14 Mayıs , 2024, 18:14:26

Haberler:

www.herseyibilen.co Durma! Merak ettiğin her konuda her soruyu sen de sor!


Show posts

This section allows you to view all posts made by this member. Note that you can only see posts made in areas you currently have access to.

Topics - Demet_dk

21
ÇAĞLARCIM DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN YAKIŞIKLIM

YENİ YAŞIN SANA VE AİLENE SAĞLIK HUZUR VE MUTLULUK GETİRSİN

İLK DOĞUM GÜNÜN NİCE DOĞUM GÜNLERİ GÖRÜRSÜN İNŞALLAH

HAYATINDA HEP PASTAN GİBİ TATLI OLSUN




Uploaded with ImageShack.us
22
TÜRK HALK MÜZİĞİ SANTAÇISI KIVIRCIK ALİ

BU SABAH GEÇİRDİĞİ TRAFİK KAZASI SONUCU HAYATINI  KAYBETMİŞTİR

ARACI ÇATALCA DA SABAHA KARŞI TAKLA ATMIŞ  :y25:

SEVDİĞİM Bİ İNSANDI GERÇEKTEN ÇOK ÜZÜLDÜM  :y25:

ALLAH AİLESİNE VE SEVENLERİNE SABIRLAR VERSİN

BAŞIMIZ SAĞOLSUN MEKANI CENNET OLSUN  :amin:

HAYAT ÇOK KISA GERÇEKTEN

EĞER Kİ GELMELER TOPRAKTAN İSE DEMEKKİ GİTMELER AYNI YEREDİR !

23
ARKADASLAR ÇOĞUMUZ ÖZELLİKLE BEN YEMEK YEDİRİRKEN DEVAMLI İZLETİYORUM

REKLAM ÇİZGİ FİLM MÜZİK HERŞEY OLABİLİR

BEBEKLERİMİZİN ÇOCUKLARIMIZIN SEVDİĞİ GÖRÜNTÜLERİ VİDEOLARI BURDA PAYLAŞALIM

HEM ARARKEN ZORLANMAYIZ ÇABUCAK BULURUZ 

24
10 ARALIK SAAT 8 DE ACİL DOĞUMA ALINMIŞ

KÜÇÜK AŞK MELEKLERİ ACELECİ DAVRANMIŞLAR  :nazar:

ŞUAN KÜVEZDELERMİŞ

İNŞALLAH EN KISA ZAMANDA İYİLEŞİR VE ÇIKARLAR SELCANCIM
SENDE BEBİŞLERİNİ DOYA DOYA KOKLARSIN

TEBRİK EDERİM GEÇMİŞ OLSUN
ALLAH ANALI BABALI BÜYÜTSÜN İNŞALLAH  :amin:
:nazar: :nazar: :nazar: :nazar: :nazar: :nazar: :nazar: :nazar: :nazar: :nazar:
26
Çocuğunuz artık bebeklik döneminden çıktı, büyüdüğünü ve bağımsız hareket edebildiğini görüyorsunuz, artık size uyumlu olabilme ve sözünüzü dinleyebilme zamanı geldiğini düşünüyorsunuz belki ama henüz buna hazır değil çünkü 2 YAŞINDA!!

Bu yaş dönemi anne- babaların çocuk gelişiminde en çok zorlandıkları ve yoruldukları dönemdir. Yemek yemede direnme, uyku uyumak istememe, söz dinlememe, anne-baba-arkadaşa vurma - ne denirse tam tersini yapma, kendisini yerlere fırlatma, kafasını vurma . Bebeklik dönemi sonrasında size uyum sağlamasını beklerken bu inatlaşmalar ya da öfke nöbetleri nereden çıktı demeyin. Çünkü çocuğunuz özerklik döneminde .( 12-36. aylar ) Özerklik dönemi çocuğunuzun kendisini ortaya koyduğu, her şeyin kendisinin olmasını istediği, istediği kıyafeti giymek istediği dönemdir. Bu ısrarlı çabaları sizi ne kadar yorsa , sinirlendirse de tüm bunları bir geçiş dönemi olarak kabul etmek ve bu döneme her şekilde hazırlıklı olmak zorundasınız. Eğer bu dönemdeki abartılı tepkilerinin yaşının bir özelliği olduğunu ve neler yapılması gerektiğini bilirseniz bu dönemi daha rahat bir şekilde atlatabilirsiniz.

Bu dönemde çocuklarınızın özerkliğini engellememeniz gerekiyor, oysaki bir çok anne doğru davranışı göstermek için bu dönemde HAYIR! kelimesini sıklıkla kullanıyor. Bu tip engelleyici davranışlar çocuğun uyumsuzluğunu daha fazla arttırarak gelişimini olumsuz etkilemektedir. Dünyayı, çevresindeki nesneleri , kişileri tanımaya ve keşfetmeye yarayacak tüm yetilere sahip ( yürüyebiliyor, kavrayabiliyor,basit olaylar arasında bağlantı kurabiliyor, koşabiliyor,yemek yiyebiliyor, hatta sorular sorabiliyor) olan çocuğunuz bu enerjiye sahip. Ne kadar çok nesneye dokunursa, ne kadar çok soru sorarsa , kendisini ne kadar çok ortaya koymaya çalışırsa gelişimi o kadar sağlıklı olacaktır. Soru sorması engellenen bir çocuğun ileride kendine güvensiz , içe dönük kişilik özelliklerini göstermesi beklenebilir. Öfkesi engellen bir çocuk ise bu duyguyu zamanla kendisine yönelterek ısırma vb davranışlar gösterebilir. Çocuğunuzun özgür olabileceği alanlar yaratmalı ve kendisini , duygularını tümüyle ortaya koymasına izin vermelisiniz. Onunla inatlaşmayın, çünkü bu inatlaşma ve öfkelenme onun kontrol edebileceği bir düzeyde henüz değil. Kendisinde var olan enerjisini boşaltabilmesi için gün içerisinde bol bol dışarı çıkarın, koşsun,hoplasın, zıplasın, güvenliğini tehdit etmediği sürece istediği her şeye dokunsun, bu onun mutlu olmasına ve gün içinde size daha uyumlu davranmasına neden olacaktır. Eğer yapmasını istemediğiniz bir davranış var ise o zaman kızma, engelleme, cezalandırma gibi davranışlar göstermeyin. Yapacağınız uzun süreli açıklamalar da bu yaş dönemi için pek işe yaramayacak. Yapmanız gereken ilgisini dağıtmak olsun. Dikkatini başka yöne çevirmede yaratıcı bir anne - baba olursanız işiniz daha da kolaylaşacaktır. Bunu sağlamak için onun gözüyle dünyaya bakabilir ve oyunları kullanabilirsiniz. ( örneğin: yemeğini yememek için size direniyorsa bir portakal ya da elmayı komik bir kukla haline getirerek – sevimli bir ismi de olsun – bu kuklaya yemeği yedirmek gibi) Bunda da direnirse ikinci oyunu bulun, ilgi alanlarını keşfedin eğer resim yapmaktan hoşlanan bir çocuğunuz varsa bir tabak, bir çocuk , bir sevdiği yemeği birlikte çizin ve sonrasında bir hikaye oluşturarak olumlu davranışı pekiştirin. Bu onun eğlenmesini sağlayarak dikkatini çekecek ve size olan uyumunu arttıracaktır. Bu tip aktiviteleri onunla yapabilmeniz için yeterli zamanınızın ve sabrınızın da olması gerekiyor, çocukları ile yeterli iletişimi kuramayan, kendisine zaman ayırmayan / ayıramayan , çalışan annelerimizle ( babalarımızla ) çocukları arasında bu dönemde daha fazla çatışmalarla karşılaşabiliyoruz. Bu nedenle annelerimizin – babalarımızın öncelikle kendilerine gün içinde zaman ayırmalarını ( çay zamanları , yürüyüş zamanları, sohbet zamanları , gazete-dergi zamanları ) istiyoruz.

Çocuğunuzu bu dönemde uyumsuz, iyi yetiştirilmemiş ya da kötü bir çocuk olarak asla tanımlamayın. 3 yaş sonrasında size ve koymuş olduğunuz kurallara uyum sağlayabilecek gelişim düzeyine sahip olacaktır. Çocuğunuz büyürken içinde bulunduğu gelişim dönemini çok iyi tanımalısınız, çünkü bazen normal olan davranışlar anne-babalar tarafından problem olarak değerlendirilebiliyor. Bunu ortadan kaldırmak için uzman kişilerden gelişim danışmanlığı alabilirsiniz.

PSİKOLOG EDA GÖKDUMAN


alıntıdır...
27
Protesto / İnkılap Kitap Evini Kınıyoruz
07 Aralık , 2010, 16:27:30
PSAKD İnkılap Kitabevi'ni özür dilemeye çağırdı

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Fevzi Gümüş, İnkılap Kitabevi tarafından basılan İngilizce-Türkçe sözlükte ensest sözcüğünün karşılığında "kızılbaşlık" yazılması nedeniyle kitabevini Alevilerden özür dilemeye çağırdı.

Resuhi Akdikmen'in hazırladığı "Langenscheidt New Standard Dictionary: Turkish-English/English-Turkish" adlı sözlükte İngilizce "in-cest" kelimesinin Türkçe karşılığı olarak "akraba ile zina, kızılbaşlık" yazılmasına Pir Sultan Abdal Kültür Derneği'nden (PSAKD) tepki geldi.

PSAKD sözlüğü Türkiye'de basan ve dağıtan İnkılap Kitabevi yetkililerini Alevilerden özür dilemeye çağırdı. PSAKD Başkanı Fevzi Gümüş imzalı açıklama şöyle:

"Resuhi Akdikmen'in hazırladığı "Langenscheidt New Standard Dictionary: Turkish-English/English-Turkish" adlı sözlüğün 200. sayfasında "in-cest", "ensest" sözcüğünün Türkçe karşılığı şu şekilde verilmiş: "akraba ile zina, kızılbaşlık".

Resuhi Akdikmen'in sözlüklerinin yayıncısı Langenscheidt Publishers. Sözlükleri Türkiye'de basan ve dağıtan ise İnkılâp Kitabevi. En son yenilenmiş baskısı 15 Haziran 2006'da yapılmış olan sözlük piyasada çokça bulunan ve öğrencilerin de çokça yararlandığı bir kaynak.


Bu kitapta Aleviliğe hakaret ve iftiralarda bulunulmaktadır.

Alevilerle ilgili bu asılsız ve çirkin iftiranın sahiplerini şiddetle kınıyoruz.

Bu sözlükte yer alan ifade de göstermiştir ki, Alevileri aşağılama amaçlı "mum söndü" iftirası, bu toplumun güya eğitimli insanlarının kafasında hala canlılığını korumaktadır. Hatta, bu önyargıları bizzat bu toplumun yazarları, kadıları, şeyhülislamları, yayıncıları üretmekte ya da beslemektedir. İşte örnekleri;

Halit Ziya Uşaklıgil'in Aşk-ı Memnu romanı,

Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun, Nur Baba eseri,

Reşat Nuri Güntekin'in Balıkesir Muhasebecisi Tanrı Dağı Ziyafeti' adlı eseri;

Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın "Toraman" adlı romanı bu "mum söndü, Kızılbaş" atıflarının yapıldığı eserlerden sadece birkaçıdır.

Çok uzak değil daha yakın bir zamanda 1979 yılında bu ülkede Milli Eğitim Bakanlığı'nın Talim Terbiye Kurulu'ndan onay alan "Felsefeye Giriş" ders kitabında da Alevilerle ilgili aynı iftiralara yer veriliyordu. Daha yakın bir dönemde AKP iktidarı zamanında Milli Eğitim Bakanlığı'nın "100 Temel Eser" serisinde yayımlanan bazı kitaplarda da aynı ifadelerle Aleviler aşağılanmıştır.

Bu iftiranın kaynağında "Alevilerin malı, canı helaldir, katli vaciptir" fermanları yayınlayan Ebu Suud'lar vardır ki, o Ebu Suud, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından Çorum'da yapılan referandum mitinginde yere göğe sığdıramadığı Ebu Suud'dur.

sözde Alevi Açılımından sorumlu olan Devlet Bakanı Faruk Çelik daha dün Zorunlu din derlerine son verilmesini isteyen Alevilere 'ne istiyorsunuz dinden, din dersinden' diye sorarak önyargıları kışkırtmaktadır.

Toplumsal bilinçaltına yerleştirilen Alevilerle ilgili bu önyargılar, bu coğrafyada hala egemenliğini sürdüren Emevi zihniyetinin, zorunlu din derslerinin, Diyanet İşleri Teşkilatı'nın, Alevi Köylerine zorunlu cami uygulamalarının bir ürünüdür. Siyasal iktidarın, Alevilere yönelik nefret söyleminin iyice azgınlaştığı bir dönemde bu tür ayıplar, Türkiye'de "eline, diline, beline sahip ol" ilkesinin inancının temeline oturtan milyonlarca insanı incitmektedir.

Herkesi, Alevilerle ilgili daha saygılı bir üslup kullanmaya davet ediyor, bu ve benzeri çirkin iftiraya yer verenleri bir kez daha kınıyoruz.

Buradan İnkılap Kitabevi yetkililerini özür dilemeye çağırıyoruz. Konu hakkında duyarlılık gösterilerek sözlüğün yeni baskısında Alevilere hakaret içeren ifadenin çıkarılmasını talep ediyoruz."

(soL-Haber Merkezi) - 04.12.2010

İnkılâp Kitabevi Alevilerden özür dilemeli

ANKARA (04.12.2010)- Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Fevzi Gümüş, İnkılâp Kitabevi'ni Alevilerden özür dilemeye davet etti.

Gümüş'ün yaptığı yazılı açıklamaya göre, Resuhi Akdikmen'in hazırladığı "Langenscheidt New Standard Dictionary: Turkish-English/English-Turkish" adlı sözlüğün 200. sayfasında "in-cest", "ensest" sözcüğünün Türkçe karşılığı "akraba ile zina, kızılbaşlık" şeklinde verildi.

Söz konusu ifadeyi, Alevilere hakaret olarak değerlendiren Gümüş, "Bu sözlükte yer alan ifade de göstermiştir ki, Alevileri aşağılama amaçlı 'mum söndü' iftirası, bu toplumun güya eğitimli insanlarının kafasında hala canlılığını korumaktadır. Hatta bu önyargıları bizzat bu toplumun yazarları, kadıları, şeyhülislamları, yayıncıları üretmekte ya da beslemektedir" diye belirtti.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın yayınladığı "100 Temel Eser" serisinde de Alevileri aşağılayan yayınlar olduğunu belirten Gümüş, "Herkesi, Alevilerle ilgili daha saygılı bir üslup kullanmaya davet ediyor, bu ve benzeri çirkin iftiraya yer verenleri bir kez daha kınıyoruz. Buradan İnkılâp Kitabevi yetkililerini özür dilemeye çağırıyoruz. Konu hakkında duyarlılık gösterilerek sözlüğün yeni baskısında Alevilere hakaret içeren ifadenin çıkarılmasını talep ediyoruz" dedi.


alıntıdır

HABERLERDE VE İNTERNETTE YAYINLANMIŞTIR...
28
Din Bilgisi / Alevilik
07 Aralık , 2010, 15:06:11
Kavram Olarak Alevi kelimesi ne anlama geliyor?

Alevi kelimesi Hz. Ali taraftarı, Hz. Ali yanlısı anlamına geliyor. İslamiyet içerisinde Hz. Ali´yi sevenlere Alevi denilmektedir.

Alevi kavramının oluşum tarihi Hz. Ali`nin yaşadığı dönemde baslar. Hz. Ali daha yasarken bile Ali taraftarı Alevi diye bilinen kişiler vardı. Yani Alevi kavramını dolayısıyla Aleviliği başka yönlere çekme gayreti içerisinde olanlar Alevi kavramını ya Hz. Ali`den çok önceki bir döneme ya da Hz. Ali`den çok sonraki bir döneme ait olduğunu söylüyorlar. Bu her iki iddia da yanlıştır. Doğrusu; Alevi kavramı daha Hz. Ali hayattayken oluşmuştu. Fakat o zamanlar çok dar bir cevre için kullanılıyordu. Ancak tarihsel süreçte Hz. Ali taraftarları çoğaldı ve böylece Alevi kavramı genelleşti.

Alevilik İslamiyet içindeki bir mezhep midir?

Cevaba geçmeden mezhep kelimesi ne anlama geliyor ona bakalım. Mezhep kelimesi Arapça olup "tutulan yol" anlamına gelmektedir. Bu anlamıyla Alevilik İslami bir mezheptir. Ancak hemen belirtelim ki İslamiyet eşittir Sünnilik veya Şiilik değildir. Yine Alevi inancına dar mezhepsel bir tanım Alevililerce asla kabul görmemiştir. "Sorma be birader mezhebimizi/Biz mezhep bilmeyiz yolumuz vardır"  deyimi Alevi inancının mezhepsel tanımı astığının simgesidir.

Alevilik İslami bir inançtır. Ancak bazı art niyetli kimseler Aleviliği İslam'dan ayırmaya çabalamışlardır.

Aleviliği kendi grupsal, ideolojik, bölgesel, etnik çıkarları doğrultusunda kullanmak isteyen kimseler Aleviliği bu düşünceye hizmet edecek şekilde tahrif etmişlerdir. Yine Emeviler döneminde doruğa çıkan ve daha sonraları da devam eden Alevi düşmanlığı da Aleviliği İslam dairesi dışında görmüştür. Onlara göre, onlar gibi düşünmeyen herkes İslam dışıdır. Bu düşüncenin çok yanlış olduğu ve çok acılara sebebiyet verdiği ortadadır.

Alevilik İslami bir inançtır. Ancak tekrar tekrar ısrarla belirtelim ki İslamiyet salt Sünnilik değildir. İslamiyet'i eşittir Sünnilik olarak algılayanlar İslamiyet'i bazı biçimsel kurallara indirgeyerek Aleviliğin İslam dışı bir inanç  olduğu sonucuna varıyorlar. Halbuki varmaları gereken sonuç "Alevilik Sünnilik değildir ama Sünnilik ve Şiilikten farklı bir İslam inancıdır" sonucu olmalıdır.



Aleviler Allah´a inanırlar mı?


Aslında sorulmaması gereken bir soru bir soru ancak art niyetli kimselerin bulandırdığı kafalar netleşmek zorunda.

Her şeyden önce Alevilik bir inançtır. Bundan hareketle belki de Allah´a en çok inanan, Allah´ın birliğini kabul eden topluluklardan biridir Aleviler. Cem törenine katılanlar bu durumu açıkça görebilirler. Yine binlerce Alevi deyişinde, şiirinde bu açıkça görülür.

Aleviler Allah´a inanırlar, hem de bütün benlikleriyle Allah´in varlığına, birliğine bağlıdırlar. Ancak kimse Alevilerin Allah´a inançlarını Sünni ve ya başka inançtan insanınkiyle kıyaslamaya ve böylece yanlış sonuçlara ulaşmaya kalkışmasın.

Aleviler peygamber olarak kimi kabul ederler?

Aleviler Hz. Muhammed´i peygamber olarak kabul ederler.

Aleviler bütün peygamberler bağlıdırlar.

Son peygamber olan Hz. Muhammed´e bağlılıkları ve inançları sonsuzdur.

Bazı iftiralar sonucu Alevilerin Hz. Muhammed´i peygamber olarak kabul etmedikleri düşüncesi oluştu. Bu tamamen Alevi inancına terstir. Hz. Muhammed, Alevilerin inandıkları, bağlandıkları peygamberdir.

Hz. Muhammed son peygamberdir. Bu doğruyu kimse yanlışa çevirerek, yeni peygamberlikler uydurarak, Hz. Muhammed´in yolundan giden Alevilere yamamaya çalışmasın.

Tekrar belirtelim ki, birilerinin art niyeti ve birilerinin de cehaleti Alevileri bağlamaz.


Hz. Ali´nin Alevi inancındaki yeri nedir?

Alevi demek; Hz. Ali yanlısı, taraftarı, seveni demektir. Bundan da anlaşılacağı üzere Hz. Ali´nin Alevi inancındaki önemini, yerini anlatmaya gerek yok. Ancak ne var ki bazı kimseler tarih boyunca ve günümüzde de Hz. Ali sevgisini, bağlılığını ya yanlış anladı veya hiç anlamadı. Alevilerin Hz. Ali´ye olan sevgileri, bağlılıkları onun peygamber olduğu anlamında değildir. Aleviler için peygamber son peygamber Hz. Muhammed´dir.

"Hz. Ali´nin Alevi inancındaki yeri nedir?" diye sormak her ne kadar abes gelse de anlaşılır bir durumdur. Çünkü Hz. Ali´nin adından gelen Alevi kavramı ile kendisini ifade eden bu topluma çok çeşitli tahribatlar yaşatılıyor. İşte bunun içindir ki Hz. Ali taraftarları Alevilere "inancınızda Ali´nin yeri neresidir" diye soruluyor. Bize düşen usanmadan doğrularımızı anlatmaktır



Aleviler namaz kılarlar mı?


Aleviler ve namaz konusunu bir kaç boyutuyla ele almak gerekiyor. Çünkü Alevilerin sürekli olarak maruz kaldığı soruların başında  "neden namaz kılınmıyor" sorusu geliyor.

Her Alevi mutlaka ömrünün birden fazla döneminde "siz Aleviler neden namaz kılmıyor, camiye gitmiyorsunuz?" sorusuyla karşılaşmıştır

Bilindiği gibi namaz Farsça bir kelimdir. Namaz kelimesin Kuran´da ki karşılığı salat´tir. Salat ise dua, tanrıyı içten anıp selamlama anlamına geliyor. Allah´i içten anıp selamlamanın, duanın ise biçimi, sekli yoktur. Dua,  insanin Yaratıcı ile beraberliğidir. Bunun için belli bir saat, mekan, kural yoktur. İnsan istediği vakit, istediği dilde, istediği şekilde dua edebilir, Yüce Yaratıcısına şükür edebilir. Yüce yaratıcıyı anmak, Yaratıcıyla dolu olmak, bir araya gelmek için belli bir zaman dilimi yoktur. Bu her an olmalıdır ve her anda mümkündür. İbadeti belirli zamanlarla sınırlayan kendisini biçimsel kurallar ve şekillerden arındırmamış demektir. Böylesi şekilsel bir kuşatma ise yaşamın gayesine ters bir durumdur.

Bazıları ibadeti biçimsel kurallarla sinirliyor. Çokça tekrarlamak durumunda kaldığımız gibi biz Alevilerde ise ibadeti kalıplaştırmak yoktur. Elbette ibadette belirli kurallar olması gerekiyor. Özellikle toplumsal olarak yerine getirilen ibadetin kuralları vardır. Ancak inancın temelidir gibi bazı yanlış uygulamalarla sırf ibadet olsun diye ibadet, ibadetin gayesini yok saymak demektir. Biz Alevilere dayatılanda budur. Deniliyor ki; "Aleviler illa camiye gidin, namaz kilin". Amaç burada ibadet ise Aleviler zaten toplumsal olarak Cem de ibadetlerini yerine getiriyorlar. Aleviler kimseye, "Cem evine gelip Cem ederek ibadet edin" gibi bir dayatmanın sahipleri değiller. Aleviler "herkesin inancı kendisine" ilkesi ile hareket ederken başkaları ısrarla Alevilere dayatmalarda bulunuyor. Hem de inançsal anlamda temeli olmayan gerekçelerle.

Amacımız burada Alevilerle Sünniler arasındaki inanç farklılığını bütün boyutlarıyla tartışmak değildir. Amacımız ısrarla Alevilere dayatılan "günde beş (5) kez namaz kilin böylece iyi bir Müslüman olursunuz" gibi inancı biçimsel kurallara indirgeyen, hatta neredeyse bunu inancın özü sayan mantığın yanlış olduğunu belirtmektir. Namaz, neredeyse birileri tarafından inancın asıl gayesi haline getirilmiştir. "günde beş vakit namaz kılan kişi iyi bir insandır ve yaşamı anlamına uygun yasayan kişidir, kılmayan ise münafık, kafir kişidir" gibi bir anlayış ortaya çıkmıştır. Aleviler asırlardır bunun inancın özüne ters bir tutum olduğunu belirtmişlerse de, siyasi anlamda iktidarda olmadıklarından dolayı seslerini kimseye duyuramamışlardır. İnancın asıl özünü takip edip uygulamak yerine gösteriş için yapılan fiillerle zamanını harcayanlara Maun suresinde söyle ikaz edilmektedir: "Dini yalanlayan gördün mü? İste yetimi itip-kakan, yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur. İste namaz kılanların vay haline, ki onlar namazlarında yanılgıdadırlar, onlar gösteriş yapmaktadırlar, ve ufacık bir yardımı da engellemektedirler". Biz Alevilerce anlaşılması gereken en önemli nokta burasıdır.

Konun daha iyi anlaşılması ve doğrularımızın bilince çıkarılması için bazı tekrarları yapmak durumunda kalıyoruz. Konuya hakim olanların anlayışına sığınıyoruz.

Önceki satırlarda da belirtmeye çalıştığımız gibi namaz Farsça bir kelimedir. Kuran da ki karşılığı Salat´ir. Salat´in anlamı ise Allah´i içten anıp selamlama ve duadır. Bu gün egemen Sünni anlayışın günde beş vakit kıldığı ve Alevilere dayattığı ve neredeyse dinin temeli saydığı namaz ibadetinin Kuran da beş vakit olduğu yönünde acık bir beyan yoktur. Madem namaz inancın özü sayılacak kadar önemli bir ibadet neden Yüce Yaratıcı bu konuda acık ve kesin hükümler ortaya koymasın?

Aleviler namazı ret etmiyor. Nitekim Cem ibadetinde halka namazı seklinde ibadetlerini yerine getiriyorlar. Ancak bu namaz hiç bir şekilde egemen Sünni anlayışın namazıyla benzer değildir. Bazıları çıkıp diyebilir ki: "su kadar milyon insan namazı böyle kılıyor da siz Aleviler neden farklı anlıyor ve uyguluyorsunuz?" Hemen belirtelim ki çoğunluk her zaman doğru yapıyor anlamına gelmez.

İbadetle amaçlanan kişinin kendini yenilemesi, arındırması ve sosyal dayanışmayla kişiliğini tamamlamasıdır. Maun süresi böyle bir anlama sahip. İbadet için ibadet, gösteriş için yapılan ibadet nafile ibadetlerdir.

Alevi ibadet anlayışı biçimsellikten uzak içtenliği esas alır. Al-i İmran Suresi 191. Ayetinde "Onlar; ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah´i anarlar". Bakara s Suresi 239. Ayeti: "Eğer korkarsanız, (namazı) yaya yahut binekte iken kilin". Bu ve benzer ayetlerde de anlaşılacağı üzere Allah insanlara içten ibadet etmeyi emrediyor.

Birileri kabul etsin veya etmesin, Alevilerin ibadet anlayışı bu minval üzeredir.

 

Cem nedir?

Cem Alevilerin toplu halde ettikleri ibadetin adıdır.

Kavram olarak Cem Arapça bir kelime olup toplanma, birikme, bir araya gelme manasına gelmektedir.

Cem'in kaynağı Kırklar Cem'idir.

Cem ibadetini diğer inançlardaki ibadetlerden farklı kılan en önemli unsur; Cem de bulunanların ayni zamanda toplumda hesap vermekle yükümlü olmalarıdır. Cem de bulunalar bir birlerinden Razı Olma k zorundalar.

Cem de bulunan bir kişi başka bir kişiye dargınsa, bu iki kişinin dargınlıkları giderilmeden, barışmaları sağlanmadan Cem'e başlanmaz.

Alevilerin toplu anlamda temel ibadeti olan Cem, bir DEDE´nin gözetiminde, önderliğinde yerine getirilir.

Cem ibadetine katil, hırsız, yolsuz, düşkün kimseler giremez.

Cem ibadetini kısa bir şekilde tanımlamak mümkün değil. Bu anlamda Cem'in ne olduğunu ve nasıl uygulandığını tam manasıyla kavramak için en yakındaki Cem evine gidip bilgilenmek gerekiyor.



Dedelik nedir, Dedenin görevleri nelerdir.?

Dede, Alevi toplumunun inançsal önderidir. Dedelik ise kendine has bir is yapısı/hiyerarşisi bulunan bir kurumdur.

Her Alevinin bir dedesi vardır. Her dedenin de bir dedesi (mürşidi) vardır.

Talibin davranışlarından (inanç anlamında) dede sorumludur.

Dede talipleri eğiten, yol gösterendir.

Dede taliplerin bütün düşünsel, manevi sorunlarına çözüm, sorularına cevap getiren kişidir.

Dedelik kurumunun kendisine özgü bir yapılanması var. Bu yapılanma (mürşit-rehber bağlamında) gereği her dede ayni zamanda başka bir dedenin talibidir. Nasıl ki talip bir yanlışa düştüğünde yada hata yaptığında dedesine sığınıyorsa, ayni şekilde dede de talibi olduğu dedesine (mürşidine) sığınıyor. Böylece mükemmel bir denetim mekanizması kurulmuş oluyor. Bu mekanizma halkalar misali bir birine bağlı. Yani bir dedenin görevini layıkıyla yapıp yapmadığını mürşidi  tarafından denetlenir. 


Zülfikar neyi sembolize ediyor?


Züfikar'in neyi sembolize ettiğine geçmeden önce Züfikar'in ne olduğunu açmamız gerekiyor. Zülfikar, Hz. Muhammed tarafından Hz. Ali'ye armağan edilen ucu çatal kılıcın adıdır. İnancımıza (Aleviliğe) göre Zülfikar savaş öncesi gökten inmiştir. Hz. Muhammed'de bu gökten inen kutsal kılıcı Hz. Ali'ye hediye etmiştir.

Zülfikar, asırlardır adaletin sembolü olarak işlevini sürdürmeye devam ediyor.

Zülfikar, Hz. Ali'nin kişiliğiyle bir bütünlük haline gelmiştir. Hz. Ali'yi Zülfikarsız düşünmek mümkün değildir.

Zülfikar'ı salt bir savaş aracı olarak görmemek gerekiyor. Zülfikar, gerçek adaletin, hakkaniyetin, doğruluğun, mertliğin sembolidir.

Günümüzde Zülfikar Alevi olmayı (dışsal/zahiri anlamda da olsa) sembolize ediyor. Özelikle de Alevi gençliği Zülfikar'ı kolye şeklinde takıyor. Bu "Aleviyim" demenin, kimliğini Zülfikar'ın tarihsel misyonuyla açıklama biçimidir. Olmadık baskılara maruz kalan Alevinin kimliğini sembolize ediyor Zülfikar. Elbette boynuna her Zülfikar kolyesi takan kişi Alevi değildir. Alevi ise dahi bazıları Zülfikar'ın taşıdığı misyondan, Zülfikar da sembolleşen adalet anlayışından habersizdir. Bütün bunlara rağmen Zülfikar günümüzde Alevi kimliğini simgesel, biçimsel de olsa dışa yansıtıyor.


Kerbela ne anlama geliyor?


Kerbela günümüzde Irak sınırları içinde yer alan bir bölgenin adıdır.

Kerbela'yı önemli kılan; Hz. Muhammed'in torunu,  Hz. Ali'nin oğlu üçüncü İmam Hüseyin'in 680'de Emevi halifesi Muaviye oğlu Yezid'in askerleri tarafından Kerbela'da şehit edilmesidir. Bu insanlık dışı katliam tarihe "Kerbela Olayı" olarak geçmiştir.



Kerbela Olayının Aleviler için önemi nedir ve Kerbela Olayı nasıl gelişti?

Kerbela olayı aradan asırlar da geçse unutulmayacak kadar derin, anlamlı, öğreticidir.

Kerbela, iyi ile kötünün, zalim ile mazlumun, lanetli ile kutsalın, karanlık ile aydınlığın hesaplaşmasıdır. İmam Hüseyin burada kutsallığı, mazlumu, aydınlığı temsil etmektedir.

Kerbela Olayı'nın kökeni Hz. Peygamberin veda hacı'na ve yazılmayan vasiyetine kadar gider. Bilindiği gibi Hz. Muhammed peygamberliğini açıkladıktan sonra İslamiyet hızla gelişti. Bu gelişme Mekkeli müşrikleri telaşlandırdı. Onlar Hz. Muhammed'e olmadık engeller çıkardılar. Hz. Muhammed bütün bu engelleri aştı. Hz. Muhammed bütün bu müşriklerin, putperestlerin çıkardığı sorunlar ve engellerle mücadelede  en büyük yardımı Hz. Ali'den görüyordu. Hz. Ali Peygamberin yanında eğitim almış, İslamiyet'i ilk kabul etmiş ve ayni  zamanda Peygamberin kızı Hz. Fatma ile evlenerek Peygamberin soyunun sürdürücüsü olmuştu. Hz. Ali Kuran'da geçen ve onlarca hadiste geçen Ehlibeyt'tendir. Ehlibeyt Hz. Muhammed'in ailesi demektir. Ehlibeyt Hz. Muhammed, Hz. Ali, Hz. Fatma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'den oluşmaktadır.

Hz. Muhammed'in Medine'ye hicretinden sonra İslam dini gelişmeye devam etti. O kadar gelişti ki, Mekkeli putperestler bile Müslüman oldular. İşte bu putperestlerin içinde Mekke'nin en zengin kişilerinden biri olan Ebu Süfyan da vardı. Ebu Süfyan ve benzerleri İslam'a Peygambere inandıkları için Müslüman olmadılar. Onlar gelişen İslamiyet'in maddi değerlerine sahip olmak için Müslüman oluyorlardı. Hz. Muhammed bütün bunları görüyor ve ona göre de önlem alıyordu. Hz. Muhammed çok açık bir şekilde kendisinden sonra Müslümanların önderinin (Halifesinin) Hz. Ali olması gerektiğini beyan etmiştir. Ama bütün bunlar hiçe sayıldı. Hz. Muhammed'in vefatından sonra bu eskinin putperest, müşrik bezirganları bir ara geçiş dönemi hazırladılar. Bu dönemde sırasıyla Ebubekir, Ömer ve Osman halife oldular. Daha sonraki dönemde ise Hz. Ali halife oldu. Hz. Ali'nin halifeliği daha baştan engellenmiş ve onun aşağılanması, yiğitliğinin, fedakârlığının basitleştirilmesi sağlanmıştı. Hz. Ali bütün bu oyunlara karşı doğru bildiği Hak yolundan şaşmamış, dünya malına, paraya pula tamah göstermemişti. Hz. Ali kendisine yapılan onca haksızlığa karşın sabır göstermiş, İslam toplumunun içine nifak sokulmasın diye, kan dökülmesin diye insanları doğruluğa davetini sürdürmüştür. Ama ne yazık ki, Hz. Ali'nin bütün bu çabalarına karşın dünya malına tamah gösterenler, gözünü iktidar hırsı bürümüş olanlar bunu anlamıyordu. Nitekim Ebu Süfyan oğlu Muaviye yaptığı bin bir dalavere ve haksızlıkla kendisini halife ilân ediyordu. İslamiyet'i bir iktidar aracı olarak görüyordu. Muaviye Hilafeti de babadan oğula geçecek bir kurum olarak şekillendiriyordu. Muaviye dönemindeki Emevi saltanatı salt Hilafet için değil, aynı zamanda kendi iktidarlarına hizmet edecek bütün din dışı gelenekleri, töreleri, adetleri din adına kurallaştırıyor, kurumlaştırıyordu.

Hz. Ali ve Ehlibeyt var gücüyle bütün olumsuzlukları gidermeye çalışıyor, insanları gerçeğe davete devam ediyorlardı. Ama Muaviye acımasızdı. Hz. Ali şehit ediliyor, ardından ikinci imam Hasan zehirlettirilerek şehit ediliyordu. Bu arada Muaviye ölüyor, yerine oğlu Yezid geçiyordu. Yezid kendi iktidarı için İmam Hüseyin'i tehlikeli görüyordu. Çünkü İmam Hüseyin Ehlibeyttendir. Yani Hz. Peygamberin torunu, Hz. Ali'nin oğluydu. O, doğruluğun, hakkın, adaletin, gerçeklerin yılmaz savunucusuydu.

Bu arada Emevi saraylarında din dışı ne varsa din adına meşru gösteriliyordu. Halk isyan ediyor ama Emevilerin kurduğu askeri teşkilat halka göz açtırmıyordu. İşte Küfe halkı da baskılardan bıkmıştı. Küfeliler her gün İmam Hüseyin'e davet üstüne davet gönderip, kendisini halife olarak kabul ettiklerini belirtiyorlardı. İmam Hüseyin engin öngörüsüyle Küfelilerin ihanet edebileceklerini biliyor buna karşın kendi sorunluluğunun gereğini yerine getireceğini söylüyordu. Ve İmam Hüseyin yakın aile çevresi ile Küfe'ye varmak için yola çıkıyordu. Emevi saltanatının sürdürücüsü lanetli Yezid bu durumu haber alıyor ve önüne engeller çıkarıyor, onu öldürmek için planlar kuruyordu. Yezid ve taraftarları Küfelilerden Hz. Hüseyin taraftarlarını baskı altına aldılar. Bazılarını ise rüşvetle ve çeşitli vaatlerle İmam Hüseyin'den bağlılıklarını vazgeçirdiler. İmam Hüseyin'in ailesi yaklaşık 70 kişiden oluşuyordu. Buna karşın Yezid'in ordusu ise binlerce kişiden. Yezid'in komutanları, İmam Hüseyin'e Yezid'e biat etmesini ve böylelikle onu bırakacaklarını söylediler. İmam Hüseyin asla zalime biat etmeyeceğini, boyun eğmeyeceğini ve gerekirse bunun için şehit olacağını defalarca tekrarladı.

İmam Hüseyin dediği gibi yaptı ve Yezid'e biat etmeyerek, onurlu bir şekilde direnerek şehit düştü.

Kerbela Olayı İslam'da safları netleştirmiştir. Zalime asla biat edilmeyeceğini göstermiştir. Alevilik inancında Kerbela Olayı büyük bir öneme haizdir. Aleviler dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, adları ne olursa olsunlar, Hz. Hüseyin'e bağlıdırlar. Onun için oruç tutarlar, yas tutarlar. Onun çektiği acıları bir nebze de olsa hissetmek için çile çekerler. Aleviler sadece yas tutarak İmam Hüseyin'i anmazlar. Aynı zamanda ondan her defasından bir şeyler öğrenirler. Dünya döndükçe, insanlar varoldu kça Kerbela unutulmayacak.


Ehlibeyt ne anlama geliyor ve kimlerden oluşuyor?

Anlam olarak Ehlibeyt Hz. Muhammed'in ailesi demek. Bu aile Hz. Muhammed, Hz. Ali, Hz. Fatma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'den oluşmaktadır.

Alevi inancının temelini Ehlibeyt sevgisi ve bağlılığı oluşturuyor. Ehlibeyt'in kutsallığı ve masumluğu Kuran'da şöyle geçiyor:

Ahzap suresi 33. Ayet

"Ey Ehlibeyt, Tanrı sizi her türlü kirden arındırdı ve sizin tertemiz kalmanızı diler".

Yine sevgili Peygamberin Ehlibeyt için söylediği hadisler var. İşte bu hadislerden bir kaçı:

Kuran ve Ehlibeyt ikizdir.
Ey halk, biliniz ki bende insanım. Allah'ın daveti bana yakında gelecektir. Bende onu kabul edeceğim. İşte ben size iki mühim ve en değerli emaneti miras bırakıyorum. Bunlardan birincisi Kuran, ikincisi benim Ehlibeyt'imi. Allah'ın huzurunda size Ehlibeyt'imi tavsiye ediyorum. Allah'ın huzurunda size Ehlibeyt'imi tavsiye ediyorum. Allah'ın huzurunda size ehlibeytimi tavsiye ediyorum.
Bana ve Ehlibeyt'ime Selatü selam getirmeyenin duası kabul olmaz.
Benim şefaatim, ümmetimden Ehlibeytimi sevenleredir.
Ehlibeytim Nuh un gemisine benzer, ona sarılan ebedi kurtuluşa erer. Kim binmezse helâk olur.
Ey insanlar, Allah'ı kendi nimeti ile sizi beslediği için seviniz. Beni de Allah'a olan muhabbetinizle seviniz. Ehlibeyt'imi de bana olan muhabbetle seviniz.
Her şeyin bir esası, bir temeli vardır. Dinin esası da Ehlibeytimdir ve onlara muhabbettir.
Ehlibeyt'ime eziyet eden, Allah'a eziyet eder.
Bütün bu hadislerden anlaşılacağı üzere Hz. Peygamber ümmetine Ehlibeyti'ne uymayı emretmiştir. Ama maalesef ümmetinden bazıları dünya malına tamah gösterip Ehlibeyt'e  her türlü düşmanlığı yaptılar. Hz. Hasan'ı zehirlediler, Hz. Hüseyin'i Kerbela'da şehit ettiler. Ama sevgili peygamber olacakları görmüş ve ümmetine şöyle seslenmiştir:
"Yahudiler 71 fırkaya bölündüler, Hıristiyanlar 72 fırkaya bölündüler, sizlerse (Müslümanlar) 73 fırkaya bölüneceksiniz. Ama bu 73 fırkanın içinde sadece bir tanesi doğru yolu bulacaktır. O da benim Ehlibeyt'ime uyanlar olacaktır."

Fazla söze gerek yok. Her şey ortada. Ehlibeyt'e muhabbet ve bağlılık ibadettir.


ALINTIDIR...
29
Din Bilgisi / Muharrem Orucu ve Aşure
06 Aralık , 2010, 17:30:07

MUHARREM AYI VE MATEM ORUCU

Muharrem ayı Hicri takvimin birinci ayıdır. Onuncu günün de ismi, Aşure'dir. Tarihi kaynaklara göre milattan çok önce Arap, İsrail ve Fars milletleri tarafından, Muharrem ayının Aş;ure günü, kutsal kabul edilen ortak bir değerdir. Bugünün değerini ve kutsallığını, tarihler şöyle anlatıyor:

Adem atanın tövbesinin kabul edildiği gün.

Nuh Peygamber'in gemisinin karayı bulduğu gün.

İbrahim Peygamber'in Nemrut,un ateşinden kurtulduğu gün.

Musa Peygamber'in kavmini Firavun'un şerrinden kurtardığı gün.

Yunus Peygamber'in balığın karnından kurtulduğu gün.

Eyüp Peygamber'in dertlerine şifa bulduğu gün.

Saymakla bitiremeyeceğimiz bütün peygamberlerin refaha, kurtuluşa ve başarıya ulaştıkları gündür. Onun içindir ki Nuh Peygamber dahil ondan sonra gelen bütün peygamberler, Hz. Muhammed ve Hz. Ali de 10 Muharrem Aşure günü şükür ve senalarını ifade ederek, oruç tutmuşlar. Nuh Peygamber'in kurtuluş çorbasını pişirip fakir fukaraya yedirmişler, Hayır ihsan yapmışlar. Bütün tarihler o güne kadar olan, Muharrem ayının kutsallığı ve özelliğini böyle anlatırlar.

MATEM

Matem Farsça,dan gelen bir kelimedir. Türkçe'de anlamı: Çok sevilen değerli bir varlığı veya yakını kaybedildiğinde bu insanın günlük yaşamını etkiler; insanlar kederlenir, üzülür ağlar ve uzun bir zaman üstünden atamaz, eğlenemez, gülemez, neşelenmek istemez, hep günlerini üzüntü ile geçirdiği zaman dilimine Yas veya matem tutmak, demektir.Hz. Muhammed,in ölümünden 48 sene sonra, bütün peygamberlerin kutsal kabul ettikleri, oruç tuttukları Hicri 10 Muharrem 61 Cuma günü Miladi 10 Ekim 680 tarihinde, Kerbela denen Fırat Nehri,nin kenarında, kurda kuşa sebil olan Fırat suyunu, Hz. Muhammed,in torunlarına, Ehl-i Beyt,ten de tek kalan Hz. Hüseyin,ine ve onun mahsun yavrularına vermediler. Dünya da bugüne kadar bir eşi benzeri olmayan, insanlık aleminin yüz karası, görülmemiş susuz bir zulüm ve katliam işlendi.

Muharrem ayı denince? Aleviler için yas veya matem ay ıakla gelir. Bugüne kadar inancında, felsefesinde, itikatında, sevgisinde, Hz. Muhammed'e ve onun Ehl-i Beyt'ine canı gönülden Aşk-ı Muhabbetiyle bağlı olan Aleviler, onların sevgisi ile sevinmişler, kederi ile kederlenmişler, acılarına ağlamışlar, gördükleri zulüme de yas tutmuşlar. Zulüm edenleri de lanetle anmışlar.

Hz. Muhammed'e ve Ehl-i Beyt'ine inanıp iman edenler, onlara yapılan bu zulmün acısını hiçbir zaman unutmazlar. Hele Muharrem ayı gelince o zulmün kendilerine yapılmış gibi acısını hissederler. İşte o 12 gün, oruçlu halleriyle. Düğünlere, eğlenceli yerlere gitmezler, düğün nişan yapmazlar, fazla sulu yiyeceklerden güçleri oranında sakınırlar, yaşadıkları ortama göre, imkanları ve olanakları el veriyorsa traş olmazlar, iştahlarının çektiği güzel ve etli yemekleri yemezler.

Alevilikte oruç tutarken sahura kalkmak yoktur. Durumu özetleyecek olursak: Nasıl ki yakınlarınızdan birini kaybettiğiniz zaman, onun acısı ile bir zaman kederli, üzüntülü günler yaşıyorsanız. İşte 12 gün oruç boyunca da aynen öyle yaşanır.

Aşure
Matem Orucu bitiminde Aşure pişirilir. Aşure, tatlı bir çorba olup, birlikte yenilir veya evlere dağıtılır. Aşure çorbasında et bulunmaz. Buğday, fındık, ceviz veya meyvelerden oluşan 12 değişik üründen yapılır (tarif). Aşure Günü, Sünnilerin Ramazan Orucu bitiminde kutladığı Şeker Bayramı gibi bir bayram kutlaması değildir. Aleviler; Kerbela'da İmam Hüseyin'in oğlu Zeynel Abidin'in sağ kurtulduğu için mutludurlar, bu nedenle çorba tatlı olur.
Muharrem ayında Aleviler bir araya gelerek birlikte mersiyeler, şiirler, deyişler, Alevi önderlerinin kahramanlık öykülerini okurlar, anlatırlar, söylerler.

ORUCA NİYET ETMEK
Bism-i Şah...Allah Allah... Er Hak-Muhammed-Ali aşkına, İmam Hüseyin Efendimizin susuzluk orucu niyetine Kerbela'da şehid olanların temiz ruhlarına, Fatıma Anamızın şefaatına, Oniki İmamlar aşkına oruç tutmaya niyet eyledim. Ulu Dergah kabul eylesin...

AŞURE LOKMASI İÇİN DUA
Bism-i Şah...Allah Allah...
Barekallah. Şehidler Şahı İmam Hüseyin Efendimizin ve Kerbela şehidlerinin yüce ruhlarının şad olması için barekallah. Cümle erenlerin ruhu için barekallah. Yurdumuzun, Ulusumuzun, Cumhuriyetimizin esenlikte olması için barekallah. Ordularımızın güçlü olması için barekallah. Ahirete göçenlerimiz ve bugün yaşayanlarımız için barekallah. Gökten hayırlı rahmet, yerden hayırlı bereket vermesi için barekallah. Muhammed Mustafa, Aliyyel Mürteza, İmam Hasan, İmam Hüseyin, Kerbela Şehidleri ve Hünkâr Hacı Bektaş Veli hakkı için el-Fatiha ve salevat. Gerçeğe hü...

AŞURE YENDİKTEN SONRA OKUNACAK DUA
Bism-i Şah ...Allah Allah...
Allah, Muhammed, Ali, Oniki İmam Efendilerimizin ruhu revanları, şâd ve handan ola. Münkir ve münafıklar mat ola, müminler şâd ola. Lokmalarımız dertlere deva ola.
Matem-i Hasan ve Hüseyin ola. Cümlemize haklı hayırlı kısmetler verilmesi için ...
Nur-u Nebi, Kerem-i Ali, Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli demine hü.


alıntıdır...

7 ARALIK GUNU MUHARREMIN ILK GUNU MATEM ORUCUNU TUTAN BUTUN CANLARIN MATEM ORUCU
KABUL OLSUN
30
YEŞİMCİM CANIM ARKADASIM DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN

YENİ YAŞIN SANA SAĞLIK MUTLULUK HUZUR VE BOL ŞANS GETİRSİN

AİLENLE SEVDİKLERİNLE NİCE YILLAR GEÇİRMENİ DİLERİM




31
http://www.hurriyet.com.tr/yasasinhayat/15789159.asp?gid=373



Endonezya'da 40 yaşındaki anaokulu öğretmeninin çektiği hastalık görenleri şaşkına çeviriyor. Noorsyaidah adlı kadının karın bölgesinde saça benzeyen metal teller çıkıyor ve bu teller 10-20 santimetre büyüyor.
:-ooo :-ooo :-ooo :-ooo :-ooo

ÇOK İLGİNÇ


32
selam arkadaslar

ben artık ruhen çok yoruldum  :y25:
fiziksel olarakta çok yorgunum ama ruhsal yorgunluğum herşeyi bastırıyo :y25:

13 aydır düzelemeyen uyku sorunu
ve 7 aydır yaşadığım yememe sorunu
ne yapacağımı nasıl davranacağımı şaşırmış durumdayım

piskolog (kendim için) yada pedagogdan yardım almayı düşünüyorum

bildiğiniz tavsiye edeceğiniz doktorlar varmı varsa önerilerinizi paylaşın lütfen
33
ARKADASLAR GÜLŞAHLA GÖRÜŞTÜM YİNE
HERKESE ÇOK ÇOK SELAMI VAR HEPİMİZİ FORUMU ÇOK ÖZLEMİŞ
TAŞINMA TELAŞI VARMIŞ BİKAÇ HAFTA DAHA GİREMEM FORUMA DEDİ
TAŞINMIŞLAR AMA TELEFON FALAN BAĞLANMAMIŞ DAHA
NERMİNİ MERAK ETMİŞ DOĞURDUMU DİYE

HABERLER BU KADAR

GÜLŞAH ÖZLEDİM SENİ BİRAN ÖNCE DÖN ARAMIZA
YOKLUĞUN FARKEDİLİYO
SENİDE ÇOCUKLARIDA ÇOK ÖZLEDİM  :love9:
34
ARKADASLAR İŞ GÖRÜŞMESİ YAPTIM HAFTA BAŞINDA YARIN TEKRAR ÇAĞIRIYOLAR GÖRÜŞMEK İÇİN
% 90 OLUMLU AMA BEN DORUK'U BIRAKMAYA HAZIRMIYIM BİLMİYORUM
HALA EMİYO ÖĞÜNLERDEN SONRA KEYFİ OLARAK VE BANADA ÇOK DÜŞKÜN
ANNEMEDE ALIŞKIN ÇOK İYİ BAKAR ANNEM
VİCDAN YAPMAK İSTEMİYORUM AMA DİĞER TARAFTANDA ONA İYİ BİR GELECEK SAĞLAMAK İÇİN ÇALIŞMAK İSTİYORUM
MALESEF İSTANBUL ŞARTLARINDA TEK GELİRLE ZOR OLUYO HEMDE YAŞIM ÇOK GENÇ NEDEN EVDE OTURAYIM Kİ DİYORUM
HEM MADDİ HEM MANEVİ AÇIDAN ÇALIŞMAYA İHTİYACIM VAR AMA Bİ TARAFTANDA DORUK A KIYAMIYORUM

HER KONUDA DESTEK OLUYORUZ BİRBİRİMİZE BU KONUDA DA FİKİRLERNİZE İHTİYACIM VAR
35
Protesto / Tunceli ye hain tuzak
11 Haziran , 2010, 13:37:14
3 ü ağır 14 askerimiz yaralı
ne zaman bitecek bu terör lanet olsun yaa  :crybaby2: :crybaby2:

Allahım sen bütün askerlerimizi koru yaralılara acil şifalar ver  :amin: :amin:
36
Çocuklarımızın hayat kaynağı su ile olan ilişkilerini güçlendirerek, su içme alışkanlıklarının artmasını sağlarken ayrıca  eğlenecekler.

Mini su sebili 2 litrelik kapasitesi ile çocuklarımızın odasında dekoratif bir görüntü oluşturacaktır


arkadaşlar çok beğendim sizlerle paylaşmak istedim oğluşuma oda yaptığım zaman mutlaka alacağım bayıldım yaa




Uploaded with ImageShack.us




Uploaded with ImageShack.us



Uploaded with ImageShack.us



Uploaded with ImageShack.us

favorim yeşil olan  :icon_thumright:



37
Arkadaslarım bu akşam kardesimi uğurluyoruz  :y25:

Sizinle paylaşmak dualarınızı almak istedim...

Mutluyum gururluyum bi taraftanda çok üzgünüm ilk kez bu kadar uzun ayrılıcaz  :y25:

İçim acıyo baktıkça burnum sızlıyo zor tutuyorum kendimi ağlamamak için güçlü olmaya çalışıyorum güçlü olmak zorundayım  :y25:

Yinede çok güzel bi duygu şimdi akşam için yemek hazırlıyoruz ufak bi eğlence yapıcaz.

Dualarımız bütün askerler için olsun Allah hepsinin yolunu açık etsin hayırlı teskereler nasip etsin  :amin:
38
Arkadaşlar bu konuyla ilgili bilgisi olan varsa yardımcı olabilir mi?

sabah Doruk uyanınca yanıma bi aldım bi kulak kepçe ve kıpkırmızı şişmiş  :y25:
akşam yatırmadan yatağını havalandırdım güzelce düzelttim öyle yatırdım
ne ısırdı bilmiyorum sivrisinek ısırsa bu kadar şişmez
ne yapacağımı bilmiyorum nette baktım ama belirtiler uymuyo
yaz geliyo sinekler çoğalıyo nasıl başedicez ne kullanıcaz :dontknow:

bizim sorunlarımız bi türlü bitmiyo uyku yemek hastalık bi böceğimiz eksikti oda ısırdı tam oldu  :cussing:
39
Arkadaşlar öncelikle merhaba

Benim oğlumun doğum günü 24 haziran daha önümüzde uzun bi zaman var aslında 72 gün  :k06:
ama bana şimiden dert düştü pastaları özel tabakları bardakları gördükçe çok hevesleniyorum.
Bu tür organizasyonlara özel günlere çok önem verdiğim içinde şimdiden hayaller kurmaya başladım.
Sizlerlede fikir alışverişi yapmak istedim.
Neler yaptınız neler hazırladınız yada neler yapacaksınız burda paylaşalım mı ?
40
Börekler / Avcı Böreği
02 Nisan , 2010, 20:20:50


Soğanı yağda kavurup üzerine kıymayı ekliyoruz.Biraz kavrulduktan sonra üzerine ceviz ve isteğe bağlı baharatları ekleyip iyice kavuruyoruz.

Yufkaları üçgen şekilde kesip (2 kat) harcı içine koyup sarıyoruz.

Daha sonra önce yumurtaya daha sonra galete ununa batırıp kızartıyoruz.

İsteğe bağlı üzerine önce sarımsaklı yoğurt ve domates sos yada baharatlı sos döküp afiyetle yiyoruz.