18 Nisan , 2024, 14:34:41

Haberler:

www.herseyibilen.co Durma! Merak ettiğin her konuda her soruyu sen de sor!


Show posts

This section allows you to view all posts made by this member. Note that you can only see posts made in areas you currently have access to.

Topics - Emine

241

:director: Sevgili hamile arkadaşlar ekteki listeden bilgilerinizden belli olanları bana vererek leylek leylek havada listemizde yerinizi alın.Muhtemel doğum tarihini bilmeyenler son adet tarihlerini bana verirlerse ben tarihleri hesaplayıp yazacağım.Hepinizi bekliyorum  :wav:

[eklenti yönetici tarafından silindi]
242
Balık - Deniz Ürünleri / Hamsi Buğulama
18 Ocak , 2007, 17:38:58
 
Hamsi Buğulama

Malzemeler (4 kişilik) :

     1 kg. kılçığı temizlenmiş hamsi

     2 adet çarliston biber

     2 adet domates

     2 baş kuru soğan

     yarım demet maydanoz

     1/2 çay bardağı zeytinyağı

     1 çay bardağı sıcak su

     1 çay kaşığı karabiber

     1 çay kaşığı tuz

     1 çay kaşığı acı kırmızı pul biber

     1 çay kaşığı kekik



Yapılışı :

     30 cm. çapında teflon pilav tenceresine soğanın birini halka halka doğrayıp dibine serin, beş, altı dal maydanozu saplarıyla soğanların üzerine yerleştirin. Hamsinin yarısını bunların üzerine sererek yerleştirin. Domates, soğan, maydanoz ve biberi ince ince doğrayıp bir kapta karıştırın, baharat ve tuzunu ilave edin, hamsilerin üzerine koyun. Kalan yarım kilo hamsiyi malzemelerin üstünü kapatacak şekilde yayın, yağını ve suyunu ilave edin. Tencerenin ağzını kapatıp harlı ateşte bir kaynatın ve altını kısıp, yarım saat pişirin. Roka ve patates haşlama ile servis yapın.

Afiyet Olsun

243
245
NUR

GÜL

YEŞİLÇAY

BUNLARDA SAZANLAR  :laughing7:

246
Karikatürler / Resimler / Cehennemlik Haller
17 Ocak , 2007, 18:23:10















247
Karikatürler / Resimler / Babalar
17 Ocak , 2007, 18:17:49








248
249
Uzmanlar, günümüzde sperm sayısının giderek azaldığına, hatta pek çok erkekte "Azoospermi" olarak adlandırılan, menide hiç sperm bulunmaması durumunun oldukça yaygın görüldüğüne dikkat çekiyorlar. Bu sorun karşısında tıp dünyası boş durmuyor tabii. Eskiden menisinde canlı sperm olmadığı için "baba olamazsın" denen erkekler, artık testislerindeki spermlerle çocuklarını kucaklarına alıyorlar
A Kısırlık sorunu nedeniyle tüp bebek merkezlerine başvuran çiftlerin büyük bir çoğunluğunu artık erkek infertilitesi oluşturuyor. Bunun nedeni de, dünyada ve ülkemizde erkeklerin sperm sayısının hızla düşmesi. Son yıllarda çevremizdeki gürültü ve ısının artışı, endüstri ile inşaat sektöründeki büyüme, sigara ve alkol tüketimindeki artış, iş ortamında aşırı yorulma ve stres gibi etkenler erkeklerin sperm üretimini tehdit ediyor. Günümüzde erkek kısırlığındaki en büyük sorun ise, "Azoospermi", yani menide hiç sperm bulunamaması. Azoospermi kanallarındaki tıkanıklığa bağlı olarak veya sperm üretiminin çok az veya olmadığı durumlarda görülüyor.
Çok değil birkaç yıl öncesine dek menisinde spermi olmayan erkeklerin çocuk sahibi olması imkansız gibiydi. Ancak tıpta teknoloji ilerledi ve bu hastalara da umut doğdu. Adeta sperm avcılığı yapan uzmanlar, tek bir spermin peşine düştü ve bundan faydalanabilmenin yollarını aradı. Sonunda da buldu. Artık "azoospermik" erkekler bile ilaç tedavisi veya mikro tese yöntemiyle çocuk sahibi olma şansını yakalayabiliyorlar.
Doktora ne zaman başvurmalı?
Çocuk sahibi olamayan erkeklerin aklına öncelikle şu soru takılıyor: "Doktora ne zaman başvurmalıyım?" Üroloji Uzmanı. Op. Dr. Emre Bakırcıoğlu, bir yıl boyunca, herhangi bir korunma yöntemi uygulamadan düzenli cinsel ilişkiye girmenize rağmen hamile kalmadıysanız, eşinizle birlikte mutlaka doktora başvurmanızı öneriyor. Günümüzde evliliklerin çoğu artık 30 yaş üzerinde gerçekleşiyor. Bilindiği gibi ilerleyen yaş da tüp bebek yönteminin başarısını olumsuz yönde etkiliyor. Örneğin yapılan bir çalışmada Klinefelter Sendromu olarak adlandırılan ve doğuştan kromozom yapı bozukluğu olan erkeklerde ameliyatla sperm bulma şansının yaşla ilgili olduğu tespit edildi. Yaş ilerledikçe bu gruptaki erkeklerde sperm bulma oranlarının azaldığı tespit edildi. İşte bu sonuçlar da, yardımcı üreme tekniklerinin başarısında erken teşhisin büyük önem taşıdığını gözler önüne seriyor.
Dolayısıyla, kendinizde şüphe duyduğunuz bir takım noktalar varsa, bu süreci beklemeden konunun uzmanına başvurmanızda yarar var. Gelelim muayene aşamasında sizi nelerin beklediğine.

Adım adım tanıya doğru
Üroloji Uzmanı Op. Dr. Emre Bakırcıoğlu'na göre; kasık fıtığı, inmemiş testisler, ergenlik döneminde geçirilen kabakulak veya travmalar, erkeğin üreme sağlığını olumsuz yönde etkileyen faktörlerden. Dolayısıyla muayenenin ilk aşamasında, doktorunuz, çocukluk çağından itibaren geçirdiğiniz hastalıklar ve travmalar hakkında sizden detaylı bilgiler ediniyor. Bunların yanı sıra kemoterapi veya radyoterapi tedavisi görüp görmediğiniz, antidepresan veya mide ilaçları kullanıp kullanmadığınız, sigara ve alkol gibi alışkanlıklarınız da yine doktorunuz tarafından sorgulanıyor. Genel sağlık öykünüzle ilgili bilgiler alındıktan sonra fizik muayene, hormon tetkikleri ve genetik incelemelere başvuruluyor. Spermiyogram'da infertilite araştırmasında mutlaka yapılması gereken tetkiklerin başında geliyor.
Spermleriniz ne durumda?
Spermiyogramda dikkate alınan üç kriter var: Sperm sayısı, şekli ve hareket kabiliyeti. Dünya Sağlık Örgütü'nün belirlediği kriterlere göre, çocuk sahibi olabilmeniz için sperm sayınızın 20 milyonun üzerinde olması gerekiyor. Hareket kabiliyeti de en az yüzde 50'nin üzerinde olmalı. Spermiyogramda aynı zamanda meni, yani sıvı miktarı da değerlendiriliyor. Sağlıklı bir erkeğin menisinde en az 2 mililitre sıvı mevcut. Bu miktarın altında görülen değerler, hormon eksikliğine, sperm kanallarında tıkanıklığa veya bu kanalların doğuştan olmadığına işaret ediyor.
Günümüzde tıp dünyasında yaşanan gelişmeler sayesinde tek bir sperm bile artık baba olmaya yetiyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Süleyman Tosun, bu spermlerin mikroenjeksiyon yöntemiyle anne rahmine transfer edildiğini belirtiyor. Ancak verilen meni örnekleri çok dikkatli incelenmezse, az sayıda olan spermler gözden kaçabiliyor. Üroloji Uzmanı Dr. Emre Bakırcıoğlu, bu nedenle baba olup olmayacağınızın kararını veren spermiyogramın mutlaka güvenilir bir laboratuarda ve farklı zamanlarda birkaç kez yaptırılması gerektiği uyarısında bulunuyor: "Örneğin birçok kez sperm örneği incelenmiş ve hiç sperme rastlanmamış erkeklerin yaklaşık yüzde 15'inde santrfüj sonrası yıkama tekniği ile çok az sayıda da olsa sperme rastlanabiliyor." Birkaç kez tekrarlanan spermiyogram analizinde, sperm yıkama öncesi ve sonrasında yapılan incelemelerde hiç sperm bulunamazsa, Azoospermi tanısı konuyor. Yapılan detaylı muayene, hormon tetkikleri ve sperm analizinden sonra, elde edilen tüm değerler dikkatle gözden geçirildikten sonra tedavi aşamasına geçiliyor. Azoospermide altta yatan etkene bağlı olarak ya ilaç tedavisi ya da mikro tese yönteminden yararlanılıyor.

250
Bebeğin doğumundan sonra bir-iki gün izin alın

Kendinizi dışlanmış hissetmeyin, bebeği elden geldiğince çok kucağınıza alın ve bir an önce kabullenin

Eşinizle eskisi kadar özgür ve baş başa yaşayamayacağınızı bir an önce kabullenin

Eşinizle hobilerinize yada spor etkinliklerinize ayıracağınız zaman konusunu konuşun.

Bebeğin dünyaya gelişinin ilk ayından sonra, eşinizle baş başa bir kaç saat geçireceğiniz fırsatlar yaratın ...

Yakın döneme kadar babalar, çocuk bakımının dışında tutulurdu. Oysa 21. yüzyılın başında olduğumuz şu günlerde, babalık "rolü" önemli ölçüde değişmiştir ve birçok baba, yatma zamanı çocuğuna kitap okumaktan büyük mutluluk duymaktadır.  Ve babayla "birlikte" aile üç kişilik olur. Bir baba, annenin çocuğa yönelen dikkati nedeniyle kendini dışlanmış hissetmekten kaçınmak için, gündelik işlere katkıda bulunabilir. Çok geçmeden de yeniden ailenin bir parçası haline geldiğini hisseder.

ÜÇLÜ ORTAKLIK : Erkeklerin çok büyük bölümü için, eşlerini ve bebeği eve getirdikten sonra, çok güç bir dönem başlar. Anne ile mini mini, her şey açısından ona bağımlı bebek arasındaki ilişkiler, bir başkasının girmesine izin vermeyecek kadar yoğun, sıkıdır. Bu yüzden yeni babaların çoğu, dışlanmışlık yaşar, hatta kendilerini yabancı gibi hissederler.

Oysa baba, sık sık kucağına alarak, banyosunu yaptırıp, altını değiştirerek, bebekle kendisi arasında bağlar kurabilir. Bebek biberonla besleniyorsa, geceleri biberonu verme nöbetini üstüne alabilir. Bütün bunlar size biraz olsun dinlenme fırsatı verirken, eşiniz de bebeğe bakarak ve onunla ilgilenerek, kendisini bebekle aranızdaki yakınlıktan eskisi kadar dışlanmış hissetmeyecek, güzel duygular tadacaktır.

Bebeğin bütün işleriyle siz uğraşıyor olsanız bile, eşinize onun desteğine gereksinme duyduğunuzu hissettirmeyi başarabilirseniz, onu kendine güvenini yeniden arttırırsınız. Üstelik, bütün mutluluğunuza, çiçeklere, tebriklere, karşın bebekle uğraşmak gerçeği, çok geçmeden sizi bitkin düşürebilir. Buna, bedeniniz normale dönerken hormon düzeylerinizde yeni değişiklikler olması eklenir ve bütün bunlar sizi, canından bezmiş, ikide birde göz yaşları boşanıveren biri haline getirebilir. Ayrıca, doğumunuz sezaryenle yapılmışsa dikiş yerleri ağrıyabilir. Aynaya baktıkça görünüşünüzü de beğenmeyebilirsiniz. Eşinizin rahatlatıcı sevgisi ve desteği, bu olumsuz koşullar içinde sizin için her zamankinden çok daha önemli olacaktır.
251
Baba Oluyorum / Baba Olmak
17 Ocak , 2007, 16:38:53
Babalık, hamileliğin başlangıcıyla başlar; günümüzün babaları, eşlerinin hamileliğini, daha ilk günlerinden başlayarak, bir çocuk taşıyor ve onu besliyor olmanın yarattığı sıkıntıları, gün geçtikçe daha çok paylaşmaktalar.

Bir kadının hamile olduğu haberi, eşinin içinde ister istemez karmaşık duygular uyandırır. İlişkilerinin içinde bulunduğu durum, hamileliğin istenen, kararlaştırılmış bir şey mi olduğu, yoksa hiç hesapta yokken gerçekleşmiş, rastlantısal bir olay mı olduğu, erkeğin tepkisini etkiler; ayrıca bunun yanı sıra erkeğin kafası, parasal durumlarına ilişkin kaygılarla, evlerinin yeni bir kişi gelmesine elverişli büyüklükte olup olmadığı, vb birçok pratik sorun konusunda düşünce ve kaygılarla dolup taşacaktır. Bu durumda, erkeğin hamilelik haberine ilk tepkisinin, bir sevinç değil, bir kaygı duygusunun olması, çok sık rastlanan bir durumdur ve bu nedenle bir suçluluk duygusuna kapılamaması gerekir.

Haberin yarattığı ilk heyecan yatışınca da, ona kendisini dünyaya gelecek bebeğe yakın hissettirecek pek bir şey yoktur ve bir baba adayının bu durumda ilgisizliğe, kayıtsızlığa sürüklenmesi çok kolaydır. Ne var ki, olup bitenleri daha iyi anladıkça, hamilelik dönemi sırasında kendisine düşen görevleri üstlenecek ve eşinin bu dönemi elden geldiğince rahat geçirmesine katkıda bulunacaktır.

YARDIM ELİ : Yakın döneme kadar hamile bir kadına en çok yardımcı olan kişi annesi olurken, günümüzde, gün geçtikçe daha çok çift, "geniş aile" kavramından uzaklaşmakta, anne-babalarından ayrı ve çoğunlukla da oldukça uzakta yaşamaktadır. Dolayısıyla da, günümüzde baba adayları ve babalar, özellikle de annenin ev dışında çalışması durumunda, anne adaylığı ve anne rollerinin bir bölümünü üstlenmektedirler.  Hamilelik döneminiz sırasında bedeninizin geçirdiği değişiklikleri eşinizin bilmesi, gereksinimini duyduğunuz desteği size sağlamasına yardımcı olabilir. Eşinizin, özellikle sabah rahatsızlıklarının (hamileliğin ilk dönemindeki bulantı ve kusmalar), yorgunluk duygusunun, bel ve sırt ağrılarının farkında olması önemlidir. Ayrıca, doğum öncesi muayenelerinin tarihlerini bilmesi ve bunların bir kaçında size katılması gerekir. İşi gereği bunu yapamıyorsa, hiç değilse ultrason incelemesinden geçirileceğiniz sırada sizinle birlikte olmak için, elinden gelen çabayı göstermelidir.

ULTRASON İNCELEMESİNDE: Ultrason incelemesi gebeliğin genellikle 17. haftasında hamileliğin içinde bulunduğu aşamayı ve dölütün (cenin) canlı, normal olduğunu doğrulamak amacıyla uygulanır. Kadının ikiz -yada daha çok- bebek taşıması gibi bir durumun ortaya çıkmasında, böyle bir haberi hem annenin, hem babanın birlikte oldukları bir sırada duymaları çok daha iyi olur. Hamileliğinizin ilk döneminde, hemen her bakımdan tıpkı eskisi gibi göründüğünüz sıralarda eşinizin, bedeninizin geçirdiği değişiklikleri anlaması kolay olmayabilir. Ama hamileliğiniz ilerledikçe bu iş çok daha kolaylaşır. Ayrıca eşiniz, karnınıza eliyle hafifçe bastırarak dölyatağınızın büyümekte olduğunu hissedebilir. Daha sonra da bebeğin attığı tekmeleri algılayabilir ve bebeğin kalp atışlarını duyabilir.

Bu arada, bebeğin nerede dünyaya geleceği ve doğumun hangi yöntemle yapılacağı konusunda ortaklaşa bir karara varmanız gerekir. Bu durumda seçenekleri belirleyecek olan, kuşkusuz önce parasal olanaklarınız, sonra da hamileliğinizin nasıl geliştiği, ilk doğumunuzu yapacak olup olamamanız gibi tıbbi konulardır. Tıbbi konularda, hamileliğinizin gelişmesi boyunca doktorunuzun yapacağı açıklamaları eşinizin de duyması ve doğumunuzun nasıl yapılacağı konusundaki tartışmalara katılması son derece yararlı olacaktır.

DÜŞÜNME ZAMANI : Bu dönem aynı zamanda da, eşinizin doğumunuz sırasında yanınızda bulunmak konusunda iyice düşünüp taşınacağı dönemdir. Daha 20-25 yıl önce bunun çok az rastlanan bir olgu olmasına karşılık, günümüzde doğum sırasında eşlerinin yanında bulunmayı seçen baba adaylarının sayısı artmaktadır. Doğum sırasında ağrı çekmenize dayanabilecek midir? Kan görmeye dayanabilecek midir? Bütün bu konuları birlikte konuşmalısınız. Hamilelik döneminde eşlerin ruhsal ve duygusal durumunda olabilecek değişikliklere pek az erkek hazırdır. Oysa kadının hormonlar düzenindeki büyük altüst oluş, genellikle ruhsal çöküntüye, sıkıntıya, kendini sürekli yorgun hissetmesine yol açabilir. Bunların yanı sıra, bebeğin sağlığına ilişkin kaygılara da kapılabilirisiniz.

Eşiniz bu ruhsal ve duygusal değişikliklere göğüs germeyi öğrenmek zorundadır; ruhsal durumunuzda, dolayısıyla da davranışlarınızda çıkabilecek değişikliklerin, sürekli olmayacaklarını, yalnızca hamilelikten kaynaklandığını bilmesi gerekir. Bu tür değişikliklerin ortaya çıkabileceklerini önceden bilirse, duruma daha kolay katlanır. Hamilelik döneminde, yani bebeğin dünyaya gelmesinin beklendiği dönemde, önceden çözülmesi gereken birçok pratik sorun vardır ve bunlardan bazılarını baba adayının çözmesi, onun "babalık" rolüne alışmasına yardımcı olabilir. Bunlar arasında, bebek odasının hazırlanmasına,evde gerekli değişikliklerin yapılmasına katılmak, hatta bir bölümünü üstlenmek sayılabilir. Ama bu konuda bazen, eşinizi frenlemeniz, "baba" olduğunu bilmenin coşkusuyla evden fırlayıp, bir servet harcamasına engel olmanız gerekir.

Bebek karyolası, bebek arabası gibi pahalıca eşyaları almak, biraz piyasa araştırması gerektirir ve mağazaların anne-baba adaylarına satmaya uğraştıkları şeyleri birbirinden ayırmak, güç olabilir. Bir baba adayının, hele elinden bazı marangozluk işleri geliyorsa, bebeğin odasının hazırlanmasında yapabilecek çok şeyi vardır.

RAHATLIK ve KUVVET : Hamileliğinizin son haftalarına girdiğiniz sıralarda, hastaneye giderken yanınıza almanız gereken çantayı hazırlamış olmanız, eşinizin de bunu nereye koyduğunuzu bilmesi gerekir. Bu aşamada kendinizi son derece berbat, rahatsız bir durumda hissedebilirisiniz ve bu günlerde bel-sırt ağrıları, çok yaygın bir şikayettir. Ayrıca doğumun her an başlayabileceği korku ve kaygısı içinde olabilirsiniz. Bu durumda eşinizin yardımı ve desteği çok önemlidir. Ayrıca, hamileliğiniz sırasında  bir terslikle karşılaşmanız durumunda da, duygularınızı eşinizle paylaşabilmeniz içinizi rahatlatır.

Hamilelik dönemi sırasında cinsel ilişki, çoğunlukla sizin buna istek duymayacak bir durumda olmanız yada eşinizin, bebeğe her hangi bir biçimde zarar verebileceği korkusuna kapılması nedeniyle, kaygılara yol açabilir. Aslında normal ve sağlıklı bir hamilelikte cinsel ilişkinin hiçbir sakıncası yoktur. Bununla beraber, hamileliğin son dönemlerinde sakıncalı ve rahatsız edicidir.

Eşinizin ayrıca doğum başladığı zaman sizi hastaneye götürme konusunda doğum için fiili bir hazırlık yapması gerekir. Telefon ettiğinizde işinden hemen ayrılabilmek için üstleriyle konuşmalı, hastanenin genel telefonundan konuşabilmek için (eğer cep telefonu yoksa) yeterli telefon kartı bulundurmalı, kimlere telefon edileceğini iyi bilmeli, hatta sonradan hayıflanmamak için fotoğraf makinesini, hastaneye götüreceğiniz çantanın bir kenarına yerleştirmelidir.

DOĞUM SIRASINDA : Bebeğinizin sonunda dünyaya gelme saati geldiği zaman, eşiniz, duygusal bir alt üst oluş yaşamaya da önceden hazır olmalıdır. Sancılar içinde bir eşi düşünmek, her erkeği alt üst eder. Sizin ve bebeğinizin bu işi sorunsuz atlatmanızı kaygı içinde beklemesi de, çok güçtür. O dakikalarda siz bekleme odasındaki eşinizi düşünemeyecek kadar sıkıntı içinde olsanız da, doğumdan sonra odanızın kapısını açıp içeri girdiğinde yüzündeki  anlamı görmek, içinizi mutlulukla dolduracaktır. Bütün bu heyecanlı durumların ardından, "bomboş" duygularını paylaşacak kimse bulunmayan eve tek başına dönmesi - özellikle doğum gecenin geç bir saatinde olmuşsa- eşinizde yeni bir duygusal altüst oluşa yol açabilir.

Bununla beraber, ertesi sabah kendini toplayıp, siz henüz hastanede olduğunuza göre bazı işleri üstlenmesi gerektiğini anlayacak, büyük bir ihtimalle akrabaları hastaneye getirip, götürecek, ardından, eve dönüşünüzde birbirini izleyecek akraba ve dostları ağırlamak için gerekli yiyecek-içecek alışverişini yapacaktır. Kuşkusuz, hastaneye gitmenizden önce eline küçük bir liste vermiş olmanız, işini daha da kolaylaştıracaktır.
252
Kızlar sizin bıcırıklar neler yapıyo sizi güldürüyo hadi yazın bakalım  :toothy10:
253
Bebeğin 7. Ayı
Bebeğiniz artık sizi ve sesinizi iyice tanımıştır, başka bir odadan seslendiğinizde size cevap verir, keyifli çığlıklar sıklaşır, canı sıkıdığında veya kızdığında da bağırabilir.

Bebeğiniz neler yapar :
- Dik tutulduğunda bacaklarına ağırlık verebilir.
- Oyuncağının elinden alınmasına itiraz edebilir.
- Uzakta olan bir oyuncağı almak için çabalar.
- Elindeki nesneyi bir elinden diğerine geçirir.
- Otururken bir yere tutnarak kendini ayakta pozisyonuna getirebilir.
- Aile fertlerini ve yabancıları ayırmaya başlar.
- El çırpıp alkış yapabilir. El sallayabilir.
- Parmaklarını kullanarak küçük bir nesneyi yakalayıp inceleyebilir.
- Oyuncaklarını yere atabilir.
- Oyuncaklarını sallar veya tekrar tekrar yere vurur.
- Anlamını bilmesede sık duyduğu mama, baba, anne kelimelerini tekrarlayabilir.

Siz neler yapmalısınız :
- Bu ayda bebeğinizin ek gıdalara geçişi tamamlanmış olmalıdır. Pütürlü yiyeceklere alışmalıdır. Eğer hala herşeyi blenderdan geçiriyorsanız, bu konudaki yazı ve önerilerimizi okumanız, çocuğunuzun ilerideki beslenme sorunlarınıda bugünden önleyecektir.
- Eline yemesi için bir şeyler verebilirsiniz. Ama bunların bebeğin ağzında yumuşayan ama topaklaşarak tıkanma yapmayacak şeyler olmasına dikkat edin. Bu gıdaları da yalnızca bebeğiniz oturur haldeyken verin.
- Ağlamaya başladığında kucağa almak yerine başka şekilde oyalayın, bebeğiniz her ağladığında kucağa alındığını hemen anlayıp, bu silahı öyle çok sık kullanacaktır ki kendinizi tüm gün kucağınızda onu taşırken bulabilirsiniz.
- Bebeğin kısa süreler içinde olsa kendi kendine oyalanmay öğrenmesine zemin hazırlayın.
- Kucak isteğinin neden kaynaklandığını bulun, eğer daha çok ilgi çekmek için yapıyorsa, onunla kucağa almadan, ilgi çekici oyunlar oynayın, onunla konuşun.
- Onu kendi kendine oyun oynarken yalnız bırakın ama onun görüş alanında kalmayada dikkat edin, kendi işinizi yaparken kısa aralıklarla gelip onunla ilgilenin ve tekrar işinize dönün, bu aralıkları zamanla uzatmaya başlayın.
Ağlayarak sizi çağırıyorsa, ona seslenin birazdan geleceğinizi söyleyin, beklemesini öğrensin.
- Beslenme düzenini sağlayın, ara öğünler hazırlayın ama gün boyunca atıştırmasına, sürekli bir şeyler yiyor hale gelmemesini sağlayın.
- Yemeklerden sonra dişlerini ıslak bir tülbentle silin ve bir miktar su içirin.

Bebeğin 8. Ayı
Bu ayda bebeğiniz sizi ve aile yakınlarını tanıyıp yabancılardan çekinmeye başlamıştır.

Bebeğiniz neler yapar :
- Ayakta durduğu zaman, ağırlığını ayaklarına verebilmelidir.
- Bir büsküiyi tek başına yiyebilmelidir.
- Bir oyuncağı bir elinden diğer eline geçirmelidir.
- Yakınına düşen bir oyuncağı arar ve erişebildiği yerde ise alır.
- Duyduğu seslere dönebilmelidir.
- Bir şeye tutunarak ayakta durabilir,
- Bir şeye asılarak kendini yukarıya çekebilir.
- Elinden oyuncağını alırsanız itiraz eder.
- Ulaşamayacağı bir oyuncağı almak için çaba sarfeder.
- Yüzü koyun yatarken kendini kaldırabilir ve oturur hale geçebilir.
- Sizinle ceeee oyunu oynayabilir.
- Anne Baba demeye başlayabilir.
- Ellerini çırpmaya başlayabilir.
- Bay bay demeyi öğrenebilir.
- Yemek yemeye itiraz etmeye başlayabilir.
- Emeklemeye başlayabilir.

Siz neler yapmalısınız:
- Bebeğinizin kendi kendine beslenebilmesini öğretmek için onun eline çubuk kraker, büsküi, bir dilim elma verebilirsiniz.
- Bebeğinizin rahatça yuvarlanabilmesi, emekleme antremanları yapması için uygun, güvenli yerler yapın. Onu kendi haline bırakın. Sürekli müdahele etmeyin.
- Bebeğinizle konuşun, şarkılar söyleyin. Kucağınıza alıp oyunlar oynayın, dans edin.
- Eline aldığı her şeyi ağzına götürmek isteyecektir. Etrafta bıraktığınız şeylere dikkat edin.
- Ona bu dönemde yumuşak dizlikler alabilirsiniz.
- Oyun parkı kullanıyorsanız bu dönemde onu oyun parkında yanında siz olamayacağınız kısa bir zaman için bırakın. Daha sonra dışarı çıkarın, had safhada meraklı miniğinizi biraz özgür bırakın.
- Bebeğiniz artık çok daha hareketli, artık çok dikkatli olun, onu bir kaç dakika yüksek bir yerde bırakıp gitmeniz sizi çok fazla üzebilir. Etrafta bıraktığınız nesnelere dikkat edin.
- Yerde gezinen elektrik, telefon kablolarınız varsa onları kaldırın.
- Bıçak vs keskin aletleri onun ulaşabileceği yerde tutmayın.
- Mutfakta ocağa koyduğunuz tava, tencere vs saplarının duvar tarafına olmasına ve duvar tarafındaki ocağı kullanmaya dikkat edin.
- Ortalıkta su dolu bir kova, leğen vs bırakmayın.
- deterjan, çamaşır suyu, kezzap vs maddeleri çocuğun ulaşabileceği yerlerden kaldırın.
- Arabada mutlaka araba koltuğu kullanın.
- Küçük parçalı oyuncaklar almayın.
- Bebeğinizin yanında ağzına sokabileceği veya kafasını sokabileceği naylon poşet bırakmayın.

Bebeğin 9. Ayı
Artık bebeğiniz adını öğrenmiştir. Adını söylediğinizde dönüp size bakar.

Bebeğiniz neler yapar :
- Desteksiz olarak oturabilir.
- Yere düşen bir oyuncağı takip eder ve alabilir.
- Emekleme çalışmaları hızlanmıştır.
- Döne döne istediği bir şeye ulaşabilir.
- Bir yere tutunarak kendini yukarı çeker ve asılı halde ayakta kalabilir.
- İki elinizle arkasından tutuğunuzda adım atabilir.
- Çevreye insanlara karşı çok daha ilgilidir.
- Hayır kelimesini anlamaya başlar.
- Sıralamaya başlayabilir.
- Yeni oyuncaklarını dikkatle izlemeye başlar.
- İlginizi çekmek için çığlıklar atar.
- Sesin geldiği yönü ayırt eder.
- Beslenirken biberonunu kendisi tutar.
- Oyuncaklarını sallar veya yere vurur.
- Onu giydirirken size yardımcı olmaya başladığını hissedebilirsiniz.
- Kısa bir süre için ayakta durabilir.
- Parmaklarını ustalıkla tutmak, çekmek, incelemek için kullanır.

Siz neler yapmalısınız:
- Gelişimini doktorunuzla değerlendirin.
- Çocuğunuzun beslenme listesini genişletin. Onu yeni sağlıklı tadlarla tanıştırın.
- Püre yiyeceklerden bu aya kadar kurtulmayı başaramadıysanız, bu ayda mutlaka kurtulun.
- Onunla el oyunları oynayın.(Avucunu açıp, buraya kuş konmuş, bu tutmuş.... vs)
- Birbirinize top yuvarlayın, başarılı olamaz ama siz yine de çabasını takdir edin. Övgü hoşuna gidecektir.
- Bebeğinize vücut parçalarını adlarıyla öğretin. Burun, göz, dil gibi, sonra sorun "dilin nerede". Bu oyun hoşuna gider, sık sık yapın.
- Dokuzuncu ay için tekrarladığımız ev güvenliği önerilerimizi bu ayda da titizlikle izleyin.

Bebeğin 10. Ayı

Artık bir yaşına gelmesine az kaldı, yabancılardan çekinme iyice belirginleşir. Tanımadığı birini görünce yüzünü gizler, tanımadığı birinin kucağında ağlamaya başlayabilir.

Bebeğiniz neler yapar :
- Elinden bir şeyi almaya çalıştığınızda şiddetle itiraz edebilir.
- Top yuvarlama, ceeee oyunlarını oynamaya başlar, bunlardan zevk alıp, kıkır kıkır güler.
- Yatma pozisyonundan oturmaya, oturma pozisyonundan bir yere tutunarak ayağa kalkmaya başlar.
- Sıralamaya başlayabilir.
- Emeklemeye başlamışsa önce geri geri emekler, bir iki hafta süren denemelerden sonra ileriye doğru emeklemeye başlayabilir.
- Emeklemeye başlamasıyla, başarıyla hızlı hızlı emeklemesi arasında çok zaman geçmez.
- Eğer öğrettiyseniz, size dilini gösterebilir.
- Kısa emirlerinizi anlayıp yerine getirebilir. "ver" "dur" gibi.

Siz neler yapmalısınız:
- Bu ayda yemek listeniz çeşitlenmiş olmalı ve bebeğiniz kaşıktan pütürlü gıdaları, katı gıdaları yemeye başlamış olmalıdır.
- Eğer emzik kullanıyorsanız, yavaş yavaş emziği bırakmayı düşünmeye çalışın.
- Bu son derece hateketli varlık için ortamı güvenli tutun.(8. ay bölümünü okuyun)
- Onunla bol bol konuşun, sevgi gösterin, oyunlar oynayın

Bebeğin 11. Ayı
Bebeğiniz bu ayda hayır kelimesini anlar, ses tonunuza uygun karşılıklar verir. Sizi görünce sevinç belirtileri gösterir, televizyon seyredebilir.

Bebeğiniz neler yapar :
- Alkış yapmayı öğrenmiştir.
- El sallar,
- Sıralama yapmaya başlar.
- Kısa bir süre tutunmaksızın ayakta durabilir.
- Anne baba diyebilir, yanına mama, abla gibi bir kaç kelimeyi anlamını bilmesede söyler.
- Oyun oynamaktan hoşlanır, yeni oyuncağı ayırt edebilir.
- Yürümeye bile başlayabilir.

Siz neler yapmalısınız :
- Bebeğinizle bol bol konuşun, onu da teşvik edin, tamamen anlamsızda olsa cıvıldamalarına karşılık verin.
- Kavramları öğrenebilmesi için bol bol göstererek bol bol tekrar edin, dolu, boş, ıslak, kuru, büyük küçük  gibi.
- Ona ne istediğini sorarak sunun. Suyunu verirken "su içmek ister misin" gibi.
- Oyunlar oynayın, değişik sağlıklı tadlar tattırın.
- Ortamı onun için güvenli hale getirin.
- Ona resimli kitaplar okuyup, resimlerini gösterebilirsiniz. Sonra kedi nerede diye sorabilirsiniz.
- Çevrenizi, ailenizi isimleriyle tanıtın.

Bebeğin 12. Ayı

Bebeğiniz neler yapar :
- Eşyalara tutunarak yürüyebilir.
- Uzun süre ve güvenle devrilmeden oturabilir.
- Bir yere tutunarak kendini ayağa kaldırıp tekrar oturabilir.
- Emekleyerek merdiven çıkabilir. (çok dikkatli olun, geri doğru düşebilir veya geri dönmeye kalkarsa inemez, düşer)
- Her iki elini veya tek elini tuttuğunuzda güzelce yürüyebilir.Yerde uzun sure oturur, oturuşu oldukça gelişmiştir.
- Oyuncaklarını fırlatır ve gittikleri yeri izler.
- Onun gözünün önünde sakladığınız bir şeyi tekrar bulabilir.
- Çevresini, hayvanları, insanları, arabaları izlemekten hoşlanır.
- Her iki elinide ustaca kullanır. Sıkıca tutabilir, çekebilir, atabilir, yere vurur.
- Resimlere, televizyona bakmaya başlar.
- Tanıdığı sevdiği müziklere tepki vermeye başlar.
- Küçük nesneleri parmaklarıyla tutabilir.
- Kendi adı söylendiğinde o yöne döner ve sesle tepki verir.
- Anlamsızda olsa konuşmaya benzer bir sürü ses çıkarır.
- Bir bardaktan kendi kendine bir şey içebilir.
- İstediklerini ağlamadan eliyle gösterebilir.
- İşaretle veya tek kelimelik emirlere uyabilir.
- Kendi kendine yemek yeme denemelerine başlayabilir.
- Anne, baba dışında bir kaç kelime daha söyleyebilir.

Siz neler yapmalısınız :
- Bebeğinizin gelişimini doktoruyla görüşün.
- Bebeğinize verilebilecek yeni gıdalar hakkında bilgi toplayın.
- Onu ellerinden tutarak, yürüyüşe çıkarın, yoracağınızdan korkmayın, yorulursa bırakır zaten.
- Onu evde çorapla veya çok yumuşak altlıklı patiklerlr dolaştırın. Ayakları kuvvetlenecektir.
- Emziği hala bırakmadıysanız, kararlı olun, sinirleriniz bir hafta kadar yıpranacak ama vazgeçmeyin ve bu ay bırakın. Çocuk büyüdükçe bırakmanız hergünbiraz daha zorlaşacaktır. Bu dönemden itibaren emzik, biberon kullanmaya devam etmeniz onun diş ve çene yapısını bozabilir. İleride üzülmeyin.
- Bebeğinizin uykusu için rutinler oluşturun. Her gece aynı saatte yatırın, yatırmadan önce kısa, sakin oyunlar oynamak, ılık bir banyo, uyku müziği, ışığın azaltılması gibi.
- Oyuncak seçimlerinizi onu hem eğlendirecek hem de eğitecek şekilde yapın.
- Hem evin içinde hem de evin dışında yürüyeceği yerleri emniyetli hale getirin. Hareketlerini engellemeyin, gözleyin.
- Bebeğiniz yeni bir şey yapabildiğinde, söylediğinde onu alkışlayın.
254
Bebeğin 1. Ayı
Doyurulduğunda uyur, aç kaldığında ağlar. Bu ayda anne memesi emerek, parmak emerek veya emzikle rahatlar ve uyur.

Bebeğiniz neler yapar :
- Sırtüstü konumda başını yana çevirebilir.  Dizleri birbirinden ayrık, ayak tabanları birbirine dönük şekilde yatar.
- Kol ve bacaklarını hareket ettirir.
- Yatar pozisyonda avuçları yumuludur.
- Kol ve bacaklarını uzattığınızda el parmaklarını açar.
- Yanağına ve ağzının kenarına bir şey değdiğinde başını o o tarafa çevirip, ağzını açar ve meme arar.
- Ayakta tutulup yere bastırılırsa yürüme hareketi yapar.
- Başını dik tutamaz
- Yüzükoyun yatarken başını bir miktar yukarıya kaldırabilir.
- Ağlama dışında da bazı sesler çıkarabilir.
- Işık kaynağını farkeder ve başını ışığa çevirebilir.
- Başının 15-30 cm üstünde yarım daire şeklinde hareket ettirilen bir nesneyi gözleriyle takip edebilir.       
-  İnsan yüzüne özellikle göze odaklanabilir.

Siz neler yapmalısınız :
         ·          Bebeğinizin gelişimini izleyebilmek, sorunları daha hızlı farkedebilmek için, boy-kilo ve baş çevresi grafiği hazırlayın.
         ·          Görme ve İşitme Muayenesi yaptırın.
         ·          Yenidoğan testlerinin yapılıp yapılmadığını araştırın. (fenilketonüri, hipotiroidizm ve diğer metabolik hastalıklar gibi)
         ·          Kalça çıkığı yönünden incelenmelidir.
         ·          Bıngıldaklarının durumu incelenmelidir.

Bu dönemde bebeğinizi mutlaka anne sütüyle beslemelisiniz.

Doğumdan sonra ilk bir kaç gün içinde %10 kilo kaybı gerçekleşebilir. Bir hafta, 10 gün içinde bebeğin tekrar doğum kilosuna dönmesi gereklidir.  Eğer bebeğiniz kilo almıyor, daha da zayıflamış görünüyor, ağlamıyor ve sürekli uyuyorsa bebeğiniz beslenemiyor demektir.

- Bebeğiniz ilk ayda; her beslenmeden sonra kaka yapabilir, günde 5 defadan az bez kirletiyorsa yetersiz besleniyordur.
- Bebeğiniz günde 8-10 defadan az çiş yapıyorsa, çişi çok sarıysa, kokuluysa hatta çişi beze pembemsi bir renk veriyorsa, bebeğiniz yeterli beslenemiyor, su kaybediyor demektir.
- Bebeğinizi emzirirken yutma sesleri duymalısınız.
- Bebeğiniz doyduktan sonra huzurlu olmalı ve rahatça uykuya dalmalıdır.
- Bebeğinizin gece boyunca uyanmıyorsa, siz uyandırıp 3-4 saatte bir besleyin.
- Göbek kordon bakımını yapın, göbek kordonu etrafında kızarıklık, akıntı varsa doktorunuza başvurun.
- Bebeğiniz ağladığında göbeği dışarı fırlıyorsa göbek fıtığı oluşuyordur. Fıtık parmakla içeri itildiğinde girmiyorsa, aniden büyümeye başlarsa, fıtık dışarı çıktığında bebek kusuyorsa, gecikmeden doktora başvurun.
- Bebeğiniz ağlamadığı halde gözleri yaşarıyorsa, göz yaşı kanallarında tıkanıklık olmuş olabilir. Doktorunuzla bu durumu konuşun.
- Bebeğinizin gözlerinde çapaklanma, göz kapaklarında yapışma, kızarma veya akıntı varsa doktorunuza başvurun.
- Bebeğinizin sıcaklığını ensesinden, gövde içinden kontrol edin, soğuksa daha iyi giydirin. Isınması için yardımcı olun.
- Eğer hava çok soğuksa tek bir kalın giysi yerine, bir kaç kat ince giysi onu daha çok ısıtacaktır.

Bebeğin 2. Ayı
Bebeğiniz iki aylık olduğunda artık bakışlarını odaklamaya başlamıştır.

Bebeğiniz neler yapar :
- Ani ve yüksek seslere tepki vermeye başlar.
- Sesin geldiği yöne başını çevirip bakabilir.
- Acıkınca veya herhangi bir rahatsızlığında ağlar,
- Bu ayda zamanın çoğunu uyuyarak geçirir.
- Yüzükoyun yatarken başını 45 derece yukarı kaldırabilir.
- Ağlama dışında da sesler çıkarmaya başlar.
- Gülücükler verebilir.
- Başının üzerinde sallanan bir nesneyi gözleriyle takip edebilir.
- Dik oturtursanız kafasını dik tutabilir.
- Eline bir şey verdiğinizde onu kavrayabilir.
- Bir şeye doğru uzanma hareketi yapabilir.
- Bir tarafa doğru yuvarlanabilir.
- Küçük nesneleri dikkatle izleyebilir.
- Elini ağzına götürmeye başlar.
- Yakınında konuşan insanları görebilmek için başını çeviri ve bakar.

Siz neler yapmalısınız
- Bir önceki aya göre boy, kilo ve baş çevresi değerlerini doktorunuzla karşılaştırın.
- Bu ayda da dikkatli bir fiziksel muayene yapılmalıdır.
- Bu ayki aşılarını yaptırın.
- Bebeğinizi sevin, evdeki gürültü düzeyini aza indirin, ona sakin ve hoş bir ortam yaratın.
- Çok parlak ışıklardan kaçının, mümkünse odasında lamba ışığının ayarlanabilmesi için dimer denilen elektrik butonlardan taktırın.
- Sakin bir uyku müziğine bu aydan itibaren alıştırmaya başlayabilirsiniz. Onu yatağına yatırıp müziğini açın, daha da güzeli, müzikli ve ışıklı bebek kutularıdır. Bunu bebeğinizin beşiğine takıp, müziğini açabilirsiniz, tabi bunların pilli olması gerekir. Pil parasından yıkılmak istemiyorsanız, sarj edilebilen pillerden ve bir sarj aletini şimdiden alın, bebeğiniz büyüdükçe bir çok oyuncak için bundan faydalanacaksınız.
- Bebeğiniz karnı tok olduğu halde yatırdığınızda ağlıyorsa, hemen kucağınıza almadan önce, yatma pozisyonunu değiştirin, sağdan sola çevirin. Başını okşayıp, yumuşak sakin bir sesle mırıldanın.
- Bebeğinizle ilişki kurmaya çalışın, ne dediğnizi anlamasa da sesinizdeki yımuşaklığı hissedecektir.
- Beslenmelerde mutlaka gazını çıkarın.
- Bebeğinize masaj yapın, günde 10-15 dakika yumuşak hareketlerla yapacağınız masaj onu rahatlatacak ve gelişimine katkı sağlayacaktır.
- Bebeğinizi değişik pozisyonlarda yatırın, üstüne ağır kalın şeyler örtmeyin. Yanında olduğunuzda karnının üstüne yatırın, karın üstü yatma onun baş kontrolünü kazanmasına yardım eder.
- Eskilerde anneannelerimizin yaptığı gibi kollarını, ayaklarını çaprazlayarak hareketler yaptırın.


Bebeğin 3. Ayı


Bebeğiniz neler yapar:
- Yüzükoyun yatarken başını ve göğsünün üst kısmını kaldırabilir.
- Ellerini birbirine kavuşturabilir.
- Kol ve bacak hareketleri daha düzenlidir ve simetriktir.
- Tek bacağıyla veya her ikisiylede kuvvetli tekmeler.
- Oturur hale getirdiğinizde başını da aynı hizada tutabilir.
- Sırtını dik tutabilir.
- Sırtüstü yatarken parmaklarıyla oynayabilir.
- Etrafında hareket eden nesneleri hem yatay hemde dikey pozisyonda rahatlıkla izler.
- Yüksek sesle güler.
- Mutluluktan çığlıklar atabilir.
- Bir tarafa doğru yuvarlanabilir.
- Eline verilen bir oyuncağı sıkıca kavrayabilir.
- Sesin geldiği yöne doğru döner.
- Emzirme veya beslenme anında dikkatle gözlerinize bakar.

Siz neler yapmalısınız :
- Bu aydan itibaren bebeğinizi düzene alıştırmaya başlayın.
- Yaklaşık dört saatte bir beslemek bu ay için uygundur.
- Bebeğinizi kucağınızda uyutmadan yatağına koyun ki, şimdiden kendi kendine uyumaya alışsın, bunu yaparsanız
ileride çok daha rahat edeceksiniz eğer bu şekilde uyutmakta güçlük çekiyorsanız, ninni söyleyin, yanında durup hafif
hafif sırtına vurun, uyku müziğini çalın, pozisyonunu değiştirin.
- Gece uykusundan önce vereceğiniz emme zamanını veya mama miktarını biraz arttırarak, gece daha seyrek
uyanmaya alıştırabilirsiniz.
- Bebeğinizde isilikler oluşmaya başlamışsa, farklı bez kullanmayı deneyin. Alt silme bezini değiştirebilirsiniz.
- Bebeğiniz kaka yaptığında silmek yerine onu ılık suda ama sabunsuz yıkamak onu daha rahatlatır.
- Bebeğiniz çok hoşlanıyor olsa da;  salıncakta hızlı hızlı sallamaktan, havaya fırlatmaktan, aşırı hoplatıp zıplatmaktan
kaçının. Bunun ona çok ciddi zararları olabilir.
- Çocuğunuz eline verdiğiniz herşeyi ağzına sokacaktır. Dikkatli olun. Ağzına tamamen sığmayacak, keskin sivri
kenarları olmayan şeyler olmasına dikkat edin.
- Onu çeşitli oyuncaklarla uyarın. Ayaklarına giydireceğiniz, hareket ettikçe ses çıkaran çoraplar ilgisini çekecektir.
- Bebeğinizle bol bol konuşun, kucağınıza alıp, çeşitli çıngıraklar, oyuncaklar gösterin sallyın. Oyuncakları yukarı aşağı
hareket ettirerek 180 derece izleyip izlemediğine dikkat edin.

Bebeğin 4. Ayı
Artık bebeğiniz sizi iyice tanımaya başlamıştır. Sizin sesinizi duyduğunda coşku gösterebilir.

Bebeğiniz neler yapar :
- Dik tutulduğunda başını da dik tutar.
- Yuvarlanabilir.
- Yüzü koyun yatarken, başını ve göğsünü yukarı kaldırır.
- Yüksek sesle gülebilir.
- Küçük nesnelerede dikkat etmeye başlar.
- Parmaklarına değdirdiğiniz bir nesneyi almaya ve kavramaya çalışır.
- Ses gelen yöne özellikle annesinin sesine döner.
- Ellerinde tutup oturttuğunuzda başını ve sırtını dik tutabilir.
- Agular yapmaya başlayabilir.
- Elinden oyuncağını aldığınızda itiraz edebilir.
- Destekli olarak oturabilir.
- Eline verdiğiniz şeyi ağzına götürebilir.

Siz neler yapmalısınız :
- Bebeğinizin boy-kilo ve kafa çevresi gelişimini izleyin, doktorunuzla görüşün.
- Doktorunuz bıngıldakların durumunu değerlendirmelidir.
- Doktorunuz bebeğinizin motor gelişimlerini, baş kontrolünü, görme, duymasını kontrol etmelidir.
- Bu ay aşıları yapılmalıdır.
- Bebeğinizin altını değiştirirken yanından uzaklaşmayın, eğer uzaklaşmanız gerekiyorsa onu emniyete alın.
- Bebeğiniz parmak emmeye başlamışsa, eğer emziriyorsanız acaba yeterince emzirmiyorsunuzda bunu telafi etmek için mi parmağını emiyor? Bu sorunun cevabını verin. Onu el oyunları, parmak oyunları ile oyalayın. Ellerinden tutup oyunlar oynayın. Parmak emmeyle başa çıkamıyorsanız emzik kullanın. Bir gün emziği yok edebilirsiniz ama parmağı hep onunla olacak. Okula başparmağı ağzında giden ve arkadaşları tarafından alay edilen bir çocuk sizin için çok daha zor olacaktır.
- Çocuğunuzu yalnızca açlığını doyurmak için besleyin, her ağladığında, keyifsiz olduğunda emzirmek, biberon vermek belki onu susturacak ama hayat boyu diğer gereksinimlerin tatminini de beslenmede arayan bir bireye zeminde hazırlıyabilecektir. Eğer karnı tok olduğu halde sıkıntılı görünüyorsa onunla konuşun, oyunlar oynayın.
- Çok erken katı gıdalara ek besinlere başlamayın.
- Bebeğinizda zayıflama görüyorsanız doktorunuza danışın.
- Bebeğinizi güvenli olması için sürekli hapis pozisyonda tutmayın. Bırakın temiz ve güvenli geniş bir yerde oyalansın. Bu dönemde tekme atıldığında müzik çalan oyuncaklardan çok hoşlanacaktır. Bu ona sebep sonuç ilişkisini öğrenme yönünde de faydalı olacaktır.
- Ona fiziksel hareketler yaptırın, ellerini ayaklarını ritmik olarak hareket ettirip, dizlerini dirseklerine doğru itip çekebilirsiniz.
- Yere serebileceğiniz bir battaniye üzerine onu döndürün. Bir süre sonra kendisi dönmeye başlayacaktır.
- Onunla oynarken mutlu ve rahat olun, bebeğiniz bunu hissedecektir.
- Bebeğinizi kucağınıza alıp hafif hafif alıp sallanıp şarkılar söyleyebilir, müzik eşiliğinde dansedebilirsiniz.
- Bebeğiniz için oyuncak alırken, ayına uygun ve güvenli olup olmadığını kontrol edin.

Bebeğin 5. Ayı  
Bebeğiniz bu ayda sizi tanımaya başlar ve sizi görünce güler, sesinizi ayırt eder, size kendini duyurmaya çalışabilir.

Bebeğiniz neler yapar :
- Dik tutulduğunda başınıda dik tutar.
- Bir nesneye doğru uzanabilir.
- Kendi kendine gülümser.
- Yattığı yerde kollarını ve bacaklarını ritmik olarak hareket ettirir.
- Yüzükoyun yatarken kollarından destek alarak göğsünü tamamen yerden kaldırabilir.
- Dönebilir.
- Eline uzatılan bir şeyi alır.
- Desteksiz oturabilsede öne doğru eğilir.
- Bir elinden öbür eline bir şey geçirebilir.
- Bazı bebekler bu ayda diş çıkarmaya başlayabilirler.
- Gündüz uykuları azalır.

Siz neler yapmalısınız :
- Ek gıdalara başlayabilmek için bu konuyu öğrenin.
- Ek gıdalara başlıyorsanız bebeğinizin gıda allerjisi olup olmadığına dikkat edin.
- Yürüteç aldıysanız, onu 5-10 dakikadan fazla yürüteçte bırakmayın.
-  Bebeğiniz kaka yaptığında silmek yerine onu ılık suda ama sabunsuz yıkamak onu daha rahatlatır.- Bebeğiniz çok hoşlanıyor olsa da;  salıncakta hızlı hızlı sallamaktan, havaya fırlatmaktan, aşırı hoplatıp zıplatmaktan kaçının. Bunun ona çok ciddi zararları olabilir.
- Çocuğunuz eline verdiğiniz herşeyi ağzına sokacaktır. Dikkatli olun. Ağzına tamamen sığmayacak, keskin sivri kenarları olmayan şeyler olmasına dikkat edin.
- Bebeğinizle bol bol konuşun, kucağınıza alıp, çeşitli çıngıraklar, oyuncaklar gösterin sallayın.
- Bebeğinizda zayıflama görüyorsanız doktorunuza danışın.
- Bebeğinizi güvenli olması için sürekli hapis pozisyonda tutmayın. Bırakın temiz ve güvenli geniş bir yerde oyalansın. Bu dönemde tekme atıldığında müzik çalan oyuncaklardan çok hoşlanacaktır. Bu ona sebep sonuç ilişkisini öğrenme yönünde de faydalı olacaktır.
- Ona fiziksel hareketler yaptırın, ellerini ayaklarını ritmik olarak hareket ettirip, dizlerini dirseklerine doğru itip çekebilirsiniz.
- Yere serebileceğiniz bir battaniye üzerinde serbestçe hareket edebilmesine imkan verin.
- Onunla oynarken mutlu ve rahat olun, bebeğiniz bunu hissedecektir.
- Bebeğinizi kucağınıza alıp hafif hafif alıp sallanıp şarkılar söyleyebilir, müzik eşiliğinde dansedebilirsiniz.
- Bebeğiniz için oyuncak alırken, ayına uygun ve güvenli olup olmadığını kontrol edin.


Bebeğin 6. Ayı
Bebeğiniz bu ayda artık destekle oturmaya başlamış ve ellerini kullanmaya başlamıştır. Yalnızca anneyi değil, diğer aile bireylerini tanımaya, seslerini ayırt edebilmeye başlamıştır.Kendi kendine bir şeyler mırıldanıp, mutluluk çığlıkları atabildiği gibi çok güçlü olarak ağlamayı da öğrenmiştir.

Bebeğiniz neler yapar :
- Sırtüstü yatarken başını yastıktan kaldırabilir.
- Ayaklarını elleriyle tutabilir.
- Sırtını dayadığında rahatlıkla ve uzun süre oturabilir.
- Çevreye ilgisi gelişir. Gürültüyü, ışığı dikkatle izler.
- Kucağa alınmak için iki koluyla birlikte size uzanır.
- Ellerinde tutuğunuzda kendini kaldırmaya çalışır.
- Çok güçlü tekmeler atar.
- Bu ayda rahatlıkla yüzükoyun ve sırtüstü döner.
- Oturtulduğunda başını ve sırtını dik tutabilir.
- Yüzüstü yatarken ellerinin üstünde başını ve göğsünü yukarı kaldırır.
- Birisine veya bir eşyaya tutunabilir.
- Dik tuttuğunuzda ayakları üstüne ağırlık verse de dizleri bükülür, gevşek basar.
- Düşen bir nesneyi arayabilir.
- Elindeki oyuncakları yere atmayı ve çıkan sesi duymayı sever.
- Ulaşamayacağı bir yerdeki oyuncağı almak için yuvarlanma veya sürünme hareketleri yapabilir.
- Bir elinden diğer eline oyuncakları rahatlıkla geçirir.
- Çevresindeki insanları ilgi ile izler.
- Artık göz koordinasyonu sağlanmıştır. Daha önceki aylarda görülen şaşılığın artık bu ayda görünmemesi gerekir.
- Uyumlu, şarkıya benzer tonda sesler çıkarmaya başlar.
- Anlamını bilmese de bu ayda ba-ba, ma-ma gibi kelimeleri söylemeye başlayabilir.
- Herşeyi ağzına götürebilir.
- Biberonunu tutabilir.
- Oyuncaklarını hızlı hızlı sallar.
- Bu ay içinde yüz üstü yatarken oturma pozisyonuna geçmeye başlayabilir.
- Oturur durumdayken bir şeye tutunarak kendini yıkarı doğru çekebilir.
- Parmaklarını kullanarak küçük nesneleri alabilir.
- Bir büsküiyi kendi kendine yiyebilir.

Siz neler yapmalısınız:
- Bebeğinizin bu aydaki gelişimi değerlendirilmelidir.
- Aşıları yapılmalıdır.
- Bebeğiniz çok iyi oturabiliyor olabilir ama onu yüksek veya kaygan bir zeminde oturtup yalnız bırakmayın.
- Dişleri çıkmaya başlamışsa, beslenmelerden sonra bu dişleri yumuşak bir tülbentle silebilir, bir miktar su vererek yiyecek kalıntılarının temizlenmesini sağlayabilirsiniz.
- Çocuğun kendi kendine uyuması için hala geç kalmadınız. Uyumadan önce ılık bir banyo, loş bir oda, yumuşak bir müzikle kendi kendisine yatağında uyumasını kolaylaştırın.
- Gece ağlayarak uyandığınfa kucağınıza almadan, sırtını başını okşayarak, yastığının ısınmış olan yüzünü alt üst ederek, hafif hafif mırıldanıp, ninni söyleyerek tekrar uyumasına yardımcı olun.
- Eğer kucağınızda uyutuyorsanız, yatağına koyduğunuzda uyanmasını önlemek için, onu kucağınıza bir çarşaf veya yastığı ile alın, yatağa koyduğunuzda ısı farkı oluşmayacak ve uyanmayacaktır.
- Her feryadında yatağın başında bitmeyin. Biraz bekleyin belki kendiliğinden susacaktır. Feryatlar ısrarlı hale geldiyse seslenin, sizi duysun, buna rağmen devam ediyorsa yanına gidin.
- Gece beslenmelerini azaltıp, saat aralarını 6 saate çıkarın.
- Yastıklarla onun dik konumda oturmasını sağlayın.
- Çeşitli ama güvenli oyuncaklarla ilgisini çekin. Çok fazla oyuncak ilgisini dağıtır. Bir seferde ortalıkta tek bir oyuncak olmasına dikkat edin.
- Onunla konuşun, artık sık duyduğu kelimeleri anlamaya başlar. bebeğinizle bebekçe değil düzgün konuşun. Belli bir şey için hep aynı kelimeyi tekrarlayın ki, kelimeyle olayı birleştirsin. İki ayrı şeye aynı ismi vermeyin. kafası karışmasın.
- Basit kelimelerle konuşun, elinde tuttuğu bir büsküi ise işte büskiü deyin. uzun cümleler değil, basit kısa açıklamalar yapın. Uzandığı bir şeyin adını söyleyin, elinizde tuttuğunuz veya gösterdiğiniz şeyin adını birkaç kez tekrarlayın.
- Bazı özel şarkılar belirleyin. Çocuklar tekrardan ve bildik şeylerden hoşlanırlar.
255

Gebelik boyunca cinsel ilişki konusunda kesin yasaktan, tam serbestliğe varan farklı görüşler ileri sürülür. Aynı şekilde kadından kadına, erkekten erkeğe büyük farklılıklar gösteren yaklaşımlar söz konusudur. Genelde risk son aylarda ortaya çıkıyor.

Gebeliğin ortaya çıkışıyla birlikte hem kadın hem de erkek için yeni bir dönem başlar. Erkekte psikolojik bazı değişiklikler olurken, kadında buna ek olarak çok önemli fizyolojik değişiklikler de ortaya çıkar. Erkek bebeği incitirim korkusuyla yada gebeliğin ileri dönemlerinde karısının o değişen görünümünün etkisiyle eşinden cinsel açıdan uzaklaşabilir. Bazı fizyolojik etkenler de kadının cinsel ilişkiye yaklaşımını büyük ölçüde etkiler. Örneğin, pek çok gebe kadında gebeliğin ilk üç ayında etkili olan baş dönmesi, mide bulantısı ve sürekli bitkinlik, cinsel ilişki isteğini ortadan kaldırabilir.

Yapılan çeşitli araştırmalar cinsel ilişki açısından en rahat, en sorun çıkmayacak dönemin ikinci üç ay olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu dönemde kadının görünümü hemen hemen aynıdır, dölyolunda ve göğüslerindeki gelişme bu organları daha da duyarlı hale getirir ve bunlardan daha önemlisi, ilk üç ayın sonuna doğru eşler arasında yeni bir uyum ortaya çıkar. Bütün bunlara ek olarak, gebe kalma / bırakma korkusunun da ortadan kalkmış olması, cinsel ilişkiyi daha da arzulanır hale getirir. Yapılan araştırmalarda, gebelik öncesinde (özellikle ilk gebelik öncesinde) hiç orgazm olmamış bazı kadınların gebelik sırasında ilk kez orgazm oldukları ortaya çıkmıştır.

Gebeliğin son üç ayında ise yeni sorunlar ortaya çıkar. Bu dönemde karındaki büyüme iyice artmış olduğundan yüz yüze duruşlar yerine, karın üzerine baskı yapmayacak duruşlar tercih edilmelidir. Bazı doktorlar cinsel ilişkiyi bu dönemde bütünüyle yasaklama eğilimindedir. Gerekçe olarak, kadının orgazma ulaşmasının dölyatağının kasılmasına neden olup, erken doğum tehlikesi yaratacağını ve cinsel birleşmesinin dölyolunun yada dölyatağı ağzının mikrop kapmasına yol açabileceğini ileri sürerler. Bazı doktorlar ise bu iddiaları kanıtlanmamış olarak görüp, muhtemel doğum tarihinden iki hafta öncesine kadar cinsel ilişkinin sakıncalı olmadığını savunur.

Fakat, ikiz yada üçüz doğum beklendiğinde, her ihtimale karşı, cinsel ilişkiden kaçınma tavsiye edilir. Çünkü, ikizler ve üçüzler genellikle beklenen tarihten önce doğarlar. Bu nedenle doğumu daha da erkenleştirecek en ufak ihtimal bile göz önünde bulundurulmalıdır.

ÖZEL DURUMLAR : Gebeliğin son üç ayındaki yasaklamalara ek olarak, bazı durumlarda ilk üç ay içinde yasak konulabilir. Daha önceden çok sayıda düşük yapmış yada kürtaj olmuş kadınlar için bu tür yasaklamaya gidilebilir. Gebelikten önceki son adet kanaması başlangıç kabul edilerek hesaplanan ikinci, üçüncü ve dördüncü adet kanaması dönemlerine denk düşen günlerde düşük oranının az da olsa yükseldiği öz önüne alınarak, özellikle bu günlerde cinsel ilişkiden kaçınma önerilir. Gebeliğin son üç ayında doktorların kaygılarının dışında bazı etkenler de eşleri cinsel ilişkiden soğutabilir. Kadının karnının iyice büyümüş olması, görünümünün cinsel uyarılmayla çok yakından ilgili olduğu erkeklerde isteksizlik yaratabilir. Fakat, bazı erkekler için bu değişiklik yeni bir uyarılma kaynağı olabilir. Öte yandan bu son dönemde dölyatağının bu son dönemde iyice büyümüş olmasına bağlı olarak dölyolu da genişler. Bu genişlemede kadın ve erkeğin cinsel organları arasındaki temas ve sürtünme olanağını zayıflatacağından cinsel birleşme her iki taraf içinde zevk kaynağı olmaktan çıkabilir.

ORGAZMIN ZARARI YOK : Cinsel birleşme sırasında kadının orgazm olmasının fetus üzerinde olumsuz bir etki yaratmadığı deneyler sonucu ortaya çıkarılmıştır. Orgazm sırasında fetustaki tek değişiklik kalp atışlarındaki hafif yavaşlamadır. Orgazmdan kısa bir süre sonra da kalp atışları eski durumuna döner. Gebeliğin son iki ayında cinsel ilişkilerde erkeğin içeri boşalması da erken doğuma yol açabilmektedir. Meni de yer alan "prostoglandin" adlı bir madde kadında dölyatağında kasılmalara yol açabilecek özelliktedir. Bu nedenle gebeliğin son dönemlerinde bulunan cinsel ilişkilerde meninin dölyoluna akıtılmaması gerekiyor. Cinsellik konusundaki geniş araştırmalarıyla tanınan William Masters ve Virginia Johnson erkeklerin önemli bir bölümünün doktorların koydukları cinsel ilişki yasağının gerekçesi konusunda bilgi sahibi olmadıklarını ve bu nedenle yasağı koyanın doktor olmayıp eşleri olduğundan kuşku duyduklarını görmüşlerdir. Bu kuşkuyu yok etmek için doktorun erkeği çok açık bir dille aydınlatması gerekir.
256
Hobilerimiz / Kitap Okuma
13 Ocak , 2007, 21:49:03

Okuduğumuz kitapları buradan paylaşalım.Ben en son "Peygamberimiz Çocuklara Nasıl Davranırdı" adlı kitaba başladım çok güzel bir kitap ama daha bitiremedim.
257
İlişkiler / Karı Koca İlişkileri
13 Ocak , 2007, 18:31:52
Eşimizle olan ilişkilerimizi sorunlarımızı buradan paylaşalım

Bizim evde son günlerde durum bu  :D
258

Kızlar ya ben huggies ten çok memnundum ama 4 numaraya geçince içindeki topçuklar yüzeye çıktı topluyorum kızımın poposundan topçukları parça parça.4 numara bez kullananlar ne önerirsiniz?
259
Normal bir gebelikte hangi test ne zaman?


İdeal olan bir kişinin gebelik öncesi bir jinekologa
gidip muayene olması ve sonrasında bilinçli
şekilde gebe kalmasıdır.
Ancak maalesef pek az bayan gebelik öncesi biz
hekimlere gelip muayene olmaktadır.

Normal bir gebelik izlemindeki haftaları ve takiplerde yapılması gereken tetkikleri gebelik haftalarına göre aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz.

GEBELİK İZLEMİ
(ÖZETTİR, DETAYLI ŞEKLİ DAHA AŞAĞIDADIR)


İlk vizit: 6-8. hafta
Öncelikle kanda yapılan β-HCG veya idrarda gebelik testlerinin pozitif oluşu ile gebelik tanısı konulur. İlk gebelik vizitinde anne adayları adeta bir check-up'tan geçirilirler.

• Ultrason (tercihen vajen içinden)
• Kan grubu, Rh
• Tam kan sayımı
• Kan biyokimyası
• TORCH taraması
• Tam idrar tahlili, gerekirse idrar kültür- antibiyogramı
• Servikovaginal smear testi (PAP smear testi)
• Kanama profili
• Hepatit B, Hepatit C, AIDS taraması

2. vizit: 10-13. hafta
• Ense kalınlığı (Nuchal Translucency, NT)
• I. Trimester tarama testi

3. vizit: 16-18. hafta
• Ultrason (anomali taraması)
• II. Trimester tarama testi (Üçlü Test, Triple Test)
• Amniyosentez (gerekirse)

4. vizit: 22-24. hafta
• Ultrason (anomali taraması)
• Servikal kültür ve fresh testleri.

5. vizit: 24-28. hafta
• Tam kan sayımı
• Tam idrar tetkiki
• 50 gram glukoz yükleme testi
• 28. haftada İndirekt Coombs Testi (kan uyuşmazlığı olanlarda)

6. vizit: 32. hafta
• Genel ultrason değerlendirmeleri

7. vizit: 34. hafta
• Genel ultrason değerlendirmeleri

8. vizit: 36. hafta
• Genel ultrason değerlendirmeleri

9. vizit: 38. hafta
• Ultrason (gerekirse biyofizik profil)
• NST (Non-Stres Test)
• Doppler ultrasonu (gerekirse)
• Kan biyokimyası, Tam kan sayımı, Tam idrar tahlilleri, Hbs Ag, Anti Hbs, HCV, HIV, gerekirse TORCH testleri tetkikleri tekrarı

39-42. haftalar arası izlem
• Ultrason (gerekirse biyofizik profil)
• NST (38-40. haftalar arası haftada bir, 40.haftadan sonra 3 günde bir)
• Vajinal muayene (tuşe)
• Doğum işaretleri konusunda gebe bilgilendirilir ve günü yaklaşan anne adayına doğumla ilgili detaylı bilgiler verilir.

40. haftadan sonra ise gebenin doğuma kadar haftada iki kez görülerek değerlendirilmesinde yarar vardır.

42. haftaya kadar doğumu başlamayan gebeler ise hastaneye yatırılarak doğum başlatılmalıdır.


GEBELİK İZLEMİ ( DETAYLI ŞEKLİYLE)


İlk vizit: 6-8. hafta


En sık tahlillerin istendiği
dönem ilk vizittir.
Bu dönemde anne adayları,
daha önceden bildikleri veya
bilmedikleri hastalıklar
açısından adeta bir check-
up'tan geçirilirler.



• Ultrason
Ultrasonda düzgün gebelik kesesi içinde kalp atım hızı 100/dk'nın üzerinde olan embriyo ile embriyoyu besleyen keseyi (yolk sac) görmek mümkündür.

Ultrasonda ayrıca rahimde myom, yumurtalıklarda kist türü her hangi bir kitlenin varlığı araştırılır. Cerviksin (rahim ağzının) uzunluğu ve şekli de değerlendirilir.

Bu gebelik haftalarında vajen içinden (transvajinal yolla) yapılan ultrason karından (transabdominal) yapılana göre daha net bilgi verir ve tercih sebebidir.

Transvajinal yolla yapılan ultrasonda son adet tarihine göre 5 hafta 4 günlükken, transabdominal yolla yapılanda ise 6 haftalıkken bir embriyo ile kalp atımlarını görmek mümkündür.

• Kan grubu, Rh
Gebenin kan grubu Rh negatif, eşinin kan grubu Rh pozitif olması durumunda "Kan uyuşmazlığı" (Rh/rh) durumundan bahsedilir.

Anne rahmindeki bebeğin kan uyuşmazlığından etkilenip etkilenmediğini anlamak için ise "İndirect Coombs testi" yapılmalıdır.

İndirect coombs testi negatif olan gebeler, kan uyuşmazlığına bağlı bebekte bir etkilenme durumunun olmadığı anlaşılarak takibe alınırlar. 28.haftada tekrarlanan İndirect coombs testi negatifliğinin devamı durumunda bebeği son aylara kadar kan uyuşmazlığından korumak için "Anti D Immunglobulin" enjeksiyonu yapılır.

Yine, kan uyuşmazlıkları olan gebelerde doğumdan sonra bebeğin kan grubuna bakılır. Kan grubunun Rh pozitif olması durumunda anneye yapılan Anti D Immunglobulin uygulaması tekrarlanır.

Anne adayı kan grubunun Rh negatif, baba adayınınkinin ise Rh pozitif olması dışındaki tüm olasılıklarda kan uyuşmazlığı söz konusu değildir.

• Tam kan sayımı
Tam kan sayımı ile gebeliğin başlangıcında herhangi bir "kan eksikliği (anemi)" durumunun varlığı araştırılır.

Kan eksikliği demir eksikliğine bağlı olabileceği gibi Megaloblastik anemi, Pernisiyöz anemi, Orak hücreli (Sickle cell) anemi, Thalesemi durumları, maligniteler ve bazı sistemik rahatsızlıkların bir belirtisi olarak da karşımıza çıkabilir.

Ülkemizde özellikle Akdeniz ve Ege bölgelerinde Thalesemiye (Akdeniz anemisi) bağlı anemiler sıklıkla görülmektedir.

• Kan biyokimyası: Açlık kan şekeri (AKŞ), Üre (BUN), SGOT, SGPT, Kreatinin
Karaciğer ve böbrek hastalıklarının gebeliğin hemen başlangıcında tespiti takip açısından önemlidir. Nitekim gebelikte bu organların yükleri de artacaktır.

İleri derecede böbrek veya karaciğer problemlerinde gebelik sonlandırılabilir. Özellikle şeker hastalığı (diabet), yüksek tansiyon (hipertansiyon) gibi sistemik rahatsızlıkların varlığında bu testlerin önemi artar. Bu durumlarda hekimler ek olarak bazı testler de isteyebilir.

• TORCH taraması: Toksoplasma, Rubella (Kızamıkçık), CMV (Sitomegalovirüs), Herpes Tip 2 enfeksiyonları Ig M ve Ig G antikorları taranır.

Bu tür enfeksiyonlar gebelik harici dönemlerde geçirildiğinde her hangi bir problem oluşturmazken gebeliğin özellikle ilk üç ayında geçirildiğinde bebekte bir takım sakatlıklara yol açabilir.

Toksoplasma özellikle kedi ve köpek dışkıları bulaşmış yenilen gıdalardan alınır. Özellikle çiğ et ve iyi yıkanmamış meyve ve sebzeler Toksoplasma parazitinin geçmesinde rol oynar. Gebeliğin başında yapılan antikor tarama testlerinde Ig M ve Ig G antikorlarının her ikisinin de negatif olması durumu vücudun toksoplasma paraziti ile hiç karşılaşmadığını gösterir. Bu durumda gebeliğin sonuna dek toksoplasmadan korunma şarttır.

Toksoplazmadan korunmak için kedi, köpek cinsi hayvanlardan gebelik süresince uzak durmak, eğer evde besleniyorsa aşılarını yaptırmak, yenilen etleri iyi pişirmek, çiğ et yememek, yemek öncesi elleri iyi yıkamak ve meyve-sebzeleri bolca suyla yıkamak gereklidir.

Ülkemizde çiğ et tüketimi alışkanlığının yaygın olduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde, toksoplasma enfeksiyonları daha sıklıkla görülmektedir.

Rubella (Kızamıkçık), CMV (Sitomegalovirüs), Herpes Tip 2 enfeksiyonları ise daha çok hasta kişilere temas yoluyla bulaşan rahatsızlıklardır. Özellikle Rubella (kızamıkçık) mikrobu ile gebeliğin ilk üç ayında karşılaşıp hastalığı geçiren kişilerde gebelik kesinlikle tahliye edilmelidir.

• Tam idrar tahlili, gerekirse idrar kültür- antibiyogramı
İlk vizitte yapılan idrar tahlilleri böbrek fonksiyonlarının indirekt bir göstergesi olduğu gibi gizli veya aşikar idrar yolu enfeksiyonu varlığını konusunda da bilgi verir.

İlk aylardaki idrar yolu enfeksiyonları gebeliğe bağlı bulantı ve kusmaları arttırır, idrarda yanma ve/veya kasık ağrılarına neden olabilir.

Son aylardaki gizli veya aşikar enfeksiyonlar ise erken doğum sancılarına sebep olabilir.

• Servikovaginal smear testi (PAP smear testi)
Gebelikte salgılanan hormonlar neticesinde rahim ağzı (cervix) kanserlerinde artış meydana gelmektedir. Bu nedenle gebelere ilk aylarında smear testi uygulanarak böyle bir durumun varlığı araştırılmalıdır.

Ülkemizde gebelerin pek çoğu yanlış bir inanışla bebeklerine zarar geleceğini düşündüklerinden bu tür bir işlemi kabul etmezken doktorları da ilk ayında hastalarını muayeneden korkutmak istemedikleri için genelde bu işlemi ihmal ederler.

• Kanama profili
Kanama profili testleri içinde aPTT, PTT, INR, Fibrinojen, Trombosit sayımı vardır.

Hem normal doğum hem de sezaryen kanamalı bir işlemdir. Gebelerin "kanamaya yatkınlıkları" ilk vizitte belirlenmelidir. Ayrıca hastaların kendi ifadelerinden önceden olan kanamaya yatkın bir durumlarının olup olmadığı sorgulanır.

Özellikle bir takım kalp hastalıklarında bazı hastalar kanamayı engelleyici hap veya iğneleri kullanmak zorunda olabilirler. Bu tür durumların varlığında gebelikteki izlemler arttırılır ve doğum öncesi bazı önlemler önceden alınır.

• Hepatit B, Hepatit C, AIDS taraması

Hepatit B için HbsAg ve Anti Hbs, Hepatit C için Anti HCV, AIDS için ise Anti HIV testleri yapılarak her hangi bir taşıyıcılık durumunun olup olmadığı araştırılır.

Bu tür viral hastalıklar cinsel ilişki, kan veya doğum yoluyla bulaşır ve genelde kişilerde uzun bir süre taşıyıcılığa (portörlük) sebep verebilirler.

Taşıyıcı (portör), "hasta olmadığı halde hastalığı bulaştırabilen" demektir. Bu kişilerin vücutlarında barındırdıkları virüsler gebelik sırasında plasenta yoluyla bebeğe geçmesine rağmen bebekte her hangi bir sakatlığa neden olmazken, yenidoğan bebeklerin immün direnci (bağışıklığı) yetişkinlere göre daha az olduğu için bebeklerde doğumdan sonra bazı problemlere yol açabilirler. Bu problemler bebeklerde hastalığa yakalanma veya hastalığı taşıma şekillerinde olabilir.

Hepatit B taşıyıcı annelerin bebeklerine doğum sonrası aşı ile serum uygulaması yapılır ve belirli aralıklarla aşı tedavisi devam eder. Bu şekilde bebeğin aktif olarak bağışıklanması sağlanır. Ancak maalesef Hepatit C ve AIDS virüsünü taşıyan gebelerin doğan bebekleri için hastalıktan koruyucu etkin bir tedavi günümüzde bulunmamaktadır.

2. vizit: 10-13. hafta

• Ense kalınlığı (Nuchal Translucency, NT)

Bu haftalar arasında fetusun anatomik organları ve büyüklüğü değerlendirilir. Ayrıca ulrasonla ense kalınlığı (Nuchal Translucency, NT) ölçülür (Yandaki resim).

Ense kalınlığının uygun ölçümün yapılabilmesi için fetus son adet tarihine göre 11 ile 13 hafta 6 gün arasında ve baş-popo mesafesi 45-84 mm arasında olmalıdır.

Ense pilisinin kalınlığı; Trizomi 21 (Down sendromu, mongolizm), Trizomi 18 gibi kromozomal bozukluklarda ve bebeğin özellikle kalp gibi bazı organların problemlerinde artar. Bu artışın nedeni bebeğin ense bölgesindeki sıvı birikimidir (ödem) ve bunu ultrasonla yakalamak mümkündür.

Normal olarak bebeğin ense kalınlığı gebelik haftası ilerledikçe artar. Genel olarak 3 milimetrenin üstü patolojik kabul edilir ve bu durumda fetus özellikle "Down sendromu" açısından ileri değerlendirmeye alınır.

Ense kalınlığı ölçümü, son yıllarda gebelik takiplerine girmiş bir yöntemdir. Ayrıca yapılması belirli bir deneyimi gerektirir.

• I. Trimester tarama testi (İkili test)
Son on yılda dünyada, son 4-5 yılda da ülkemizde yaygınlaşan ilk trimester tarama testinin amacı Down sendromunun erken gebelik haftalarında yakalanmasıdır.

Son adet tarihine göre 9-13. gebelik haftaları arasında uygulanan testte anne adayından kan alınarak serbest β-HCG ve PAPP-A biyokimyasal değerlerine bakılır.

Down sendromunda anne kanında, serbest β-HCG değerleri normalin iki katı yüksek iken PAPP-A değerleri normalin 2.5 da biri (%40'ı) kadardır. "İkili test" olarak anılan işlemde her iki biyokimyasal değer bilgisayar programında değerlendirilir ve ortaya bir risk oranı çıkar. Risk oranının 1/250'nin üzerinde olması Down sendromu açısından ileri tetkiki gerektirir.

Testin pozitif olması durumunda yapılması gereken ileri aşama, "koryon villüs biyopsisi" adı verilen plasentanın bebeğe ait kısmından küçük bir parça alınarak kromozom açısından analizi ile teşhisin sağlanmasıdır.

Son yıllarda ikili teste eklenen "Nuchal Translucency (NT, ense kalınlığı, ense pilisi kalınlığı)" ölçümleri ile birlikte değerlendirilmesiyle test "üçlü test" adını almıştır.

3. vizit: 16-18. hafta
• Ultrasonda; fetus bir bütün olarak anomali taraması açısından değerlendirilir.

• II. Trimester tarama testi (Üçlü Test, Triple Test)
Üçlü test uygulamasındaki amaç; bebeğe ait özellikle Down sendromu, Trizomi 18 gibi kromozom bozuklukları ile birlikte "Nöral tüp defektleri" adı verilen bir takım anomalileri taranmasıdır.

Üçlü test; gebeliğin 16-19. haftaları arasında anne kanından alınan örnekte β-HCG, alfa feto protein (AFP) ve bağlanmamış estriol (uE3) denilen üç biyokimyasal maddenin ölçümü ile yapılır. Bu ölçümler gebelik haftasına göre annenin yaşı, vücut ağırlığı, ırkı, annede diyabet olup olmaması, sigara içip içmediği, öyküde önceki gebeliklerin özellikleri ile birlikte değerlendirilir. Büyümekte olan bebekte olabilecek nöral tüp defekti ve bazı kromozomal anormalliklerle (Down sendromu ve trizomi 18) karşılaşılma riski hesaplanır.

Üçlü test bir tanı testi değil "tarama testi (screening test)" dir. Testin amacı bebek ve anne açısından riskli yöntemleri kullanmadan bebekte olabilecek anomali riskini saptamaktır. Eğer test sonucunda risk belirli bir düzeyin üzerinde çıkarsa (genel olarak 1/270 den fazla olması durumunda) "amniyosentez" adı verilen işlem yapılarak kesin tanı konulur. Yani amniyosentez bir "teşhis testi (diagnostic test)" dir.

Amniyosentez işleminde anne karnından ince ve uzun bir iğne yardımıyla amniyon sıvısı alınır. Tecrübeli ellerle yapıldığında oldukça ağrısız ve bebek için riskleri azdır.

Alınan sıvıda bebeğe ait dökülen canlı hücreler vardır. Bu hücreler özel bir kültür ortamında bekletilerek üretilir. Üretilen hücreler belli bir safhada toplanılarak kromozomları ayrıştırılır ve mikroskop altında görüntülenerek kromozomlar analiz edilir.

Kromozom analizinde görüntülenen hücreler direkt bebeğe ait olduğu için bebeğin kromozom yayılımını gösterir. Bu şekilde bebeğe ait kromozomlarda olan problemler rahatlıkla görülebilir ve aynı zamanda sex (cinsiyet) kromozomlarının incelenmesiyle bebeğin cinsiyeti de ortaya çıkar. Aşağıdaki resimde amniyosentez işleminin yapılışını görmektesiniz.



Karından bir ince iğneyle ultrason eşliğinde amniyon kesesine girilir.


Yaklaşık 20 cc amniyon sıvısı enjektör ile aspire edilerek genetik laboratuara gönderilir.

Nöral tüp defektleri (NTD) bebeklerde görülen anomaliler (bebekteki kusurlar) arasında ilk sıraları almaktadır. Birkaç ayrı türü vardır. Bunlardan biri bebeğin beyin dokusunun bir bütün olarak gelişmemesidir, "anensefali" adı verilen bu en ağır şekli ölümcüldür.

Nöral tüp defektlerinin diğer türleri ise omurilikle ilgilidir. Omurilik gelişirken onu çevreleyen omurga kemiklerinin tam kapanmaması sonucu omurilik dokusu bebeğin sırtındaki bir yarıktan dışarıya çıkar; bu duruma "spina bifida" denilir. Dış etkenlere çok hassas olan bu sinir dokusu zamanla zedelenir ve bebek belli bir seviyenin altında sinirsel fonksiyonlarını yapamaz. Sonuç olarak bebek açısından yine ölümcül olabilecek bir doğumsal anomalidir. Hafif şekildeki spina bifidalarda doğum sonrası bir takım operasyonlarla düzelme şansı vardır.

Bu anomalilerde açıkta kalan dokudan "alfafetoprotein" (AFP) amniyon sıvısına, buradan da anne kanına geçer. Anne kanından yapılan testlerde bu gebelerde normal gebelerden daha yüksek miktarlarda alfafetoprotein saptanır.

Spina bifidalı gebeliklerin % 85'i bu test ile yakalanabilmektedir. Ancak test yapılan gebelerin %3-4'ünde her şey normal olmasına rağmen yüksek sonuç verebilmektedir. Bu nedenle tek başına test sonuçlarıyla tanı konmamaktadır.

Üçlü testte AFP yüksek ise ayrıntılı ultrason ile beyin dokusu ve omurgalar değerlendirilir. Ultrason ile saptanamayan bir durum varlığında amniyosentez yapılarak amniyotik sıvıdaki AFP miktarı ölçülerek kesin tanı konulabilir. Ayrıca amniyon sıvısındaki "asetilkolin esteraz enzimi"nin miktarına da bakılabilir.

AFP değeri yüksek fakat amniyosentezde ve ayrıntılı ultrasonografide anomali saptanmayan gebeliklerde, bebeğin büyüme ve gelişmesinin daha yakın takip edilmesi önerilmektedir.

Anne kanında yapılan üçlü test ile Down sendromu ile birlikte trizomi 18 riski de hesaplanabilmektedir. Down sendromlu bebekte normalde iki tane olması gereken 21. kromozom üç tanedir.

Trizomi 18'de ise aynı problem 18. kromozomdadır. Trizomi 18'li bebekler yaşamla bağdaşmaz ve genel olarak anne karnında veya doğumdan hemen sonra ölürler. Trizomi 18 görülme sıklığı Down sendromuna göre oldukça azdır.

Down sendromu (Trizom 21, mongolizm) yaklaşık olarak 850 doğumda bir görülür. Tedavisi olmayan bu kromozom anomalisinde fiziksel ve zeka geriliği olan bebekler söz konusudur.

Down sendromu görülme şansı yaşa bağımlı olarak artar. Özellikle 35 yaşın üzerinde risk önemli bir boyuta ulaşır. Ancak tüm Down sendromluların %25-35'i yalnızca 35 yaş üzeri gebelik ürünü iken %70-80'e varan oranlarda genç gebeliklerdedir. Üçlü testle Down sendromlu bebeklerin %60'ına yakını (%5 yalancı pozitiflikle) yakalanabilmektedir.

Son yıllarda üçlü testin Down sendromu yakalama şansını daha da arttırmak amacıyla teste kandaki "İnhibin A" adı verilen biyokimyasal değerinin de ölçülüp eklenerek testin "dörtlü test" şekline dönüşmesi için yapılan çalışmalar umut vericidir.

Down sendromu riski yüksek çıkmış gebeliklerde kesin tanıyı koyabilmek için anlatıldığı şekilde genetik amaçlı amniyosentez yapılması gereklidir. Üçlü tarama testinin asıl amacı yaşamla bağdaşabilen ve ömür boyu zeka geriliği ile giden Down sendromlu bebekleri yakalamaktır.
Amniyosentez sonucu yakalanan Down sendromlu bebekler çıkarılan sağlık kurulu kararlarıyla tahliye edilirler.

Üçlü test ile diğer bazı anomalileri de saptamak mümkündür. Bebeğin karın duvarı anomalilerinde (gastroşizis, omfalosel), böbrek anomalilerinde de test sonuçları yüksek çıkabilir. Bu nedenle üçlü testte artmış risk saptanan gebelere amniyosentez yapmadan önce tüm bu anomaliler açısından ayrıntılı ultrasonografik değerlendirme (II. basamak ultrasonografisi) yapılmalıdır.

4. vizit: 22-24. hafta
• Ultrasonda; servikal (rahim ağzı) uzunluk ve şekli ölçülür. Bebek özellikle kalp, beyin ve diğer iç organlar açısından değerlendirilir.

• Servikal kültür ve fresh testleri

Gizli vaginal enfeksiyonları araştırmak için yapılır. Gebelikte özellikle düşen hücresel tip vücut direnci nedeniyle "fırsatçı enfeksiyonlar" olarak tabir edilen bazı vaginal enfeksiyonlar gelişebilir. Bunların başında özellikle mantar enfeksiyonları (candida), yanısıra Trichonomas ve Gardnerella enfeksiyonları da sayılabilir.

Genel olarak tedavi edildikten sonra nüks eden bu rahatsızlıklar ilerleyen gebelik haftalarında tekrar tekrar tedaviye gerek duyabilirler.

5. vizit: 24-28. hafta
• Tam kan sayımı
Anne adayının kan sayımı yapılarak gebeliğin bu ilerleyen haftalarında aneminin gelişip gelişmediğine bakılır.

• Tam idrar tetkiki
İdrarda gizli enfeksiyonların varlığı araştırılır. Özellikle gebelerde her hangi bir şikayet oluşturmaksızın yalnızca idrar tahlillerinde bakteri ve lokosit görülmesi ile karakterize gizli idrar yolu enfeksiyonları (asemptomatik bakteriüri) erken doğuma ve böbrek enfeksiyonlarına (pyelonefrit) neden olabilir.

Tam idrar tetkikinde böyle bir durum saptanırsa idrar kültür-antibiyogram testi yapılarak üreyen mikroorganizmanın türüne göre antibiyotik başlanmalıdır.

• 50 gram glukoz yükleme testi
Bu gebelik haftasında kişilere sabah aç karınla 50 gram toz glukoz sulandırılarak içirilir ve bir saat sonrasında tetkik için kan alınır.
Alınan kan örneğinde kan şekeri değerinin 140 mg/dl ve üzerinde olması durumunda test pozitif olarak kabul edilir ve bu gebelerde bir gün sonra 100 gram standart glukoz tarama testine geçilir.

Bazı gebeler bu oldukça tatlı olan bu suyu içmede problem yaşayabilirler, örneğin bulantı ve kusmaları olabilir. Bu durumda laboratuara giderken yanlarında "limon" götürüp tatlı suyun içine sıkmak suretiyle şikayetleri genel olarak giderilecektir.

100 gram standart tarama testinde bu kez gebelerden sabah aç karınla kan alınır ve hemen sonrasında 100 gram toz glukoz sulandırılarak içirilir. İçimden 1 saat, 2 saat ve 3 saat sonra tetkik için kan alınır. Böylece açlık kan şekeri ile birlikte toplam 4 ayrı kan şekeri değeri elde edilmiş olur. Bu 4 değerden 2 veya daha fazlasının standart değerlerin üzerinde olması durumunda gebeler "gestasyonel diabet (gebeliğe bağlı diabet, gizli şeker hastalığı)" teşhisi alarak kalori kısıtlaması amacıyla diyetisyene konsultasyona gönderilirler.

Gestasyonel diabeti olan gebelere diyetten kalori kısıtlaması yapılmazsa annenin kan şekeri değerlerinin genel olarak yüksek olmasının bir sonucu olarak; bebeğin normalden iri olması, doğumun zor olması, amnios suyunun normalden fazla olması ve buna bağlı erken doğum riskleri gibi durumlar oluşabilecektir. Ayrıca doğan bebeklerde doğum sonrası kan değerlerine bağlı metabolik sorunlar meydana gelebilecektir.

Normale göre iri bebekler (makrozomi) halk arasında "tosuncuk" olarak tabir edilirler.

• İndirekt Coombs Testi

Bu haftada yalnızca kan uyuşmazlığı olan gebeler yeniden İndirekt Coombs testine bakılarak değerlendirilir, sonuç negatif ise bebeğin etkilenmediği anlamına gelir. Bu durumda gebeliğin sonuna kadar etkilenmeden (immünizasyon) korumak amacıyla gebeye "Anti D Immunglobulin" iğnesi yapılıır.

6. vizit: 32. hafta
• Ultrasonda; fetusun gelişimi, iç organları ayrıntılı olarak değerlendirilir. Ayrıca amniyon sıvısı, bebeğin duruş şekli, plasentanın yeri ve görüntüsü, bebeğin rahim içindeki aktif hareketleri incelenir.

7. vizit: 34. hafta
• 6. vizitteki işlemler tekrarlanır. Riskli durumların varlığında Doppler ultrasonografi ve NST gibi ek tetkikler istenebilir.

8. vizit: 36. hafta
• Utrasonda özellikle bebeğin duruşu, amnios sıvısı, plasentanın görünümü ve bebeğin aktif hareketleri incelenir.

9. vizit: 38. hafta
Bebeklerin sağlık durumunu tespit etmek için birçok yöntem kullanıyoruz. Hiçbir yöntemin tek başına duyarlılığının %100 olmadığını unutmamak gerekir.

Gebelik izlemlerinde günümüzde yapılan araştırmaların çoğu, anne adaylarının ve fetusun içinde bulunduğu ortamı sağlıklı kılmak veya bu ortamın sağlık düzeyini tespit edebilmek içindir. Teknolojik gelişmelerin ve bilgi çağının sunduğu olanakları tıbbın her alanında olduğu gibi riskli gebeliklerin tespitinde ve takibinde kullanmak bir avantajdır.

Son haftalarda bebeğin iyilik durumunu gösteren standart olarak üç ayrı yöntem vardır. Bunlar:

Ultrasonografik değerlendirmeler
NST
Bebek hareketleridir.

Bunlardan ilk ikisi hekim tarafından incelenirken bebeğin hareketleri anne adayı tarafından değerlendirilmelidir. Bebeğin hareketlerindeki ani azalma durumunda bu bebeğin sıkıntıya girdiğinin bir ifadesi olabilir. Bu durumda gebe hekimini bilgilendirmelidir.

Ayrıca bebeğin "biyofizik profil skorlaması" yapılır. Biyofizik skorlama; ultrasonda rahim içindeki bebeğin aktif bazı hareketleri ve amniyon sıvısının miktarı yanısıra NST bulgularının hep birlikte değerlendirilerek skorlanmasıdır. Bebeğin sağlığını gösteren önemli bir kriterdir.
Özetle, biyofizik profil skorlaması; gebeliğin ultrason görüntülemesi ile NST bulgularının birlikte değerlendirmeleridir. Teşhiste tek bir yöntem yerine kombine olarak düşünülerek karar verilmelidir.

• NST (Non-Stres Test, Kardiyotokografi)
NST, özellikle son yıllarda gebelik takiplerinde vazgeçilmez bir yöntem haline gelmiştir.

Kardiyotokografi (kardiyo=kalp, toko=rahim kasılması) veya kısaca "toko" adı verilen cihazla bebeğin kalp atışlarının seyrini, bebek hareketleriyle ve varsa kasılmalarla olan ilişkisini temel alarak bebeğin iyilik halini değerlendiren bir testtir. Doğum eylemi esnasında da aynı amaçlarla kullanılır.

"Prob" olarak tabir edilen ve gebenin karnı üzerine sabitlenen iki alıcı ucu vardır. Problardan biri rahmin kasılmalarını (uterin kontraksiyon) diğeri ise bebeğin kalp seslerini algılar. Algılanan kasılmalar ve kalp sesleri cihaz tarafından bir grafik kağıt üzerine aktarılır.

Yaklaşık 20 dakika süren bu işlem sırasında gebelerden, bebeklerin her hareketlerini hissettiklerinde ellerine verilen küçük bir butona basmaları istenir. Böylelikle; bebeğin kalp atım hızı ve reaktivitesi (atım hızındaki değişkenlikleri), rahimdeki kasılmalar ve bebeğin kalbinin bu kasılmalara verdiği cevaplar hekim tarafından değerlendirilerek bebeğin sağlığı hakkında dolaylı bir bilgi elde edilmiş olur.

Resimde NST uygulanan bir gebeyi görmektesiniz.


Bebek hareketlerini hisseden gebe elindeki butona basar.



Kalp atımları ve rahim kasılmaları aynı anda
bir grafik kağıt üzerine basılır.
Üst kısım kalp seslerine, alt kısım ise rahim kasılmalarına aittir.

NST özellikle gebeliğin son aylarında bebeğin sağlığını gösterdiği gibi doğum sırasındaki monitörizasyonda (izlemde) da son derece önemlidir.
Riski olmayan gebeliklerde, NST uygulamasına 37. gebelik haftasından sonra haftada bir, 40. gebelik haftasından sonra ise 3 günde bir tekrarlanması önerilir.

NST işlemi öncesi annenin karbonhidrattan zengin diyetle karnını doyurarak tok olması önerilir. Uygulamanın, bebeğe hiçbir olumsuz etkisi yoktur.

NST özellikle anne adayının bebek hareketlerinde azalma olduğunu ifade ettiği durumlarla, kasılmaların varlığından şüphelenildiği anlarda kullanıldığında oldukça değerli bilgiler sağlar. Bu şekilde doğum eyleminin başlayıp başlamadığı, bebeğin içeride sıkıntıda olup olmadığı indirekt olarak anlaşılabilir.

• Renkli doppler ultrasonu


Renkli doppler ultrasonografi, son yıllarda giderek daha fazla uygulama alanı bulmaktadır.

Özellikle anne adayının risklerinin belirlenmesinde ve bebeğin sağlık durumunun değerlendirilmesinde kullanılmaktadır.


Doppler ultrasonunda özetle bebeğe giden kan akımına bakılır. Üstteki resimde erken bir gebelikte bebeğe giden kan akımı renki doppler ultrasonu ile izlenmektedir.

Kan akımının bozulması (azalması veya geriye kaçması) durumlarında bebek hayatı riske girer. Damarlardaki direnç artışı kan akımındaki azalmayı ifade eder.

Ayrıca bebekle plasenta arasında göbek kordonu içerisindeki umbilikal arter, umbilikal ven ve bebeğin beyin damarlarındaki dalga şekillerindeki bozukluklar, bebekteki dolaşım bozukluğunu saptayabildiği gibi şiddetini de belirleyebilmektedir.

Doppler ultrasonda dolaşımsal bozukluk tespit edildiğinde daha sonraki dönemlerde bebeğin durumunda kötüleşme riski artmıştır. Özellikle preeklampsi (gebelik zehirlenmesi) veya bebeğin rahim içi gelişme azlığı (IUGR) gibi durumlarda damarlardaki direnç artışı gidişatın olumsuz yönde olduğunu gösterir.

Gebeliğin 12-14. haftalarında yapılan "Ductus venosus doppler"i bebekte başta kalp anomalileri olmak üzere Down sendromu gibi bir takım kromozom bozukluklarının erken teşhisinde umut vermektedir.

• Kan biyokimyası, Tam kan sayımı, Tam idrar tahlilleri, Hbs Ag, Anti Hbs, HCV, HIV, TORCH tetkikleri tekrarlanır. Doğum öncesi doğuma veya olası sezaryene hazırlık amacıyla bu testler tekrar gözden geçirilir.
Sezaryen planlanıyorsa bu tetkik sonuçları anestezi açısından da önemlidir.

• Doğum konusunda bilgilendirme
Günü yaklaşan anne adayına doğumla ilgili detaylı bilgiler verilir.

39-42. haftalar arası izlem
• Ultrason (gerekirse biyofizik profil)
• NST

38-40. haftalar arası haftada bir, 40.haftadan sonra ise 3 günde bir uygulanması önerilir.

NST'si normal(reaktif) olan 1000 gebenin 997'sinin bebeklerinde ilk üç gün içinde hiçbir problem ortaya çıkmadığı izlenmiştir. Fetal iyilik durumunun izlenmesinde NST oldukça önemli bir yere sahiptir.

• Vajinal muayene (tuşe)
Vajinal (pelvik) muayene "tuşe" adını alır. Amaç kalça kemiğiyle (pelvis) ve rahim ağzının (cervix) değerlendirilmesidir. Bu şekilde pelvis girimi, kemik çıkıntılar, pelvis çatısı ayrıntılıca değerlendirilir. Bunun yanısıra rahim ağzına (cerviks) da bakılır.

Doğum işaretleri konusunda gebe bilgilendirilir.

40. haftadan sonra ise gebenin doğuma kadar haftada iki kez görülerek değerlendirilmesinde yarar vardır.

42. haftaya kadar doğumu başlamayan gebeler ise hastaneye yatırılarak doğurtulmalıdır. Çünkü bu haftadan sonrası "Gün aşımı (Surmaturasyon, posterm)" gebeliği olarak değerlendirilir ve bebeğin içeride sıkıntıya girme riski oldukça artmıştır.

Gebeliklerin risklerine göre bu testler yer değiştirebilir, izlemler daha sıklaştırılabilir veya daha ayrıntılı testler istenebilir.

Bebeğin sağlığı her zaman için tek bir yöntemle değil, sayılan tüm bu testlerin bütününün sonucunda değerlendirilmelidir.
260
Günümüzün anne adayları artık çok şanslı. Çünkü artık epidural anestezi veya halk arasında "ağrısız doğum" adıyla bilinen yöntem çok güvenli ve yaygın bir şekilde kullanılıyor.

Epidural anestezi ile ilgili yeterince bilgi alabilmek için öncelikle doğum ağrıları hakkında gerekli bilgiyi almak uygundur.

Doğum Ağrılarının Nedenleri Nelerdir?

Doğum sırasındaki ağrıların iki temel nedeni vardır; duygusal ve fonksiyonel nedenler.

Duygusal ağrıların nedeni korku ve bilgisizliktir. Bu faktörler doğum sancılarının şiddetini olumlu ya da olumsuz şekilde etkileyebilir.

Doğum ile ilgili eğitim, ağrıyı ortadan kaldırmasa da onunla başetmeyi bize öğretir. Kendisini nelerin beklediğini bilen bilinçli bir anne adayı ağrıya çok daha kolaylıkla direnebilmektedir.

Doğum ağrılarının ana nedeni ise fonksiyonel ağrılardır. Rahim kasılmaları, rahim kanalının açılması, bebeğin aşağıya doğru inişi ve doğum sırasındaki tıbbi girişimler fonksiyonel ağrıların diğer nedenleridir. Bu bölgedeki sinirsel uyaranların beyine iletilmesi sonrasında ağrı hissi oluşuyor.

Epidural Anestezi Nedir?


Epidural anestezi vücudun belirli bir bölgesindeki ağrı iletimini durduran bölgesel ya da lokal bir anestezi çeşididir. Yöntem, bir anestezi uzmanı tarafından uygulanır. Doğum ağrısını kontrol altına almanın en etkili yöntemi olmakla birlikte sadece bu amaçla kullanılmaz.

Sezaryen gibi bel seviyesi altında yapılan pek çok ana cerrahi girişim epidural anestezi altında yapılabilir.

Uygulamadaki prensip, omuriliği çevreleyen ve "dura" adı verilen zarın etrafına lokal anestezik madde verilerek ağrı uyarılarının beyine ulaşmasının engellenmesi sonucunda ağrı hissinin ortadan kalkmasıdır.

Eğer bu bölgedeki motor işlevi sağlayan sinirler de baskılanırsa tam bir anestezi meydana gelir ve uygulama yapılan bölgenin altında kalan kısımda his ile birlikte hareket kabiliyeti de ortadan kalkar. Kişi bu durumda geçici süreyle bacaklarını ne hissedebilir ne de oynatabilir. Bu sezaryen ameliyatlarında uygulanan epidural anestezidir.

Epidural anestezinin normal doğumda uygulanmasındaki amaç sadece ağrıyı gidermek olduğundan, epidural aralığa sezaryen ameliyatlarına göre daha az dozlarda lokal anestezik ile birlikte güçlü ağrı kesiciler de verilir. Bu sayede motor kayıp olmayacağından anne adayı ağrı duymadığı halde dokunmaları hissedebilir ve bacaklarını oynatabilir. Lokal anesteziğin miktarı çok düşük tutularak anne adayının normal doğum eylemi sırasında yürüyebilmesi dahi sağlanabilir.

Epidural Anestezi Nasıl Uygulanır?

Normal doğumda rahim kasılmaları düzenli hale geldikten sonra ya da rahim açıklığı yaklaşık 4 cm.ye ulaştığında (bu dönem ağrıların hissedilmeye başladığı 'aktif faz' olarak adlandırılır) epidural anestezi yapılabilir.


Anne adayı yan yatar ya da oturur pozisyondayken kateterin (ince boru) takılacağı bel bölgesindeki alan önce antiseptik solüsyonlar ile temizlenir, sonra bölgeye steril örtüler örtülür.


Daha sonra kateterin gireceği bölüm iğneyle uyuşturulur, ardından kateter ciltten bel bölgesindeki omurların arasına kadar itilerek dura zarı çevresindeki epidural aralığa yerleştirilir.


Kateterin dışarıda kalan ucu flasterler ile hastanın sırtı boyunca sabitlenerek kayması engellenir.

Böylelikle dışarıda kalan uçtan gereksinim halinde enjektör yardımıyla istenilen miktarda lokal anestezik ilaç yapılabilir.

Normal doğumda, kateter yerleştirilip ilaç verildikten yaklaşık 15 dakika sonra anne adayı kasılmaları hissetmesine rağmen ağrı duymamaya başlar. Doğum uzadığında veya ilacın etkisi azalıp hasta ağrı duymaya başladığında ise ek dozlar verilebilir. Bu şekilde doğum gerçekleştirildikten sonra epizyotomide de ek bir anesteziye gerek kalmaz.

Vajinal doğumu takiben hemen, sezaryeni takiben ise genellikle 24-36 saat sonra uygulamaya son verilerek kateter çekilip çıkartılır.

Anestezi amaçlı epidural kateter takılması işlemi hastalar açısından son derecede kolay tolere edilebilir, acısız ve rahat bir uygulamadır.

Kateterin epidural boşluğu girdiği anda bacakta elektrik çarpmasına benzer bir his oluşması dışında hastada rahatsızlık oluşmaz. İşlemin uygulamasında en önemli nokta ise işlemi yapan anestezi uzmanının deneyimidir.

Epidural Anestezinin Avantajları Nelerdir?

Doğum ağrılarının giderilmesinde en etkili yoldur.
Genel anesteziye göre riski daha azdır.
Annenin bilinci açık olduğu için sezaryen sırasında doğuma katılabilir, hatta ameliyat devam ederken bebeğini kucağına bile alabilir.
Uygun zamanda uygulanırsa normal doğumun ilerlemesini hızlandırır.

Epidural Anestezinin Uygulamasındaki Riskler Nelerdir?

Epidural anestezide risk sanılanın aksine deneyimli uzmanlar tarafından yapıldığında son derece azdır.

En sık görülen yan etki ani tansiyon düşmesidir (hipotansiyon). Bu problemi önlemek için, işlemden hemen önce damar yolundan yaklaşık bir litre kadar sıvı hızlı bir şekilde verilerek damar yolunun dolması sağlanır.

Ayrıca, işlem sonrası baş ağrıları, yetersiz anestezik madde uygulanmasına bağlı tek taraflı anestezi oluşması, kullanılan ilaçlara bağlı hafif derecede alerji ve cilt döküntüleri, enfeksiyon, nadiren ıkınma hissini ortadan kaldırarak doğum süresinin uzaması, işlem sonrası idrar yapmada geçici zorluklar ve yine çok çok nadiren felç gelişimi gibi problemler sayılabilir.

İşlem deneyimli ellerde uygulandığında, bu tür problemlerin gelişmesi son derecede nadirdir.

Epidural anestezi hem vajinal hem de sezaryen ile doğumların son derece konforlu geçmesini sağlayan ve 25 yıldır modern tıpta yeri olan bir yaklaşımdır. Her anne adayı bu uygulamadan yararlanması için teşvik edilmelidir. Genel anestezinin risklerinin epidural anesteziye göre daha fazladır.

Epidural Anestezi Kimlere Uygulanmaz?

Kanama bozukluğu olanlarda
Antikoagülan (pıhtılaşmayı önleyici) tedavi alanlarda
Uygulama bölgesinde enfeksiyon-yanık varlığında
Anne adayının uygulamayı reddetmesi durumlarında epidural anestezi uygulanmaz.