Kız çocuğu nasıl yetiştirilir? İŞTE İPUÇLARI:

Başlatan Lă_Tăhzen!, 29 Ocak , 2012, 12:17:02

« önceki - sonraki »

Lă_Tăhzen!

Allah'ın "eş ve anne" olmak için yarattığı ve buna uygun duygularla donattığı kız çocukları günümüzde "iş kadını" olmak ve "ekonomik bağımsızlık" adına fıtratının dışında duygularla yetiştirilmektedir. Hal böyle olunca fıtratı bozulmuş kız çocukları ne kadın olup "eş ve annelik" görevlerini yerine getirebilmekte ne de erkek gibi "rekabetçi" olmayı başarabilmektedirler. 

Çocukluk dönemi hayatın daha sonraki evresine hazırlık dönemidir. Dolayısıyla çocukluk döneminde var olan duygular çocukların hayatlarının daha sonraki evrelerinde ihtiyaç duyacakları duyguların öncü nüveleridir. Diğer bir deyişle tohumlarıdır. O tohumlar genetik olarak çocuğun içerisine ekilmiştir, var edilmiştir. Anne-babaya düşen o tohumları sulayarak, onların bakımını yaparak, tohumların sağlıklı bir şekilde gelişmesini, diğer bir deyişle duygunun çocuğun içerisinde sağlıklı bir şekilde filizlenmesini sağlamaktır.

Ancak Mevla'nın çocuklar için biçmiş olduğu misyon ile anne ve babaların çocukları için öngördüğü misyon özellikle de 21. yüzyılda birbirinden çok ciddi anlamda farklılaşmış vaziyette. Anne ve babalar çocuklarını özellikle de kız çocuklarını hayata hazırlarken onun asli vazifesi olan "annelik ve eşlik" vazifesine göre hazırlamıyorlar. Anne ve babalar çocuklarını daha farklı bir hayata hazırlıyorlar. Erkeklerle rekabet edecekleri iş hayatına, ekonomik özgürlüğünü elde etme, işini, mesleğini eline almak için -ki bunu çocuklarına faydalı olmak düşüncesiyle yapıyorlar-hazırlıyorlar kız çocuklarını... İşin asli unsurunu, annelik ve eşlik unsurunu ihmal ediyorlar.


Allah'ın verdiği, kulların istediği
Allah kız çocuklarına annelik ve eşlik vazifesi verirken onları buna uygun duygularla donatmıştır. Bu duyguların başında ise şefkat, sadakat, bağlılık, sevgi gelmektedir. Bu duygular Allah tarafından kızlara verilen annelik ve eşlik görevlerini layıkıyla yerine getirebilmesi için gerekli olan duygulardır.

Fakat günümüz hayatında iş hayatındaki bir kadında bu duyguların baskın olması toplum tarafından onaylanan bir şey değil, tam tersine bir eksiklik olarak görülüyor. Böyle bir kadın fazlasıyla duygusal bulunuyor. Bir bankada çalışan bir kadında şefkat duygusu onun işini yapmasına mani olabilir. İnsan kaynakları bölümünde çalışan bir kadının şefkat duygusu onun işini güzel yapmasına mani olur. Sadakat duyması rekabetine mani olur. Dolayısıyla bunlar toplumsal hayatta özellikle de iş hayatında revaçta olan duygular değil. Firmalar mallarını alırken bu duyguların varlığını değil, aksine yokluğunu istiyorlar. Durum böyle olunca Mevla'nın kız çocuklarına vermiş olduğu fıtrat ile toplumun onlardan beklemiş olduğu kişilik birbiriyle çatışıyor.

Anneler ve babalar da çocuklarını hayata hazırlarken, ne yazık ki Mevla'nın onlara vermiş olduğu, hayatlarının daha sonrasında onlara çizmiş olduğu yaşam planını gerçekleştirmek için ihtiyaç duydukları fıtratı temel almıyorlar. Aksine iş hayatının belirlemiş olduğu modeli esas alıyorlar. Daha rekabetçi, daha yırtıcı, tuttuğunu kopartan kız çocukları toplum tarafından kabul görüyor. Bu durum ise kız çocuğunun belli bir erişkinliğe ulaştığında annelik ve eşlik vazifelerini yapmasına mani oluyor. Evlenemiyorlar. Evlenseler bile çocuklarına annelik yapamıyorlar.


En fazla bir çocuk sahibi oluyorlar. Halbuki kadın fıtratında çok çocuk sahibi olma isteği vardır. Kadındaki şefkat ve sevgi iki çocuğa, üç çocuğa, dört çocuğa yetecek kadardır. Bu duygular kadının içinde olsa o anne doğumdan üç ay sonra çocuğunu götürüp kreşe bırakıp iş hayatına devam edemez. O duygu onun içerisinde olmadığı için körleştirildiği, törpülendiği için bir anne bunu yapabiliyor.
Günümüzde kreş sayısının artması kadınlarımızda şefkat eksikliğinin bir göstergesidir. Mevla tarafından içinde fıtri olarak şefkat duygusu yerleştirilen bir anne, üç aylık çocuğunu, altı aylık çocuğunu yabancı bir bakıcının eline terk edemez. Eğer yapabiliyorsa fıtri duyguları törpülenmiş, anneliğe, eş olmaya hazırlanmamış demektir.


Fıtrat bozulursa
Günümüzde boşanmaların bu kadar çok olmasının sebebi kız çocuklarının aileleri tarafından iyi bir anne ve iyi bir eş olmaya hazırlanmamasından kaynaklanmaktadır. Kız çocukları; "çalışsın, ekonomik özgürlüğünü elde etsin, ayakları üzerinde dursun, kendisine yetebilsin" düşüncesiyle dershanelere, kurslara gönderiliyor. Fıtratında sevgi, şefkat, sadakat, merhamet, bağlılık gibi duygular olan kadının bu duyguları, erkek egemen bir hayatta erkeklerle rekabette geri düşüren duygular olarak değerlendiriliyor.

Kız çocuklarının fıtratına yerleştirilen duyguları öteleyici şekilde yetiştirmenin, anne-babaya bakan boyutları da vardır. Burada aynı zamanda trajikomik bir durum ortaya çıkmakta.

Fıtri olarak şefkat duygusuna sahip olan bir kadın hiçbir zaman anne veya babasını bakım evine terk edemez. Ama o duygu belli bir eşiğin altında ise yeterince zenginleşmemişse, anne ve baba çocukluk döneminde o duyguyu beslememişse, büyütmemişse kadın yeri ve zamanı geldiğinde annesini ve babasını da terk edebiliyor.

Fıtratı bozulmuş bir annenin yetiştireceği çocuklarda ise cinsel sapma problemi görülme ihtimali çok yüksektir. Çünkü çocuk, annesi ile babasını birbirinden ayırt edemez. Dolayısıyla kadın ve erkeğin birbiriyle benzeşmesi çocuğun cinsel kimliğini oluşturma sürecinde çok ciddi anlamda sıkıntılar yaşamasına neden olur. Çocuk olumsuz çevresel faktörlerle de karşılaşırsa kimlik boyutunda cinsel sapmalar olma ihtimali çok yüksektir.

Kız çocuklarına, fıtratlarına uygun olan şefkat, merhamet, sevgi, sadakat gibi duyguları verilmediği, tam tersine acımasızlık, sadakatsizlik, merhametsizlik, hırs, rekabet duyguları verildiği zaman erkeksileşiyorlar. Fakat ne kadın olmayı başarabiliyorlar, ne de erkek olmayı başarabiliyorlar. Üçüncü bir tür haline dönüşüyorlar ve bu üçüncü tür kadın olmanın ve erkek olmanın da gereklerini yerine getiremiyor. İki arada bir derede kalıyor. Bu toplumu ciddi anlamda tehdit ediyor. Bugün Batı toplumunun ahlakî anlamda yaşamış olduğu sorunların temelinde kız çocuklarının fıtratına uygun olarak yetiştirilmemesi vardır.


Nasıl yetiştirmeli?


Tüm bu olumsuz durumların yaşanmaması için ne yapılmalı? Öncelikle her anne ve babanın kafasında çocuğuyla ilgili bir model vardır. Anne-baba çocuğunun yaşayacağı hayat sürecinde mutlu ve başarılı olabilmesi için kafasında ideali temsil eden bir model oluşturur. Anne ve baba çocuğunu o modele dönüştürmeye çalışır. Bu modeli sorgulamak gerekiyor. Bu model acaba çocuğun gerçekleriyle ne derece örtüşüyor? Diğer bir deyişle çocuğun fıtratıyla ne derece örtüşüyor? Fıtrat derken de Allah'ın kız çocuğu için öngördüğü modeli kastediyoruz. Dolayısıyla iki tane model var. Birisi Allah'ın kız çocuğu için öngördüğü model, diğeri anne ve babanın kızları için öngördüğü model. 



Yine aynı şekilde iki tane hayat planı var. Birisi Allah'ın kız çocuğu için öngördüğü hayat planı, diğeri anne ve babanın kızları için öngördüğü hayat planı. Ve yine aynı şekilde iki tane misyon var. Birisi Allah'ın kız çocuğu için öngördüğü misyon, diğeri anne-babanın kızları için öngördüğü misyon... 



Eğer anne ve baba çocuğun fıtratını yani Mevla'nın onun için öngördüğü modeli esas almıyor, onun için öngördüğü yaşam planını dikkate almıyor, onun için öngördüğü misyonu uygulamıyor ise bilmek gerekir ki fıtratla çatışmaya girilir. Anne ve baba bu aşamadan itibaren çocuğun fıtratını törpülemeye başlar. Kız çocuğunda var olan duyguları budayarak adeta dev bir çınarı bir minyatür ağaca dönüştürür. 



Kız çocuğunu yaratılışına yani fıtratına uygun yetiştirmek isteyen anne ve babalar, öncelikle kafalarındaki modeli düzeltmeleri gerekiyor. Allah'ın kız çocuğu için fıtratına yüklediği modelin esas alınması gerekir. Kız çocuklarını fıtratına uygun, yaratılış amaçlarına uygun bir şekilde yetiştirmeli.

__nil__

bazı yazılanlar hakkında bişi yazmadan duramıcam.Her geçen gün değişen koşullara herkes uyum sağlamak zorunda sonuçta hepimiz bu yaşamın bir parçasıyız.Sevgi,saygı,şefkat vs. gibi duyguları bir çocuğa vermek çok önemli elbette.Ama günümüzde hayat şartlarının zorluğu,değişen ekonomik koşullar vs. insanları ve tabi kadınları az çocuk yapmaya ve çocuk yapsalar bile çalışmaya devam etmeye mecbur ediyor.Yani bu şekilde az çocuk yapan kadınları yada kreşe bakıcıya bırakmak zorunda kalan kadınların içinde annelik duygusunun,şefkatin vs. eksik olduğunu zannetmiyorum.Sonuçta hiçbir anne gönüllü şekilde çocuklarını başkasının bakması için bırakamaz.
Kız çocuklarını kariyer sahibi olması için,kendi ayakları üzerinde durması için yetiştirmek de en az iyi bir eş ve anne olmak kadar önemli şu zamanda.Çok iyi eş, yada çok iyi anne olduğu halde sırf kendi ayakları üzerinde duramadığı,ekonomik özgürlüğü olmadığından dolayı eşinden binbir türlü eziyet gören ama hiçbirşey yapamayan,hiçbir yere gidemeyen kadınlarla dolu ortalık.
Birde şu var istisnalar kaideyi bozmaz çalışan,başarılı olan ve çocuklarına çok iyi bir anne,harika bir eş olan insanlarda vardır tabiki.
Benim annem hiç çalışmamış.Dedem iyi bir ev kadını olsun diye onu çalıştırmamış,okutmamış yaşı gelincede evlendirmiş.annemin sigortası bile yok.babam 3-5 tl harçlık verirse harcıyor yada ihtiyacı olduğunda devamlı para istemek zorunda kalıyor.bunun eksikliğini öyle çok yaşamış ki yıllarca biz 3 kız kardeşiz bizi hep kendi ayaklarımızın üzerinde durmak için tembihleyip dururdu.Biz üçümüzde üniversite mezunu olduk iyi bir mesleğimiz ve işimiz oldu.İyi birer eşimiz ailemiz,çocuklarımız oldu.Ama tüm bunların yanında annem bize eşimize saygılı olmayı vs. de öğütledi durmadan.Bence dengeyi kurduktan sonra bir kız sadece eş,anne olarak değil,okuyan,çalışan üreten bir birey olarak da yetiştirilmeli.
:icon_thumright: