Çocukların anne babalarına uyguladığı terör

Başlatan ponçik, 25 Ocak , 2007, 11:31:18

« önceki - sonraki »

ponçik

LÜTFEN Sonuna kadar okuyun


               >Dr. Murat Kinikoglu:
               >Modern yasamin basimiza sardigi en büyük dertlerden
birisinin
               >'çocuklarin anne babalarina uyguladigi terör'
               >olduguna
               >inaniyorum. Etrafimda (kendim dâhil) bu terörden mustarip
pek
               >çok
               >anne baba var. Hele anneler çocuklari tarafindan öyle bir
               >sikistiriliyorlar ki çogu farkinda bile olmadan
               >depresyona
               >giriyor.
               >Geçenlerde uyku bozuklugu, sabah yorgunlugu, endise
hali ve

               >kolay
               >aglama sikâyetleri ile gördügüm hastama 'Sizi üzen, sikan
               >önemli bir sorununuz mu var?' diye sordugumda 'Iki küçük
               >çocugum var...' diye cevap verdi... Öyle acinacak bir
halleri
               >vardi ki anlatamam... Yanindaki kocasi da basini
salladi, iki
               >küçük çocuklari var ya 'Depresyona girmek için daha ne
olsun
               >doktor bey....' der gibiydiler.
               >Surasi bir gerçek ki bizim ülkemizde dogumla birlikte
ailenin
               >yasami bastan asagi degiserek 'bebegin rahatini
               >saglama'
               >üzerine kurulu yeni bir dönem basliyor. Bebeklik
dönemi boyunca,
               >anne babanin kendileri için vakit ayirmalari en büyük
yasak,
               >en
               >büyük vicdan azabi... Çogu annede muazzam bir
sahiplenme duygusu;
               >televizyonda izledigimiz Amazon belgesellerindeki
yavrulari
               >boyunlarina asili maymunlar gibi nerdeyse çocuklarini
hiç
               >kucaklarindan indirmeyecekler.
               >Bir de isin ekonomi boyutu var. Dogumla birlikte, çocugun
               >ihtiyaçlari bir daha hiç geriye düsmemek üzere aile
bütçesinin
               >en önüne yerlesiyor; çesit çesit biberonlar, bebek
arabalari,
               >pusetler, kucakliklar, sirtliklar, arabaya konan ayri,
arka
               >koltuga ayri... Ya çocuk bezlerine ne demeli...
               >Bantlisi
               >bantsizi, sizdirani sizdirmazi, yumusagi ipek
               >gibisi...
               >Bizim popomuz popo degil miydi, altimizda zimpara gibi
Amerikan
               >bezleriyle büyüdük, hangimizin popo estetiginde bir
zayiflik
               >var?
               >
               >Isin garip tarafi bu 'çocuk terörü' belasi daha çok
bizim
               >ülkeye has bir sorun gibi görülüyor. Amerikali bir
annenin
               >çocugunun pesinden elinde mama tabagi ile saatlerce
gezdigini
               >duydunuz mu? Yakinimizda oturan Fransiz bir aile var,
sabah
               >küçük kizlarinin okul servisine binme saatinde
               >evlerinin
               >önünden geçiyorum, daha bir gün bile annelerinin
pencereye çikip
               >arkalarindan baktigini görmedim. Bizim pasalarin,
prenseslerin
               >okul servis törenini ise hepiniz görmüssünüzdür;
               >kapidan
               >elinden tutarak çikarmalar, birlikte karsiya
geçirmeler, servise
               >bindirmeler, arkasindan gözler yasli el sallamalar,
öpücük
               >atmalar...
               >Sanki çocuklarini okula degil de hacca ya da cihada
yolluyorlar...
               >Bebeklik, çocukluk derken, aileler arasi en büyük
mücadele
               >'çocugu en iyi okulda okutma' engelli yarislari ile
devam  ediyor.
               >Su kurs iyi, bu daha iyi, sundan özel ders, o
dershane, bu
               >dershane...
               >Kemerleri sikip, ugrasiyoruz ki sonunda çocugumuz gene
parali
               >bir okula girsin ve biz de çileye devam edelim...
Hâlbuki  rahmetli
               >babam, benim daha iyi bir okula gitmem gerektigini
söyleyen anneme
               >'Oglum akilli mali nede, oglum deli mali nede?'
seklinde bir
               >vecize söyleyip kenara çekilmisti.
               >(Günümüz Türkçesiyle: Eger çocuk akilli ise zaten
basarili
               >olur, yok akilli degilse bosuna ugrasma en iyi okula
da gitse
               >adam olmaz) Dogrusu zaman zaman çocuklarin bu rahatini ve
               >saltanatlarini kiskanmiyorum dersem yalan olur.
Oglumun cep
               >telefonu benimkinden yeni model, kizimin çizmesi
               >annesininkinden
               >daha pahali ve çogumuz söyle veya böyle
               >çocuklarimiza
               >imkânlarimizi asan bir yasam tarzi sunmaya
               >çalisiyoruz.
               >Sabah ise giderken yakinimizdaki devlet okuluna giden
çocuklarla
               >karsilasiyorum. Çogunun ayaginda (nedense
               >bagciklari
               >çözük) tek tip, kocaman, marka bir bot var ve çogunun
anne
               >babasinin o botu almak için çok daha lüzumlu bir
               >harcamayi
               >ertelediklerinden eminim... Üstelik saglanan o kadar
imkâna ragmen
               >hala halinden memnun olmayan ve daha fazlasini,
yetmedi  daha
               >fazlasini isteyen mutsuz çocuklarimiz var. (Bundan 40
yil önce
               >ilk depresyonun görülme yasi ortalamasi 29 yas iken
simdi 14)
               >Bilmem sizde benim gibi çocuklariniza sagladiginiz
imkânlari
               >kendi çocuklugunuzdaki imkânlarinizla kiyasliyor ve
sinirleniyor
               >musunuz? Ilkokulu bitirene kadar tek servetim bes-on
bilye, bir
               >lastik veya metal çember ve bir sapandi (O da herkesin
eline
               >geçmezdi özellikle çember). Bütün gün çemberin
               >pesinde
               >tabanlarim sizlayana kadar sokak sokak dolasmaktan ne
anladigimi
               >hatirlamiyorum ama hava kararip da yorgunluktan bitap
eve
               >geldigimde son derece mutlu oldugumu çok iyi
               >hatirliyorum...
               >Unutmayalim ki çocuklarimiza verecegimiz en güzel sey,
neseli
               >ve mutlu bir aile ortamidir. Gecelerini uykusuz
geçiren,  çocugu
               >için özel zevklerinden ve tüm hobilerinden vazgeçmis anne
               >babalarla mutlu bir aile ortami saglayabilirmiyiz?
Yapilacak
               >sey
               >belli... Tüm dünyanin ezilen anne babalari, çocuk
terörüne
               >karsi eyleme geçmenin zamani geldi geçiyor...
               >Birleselim...
               >Yarindan tezi yok önlem alalim...
               >Yasamak bizim de hakkimiz...
               >


[eklenti yönetici tarafından silindi]



Almiş'inAnniş'i

gonca bunu bizlerle paylaştığın için gerçekten çok teşekkür ederim yani bir doktorun da benimle aynı fikirleri paylaşması beni inanılmaz rahatlattı. çünü ben bebeğimin odasını hemen ayırmak istiyorum diye bana demediklerini bırakmadılar yok nasıl kıyacaksın vicdanın nasıl elverecek. sanki ben pencereden atıcam dedim! sürekli elden indirilmeyen ve gık dese pışpış yapılan bebeklerden olmayacak diyorum yine tepki alıyorum. bu bebeklerin biraz bizsiz olmaı da öğrenmeleri gerek miyor mu? allah hepimize ömür versin bebeklerimizi büyütelim ama önce onlara verebileceğimiz en iyi şey öz güven ve hayatla savaşabilme!

mumkule

Terör ifadesi sizce de biraz abartılı olmamış mı?  ??? ???



Emine

Yazı çok hoş ve doğru gerçekten ama doğru demekle kalıyoruz ne yazıkki bi ağlamasına koşa koşa gidecek biz değiliz sanki.Nasıl bir önlem alınabilir bilemiyorum.Bir gülüşü herşeyi unutturuyor insana..

Almiş'inAnniş'i

ayçacım bence başlık sadece ayrıntı burda asıl olan konunun içeriği bence :/

Alıntı yapılan: Ayça ve pirzolası Erkin - 25 Ocak , 2007, 22:11:27
Terör ifadesi sizce de biraz abartılı olmamış mı?  ??? ???

mumkule

Aslında yazıda ifade edilenlere katılıyor ve birebir ben de yaşıyorum. Farklı olarak ben; bu yaşananların doğal bir süreç olduğuna inananlardanım. Örneğin Erkin'im geldiğinden beri beyoğluna bira içmeye gidemedim ;D Bana deselerdi ki 6 ay boyunca beyoğluna adımını atmayacaksın; ben yalnızca güler,"kıyamet koparsa belki" derdim. Kocamla da 2 aydır sinema planı yapıyoruz ama bir türlü başaramadık mesela. Çünkü ya Erkin'in banyo saati geliyor ya da kucağımda uyuyakalmak istiyor o gün. Böyle olduğunda dünya başımıza mı yıkılıyor? Tabi ki hayır. Bebeğimizi huzurla uyuttuktan sonra eşimle arşivden bir film seçiyoruz içeceklerimizi ve kuruyemişlerimizi de alıp bi güzel ev sineması keyfi yapıyoruz kendimize. Sonra kendimizle dalga geçiyoruz, "hadi kalk gidelim bütün rock barları talan edelim eskisi gibi" diyor eşim  :headbang:

Zaten bebek geldikten sonra da herşeyin eskiden olduğu gibi devam etmesini beklemek hayal olur sadece. O ancak dizlerde ve filmlerde olur. Açıkçası biraz da 3 köfteye 5 kuruş bi de cam kenarı olur.

Çeşit çeşit biberonlar, ana kucakları, hazır bezler vs. gelince, şöyle bir düşünürseniz tüm bunlar bebeğin değil annenin konforu için. Bez yıkamıyoruz çünkü hazırı var, yemek yaparken çocuğu sırtımıza bağlamıyoruz çünkü ana kucağı var. İşin bebek boyutuna gelince; evet bizim poplarımıza amerikan bezi bağladı annelerimiz. Sizce hazır bez olsaydı ne yaparlardı? Çocuğumun poposunu pişirmeyen bezler varken, teknoloji bu nimeti bize sunmuşken bunu neden eleştireyim. Tam tersine taktir ederim.

Bebeklerimize fikirlerini sormadık onları doğururken. Biz istedik, yaptık, onlar da geldiler. Bu yüzden en azından bir süre dünyanın onların etrafında dönmesine izin vermemiz gerektiğine inanıyorum. Onlar bambaşka ve apayrı bir dünyaya gözlerini açtılar. Yaşadıkları sürecin ne zorlu olduğunu bir düşünsenize. Ben okuldayken sınıfımın değişmesine bile tahammül edemezdim. Adaptasyon süreci beni çok gererdi.

İşin bir boyutu da şu benim için; bebeğim geldiğinden beri pek çok hobimden vazgeçmek zorunda kaldım bu doğru. Eskisi kadar hür değilim bu da doğru. Ama düşünüyorum da, oğlumu  hoppidi hoppidi diye havalarda zıplatırken alnıma şapp diye damlayan salyasını, daha evvel bana zevk veren tüm uğraşlarıma 100 kere 1000 kere tercih ederim.  :love7:

Onları biz istedik, onlar da geldiler. Üstelik bize çookk muhtaçlar. İşte o yüzden terör ifadesi ve özgürlüğümü geri istiyorum nidaları bana biraz egoistçe geldi. Bebekler istediğimiz zaman agucuk bugucuk yapıp hadi şimdi uyu ya da sessiz sessiz otur diyebileceğimiz varlıklar değil ki.. Onlar bizim yavrularımız ve onlara karşı sorumluyuz. Demek ki insanların öncelikle neden bebek sahibi olduklarını çok iyi sorgulamaları gerekiyor.

Büyüdükçe anlamsız istekleri de artan ukala bir gençliğe sahip olduğumuzun ben de farkındayım. Sizce bu süreç sadece çocukların tümünü etkileyen bir salgının eseri mi? Yoksa anne ve babaların çocuklarına yaklaşımları ile mi ilgili? Bence her ikisi birden. Bizler de genç olduk. Benim ilk gençlik çağlarım "levi's pantolunun olsun da ne olursa olsun" dönemine denk geldi mesela. Çoğunlukla anlayışlı ve ağırbaşlı olan ben, levi's pantolonum yok diye ağladığımı hatırlıyorum, annemin de beni mutlu etmek için o pantolonu bana aldığını. Gençlik böyle bir şey zaten. Her dönem beraberinde yeni trendler getirecek. Benim rahmetli anneanneciğim de 15 yaşındayken kırmızı tırnak boyasının günlerce rüyalarına girdiğini anlatırdı mesela   :)

Zaten en fazla 13-15 yaşına geldiklerinde (hatta günümüzde daha da erken) istesek de yanımızda tutamayacağız onları. Kendi zevkleri, tercihleri ve arkadaşları olacak. O yüzden, ben kendi adıma, bebeğimin tüm zamanımı doldurmasından çoookk mutluyum. Doya doya da öpüp kokluyorum, çünkü sakalları çıkınca böyle zevkli zevkli öpemeyeceğim  ;D

Safakrazi; sana da katılıyorum. Kucak arsızı haline gelmiş çocuklardan ben de hiç hoşlanmam. Ama o dengeyi çok iyi kurmak lazım. Kendini bir çölün ortasına terkedilmiş bir halde uyanmış olarak hayal et. Bağırıyorsun haykırıyorsun ama kimse gelmiyor. Kendini yabancı bir dünyada yapayalnız ve korkmuş hissetmez misin? İşte yenidoğan bir bebek aynen bu halde oluyor. Bu yüzden de onu mümkün olduğunca kucaklamak gerekiyor ki kendini güvende hissetsin. Böyle büyüyen bebeklerin yetişkin olduklarında, sanılanın aksine son derece özgüvenli bireyler olduğu ispatlanmış. Disiplin uğruna kendi hâline bırakılan bebeklerin ise saldırgan ve empati yoksunu bireyler oldukları gözlemlenmiş. Ağladığında annesinden tepki alamayan bebekler zamanla daha büyük tepkiler geliştiriyor ve huysuz oluyorlarmış. Oysa kendini güvende hisseden bebeğin, odasına ve yatağına alışma süreci çok çabuk ve kolay oluyormuş. Kuzenim çocuk psikoloğu. Bu bilgileri ondan edindim ve paylaşmak istedim. Ben kendi bebeğime uyguladım. 3,5 aylıkken odasına geçirdim ve hemen adapte oldu. Kendini kötü hissettiğinde ya da acıktığında yanında olacağımı öğrendi çünkü. Bu yüzden de vara yoğa ağlayan bir bebek olmadı. Sadece bana ihtiyacı olduğunda ağlıyor. O da henüz bana seslenmeyi öğrenemediği için herhalde  ;D



Almiş'inAnniş'i

bence burda anlatılmaya çalışılan şey teknolojinin nimetlerinden faydalanmaktan ziyade artık bişilerin uç noktalara vardığını ve abartıldığını vurgulamak.

yani şöyle söyleyeyim belki insanların kendilerine gülmeyeceklerini veya akıllarından şüphe etmeyeceklerini bilseler evlerine galoşlar maskeler ve eldivener alıp bebeklerine bu şekilde dokunulmasını talep edecek olan kişiler var.


мiŁenα.

:alkış: :alkış: :alkış: :alkış: :alkış:


Yazıya bayıldım..Bence anlatılmak istenenlere katılıyorum.!

Unutmayalim ki çocuklarimiza verecegimiz en güzel sey,neseli ve mutlu bir aile ortamidir! bu söz herşeyi anlatıyor ;)


:love9: :love7: :love9:


**Gül**

3 erkek cocugu olan bir abinin lafi cok hosuma gitmisti '' Eger 3 cocugun varsa evde her anin aksiyon doludur ''  :icon_thumright: :icon_thumright: :icon_thumright: :icon_thumright:
Minik Bir Ask Dogdu
     22/01/2011