Show posts

This section allows you to view all posts made by this member. Note that you can only see posts made in areas you currently have access to.

Topics - ponçik

21
Pedagog Güzide Soyak, bebeklerin zihinsel gelişimlerine yardımcı olmak için nasıl oyuncaklar tercih etmemiz gerektiğini anlatıyor.

Çocuklarımız ile oynadığımız oyunlarda karşılıklı keyif alırken, bu sırada onların zihinsel gelişimlerine de destek oluruz. Bebekler ilk aylarda görüş alanları içindeki nesneleri izlerken, dokunmaya çalışırlar. Dikkatlerini çeken nesneyi 180 derece takip edebilirler. Annelerinin sesini ayırt edebilirler. Nesnelere vurur, çıkardığı sesten keyif alır, davranışlarını tekrar ederler.

Bebeklere oyuncak verirken nelere dikkat etmek gerekir?

- Bebeğinizi şeritli ya da ince iplikli bir şeyle tek başına oynamaya bırakmayın.
-Oyuncaklara bağlı, dikili şeylerin sağlam olup olmadıklarını kontrol edin.
-Bebeğin bütün oyuncakları düz ve yuvarlak kenarlı olmalı. Sivri uçları, keskin kenarları bulunmamalıdır.
-Bebekler her şeyi ağızlarına götürürler. Boyalı oyuncaklar alırken, bu boyalarda kurşun bulunup bulunmadığını, mutlaka kontrol edin.
-Bir araya bağlanmış nesneler, halkalar, boncuklar ve küçük plastik mutfak eşyaları, bebeğiniz için avuçlanacak, sallanıp ses çıkaracak, emilecek ve çiğnenecek şeyler olacaktır. Yalnız, birbirinden kolayca ayrılıp yutabileceği parçalardan oluşmamalarına dikkat edin.

Bebeğinizin ilk oyuncakları nasıl olmalı?

Bebeğiniz tanıdık yüzlü ve hoşa giden kumaştan yumuşak, hafif şeylere yanıt vereceği için ilk aylarda, kavrayabileceği ve sarılabileceği bir oyuncak ayı, küp ya da top biçiminde küçük, yumuşak oyuncaklar, en sevdiği şeyler haline gelecektir.

Bebeğiniz büyümeye başladıkça avucu ile kavrayabileceği ebattaki oyuncakların yerini, ilerleyen aylarda hareket ettirebileceği oyuncaklar alacaktır. İlk aylarda eline aldığı oyuncağı tanımak isteyen bebek, ağzına götürerek, özelliklerini keşfetmeye çalışacaktır. İlk altı ay sonrasında çocuk gelişimi hız kazanır. Motor becerileri gelişirken, bebeğin çevreyi tanıma çabaları artar. Parmakları ile yediklerini keşfetmek ister. Bu dönemde yemek yeme becerisinin gelişmesi için deneyimleri desteklenmelidir. Onunla oyun oynarken sakladığınız oyuncağı merak eder. Bu oyunu sık kullanın. İletişim kurarken göz temasına özen gösterin. İsmini söyleyin, kısa net cümleler kurun, oyuncaklarını karşılıklı alıp verin. Yüz ifadeniz ve ses tonunuzda yarattığınız farklılıklar sizi dinlerken dikkatini toplamasını sağlayacaktır. İlk altı ay içinde sakladığımız nesneleri aramayan bebek, dokuzuncu aydan sonra kaybolan oyuncağını takip eder ve bulmaya çalışır. Basit talimatları anlar. Objelere dokunmasını sağlayın ve bunlar hakkında onunla konuşun, anlatın. Oyuncaklarını beraber toplayın, şarkı ve tekerlemeler söyleyin.

Bir yaşından itibaren yürüme ve konuşma gelişimi hızlanıyor. Bu dönemde neler yapılmalı?

1 yaş dönemi çocukları için; plastik, ahşap, kumaş gibi farklı ebat ve malzemelerden yapılmış oyuncaklar tercih edilmelidir. Renkli ve ses çıkaran oyuncaklar ilgilerini çekecektir.

Seslerin arttığı ve konuşmanın hızlandığı bu dönemde çocuğun kendi yaşıtları ile birlikte olmasını sağlayın. Aynı yaş döneminde olsalar bile, çocuklar arasında gelişim farklılıkları olabilir. Bir arada bulunmaları, öğrenmiş oldukları farklı becerileri birbirlerine öğretmelerini sağlayacaktır. Nesneleri parmağınızla gösterin ve isimlerini söyleyin. Top kelimesinin anlamını bilmesi için topu tanıyor olması gerekir. Çevresinde bulunan objeleri bu yöntemle tanıtın. Az yazılı ve bol resimli hikaye kitaplarını birlikte inceleyin, okuyun. Boya kalemleri ve kağıtlarla vakit geçirmesini sağlayın.

Yürümeye başladığında ev içi sınırlar olmalı mı?

Bebek yürümeye başladığı dönemde her şeye dokunarak tanımak isteyecektir. Kendisine zarar vermeden bunu yapmasına izin verin. Fırsat oluştukça anlatın. Güvenliği için risk oluşturabilecek ev eşyalarına ulaşmasını engelleyin. Bu dönemde 'hayır'ı anlayabilir. Tekrar denediği durumlarda kararlı olun.

Kaynak http://www.bebisler.com/cocuk/oyuncak-secimi/Bebe%C4%9Fin-geli%C5%9Fimine-uygun-oyuncak-se%C3%A7imi/1082743
22



Doğum öncesinde ve sırasında öğrendiğiniz solunum tekniklerini hatırlayın ve daha rahat bir doğum için onları kullanın.

Kegel egzersizleri için aşağıda sıraladığımız hareketleri deneyebilirsiniz:

İdrar yaparken idrarınızı bir anda yarıda kesin ve tutun. Bu sırada kullandığınız adale grubu, vajina ön duvarını ve idrar yollarını destekleyen gruptur. Ardından idrarınızı bırakarak bu işlemi birkaç kez daha tekrarlayın.

İki parmağınızı vajina girişine bir miktar içeri girecek şekilde yerleştirin. Bu vaziyetteyken vajinanızla parmağınızı sıkmayı deneyin.

Parmağınızı sıkıca kavrayıp bırakın. Bu işlem girim kaslarını çalıştırarak güçlendirir. Aynı zamanda klitorisin kanlanmasını artırır.

Parmağınız girimdeyken önce parmağınızı vajinanızı kullanarak dışarı itmeye çalışın, ardından sadece vajinal kaslarınızla içeri çekin.

Bu adalelerin yerini ve nasıl kullanılacaklarını öğrendikten sonra aynı işlemi yere çömelmiş vaziyette sanki vajinanın girişinde bir kalem tutmuş gibi düşünerek dizlerinizin üzerinde tekrar deneyin

Sırt üstü yatar vaziyetteyken alt karın ve kalça kaslarınızı kullanarak vajinanızın girişinde ve düz durur vaziyette olduğunu farz ettiğiniz bir kalemi, yukarı doğru kaldırırmış gibi düşünerek bu hareketi tekrar edin.

İki parmağınız vajinanın girişinde ve onları sıkıca kavramış vaziyetteyken alt karın kaslarınızı kullanarak parmağınızı klitorise yönlendirmeye çalışın.

Her maddede yazan hareketi on defa yaparak bir set oluşturun. Üç set bir seans meydana getirir.

Egzersizleri sabah ve akşam saatlerinde iki grupta yapın.

Egzersizleri uygulamadan önce doktorunuza danışın.


Kaynak
http://yazarkafe.hurriyet.com.tr/icerik/587014/sakin-ac-kalma-surekli-ye.htm
23
Diyet / Aç Kalarak Kilo Veremezsiniz
22 Kasım , 2013, 17:55:02



Aç kalarak kilo veremezsiniz...

Kilo vermek için elinizden geleni yapıyor ve hala kilo veremiyorsanız, bir yerlerde yanlış giden bir şeyler var demektir.

Pek çok insan beslenmesine dikkat ettiği halde bir nedenle kilo verememekten yakınır. Birçok kişi de aç kalarak zayıflamaya çalışır. Oysa uzmanlar uyarıyor: "Sakın aç kalarak kilo vermeye çalışmayın. Düzenli, az az ve sık sık beslenmek metabolizmanızın sürekli çalışmasını sağlar ve kilo vermede etkilidir."

Metabolizma hızının kilo vermede çok etkili olduğunu belirten Diyetisyen Berna Ertuğ, "Metabolizma hızı; vücudun aldığı besinleri enerjiye dönüştürmesi ve gerektiğinde bu enerjinin harcanması olayıdır. Metabolizma hızı kişiye göre yeterince iyi ise alınan besinler kolayca enerjiye dönüştürülüyor ve harcanıyor demektir. Eğer değilse, besinleri enerjiye dönüştürmek zorlaşıyor yani yakılamayan enerji yağ şeklinde depolanarak kilo artışına neden oluyor" dedi.

Metabolizma hızınız genetik, yaş, cinsiyet, büyüme dönemi, vücut bileşimi ve tipi, hamilelik, hormonlardaki bozukluk, hastalık gibi birçok faktörden etkilendiğini kaydeden Ertuğ, "Yaş ilerledikçe kilo alıp verme döngünüzün de değiştiğini unutmayın. Daha önceki beslenme alışkanlıklarınıza devam ederseniz yaş faktörünün metabolizma hızını yavaşlatacağını unutmuş olacağınızdan bunun bilincine varmalı; yaşınıza, metabolik hızınıza ve kişisel özelliklerinize göre uygun bir diyetle beslenmelisiniz" diye konuştu.

Diyetisyen Ertuğ kilo vermekte zorlananlar için şu önerilerde bulundu:

TEK GIDA DİYETİ Mİ? ASLA!
Tek tip beslenmekten vazgeçin, her öğününüzde 5 besin grubundaki (Et ve ürünleri, süt ve ürünleri, ekmek ve ekmek grubu, sebze ve meyve, yağlı tohumlar) besinleri tüketmeye özen gösterin.

SÜREKLİ YİYEREK ZAYIFLAYIN
Düzenli, az az ve sık sık beslenmek metabolizmanızın sürekli çalışmasını sağlar. Diyetinize meyve, diyet bisküvi, küçük sandviçler ve süt gibi ara öğünler ekleyerek ana öğünlerde çok acıkmanızı engellemiş olup porsiyonlarınızı da azaltmayı sağlamış olursunuz.

AÇ KALARAK KİLO VERMEYİ AKLINIZDAN BİLE GEÇİRMEYİN
Öğün atlanarak veya çok düşük kalorili ve bilinçsizce yapılan diyetler metabolizma hızını yavaşlatır ve bunun sonucunda bir günde harcadığınız enerji azalır. Çünkü besinlerin sindirimi ve besin öğelerinin emilimi sırasında toplam günlük enerjinin yüzde 10'u harcandığı için yeterli miktarlarda tüketilen besinler kalori harcamasını gerçekleştirir.

FİZİKSEL AKTİVİTENİZİ ARTIRIN
Günlük hayatınızda yapabileceğiniz en basit fiziksel aktiviteyi yaşam tarzı haline getirmeye çalışın. Yürüyüş, bisiklete binme gibi egzersizler metabolizma hızınızın yükselmesinde büyük önem taşır.

SU TÜKETİMİNİ ARTIRIN
Metabolizmanızın düzgün çalışması için bol miktarda suya ihtiyacı vardır. Günde en az 2 litre su içmeye çalışın; ancak bu miktarın kişisel özelliklere ve sarfedilen enerjiye göre değişkenlik göstereceğini unutmayın.

TİROİD HORMONUNUZU KONTROL ETTİRİN
Tiroid bezi metabolizma hızınızı kontrol ettiği için ailenizde genetik bir troid problemi varsa veya kendinizinkinin yavaş çalıştığından şüphe duyuyorsanız kontrol ettirmek faydalı olacaktır.


Kaynak
http://yazarkafe.hurriyet.com.tr/icerik/587014/sakin-ac-kalma-surekli-ye.htm
24




Bebeğiniz küçücük ve yıkama konusunda yardıma ihtiyacınız mı var? O halde önerilerimize kulak verin!
Doğumdan hemen sonra bebeğinizin üzerindeki sıvılar buharlaşarak, ısı kaybına yol açar. Bu nedenle, ilk banyonun doğumdan hemen sonra yapılmasını tavsiye edilmez. Bebek dış ortama tamamen uyum sağlayıp anne sütü ile beslenmeye başladıktan sonra, bebeğin ilk banyosu hemşire tarafından yapılır. Bunun en uygun zamanı, doğumdan sonra ilk 12-24 saat aralığıdır.
Suyla yapılan ilk banyodan sonra göbek kordonu düşene dek, ilk 7–10 gün içinde bebeğinizi silerek de temizleyebilirsiniz. Silerek yapılan banyo için aşağıdaki sırayı izlemelisiniz:
1. Bebeğinizi birkaç kat yumuşak havlunun ya da yumuşak bir minderin üzerine sırtüstü yatırın. İşlem kolay olsun diye tüm giysileri çıkarıp havlu ile sarın.
2. Yüzünü, ılık suya batırılmış bir pamukla, gözlerinin etrafından başlayarak temizleyin. Daha sonra da yumuşak bir pamuklu kumaş veya havluyu ıslatarak burun çevresini, yanaklarını, alınını, kulaklarını silin. Ardından havlu ile yüzünü kurulayın.
3. Saç temizliği için sırtüstü yatan bebeğinizin başını ensesinden destekleyerek hafifçe kaldırıp, biraz ılık su ile ıslatın. Bebeğin saçlarına şampuanla hafif masaj yaptıktan sonra ılık su ile temizleyin. Daha sonra yumuşak bir havluyla saçlarını kurulayın ve bebek tarağı ya da fırçasıyla saçlarını tarayın.
4. Gövdesinin temizliği için ılık suya batırılıp bebek şampuanı ile köpürtülmüş bir sünger ya da havlu kullanın. Gövdenin tamamını sildikten sonra ılık su ile bolca ıslatıp kurulayın.
5. Genital bölgeyi ve popoyu önden arkaya doğru silip kurulayın.
6. Bacaklarını ve kollarını da aynı şekilde silin.
7. Alt bezini bağlamadan önce pişik önleyici bir krem sürün.
8. Göbek kordonunu, etil alkol ya da isopropil alkol (tuvalet ispirtosu olarak bilinir) ile ıslatılmış bir pamukla silin. Böylece kuruması kolaylaşır. Eğer alkol cilde temas ederse, verdiği serinlik hissinden dolayı bebeğiniz huzursuz olabilir.
9. En son aşamada, tüm vücudunu bir kez daha kurulayın ve kıyafetlerini giydirin.

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı
Dr. Murat Palabıyık


Kaynak: http://www.bebisler.com/bebek/yenidogan/Bebek-nas%C4%B1l-y%C4%B1kan%C4%B1r/1079025
25
KARS'ın bir köyünde imam 28 yaşındaki A.B. ve 25 yaşındaki M.B., Erzurum'un Yakutile İlçesi'nde oturan kız kardeşleri 21 yaşındaki H.B.'ye tecavüz ettikleri iddiasıyla tutuklandı. İki kardeşe para vererek genç kızla ilişkiye giren iki kişi daha cezaevine gönderildi. İmam A.B., görevinin oluşturduğu baskıdan dolayı bu olayı gerçekleştirdiğini iddia etti.

Yakutiye'de oturan H.B., polise başvurarak iki ağabeyinin kendisine tecavüz ettiğini ileri sürdü. Annesini 7 yıl, babasını 1 yıl önce kaybettiğini belirten H.B., birlikte yaşadığı ağabeyi M.B.'nin geçen cuma günü kendisine tecavüz ettiğini söyledi. Diyanet İşleri kadrosunda imam olan ağabeyi A.B.'nin de önceleri defalarca tecavüzüne uğradığını iddia eden H.B., şöyle dedi:

"HAMİLE KALDIM"

"İlk tecavüz olayını ablam R.'ye anlattım. Kimseye söylemememi aksi halde ağabeyimin işinden olacağını söyledi. Ağabeyimin tecavüzünden hamile kaldım, Ankara'ya götürdü kürtaj oldum. Daha sonra da küçük ağabeyim M.B., tecavüz etti. Ayrıca N.Ç. ve E.P.'nin de tecavüzüne uğradım."
"SUÇLAMALARI KABUL ETTİ"

Şikayet üzerine yakalanan ve sevk edildiği 2'nci Sulh Ceza Mahkemesi'nde 2.5 yıldan bu yana eşinden ayrı yaşadığını anlatan imam A.B., görevinin oluşturduğu baskıdan dolayı bu olayı gerçekleştirdiğini ileri sürdü. A.B., mahkemede, poliste verdiği ifadeleri ve suçlamaları kabul ettiğini söyledi.

İmamın ilişkisini tahmin ettiğine ifadesinde yer veren 3 yaş küçük erkek kardeşi M.B. ise kız kardeşi H.B. ile ilişkisini anlattı. Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesine önceki gün çıkarılan imam A.B. ile kardeşi M.B. ve para karşılığı ilişkiye girdiklerini öne süren 41 yaşındaki N.Ç. ve 53 yaşındaki E.P., 'nitelikli cinsel saldırı' suçundan tutuklandı.

kaynak
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/25165499.asp
26
Satmak İsteyenler / Keçe Bebek Patikleri
13 Kasım , 2013, 17:33:40
İsteğe bağlı olarak tasarlanabilen el emeği bebek patiklerimden satın almak ister misiniz  :opucuk:



27
Ruhun şad olsun Atam  :amin:

28
HAMİLELİKTE BEL AĞRISI

Kurtulmanın yolları
Gebelikte bel ağrıları gebelik süresince karşılaşılan sağlık problemleri arasında en başlarda yer alıyor. Avusturya Sen Jorj Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Neptün Erdener hamilelikte bel ağrıları hakkında önemli bir çok noktanın altını çizdi.
Gebelikte en sık rastlanan şikayetlerden biridir. Yaklaşık her dört hamile kadından üçü, ilk 3 aydan sonra doğuma kadar bel ve sırt ağrılarından yakınır.
Hamileliğin oluşması ile artmaya başlayan  hormonlar (progesteron, relaksin) özellikle eklemlerde hafif enflamasyon ile hassasiyete yol açar. İkinci trimestr diye adlandırdığımız 3-6 ayda bebeğin büyümesi ile birlikte kaburgalar ve pelvis genişler, omurlar ve eklemler arası ligamanlar gevşer, bu da ağrının artmasına yol açabilir.
Yine bu dönemde adalelerde ortaya çıkan kasılmalar ve sinirlerdeki gerilmeler ağrının bir başka nedenidir. Hızla büyüyen rahim bel ve pelvik bölgede gerilmeye yol açar ve normal bel omurga eğriliği (lomber lordoz) artar.
Semptomların yüzde 60-75 gibi çok yüksek oranlarda görülse de anne adayı bununla yaşamak, bu ağrılara katlanmak zorunda değildir. Hatta gebelikte ortaya çıkan tüm semptomlar gibi, doktorunuzun şikayetleriniz konusunda bilgi sahibi olması ve altta yatabilecek olası nedenler hakkında gerekli araştırmaları yapması gerekecektir. Neden olabilecek tüm sorunlar elimine edildikten sonra ağrıları azaltmanın çeşitli yollarını size önerecektir.
Gebelik süresince görülebilen bel ve sırt ağrılarını bel fıtığından ayırmak gerekir.
Bel ağrılarının önlenmesi için dikkat edilecek hususlar:
-Fazla ayakta kalmayın, çok uzun süre hareketsiz oturmayın, otururken ve ayaktayken dik durmaya çalışın, bu esnada kasları fazla germeden en rahat pozisyonu seçin.

-Fazla kilo almayın ( 8 – 12 kg idealdir ).

-Doğru yatağı seçin ( sert veya orta sertlikte, ortopedik ).

-Yan yatarak uyuyun, uyurken bacaklarınızın arasına ve karnınıza destek yumuşak yastıklar kullanın.

-Yataktan kalkarken yan dönüp dirseğinizden destek alarak yavaşça doğrulun.

-Otururken belinize destek olarak tercihen ortopedik yastık kullanın.

-Baş seviyesi üzerinde bir yere uzanırken sırt ve belinizi zorlamayın.
çok yüksek ve çok düz ayakkabı giymeyin. Kısa topuklu ortopedik ayakkabıları tercih edin.

-Ağır kaldırmayın. Yerden bir şey almanız gerekirse alçak bir sandalyeye oturun veya dizlerinizi kırarak eğilin.

-Gebelik egzersizlerinizi düzenli yapın.

-Bel ağrıları için en iyi egzersiz tercihen her gün, en az haftada üç gün 20  ila 30 dakika rahat bir elbise ve ortopedik spor yürüyüş ayakkabısı ile yapılan yürüyüştür.
Bu esnada fazla zorlanmayın, aşırı terleme ve çarpıntıdan, aşırı nefes sıklığından kaçının, bol sıvı alın.

-Pelvis kaslarınızı çalıştırın (KEGEL ekzersizi), çok basittir, idrarınızı ve büyük tuvaletinizi tutar gibi makat, vajina, idrar yolu kaslarınızı sıkın 5-10 saniye tutup gevşeyin, bunu günde 3 kez onar kez tekrarlayın, her zaman ve her yerde yapabilirsiniz.

-Pilates gebelikte tercih edilen bir spordur. Doktorunuzun önerisiyle size en uygun eksersiz programını uygulamanız en doğru davranıştır.

-Bütün bunlara ilave olarak dengeli, bol protein içeren bir beslenme diyeti gerekirse vitamin ve mineral desteği sağlıklı bir hamileliğin olmazsa olmaz şartıdır.

Kaynak: Hürriyet
29
Bebişler artık sağ salim kollarınızda   :binkybaby:
Yeni sayfanız hayırlı olsun  :flowers: güzel paylaşımlar  ;)
30
İleri yaşlarda hamilelik ve anneliğe son yıllarda daha çok rastlanır oldu. Bu deneyimi yaşayan ünlü sanatçılar  ne hissettiklerini anlatırken, uzmanlar da durumu değerlendirdi

Bu ay başında 29 yaşında bir kızı olan 47 yaşındaki modacı Esin Maraşlıoğlu'nun ikinci kez anneliğe hazırlandığını, 1.5 aylık hamile olduğunu öğrendik. Aynı ay bir kız çocuğu olan, 39 yaşındaki şarkıcı Ebru Gündeş'in de iki aylık hamile olduğunu, kendisine de sürpriz olan bu hamileliğinden büyük mutluluk duyduğunu okuduk. Biz de ileri yaşta hamilelik deneyimini yaşamış Füsun Demirel ve Yeşim Salkım ile bu konuyu konuştuk. Uzmanlara da "geç yaşta" hamile kalmanın risklerini ve avantajlarını sorduk.



Füsun Demirel

"Eğer şansım olsa yine doğum yapmak isterdim"

"Yalan Dünya" dizisinin Servet'i Füsun Demirel 2008 yılında,
50 yaşındayken ikiz bebekleri Mehmet İlkem ve Aslı Senem'i dünyaya getirmişti.
* Her kadın anneliğin ve doğumun olması gereken yaşta gerçekleşmesini ister ama çeşitli sebeplerle bu gecikebilir. Ben anneliği ileri yaşta tattım. Çok farklı ve özel bir duygu. Doğum tüm hücreleri yenileyen, yeniden bir doğuş gibi...
* Düşünsenize 50 yaşına kadar çocuklu bir dünyayı bilmiyorsunuz. Bir anda 50 yaşında hayatının merkezine yerleşen iki çocuk var. Çocuklarımla şimdi hayatı yeni baştan yaşıyorum ve dünyaya çok daha farklı bakıyorum.
* Ayrıca, doğumla birlikte cildiniz güzelleşiyor, üzerinize bir hoşluk hali geliyor. Bu da psikolojinizi iyileştiriyor. Hatta şansım olsaydı yine doğum yapmak isterdim. Anneliği tatmak isteyen tüm kadınlar hangi yaşta olurlarsa olsunlar fırsatı kaçırmasınlar. Artık tıp çok gelişti ve çok farklı
yolları var.

"Çocuklar sizi daha diri ve genç tutuyor"
* Çocuklar enerjinizi de artırıyor. Sabah kalkardım; "ah oram ağrıyor, belim tutmuyor" falan derdim. Şimdi çocuklarımın bana ihtiyacı var duygusuyla ayaklandığınız için ne ağrınız kalıyor ne de başka bir şey.      Bu da sizi daha diri ve genç tutuyor.
* Genç anneler daha çok kariyerleriyle uğraşıyor. Ama ileri yaşlarda kadınlar kariyerlerini planlamış, yaşamlarını rayına     oturtmuş oluyor. Hayatının
oradan sonrası anneliğe kalıyor.
* Ancak çocuk ile anne arasında büyük bir yaş farkı ortaya çıkıyor.         Bu da annenin gelecekle ilgili     endişeler duymasına sebep olabiliyor. "Çocuğumun ilerleyen yaşlarını göremezsem" veya "Çok yaşlanır da ona enerji olarak yetişemezsem" gibi...
* İleri yaştaki anneler hamilelik ve doğum sürecinde de kaygılar mutlaka duyacaktır. Ama tıp artık o kadar ilerledi ki neredeyse riskler sıfıra indi..



YEŞİM SALKIM

"Her kadın bunu denemeli"

Yeşim Salkım 1990 yılında ilk kızı Gizem'i doğurmuştu. Tam 21 yıl sonra 2011'de, 42 yaşındayken ikinci kızı Ada dünyaya geldi. Ada şimdi 2.5 yaşında...
* 40'ından sonra anne    olmak yeniden tazelenmek ve yenilenmek gibi geliyor. Doğum sonrasında kendini çok daha dinç ve sağlıklı hissediyorsun. Sanki yeniden doğmuşsun gibi yaşamaya başlıyorsunuz.
* Anne olduğunuzda kendinize daha iyi bakıyorsunuz. 40'ından sonra anne olmak bir kadın için çok faydalı. Eğer olabiliyorsa her kadın bunu denemeli. Şimdi geriye dönsem hiç tereddüt etmeden yine aynı kararı veririm.

"Olumsuzluklara odaklanmadım"
* Türkiye'de hep erken yaşta hamilelikler konuşulurdu. Ama artık ileri yaşta hamilelikler konuşulur oldu. Bu da kadınların cesurca davranması, hamilelikten korkmaması, aradaki yaş farkını önemsememesi sonucunda oldu.
* Tabii riski de yok değil. Hamilelik ve doğum sırasındaki riskler ileri yaşta hamilelikte artıyor. Benim Akdeniz anemisi taşıyıcılığım olduğundan, kanım azdı ve daha fazla risk taşıyordum. Ancak risklere ve olumsuzluklara hiç odaklanmadım.

"Genç annelikte daha çok 'keşke' oluyor"
* Gençken daha aktif ve hareketli oluyorsunuz. Ama o enerjiyi başka yerlere harcayıp çocuğunuzu ihmal edebiliyorsunuz. İleri yaşlarda düzeniniz oturuyor, kafanızdaki her şey netleşiyor. Neye ne kadar zaman ayırmanız gerektiğini belirlemiş oluyorsunuz. Genç annelikte daha çok "keşke" oluyor ama ikincide hiçbir anı kaçırmak istemiyorsunuz. Çünkü çocuğunuzun her şeyden değerli olduğunun farkına varıyorsunuz.
* Yaşlanınca ne olacak diye bir kaygım yok. Anın keyfini çıkarıyorum.





BİRİ 39, BİRİ 47 YAŞINDA HAMİLE KALDI

39 yaşındaki şarkıcı Ebru Gündeş 2 aylık hamile olduğunu açıkladı.

Ağustos ayı başında 47 yaşındaki ünlü modacı Esin Maraşlıoğlu'nun 1.5 aylık hamile olduğunu öğrendik.
"40'lı yaşlarda gebe kalıp doğum yapabilen kadınlar biyolojik olarak daha genç kalır"

Prof. Dr. İbrahim Bildirici (Acıbadem Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı,  Perinatolog)

* İleri yaştaki kadınların da sağlıklı bir bebek dünyaya getirme oranı yüksek. Ancak ileri yaşla birlikte düşük riski artıyor. 20'li yaşlarda bir kadının düşük riski yüzde 15-20 iken, 30'lu yaşların ortasında bu, yüzde 30'ları buluyor. 40-45'li yaşlara gelindiğinde ise düşük riski yüzde 35-40'a kadar yükseliyor. Özellikle ilk 12 hafta düşük riski açısından çok kritik.
40'tan sonra hamile kalan kadınlar 100 yaşına dek yaşayabilir
* Araştırmalar 40'lı yaşlarda gebe kalıp doğum yapabilen kadınların biyolojik olarak daha genç olduğunu da gösteriyor. Çalışmalara göre; 40 yaş ve üzerinde doğal yoldan hamile kalabilen ve doğum yapan kadınların 100 yaşına kadar yaşayabilme potansiyeli daha yüksek. Ayrıca bu kadınlarda diyabet, kanser, obezite ve kalp hastalığı gibi ciddi sağlık sorunlarına da daha az rastlanmış.

Yüzde 60 normal doğum yapıyor
* İleri yaşta gebelikte erken doğum, düşük bebek ağırlığı, anne karnında bebek kaybı, kromozom anomalileri, gebelik tansiyonu ve gebelik şekeri riskinde artış, normal doğum performansında düşme ve sezaryene gereksinim, doğum sonrası kanamada artış ortaya çıkabiliyor.
* Normalde yüz kişiden 10'u erken doğururken, ileri yaşlarda bu oran yüzde 15'e çıkıyor. Kanama 100 gebeden 1-3'ünde görülürken, ileri yaşlarda oran yüzde 5'e yükseliyor. 20'li yaşlardaki kadınların yüzde 20'si sezaryenle doğum yaparken, 40'lı yaşlarda oran yüzde 40-45'e yükseliyor. Bakın, sezaryen ihtimali artıyor ama yüzde
60 normal doğum yapıyor.

41 yaşından sonra gebelik  ihtimali düşüyor
* Yumurtalık rezervi özellikle 35 yaşından sonra gittikçe azalır ve yumurtaların kalitesi bozulmaya başlar. 37 yaşından sonra gebelik olasılığı azalıyor. 41 yaşından sonra ise gebelik ihtimali dramatik bir şekilde düşüyor. Bu nedenle anne olmayı ileri yaşa erteleyen kadınlar öncelikle yumurtalık rezervlerine baktırmalılar.

"35 yaşından sonra down sendromlu çocuk doğurma riski katlanarak artar"

Prof. Dr. Hilal Mocan (Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı)

* 35 yaşından sonraki gebeliklerden doğacak çocukta kromozomlarla ilgili sorunlar oluşma riski katlanarak artar. 20 yaşında her bin doğumdan 1.9'u, 35 yaşında her   bin doğumdan 5.2'si, 40 yaşında her   bin doğumdan 15.2'sinde kromozom hastalıkları oluşuyor. Bu hastalıkların en bilinen örneği de down sendromlu çocuklardır.
* Yaş ilerledikçe erken doğum, geç doğum, dış gebelik, çoğul gebelik (ikiz-üçüz), bebeğin anne karnında gelişme geriliği, bebekte kalp hastalıkları, diyabet ve nörolojik sorunlar artıyor.
Stresten ve sigaradan uzak durulmalı
* İleri yaş gebeliğe bağlı plasenta yeteri kadar besleyemeyebiliyor. Buna bağlı çocuk oksijensiz kalabiliyor veya iyi beslenemeyip zayıf doğabiliyor. Anne o durumda kendini yiyip bitiriyor, "Ben çocuğumu iyi besleyemedim" diye. Ya da çocuk erken doğup prematüre olabiliyor. Bu durumda da yoğun bakım riski katlanarak artıyor.
* Biz 35 yaşından sonraki gebelikleri çok istemiyoruz. Ama artık çalışan kadın oranları arttı ve buna bağlı olarak 35 yaş sonrası doğumlarda çok ciddi artış var.
* İleri yaş anne adaylarının stresten uzak durması, iyi beslenmesi, sigara ve alkolü bırakması bebek için çok önemli.

"Doğru bildiğimiz yanlışlar kadını korkutuyor"

Uzman Psikolog Neşe Karabekir (Hamile ve Doğum Psikologu / İstanbul Doğum Akademisi)

* İleri yaş ile 35 yaş üstü anlatılıyor ama bu "ileri yaş" lafı da kadın psikolojisi üzerinde olumsuz etki yaratıyor. Artık kadınlar kariyer yapıyor veya olgunlaşma yaşlarını bekliyor. Dolayısıyla gebelik yaşı daha ileriye atılmış oluyor.

Korkularından arınmalı
* "İleriye atılmış hamileliklerde normal doğum yapılamaz, mutlaka sezaryen olunmalıdır", "doğum sonrası depresyonlar daha da artar", "hamilelik daha zor geçer" gibi doğru bildiğimiz yanlışlar var. Bu yanlışlar kadını korkutuyor. Bu korkulardan arınması da kadının doğru bilgilendirilmesi ve doğuma hazırlık eğitimleri almasıyla mümkün.
* 40-45 yaşından sonra gebelikte sağlıkla ilgili riskler oransal olarak artıyor ama bu noktada da neye konsantre olacağınız çok önemli. Anne olumsuz verilere odaklanıp negatif şartlanır ve strese girerse bebek de bundan olumsuz etkilenir.

Kaynak : http://www.milliyet.com.tr/ileri-yasta-hamileligin-artilari/metin-uyar/cumartesi/yazardetay/31.08.2013/1757070/default.htm
31
Esmaü'l-Hüsna ile huzurlu hamilelik

   

Bebek bekleyen anne adayları, bebeğin gelişimini derinlemesine araştırıyor. Hangi ayda, hangi uzuvlar ne kadar gelişiyor? Peki bu gelişim sürecinin Esmaü'l-Hüsna ile ilişkisi nasıl? Cevabı '9 Ay 99 Esma' kitabında...

Batılılarda çok itici ve yanlış bir ifade vardır: 'Çocuk yapmak' derler.  Bizdeyse genelde 'çocuk sahibi olmak' şeklinde kullanılır bu. Bense Esmaü'l-Hüsna ile geçirdiğim hamileliğimin her döneminde gördüm ki, bizler aslında bu dünyaya sahip olmaya değil, şahit olmaya geliyoruz. Ne mala mülke, ne de çocuğa... Özellikle çocuğumuzun bize ikram ediliş şekli ve aşamaları tamamen şahit olunması gereken mucizevi bir süreç. Siz de yaradılışın her bir anında farklı bir esmanın tecelliyatını fark edeceksiniz. Sonuçta çektiği acılardan dolayı hamileliğin tadını çıkaramadığını söyleyen biri olarak daima ağzımda dua, dilimde zikir ve yüreğimdeyse hep secde hali hakimdi. Asıl lezzet, tat buydu." Bu sözlerle başlıyor Ayşegül Akakuş Akgün'ün 9 ay 99 Esma adlı kitabı. Akgün, Nesil Yayınları'ndan çıkan kitabında bir bebeğin anne karnındaki 9 aylık uzun yolculuğu boyunca Esmaü'l-Hüsna'nın izini sürüyor.



Sancılar, kadına Allah'ın ikramı

Radyo ve televizyon programları yaparken bir yandan da çeşitli dergilerde yazılar yazan Ayşegül Akakuş Akgün'ü bu kitabı çıkarmaya teşvik eden şey oldukça zor ve sancılı geçirdiği hamilelik dönemi olmuş. Aylar boyu yediği yemek bir türlü midesinde durmayan, ağrıları dinmeyen, çoğu kez de bu sebeple hastanelik olan Akgün, bu süreç içinde en büyük desteği annesinden görmüş. Annesinin kendisine sürekli, "Bunlar sana Allah'ın ikramı." diyerek hatırlatmada bulunduğunu anlatıyor kitapta. Tüm bu sağlık sorunları arasında verilen ilaçlar nedeniyle "Ya bebeğime bir şey olursa!" korkusu başlamış bir de. Hal böyleyken doktorların çaresiz kaldığı anda Yaradan'a sığınmakta bulmuş çareyi.



Şifanın kaynağı Esma'ül Hüsna'da gizli

Dua etmeliydi elbet. Lakin bir türlü karar veremiyordu nasıl etmesi gerektiğine. Onu Esmaü'l-Hüsna'ya götüren süreciyse şöyle özetliyor: "Hekimler her hastada farklı ilaç verip farklı bir kullanma talimatı uyguladıklarına göre ben de her günü birbirinden farklı sıkıntılarla zorlaşarak geçen hallerime uygun dualar etmeliydim. Fakat ferah bir dönem geçirmek için aklım, dilim ve kalbim ne söylemeliydi? Varlığın başlangıcı olan, varlığının sonu olan, içimdeki varlığı başlatan hep aynı varlıktı. Bir olan, tek olan, canımdan can yaratan ve varlığını devam ettirecek olan yine o idi. Her sebep ve sonuç her zaman O'na çıkıyordu. O halde yüce Allah'tan yine kendisini anlatan kelimelerle yani onun isim ve sıfatlarıyla istemeliydim ihtiyaçlarımı. Bu durumda her türlü halimizin şifresini içinde barındıran en mükemmel şifa kaynağı Esmaü'l-Hüsna'ydı."

İlk hafta Ya Malike'l Mülk, son hafta Ya Vâcid

9 Ay 99 Esma'da, annelik süreci hafta hafta incelenerek Esmaü'l-Hüsna'nın tecellisi ele alınmış. İlk hafta için düşülen not şu şekilde: Farkında olsanız da olmasanız da şu an için büyük bir faaliyet var ve anne olacağınızdan habersiz dualar etmeye devam ettiğiniz şu günlerde içinizdeki değişimlerin farkında değilsiniz. İşte insan bu gibi durumlarda her ne kadar aciz olduğunu, nasıl da hiçbir şey bilmediğini bir kez daha anlıyor. Mülkün sahibine sonsuz şükürler olsun. Bu haftada Allah ve Malik'ül Mülk esmaları çekilmeli.

Sekizinci hafta: O istediğine istediği sureti verendir. Öyleyse bu haftanın esması güzel yaratmayla ilgili Ya Mübdi' ve Ya Musavvir. Bebeğiniz kazandığı bütün özelliklerle artık insana benzemeye başladı. Sindirim sistemi ve akciğerler gelişmeye devam ederken beyni iki yarım küreye ayrıldı ve şu an her biri bir susam tanesi kadar küçük. Vücut yapısı, kol ve bacak taslakları çizildi. Eklemler, dizler ve dirsekler yaratıldı. El ve ayak parmakları da oluştu fakat henüz birbirinden ayrılmadı.

Yirmi birinci hafta: Bebeğinizin kırmızı kan hücreleri üretime başlıyor. Erişkin bir insanda yumruk büyüklüğünde, 21 haftalık bebeğinizde minicik olan kalp, onca önemli görevi yerine nasıl da getiriyor? Bu organ müthiş bir tefekkür meselesi ki bu haftaki zikrimiz Ya Kaviyy, Ya Vehhab.

Kırkıncı hafta: Bu hafta pek çok anne adayı için büyük buluşma gerçekleşecek. Hayırlı bir bekleyiş olması sebebiyle Ya Vacid ve Ya Fettah zikirlerini dilinizden düşürmeyin.


Kaynak : http://www.zaman.com.tr/cuma_esmaul-husna-ile-huzurlu-hamilelik_2092865.html
33
:love9:  :love9:  :love9:  :love9:  :love9:  :love9:  :love9:  :love9:  :love9:  :love9:
:wav: :wav:

Ne mutlu TÜRK'üm diyene

34
Üç erkek çocuk annesi bir sanatçı annelikle sanatını birleştirirse ne olur?
Ortaya Queenie Liao'nun imzasını taşıyan bu rüya gibi maceralar çıkar.
Kumaş parçalarını, oyuncakları ve evde bulunan diğer malzemeleri biraz da yaratıcılıkla birleştiren Queenie'nin çektiği fotoğraflarda minik Wengenn heyecandan heyecana koşuyor.
















alıntıdır

http://annesininhobileri.blogspot.com/2013/10/sanatc-anneden-sahane-kareler.html
35
İsimler yılın ilk haftası baz alınarak dizilmiştir. Eğer çocuğunuz yılın 12. haftasında dünyaya geldi ve bu 12. haftada salı gününe denk geliyorsa, salı günün 12. sırasındaki ismi çocuğunuza verebilirsiniz.

PAZARTESİ GÜNLERİ DOĞAN ERKEK ÇOCUĞA VEREBİLECEĞİNİZ İSİMLER

Abdullah
Adil
Balaban
Berkan
Cavit
Cüneyt
Sezer
Davut
Doğan
Emre
Ergün
Furkan
Gencer
Şafak
Habib
Hamdullah
Muaffak
Ilcan
İshak
Kadir
Taha
Kayıhan
Kürşat
Özgür
Metehan
Murat
Necdet
Tandoğan
Nabi
Orçun
Öztekin
Rafet
Rıdvan
Salih
Teoman
Turgay
Ulucan
Vecihi
Yağızhan
Yaser
Yıldızhan
Zait
Ziverbey
İsa
Hüdaverdi
Rıfat
Beşir
Nihat
Cenap
Abdulbaki
Esvet
Abdulhalim
Cezmi


PAZARTESİ GÜNLERİ DOĞAN KIZ ÇOCUĞA VEREBİLECEĞİNİZ İSİMLER
Aysen
Emire
Aynur
Berkan
Beyza
Büşra
Sema
Cavidan
Çağıl
Didem
Ece
Elif
Fehime
Sevda
Funda
Zehra
Zübeyde
Havza
Hayrulnisa
Irmak
Süheyla
İpek
Kansu
Macide
Mebruke
Meral
Müge
Şebnem
Nesime
Nigar
Ömür
Raife
Rüveyda
Sedef
Şenis
Şirin
Tuğba
Aliye
Celile
Nahile
Sevda
Yelda
Perihan
Habibe
Nuriye
Nival
Beşire
Firdevs
Serap
Hafise
Nükhet
Handan
Letafet




SALI GÜNLERİ DOĞAN ERKEK ÇOCUĞA VEREBİLECEĞİNİZ İSİMLER
Tahir
Affan
Barış
Bilal
Cebrail
Çağatay
Soner
Demiralp
Durukan
Enes
Ersen
Fevzi
Tufan
Şamil
Habil
Hami
Ahmet
İlbey
İskender
Mustafa
Tahir
Kemal
Levent
Malkoç
Metin
Bülent
Necip
Taner
Oğün
Tufan
Paşa
Reha
Rüştü
Selim
Terim
Türker
Ümit
Vehbi
Yahya
Yasin
Yılmaz
Zaim
Zübeyir
Nüsni
Musa
Ferit
Tahir
Fikri
nail
Korkut
Azmi
Bahtiyar


SALI GÜNLERİ DOĞAN KIZ ÇOCUĞA VEREBİLECEĞİNİZ İSİMLER
Hatice
Arzu
Aysu
Barika
Betül
Canan
Semiha
Cemile
Defne
Dilek
Ecem
Ercil
Zekine
Sevil
Firuzan
Gökçe
Gülbeyaz
Hale
Hediye
Songül
Züveyda
İrem
Kardelen
Mahber
Mehtap
Mine
Meheyya
Şehbal
Neslihan
Nimet
Özden
Rana
Sadegül
Seher
Şenay
Şükran
Tulca
Gülendam
Lamiha
Emine
Rukiye
Habibe
Fazilet
Pakize
Meryem
Zahide
Perihan
Semra
Nermin
Ülkü
Nedret
Gülbiz




ÇARŞAMBA GÜNLERİ DOĞAN ERKEK ÇOCUĞA VEREBİLECEĞİNİZ İSİMLER
Alper
Ahmet
Batıhan
Bora
Cemal
Çelebi
Sefa
Demirhan
Dinçay
Engin
Erol
Ferdi
Giray
Şener
Hakan
Hüseyin
Hüsref
Ahmet
İslam
Kaan
Fatih
Kerem
Lokman
Maruf
Mikail
Münir
Nezim
Tanju
Oğuz
Özalp
Peker
Remzi
Sabri
Selami
Timurhan
Ubeyd
Ünal
Veli
Yakup
Yavuz
Yiğitcan
Zekayi
Zühtü
Abdulsamet
Ferhan
Önder
Recai
Uğur
Ragıp
Atik
Müşvik
Hakkı


ÇARŞAMBA GÜNLERİ DOĞAN KIZ ÇOCUĞA VEREBİLECEĞİNİZ İSİMLER
Aişe
Aslı
Ayşe
Başak
Birsen
Candan
Gülşah
Ceyda
Demet
Dilnaz
Eda
Emire
Feride
Seyhan
Gamze
Dilek
Gülçin
Vildan
Hilye
İdil
Kamile
İzem
Kadre
Mahire
Melda
Meysure
Müşvik
Şehnaz
Nesrin
Nuran
Özge
Rahşan
Saime
Selcan
Şengül
Şukufe
Tunay
Lamia
Limeyme
Nur
Şefika
Mualla
Nebahat
Behiye
Rumeyza
Gülcihan
Pembe
Sultan
Pervin
Ümmühan
Kevser
Fitnat




PERŞEMBE GÜNLERİ DOĞAN ERKEK ÇOCUĞA VEREBİLECEĞİNİZ İSİMLER
Acaralp
Akbatu
Beyazıt
Burak
Cengiz
Çakabey
Süheyl
Derman
Ebrar Ercan
Faik
Feyyaz
Gülhan
Hüseyin
Haki
Ali
Işıkhan
İlyas
Fatih
Kahraman
Talat
Kılıçaslan
Lütfi
Malik
Mirkelam
Naci
Nezir
Tarhan
Oğuzata
Özay
Polat
Recep
Sadi
Selçuk
Toprak
Übeydullah
Üzeyir
Volkan
Mustafa
Yaner
Yunus
Zeki
Zülfikar
Asıf
Muvaffak
Bayram
Bahuddin
İzzet
Macit
Mehmet
Abdulgaffar
Haydar


PERŞEMBE GÜNLERİ DOĞAN KIZ ÇOCUĞA VEREBİLECEĞİNİZ İSİMLER
Ajda
Aslıhan
Ayşenur
Bedriye
Buket
Cangül
Serap
Çağın
Deniz
Dilnur
Edibe
Esin
Ferda
Dilek
Gaye
Figen
Gülden
Hande
Kamile
İffet
Sümeyye
Jale
Kübra
Mahre
Melek
Mihriban
Nabia
Şenay
Neşe
Nurcan
Özlem
Rabia
Saliha
Selcan
Şeyma
Tayyibe
Tülay
Meryem
Zekiye
Gülçen
Nafise
Mercane
Makbule
Aylin
Müzeyyen
Zümeyra
Naile
Neriman
Servet
Sabriye
Nesibe
Mukadder




CUMA GÜNLERİ DOĞAN ERKEK ÇOCUĞA VEREBİLECEĞİNİZ İSİMLER
Akif
Akın
Şerafettin
Cabir
Cevdet
Çağrı
Süleyman
Devrim
Edibali
Ercüment
Affan
Gazal
Gürbüz
Şerafettin
Hakkı
Harun
Işıner
İmran
İsmet
Kamil
Tamer
Koçer
Lütfullah
Melih
Muhammed
Naviz
Numan
Tayyar
Oğuzcan
Özcan
Rafet
Raşit
Safa
Selahattin
Tuncay
Ufuk
Vahdet
Vural
Yalçın
Yekta
Yuşa
Zeynel
Sümer
Hamit
Nurullah
Abidin
Saim
Fadıl
Fehim
Erim
Kudret
Huzeyfe


CUMA GÜNLERİ DOĞAN KIZ ÇOCUĞA VEREBİLECEĞİNİZ İSİMLER
Akcan
Avşar
Mualla
Bengisu
Burcu
Canver
Seray
Çağla
Derya
Dilruba
Arzu
Esma
Ferma
Simge
Germa
Gözde
Gülten
Yazgül
Hülya
İldem
Şadiye
Jalenur
Jale
Mahru
Melike
Mine
Nadide
Şengül
Nevin
Nursema
Paye
Nilüfer
Samire
Seldanur
Şeyda
Tanseli
Tülin
Müslime
Abide
Nebihe
Yasemin
Rabia
Vedia
Sebahat
Füsun
Dilbeste
Nazmiye
Suphiye
Müşerref
Zeynep
Safiye
Atife




CUMARTESİ GÜNLERİ DOĞAN ERKEK ÇOCUĞA VEREBİLECEĞİNİZ İSİMLER
Alperen
Bahadır
Bekir
Can
Cihangir
Çelikhan
Şaban
Dilaver
İsmail
Erdinç
Fazlı
Gazi
Güven
Şevki
Halil
Hikmet
İbrahim
İrfan
İzzet
Kanber
Talha
Korhan
Mahir
Memduh
Muharrem
Nadir
Fatih
Tayyib
Okan
Özgül
Ramazan
Rauf
Saffet
Selman
Ahmet
Uğurcan
Varol
Veysel
Yaman
Yetkin
Yusuf
Zeynullah
Vehmi
Cahit
Mansur
Kadir
Necati
Reşat
Atıf
Engin
Feyzi
Ataullah


CUMARTESİ GÜNLERİ DOĞAN KIZ ÇOCUĞA VEREBİLECEĞİNİZ İSİMLER
Akile
Ayça
Bağdagül
Berca
Buse
Cansel
Sernaz
Çiçek
Zeynep
Dilşat
Ela
Esra
Figen
Suzan
Gizem
Gül
Gülşah
Hatice
Hüma
İlknur
Şambanu
Jülide
Latife
Maral
Melike
Mübeccel
Gülşen
Şennur
Nedim
Nurşen
Peyma
Reyhan
Sara
Selin
Asuman
Tansu
Tümay
Elvan
Hamiyet
Zerrin
Mülkiye
Belkıs
Neslihan
Zahide
Zuhal
Nezihe
Atike
Mürüvvet
Dilber
Seda
Nefise
Müberra




PAZAR GÜNLERİ DOĞAN ERKEK ÇOCUĞA VEREBİLECEĞİNİZ İSİMLER
Adem
Bahri
Berk
Caner
Hakan
Celen
Şadi
Dağtekin
Emrah
Erdoğan
Abdullah
Gencal
Gürol
Şevket
Hamza
Hulusi
Ali
İsa
Kaan
Kayacan
Talip
Kubilay
Mahmut
Mennan
Mustafa
Nasuh
Nurettin
Tekcan
Oktay
Özmen
Rasim
Ruşen
Sait
Semih
Fatih
Ukbe
Vasfi
Yasef
Kadir
Yıldırım
Yüksel
Tahsin
Hakkı
Aykutalp
Rasih
Raşit
İskender
Naim
Hüseyin
İlhami
Kutbettin
İdris


PAZAR GÜNLERİ DOĞAN KIZ ÇOCUĞA VEREBİLECEĞİNİZ İSİMLER
Akife
Ayla
Bahtışen
Berrin
Pınar
Cansu
Seval
Çiğdem
Dilara
Duygu
Erçin
Ezgi
Fulya
Süeda
Gonca
Gülay
Emine
Havva
Hümeyra
İnal
Şahende
Kader
Leyla
Mazriye
Meltem
Mücella
Nazan
Şermin
Nigar
Oya
Rahşan
Rukiye
Seda
Selma
Neriman
Tennur
Tüsin
Müleyke
Nezihef
Şerife
Melahat
Mukaddes
Nurşen
Sabiha
Nadire
Raşide
Kıymet
Tuğba
Dilek
Halile
Saniye
Halise


alıntıdır http://www.kubidik.com/kadinlar/bebek_isimleri.htm
36
Kadınların çoğu, dokuz aylık gebelik döneminde hiç değilse bir kez gribe yakalanırlar. Size çok rahatsızlık veren bu grip mikrobu bebeğinizi etkilememektedir. Ancak bu hastalığa karşı kullanmaya alışık olduğunuz ilaçların çoğu gebeliğinizi zararlı bir şekilde etkileyebilir. Bu nedenle kadın doğum doktorunuzun önerisi olmadan ilaç almayın. Mutlaka istirahat edin. Uyurken nefes almayı kolaylaştırmak için başınızı hafif yüksek tutun. İştahınız olmasa da mutlaka dengeli beslenin. Bol miktarda sıvı alın. Greyfurt suyu, portakal suyu, ıhlamur, adaçayı size iyi gelecektir. Boğazınızda ağrı olur ise, ateşiniz çıkıyor ise, sarı yeşil balgam çıkarıyorsanız ya da hiç yemek yiyemiyorsanız bir Kadın Doğum ve Kulak Burun Boğaz uzmanına başvurmanız gerekmektedir. Her ne kadar basit soğuk algınlıkları çocuğunuzu etkilemiyor ise de önümüzün kış olduğunu düşünürsek tekrar gribe yakalanmamanız için doktorunuzun tavsiyelerine uyun, dengeli beslenin ve soğuk algınlığı geçiren insanlardan uzak durun.

Gebelikte Soğuk algınlığı'na limon ve portakal

Bugünlerde soğuk algınlığı ve grip salgını kol geziyor. Birçok işyeri, okul ve ev revire döndü. Tıp dilinde "influenza" adı verilen hastalık oldukça bulaşıcıdır. Halk arasında "paçavra hastalığı" diye de adlandırılır. Aniden başlar ve yüksek bir ateşle seyreder. Hastada; titreme nöbetleri, nezle, öksürük, baş ve sırt ağrıları, iştahsızlık ve baş dönmesi görülür. İyi tedavi edilmezse grip, başka hastalıklara yol açabilir.
Soğuk algınlığı ise daha dengesiz hava şartları sebebiyle üşütmekten kaynaklanan bir rahatsızlıktır. Genellikle gribe benzeyen belirtiler gösterir. Soğuk algınlığı'nda ateş, dalgalı bir seyir gösterir.
Bu tür rahatsızlıklardan korunmanın ilk şartı, hasta kişilerden mümkün olduğu kadar uzak durmaktır.
Grip ve soğuk algınlığı'nın tedavisine yardımcı olmak amacıyla aşağıdaki tabii reçetelerden yararlanabilirsiniz:
Bir çay bardağı limon suyu ile aynı miktarda portakal suyu karıştırılıp, sabahleyin (sahurda) aç karnına içilir.
3 bardak suya 2 çorba kaşığı kuru nane ile 1-2 limonun kabukları konur. 15 dakika kaynatılıp süzülür. Günde 3 kere bir çay bardağı içilir.
Bir avuç (20-25 gram) defne yaprağı ile büyük bir portakalın kabukları 4 bardak suda 15-20 dakika kaynatılır. Süzüldükten sonra günde 3 defa birer su bardağı içilir.
Salgın zamanlarında; koruyucu tedbir olarak hergün 3-4 diş sarımsak yenir. Yemeklerden sonra da yarım veya bir çay bardağı limonsuyu, içine bir çay kaşığı bal karıştırılarak içilir.
Bir su bardağı kaynak suyun içine bir tatlı kaşığı adaçayı, bir tatlı kaşığı nane ve bir çay kaşığı papatya koyarak 10 dakika demlenmesi için bekletilir. Süzüldükten sonra içine çay kaşığı bal eklenerek içilir.
Bir su bardağı süte, çok ince kıyılmış orta büyüklükte bir kuru soğan konur. Sıcak fırında 20 dakika bekletilip süzülür. Yatmadan önce içilir.
İçebilenler bir bardak çaya bir kahve kaşığı toz karabiber konup içilir.
Günde 3-4 su bardağı ıhlamur, içine bolca limon sıkılarak içilir.
Yarım litre beyaz ispirtoya bir çorba kaşığı ufalanmış kâfuru konur. Eridikten sonra, vücudun her tarafına sürülüp yatılır.

Ani değişen havalar

Dengesiz ve ani değişen havaların etkisiyle kendini gösteren soğuk algınlığı virüsü ''coksaxi'' hasta ediyor. Hastane polikliniklerine başvuruların arttığını belirten uzmanlar, ateş, boğaz ağrısı, kırıklık, halsizlik gibi belirtiler gösteren ve ağır seyreden soğuk algınlığı'nın öksürüğe ve hafif bronşite de yol açtığını söylediler.

Haseki Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Mustafa Yenigün, gribe benzer ancak daha hafif geçen soğuk algınlığı nedeniyle son 1 aydır hastanelere başvurularda artış olduğunu belirtti. Havadaki sıcaklık değişimleri nedeniyle üşütmenin arttığını ve hastalığa zemin hazırlandığını vurgulayan Doç. Dr. Yenigün, ''Soğuk algınlığı'yla karşı karşıya kalanların topluluktan uzak durması gerekiyor. Enfeksiyonlardan korunmanın en önemli yollarından biri uykuya ve dinlenme ile gıdaya dikkat etmek. Özellikle bol sebze ve meyve yemek hastalığın daha kolay geçmesini sağlıyar'' dedi.

Hastalık belirtileri bulunanların hekime başvurmalarını öneren Doç. Dr. Yenigün, uygun antibiyotiklerle tedavi yapılması gerektiğini söyledi. Doç. Dr. Yenigün ayrıca, grip hastalığı görülmeye başlamadan aşılanmanın yararlı olduğunu da vurguladı.

Sıcaklık farklılıkları, başta astım ve nezle olmak üzere birçok solunum yolu hastalığına davetiye çıkarıyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, ani sıcaklık değişikliklerinden ötürü terleme, üşümenin nezle, faranjit, sinüzit, larenjit, sesteli iltihabı gibi sorunlara da yol açabildiğini belirtti.

Soğuk günlerde

Havanın çok soğuk olduğu günlerde okula giden çocuklarınızı iyi giydirmek istersiniz. Paltoları, çamaşır makinenizin kurutucusunda birkaç dakika tutarsanız paltolar sıcacık olur ve çocuklar üşümezler.

Yaz ortasında soğuk algınlığı can sıkar

Ne yazık ki yaz günlerinde de grip ve soğuk algınlığı tatil programlarını aksatıyor, kişileri yatağa düşürüyor. Böyle bir sorunla karşı karşıya kalırsanız, ilk 24 saati yatak istirahati ve sıcak içeceklerle geçirin. Limon suyu ve bal ile karıştırılmış sıcak su çok yararlıdır. Böyle zamanlarda sıcak içeceklerinize mutlaka tarçın katın.

Bol miktarda üzüm, ve olgun armut yemeyi ihmal etmeyin. İkinci 24 saatte ise bol sebze ve salata yiyebilirsiniz. Her şey yolunda giderse, üçüncü gün iştahınız açılır, eski gücünüz yerine gelir. Her sabah C vitamini ve B kompleks vitaminleri içeren hapları alın.

Gebelikte soğuk algınlığı'na karşı basit reçeteler

Üşütmekten meydana gelen rahatsızlığı gidermek için de aşağıdaki reçeteleri kullanabilirsiniz.
1 su bardağı limonsuyuna; 1 tatlı kaşığı sofra tuzu konup, ısıtıldıktan sonra ayakların alt yüzüne sürülür. Hasta, terledikçe çamaşırları değiştirilir.
1 tatlı kaşığı toz şeker ile 1 çay kaşığı toz karabiber karıştırılır. 1 bardak suda eritildikten sonra içilir. Ancak bu formülü kullanacakların midelerinin sağlam olması gerekiyor.
4 bardak suya; 1 tutam mercanköşk konur. Kaynatıldıktan sonra süzülür. Günde 3 kere, birer kahve fincanı, sıcak sıcak içilir.
1 kesme şekerin üzerine 5 damla kekikyağı konup, yenir.
1 su bardağı ılık suya; 1 tatlı kaşığı meyanbalı konur. Eritildikten sonra içilir


Soğuk algınlığında fazla su içmek zararlı mı?

Avustralyalı bilim adamlarına göre belli başlı solunum yolları hastalıklarında çok fazla sıvı alımı hastaya yarardan çok zarar veriyor. Queensland Üniversitesi bilim adamı Chris Del Mar, solunum yolları enfeksiyonunda çok su içmenin zararlı olabileceğini gösteren kanıtlar elde ettiklerini açıkladı. Özellikle bronşit veya akciğer iltihabı gibi hastalıklarda, sıvıları bedende toplayan ve idrar yoluyla atılmasını engelleyen bir hormon salgılanır. Fenomen on yılı aşkın bir süredir biliniyor aslında. Aşırı sıvı ve hormon salgısı karışımı hiponatremiye yol açabilir diyor araştırmacılar. Bu durumda kan iyice sulandığından, tuz oranı önemli ölçüde düşer. Tuz olmadan da temel beden fonksiyonları yerine getirilemez, baş dönmesi, halsizlik ve dalgınlık meydana gelir. Hatta en kötü durumda şiddetli kramplar oluşur ve hasta komaya girebilir diyor Del Mar yönetiminde araştıran ekip British Medical Journal dergisinde. Bilim adamları sıvı tüketimi ve soğuk algınlığı'yla ilgili kanıtlanmış araştırma aramalarına rağmen bu konuda hiçbir şey bulamamışlar. Oysa belli başlı soğuk algınlığı türlerinde aşırı sıvı tüketimiyle ortaya çıkan tehlike bu konunun araştırılması gerektiğini gösteriyor diyen Del Mar, kesin sonuçlara ulaşana dek solunum yolu hastalarına bol sıvı alma önerisinde dikkatli olunması konusunda uyardı.

Soğuk havalarda bizi en çok etkileyen grip ve burun akıntısına karşı uzmanlar henüz net bir sonuca ulaşamadı. Uzmanlar aşıların yüzde 60-90 arasında koruyuculuk sağlamasına rağmen gribe karşı aşı yapılmasını öneriyor.

Yakamızı bir türlü bırakmayan, özellikle mevsim değişimi dönemlerinde kendini gösteren soğuk algınlığı ve bunun neden olduğu grip ve burun akıntısı konusunda bilim adamları henüz net bir sonuca ulaşamadı.
Grip, soğuk algınlığı ve burun akıntısı gibi sağlık problemlerini tedavi etmek için ilaçlar geçici bir rahatlama sağlıyor ancak hastalığı kökünden tedavi edemiyor. Soğuk algınlığı'nı tamamen tedavi edecek bir ilaç bulan kimseye Nobel ödülü verilmesi de kesin gözüyle bakılıyor.
Geçtiğimiz yıllarda ABD'nin de aralarında bulunduğu birçok ülkede soğuk algınlığı ve buna bağlı hastalıklara karşı milyonlarca dolarlık harcama yapıldı, ancak yüzlerce virüs çeşidinin ortaya çıkardığı soğuk algınlığı'nı sadece bir aşıyla geçiştirmenin imkansız olduğu, hastalığın sürekli hedef değiştirmesi yüzünden tedavisinin oldukça karmaşık hal aldığı bir kez daha ortaya çıktı.
Hastalığın en fazla öpüşme, hapşırık ve eşyaların ortak kullanımı yoluyla yayıldığını ifade eden uzmanlar, iyi beslenme ve C vitamini takviyesiyle gribe karşı konulabileceğini ve aşı yaptırmanın da faydalı olduğunu söylüyor. Aşının koruyuculuk oranının yüzde 60-90 arasında değiştiğini de kaydeden uzmanlar, aşı yaptırdıktan iki hafta sonra koruyuculuğun başladığını da ifade ediyorlar.

Gripal enfeksiyon

4 Aylık hamileyim. Her kış istisnasız birkaç kez gribe yakalanırım. Önlem olarak ne yapmalıyım? Hastalığım bebeği etkiler mi? (S.G)

Grip veya soğuk algınlığı'nın belirtileri sizi rahatsız etse de, ateş ve öksürük olmadıkça bebeği fazla etkilemez. Bağışıklık sisteminizdeki değişiklikler nedeniyle hamilelik sırasında soğuk algınlığı belirtileri daha uzun sürer. Özellikle ilk üç ayda çok dikkatli olmak gerekir.
Bu dönemde boğaz ağrısı veya gripal enfeksiyonu olan birisiyle yakın temastan kaçının. Hamilelikte soğuk algınlığı ile başetmenin en iyi yolu, öncelikle kişinin kendine en iyi şekilde bakabilmesidir. Dengeli beslenme, bol dinlenme ve fazla sıvı alma, yapılması gerekenlerin başında gelir. İştahınız azalmış olsa da besinler az miktarda ve sık aralıklarda alınmalıdır. Özellikle C vitamininden zengin meyve ve sebzeler bolca tüketilmelidir.
Bütün bunlara rağmen ateş yükselirse öksürük ve beraberinde balgam varsa, belirtiler herhangi bir iyileşme göstermeden birkaç günden fazla sürmüş ise mutlaka doktorunuzu aramanız gerekir.


Alıntıdır

http://www.kadinlaricin.net/hamilelik-ve-dogum/gebelikte-soguk-alginligi.htm
37
Ülkemizde Sağlık Bakanlığı'nın bildirdiği verilere göre 140'ın üzerinde ruhsatlı tüpbebek merkezi mevcuttur. Bu merkezlerin yarısından çoğunun son 7-8 yılda açıldığı dikkate alındığında sağladıkları hizmetler ve elde edilen başarı oranlarının da ciddi olarak farklılık gösterdiği göze çarpar.

Tüpbebek Merkezi Seçerken Dikkat Edilecek Noktalar!
Bahçeci Sağlık Grubu Fulya Tüp Bebek Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof.Dr. Mustafa Bahçeci tüpbebek merkezi seçiminde çiftlere rehber olacak noktaları açıkladı.

Tüp bebek merkezi seçerken dikkate alınacak ilk kriter embriyoların rahme transferinden 12-15 gün sonra gerçekleştirilen hormon testidir veya 3-4 hafta sonrasında gerçekleştirilen ilk ultrason muayenesinde görülen kalp atışlarıdır. Pek çok çift bu test sonrası çocuk sahibi olmuşçasına sevinseler de tüpbebek tedavisinde sonuç; çiftin sağlıklı bebeklerini kucaklarına alabilmesidir. "Eve sağlıklı bebek götürme oranı" olarak ifade edilen bu oran, tüpbebek tedavisi sunan merkezlerin gerçek başarı oranlarını gösteren en önemli sayısal göstergedir. Zira hormon testi sonrası iyi gebelik oranları alınan, fakat eve sağlıklı bebek götürme oranları nispeten düşük merkezler de mevcuttur.

Yapılan Yanlışlara DİKKAT!
Başarı oranları hakkında değerlendirme yapılırken genellikle yapılan bir diğer yanlış; görüşülen kişi veya doktorun genellikle merkezde tedavi gören başarılı olma şansı yüksek veya genel hasta popülasyonu üzerinden sonuçlar vermesidir. Aslında tüpbebek tedavilerinde gerek gebelik oranları gerekse eve sağlıklı bebek götürme oranı tedavi sırasındaki kadın yaşı, yumurtalık rezervi, sperm kalitesi, daha önceki denemelerin varlığı, genetik bir hastalık taşıyıcısı olma vs. gibi durumlarda son derece farklılık göstermektedir. Çiftlerin tedavi görecekleri merkezi seçerken ve seçilen merkezin başarı oranlarını değerlendirirken göz önüne alınması gereken en önemli konu; kendilerine verilen gerçekçi gebelik ve eve bebek götürme oranlarıdır.

Eve Sağlıklı Bebek Götürme Oranları Nelere Bağlıdır?
Öncelikle başarılı bir tüpbebek merkezi herbiri konusunda uzman, akademik olarak yapılan çalışmalar ile bilimsel bilgi düzeyini sürekli arttıran, profesyonel doktorlar, hemşireler, hasta danışmanları, embriyologlar, teknisyenlerden meydana gelmiş bir ekipten oluşuyor ise yüksek başarıdan söz etmek mümkündür. Örneğin klinik hizmetler, tedaviler ne kadar başarılı olursa olsun eğer teknik ve teknoloji olarak güncel ve titiz bir laboratuar altyapı yoksa yüksek oranlar beklemek zordur. Ekipteki her bir bireyin en uygun zamanda devreye girmesi ve görevini hatasız yapması, grubun organize edilmesi de verilen hizmet kalitesi açısından en önemli faktördür. Ayrıca merkezde hizmet veren doktor ve embriyologların teknik ve uygulama tecrübeleri, eğitim düzeyleri de önemlidir.

En Önemli Aşama Embriyoloji Laboratuarı
Tüp bebek merkezlerinde tedavinin başarısı ilk olarak elde edilen yumurta ve sperm hücrelerinin sayı ve kalitesine bağlıdır. Burada görev yumurta gelişimi için tedaviyi takip eden doktora ve gerektiğinde erkeklerde mikroskop altında yumurtalıklardan sperm almayı başaran ürolog doktora düşüyor. Sonrasında ise en önemli aşama mevcut yumurta ve sperm hücreleri ile en kaliteli embriyoları elde etmektir. İşte bu aşamada gerekli tüm işlemler embriyoloji laboratuarında gerçekleştirilir. Başarılı laboratuar; en son teknolojik altyapı ile donatılmış, alınan yumurta ve sperm hücrelerinden mümkün olduğu kadar az kayıp ile en kaliteli embriyoyu üreten ve seçebilen laboratuardır.

Özellikle bazı çiftlerde kadın yaşı 40'lar civarında ve son derece sınırlı sayıda yumurta elde edilebilir. Bir de bu resme sınırlı sperm sayısı eklendiğinde elde edilecek 1 embriyo bile son derece değerlidir. Seçilen embriyonun doğru zamanda ve doğru şekilde rahme transferi de başarının en kolay görülen fakat en önemli ve dikkat verilmesi gereken aşamasıdır. Dolayısı ile başarılı bir merkezi diğerlerinden farklı yapan bu süreçte planlanan tedavinin eksiksiz ve hatasız işlemesi, kişilerin ve uzmanların mesleki deneyimleri ve bu deneyimlerini en üst düzeyde tedaviye aktarmalarına bağlıdır.

Yüksek Başarı İçin İleri Teknolojiyi Doğru ve Etkin Kullanmak Şart!
Başarıya giden 3 aşama ve anahtar vardır.
1-Problemin kaynağını doğru olarak tanımlayabilmek,
2-Doğru tedavi yaklaşımları ile optimal bir tedavi sürecinin planlanması, 3-Tüm ara aşamalarda mümkün olan en yüksek teknoloji ve yetkinliği gösterilmiş cihazların kullanımına imkan sağlanması.

Günümüzde artan bilgi birikimi ile birlikte özellikle laboratuar teknolojisindeki ilerlemeler daha yüksek gebelik oranlarının elde edilmesini sağlayarak dolayısı ile eve canlı bebek götürebilme oranlarını dramatik olarak yükseltebilir.  Embriyolar artık özel inkübatörler ve kamera sistemi olan  cihazlar ile canlı olarak gözlenebilir, her bir embriyonun gelişim kaydı oluşturulur ve gebelik oluşturacak en kaliteli embriyo bu kayıtların titiz bir çalışması sonucu seçilir. Benzer şekilde sınırlı sayıdaki sperm hücreleri IMSI adı verilen teknik ile yüksek mikroskobik büyütme teknolojisini kullanarak seçilebiliyor ve mikroenjeksiyon bu seçilen spermler ile gerçekleştirilir. Dahası özellikle gebelik elde etmede problem yaşayan, birden fazla başarısız denemesi olan çiftlerde elde edilen embriyolar genetik bozukluklar yönünden taranır, kapsamlı kromozom taraması tekniği ile tüm kromozomları yönünden normal bulunan embriyolar seçilerek tedavide kullanılabilir.

Yeni Teknik ve Yöntemler Göründüğü Kadar Başarılı Olmayabilir!
Bununla birlikte basında çıkan her yeni yöntem veya teknik göründüğü kadar fayda sağlamayabilir. Özellikle yeni tekniklerin uygulanıp uygulanmadığının yanında uygulama şekli ve kime uygulandığı da başarı için son derece önemlidir. Başarılı bir merkez, teknolojiyi yakından takip ederek gerçekten fayda görebilecek kişilere uygun tedaviyi sağlayan merkezdir ve her zaman amaç etkinliği kanıtlanmış tedavilerin çiftlere sunulmasıdır. Üzülerek belirtmeliyiz ki, gerek basında gerekse bilimsel toplantılarda tartışılan yeni tekniklerin %70'i ilk çalışmalarda etkin gibi görünse de sonraki yıllarda yapılan çalışmalarda ve değerlendirmelerde göründüğü kadar başarılı bulunamayarak kullanımdan kalkabilmektedir. Tüpbebek uygulaması için esas olan çiftlerin bu konularda da gerekli bilince sahip olmaları, başarıyı doğru değerlendirebilmeleri için önemli.

Embriyo Dondurma
Yumurta, sperm ve embriyoların etkin bir şekilde dondurulması, saklanması ve çözme sonrası %100'e yakın oranlarda canlılık artık başarılı merkezlerde mümkündür. Geriye kazanım ve özellikle dondurulmuş hücreler ile elde edilen yüksek gebelik oranları bir kliniğin başarı seviyesini gösteren en önemli göstergedir. Eğer bir tüpbebek merkezinde verilen tıbbi hizmet en üst seviyede ise, tedavi süresince veya sonrasında dondurulan materyal sayısı da o kadar fazladır ve dondurularak saklanabilen gamet hücresi veya embriyo çiftlere daha zahmetsiz ek tedavi olanağı sağlar. Dolayısı ile bir merkezin ne kadar başarılı olduğu, embriyo dondurma oranları ve dondurulmuş embriyolarla elde ettiği başarılı sonuçlara bakılarak rahatlıkla görülebilir, değerlendirilebilir. Eğer doğru uygulanıyorsa dondurulmuş embriyolar ile gerçekleştiren tedavilerdeki başarı oranları taze transfer yapılarak gerçekleştirilen tedavilerden daha yüksektir. 

Hasta Hizmetleri
Başarılı bir tedavi süreci için sadece verilen tıbbi hizmetler ve bu hizmetlerin fazlalığı ile değil aynı zamanda hasta odaklı bir hizmet anlayışı da gereklidir. Tüpbebek tedavileri, tedavi gören çiftler için başlı başına bir stres kaynağı ve eğer bu süreç doğru yönetilmez ise beraberinde sadece tıbbi olarak değil ayni zamanda mevcut psikolojik sorunları da arttırabilir. Başarılı merkezler bu süreci en iyi şekilde yönetmeye odaklanmış merkezlerdir.

Alıntıdır http://bebekvecocuk.milliyet.com.tr/tupbebek-merkezi-secerken-dikkat/haberpanosu/detay/1734432/default.htm
38
Dün aksam cok kötü bir öksürük krizi tuttu, o kadar ki hem nefes alamadim hem karnima agrilar girdi, bebegime birsey olacak diye cok korktum, karnim kasildi ve öksürükten bogulacak gibi oldum. Bu sefer de aglamaya basladım, kendimi durduramayip resmen hıckırarak ağladim  :crybaby2: Esimden Allah razı olsun, beni sakinlestirip disari cikardi, gecenin 11 bucugunda mahalleyi dolastik, hava almak biraz iyi geldi, sakinlestim eve gelir gelmez de bir kaşık bal yiyip yattim.
Sabah uyaninca bogazimda ciddi bir tahris hissettim, hala daha bir gıcık var ve ara sıra öksürtüyor, ballı süt ictim pek faydasi olmadi  :dontknow:
Birazdan ise gitmek icin disari cikinca cogalmaz insallah
Burnum zaten tıkalı ve alerjim de var, buyuk ihtimalle dun aksam da oda spreyinin kokusundan bu hale geldim, bogazim ve burun tikanikligim icin onerileriniz var mi  :sad1:
39
GÖLCÜK'te, iki aylık bebeğini evde bırakarak 9 günlük bayram tatiline giden ve açlıktan ölümüne neden olan öğretmen anne Seçil M.D.'nin ifadelerine Hürriyet ulaştı. Savcılıkta ağlayarak verdiği ifadesinde genç kadın, ailesinin bebekten haberi olmadığını söyleyerek, "Hatay'a gitmeden önce iki biberon mama yedirdim. Karnını iyice doyurdum. Acıkınca ağlar ağlar uyur diye düşündüm" dedi. Bu arada Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kadın hakkında inceleme başlattı.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/24957324.asp
40
Yeni sayfamız hayırlı uğurlu olsun  :hello2: