28 Nisan , 2024, 00:55:33

Haberler:

www.herseyibilen.co Durma! Merak ettiğin her konuda her soruyu sen de sor!


Hamilelik ile ilgili Faydali Yazilar

Başlatan Angel, 15 Ekim , 2008, 12:11:21

« önceki - sonraki »

Angel

  :: HAMİLELİKTE SEYAHAT  ::
Seyahatte dikkat etmeniz gerekenler...

Seyahat genellikle bir sorun oluşturmaz ancak uzun seyahatler yorucu olabileceği gibi, ilk üç ay içinde mide bulantısı, kusma, sık idrara gitme, yorgunluk gibi şikayetler nedeniyle rahatsız olabilirsiniz. Uzun seyahat düşünüyorsanız, ikinci trimestr denen 4.-5.-6. Aylar uygunsa tercih edebilirsiniz. Çünkü bu dönem fiziksel olarak daha rahat olduğunuz, kendinizi iyi hissettiğiniz bir dönemdir.Yolculuk sırasında,

# Sizi rahatsız etmeyecek kıyafetler giyin.
# Yanınıza hafif, sağlıklı yiyecek ve içecekler alın.
# Elinizi yıkayamayabileceğiniz için antibakteriyel el bezleri, kolonyalı mendil bulundurun.
# Uzun yolculuklarda sık sık kısa molalar verin, kısa yürüyüşler yapın.
# Rahat ayakkabılar giyin.
# Yurtdışına çıkacaksanız, doktorunuzla görüşün, aşı yaptırmanız gerekiyorsa yaptırın. Sıtma. Kolera, tifo, sarılık gibi bulaşıcı hastalıkların yaygın olduğu ülkelere gitmeyi hamilelik sonrasına erteleyin.

Uçak yolculuğunda:

Uçak yolculuğu için hamileliğinizin son dönemlerine kadar herhangi bir sakınca yoktur. Doktorunuz uygun görüyorsa uçakla seyahat edebilirsiniz. Pek çok havayolu şirketi, 8. Ay hamilelikten sonra uçak yolculuğuna sınırlama getirmektedir, doktor raporuna ihtiyacınız olabilir.Uçak yolculuğu yapacak olursanız, hareketsiz oturmayın, uçakta zaman zaman yürüyün. Aşağıdaki durumlarda uçak yolculuğu önerilmez;

- İkiz ya da çoğul hamileliklerde
- Daha önce düşük yapmış hamilelerde
- Kalp-damar hastalığı olan hamilelerde

Hamilelik sırasında tromboz riski artmıştır. Bu nedenle uçak seyahati sırasında tromboza karşı önlemler alınmalıdır. Doğumdan sonra da en az bir hafta uçağa binilmemesi gerekir.

15.09.2003
Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Hamit Hancı, yaptığı yazılı açıklamada, uçak yolculuğuna çıkacak hamilelerin, "tıbbi raporlarının bir kopyasını ve doktorlarına acil durumda ulaşılabilecek telefon numarasını" yanlarında bulundurmaları gerektiğini hatırlattı. Hamilelerin uçakta koridor tarafında oturmasının hareket kolaylığı sağlayacağını belirten Prof. Dr. Hancı, rahat ve bol kıyafetlerle topuksuz ayakkabı giyilmesinin, yolculuk süresince kadınları rahatlatacağını ifade etti. Prof. Dr. Hancı, hamilelere şu önerilerde bulundu:

- Uçakta verilen yemeği beğenmeme olasılığına karşı, yanınızda yiyecek bir şeyler götürün.

- Tıbbi raporlarınızın bir kopyasını ve doktorunuza acil durumda ulaşabileceğiniz telefon numarasını alın. Gerektiğinde çıkarabileceğiniz şekilde kat kat giyinin. Emniyet kemerinizi göbeğinizin üstünde değil altında tutun.

- Bel ağrısına karşı yanınıza yastık alın. Uçuş heyecanı için, yanınızda sakinleştiren zencefil çayı veya nane çayı bulundurun. Uçuş sırasında, her 2 saatte 1 litre su içmeye çalışın.

Akciğerlerdeki hava kesecikleri henüz yeterince genişlememiş olan yeni doğan bebeklerin de uçağa binmeleri doğru değildir.

Angel


Stres, doğacak bebeğin zekasını etkiliyor
İngiliz bilim adamlarının yaptığı bir araştırmaya göre, hamilelikte stres, doğacak bebeğin zekasını olumsuz etkiliyor.

Yapılan deneylerde, hamilelikte yoğun stres yaşayan kadınların çocuklarının IQ'sunun, ortalamanın yüzde 10 altında kaldığı gözlendi.

Anne karnında strese maruz kalan çocuklarda ayrıca davranış bozuklukları tespit edildi.

Bilim adamları, annenin yaşadığı stresin hangi mekanizma ile çocuğun zeka ve davranış gelişimini etkilediğini ise henüz tespit edemedi.


Angel


HANIMLAR MUTLAKA BAKIN

GEBELİKTE İLAÇ KULLANIMI

Plesenta, maternal ve fötal dolaşımlar arasındaki lipit bir engeldir. Plasentadan ilaç geçişi, pasif difüzyon yoluyla olmaktadır. Yağda çözünen, iyonize olmayan ve düşük molekül ağırlığına sahip ilaçlar, plasentadan kolayca geçerler. Yeterli zaman verildiğinde, hemen bütün ilaçlar, plasentanın her iki yanında da (maternal ve fötal) aşağı yukarı aynı konsantrasyona erişebilirler. Bu kuralın tek istisnası, çok büyük ve çok polar bir molekül olan heparindir.
Pre-embriyonik faz : Gebe kalınan andan başlayarak 17. güne kadar devam eder. Bu fazda, olumsuz bir dış etkenin (ilaçlar da dahil) sonucu, ya ölüm ve düşük (ya da resorpsiyon) dur veya gelişme hiç etkilenmez.
Embriyonik faz : Gebe kalındıktan sonraki 18. günden 55. güne kadar sürer. Organojenez olayının temel aşamalarının görüldüğü fazdır. Dokuların hızla farklılaşması ve doku hasarının giderilmesinin olanaksızlığı nedeniyle, teratojenite açısından en kritik dönemdir.
Fötal faz : Gebeliğin 56. gününden miyadına (38. hafta) kadar devam eden bu fazda ilaçların etkisi genellikle büyüme defektleri ve fonksiyonel kayıplarla sınırlıdır.

PLASENTADAN GEÇEN ETKEN MADDELER

Acethophenitidin
Alimerazin
Alphaprodine
Amethopterin
Amfetamin
Amfoterisin B
Amikasin
Anileridin
Amino Kaproik Asit
Aminopterin
Amitriptilin
Ammonium Chloride
Amobarbital
Aspirin
BCG
Bendroflumetiazid
Benztiazid
Beta-Histidin
Betanidin
Bisakodil
Bishydroxicoumarin
Bromide'ler
Busulfan
Butalbital
Butorfanol
Canlı Aşılar
Chloral Hydrate
Chlorambucil
Chloramphenicol
Chloraquine
Chlorpromazine
Chlorpropamide
Civa
Cortisone
Cyclophosphamide
Cyclopropane
Daktinomisin
Dantron
Debrisokin
Dekstropropoksifen
Demoksisiklin
Dextroamphetamine sulfate
Dienestrol
Dietilstilbestrol
Difenadion
Dihidrokodein Bitartarat
Dikumarol
Disopramid
Doksepin
Doksisiklin
Ergot Deriveleri (Ergotamin)
Estradiol
Estron
Etakrinik Asit
Etanol
Ether
Ethylbiscoumacatate
Etinil Estradiol
Etisteron
Etosüksimid
Etratinat
Fenazosin
Fenilbutazon
Fenindion
Fenitoin
Fenolftalein
Fenprofen
Fenprokumon
Fentanil
Fluktosin
Ftalilsülfasetamid
Ftalilsülfatiazol
furasemid
Gentamisin
Griseofulvin
Guanetidin
Heroin
Hexamethonium Bromide
Hidroflumetiazid
Hidroklortiazid
Hidrokodon
Hidromorfon    Hint Yağı
İbuprofen
İndometazin
İnfluenza Aşısı
İodide'ler
İophenoxic Asit
İothiouracil
İsoniazid
İzotretionin
Kanamisin
Kasantranol
Kaskara Sagrada
Katakonazol
Kızamıkçık Aşısı
Kinetazon
Kinidin
Klofibrat
Klomifen
Klomipramin
Klomosiklin
Klorambusil
Kloramfenikol
Klorotrianisen
Klorpropamid
Klortalidon
Klortetrasiklin
Klortiazid
Kodein
Kolin Salisilat
Kolistin
Kumarin Deriveleri
Kurşun
Laktuloz
Levallorfan
Levorphanol
Lithium
Lithium Carbonate
Lysergic acid diethylamide (LSD)
Mafenid
Magnezyum
Mecamylamine
Meclofenamat
Mekloretamin
Meperidin
Mepivacaine
Meprobamat
Merkaptopürin
Mestranol
Metadon
Metarbital
Metasiklin
Methimazole
Methadone
Methotrexate
Metilklotiazid
Metilprednizolon
Metolazon
Magnezyum Salisilat
Minosiklin
Morphine
Nalbufin
Nalidiksik Asid
Naproksen
Neomisin
Nicotine
Nifedipin
Nitrofurantoin
Nitrous Oxide
Noretindron
Noretinodrel
Novobiocin
Oksifenbutazon
Oksikodon
Oksimorfan
Oksitetrasiklin
Oksolinik Asit
Opium
Oral Kontroseptifler
Östrojen
Paraldehyde
Parametadion
Parametazon
Paregorik
Penisilamine
Pentazosin
   Perhiksilin Maleat
Phenmetrazine
Phenobarbital
Phenylbutazone
Pipermidik Asit
Podophyllum
Polimiksin B
Politiazid
Potassium İodide
Prenilamine
Probukol
Proklorperazin
Prometazin
Propranolol
Propylthiouracil
Psedoefedrin + Triprolidin
Quinine
Radyoaktif İyot
Reserpine
Rifampin
Salsalat
Serotonin
Siklazosin
Siklofosfamid
Siklopentiazid
Siklotiazid
Sinoksakin
Sitarabin
Sodyum Salisilat
Sodyum Tiosalisilat
Sodyum Warfarin
Spironolakton
Sterptokinaz
Sterptomycin
Sulfonamide
Sulfonylurea
Sulindak
Suksinilsülfatiazol
Sülfadiazin
Sülfadimetoksin
Sülfadoksin
Sülfaethidol
Sülfaguanidin
Sülfaklorpridazin
Sülfafenazol
Sülfamerazin
Sülfametiazin
Sülfametiazol
Sülfametoksazol
Sülfametoksidiazin
Sülfanilamid
Sülfanil Karbamid
Sülfapiridin
Sülfasalazin
Sülfasetamid
Sülfasimerazin
Sülfasistin
Sülfatiazol
Sülfaksisazol
Terapotik Radyasyon
Tetracycline
Thalidomide
Thiazide
Thiouracil
Tiamfenikol + Asetilsistein
Tobramisin
Tolbutamid
Tolmetin
Triamkinolon
Tribromoethanol
Triklormetiazid
Trimetadion
Trimetoprim
Tütün
Valproik Asit
Vankomisin
Verapamil
Vinblastin
Vinkristin
Vitamin A
Vitamin D
Vitamin K analogları
Warfarin

Not : Herhangi bir ilaç yada etken maddenin bu tabloda yer almaması, gebelikte rahatlıkla kullanılabileceği anlamına gelmez.




Angel


LOHUSALIK DÖNEMİ
Lohusalık; doğumdan sonraki 6 hafta (42 gün) sonunda gebeliğin kadında yarattığı fizyolojik ve psikolojik değişimlerin gebelik önceki haline dönmesidir. Bu süreç her organ ve sistem için farklı zamanlar alır.

Halk arasında "lohusanın mezarı 40 gün açık kalır" sözü yaygın olarak kullanılır. Bu söz bir yerde gerçekleri yansıtmaktadır. Çünkü doğum ve lohusalık döneminde ortaya çıkan hastalıklar hayatı tehdit edici boyutlarda olabilir.

Çok erken lohusalık doğumdan sonraki ilk 24 saati, erken lohusalık ilk 1 haftayı, geç lohusalık da geri kalan süreyi temsil eder. Üreme organları 6 haftada normal haline döner ve emzirmeyen annelerin büyük bir kısmı bu dönem sonunda adet görmeye başlar. Emzirenlerde ise adetlerin normale dönmesi 6 ayı bulabilir, hatta bu süreyi bir miktar daha aşabilir.

Doğum sonrası belirgin olarak fark edilebilen ilk değişiklik rahmin eski haline dönmesi yani küçülmesidir (involusyon).

Rahim (Uterus) involüsyonu
Rahim involüsyonu; rahimin doğumdan sonra gebelik öncesi durumuna dönmesine verilen isimdir.

Gebelik süresince rahim ağırlık olarak yaklaşık 20 kat büyür, ancak doğumdan sonra hızla küçülmeye başlar. Bebek doğduktan hemen sonra yaklaşık 20. gebelik haftasında olduğu boyuta iner. Bu evrede ağırlığı yaklaşık 1 kg kadardır. Birinci haftanın sonunda 12. gebelik haftasındaki büyüklüğüne dönen rahimin hacmi 6 hafta sonunda gebelik öncesi büyüklüğündedir.

Vücudumuzda ağırlık ve hacmi bu kadar çok büyüyüp sonrasında küçülen ikinci bir organımız bulunmamaktadır. Uterusun bu özelliği bilim dünyasını günümüzde dahi şaşkınlığa uğratmaya devam etmekte ve halen bilimsel yönden tam olarak açıklanamamaktadır.

Doğumdan hemen sonra rahim kasılmalarının gücü doğum sırasındaki güçlerden çok daha fazladır. Bunlara "takip eden ağrılar (afterpains)" adı verilir. Bu ağrılar 2-3 gün kadar devam edebilir. Daha önce doğum yapmışlarda (multiparlarda) daha fazla hissedilir. İlk 12 saatte sıklıkları daha fazladır, bu saatten sonra gerek sıklığı gerekse şiddeti giderek azalır.

Özellikle lohusanın bebeğini emzirmesi sırasında, uyarıyla beyinden salgılanan "oksitosin" hormonuna bağlı olarak rahim kasılması sonucu kasık ve karın bölgelerinde ağrılar hissedilebilir.

Doğumda plasentanın ayrılmasından hemen sonra, plasentanın uterusa yapıştığı alan yarı yarıya küçülür. Bu küçülme sayesinde açıkta olan damar uçları kapanır ve kanama azalır. Rahmin içini döşeyen ve "endometrium" adı verilen zar tabakasının normale dönmesi 3 haftayı bulurken plasentanın yerleştiği alan 6 haftada iyileşir. İyileşmenin tam olamadığı durumlarda ise kanamalar görülebilir.

Doğum sonrası vajinal akıntılar (Löşi, Lochia)
Doğumdan sonra rahim içinden gelen akıntıya "Löşi (lochia)" adı verilir. İlk gelen taze kırmızı kan "löşi rubra" olarak adlandırılır. Bu sıvının içinde kan ve doku parçacıkları bulunur. Birkaç gün içinde miktarı azalır, rengi açılır ve yani "löşi seroza" ya dönüşür. 2. haftadan sonra ise daha koyu kıvamlı ve açık renkli "löşi alba" gelmeye başlar. Doğumdan yaklaşık 4 hafta sonra bu tüm bu vajinal akıntılar kesilir.

Löşi içeriği açısından enfeksiyona çok müsait bir ortamdır. Bu nedenle hijyene çok dikkat edilmelidir.

Doğum sonrası serviks (rahim ağzı), vajen ve diğer değişiklikler
Doğum esnasında 10 cm açılan ve tamamen incelip kağıt gibi olan serviks (rahim ağzı) açıklığı bir hafta sonunda yaklaşık 1 cm'ye iner. Rahim ağzı normal doğum yapmışlarda artık yuvarlak değil yassı bir görünüm alarak doğum yapmayanlardan ayrılır. Serviksin tamamen iyileşmesi yine 6 haftalık bir zaman alır.

Doğum sırasında çok fazla zorlanan ve esneyen vajina dokusu yavaş yavaş iyileşmeye başlar ve 3 hafta bitiminde son halini alır, ancak asla doğum yapmadan önceki gerginliğine gelemez.

Gebelik boyunca genişleyen ve esneyen karın kasları ve pelvik kaslar 6 hafta sonra toparlanır ve bu dönemden sonra egzersiz önerilir. Dolaşım, boşaltım, endokrin gibi diğer sistemlerde olan değişiklikler de 6 hafta sonunda normal haline döner.


LOHUSALIK PROBLEMLERİ

Doğumdan hemen sonra ciddi ve ani problemler görülebilir. Bu yüzden lohusa en az 24 saat gözlem altında tutulmalıdır. Sık aralıklarla tansiyon ölçümleri yapılmalı, kanama kontrol edilmelidir.

Kanama
Erken lohusalığın en önemli komplikasyonu kanamadır. Normal doğumdan sonra 500 mililitreden fazla kanama olması anormal olarak kabul edilir. En önemli ve ciddi nedeni "atoni"dir.

Atoni doğumdan sonra rahmin kasılmaması ve dolayısı ile açıkta olan damarların kapanamamasıdır. Son derece acil ve hayatı tehdit eden bir durum olup, çok kısa zamanda aşırı miktarda kanama ile karakterizedir.

Uygun ortamlarda yapılmayan doğumlarda, atoni gelişirse ve acil ameliyat şartları yoksa anne kaybedilebilir. Bu nedenle evde yapılan doğumlar son derece risklidir.

Tedavide önce elle rahim masajı yapılır ve damar yolu ile rahim kasılmasını sağlayan ilaçlar verilir. Eğer tedavi sonuç vermez ise acil bir operasyon gerekebilir.

Emboli
Anne hayatını tehdit eden başka bir durumda amniyon mayii embolisidir. Burada bebeğin amniyon sıvısı annenin kan dolaşımına geçerek akciğerler, beyin gibi organlara giden damarlarda tıkanıklığa yol açar. Anne çok kısa bir sürede hayatını yitirir.

Maalesef tanı ve tedavisi çok güçtür. Modern obstetrideki en önemli anne ölüm nedeni amniyon mayii embolisidir.

Enfeksiyonlar
"Lohusalık humması" olarak adlandırılan durum doğumdan sonraki ilk 24 saatten sonra ortaya çıkan ve yüksek ateşle seyreden bir durumudur. En sık nedenler üreme, idrar yolları ve memelerin enfeksiyonudur. Doğum eyleminin uzaması, zarların erken açılması gibi durumlar enfeksiyon riskini arttırır.

En sık görülen enfeksiyon rahim içinin iltihaplanmasıdır ("endometrit"). Genelde 3. gün ortaya çıkar ve ateş 40 dereceye kadar yükselebilir. Löşi oldukça kötü kokuludur. Olay karın boşluğuna kadar yayılabilir ("peritonit").

Muayenede rahim oldukça hassas ve ağrılıdır. Enfeksiyonun kan yolu ile yayılması meydana gelir ise hayatı tehdit eder.

Tedavide yatak istirahati, sıvı desteği ve uygun antibiyotik kullanımı önerilir.

İdrar yolları enfeksiyonu
% 5 vakada ise idrar yaparken yanma, kasık ve bel ağrıları, yüksek ateş şikayetlerinin eşlik ettiği idrar yolu enfeksiyonu (İYE) ortaya çıkabilir. Genelde 2. veya 3. günde belirti verir.

Vajinada olan yaralanmalar İYE riskini arttırır. Tedavide uygun antibiyotikler önerilir.

Gebelik öncesi var olan her türlü sistemik hastalık lohusalık döneminden olumsuz yönde etkilenebilir. Bu nedenle lohusalıkta son derece dikkatli olunmalıdır.


PERİNE BAKIMI NEDİR?
Normal doğum esnasında bölgede kontrolsüz yırtıkların olmaması için doktor tarafından bir kesi yapılır. Bu kesiye "epizyotomi" adı verilir.

"Perine bölgesi" denildiğinde ise vajina girişi ile makat arasında kalan bölge anlaşılır. Doğum esnasında ve doğumdan sonra büyük öneme sahiptir.

Doğum sonrası perine bakımı, epizyotomi alanının daha kolay iyileşmesi ve enfeksiyon kapmaması için yapılması gerekenlerin tümünü kapsar. Bakım yaklaşık 1-3 hafta sürer.

Perinede problem belirtileri
Perinede en sık karşılaşılan problem ağrı ve şişliktir. Doğum sırasında bebeğin başının sıkıştırması nedeni ile perine ve vajen etrafında ödem olur. Yine doğum esnasında epizyotomi (vajene kesi) yapılmış olsa bile vajinada fark edilmeyen yırtıklar veya sıyrıklar oluşmuş olabilir. Bu yırtıklar farkedilip dikilmediğinde kanayabilir veya enfeksiyon kapabilir.

Eğer kanamalar dışarıya olmaz ve doku aralığında birikirse vajinada dolgunluk hissi ile beraber şiddetli bir ağrı olabilir. Bu durumda bir "hematom" dan (içe kanama) şüphelenilir.

Yine doğum sırasında ıkınmalara bağlı olarak makat etrafında hemoroidler oluşabilir. Bu hemoroidler otururken ağrıya neden olabilir hatta bazen kanayabilir. Oturma banyoları ve ilaç tedavilerine cevap vermeyen hemoroidlerde cerrahi tedavi gerekebilir.

Perine Bakımında Yapılması Gerekenler
Doğumdan sonra ağrı ve kanamayı azaltmak için perine bölgesine buz tatbiki veya oturma banyoları zaman zaman önerilmektedir. Ağrı için doktorunuzun yazdığı ağrı kesici hapları kullanabilirsiniz. Kabızlık veya hemoroid problemleriniz varsa zorlanmayı önlemek için gaita yumuşatıcı ilaçları kullanabilirsiniz.

Bölgeyi temizlemek için sadece temiz su yeterli olmakla birlikte çoğu zaman antiseptik maddeler içeren solüsyonlar önerilir. Ayrıca akıntı ve kanamalar için günlük ped kullanılması hijyen açısından önemlidir.

Doğum sonrası normalden fazla ve pıhtılı taze kanama olursa mutlaka doktorunuza haber verin.

Ayrıca şu önlemleri alın:
Perine bölgenizi mümkün olduğunca kuru tutmaya özen gösteriniz. Hijyenik pedlerinizi sık olarak değiştirin.
Vajinal akıntı ile kanamanızın durumunu arada bir kontrol ediniz. Bu bölgede aşırı ağrı veya gerginlik hissi durumunda mutlaka doktorunuza danışın.
Tuvalet sonrası en az iki dakika temiz su veya tercihen antiseptikli solüsyon (savlon veya iyotlu solusyonlar gibi) ile temizlik yapınız. Bu esnada temizliği arkadan öne doğru değil önden arkaya doğru yapmaya dikkat ediniz. Tuvaletlerinizde bu bölgenin gaita ile bulaşmasını önleyiniz.
Evinizde yeterli miktarda hijyenik ped, temizlik malzemesi ve ağrı kesiciler bulundurunuz.
Bu bölgeye uygulanan "buz kalıpları" ödem veya küçük hematomlara bağlı ağrıları azaltabilir. Buz kalıpları hazılamak için bir eldivenin içine su konulup buz dolabının buzluk kısmında dondurulur. Daha sonra oluşan bu kalıplar yumuşak bir bezle sarılır ve perine bölgesine tatbik edilir. Uygulama 48 saatte bir 20 dakika şeklinde önerilmektedir.
Perine bölgesine ılık veya sıcak su oturma banyoları önerilmemektedir.

Eğer kanamanızın miktarı fazlalaşıyorsa (örneğin 2 saatte 1 pedden fazla kirletiyorsanız), kanamanız kırmızı renk alıyorsa, kötü bir koku belirirse, ateşiniz yükselirse, karında ağrı ortaya çıkarsa hemen doktorunuzu arayın.


Angel

Genetik Testler

Genler, vücudumuzun düzenli gelişimi, büyümesi ve çalışması için gerekli olan tüm talimatları şifreler halinde muhafaza ederler. Milyonlarca hücreden oluşan vücudumuzda, 30 000'e yakın gen bulunmaktadır. Genler aynen bir kolye üzerinde dizili olan boncuk taneleri gibi kromozom adı verilen yapılar üzerinde bulunmaktadırlar. Sperm ve yumurta hücresi hariç her hücrede, hücre çekirdeği içerisinde 23 çift olmak üzere toplam 46 kromozom bulunmaktadır. Genetik hastalıklar bazen genlerin içerdiği bu talimatların silinmesi yada bozulması veya kromozomların yapısında veya sayısında hata olması sonucu ortaya çıkabilen hastalıklardır.

Tıpta genetik dal ilerledikçe, genetik hastalıklar için yeni ve sofistike genetik testler keşfedilmekte veya var olanlar daha da geliştirilmektedir.

Genetik testler sayesinde kişinin kromozomları, genleri, veya genlerin içerdiği talimatlar sonucu üretilen proteinleri incelenebilmektedir. Bu testlerin sonucunda, klinik bir teşhis doğrulanabileceği gibi klinik semtopmlara (belirtilere) neden olduğu düşünülen gen hataları yada kromozomal hatalar da elimine edilebilir. Bazı genetik testler de biyokimyasal testlerden oluşmaktadır. Bu tür testler, genlerin yapım şifrelerini içerdiği proteinlerin yapısı yada miktarına bakarak, sorumlu gende hata olma riskini belirler.

Genetik testler, çeşitli nedenler için kullanılırlar. Bunlardan bazıları şunlardır;

- Taşıyıcılık Taraması: Daha önceki yazılardan da hatırlayacağınız gibi, her genin iki kopyası vardır. Taşıyıcılar sağlıklı kişilerdir. Bu kişilerde ikisi de hatalı olduğu zaman hastalığa yol açabilecek olan bir gen çiftinin sadece bir kopyası hatalıdır.

- Taşıyıcılık taramasına örnek olarak, ülkemizde evlilik öncesi yapılan Talesemi Taşıyıcılık testini örnek verebiliriz. Biyokimyasal bir tarama içeren bu genetik test, sorumlu genlerin talimatları doğrultusunda yapılan Hemoglobin proteininin yapısını ve kandaki miktarını inceleyerek, kişilerin taşıyıcı olma ihtimalleri belirlenmektedir.

- Doğrulama testi: Klinik belirtilerin doğrultusunda konulan bir hastalık teşhisinin, hastalığa neden olan gen(ler)/ ve gen hata(ları) keşfedilmiş ise genetik test sayesinde doğrulanmasıdır. Hastalık eğer kromozomal bir hatadan dolayı ortaya çıkmış ise, kromozomlar incelenerek hastalık kişide doğrulanabilir.

- Olasılık Testi (Prediktif Test): Eğer ailede bilinen bir kalıtsal hastalık var ise, ve aile içi bu hastalığa neden olan genetik hata biliniyorsa, aile bireyleri bu genetik hatanın kendilerine geçip geçmediğini öğrenebilir. Genetik hata eğer bireylerde bulunursa, bu onların hastalığa olan risklerini yükseltebilir ama kesin olarak hastalığa yakalanacakları anlamına gelmez.

Genetik testlerin sonuçları kişilerin hayatında çeşitli önemli unsurları etkileyebilir. Örneğin; bir genetik test hastanın klinik teşhisini doğrulayabilir ve hastalığın idaresini de belirleyebilir. Bunun yanı sıra yapılan genetik bir testin sonuçları testi yaptıran kişiden başka gelecek nesiller için de bir risk unsuru yaratabilir. Dolayısıyla, ailede kalıtsal bir hastalığa yakalanma riskini yükselten bir genetik hatanın kişide test sonucu doğrulanması, bu kişinin çocuklarını da risk altına alır.

İşte bu yüzdendir ki, genetik testler yapılmadan önce, kişilerin veya ailelerin teknik konularda bilgilendirilmelerine ek olarak, test sonuçlarından dolayı ortaya çıkabilecek olan her olasılığı gözden geçirmelerine de yardımcı olunmalı ve -onların yaptırmaya kendilerinin karar verdikleri- genetik bir testi bilinçli bir şekilde yaptırmaları sağlanmalıdır.

Genetik testler hiçbir zaman basit bir kan testi olarak düşünülmemelidirler.

Genetik dalında bunu sağlayan sağlık hizmeti, 'Genetik Danışmanlıktır.' Genetik danışmanlar, kişilere genetik bir testin ne olduğunu açıklar ama bunun yanı sıra testi yaptırmaya karar vermeden önce onların, ortaya çıkabilecek her olasılığı da düşünmelerine ve bilinçli karar vermelerine yardımcı olurlar.

Henüz bilinen tüm hastalıklara neden olabilecek genetik hataların hepsi bulunmamıştır. Ancak günümüzde yaygın olan bazı hastalıkların oluşumundan sorumlu genetik hataları bulunduğu için, genetik testleri yapılabilmektedir. Buna bir kaç örnek, Down Sendromu veya hemakromatoz (kalıtsal demir birikimi) hastalıkları için yapılan genetik testler olabilir.

Angel



LAMAZE YÖNTEMİ İLE HAMİLE EĞİTİMİ NEDİR?
Dünyaya bir bebek getirmek kadınlar için mutlu olduğu kadar doğal da bir olaydır.Ancak bilinçli olarak doğuma hazırlanmayan anneler için doğum olayı zor ve travmalı bir hal alabilmektedir.Uzun süre ağrı çekerek doğum yapan bir kadın doğum eylemi sırasında karşılaşacağı olaylara iyi hazırlanmamışsa bu tecrübesini panik ve sıkıntılarla yaşar.Ancak eğitilmiş ve neyle karşılaşacağını bilen kendine güvenli anneler için doğum merakla beklenen sevinçli bir olay haline gelir.

Gebelik öncesi eğitimin amacı anne adayının doğumda olacaklar, doktor ve ebelerin kendilerine yapacakları işlemler konusunda bilgilendirilmesidir. Bu sayede anne adayı korkulu, pasif ve bilgisiz bir gebe yerine doğum ekibi ile uyum içinde çalışan,rahatlamış, kendini ve duygularını kontrol edebilen haliyle doğuma aktif olarak katılan bir gebe olacaktır. Eğitim almış ve gerekli şekilde doğuma hazırlanmış, kendine güvenen bir anne adayı çocuk doğurmanın ve anne olmanın doğal içten gelen duygularını daha bilinçli olarak yaşayacaktır. Doğumun evreleri konusunda eğitildiğinden doğumun her aşamasını mutlu sona yaklaşım olarak değerlendirecektir. Doğumu korku ve panikle değil sabır ve heyecanla bekleyecektir.

Kişiler beklemedikleri bir anda ani bir olayla karşılaştıklarında refleks olarak kasılarak reaksiyon gösterirler. Örneğin arabayla giderken aniden önünüze bir yaya çıktığında veya iğneden korkan birine iğne yapılmak istendiğinde kasılma ve panikle yanıt verirsiniz. Gebeler de doğum ağrıları başladığında bu durumda nasıl yanıt vereceği öğretilmediğinden kendilerini bilinçsiz bir şekilde kasacaklardır. İşte bu gerginlik sonucunda hiç ağrı olmasa bile insanlarda ağrı oluşur. İlk olarak Dick-Read tarafından 1920'de tanımlanan bu olaya korku-gerginlik-ağrı çemberi denir. Yani kişi hiçbir neden yokken bile kendini kasmaya başlar.Gerilmiş ve korkmuş bir kadının nasıl reaksiyon vereceği belli olmaz, ye nefesini tutar ya da çok sık nefes alıp verir. Nefesini kontrol edemeyen gebenin vücut oksijen dengesi yavaş yavaş bozulmaya başlar. Zaman ilerledikçe gebe daha gergin ve yorgun olur. Sonunda kendini kontrol edemeyecek hale gelir ve doğum eylemine aktif katılımı mümkün olmaz. Ayrıca eğitilmemiş gebelerde sancılar sanki daha şiddetli ve uzunmuş gibi gelir. Her ağrıda daha da gerilen ve sabırsızlaşan gebe çevresinin de dikkatini çekmek ve onlardan yardım alabilmek için içinde bulunduğu durumu abartmaya başlar. Eğer doğum ekibi deneyimsizse ekibin paniğe kapılmasına ve yanlış karar almasına neden olabilir. Doğum ekibi deneyimli ve sabırlı ise bu sefer da gebenin yakın çevresi tarafından haksız yere gerekli müdahaleyi yapmamakla suçlanır.