20 Nisan , 2024, 05:32:47

Haberler:

www.herseyibilen.co Durma! Merak ettiğin her konuda her soruyu sen de sor!


Show posts

This section allows you to view all posts made by this member. Note that you can only see posts made in areas you currently have access to.

Topics - can yine cannnn

1
Biraz da Eğlenelim / bulana aşk olsunnnnnnnnnnn
03 Eylül , 2010, 21:19:19
mezarın
başında bir kız ağlıyomuş.mezarda yatanın annesi kzın annesinin
kaynanasıymış.bu durumda mezarda yatan kişi mezarın başında ağlayan
...kızın neyi oluyo ???? bakalım kim bilcek :)))))


2


37'LIK ANNE 14'ÜNCÜ BEBEĞE HAMILE


İngiltere'de 37 yaşında olmasına rağmen 13 çocuk doğuran Joanne Watson yine hamile. Son çocuğunu yedi ay önce doğuran Watson, 14'üncü kez hamile kaldığını söyledi. Üç aylık gebe olan Watson, "Hamile kalmayı seviyorum" derken 42 yaşındaki kocası John Watson, kendisini dünyanın en şanslı babası olarak gördüğünü kaydetti. Kalabalık bir aileye sahip olduğu için çok mutlu olduğunu belirten baba Watson, bu kadar doğuma rağmen eşinin ilk günkü gibi göründüğünü belirtti. Joanne Watson, bu kadar doğum yapmasına rağmen "Sıfır beden anne" lakabıyla tanınıyor. Bir önceki doğumundan sonra 46 kilo kalarak görenleri şaşkına çeviren kadın "Hiçbir doğumumda kilolarım sorun olmadı. Hemen 46 kiloya düşerek 36 beden giymeye başladım" diyerek, doğumlarından sonra asla rejim yapmadığını belirtmişti. 10 kızı, üç oğlu olan Watson "Günüm sabah 7'de başlayıp gece bitebiliyor" şeklinde konuştu.
:-ooo :-ooo :-ooo :-ooo :-ooo :-ooo :-ooo :-ooo :-ooo :-ooo
BEN 3 GÖZE ALAMIYORUM BİLE KADINA MAŞALLAH AMA MARİFETTE DEĞİL YANİ


4
ÇİĞDEMCİM CANIM ARKADAŞIM GÖZÜN AYDIN CANIM :muzz: :muzz: :muzz: :muzz: :muzz: :muzz: :muzz:
:opucuk: :opucuk:
GEÇMİŞLER OLSUN RABBİM EVLADINI ESİRGESİN  :amin: :amin: :amin: :amin: :amin: :amin: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :occasion16: :wav: :wav: :wav: :wav: :wav: :wav: :icon_flower: :icon_flower: :icon_flower: :icon_flower: :icon_flower:
5
bugün 23 gün oldu doğum yapalı ve son 2 gündür felaket bel ağrım var aynı durumu yaşayan arkadaşlar varmı
ayrıca bu ağrı var romatizmal bişey olabilirmi acaba :icon_pale: :icon_pale: :icon_pale: :icon_pale:
6
kızlar kaçamak girdim bebeğim pazartesi 10 da doğdu biraz daha kendimi toparlayayım doğum hikayemi yazarım
görüşürüz çok mutlu  :muzz: :muzz: :muzz: :muzz: :muzz:
bir okadarda yorgunum hepinizi öpüyorum  :opucuk: :opucuk: :opucuk: :opucuk: :opucuk:
7
Öyküler / Aldattığın Ben Değildim Ki
20 Temmuz , 2010, 21:00:02
Aldattığın Ben Değildim Ki


Bunlar doğru değil diye bağırmak, hatta karşısındaki adamı parçalamak istedi, hem de tek tek her zerresine ayırarak..olmazdı ama yapamazdı ki... Salon etrafında döndü, döndü, döndü... Başka biri vardı demek, bunca yıllık emek başka tenin çekiciliğine kurban edilmişti demek... Ya benim sevgim, ya benim aldanmışlığım... Çok güvendiği adam ne kadar kolay unutmuştu demek tüm yaşanmışlığı...

Hiçbirşey söylemedi, söyleyemedi, boğulduğunu hissetti. Afallamıştı, şaşkındı çok; bağırarak ağlamak, isyan etmek geliyordu içinden ama bir yumruk gelip oturmuştu işte boğazına, yapamadı. Kalktı usulca, farkında olmadan balkona çıktı, beyaz taşların üzerine oturdu, kolları iki yanda başını kaldırdı yıldızlara baktı uzun uzun... Orda olmak istedi, o kadar uzakta, olamadı... Gece ne zaman şafağa söktü, serinlemiş hava da... Kalktı yatağına gitti, hiçbirşey olmamış gibi uyuyan adamın yüzüne bir tokat almak geldi içinden ama yine kendini tuttu. Gitti kanepeye uzandı, yumdu gözlerini, uyumak istedi, uyanınca herşey bir rüyaymış çok şükür demek istedi, bunu tüm hücreleriyle istedi... Uyandı, herşey . aynıydı. Sıkı sıkı yumdu gözlerini, tekrar açtı...Yok, kahretsin değişen hiçbir şey yok!

Yokoluştuysa o günler, ilk günü başlamıştı işte... Sorunu olan kadınlar ilk iş kuaföre gider, demişti biri geçen gün. Aniden fırladı bir yere yetişircesine koşar adımlarla kuaförüne gitti... Saçımı değiştir kes, boya... Yap birşeyler ama kalktığımda bu ben olmayayım dedi. Saçları kesildi, boyandı, fönlendi. Güzel oldum dedi içinden. Ama ya gözlerim, bu hüzün kaç saç bakımında silinir ki...Eve gitti alışık adımlarla.. Kapıya anahtarı soktu, açıldı kapı, yüzüne başka tenlerin kokusu vurdu, midesi bulandı. Tuvalete koştu çıkardı içindekileri tüm yaşanmışlığı temizleyecekmiş gibi...Ah aptal kadın! En kötüsü belirsizlikmiş, dedi, . ne yapacağını bilmiyordu. Filmlerdeki onurlu kadın tavrıyla kapıyı çarpıp gitmek istiyordu, adamın yine filmlerdeki gibi pişmanca yalvaracağını umarak...Ama gidemiyordu çok emek verilmiş bu sevgiye bir şans tanımak istiyordu. Ondan şans isteyen bile yokken üstelik...

Beynindeki yanılsamalar işte tam da bu an başladı. Kocası bir çeşit hastaydı, yanında olmalıydı ona . yardım etmeliydi, birşeyler yapmalıydı. Yoksa kadınca bir kaybetme korkusuyla istemdışı bir mücadele miydi , anlamadı hiç bunu. Şaşılası bir hızla tüm tavırlarını "hiçbirşey olmamış" a çevirdi, mutfağa gitti yemek yapmaya başladı, özenerek, tek tek severek her sebzeyi... Lanet olsun neden lezzetli olmuyor ki bu! Elimdeki mutluluk gitti ondan mı diye düşündü , düşünmesiyle de hemen hep yaptığı gibi bilinçaltına itti bunu da. Yok canım domatesler sera domatesi , hiç benzer mi bahçe domatesine. Hah, kokusu bile yok ki tadı olsun... Unuttu tencereyi ocakta, salona gitti... Kokusuz domatesler, soğanlar da karardı kaldı ocakta, tıpkı içi gibi... Olağanüstü bir enerjiyle koltukların yerini değiştirdi tam üç kez, sırtından terler akıyordu, kolları ağrıdı...Ağrıdıkça unuttu, ağrıdıkça daha büyük bir gayretle çalıştı. Koskoca halıyı sildi büyük bir hırsla defalarca...Camları ovaladı, p!
arlattı, vitrinin örtülerini değiştirdi, içindekileri tek tek okşarcasına sildi. Çok güzel olmuştu, işte bu benim yuvam, dedi, gururla. Kapının eşiğine oturup eserini keyifli gözlerle izlemeye başladı, bir de sigara yaktı, uzattı ayaklarını.... Vitrindeki çiziğe takıldı gözü, ilk evimizi yerleştirirken olmuştu, kapıya sürtünmüştü taşırken, nasıl üzülmüşlerdi, daha taksitleri bile bitmedi diye. Üzülme demişti, kocası, üzülme... Bizim mutluluğumuz minicik bir çiziği görmeyecek bu evde...Hep mutlu olacağız hep!!! Şu küçük hurda televizyonu da atmaya kıyamadılar hiç, oysa şimdi kocaman ekranlı bir tane varken..Ama onu ikinci el eşya satan bir dükkandan alıp koymamışlar mıydı başköşeye, atmaya kıyamadılar anıların hatırına ... En güzel örtülerle süsledi onu hep, üstünde de mutlu fotoğrafları... Hayvannn diye haykırdı, hayvansın, nasıl yaptın, nasıl unuttun? Böğürerek ağladığının ayırdına vardığında kendini durdurması imkansızdı. Günlerdir biriken ne varsa kusuyordu, sefilce ağlıy!
ordu, evin salonunda mutfağında yankılandı ağlaması, hıçkırıkları,.. Duvarlar sustu, vitrin sustu, televizyon sustu...Hepsi dinlediler...Sonra sesi yavaş yavaş küçük iç çekişlere kaldı. Kendini sürükleyerek banyoya attı, suyun altına girdi, hiç kıpırdamadan gözlerinden sicim gibi yaşlar inerek ne kadar kaldı suyun altında farkına bile varmadı. Uyumak istiyordu, uyumak... Uyandığında tüm belirsizliğin dağıldığını görmek, hayat onu uykudayken nereye bırakmışsa, kalkıp ordan devam etmek istiyordu. Birileri birşeyler yapsa, uyutsalar onu...

Zaman neyi çözmemiş ki, hangi acı sonsuza kadar sürmüş ki? Sonraki günler, içinde büyük bir sessizlikle, büyük bir kurulukla geçti, sadece nefes alıyordu, çok sevdiği kahvenin bile tadı, kokusu eskisi gibi değildi... Ağlamak bile zor geliyordu ona, parmağını dahi kıpırdatmadan içine gömülü günler, aylar geçirdi. Ve birgün diğer kadından gelen mesajı gördü telefonda, sadece git dedi adama, haketmiyorsun hiçbirşeyi, git... Adam gitti. Kapıyı kapattı ardından, mekanik adımlarla mutfağa gitti, içecek bişeyler hazırladı, televizyonu, ama büyük ekran olanı, açtı. Kendini de şaşırtan bir ilgiyle izledi filmi, film çok acıklı geldi ona nedense, gözyaşlarıyla oyuncuların gerçekliğini kutladı. Sonra sildi gözlerini, ertesi gün giyeceği kıyafetleri çıkardı dolaptan tek tek...Yattı, uyudu...

Her geçen gün aşk sandığı duyguyla hesaplaşmasını sürdürdü. Meğer ne çok dibe saklamış kendini yıllarca, dehşetle farketti. Sanki kendi kendine bir evlilik masalı yaratmıştı da onunla mutlu oluyormuş, adamla paylaşamadığı ne çok şey varmış içinde kalan. Şaşırdı, afalladı...Şaşırdıkça netleşti herşey...Beyni sanki bilinçaltına ittiği ne varsa dışarı kusuyordu tek tek. Bu adam mıydı sevdiği, kendine inanamadı, hayatındaki en önemli tutkularını bile paylaşamadığı bu adam mıydı hayatını bu hale getiren. Buna nasıl izin verdiğine inanamadı, bu kadar acıyı çekmesine anlam veremedi. Acımı çektim bitti artık, ben bunları haketmiyorum dedi tüm inancıyla. Aynanın karşısına geçti. Düzelecek herşey eskisinden güzel bir hayatın olacak, az güven, az cesaret, az onur, az kendinin farkında ol, silkelen bitsin artık.... Balkona çıktı, yağmur yağmış! Yıkanmış çamlarla karışık toprak kokusunu ciğerlerine çekti keyifle. Orta şekerli bir türk kahvesi yaptı sonra kendine. Kahve yudumunu ağzında !
tuttu, kokusunu tadını hissetti, hissedebilmenin keyfini sürdü, aylar sonra...

15 gün sonra adama bir mahkeme celbi ulaştı. Hakedemediği hayattan çıkarılışını bildiren celbi okurken onun da aklına geldi vitrindeki çizik...
8
Gereksiz Bilgiler

>BUNLARI BELKI BILMEZSINIZ..
>
>* Dünya Televizyonlarinda prime time'da gösterilen ilk çizgi film Tas
>Devriydi.
>
>* Coca Cola piyasaya ilk ciktigiinda yesil renkteydi.
>
>* Ünlü aile oyunu borsa için Amerikan Merkez Bankasindan daha cok para
>basiliyor.
>
>* Erkekler daha küçük yazilmis yazilari kadinlardan daha iyi okuyor.
>
>* Kadinlar erkeklerden daha iyi duyuyor.
>
>* Zeki insanin saçinda daha fazla cinko ve bakir bulunuyor.Dolayisiyla daha
>parlak oluyor.
>
>* Dünyanin en genç ailesi 1910'da Çin'de kuruldu Erkek 8 Kiz 9 yasindaydi.
>
>* Katoliklerin lideri Papa'nin en genci 11 yasindaydi.
>
>* Daktiloyla yazilan ilk roman Tom Sawyer'dir.
>
>* Aralikta diger aylardan daha fazla gebe kaliniyor.
>
>* ABD'de bir yil içinde sadece 2 gün profosyonel spor karsilasmasi
>oynanmiyor.
>
>* Iskambil kartlarindaki her 'Rua tarihteki bir krali temsil ediyor.
> Maca: David, Kupa: Sarlman, Sinek: Iskender, Karo: Sezar
>
>* Kursun Gecirmez yelegi, yangin cikisini, cam silecegini, lazer yaziciyi
>kadinlar icad etti.
>
> Yaaa, eminim bunu da bilmiyordunuz...
>
>* Bozulmayan tek gida maddesi baldir.
>
>* Amerika'nin %38'i Afrika'nin %28'i bakir.
>
>* Kapadokya'nin Güzel Atlar Diyari anlamina geldigini...
>
>* Kendi dirsegini yalamanin imkansiz oldugunu? yorulmayin sondan 5. satiri
>okuyun ltfn )
>
>* Ördegin vakvaklamasinin yanki yapmadigini ve bunu kimsenin
>açiklayamadigini?
>
>* Idrarin zifiri karanlikta parladigini?
>
>* Eger çok siddetli hapsirirsan, kaburgalarindan birini kirabilecegini?
>
>* Hapsirmayi engellemeye çalisirsan,basindaki veya boynundaki damarlardan
>birinin yirtilabilecegini ve ölebilecegini?
>
>* Hapsirdigin sirada gözlerini açik tutmaya çalisirsan, yerlerinden
>firlayabileceklerini?
>
>* Domuzlarin vücut yapilarindan dolayi hiçbir zaman baslarini yukari
>kaldirip gökyüzüne bakamadiklarini?
>
>* Dünya nüfusunun %50 sinin hiç telefonla konusmadigini?
>
>* Farelerin ve atlarin kusamadiklarini?
>
>* 1 saat sureyle kulaklikla birsey dinlemenin kulaktaki bakteri sayisini
>%700 arttirdigini?
>
>* Çakmagin kibritten önce bulundugunu?
>
>* Parmak izleri gibi dil izlerinin de her insan için benzersiz oldugunu?
>
>* Bu yaziyi okuyan insanlarin %75 inden fazlasinin, dirseklerini yalamaya
>çalisacaklarini (gerçekten olmuyor di mi )
>
>* Bir köpekbaligi 100 milyon damla deniz suyu içindeki bir damla kani
>hissedebilir.
>
>* Zürafa kulagini 53 santim uzunlugundaki dili ile temizler.
>
>* Einstein 9 yasina kadar düzgün konusamamistir. Ailesi onun özürlü
>oldugunu
>düsünmüstür.
>
>* Kagit para sanildigi gibi kagittan degil pamuktan yapilir..
9
Öyküler / EZAN
20 Temmuz , 2010, 20:54:29
EZAN

Ezan Evde her zamanki olağan işleri ile meşgul olan Yüsra, zilin çalmasıyla kapıya yöneldi. Gelen en yakın arkadaşı Hatice idi. Yüsra, arkadaşı Hatice'yi çok sever ve düşüncelerine de saygı gösterirdi. Çünkü delili olmadan hiçbir şeyi kabul etmez, hayatına Kur'ani bir şekilde devam etmeye çalışan azimli ve örnek gösterebileceği bir insan olarak her zaman takdir ederdi. En fazla anlaştığı, dertleştiği, sırdaşı olmuştu onun.
   
Neşe içerisinde buyur etti arkadaşını içeriye.Daha oturmadan koyu muhabbete dalmışlardı bile.Çok sık görüşseler de her bir araya gelmelerin de sanki uzun zamandır görüşmemişler gibi muhabbet ederler; güncel konular, Müslümanların üzerinde durdukları meseleler hakkında etraflıca fikir alış verişinde bulunurlardı.Yine . her zaman ki gibi hararetle konuşmaya devam ettiler. Bu hal ezan sesine kadar sürdü.

Yüsra'nın evi caminin tam karşısındaydı. Açık olan camdan ahenk içerisinde içeri geliyordu ezan sesi. İkisi de susmuş, içeriyi dolduran ezan sesini dinlemeye koyulmuşlardı. Ezanın son bulmasıyla Yüsra söze atıldı;

- Ne güzel okuyor değil mi Hatice? İnsanın içini sızlatan, yüreğini titreten çok hoş bir nida.

- Evet gerçekten de çok güzel.

- Ezan seslerinin birbirine karışması da ayrı bir ahenk oluşturuyor sanki. Ama ne hazindir ki bazıları rahatsız oluyorlarmış bu ahenkten. Ve kesilmesi içinde dilekçeler verilmiş, neticede de merkezi sistemle okunup geçiliyormuş.

- Olsun arkadaşım bir kere de olsa okunsun ama namaz kılan çok olsun önemli olan da o değil mi?

- Ben de senin gibi düşünüyordum. Hiç dikkatimi çekmiyordu bu hal. Ezanı hiç bu şekilde düşünmemiştim. Bu şekilde düşünmeme oğlum sebep oldu. İstanbul'un yüksekçe bir yerindeyiz. Vakitte öğle vakti. Alabildiğine uzanan İstanbul'un her bir köşesinden yükseliyor Ezan sesleri. Sağ taraftan Allahu ekber, sol taraftan Hayya alel felah, diğer minareden de lailahe illallah sesleri birbirine karışıyor. Ne muhteşem bir ahenk. Ne muhteşem Yarabbi...

Gözlerimi kapatıp bu ahenge dalmıştım ki, oğlumun;

"Anne bizim memlekette ilçede ezan böyle okunmuyor değil mi?"

Sesiyle irkildim. Evet orada merkezi sistemle okunuyor ezan... En tepeye çıktığınız da üzerinize geliverecek gibi duran dağların eteklerinde onlarca minare gökyüzüne doğru yükselmiş ama oradan ezan sesi karışmıyor birbirine. Bir kere alel acele okunup bitiyor. Her camide aynı anda.

Yani bir birine karışmıyor Yaradanı yüceltmeler. Bir birine karışmıyor bu ilahi çağrı. O halde ezan neydi peki?

Ezan bir çağrı değil sadece...

Ezan Rabbi yüceltmek,

En büyük olduğunu haykırmak göklere doğru.

Bulutları parçalarcasına bir nida.

Ezan bir eylem, red, isyan aslında

Bizi davet eden diğer olgulara.

Yeri geldiğinde bir şamar.

Rab ile randevusunu unutan kula.

Gökleri ve yeri şahit tutmak aslında

Allah'ın tek ve yüce olduğuna.

Gökyüzünde bunların birbirine karıştığı bir ortamla, bir defa da aynı anda okunması elbette ki aynı olamaz. Aynı tadı veremez insana. Aynı duyguları hissettiremez. Aynı şekilde içini titretemez herhalde.

Orada . umumi şikayet üzere bu sistem uygulanıyormuş. Üzücü hem de çok üzücü. Yarısında fazlası Müslüman olan bu ülkenin Anadolu'nun bağrı olarak görülen bu beldesinde Ezan dan rahatsız olmuş birileri. Ve şikayetle kesmişler bu sesi. Ya orada yaşayan alnı secdeye varan insanlar. Hiç mi beklemezler Rabbin çağrısını? Ve bu çağrının ahenkle semaya . yükselmesini ? Ve bu çağrının kesilmesi hiç mi içlerini acıtmaz ? Hiç mi yürekleri yanmaz?

- Evet haklısın Yüsra ben hiç bu şekilde düşünmemiştim.

- Her şeyi aldılar elimizden yavaş yavaş. Hissettirmeden için için. Bize ait olan her şeyi. Değerlerimizi, hayatımıza serpiştirdiğimiz İslami hükümleri.

Ekonomik şartlar la yardımlaşma duygumuzu aldılar bizden. Bencil et yığınları haline geldik farkında olmadan. Kendinden başkasını düşünmeyen maddiyatçı para hırsı bürümüş hissiz, duygusuz birileri haline geldik hayat şartlarının ardına sığınarak.

Tarikatler, mezhebler, partiler ve düşünce ayrılıkları adı altında birlik ve beraberliğimizi aldılar elimizden hissettirmeden.

Tesettürümüzü aldılar sonra. Moda ve güzel gözükme uğruna tesettürden çıkan, sadece saç telini örten bir örtü haline getirdiler. İslami mücadelemizde yok oldu zaten belli korkularımızdan.Her şeyimizi aldılar elimizden. Bir tek Namaz ve ona çağıran Ezan kaldı elimizde.

Onu da kısıtlamaya çalışan zihniyete ne demeli. Almalarına izin vermemeli. Çocuklarımız, Ezanların göğü parçaladığı bir ortamda büyümeli.

Ezan seslerinin bir birine karıştığı bir ortamda büyümeli çocuklarımız. Allah'ı birleyen ve yücelten seslerin birbirine karıştığı bir ortama alışmalılar. Bu sesler zincirine aşina olmalı o minicik kulakları. Dikkatlerini çekmeli her ayrı minareden yükselen ama bulutların arasında birleşen bu haykırışlar. Dikkatini çekmeli ve yüreğini sızlatmalı bu nida.

Tek tip Ezan dan rahatsız olmalı sonra. Alel acele okunup bitiveren Ezan tipi rahatsız etmeli onu da. Sormalı, sorgulamalı nedenini.

     Hatice derin düşüncelere dalmıştı. Ne diyeceğini ne yapacağını bilemez haldeyken arkadaşı devam etti.

- Ezanına sahip çıkmalı ümmet.Alnı secdeye varan herkes sahip çıkmalı.Tıpkı Bilal-i Habeşinin ilk okuduğunda ki hazzı duymalı.

Bu haz ile Rabbin huzuruna durmalı. Ellerinden alınmasına, kısıtlanmasına izin vermemeli diğer olgularımızı aldıkları gibi. Ezan sesi yerine çan seslerini duymak istemiyorsa reddetmeli ve karşı çıkmalı bu keyfi uygulamaya.

Hatice buğulanan gözlerini silerken bir taraftan da abdest almak için hazırlanıyordu. Arkadaşı çok haklıydı. Karşı çıkamadığı için ellerinden alınan güzellikleri kaybederken, o Ezanın susmaması için her ülkede özellikle de büyük bir çoğunluğu müslüman olan ülkede ezan seslerinin bir birine karışarak ahenkle semada buluşması için dualar etti içi titreyerek.

     Namaz sonrası sohbetleri yine sürdü. Ta ki İkindi vakti her camiden birbirine karışarak yükselen ve sonra semada buluşan ezanı işitene dek.
10
Biraz da Eğlenelim / tekerlemeler
20 Temmuz , 2010, 20:51:56

AT
Akşam ver yemini,
Sabah gever gemini.
Hizmet için can atar,
Tozu dumana katar.
Kır atıma binerim,
Dere tepe giderim.

ELMA
Elma dalını eğmiş,
Eğmiş te yer değmiş.
Dilim dilim soyarım,
Bir tabağa koyarım.
Elma yiyen allanır,
Ağzı dili ballanır.
               

PERŞEMBE

Evelemez develemez,

Deve kuşu kovalamaz.

Yanakları pembe pembe,

Oynar her gün körebe.

Haftada bir kerecik,

Ebe olur Perşembe.


EL EL EPENEK
El el epenek
Elden düşen kepenek
Kepeneğin yarısı
Keloğlan'ın karısı


MASAL TEKERLEMESİ
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde deve tellal, pire berber iken... Ben bağda üzüm bekler,derede odun yükler iken, bir varmış bir yokmuş...masalın yalanı mı olurmuş.o yalan bu yalan, fili yuttu bir yılan...bu da mı yalan?derken;sabahleyin erken, keçiler koyunları traş ederken,tahta kurusu saz çalar, sıçan cirit atar iken,çıkmış bir kocakarı ortaya...en sonunda açmış ağzını yummuş gözünü.bir laf etmiş, bir laf etmiş... Bakalım ne laflar etmiş...   
?TEKERLEME NEDİR?
Sözlüklerde "ağızda yuvarlanan söz, saçma sapan söz, eşsesli kelimelerle kurulu konuşma" anlamlarına gelen tekerleme masal, hikaye, bilmece, halk tiyatrosu gibi bazı edebi türler içinde veya bağımsız olarak söylenen ölçülü ve kafiyeli sözlerdir.

Çokluk çocuk folklorunda hoşça vakit geçirmek, konuşma kabiliyeti kazanmak, oyunlarda eş ve ebe seçmek için bu yola başvurulur. Masal tekerlemesi, oyun tekerlemesi gibi adlar alırlar. En çok çocuk oyunlarında, masalların baş, orta ve sonunda söylenirler. Yöreye göre değişik isimle de söylenirler. Doğu Anadolu'da döşeme, Güney Anadolu'da sayışma denir. Karagöz ve ortaoyununda muhavere, çocuk oyununda ebe, çıkarmada ise sayışma diyebiliriz. Türk edebiyatında ilk tekerleme örneklerine XI. yüzyıldan itibaren rastlanır. Divanü Lügati't Türk'te bazı tekerlemeler
tekerlemeler
1.Bir berber bir berbere bre berber beri gel diye bar bar bağırmış.

Bizde bize biz derler, sizde bize ne derler?

Gül dibi bülbül dili gibi,gül dibi bülbül dili.

2.Pireli peyniri perhizli pireler tepelerse pireli peynirler de pır pır pervaz ederler.

3.Ocak kıvılcımlandırıcılardan mısın,kapı gıcırdatıcılardan mısın?Ne ocak kıvılcımlandırıcılardanım, ne kapı gıcırdatıcılardanım.

4.Çatalca'da topal çoban çatal yapıp çatal satar,nesi için çatalca da topal çoban çatal yapıp çatal satar?Kârı için çatalca da topal çoban çatal yapıp çatal satar. Üç tunç tas kayısı hoşafı.

5.Dört deryanın deresini dört dergahın derbendine devrederlerse,dört deryadan dört dert,dört dergahtan dört dev çıkar. Paşa tası ile beş has tas kayısı hoşafı. Zaman saman satar, saman zaman satar.

6.Al bu takatukaları takatukacıya takatukalatmaya götür.Takatukacı takatukaları takatukalamam derse takatukacıdan takatukaları takatukalatmadan al da gel.

7.Nankör nalbant nalları nallamalı mı,nallamamalı mı?

Az kaz, uz kaz, boyunca kaz.

8.İşlek işlemeci,işlemeli işleri işlikte işleyerek işletmeciye işyerinde izletti.

9.Ilgarcı ılgar,ılgıngillerin ılgancırı ılgalayarak,ılgıt ılgıt ılgılardı.

10.Pısırık pırlak pırnallıklarda pırnallanırken pılı pırtısını pısırık pıtraklara pıtır pıtır pırtlattı.

11.Üçüncü üçkağıtçı,üçetek üçleşerek üç teker arabayla süzüm süzüm süzülen süzgeçleri süzdü.

12.Kırk kırık küp, kırkının da kulpu kırık kara küp.A be kuru dayı ne kuru sarı darı bu darı ,a be kuru dayı.

Şu odayı badanalamalı mı,yoksa badanalamamalı mı?


13.Sen seni bil,sen seni,bil sen seni,bil sen seni,sen seni bilmezsen patlatırlar enseni.


14.Şu karşıda bir dal,dal sarkar kartal kalkar,kartal kalkar dal sarkar,dal kalkar kantar tartar.


15.Şu köşe yaz köşesi,şu köşe kış köşesi,ortadaki su şişesi.

Şiş şişeyi şişlemiş,şişe kesişe kiş demiş.

Elalem aladana aldı aladanalandı da biz bir aladana alıp da aladanalanamadık.


16.Bu yoğurdu sarımsaklasak da mı saklasak, sarımsaklamasak da mı saklasak?Bu yoğurdu mayalamalı da mı saklamalı, mayalamamalı da mı saklamalı?


17.Sizin damda var,beş boz başlı beş boz ördek,
Değirmene girdi köpek,

Bizim damda var beş boz başlı beş boz ördek,
Değirmenci çaldı kötek.

Sizin damdaki beş boz başlı beş boz ördek
Hem kepek yedi köpek,

Bizim damdaki beş boz başlı beş boz ördeğe,
Hem kötek yedi köpek.

Siz de bizcileyin beş boz başlı beş boz ördek misiniz,demiş.


18.Bir tarlaya kemeken ekmişler.İki kürkü yırtık kel kör kirpi dadanmış.Biri erkek kürkü yırtık kel kör kirpi,öteki dişi kürkü yırtık kel kör kirpi.Kürkü yırtık erkek kel kör kirpinin yırtık kürkünü,kürkü yırtık dişi kel kör kirpinin yırtık kürküne;kürkü yırtık dişi kel kör kirpinin yırtık kürkünü,kürkü yırtık erkek kel kör kirpinin yırtık kürküne eklemişler.


19.Getirince el getirir,yel getirir,sel getirir;götürünce el götürür,yel götürür,sel götürür.


20.Bu mum, umumumuzun mumu.



Bu tesbihi imamelemeli mi, imamelememeli mi?
Gönderen:ksantippe

kırık kanatlılardan kırklarelili kırkayak kıkırdayarak kırık karak yerken kırık kanadına kırıntılar döküldü
Gönderen : ömer köksal

ÇATALCA
ÇATALCA'DA TOPAL ÇOBAN ÇATAL YAPIP ÇATAL SATAR,NESİ İÇİN ÇATALCA'DA TOPAL ÇOBAN ÇATAL YAPIP ÇATAL SATAR?KARI İÇİN ÇATALCA'DA TOPAL ÇOBAN ÇATAL YAPIP ÇATAL SATAR
Gönderen : ÖMER FARUK ÇİFTÇİ

çekoslavak
çekoslavakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?

elma attım denize
elma attım denize geliyor yüze yüze ben vuruldum filize filiz akın cüneyit akın kın kın kın kına gecesi si si si simitçi çi çi çi çiğ köfte te te te televizyon yon yon yon yonca ecerimik mik mik mik miki fare re re re reklamlar



HANIM KIZI
Çan çan çikolata,
Hani bize limonata?
Limonata bitti,
Hanım kızı gitti.
Nereye gitti?
İstanbul'a gitti.
İstanbul'da ne yapacak?
Terlik pabuç alacak.
Terliği pabucu ne yapacak?
Düğünlerde,
Şıngır mıngır oynayacak.
OOOO

OOOO O piti piti,
Fay makarina içi may,
İki may may may,
Anne kay kay kay,
Bunca ebi ebi ebi,
Bunca lis lis lis
ASTİNOLİS

MISTIK
Mustafa, Mıstık,
Arabaya kıstık,
Üç mum yaktık,
Seyrine baktık.

ÇOCUK
Bir gün bir gün bir çocuk
Eve de gelmiş kimse yok
Açmış bakmış dolabı
Şekerde sanmış ilacı
Yemiş yemiş bitirmiş
Akşama sancı başlamış
Kıvrım kıvrım kıvranmış
Yaptığından utanmış
ÇEKİRDEKÇİ ÇETİN

çekirdekçi çetinin
çekoslavak çevirmeni
çelik gibi çekmecenin
çengelini çevirmedi
TOP
Bir iki üç
Söylemesi güç
Sana verdim bir elma
Adını koydum Fatma
Hop hop hop
Bir büyük altın top

LEYLEK
Leylek leylek havada,
Yumurtası tavada,
Gel bizim hayata,
Hayat kapısı kilitli,
Leyleğin başı bitli.

DEDE
Altı kere altı otuz altı
Dedemin sakalı yolda kaldı
Sakalını aldı dereye attı
Dedem sakalsız kaldı
 

ÖRDEK
Çık çıkalım
Çayıra
Yem verelim
Ördeğe
Ördek yemi yemeden
Ciyak miyak
Demeden
Aldım baktım
Kimi çıkardım
KOMŞU
Komşu komşu huu...
Sırtındaki ne?
Arpa
Kaça sattın
Kırka
Eve ne aldın?
Hırka
Çocuğa ne aldın ?
Halka
KUZU

Kuzu kuzu mee
Bin tepeme
Haydi gidelim
Hacı dedeme
Hacı dedem hasta
Mendili bohça
Kendisi hoca

EV
Evli evine
Köylü köyüne
Evi olmayan
Sıçan deliğine


ADEM MADENDE
adem madene inmiş adem madende badem yemiş madem adem madende badem yemiş niye bize getirmemiş


SARIMSAK
Şu yoğurdu
Sarımsaklasakda mı saklasak?
Sarımsaklamasakda mı saklasak?

PATLICAN-2

Pa pa patlıcan
Patlasın senin kocan
Şişko şişko biberler
Tramvaya binerler
Elmalar yedi buçuk
Yesinler çoluk çocuk
Karpuz kestim kan çıktı
Ayşe oyundan çıktı

TAVŞAN
Kapıdan tavşan geçti mi?
Geçti
Tuttun mu?
Tuttum
Kestin mi?
Kestim
Tuzladım mı?
Tuzladım
Pişirdin mi?
Pişirdim
Bana ayırdın mı?
Ayırdım
Hangi dolaba koydun?
Çık çık dolaba koydum
Haydi al getir
Getiremem
Neden getirimezsin?
Kara kediler yemiş.
Vayı vay, miyav
11
Trabzon

"Trapezus" sözcüğünden gelir. Anlamı dörtköşe'dir.

Tunceli

Burada bazı maden yataklarının bulunmasından dolayı şehre Tunceli adı verilmiştir. Yani tunçülkesi demektir.

Sakarya

Adını sınırları içinden geçen Sakarya nehrinden alır

Samsun

Eski adı "Amisos"dur. Samsun ismi bu kelimenin halk arasından değiştirilmesidir.

Sivas

Adının nereden geldiği konusunda her hangi bir kayda rastlanmamıştır.

Siirt

Siirt adının Keldani aslından geldiği ve şehir anlamına geldiği söylenir. Diğer bir ravayete göre ise Sert kelimesinin bozulmuş şeklidir.

Rize

Kafkas kökenli bir kelime olduğu sanılmaktadır.

Ordu

Eski adı "Kotyora"dır. Halk tarafından bu isim değişikliğe uğramıştır.

Niğde

İlkçağda bölgede Nagdoslular adlı bir kavim yaşadığından bu şehre isimlerini vermişler. Arap kaynakları şehre "Nekide veya Nikde" demişlerdir. Halk ise şehre Niğde adını vermiştir.

Nevşehir

Onsekizinci yüzyıla kadar şehir bir köydü ve adı "Muşkara" idi. Daha sonra Nevşehirli Damat İbrahim Paşa köyünü geliştirdi ve yeni şehir anlamında Nevşehir adını verdi.

Malatya

Hititler döneminde buranın adı "Meliddu"dur. Halk tarafından Malatya olarak değişmiştir.

Manisa

Yunanca Magnesya'dan gelmiştir. Türkler burayı alınca Manisa olarak şehrin ismini değiştirdiler.

Mardin

Mardin adı Süryanice'de Marde'den geldiği rivayet edilir. Romalılar "Maride" Araplar ise "Mardin" adını vermişlerdir. Diğer bir rivayet göre ise kürtçedeki Mer-din yani erkek, yiğit -görmek kelimesinden geldiği söylenmiştir.

Muğla

Eski adı "Mobolla"'dır. Türkler buraya daha sonra Muğla demişlerdir.

Muş

Bir rivayete göre süryanice'deki suyu bol anlamına glene Muşa'dan diğer bir rivayete göre ise Şehrin kurucusu "Muşet'den gelmiştir

Karaman

İlk ismi Laranda'dır. Selçuklu ve Osmanlılarda ki ismi Larende idi. Karamanoğullarının başkenti olduğundan buraya daha sonra Karaman adı verildi.

Kahramanmaraş

Asıl adı Markasi'dir. Halk dilinde Maraş olarak değişmiştir. Kurtuluş savaşında Fransızlara karşı şehirlerini kahramanca savunduklarından meclis tarafından ll Şubat 1922'de kahraman ünvanı verildi.

Kars

MÖ: 130-127 yılında buraya yerleşen Karsak oymağından dolayı şehre kars adı verilmiştir. Kars kelimesinin anlamı ise deve ya da koyun yününden yapılan elbise veya şal kuşağı anlamına gelir.

Kastamonu

Şehrin eski adı "Tumana"dır. Buraya daha sonra Gas-Gas isimli bir kavim yerleşti. İşte Kastamonu Gas ve Tuman'ın birleşmesinden meydana gelmiştir.

Kayseri

Romalılar Mazaka adlı şehri alınca buraya Kaysarea adını verdiler. Yani İmparator şehri anlamına gelir. Daha sonra Kayseri olarak halk arasında yayıldı

Kırşehir

Kır ve Şehir kelimesinin birleşmesinden oluşmuştur.

Kocaeli

Orhan gazi döneminde bu bölgeyi feth eden Akçakoca isimli komutandan dolayı buraya Kocaeli denildi.

Konya

İsa'dan önce 47-50 ve 53 yıllarında Hıristiyan azizlerinden St. Paul burayı ziyaret etti ve şehir önemli bir dinsel merkez olarak gelişti. Bu nedenle Hıristiyanlar ona, "İsa'nın tasviri" anlamına gelen "ikonyum" adını verdiler. Abbasiler burayı alınca "Kuniye'ye" çevirdiler. Türkler bu ismi Konya olarak değiştirdi.

Kütahya

Frigler buraya "Katyasiyum veya Katiation" adını vermişlerdir. Daha sonra yöre halkı buraya Kütahya demiştir

İstanbul

MÖ. 658 yılında Megara kralı Byzas tarafından kurulduğundan bu şehre kurucusundan dolayı Bizantion adı verilmiştir.
Roma imparatoro Marcus Avrelius döneminde imparatorun manevi babasının adıyla "Antion" olarak anıldı.
Bizans İmparatoru Konstantin bu şehri yeniden kurunca buraya kendi adını verdi. Şehre "Konstantin veya Konstanpolis" adı verildi. Araplar "Kostantiniye, Romalılar Konstantinopolis" demişlerdir. Daha sonra bu ismin kısaltılmış şekli olan "Stin-polis" deyimi kullanıldı. İşte İstanbul bu "Stin-Polis" şehrinden türetildi.
Türkler burayı alınca Müslüman şehir anlamında "İslambol" adını verdiler. Fakat daha sonra İstanbul olarak değiştirildi.

İzmir

Şehrin asıl adı "Smyrna"dır. İzmir kelimesi smyrna'nın halk arasındaki kullanış şeklidir. Homeros destanlarında bu kent ismini Kıbrıs Kralı Kinyras'ın kızı Smyra'dan alır ve tanrıça Artemis İzmirli'dir. Kimi kaynaklara göre de, İzmir şehrini ilk kuran Hititler değil, Amazonlar'dır. (Hititler de buraya Navlühun adını vermişlerdir.

Gaziantep

Şehrin eski adı Ayıntab'dır. Kelime anlamı, pınarın gözü demektir. Halk bunu Antep olarak değiştirmiştir. Halk Kurtuluş savaşında Fransızlara karşı başarılı bir savaş verince 6 Şubat 1921'de çıkartılan bir yasayla Gazi ünvanı verildi.

Gümüşhane

Burada daha önceleri gümüş madenleri olduğundan, bu şehre Gümüşhane denilmiştir

Edirne

Romalılar döneminde imparator Hadrianus tarafından kurulduğu için şehir "Hadrianopolis" dını alır. Hadrianus'un şehri anlamına gelen bu sözcük, sonradan değşimlere uğrayarak Edirne halini aldı.

Elazığ

1834 yılında Mezra denilen yerde kuruldu.1862 yılında buraya o sıradaki padişah Abdülaziz'in onuruna "Mamuretülaziz" adı verildi. Bu ismi uzun bulan halk onu Elaziz olarak kısalttı. 1937 yılında Elazığ'a çevrildi.

Erzincan

Erzincan ovasından adını alır. Ezirgan diye halk tarafından söylenir. Buranın eski adı Eriza'dır.

Erzurum

Ardı Rum kelimesinden gelir. Yani Rum toprağı demektir. Diğer bir rivayete göre de Selçuklular buraya Erzen-Rum demişlerdir. Erzen darı demektir. Şehir o zamanlar bir tahıl ambarı olarak kullanılmıştır.

 
Eskişehir

Eski adı Doylaion'dur. 1080 yılında Türkler burayı ele geçirdi. 1175 yılında burasını Bizans geri aldı. Kılıçarslan bu şehri daha sonra geri alınca, ona "Bizim eski Şehrimiz" anlamına gelen Eski Şehir adını verdi.

Diyarbakır

Bakır ülkesi anlamına gelmektedir. Bu ismin kaynağı Diyar-ı Bekir'dir. Bekir'in memleketi anlamına gelir. Bunun nedeni de Bekir b. Va'il adlı Arap göçebe boyunun buraya yrleşmiş olmasından kaynaklanır. Diyarbakır'ın eski adı Amid veya Amed'dir. Gelen veya bizim anlamına gelir. Dede Korkut kitabında Amid'e Hamid de denilmiştir.

Denizli

Deniz-ili kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur. İl eski Türkçe'de ülke, memleket anlamına gelir. Yani deniz memleketi denilir.Bir diğer rivayete göre de kelimenin aslı domuz-ili'dir. Bu da bölgede domuz çokluğundan kaynaklanmaktadır.

Çanakkale

Marmara ve Ege denizlerini birleştiren Boğaz'daki şehir ve kasabaların en büyüğü ve il merkezidir. Boğazın doğu kıyısında ve en dar yerinde kurulmuştur. Burada denizini şekli tıpkı bir çanağı andırır. Bugünkü ismini buradan alır.

Çankırı

İlkçağda "Gangra" kalesinin eteğinde kuruldu. İsmini Gangra kalesinden alan Çankırı'ya yakın zamana kadar Çangırı ve Çenğiri deniliyordu.

Çorum

Rivayete göre Çoğurum kelimesinden türetilmiştir. Bu da bölgede zamanında Rumların çoğunluğu oluşturmasından kaynaklanmaktadır.

BURSA

Eski çağlardaki Bitinya bölgesinin başkentidir. Buraya kurucusu Bitinya kralı Prusias'ın adı verildi. (MÖ:ll.yüzyıl)

BURDUR

Eski adı Askaniya'dır. İsmini yanında kurulmuş olduğu Burdur gölünden alır.

BOLU

Önceleri Bithynion Romalılar döneminde ise Claudiopolis adı verildi. Türkler burayı alınca Claudiopolis sözcüğünü kısaltıp sadece polis dediler. Daha sonra bu da halk dilinde değişerek Bolu oldu.

BİTLİS

Kimi tarihçilere göre, "Bageş" ya da "Pagiş" sözcüklerinden türemiştir. Kimilerine göre de Büyük İskender'in komutanı "Lis" ya da "Badlis" burada bir kale kurmuş. Bitlis sözcüğü bu komutanın isminden kaynaklanıyormuş.

BİNGÖL

Buradaki bir çok göllerden dolayı bu isim kendisine verildi.

BİLECİK

Bizanslılar döneminde burada Bilekoma adlı bir kale vardı. Osman bey burayı alınca bu adı Bilecik olarak adını verdi.

BAYBURT

Eldeki kaynaklara göre kasabanın ortaçağdaki adı "Paypert" ya da "Pepert" idi. Bayburt adı buradan gelmektedir.

BALIKESİR

Şehrin adının eski hisar anlamına gelen Paleokastio'dan türediği sanılmaktadır. Halk arasında dolaşan bir söylentiye göre de balı çok anlamına gelir. Çünkü Kesir Arapça'da çok anlamına gelmektedir

AĞRI

İsmi sınırları içindeki "Ararat" dağından alır. Çok eski çağlarda yeryüzü korkunç bir su baskınınına uğradı.(Nuh Tufanı) Nuh peygamber bütün canılardan bir çifti alarak bir gemiye bindirdi. Gemi Cudi (İslam kaynaklarına göre) (Hristiyan kaynaklarına göre de Ararat - Ağrı) dağına kondu. Ararat, önce aran sonra da Ağrı adını aldı.

AKSARAY

Selçuklu Sultanı İzzettin Kılıçarslan, şehirde cami, medrese, kümbetler ve büyük ve beyaz bir saray yaptırdı. Şelir "Aksaray" adını işte bu beyaz saraydan aldı.

AMASYA

Amasya şehrini tarihçi Strabon'a göre Amazon karalı Amasis kurdu ve ona Amasis kenti anlamına gelen "Amasesia" ismini verdi.

AYDIN

İlk olarak Argoslar tarafından kuruldu. Anadolu beylerinden Aydınoğlu Mehmet bey'den aldı. Aydın, Mehmet beyin babasının ismidir.

ARTVİN

İskitler tarafından kuruldu. Artvin sözü iskitçe'dir.

ANTALYA

MÖ ll.ci yüzyılda Bergama karalı Attalos ll tarafından kuruldu. Şehir önceleri ismini kurucusundan aldı ve Attaleia adıyla anıldı. Daha sonra bu isim Adalia, Antalia ve en son Antalya şekline dönüştü.

ANKARA

İslam kaynaklarında Ankara'nın adı Enguru olarak geçer. Kimilerine göre Ankara sözü Farsça "Üzüm" anlamına gelen Engür'den, ya da Yunanca'da Koruk anlamına gelen"Aguirada'dan türemiştir.
Bazılarına Hint-Avrupa dillerindeki "Eğmek" anlamına gelen Ank ya da Sankskritçe de; "Kıvrıntı",, anlamına gelen ankaba'dan veya Latince'den çengel anlamına gelen uncus'dan türediği ileri sürülmektedir. Frig dilinde Ank "engebeli, karışık arazi anlamına gelir." Şehrin diğer isimleri; Ankyra, Ankura, Ankuria, Angur, Engürlü, Engürüye, Angare, Angera, Ancora, Ancora ve son olarak Ankara şeklini almıştır.

ANTAKYA

MÖ 300 yıllarında Makedonya Kralı Seleukoz bu yörede Antakya'yı kurdu ve şehre babasının ismi olan Antiokhia adını verdi. Zamanla büyüyen kent, başkent halini aldı.

AFYONKARAHİSAR

Afyon türkülerinde sık sık "Hisar" sözcüğü geçer. "Hisarın bedenleri çevirin gidenleri" Bu hisar sözcüğünün Afyon türkülerinde sık sık yinelenmesi nedensiz değildir. Eski adı Akroenos olan şehri Selçuklular uzun süren bir kuşatmadan sonra ele geçirdiler. "Hisar" kuşatma anlamına gelir. Acılarla elde edilen yere "Karahisar" dediler ve orada, kara taşlardan bir kale kurdular. Onaltıncı yüzyılda bölgede afyon yetiştirlmeye başlayınca, Karahisar'ın başına bir de Afyon eklendi ve şehir "Afyonkarahisar" adını aldı.

ADAPAZARI
Bu ilimize Adapazarlılar kasaca Ada der. Çünkü Sakarya ve Çark suyu arasında yer alan şehir, tıpkı bir adayı andırır. "Pazar sözüne gelince: Burası onyedinci yüzyılda yörenin Pazar yeriydi. İşte, Adapazarı bu iki sözcüğün "Ada" ve "Pazar" sözcüklerinin birleşmesinden oluştu. Adapazarı, Sakarya ilimizin merkezidir
 

12
  İlk tüp bebek işlemi sonucu hamile kalamadım. Tekrar denemek istiyorum bunun için ne kadar süre beklemem gerekir?
İki deneme arasında en az 2 ay ara verilmesi önerilmektedir.




·  Aşılama en fazla kaç kere yapılabilir?
Bunun için kesin bir sınırlama olmamakla birlikte 3-6 seferden fazla denemede gebelik elde edilememiş ise daha ileri yöntemlere başvurmak gerekli olmaktadır.




·  Tüp bebek en fazla kaç defa yapılabilir?
Bunun için bir sınır yoktur. Çiftin maddi ve manevi gücü bu sınırı belirler.




·  Tedaviye başladıktan sonra cinsel ilişki olabilir mi ?
Genelde sperm verme gününden önce 48-72 saat cinsel perhiz olmasını öneriyoruz. Bunun dışında bir kısıtlama söz konusu değildir.




·  Embryo transferinden sonra ne kadar süre yatak istirahati gerekir?
Bu tür bir kısıtlama söz konusu değil ancak 3-4 gün ağır işler yapmamak önerilir.




·  Hamilelik ne zaman anlaşılır?
Hamilelik embryo transferinden 12 gün sonra yapılacak olan test ile anlaşılabilir.




·  Merkezinizde tüpbebek/mikroinjeksiyon ücreti nedir?
Tüpbebek, mikroinjeksiyon maliyeti ilaçlar hariç 2700 dolardır. Bu ücrete KDV, ultrasonlar ve yapılan hormon tetkikleri dahildir.




·  Bu tedaviden sonra ikiz , üçüz bebek olma ihtimali nedir?
Normal gebeliklerde çoğul gebelik şansı %1 iken tüp bebek tedavisi olan gebeliklerde bu şans %20-25 civarındadır




·  Neden birden fazla yumurta elde ediyoruz?
Fazla sayıda embryo elde edilebilir. Bu embryoların içinden en iyi kalitede olanları seçilerek anne adayının rahimine geri verilerek gebelik şansı artar, artan embryolar dondurularak ileride kullanılmak üzere saklanabilir.




·  Döllenmiş yumurtalar ne zaman kadına geri verilir?
İki veya üç gün sonra ana rahmine geri verilir.Hasta için oldukça basit ve ağrısız bir işlemdir. Ultrason eşliğinde vajinal yoldan rahim içine bırakılır




·  Dış gebelik olabilir mi?
Tüp bebek uygulamalarından sonra dış gebelik ihtimali %1-3 arasındadır.




·  Tüp bebek veya mikroinjeksiyon uygulaması ile anormal bebek doğma riski ne kadardır?
Normal yoldan hamile kalanlarla aynıdır.




·  Dondurma hangi durumlarda yapılıyor? Koşulları ne, nasıl, ne kadar saklanabiliyor? Bizdeki uygulamalar nasıl? Her merkezde dondurma işlemi yapılıyor mu?
Her tüp bebek merkezinin dondurma yapabiliyor olması kanunen şart. Fazla sayıda embryosu olan çiftlerde transfer edilenlerden arta kalanlar iyi kaliteli ise dondurulabilir ve Türkiye de 5 yıl saklanabilir. Laboratuvar ortamnlarının iyi olması ile dondurulmuş embryo transferinin başarısı oldukça yüksektir. Örneğin bizim hastanemizde donmuş embryolar ile tazelere yakın gebelik oranları elde ediliyor.




·  Tüp bebek veya mikroinjeksiyon uygulaması ile bebeğin cinsiyetini seçmek mümkün müdür?
Teknik olarak tüpbebek veya mikroenjeksiyon uygulanan kişilerde preimplantasyon genetik tanı yardımıyla embryonun cinsiyetini transfer öncesi tayin etmek ve sadece istenilen cinsiyette embryoları transfer ederek cinsiyet seçimi mümkündür. Ancak bu uygulama Türkiye'de tıbbi etiğe aykırı olduğundan yönetmelikler tarafından yasaklanmıştır.




·  Uygulama esnasında karışıklık olma ihtimali var mıdır?
Uygulamanın her aşamasında çok sıkı kontroller yapılmaktadır. Ayrıca herhangi bir bulaşıklık riskini ortadan kaldırmak için kullanılan bütün aletler, tüpler vs... tek kullanımlıktır. Günümüze kadar dünyada yüzbinlerce tüpbebek uygulaması yapılmasına karşın bildirilen 2-3 karışıklık olayının olması bu riskin çok düşük olduğunu göstermektedir.




·  En geç kaç yaşına kadar tüp bebek yapabilirim?
Yaş ilerledikçe tüpbebek uygulamalarının başarı oranı düşmektedir. Örnek verilecek olursa 30 yaş altı kadınlarda deneme başına gebelik oranı %50'nin üzerinde iken, bu oran 40-42 yaş grubu kadınlarda %15 civarındadır. 42 yaşından sonra gebelik görülme ihtimali çok seyrektir. Ayrıca 40 yaşından itibaren düşük oranlarıda arttığından eve bebek götürme ihtimali iyice düşmektedir.




·  Esim hepatit b hastasi ve cok az spermi var bu hastalikla tup bebek yaptirabilir miyiz ve tup bebek yaptirmamizin cocuk icin zararlari nelerdir?
Hepatit B taşıyıcılığı durumunda tüpbebek yapmak mümkündür. Sadece bebeğe doğumdan hemen sonra immum globulin verilecek ve aşılanacaktır.




·  Bir yıl kadar önce TESE yöntemi ile testiste sperm arandı,sperm bulunamadı.Olgunlaşmamış sperm olarak tanımlanan kök hücre eşime enjekte edildi,ancak uygulama başarısız oldu.İkinci kez TESE yöntemi denemek mümkün mü (20 yıl önce testis tümörü teşhisi ile
Testislerden bulunan kök hücre olarak tanımlanan olgunlaşmamış sperm hücreleri ile bugüne kadar net olarak tanımlanmış bir gebelik yoktur. Bu şekilde elde edildiği iddia edilen bir kaç gebelik tıp çevreleri tarafından şüpheli karşılanmaktadır. Dolayısıyla bu uygulama artık kullanılmamaktadır. Şu anki bilgilerimizle sperm oluşturmayı sağlayacak bir tedavi yoktur




·  eşime tüp bebek yapılması için yumurtaları toplandığında elde edilen yumurtaların içinin boş olduğu söylendi uygulama yapılmadı bu konuda acıklama yapabilirmisiniz
Tedavi esnasında yumurtaları içeren kesecikler (folliküller)ultrason ile takip edilmektedir. Ancak yumurtalar bu keseciklerin içinde mikroskobik olarak bulunmaktadır. Bu folliküller bazı durumlarda yumurta içermemekte, bazende yeterli olgunluğa erişmedikleri için folikülün duvarından ayrılmamaktadırlar.




·  ilaçlara bağlı vücütta sıvı toplanması olabiliyormuş zararları nedir
Yumurtalıkların ilaçlarla aşırı uyarılması ile ortaya çıkan ve hiperstimulasyon sendromu denilen bu durmla ilgili olarak sitemizdeki geniş yazıya başvurulabilir. Tıklayınız: Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor
Linki Görebilmek İçin Üye Ol veya Giriş Yap

[ Yukarı Dön ]


·  yumurta toplama esnasinda herhangi bir agri hissediliyor mu?
Yumurta toplama işlemi için lokal veya genel anestezi uygulanabilir. Lokal anestezi yönteminde genellikle ağrı hissedilmemektedir. Ancak bazen lokal anesteziyi tolere edemeyen, ya da yumurtalıkların ve/veya folliküllerin özel durumu nedeni ile işlemin teknik olarak zor geçeceği düşünülen vakalarda genel anestezi tercih edilebilir.

[ Yukarı Dön ]


·  Doğru tüp bebek merkezinin seçimi için neler önemli? Hastanın bu seçimi yaparken nelere dikkat etmesi gerek?
Tüp Bebek merkezlerinin sayılarının çoğalması ile gerçekten de merkez secimi çok önem kazandı. Merkez seçerken merkezin geçmiş deneyimleri, ekip devamlılığı, bilimselliği, gebelik basarisi ve bu gebelik basarisini kaç embriyo transfer ederek sağladığı önemli. Ben halkımızın özellikle kura, çekiliş, taksitle tüp bebek seklinde kampanya yapan merkezlere gitmeden önce bu merkezleri iyice sorgulamalarını gerekir
13
Adet kanaması sırasında cinsel ilişki kurulur mu ? gebe kalınır mı?

Bunun cevabı için adet kanamasının ne olduğunu bilmek gerekir.Adet kanaması kadın rahmi içindeki bir dokunun kanayarak dokulmesidir.Bu doku gebelik sırasında bebeğin yapıştığı ve beslenmesi için gerekli koşulları sağlayan özel bir yapıdır.İşte bu doku gebelik oluşmadığı her ay bir dahaki yumurtlamaya yeniden hazırlanması için üstteki tabakasını kanayarak doker ve alttan yeni doku oluşmaya başlar.

Adet kanamasına ait gerçek dışı uydurmalar;Vücuttaki kirli kan atılması gibi, zehirli olduğu,vücuttan atılmasa kişiyi zehirlediği, pis olduğu ,bu sırada ilişki kurulursa kısır olunacağı gibi bu şeyler tamamen yanlıştır.

Adet sırasındayken seks yapılıp yapılamayacağın cevabı ise koşullara ve kişilere ,vede kişilerin inançlarına göre farklılık gösterir.

Adet sırasında cinsel ilişki kurulursa kadın veya erkeğin mikrop kapma şansı olabilir.Çok nadir de olsa adet kanaması sırasında gebe kalma olasılığıda mevcuttur,bunu da göz ardı etmemek gerekir.

Bir çok kadın adetliyken kendilerini itici bulurlar, ve de erkeklerin bu hallerinden rahatsız olabileceklerini düşünürler,oysaki bazı rahatsız olan bunu itici bulan erkekler olduğu gibi ,bundan rahatsız olmayan, kadını adet döneminde de arzulayan ve bu sırada cinsel ilişki kurmak isteyen, cinsel ilişki kuran ve de bundan zevk alan bir çok erkekte mevcuttur.

O halde kadınlara seslenelim; adet dönemi doğanın kadınlara verdiği üstün yetenek olan gebelik ve doğum olayının bir parçasıdır.Pis değil,doğal ve de gerekli bir süreçtir.Siz kendinizi pis zannederseniz karşınızdaki insanda size pismişiniz gibi davranır.Kendinize ve size verilen bu üstün olaya saygı duyun, sizler üreticisiniz, ve hepimizin bir annesi var veya vardı, onlarda adet görüyorlar veya görüyorlardı, onlar canınız annelerinizde mi pisti, hayır biliyorsunuz ki onlar temiz ve saftırlar, güzeldirler, sizde bayansınız sizde saf ve temizsiniz hem de her halinizle.



Müslümanlıkta kadın adetliyken cinsel ilişki kesinlikle yasaklanmıştır.(Bakara Suresi
14
Jinekoloji / Seksle İlgili Uydurmalar
20 Temmuz , 2010, 20:39:42
   
Seksle İlgili Uydurmalar

Seks, özellikle kapalı toplumlarda birçok kişi tarafından konuşulması ayıp sayılmış ve bu durum aşılamayan tabuların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Birçoğumuz yarım yamalak bilgilerle cinselliği yaşarken, kimimiz de doğru bildiklerimizin aslında birer uydurma olduğunu yıllar sonra öğrendik. İşte size seksle ilgili doğru sandığımız yanlışlar;


Önceden tanıdığım insanla birlikte olursam prezervatif kullanmama gerek kalmaz


Her ne kadar artık televizyonlardan, gazete ve dergilerden sorunsuz ve güvenli seksle ilgili bilgiler edinmek mümkün olsa da prezervatif kullanımı hala ortak bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Birçoğumuz tanığımız ve bildiğimiz insanların güvenli seks için ideal kişi olduklarını düşünüyoruz. Ancak bu yaklışım birçok sorunu da bereberinde getiriyor. Öyle ki bir insanın temiz görünmesi ve güzel kokması onun çeşitli viruslerin taşıyıcı olmadığı anlamına gelmez. Sadece bir insanın dış görünüşüne bakarak daha önceki seks deneyimleri hakkında fikir edinemezsiniz. Bu nedenle güvenli seks için perezervatif kullanmaktan vazgeçmeyin.


Eğer partnerim ilişki sırasında geri çekilirse hamile kalmam

Bu düşünce ve inanış günümüzde ne yazık ki istenmeyen hamileliklerin birinci nedeni olarak karşımıza çıkıyor. Birçok güvenilir yöntem varkan bu riskli yöntemi seçmek yine seksle ilgili öğrenmemiz gereken çok şeyin olduğunun kanıtı gibi aslında. Unuttuğumuz bir nokta da spermlerin aslında çok inatçı oldukları. Geri çekme yöntemi, temas sonunda hemen gerçekleşmezse, bir kısım sperm içeri dökülebilir ve bu sebeple gebelik oluşabilir. Böyle bir riskle karşı karşıya kalmamak için daha güvenilir yöntemleri seçmeliyiz.


Eğer orgazm olmuyorsam iyi seks de yapmış sayılmam

İşte size birçok insan tarafından doğru kabul edilen bir seks uydurması daha. Ancak unutulan bir nokta var ki o da iyi bir seks birçok şekilde olabilir. Bir öpücük, dokunuş ve okşama da heycanlı ve güzel bir seksin yaratıcıları olabilir. Özensiz, acele ve sırf tatmin olmak için yapılan seksle orgazm olmak iyi bir seks anlamına gelmez. İyi bir seks illaki yatağın bir kenarında yaratılan bir ıslaklık hiç değildir. Bu konudaki en üzücü gerçek ise seksin orgazm olmak için yapılması gereken baskı olarak algılanması. Seksten zevk almak için dünyayı sarsan bir orgazm yaşamanıza gerek yok.


Erkeğin penisinin boyu çok önemlidir

İnsanların fiziksel özellikleri birbirinden farklıdır. Bir erkeğin penisinin küçük olması onun yetersiz olduğu anlamına gelmez. Ve hatta o kişinin değişik seks taktikleri olması onu kadınların gözünde ilah yapabilir. Bu arada birçok kadın büyük penisin ilişki sırasında acı verdiği konusunda da hem fikirler.


Erkekler seks için her zaman hazırdır

Erkeklerin sahip oldukları testeron hormonu onların seks yaşantılarının gidişatını belirleyen temel faktördür. Teorilere göre bir erkekle kadının sekse olan düşkünlüklerinin çok farklı olması tamamen sahip oldukları hormanlara bağlıdır. Ayrıca seks fiziksel olduğu kadar beyinde de var olan bir olgudur. Kafa olarak buna hazır olmayan bir erkek sekse hazır değil demektir.


Hergün masturbasyon yapmak seks bağımlısı olmanın işaretidir

Araştırmalara göre erkeklerin yüzde 90'ı ve kadınların da yüzde 75'i masturbasyon yapıyor. Hergün masturbasyon yapmak aşırı sayılabilir ancak bu durum bağımlılıktan çok bir asabiyetin ya da düş kırıklığının işareti olabilir. İnsanlar birbirinden farklı seks dürtülerine sahiptirler. Ve bazı insanlar kendilerini hergün rahatlatma ihtiyacı duyabilirler. Üstelik bunu istedikleri kadar uzun süre devam ettirebilirler.
15
Jinekoloji / İşyerinde hamilelik hakkında
20 Temmuz , 2010, 20:25:48
işyerinde hamilelik hakları sıkça değişir. Bu nedenle güncel bilgi ve tavsiyeleri takip etmek gerekir.

Haklarınızı Öğrenin

Hamile olduğunuzda patronunuz kanunlardan daha esnek davranabilir. Bu yüzden haklarınızı ihtiyaçlarınıza uyarlama şansını kaçırmayın.

Bilgi alabileceğiniz kaynaklar şunlardır:

Patronunuz
İnsan kaynakları uzmanı

Resmi internet siteleri

Vergi dairesi ve Maliye Bakanlığı

Temel haklar herkes için geçerlidir, kaç yıldır aynı yerde çalıştığınızın ve çalışma saatlerinizin önemi yoktur. Tüm çalışanların doğum öncesi tedavileri için ücretli izin hakları vardır.

Hamileliğiniz nedeniyle işten atılamaz ve adil olmayan müdahalelerle karşılaşamazsınız. Eğer böyle bir şey olursa tazminat talep edebilirsiniz.

Hamilelik İzni

4857 Sayılı İş Kanunu�nun 74.maddesi gereğince, kadın personele doğum öncesi sekiz ve doğum sonrası sekiz hafta olmak üzere toplam Onaltı hafta ücretli izin verilir. SSK doktoru uygun gördüğü takdirde doğuma üç hafta kalıncaya kadar işyerinde çalışabilir. Bu durumda doğum sonrası kullanılacak sekiz haftalık izin süresine, kullanmadığı beş hafta eklenerek onüç hafta olarak kullanılır. Doğumuna sekiz hafta kalan personel Sağlık Merkezlerimizden alacağı sevk kâğıdı ile Müdürlüğümüze müracaat eder. Uygun tarihli vizite kağıdı ile SSK Hastanesine başvurarak geçici iş göremezlik belgesi alır. Bu belgenin aslı personel tarafından saklanır bir kopyası Müdürlüğümüze diğer kopyası birim yöneticisine verilir. Doğumdan sonra bebeğin doğum raporu, belge asılları ve işyerinizden alınacak vizite kağıdı ile doğum sonrasına ilişkin işlemler tamamlanarak belge asılları işyerinize bırakılır. 1 yaşından küçük bebekler için günde bir buçuk saat süt izni kullanılabilir.Doğum yapanlara istekleri halinde 12 aya kadar aylıksız izin verilir

Kadın çalışana 16 haftalık doğum izninden sonra çocuğunu emzirmesi için dört ay süre ile günde 3 saat, daha sonraki altı ay süre ile de günde bir buçuk saat süt izni verilecek. Süt izninin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağı kadın çalışanın tercihine bırakılacak.

Altı aylık aylıksız izin hakkından eşleri doğum yapan erkek çalışanlar ile evlat edinmek için geçici bakım sözleşmesi yapan çalışanlar da yararlanabilecek. Bu süre, eşlerin istemi durumunda birbirini izleyen iki dönem halinde kullanılabilecek.

Kadın çalışan veya eşinin istekleri halinde bu izin on iki aya kadar uzatılabilecek. Gebelik, doğum ya da evlat edinme geçici bakım sözleşmesi yapılması durumunda kadın çalışanın, doğum ya da evlat edinme geçici bakım sözleşmesi nedeni ile erkek çalışanın aldığı izinlere bağlı olarak hizmet akitleri feshedilemeyecek.

Hamilelik, hafıza ve yoğunlaşma

Hamileliğin yoğunlaşma ve hafızayı etkileme biçimi nedeniyle hamile bayanlar işyerlerinde daha başarısızlar mı? Hayır! Araştırmalara göre hamile olan ve olmayan bayanlar arasında hiçbir fark yoktur. Aksine hamilelik beyin gücünü daha çok geliştirir.

İşyerinde Güvenlik

Hamilelik, loğusalık ve emzirme döneminde işyeriniz sizin ve çocuğunuzun sağlığını risk altında bırakmamalıdır. Patronunuz olabilecek riskleri değerlendirmeli ve eğer gerekliyse koşullarınızı ve saatlerinizi düzenlemelidir. Eğer güvenlik sağlanamıyorsa alternatif bir iş önerebilir.
16
Jinekoloji / Sigara ve hamilelik hakkında
20 Temmuz , 2010, 20:23:13
O xford Üniversitesi bilim adamlarının yaptığı ve sonuçları Journal of Biosocial Sciences Dergisi tarafından yayınlanan araştırmaya göre, sigara içen bir kadın, içmeyen bir kadınla aynı anda hamile kalma kararı alsa bile ancak 2 ay gecikmeyle bu amacına ulaşabiliyor.

Bilim adamları, sigara tiryakisi anne adaylarının bu alışkanlıklarını terk etmelerinden 1 yıl sonra ise hiç sigara içmemiş kadınlarla aynı duruma geldiklerini ve yeniden hızla hamile kalma yeteneklerini kazandıklarını belirtiyor.

569 kadın üzerinde, bu kadınların sigara konusundaki bütün alışkanlıklarını incelemeye yönelik bir araştırma yapan bilim adamları, sonuçların, sigaranın, hamile kalma sürecindeki kadınlara verdiği zararı bir kez daha kanıtladığına işaret ediyor. Bilim adamları, araştırmaya katılan 114 kadının hamile kaldıktan sonra doğuma kadar geçen sürede de sigara içmeyi sürdürdüklerine işaret ederken, bunun sonuçlarıyla ilgili bütün olumsuzluklara da dikkat çekti.

Bilim adamları, annenin hamilelik boyunca sigara içmeyi sürdürmesinin bebek ölümlerine ve bebeklerde solunum yolu hastalıklarına yol açtığına işaret ederken, sigaranın, kadının hamile kalma şansını azaltmasını da sigara dumanında bulunan antiöstrojenik maddelerin yumurtlama üzerindeki olumsuz etkilerine bağladı. Bilim adamları, sigaranın ayrıca kısa vadede de yumurtanın kalitesini bozarak döllenmiş yumurtanın rahme yerleşme şansını azaltabileceğini bildirdi.
17
Jinekoloji / Hamilelikte cinsel ilişki hakkında
20 Temmuz , 2010, 20:20:09
oğu kez, gebeliğin cinsel arzuyu artırdığı mı, yoksa azalttığı mı, sorusu ortaya çıkar. Fizyolojik açıdan, cinsel organlarda daha fazla kan toplandığı için, cinsel arzuların artması gerekir. Gebeliğin başlangıcında vagina duvarlarının esnek duruma gelmesi, erkekte de artan bir uyarılma oluşturur. Gebelik sırasında kadının cinsel yaşamla ilgili düşünceleri üç kategoriye ayrılabilir.

Birinci gruba giren kadınlar, gebe kaldıkları zaman, kadınlıklarına daha fazla güvenmeye başlar. Bu güven duygusu ve arzular birleşince, o zamana kadar olmadık şekilde, orgazmı tadarlar. Artık gebe kalmak korkusu da ortadan kalktığı için, kendilerini daha çok zevke kaptırırlar. Bu, özellikle ilk zamanlar ve ilk gebelik için söz konusudur. Fakat bu durumda kadınlar, fazla uyarılmadan kaçınmalı, çok sıkı ve derin birleşmelere yanaşmamalıdır.

İkinci grup kadınlarda annelik sevgisi uyanır, bütün öteki arzular zayıflar. Annelik bilinci, özellikle gebeliklerin orta devresinde, cenin hareketlerini duyumsayan kadınlarda görülür. Böyle kadınlar, eşlerini cinsel birleşimden caydırmaya çalışır. Bu gruptan kadınlar, gebelik sırasında geçici olarak cinsel soğukluğa yakalanır.

Cinsel yaşama karşı tiksinti duyarlar ve bundan dolayı suçluluk duygusu çekerler. Çünkü bunlar, cinsel ilişkinin amacının üremek olduğuna inanmıştır. Başkaları ise kör inançlarla doludur ve cinsel birleşim sırasında ana rahmindeki çocuğun başı sarsıldığı takdirde, aşırı şehvetli ya da geri zekalı bir bebek dünyaya getirmekten çekinir.

Erken doğum veya düşük yapmaktan da korkabilirler. Erken doğum ya da düşük yapmak eğiliminde olan kadınların dışında, her türlü cinsel yaşamdan kaçınan kadınlar, akıllıca davranmış olmaz; bu durumda koca ile barış içinde yaşamak çok zorlaşır. Kadın direnmeye devam ettiğinde, kocasına başka türlü yardımcı olmalıdır.

Üçüncü gruba, gebelikleri ileri devresine varmış kadınlar girer. Vagina duvarları cinsel ilişki i^in çok yumuşak duruma gelmiştir. Her iki taraf da hemen hiç uyarılmaz. Zevk duygusu o kadar azdır ki, kadın cinsel yaşama karşı ilgi duymamaya başlar. Rahmin iyice genişlediği son aylarda, cinsel ilişki canını sıkar ve genellikle çok çabuk yorulur. Erken doğum ve düşük yapmak tehlikesi olmayan kadınlar da aşağıdaki önlemleri gözönünde bulundurmalıdır:

1. Cinsel ilişki; 4. ayın sonuna kadar ortalama haftada bir kez; 7. aya kadar, ayda üç ile dört kez ve 8. ayda iki kez yapılmalıdır. 9. ayda cinsel birleşimden kaçınılmalıdır.

2. Cinsel pozisyonlar gebelik ilerledikçe değiştirmelidir. Fazla derine girmemeyi ve ihtiraslı hareketler yapmamayı, erkek kendisine kural edinmelidir, kadın da hareketlere katılmalıdır.

3. Cinsel organlar kesinlikle uyarılmamalı; bunun yerine göğüsler okşanabilir. Göğüs uyarılmaları rahmin kasılmasını sağlar, fakat kadın eğer gebelikten önce buna alışıksa, erken doğum ve düşük yapmak tehlikesi hemen hemen yoktur. Gebelik sırasında göğüs uyarılmaları özellikle meme uçlarının emilmesi, kadını çocuğu emzirmeye hazırlar. Emmek, meme ucu derisini kuvvetlendirir ve uçları belirginleşir. Gebeliğin ileri devrelerinde hiç bir şekilde parmaklar vaginaya sokulmamalıdır.

4. Erkek cinsel birleşimi, yukarda önerilen sayılardan daha sık yapmakta diretirse ya da kadının canı ilişkide bulunmak istemezse, kadın durumun üstesinden ustalıkla gelmeli, erkeği kabaca reddetmemelidir. Karşılıklı uyarma sırasında, konuşma konusunu değiştirmeli ve erkeğin arzularını hafifletmelidir. Bunda başarılı olamazsa, kocasın okşamayla orgazma ulaştırmalıdır.

Bazen ağız-cinsel organlar pozisyonu olan M'F uygulanabilir. Bu durumda erkek cinsel organlarını çok temiz tutmalıdır ve kadın, spermleri yuttuğunda endişeye kapılmamalıdır. Bunun kadına bir zararı yoktur. Yalnız kadın erkeğe derin bir sevgiyle bağlı değilse, bu ona zor gelebilir.

Kadının bu pozisyonu uygulaması, erkekte ortak sevgilerinin yeni bir bilincini doğurur ve onu mutluluk duygusuna ulaştırır. Penisin uyarılması herhangi bir nedenden olanaklı değilse ya da erkek birleşimde diretirse kadın arkadan yan pozisyonu alabilir. Erkeğin boşalmasını hızlandırmak için kadın, kaba etlerini ritmik hareketle kasabilir ve penisin uyarılmasını artırabilir.

Kısaca toparlamak gerekirse, kadın kocasının isteklerine uyabilir. Fakat bunda sağlığını tehlikeye sokmamalıdır. Eğer bunu gerçekleştirirse, ruhsal ve bedensel sevgiyi tam anlamıyla kazanır, kendisine de, gebeliğin bir hastalık olmadığını kanıtlar.
18
Jinekoloji / Seks ne zaman acı verir?
20 Temmuz , 2010, 20:16:58
Kadınların yüzde 61'i hayatlarının bir döneminde cinsel ilişki sırasında ağrı deneyimini yaşıyor. Biz de ağrıya yol açan 'fiziksel' ve 'psikolojik' nedenleri, tedavileriyle birlikte araştırdık.

Funda Çatar

SERVİKAL AĞRI
Nerede hİssedİlİyor? Ağrı, vajinanın derininde ortaya çıkıyor.
FİZİKSEL NEDENLER: Cinsel ilişkide uyarılma eksikliği, servikal ağrının en önemli nedenlerinden biri. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Kağan Kocatepe, cinsel uyarılma sırasında rahim ile rahim ağzının yukarıya doğru hareket ettiğini belirtiyor. Eğer yeterince uyarılmazsanız, bu hareket gerçekleşmediği için, penis, cinsel ilişki sırasında adeta bir tampon işlevi üstlenen rahim ağzına baskı yapmaya başlıyor. Bunun sonucunda da ağrı hissediliyor.
Psİkolojik nedenler: Ağrı, genellikle psikolojik bir soruna işaret ediyor. Bir düşünün bakalım, bilinçaltınızda, kendinizi partnerinize karşı kapatmış olabilirsiniz misiniz? Bunun ardında pek çok neden yatabiliyor. Örneğin partnerinizden eskisi kadar etkilenmiyor veya hamile kalma kaygısı taşıyor olabilirsiniz.
Sorun nasıl gideriliyor? Ön sevişme yetersiz geliyorsa, bunu partnerinizle paylaşın. Eğer böyle bir sorun yaşamıyorsanız, ağrının kaynağı yaşadığınız duygusal bir çatışma olabilir. Siz iyisi mi bu durumda, partnerinizle birlikte cinsel terapistten destek alın.

VULVA AĞRISI
Nedir? Ağrı büyük-küçük dudaklar, klitoris ile tüylü alanda hissediliyor.
Fiziksel nedenler: Genital herpes ile Bartholin kistleri, vulva bölgesinde gelişen ağrının yaygın faktörlerinden. Genital Herpes nedeniyle dış genital bölgede gelişen ödem ve kızarıklıklar, ilişki sırasında ağrıya yol açıyor. Bartholin bezlerinin içinde üretilen kaygan ve şeffaf sıvı, cinsel uyarılmayla birlikte, bu bezin kanalından geçerek vajina girişine boşalıyor. Ağrıya neden olan kist de, bu kanalın tıkanması sonucu oluşuyor.
Psİkolojİk nedenler: Op. Dr. Kocatepe, vulvada gelişen ağrının, cinsel ilişki sırasında yeteri kadar uyarılmadığınızın bir göstergesi olabileceğini söylüyor. Vajinada kayganlaşma sağlanamadığı için cinsel birleşme sırasında penis vulvaya baskı yapıyor, bunun sonucunda da ağrı gelişiyor.
Sorun nasıl gideriliyor? Herpes virüsünün tam bir tedavisi mümkün değil. İlaç veya merhemle virüsün yatıştırılması hedefleniyor. Virüsün tekrar nüks etmesini önlemek için bağışıklık sistemini güçlendirmeli, aşırı alkol, yorgunluk, hatalı beslenme ve stres gibi durumlardan uzak kalmalısınız. Bartholin absesinde ise tedavi, absenin boşaltılmasıyla gerçekleştiriliyor. Ardından Bartholin kanalı biraz daha genişletilerek absenin tekrar oluşma riski azaltılıyor.
19
Jinekoloji / Seks yapmak için 10 iyi neden!
20 Temmuz , 2010, 20:15:10
Seks yapmak için 10 iyi neden!
Fazla kalorileri yakıyor, cildi güzelleştiriyor, koku ve tat alma duyularını geliştiriyor, kalbe-damarlara iyi geliyor, bağışıklık sisteminizi güçlendiriyor... Tüm bunları yapan mucizevi bir ilaç ya da pahalı bir kür değil; seks. Bu haberi okuduktan sonra eminiz bir daha 'başım ağrıyor' mazeretine başvurmayacaksınız!

Aytaç Özkardaş- [email protected]


1 Seksin kalbiniz ve damarlarınız için en iyi egzersizlerden biri olduğunu biliyor muydunuz? Belfast Queens Üniversitesi'nde 1000 erkek üzerinde yapılan araştırmaya göre seks kalp-damar sağlığını güçlendiriyor. Araştırma, haftada 3 kere ya da daha fazla seks yapan erkeklerin kalp krizi geçirme oranlarının yarı yarıya düştüğünü ortaya koymuş.

2. Seks, kalori yakmanın da en eğlenceli yolu herhalde... 30 dakikalık bir yatak odası aktivitesi sonunda yaklaşık 200 kalori yakıyorsunuz.

3. Sabahları işe sürünerek, asık bir suratla gitmeye son! Seks, beynimizin nörotransmiter (sinir iletici) üretimine yardımcı oluyor, bu da bizim ruh halimizin daha iyi olmasını sağlıyor.
Seks ayrıca sinirleri yatıştırmanın da en
iyi yolu...

4. Seks, uykusuzluk çekenlerin derdine de deva oluyor. Erotik bir masaj sonrasında çarşaflar üzerinde yapacağınız dans, deliksiz bir uykuyu garantiliyor. Neden mi? Orgazm sonrasında endorfin serbest kalıyor, bu da beyinde morfin etkisi yaratıyor, vücut gevşeyip rahatlıyor; siz de çok faydalı, dinlendirici bir uykuya dalıyorsunuz.

5 Doyuma ulaştığınız gecenin sabahında çiçekleri koklayın. Patrick Süskind'in "Koku" adlı romanının kahramanı Grenouille kadar olmasa da kokuları daha iyi algıladığınızı göreceksiniz. Çünkü, orgazm sonrası salgılanan prolaktin hormonu beynin koku alma merkezini uyarıyor ve düzenli yapıldığında koku alma duyusunu geliştiriyor.

6 Soğuk algınlığına karşı portakal-mandalina yemenin yanında yapabileceğiniz diğer bir aktivite de bol bol sevişmek. Yapılan araştırmalara göre haftada bir ya da iki kere seks yapmak bağışıklık sistemini yüzde 30 oranında güçlendiriyor.

7. Seks pelvis bölgesindeki kasları güçlendirerek, mesane, rahim ve bağırsaklara destek oluyor. Bu da daha iyi bir "idrar kontrolü" anlamına geliyor.

8. Yine aynı araştırmaya göre, düzenli seks erkeğinizin inme riskini de düşürüyor.

9. "Yok hiç havamda değilim, başım ağrıyor" yerine "Evet hayatım, bu gece yapalım çünkü başım fena ağrıyor" demelisiniz! Çünkü seks aynı zamanda harika bir ağrı kesici. Nasıl mı? Orgazm öncesinde vücudunuz tam 5 kat daha fazla oksitoksin salgılıyor. Oksitosin de endorfin hormonunu harekete geçirerek migrenden arterit ağrılarına kadar bir çok şikayeti hafifletiyor.

10. Ağrıdan bahsetmişken, düzenli seksin adet dönemlerindeki ağrıları azalttığını da listemize eklemekte fayda var.
20
Psikiyatrist gözüyle...
35 yaşına kadar seks yapmamış kadınlar ve öyküleri
Sanılanın aksine bekaret konusu kentli ve soylu kadınlar için de bazen tabu olabiliyor. Bu ay 30 yaşını oldukça geçmiş olmasına rağmen hala bakireliklerini koruyan 3 kadın ile konuştuk. Psikiyatr Serdar Serdaroğlu bu hikayeleri psikiyatrik açıdan yorumladı. Psikiyatr Kerem Doksat ise, "bekaret zarı" olgusunun, Afrika kabilelerinden İslami geleneklere pek çok kültürde nasıl algılandığını anlattı...

ŞELALE ÖZDAL (Bankacı, 31 yaşında):
"30'u geçtim ama hala bakireyim. Üniversite mezunuyum ve çok iyi bir işim var. Kariyer basamaklarını teker teker çıkıyorum. Çok geniş bir arkadaş çevrem var. Şimdiye kadar çok sayıda erkek arkadaşım olmadı ve seks konusu benim için, ailemin ve çevrenin de baskısıyla hep bir tabu olarak kaldı. Oldukça uzun bir süredir birlikte olduğum bir erkek ardakaşım var. Ancak onunla sekste son noktasına kadar gidemiyorum.
Benim problemim ilişkiye kendimi verememem. Beraber olduğum kişiyi çok istiyorum, sevişirken de çok zevk alıyorum ama olay içime girme aşamasına gelince, istemiyorum. Çünkü hem çok acıyacağını düşünüyorum hem de ailem çok gelenekçi olduğu için hala onlardan çekiniyorum... Duyulur mu korkusu özellikle beni yiyip bitiriyor. Eğer duyulursa ne yaparım diye düşünüyor ve felaket senaryoları yazıyorum.
Erkek arkadaşıma aşığım. Onu çok seviyorum. Ve o ana kadar çok istememe rağmen, hatta bunu sevgilime söylememe rağmen zamanı geldiğinde yapamıyorum. Ayrıca sevişene kadar çok istekli oluyorum fakat bütün bunları aklıma getirdiğim zaman hevesim zaten kaçıyor, ilişkimden de zevk almıyorum. Daha uzun bir süre bakire kalacağım gibi görünüyor. Çünkü ben buna bu tür baskılardan dolayı cesaret edemiyorum."

Psikiyatrist Serdar Serdaroğlu'nun yorumu:
"Suçluluk duygusu, yoğun anksiyeteye sebep oluyor."
"Burada kişiyi belirgin olarak tedirgin eden şey 'suçluluk duygusu'. Bu duygu insanların kültürle ilişkilerinde, toplumdan topluma değişerek oluşur ve zihinde bir kavram olarak belirir. Toplumun ya da aile çevresinin onaylamadığı durumlarda aktif hale gelip davranışları belirler. Bu duygu yoğun anksiyete (kaygı) doğuracağından sevgi ya da cinsel istek gibi duyguların bastırılmasına neden olur. Suçluluk duygusu temel insani bir duygudur, ancak neyin suçluluk vereceği zamanla değişen bir durumdur. Hastalarımda da gözlediğim bu duygunun derinliği maalesef çocukluk çağlarımızda, çok şeyi çevremiz tarafından suçlanarak yapmamızdan kaynaklanıyor. Cinsel yaşamda bu duygunun katılaşmış şekli, kirlenme hissiyle yaşanıyor. Özellikle genç kızlarda bu korkuyu 'Demokles'in kılıcı' gibi taşıyorlar. Psikiyatri bu duygunun obsesyona (takıntı) varmış şeklini tedavi edebilse de sorun temelde psikososyal niteliktedir."

DEFNE KARA (Grafik Tasarımcısı, 33 yaşında):
"Ailem İstanbul dışında oturduğu için yalnız yaşıyorum. Çok ünlü bir televizyon kanalında grafik tasarımı yapıyorum. Kazancım da fena değil. Üniversite yıllarından beri uzun vadeli arkadaşlıklarım oldu. Onları annem ve babam ile de tanıştırdım. Ama hiçbiriyle gerçek anlamda seks yapmadım. Hatta geçen yıl biten ve bir yıl kadar ayaklarımı yerden kesen bir ilişkim oldu. Ben onu çok seviyordum o da beni. Yatakta birlikte yatıyorduk ama ben hiçbir zaman tam anlamıyla kendimi bu işe veremiyordum. Yani öpüşmeyle başlayan ve elbiselerin çıkarılmasına kadar varan bir ön sevişme yaşıyordum partnerimle. Ama iş gerçek anlamda seks yapmaya gelince bütün büyü bozuluyordu. Diğer ilişkilerimde bu düzeyde bir şey yaşamasam da hissettiklerim aynıydı. Evet, 33 yaşındayım ve hala bakireyim. Gerçek seksin ne olduğunu bilmiyorum. Bu yaptığımın çok sağlıklı olmadığını hatta yanlış olduğunu çok iyi biliyorum. Birkaç kez doktora gitmeyi bile düşündüm ama vazgeçtim.
Sebeblerine gelince.... Aslında tek bir sebep gösteremem. Ama en önemlisinin kendi kendime yarattığım bir tabu olduğunu biliyorum. Hiç klasik bir insan değilim. Ailem de çok tutucu değil. Ama kafamda yarattığım şöyle bir şey var: Ben karşımdakinden hoşlanıyorum. Ama onunla cinsellikte son noktasına kadar gidersem ona aşık olma olasılığım artacak. Ve eğer ilişki iyi gitmezse karşımdaki adam beni terk edebilir. Ben de ona aşık olduğumla kalacağım ve çok üzüleceğim. Kendimi toparlayamayacağım, çok zarar göreceğim diye düşünüyorum. Bu kafamda yarattığım en büyük korku. Bu korkunun kaynağı da yine bana öğretilenler. Çünkü hep şöyle bir şey duydum: "Cinsellik kadın için erkeğe göre daha fazla bir bağlanma unsuru". Yani ben cinsellik yaşarsam karşımadakine bağlanmaktan ve onun beni bırakmasından korkuyorum. Bu yaşta hala bakire olmamın sebebi bu. Tabi karşımdakine yüzde yüz güven duyamamam da buna dahil. Bana öğretilenlerden dolayı evlenmeden birlikte olmamalıyım tabusu da var. Erkek arkadaşlarımla tam anlamıyla cinsel bir şey yaşamadığım için çok ayrılık yaşadım. O insanlarla seksi sonun kadar yaşasaydım ayrılmazdım da demiyorum ama bu yanımın ilişkiyi bitirici etkisi etkisinin olduğuna inanıyorum."

Psikiyatrist Serdar Serdaroğlu'nun yorumu:
"Bağlanma kaygısı yaşayan kişi saplantılıdır."
"Bu kişide, psikiyatride "bağlanma kaygısı" olarak tanımlanan durum görülüyor. Bağlanma bebekken bize bakan ilk kişiyle yaşadığımız ve beyinde biyolojik temeli de olan bir olgu. Aslında bağlanma, insan için gerekli ve sağlıklıdır. Ancak yaşamın ilk dönemlerinde bu duygu yeterince yaşanmamışsa kaygı verici ve korkutucu olabilir. Bağlanmaktan kaçan kişi, takıntılıdır ve duygularını genelde rahat ifade edemez. Tam evleneceği sırada evlenme törenlerinden sürekli kaçan bir kadını anlatan filmi anımsayın. Bağlanma endişesi olan kişi terk edilmenin vereceği psikolojik acıyı kaldırmakta zorlanır. İntihar ya da intihar girişimlerinde bu olgu sıklıkla rol oynayabilmektedir. Psikiyatrik tedavide, psikoterapi, bağlanmanın sağlıklı hale gelmesi için kullanılır ve kaygının çözümünde etkili bir yöntemdir. Bu nedenle bağlanma endişesinin çözülmesi sağlıklı cinsellik için gereklidir."