaktadır. Kişisel hijyenin yeterli olmaması da ishal oluşumunu etkiler.

Bağırsak enfeksiyonu olup olamayacağı öncelikle alınan etkenlerin sayısı belirler. Etkenlerin hemen hemen tamamı ağız yolu ile alınır. Bulaşmada çoğunlukla dışkı ağız yolu iledir. Suların temiz olması ve dağıtım sisteminin yeterli olması yayılımı büyük oranda azaltır. İshale neden olan etkenler genellikle midenin asitli ortamında yok olurlar ve bağırsaklara ulaşamadıkları için ishale neden olamazlar. Ancak mide asit ortamını azaltan anti-asitlerin kullanımı bu etmenlere duyarlılığı arttırır. Bağırsak hareketliliğinin normal olması da ishal oluşumunu etkileyen bir faktördür. Normal hareketlilik bağırsakta bakterilerin birikmesini engelleyerek ishal oluşumunu engeller. Bağırsaklarda normal şartlarda bakteriler bulunmakta ve bu bakteriler insan vücudunda herhangi bir hastalığa neden olmamaktadır bu bakteriler bağırsak florası diye adlandırılır. Ancak antibiyotik kullanımı sonucu bağırsak florasında azalma olursa diğer patojen yani ishal yapıcı bakterilerin çoğalmasına neden olur ve böylelikle hastalık ortaya çıkar. Bağırsağın kendine ait savunma sistemleri mevcuttur. Bazı hastalılarda bu savunma sistemleri ortadan kalktığından ishal oluşumu kaçınılmaz olur.

Bulaşma yolları
Deri yolu ile bulaşan parazitleri bir tarafa bırakacak olursak, çoğu enfeksiyoz ishaller etkenlerin ağız yoluyla alınması sonucu edinilir. Dışkı-ağız yoluyla bulaşma su, gıda veya kişiden kişiye dokunma yoluyla olmaktadır. Yayılım şekli her etmende farklılıklar göstermektedir.

Etkenler


Akut ishale yol açan bir çok enfeksiyöz ve enfeksiyöz olmayan etmenler vardır. Bununla birlikte akut ishal olgularının çoğundan enfeksiyöz etkenler sorumludurlar. Bakteriler, virüsler, mantar ve parazitler ishale neden olabilmektedir.

Belirtiler

İshali tanımı halen tartışmalı bir konudur. İshal klinik olarak 24 saat içinde normal şeklini kaybetmiş, 3 veya daha fazla sayıda dışkılama olarak tanımlanabilir. Bu tanımlamanın dışında dışkı miktarı ?200 gr/gün ve dışkı suyunun ?%80 ölçümlerine göre daha objektif tanımlamalarda söz konusudur. Fakat pratikte bu ölçümlere çık nadir başvurulmaktadır. İki haftayı aşmayan ishaller akut, aşanlar ise kronik ishal olarak tanımlanabilir. Akut ishallerin nedeni genellikle enfeksiyöz ajanlardır. İshalle ishalle ilgili başkaca tanımlamalar da yapılmaktadır.

Gastroenterit; bulantı, kusma, ishal ve karın ağrısı gibi yakınmalarla seyreden mide ve ince bağırsağın birlikte tutulduğu klinik tablodur.
Enterekolit; genellikle bulantı ve kusmanın etki etmediği, ateş, karın ağrısı ve ishal gibi yakınmalarla seyreden ince ve kalın bağırsakların birlikte tutulduğu klinik tablodur.
Dizanteri sendromu; kramp biçiminde karın ağrısı, kanlı-mukuslu-tenezimli sık ve az miktarda dışkalamayla seyreden klinik tablodur.

İnce bağırsak tipi ishal; bol ve sulu dışkılamadır.
Kalın bağırsak tipi ishal; az miktarda sık sık dışkılamadır.
Tenezim; sık sık ağrılı dışkılama ve yetersiz dışkılama hissidir.

Besinlerde bulunan bakteri toksinlerinin alınmasıyla oluşan gastroenteritlerde kuluçka süresi kısa (1-6 saat, 6-24 saat), dışkı ile bulaşık suların içilmesi veya bu sular ile yıkanmış gıdaların iyi pişirilmeden yenilmesi ile dışkı-ağız yoluyla bulaşan gastroenteritlerin etkenlerinde kuluçka süresi ortalama 3 gündür. Dışkı sayısının çok sayıda (?10/gün) olması akla kalın bağırsak tutulumunu getirmelidir. Sekretuvar ishallerde dışkı sulu, fazla miktarda, renksiz veya beyaz renklidir. Dizanterik olanlarda ise dışkının miktarı azdır ve kan, müküs, ve püy içermektedir. İshale eşlik eden karın ağrısının özellikleri klinik olarak önemli ipuçları verebilir. Karın ağrısı tutulumu mideden aşağı inildikçe ve bağırsak yayılımı varlığında artmaktadır. Bazı ishal tiplerinde bu ağrı göbek çevresinde veya sağ alt tarafta ve aralıklı olarak gelip kramp tarzında olurken, bazı tiplerde yine karın alt tarafında devamlı tenezimle birlikte olabilir. Bol sulu ishallerde ateş sık görülmezken bakterilerin oluşturduğu çoğu ishallerde ateş görülebilir.

Tedavi

İshallerde en önemli konu ve kısa zamanda önlem alınması gereken konu su kaybıdır. İshalle birlikte vücut su kaybına uğramaktadır. Özellikle bu durum çocuklarda çok tehlikeli duruma varabilmektedir. Tedavide de ilk yapılması gereken kişideki su kaybını değerlendirerek, su kaybının yerine konmasıdır. Özellikle geçmişten kalan bir inançla ishalli kişiler su alınımı azaltarak ishalin azalacağı kanısıdır. Bu yanlış davranışın önlenmesi ve aksine kişiye bol sıvı verilmesinin sağlanması lazım. Bu kaybedilen sıvı ile birlikte vücut çeşitli mineraller de kaybetmekte bunların yerine konulması içinde tedavi oluşturulmalırdır. Bu amaçla ORS (Oral Rehidratasyon Sıvıları) kullanılabilir. ORS evde de kolaylıkla hazırlanabilir. Evde 1 litre suya, 1 çay kaşığı tuz, 8 çay kaşığı şeker, bir fincan portakal suyu veya 2 muz ilave edilebilir. Eğer su kaybı ciddi boyutlarda ise hastane şartlarında damar içi sıvı verilmesi uygulanabilir. Hastalar süt ürünleri, alkol, kafein ve karbonatlı içeceklerden uzak durmalıdır. Antibiyotik kullanımı hastaların %10'unda işe yarabilir. Ama bazı ishal vakalarında antibiyotik kullanımı gerekmemektedir. Ancak en iyi tedavi şeklinin belirlenmesi için doktora başvurmak gerekmektedir...
14
Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Dr. Zafer Atasoy, çocukların anne ve babalarıyla birlikte yatma konusuna değiniyor.

Nedenlerinin belirlenerek ortadan kaldırılmasının önemine dikkat çekiyor. Çocukların anne-babalarıyla uyuması ülkemizde sık görülen bir durum. Birlikte yatma erken bebeklik dönemlerinde başlayabileceği gibi okul çağındaki çocuklarda da görülebilen bir davranış. Erken bebeklik döneminde başlayan birlikte yatma davranışında anne-baba tutumları rol oynar. Bu alışkanlığın olumsuz etkilerinden korunmak için öncelikle bu nedenleri tespit edip ortadan kaldırmak önemli.

Çocuğunuzdan birlikte yatma teklifi geldiğinde kabul etmek ya da reddetmek yerine önce hangi nedenle birlikte yatmak istendiğini sorun. Birlikte yatma davranışı çocuğun kişilik gelişimine olumsuz etki edebilir ve bu ailenin dengesini bozabilir. Anne-babanın ilişkilerinde sorunlar ortaya çıkmasına, cinsel sorunların doğmasına neden olabilir.
15
- Cinsiyet ayırımı yapılmamalı (örneğin erkek çocuğa bebek, kız çocuğa araba alınabilir),
- Oyuncak alımında aşırıya kaçılmamalı,
- Özellikle bebeklik döneminde alınacak oyuncakların kırılmayan, yumuşak, emniyetli, yıkanabilir cinsten olmasına özen gösterilmeli,
- Küçük yaşta parçaları büyük, yaş ilerledikçe parçaları küçük oyuncaklar seçilmeli; parmak kasları geliştikçe avuçla kavrama yerini üç parmakla, daha sonra iki parmakla kavramaya bırakır.

Evdeki artık malzemelerden de oyuncak yapılabileceği unutulmamalıdır, ipe dizilmiş boş makaralar gibi. Evde oyuncakların yerleştirilebileceği bir dolap-köşe-kutu v.s.olmasına da dikkat edilmelidir. Bebeğin öğrenmesinde görsel malzeme önemli bir yer tutar, resim ve kitaplardan da yararlanılabilir.

Canlı renklerde, büyük boy ve ayrıntısız resimleri olan kitapların anne baba tarafından okunması, kısa masallar anlatılması, resimlerin birlikte incelenmesi bu yaşlarda bebeğin

- Dil gelişimini hızlandırır, kelime bilgisini arttırır, konuşması için fırsat yaratır ve destekler,
- Çevresini tanımasına yardımcı olur,
- Anne-baba-bebek ilişkisini arttırır,
- Hayal gücünü geliştirir.

Bebeğin teyp gibi mekanik bir sesten masal dinlemesi yerine kendisi ile ilgilenen kişi ile aynı mekanı paylaşması, bedensel temas içinde (kucakta veya yanyana oturarak) ses tonu ve mimiklerin değişimini gözlemesi, kendisine ilgilenen kişi tarafından zaman ayrıldığını hissetmesi yukarıda belirttiğimiz yararları pekiştirecektir.

Dokunma yolu ile bebeğin kitabı, kağıdı tanıması sağlanmalıdır. Bebeklerin bu dönemde parmakları yeterince gelişmediğinden sayfaları tek tek açamayacakları, ani hareketlerle sayfaları kırıştırabilecekleri, yırtabilecekleri göz önüne alınarak bu yaş dönemi için hazırlanan kalın sayfalı kitaplar seçilmesi uygun olur.
Bir açıklama ekle
- Cinsiyet ayırımı yapılmamalı (örneğin erkek çocuğa bebek, kız çocuğa araba alınabilir),
- Oyuncak alımında aşırıya kaçılmamalı,
- Özellikle bebeklik döneminde alınacak oyuncakların kırılmayan, yumuşak, emniyetli, yıkanabilir cinsten olmasına özen gösterilmeli,
- Küçük yaşta parçaları büyük, yaş ilerledikçe parçaları küçük oyuncaklar seçilmeli; parmak kasları geliştikçe avuçla kavrama yerini üç parmakla, daha sonra iki parmakla kavramaya bırakır.

Evdeki artık malzemelerden de oyuncak yapılabileceği unutulmamalıdır, ipe dizilmiş boş makaralar gibi. Evde oyuncakların yerleştirilebileceği bir dolap-köşe-kutu v.s.olmasına da dikkat edilmelidir. Bebeğin öğrenmesinde görsel malzeme önemli bir yer tutar, resim ve kitaplardan da yararlanılabilir.

Canlı renklerde, büyük boy ve ayrıntısız resimleri olan kitapların anne baba tarafından okunması, kısa masallar anlatılması, resimlerin birlikte incelenmesi bu yaşlarda bebeğin

- Dil gelişimini hızlandırır, kelime bilgisini arttırır, konuşması için fırsat yaratır ve destekler,
- Çevresini tanımasına yardımcı olur,
- Anne-baba-bebek ilişkisini arttırır,
- Hayal gücünü geliştirir.

Bebeğin teyp gibi mekanik bir sesten masal dinlemesi yerine kendisi ile ilgilenen kişi ile aynı mekanı paylaşması, bedensel temas içinde (kucakta veya yanyana oturarak) ses tonu ve mimiklerin değişimini gözlemesi, kendisine ilgilenen kişi tarafından zaman ayrıldığını hissetmesi yukarıda belirttiğimiz yararları pekiştirecektir.

Dokunma yolu ile bebeğin kitabı, kağıdı tanıması sağlanmalıdır. Bebeklerin bu dönemde parmakları yeterince gelişmediğinden sayfaları tek tek açamayacakları, ani hareketlerle sayfaları kırıştırabilecekleri, yırtabilecekleri göz önüne alınarak bu yaş dönemi için hazırlanan kalın sayfalı kitaplar seçilmesi uygun olur...
16
Süt çocukluğu döneminde beslenmenin yetersiz olması, D vitamini takviyesinin yapılmaması ve yeterli güneş ışığı alınmaması nedeniyle daha sıktır
Beslenmenin Etkisi

Gelişmiş ülkelerde sorun olmaktan çıkan raşitizm daha çok gelişmekte olan ülkelerde görülüyor. İlk altı ay boyunca anne sütü alamayıp inek sütü ile beslenmek zorunda kalan ve yeterli vitamin takviyesi yapılmayan, kundaklanan ve hiç güneşe çıkarılmayan bebekler bu sorunla daha çok karşılaşıyor.

Anne sütündeki D vitamini iyi emildiği halde 6.aydan sonra yetersiz kalabilir. Bu nedenle 6.aydan sonra da sadece anne sütüyle beslenen ve vitamin verilmeyen bebeklerde de raşitizm görülebilir. Anne sütü ile beslenen bebeklere D vitamini takviyesi ile bu hastalığın önlenmesi ise mümkün. 6.aydan itibaren yeterli ek gıda alan veya mama ile beslenen bebeklerde ise takviye gerekmez.





Güneş, Raşitizmin Düşmanı

Diğer yandan, raşitizm güneşli günlerin daha az olduğu bölgelerde daha sık görülüyor. Örneğin ülkemizde de yılın önemli bölümünü kar altında geçiren Doğu Anadolu Bölgesi'nde, vücuda D vitamini sağlayan güneşli havanın az olması ve bölge insanının güneşten az yararlanması raşitizme yol açıyor.

Raşitizme D vitamini eksikliği dışında, karaciğer-böbrek hastalıkları ve doğumsal bazı metabolik hastalıklar, kistik fibroz ve çölyak gibi bağırsaktan emilimin iyi olmadığı hastalıklar sebep olabilir.

Raşitizm Belirtileri

Bu bebeklerde, huzursuzluk, baş terlemesi, kaslarda gevşeklik, geç oturma, geç emekleme-geç yürüme, geç diş çıkarma ve bıngıldağın geç kapanması gibi belirtiler gözlenebilir.

Ayrıca raşitizm hastası bebeklerin el ve ayak bilekleri normalden daha geniş, alınları daha geniş ve belirgin, kafa kemikleri ise yumuşak olur. Göğüslerinde tespih taneleri gibi şişlikler beliriyor. Yatış pozisyonuna bağlı olarak şekil bozuklukları ortaya çıkabilir.

İleri raşitizmde, bebeğin başı, yanlardan iki elle tutulup, parmaklarla bastırıldığı zaman, ping- pong topu gibi içeriye çöker. Göğüs kemiklerindeki yumuşaklığa bağlı olarak kaburgaların diyafram kaslarına birleşme yerlerinde çukurluk oluşabilir.

Erken Teşhisin Önemi ve Tedavi

Raşitizm eğer erken bir dönemde teşhis edilip tedavi edilmezse bebeğin büyümesi yavaşlıyor, Yürümeye başladıktan sonra bacaklarındaki O veya X şeklindeki bozukluklar (çarpık bacak) belirginleşiyor. Bu arada, söz konusu tüm bu belirtilerin sadece raşitizmde görülmediğini de hatırlatmak gerekir. Ayırıcı tanı için laboratuar ve radyolojik tetkikler gerekir.

Raşitizm, klinik belirtiler görüldükten sonra, radyolojik ve laboratuar tetkikleri ile teşhis edilir. Sorun D vitamini eksikliği ise kolayca tedavi edilir. Çocuğa 2-3 ay süre ile günlük ihtiyacın 5-10 misli D vitamini veriliyor. Ağızdan tedavi çoğunlukla başarılı sonuç verir.

Eğer kalsiyum eksikliğine bağlı belirtiler varsa ve kanda kalsiyum düşükse, D vitaminine ek olarak kalsiyum takviyesi de gerekir. Doktorunuzun tavsiyesi dışında yüksek dozda D vitamini tedavilerinin zararlı sonuçlar doğuracağını ise unutmamak gerekiyor. Değişik nedenlere bağlı olan ve D vitamini tedavisine direnç gösteren hastalar, önce teşhisi konup ona göre tedavi edilmelidir.

Anne adayının hamileliği boyunca yeterli D vitamini depolarına sahip olmaması ve bebeğin anne karnında yeterli D vitamini alamaması ise hastalığın, doğumdan itibaren görülmesine yol açıyor. Özellikle kış dönemindeki hamileliklerde vitamin desteği yapılmaması bebeklerin yetersiz D vitamini deposu ile doğmasına neden oluyor. Bu durumda doğumdan sonra sadece anne sütü ile beslenmeleri bile bebeklerin D vitamini yetersizliği sorunu ile karşılaşmasını önlemeye yetmiyor.
17
Kundaklama, bebeği ayaklarından tutarak baş aşağı sallama gibi uygulamalar eğilimi olan bebeklerde kalça çıkığına yol açabilir. Bu nedenle böyle geleneksel uygulamalardan kesinlikle kaçınmak gereklidir.

Doğumsal Kalça Çıkığı Açısından Riskli Bebekler Kimlerdir?

1) Ailede veya yakın akrabalarında kalça çıkığı mevcut olanlar. Bu durum mutlaka doktora bildirilmelidir.

2) Makat gelişi ile doğan bebekler veya anne karnında gebeliğin sonuna kadar başı yukarıda olacak şekilde kalan bebekler.

3) Boynunda bir yana doğru doğumsal eğrilik "Tortikolis" olanlar.

4) Ayaklarında doğumsal ortopedik şekil bozuklukları olanlar.

Doğumsal Kalça Çıkığı Nasıl Tedavi Edilir?

Kalçadaki sorunların büyük bir kısmı "Pavlik Bandajı" ile tedavi edilebilir. Bu bandaj bebeğinizin dizlerini birbirinden ayırarak karnına doğru çekilmesini sağlar. Bu bandaj ile tedavi edilen bebeğiniz her hafta doktorunuz tarafından kontrol edilecek ve uyluk kemiğinin kalça eklemi içerisine yerleşip yerleşmediği gözlenecektir ve eğer yerleşmişse bu bandaj gece gündüz 2-3 ay kadar kullanılacaktır.

Kalça çıkığı olan her 20 bebekten birinde tedavi için bandaj yeterli olmaz. Böyle bir durumda bebeğinize alçı uygulaması ve bacakların askıya alınması gerekli olabilir. Bazen de kalça çıkığının tedavisi için ameliyat gerekebilir.
18
Özellikle yeni doğan ve süt çocukluğu döneminde görülen, ateşe bağlı yaşanan bilinç kaybına 'havale' denir. Çocuğu havale geçiren anne - baba önce sakin olmalı, ardından ateşi düşürmeye çalışmalı.

Anne babaların en büyük kabuslarından biri çocuklarının havale nöbeti geçirmesidir. Uzman Dr. Esra Dolar, 'Havale nöbeti ve nöbet sırasında yapılması gerekenler' hakkında bilgi verdi.

Çocukların yaklaşık yüzde dördü, beş yaşına gelmeden bir havale nöbeti geçirebilir. Erken çocukluk döneminde (3 ay ile 5 yaş arası) beyinle ilişkisi olmayan, enfeksiyon dışındaki nedenlerle oluşan ve ateşle birlikte görülen havaleler ateşe bağlı (febril) kabul edilir.
Ateşli bir çocuktaki titreme sıklıkla havaleyle karıştırılabilir. Az sayıda çocuk her ateşli hastalıkta havale geçirebilir.

Bilinç kaybı ve ani kasılma olabilir

Hastalığın başında ateş hızla yükselince, havale nöbeti başlar. Çocuk birden bilincini kaybeder, bedeni kasılır ya da gevşer, kaslarda ani kasılmalar görülebilir. Gözler kayar, çene kilitlenir, ağızdan salya akar. Bir dakika içinde kasılmalar kesilir ve çocuk bitkin bir şekilde uykuya dalar.
- Ateşe bağlı havalede çocuk 3 ay - 6 yaş arasındadır (sıklıkla 6 - 18 aylar arası)
-Ateş 38 C'nin üzerindedir.
-Beyin ve beyin zarlarının iltihabı ile ilgili bir bulgu yoktur.

İLK ANDA YAPABİLECEKLERİNİZ

-En önemlisi, sakin olun.
-Çocuğunuzu sert bir zeminde yan konuma getirin ve dilini ısırmaması için dişlerinin arasına kalınca katlanmış bir mendil sıkıştırın.
-Boynunu sıkıştıran bir giysi varsa gevşetin ve çocuğu sıkı tutmayın.
-Ateşli havale geçiren çocuklarda anne - babanın yapabileceği en önemli şey, ateşi kontrol altında tutmak ve ateşi düşürme yöntemlerine başvurmaktadır.

ATEŞİ DÜŞÜRMEK İÇİN
-Ateşi olan çocuğun hemen üstü açılmalıdır. Titrese dahi kesinlikle üzeri örtülmemeli, oda fazla ısıtılmamalıdır.
-Ateş düşürülemiyorsa çocuğun kilosuna uygun ölçekte ateş düşürücü şurup verilmelidir. Ilık su ile vücudu silinmeli; koltuk altı, alın, göğüs ve kasıklara pansuman yapılmalıdır.
-Gerekirse saçlar ıslatılmadan ılık su ile duş yaptırılabilir.
-Tüm uğraşlara rağmen ateş düşürülemiyor ya da tekrarlıyorsa ateşin nedeninin araştırılması için çocuk doktoruna başvurulmalıdır.

Ateşe bağlı havale geçiren veya geçirmekte olan çocuğun tedavisi mutlaka çocuk doktoru tarafından yapılmalıdır.
Bir açıklama ekle
Özellikle yeni doğan ve süt çocukluğu döneminde görülen, ateşe bağlı yaşanan bilinç kaybına 'havale' denir. Çocuğu havale geçiren anne - baba önce sakin olmalı, ardından ateşi düşürmeye çalışmalı.

Anne babaların en büyük kabuslarından biri çocuklarının havale nöbeti geçirmesidir. Uzman Dr. Esra Dolar, 'Havale nöbeti ve nöbet sırasında yapılması gerekenler' hakkında bilgi verdi.

Çocukların yaklaşık yüzde dördü, beş yaşına gelmeden bir havale nöbeti geçirebilir. Erken çocukluk döneminde (3 ay ile 5 yaş arası) beyinle ilişkisi olmayan, enfeksiyon dışındaki nedenlerle oluşan ve ateşle birlikte görülen havaleler ateşe bağlı (febril) kabul edilir.
Ateşli bir çocuktaki titreme sıklıkla havaleyle karıştırılabilir. Az sayıda çocuk her ateşli hastalıkta havale geçirebilir.

Bilinç kaybı ve ani kasılma olabilir

Hastalığın başında ateş hızla yükselince, havale nöbeti başlar. Çocuk birden bilincini kaybeder, bedeni kasılır ya da gevşer,                 kaslarda ani kasılmalar görülebilir. Gözler kayar, çene kilitlenir, ağızdan salya akar. Bir dakika içinde kasılmalar kesilir ve çocuk bitkin bir şekilde uykuya dalar.
- Ateşe bağlı havalede çocuk 3 ay - 6 yaş arasındadır (sıklıkla 6 - 18 aylar arası)
-Ateş 38 C'nin üzerindedir.
-Beyin ve beyin zarlarının iltihabı ile ilgili bir bulgu yoktur.

İLK ANDA YAPABİLECEKLERİNİZ

-En önemlisi, sakin olun.
-Çocuğunuzu sert bir zeminde yan konuma getirin ve dilini ısırmaması için dişlerinin arasına kalınca katlanmış bir mendil sıkıştırın.
-Boynunu sıkıştıran bir giysi varsa gevşetin ve çocuğu sıkı tutmayın.
-Ateşli havale geçiren çocuklarda anne - babanın yapabileceği en önemli şey, ateşi kontrol altında tutmak ve ateşi düşürme yöntemlerine başvurmaktadır.

ATEŞİ DÜŞÜRMEK İÇİN
-Ateşi olan çocuğun hemen üstü açılmalıdır. Titrese dahi kesinlikle üzeri örtülmemeli, oda  fazla ısıtılmamalıdır.
-Ateş düşürülemiyorsa çocuğun kilosuna uygun ölçekte ateş düşürücü şurup verilmelidir. Ilık su ile vücudu silinmeli; koltuk altı, alın, göğüs ve kasıklara pansuman yapılmalıdır.
-Gerekirse saçlar ıslatılmadan ılık su  ile duş yaptırılabilir.
-Tüm uğraşlara rağmen ateş düşürülemiyor ya da tekrarlıyorsa ateşin nedeninin araştırılması için   çocuk doktoruna başvurulmalıdır.

Ateşe bağlı havale geçiren veya geçirmekte olan çocuğun tedavisi mutlaka çocuk doktoru tarafından yapılmalıdır...
19
Ceanın çocuk psikolojisindeki yeri ve olması gereken biçimi, ebeveynlerce en doğru şekilde anlaşılmalıdır. Çünkü, çocuklarına güzel bir şekilde eğitim vermek, onları hayata iyi bir şekilde hazırlamak bütün anne babaların temel hedeflerindedir.

Ceza terimi, olumsuz bir itici uyaricinin, bir davranimin yapilmasindan sonra ona bagli olarak uygulanmasi olayina verilen teknik bir isimdir.


Ceza, istenmedik davranimlari bastirma tekniklerinden biridir.Davranis dagarcigina bir sey katmaz, fakat davranis dagarcigindaki bir davranisin bastirilmasini saglayabilir.


Bu anlamiyla ceza, yeni bir davranis ogrenmeyi degil, ,istenmedik bir davranisi yapmamayi ögretir.


Ceza iki sekilde uygulanir..
• Davranis itici bir uyarici ile sonuclandirilir..(.mesela bir tokat gibi)

Bu ceza, diğer yöntemler işe yaramadığında en son çare olarak kullanılabilir. Bu yöntem, çocuk diğer çocukları ısırdığında, vurduğunda ya da buna benzer durumlarda kullanılabilir. Çocuk önce bir kez ikaz edilir, eğer aynı davranışı sürdürürse, ona önceden belirlenmiş bir odaya ya da odanın bir köşesine gitmesi, orada bir süre, genellikle de bir sandalyede sessiz bir biçimde beklemesi söylenir. Eğer oraya gitmemekte direnirse, kucaklanarak oraya götürülür ve bir süre orada kalması sağlanır. Bu cezanın neden verildiği birkaç cümle ile ona anlatılmalıdır. Çocuğun bekletildiği oda ya da yer çocuk açısından herhangi bir tehlike içermemelidir.
Çocuğun orada bekleme süresi kabaca her yaş için 1 dakika olarak belirlenir (Örneğin, 4 yaşında bir çocuk için 4 dakika gibi). Eğer ceza süresi çok uzun tutulursa, çocuk neden oraya konulduğunu bir süre sonra unutacaktır.

Ceza süresi için saat kurulur, saat çaldığında çocuğa cezasının bittiği söylenir. Çocuk bu süreyi uslu bir biçimde tamamlarsa, sevecen bir biçimde kucaklanır ve "Tatlım, cezalı olduğun için orada kalmak zorundaydın" gibi sözler söylenir ve olay orada kapanır. Bu durumu çocuk ile tartışmak gerekirse en az birkaç dakika geçmesi beklenmelidir. Eğer ceza süresi içinde çocuk gene bağırır çağırır ve olayı protesto ederse, saat yeniden kurulur ve süre baştan başlatılır. Bu yöntemle, genellikle 2 hafta içinde çocuk uyum sağlamayı öğrenecektir.

• Davranis ödülün ortamdan kaldirilmasi ile sonuclanir..(..sokaga cikma yasagi gibi..)

Mantıklı bir sonuç çıkarmak her zaman mümkün olmayabilir. Çocuk ebeveyni dinlememekte ısrar ediyorsa, çocuğa çok istediği başka bir şeyin kısıtlanacağı söylenebilir. Ancak bu yöntem uygulanırken bazı noktalara dikkat edilmelidir: Beslenme gibi çocuğun gerçekten gereksinimi olan şeyler ısıtlanmamalıdır. Bu yöntemin etkili olabilmesi için kısıtlanacak şey çocuğun gerçekten çok istediği bir şey olmalıdır.
Ebeveyn söylediği şeyi gerçekten yapmalıdır. Örneğin, davranışını düzeltmediği sürece çocuğa dondurma yiyemeyeceği söylenmiş, fakat herhangi olumlu bir gelişme olmadığı halde, anne ya da baba onun gönlünü almak için biraz sonra dondurma almışsa, bu yöntem doğaldır ki işlemeyecektir.


Ancak ceza ile davranislari kontrol etmenin önemli sakincalari vardir..Söyle ki;
• Ceza cogu kez itici uyaricinin (dayak, hakaret, yasaklama gibi) kullanlmasini gerekli kilabilir.?tici uyaricilarin kullanilmasi da birey de saldirganlik, korku, kin, nefret gibi duygularin olusumuna zemin hazirlar.Ayrica cezanin etkili olabilmesi icin itici uyaricinin siddeti gun gectikce artirilir..
Ornegin..sikca yapilan hatalardan biri sudur: cocugun belirli bir davranisini kontrol etmek isteyen anne veya baba, dövme , bagirma gibi siddet dolu itici uyaricilar kullanirsa,bunlar baslangicta etkili olmus olsa bile zamanla cocugun bu uyaricilara alistigi gorulur..Ve ebveynler dozu artirmak gibi kisir bir dongu icine girer..
• Cezalandirilan davranislar, bireye belirli sonuclar saglayan ogrenilmis davranislardir.
• Ceza ile bir davranis bastirilmaya calisilirken, bir baska istenmedik davranis ortaya cikabilir.
Örnegin.. cok sevdigimiz vazoyu kiran cocugumuzu cezalandiriyorsak, bu davranisimizla cocugumuza yalan soyleme davranisi kazandirabiliriz.Cocuk cezadan kacmak icin yalan soyleyecektir.
• Ceza etkili oldugunda, ceza veren kisinin davranislarini ödülleyici bir nitelik kazanabilir.Bunun dogal sonucunda, ceza veren kisi, dikkatini , istendik davranislarin kazandirilmasina yogunlastiracagi yerde, zamanla, yalnizca istenmedik davranislarin bastirilmasina yogunlastirabilir.
Örnegin...bir ögretmen cazanin olumsuz yönüne yakalanabilir ve zamaninin büyük bir bölümünü ögrencilere istendik davranislari kazandirmak yerine ceza vermek ve uygulamakla gecirebilir..


BU NEDENLE CEZA, ELDEKI TÜM OLANAKLAR DENENDIKTEN SONRA ÖNCELIKLE ISTENMEDIK DAVRANISLARIN BASTIRILMASININ KACINILMAZ OLDUGU DURUMLARDA KULLANILABILECEK BIR SISTEM OLARAK DÜSÜNÜLMELIDIR.


Terbiye etmek denilince pek çok kişinin aklına hemen cezalandırma gelir. "Dayak cennetten çıkmadır" ya da " Kızını dövmeyen dizini döver" gibi atasözleri, ülkemizde cezalandırmanın çocuk eğitiminin bir parçası olarak asırlarca kullanıldığının bir kanıtı olarak dilimizde yer etmiştir. Terbiye etmek ve cezalandırmak birbirinden çok farklı kavramlardır. Terbiye, çocuğa olumlu davranışların, kendini nasıl kontrol etmesi gerektiğinin öğretildiği ve içinde ödüllendirmenin de yer aldığı bir sistemdir. Cezalandırma ise daha negatif bir anlam taşır; çocuğun yaptığı ya da yapmadığı bir davranışın arkasından gelen bir sonuçtur. "Terbiye etmek" bizim geleneklerimizde genellikle cezayı çağrıştırdığından, "eğitmek" kavramının kullanılması daha yerinde olacaktır. Çocuk yalnızca yanlış yaptığı zamanlarda değil, diğer zamanlarda da davranışları konusunda eğitilmelidir. Hatalı davrandıkları zaman çocuklara kızma ve azarlama yerine, olumlu davrandıklarında yüreklendirme ve takdir etme, onların yanlış davranışlarını daha kolay değiştirmelerini sağlayacaktır. Çocuklar kendilerine değer verildiğini gördükçe kendilerini daha iyi hissedecek, çevredekileri daha fazla dinlemeye gayret edecektir
Bir açıklama ekle
Ceanın çocuk psikolojisindeki yeri ve olması gereken biçimi, ebeveynlerce en doğru şekilde anlaşılmalıdır. Çünkü, çocuklarına güzel bir şekilde eğitim vermek, onları hayata iyi bir şekilde hazırlamak bütün anne babaların temel hedeflerindedir.

Ceza terimi, olumsuz bir itici uyaricinin, bir davranimin yapilmasindan sonra ona bagli olarak uygulanmasi olayina verilen teknik bir isimdir.


Ceza, istenmedik davranimlari bastirma tekniklerinden biridir.Davranis dagarcigina bir sey katmaz, fakat davranis dagarcigindaki bir davranisin bastirilmasini saglayabilir.


Bu anlamiyla ceza, yeni bir davranis ogrenmeyi degil, ,istenmedik bir davranisi yapmamayi ögretir.


Ceza iki sekilde uygulanir..
• Davranis itici bir uyarici ile sonuclandirilir..(.mesela bir tokat gibi)

Bu ceza, diğer yöntemler işe yaramadığında en son çare olarak kullanılabilir. Bu yöntem, çocuk diğer çocukları ısırdığında, vurduğunda ya da buna benzer durumlarda kullanılabilir. Çocuk önce bir kez ikaz edilir, eğer aynı davranışı sürdürürse, ona önceden belirlenmiş bir odaya ya da odanın bir köşesine gitmesi, orada bir süre, genellikle de bir sandalyede sessiz bir biçimde beklemesi söylenir. Eğer oraya gitmemekte direnirse, kucaklanarak oraya götürülür ve bir süre orada kalması sağlanır. Bu cezanın neden verildiği birkaç cümle ile ona anlatılmalıdır. Çocuğun bekletildiği oda ya da yer çocuk açısından herhangi bir tehlike içermemelidir.
Çocuğun orada bekleme süresi kabaca her yaş için 1 dakika olarak belirlenir (Örneğin, 4 yaşında bir çocuk için 4 dakika gibi). Eğer ceza süresi çok uzun tutulursa, çocuk neden oraya konulduğunu bir süre sonra unutacaktır.

Ceza süresi için saat kurulur, saat çaldığında çocuğa cezasının bittiği söylenir. Çocuk bu süreyi uslu bir biçimde tamamlarsa, sevecen bir biçimde kucaklanır ve "Tatlım, cezalı olduğun için orada kalmak zorundaydın" gibi sözler söylenir ve olay orada kapanır. Bu durumu çocuk ile tartışmak gerekirse en az birkaç dakika geçmesi beklenmelidir. Eğer ceza süresi içinde çocuk gene bağırır çağırır ve olayı protesto ederse, saat yeniden kurulur ve süre baştan başlatılır. Bu yöntemle, genellikle 2 hafta içinde çocuk uyum sağlamayı öğrenecektir.

• Davranis ödülün ortamdan kaldirilmasi ile sonuclanir..(..sokaga cikma yasagi gibi..)

Mantıklı bir sonuç çıkarmak her zaman mümkün olmayabilir. Çocuk ebeveyni dinlememekte ısrar ediyorsa, çocuğa çok istediği başka bir şeyin kısıtlanacağı söylenebilir. Ancak bu yöntem uygulanırken bazı noktalara dikkat edilmelidir: Beslenme gibi çocuğun gerçekten gereksinimi olan şeyler ısıtlanmamalıdır. Bu yöntemin etkili olabilmesi için kısıtlanacak şey çocuğun gerçekten çok istediği bir şey olmalıdır.
Ebeveyn söylediği şeyi gerçekten yapmalıdır. Örneğin, davranışını düzeltmediği sürece çocuğa dondurma yiyemeyeceği söylenmiş, fakat herhangi olumlu bir gelişme olmadığı halde, anne ya da baba onun gönlünü almak için biraz sonra dondurma almışsa, bu yöntem doğaldır ki işlemeyecektir.


Ancak ceza ile davranislari kontrol etmenin önemli sakincalari vardir..Söyle ki;
• Ceza cogu kez itici uyaricinin (dayak, hakaret, yasaklama gibi) kullanlmasini gerekli kilabilir.?tici uyaricilarin kullanilmasi da birey de saldirganlik, korku, kin, nefret gibi duygularin olusumuna zemin hazirlar.Ayrica cezanin etkili olabilmesi icin itici uyaricinin siddeti gun gectikce artirilir..
Ornegin..sikca yapilan hatalardan biri sudur: cocugun belirli bir davranisini kontrol etmek isteyen anne veya baba, dövme , bagirma gibi siddet dolu itici uyaricilar kullanirsa,bunlar baslangicta etkili olmus olsa bile zamanla cocugun bu uyaricilara alistigi gorulur..Ve ebveynler dozu artirmak gibi kisir bir dongu icine girer..
• Cezalandirilan davranislar, bireye belirli sonuclar saglayan ogrenilmis davranislardir.
• Ceza ile bir davranis bastirilmaya calisilirken, bir baska istenmedik davranis ortaya cikabilir.
Örnegin.. cok sevdigimiz vazoyu kiran cocugumuzu cezalandiriyorsak, bu davranisimizla cocugumuza yalan soyleme davranisi kazandirabiliriz.Cocuk cezadan kacmak icin yalan soyleyecektir.
• Ceza etkili oldugunda, ceza veren kisinin davranislarini ödülleyici bir nitelik kazanabilir.Bunun dogal sonucunda, ceza veren kisi, dikkatini , istendik davranislarin kazandirilmasina yogunlastiracagi yerde, zamanla, yalnizca istenmedik davranislarin bastirilmasina yogunlastirabilir.
Örnegin...bir ögretmen cazanin olumsuz yönüne yakalanabilir ve zamaninin büyük bir bölümünü ögrencilere istendik davranislari kazandirmak yerine ceza vermek ve uygulamakla gecirebilir..


BU NEDENLE CEZA, ELDEKI TÜM OLANAKLAR DENENDIKTEN SONRA ÖNCELIKLE ISTENMEDIK DAVRANISLARIN BASTIRILMASININ KACINILMAZ OLDUGU DURUMLARDA KULLANILABILECEK BIR SISTEM OLARAK DÜSÜNÜLMELIDIR.


Terbiye etmek denilince pek çok kişinin aklına hemen cezalandırma gelir. "Dayak cennetten çıkmadır" ya da " Kızını dövmeyen dizini döver" gibi atasözleri, ülkemizde cezalandırmanın çocuk eğitiminin bir parçası olarak asırlarca kullanıldığının bir kanıtı olarak dilimizde yer etmiştir. Terbiye etmek ve cezalandırmak birbirinden çok farklı kavramlardır. Terbiye, çocuğa olumlu davranışların, kendini nasıl kontrol etmesi gerektiğinin öğretildiği ve içinde ödüllendirmenin de yer aldığı bir sistemdir. Cezalandırma ise daha negatif bir anlam taşır; çocuğun yaptığı ya da yapmadığı bir davranışın arkasından gelen bir sonuçtur. "Terbiye etmek" bizim geleneklerimizde genellikle cezayı çağrıştırdığından, "eğitmek" kavramının kullanılması daha yerinde olacaktır. Çocuk yalnızca yanlış yaptığı zamanlarda değil, diğer zamanlarda da davranışları konusunda eğitilmelidir. Hatalı davrandıkları zaman çocuklara kızma ve azarlama yerine, olumlu davrandıklarında yüreklendirme ve takdir etme, onların yanlış davranışlarını daha kolay değiştirmelerini sağlayacaktır. Çocuklar kendilerine değer verildiğini gördükçe kendilerini daha iyi hissedecek, çevredekileri daha fazla dinlemeye gayret edecektir..
20
Klasik pusetler; Sapının yönü değiştirilebilen yani çift taraflı kullanılabilen, koltuğu tam yatar, geniş, döner tekerlekli, tentesi hareketli, ön bar ve tablası olan tipler tercih sebebi olmalıdır. Bu tip pusetler yaklaşık 18 kg ağırlığında olan bebekler için kullanılır.
Çok fonksiyonlu pusetler; Klasik pusetin tüm özelliklerine sahip ayrıca pusete monte edilebilen bebek taşıma/araba koltuğu olan ve binek arabasına oto koltuğunun monte edildiği kasası pusetlerdir. Bu tip pusetler yaklaşık 18 kg ağırlığında olan bebekler için kullanılır.
Üç tekerlekli pusetler; Avrupa ve Amerika da çok yaygın olan, özellikle spor – jogging- yapan annelerin tercih ettiği tiplerdir. Kolay katlanır ve araba bagajına sığabilecek boyda olmasına dikkat edilmelidir. Taşıyıcılar
Kanguru; Bebek 1,5 aylık olduğundan itibaren kullanılmaya başlanır.
Port bebe; Bebek doğduğundan itibaren kullanılır.
Malzeme çantası; Bebeğin eşyalarının içine rahatlıkla sığabileceği şekilde olmalıdır.
Sırt taşıyıcı
Ana kucağı ve diğer
Titreşim ve müzikli ana kucağı
Sallanan ana kucağı
Tekerlekli ana kucağı
Araba güvenlik ürünleri
Araba koltukları; 10-18 kg 'a kadar bebekler için dizayn edilmiş araba koltuğu
Oto emniyet kemeri; Araba koltuğunu otomobilinize monte edebilmeniz için arabanızda muhakkak emniyet kemeri olmalıdır.
Oturma şilteleri; 16-36 kg arası çocuklar için dizayn edilmiş oturma şilteleri tipleri vardır.
Bebek için dikiz aynası ve aparatı
Seyahat sağlık seti
Güneşlik; Hem otomobil hem de bebek odası için
Emekleme başlarken gerekenler
Park; Bebeğin içinde oynaması, uyuması için kullanılan, katlanabilir
Yürüteç
Hoppala
Salıncak
Bir açıklama ekle
Klasik pusetler; Sapının yönü değiştirilebilen yani çift taraflı kullanılabilen, koltuğu tam yatar, geniş, döner tekerlekli, tentesi hareketli, ön bar ve tablası olan tipler tercih sebebi olmalıdır. Bu tip pusetler yaklaşık 18 kg ağırlığında olan bebekler için kullanılır.
Çok fonksiyonlu pusetler; Klasik pusetin tüm özelliklerine sahip ayrıca pusete monte edilebilen bebek taşıma/araba koltuğu olan ve binek arabasına oto koltuğunun monte edildiği kasası pusetlerdir. Bu tip pusetler yaklaşık 18 kg ağırlığında olan bebekler için kullanılır.
Üç tekerlekli pusetler; Avrupa ve Amerika da çok yaygın olan, özellikle spor – jogging- yapan annelerin tercih ettiği tiplerdir. Kolay katlanır ve araba bagajına sığabilecek boyda olmasına dikkat edilmelidir. Taşıyıcılar
Kanguru; Bebek 1,5 aylık olduğundan itibaren kullanılmaya başlanır.
Port bebe; Bebek doğduğundan itibaren kullanılır.
Malzeme çantası; Bebeğin eşyalarının içine rahatlıkla sığabileceği şekilde olmalıdır.
Sırt taşıyıcı
Ana kucağı ve diğer
Titreşim ve müzikli ana kucağı
Sallanan ana kucağı
Tekerlekli ana kucağı
Araba güvenlik ürünleri
Araba koltukları; 10-18 kg 'a kadar bebekler için dizayn edilmiş araba koltuğu
Oto emniyet kemeri; Araba koltuğunu otomobilinize monte edebilmeniz için arabanızda muhakkak emniyet kemeri olmalıdır.
Oturma şilteleri; 16-36 kg arası çocuklar için dizayn edilmiş oturma şilteleri tipleri vardır.
Bebek için dikiz aynası ve aparatı
Seyahat sağlık seti
Güneşlik; Hem otomobil hem de bebek odası için
Emekleme başlarken gerekenler
Park; Bebeğin içinde oynaması, uyuması için kullanılan, katlanabilir
Yürüteç
Hoppala
Salıncak..