BEBEK HASTALIKLARI ..

Başlatan güneşş, 20 Nisan , 2011, 17:52:15

« önceki - sonraki »

güneşş

Vitamin B 12 ve Folik Asit EksiklikleriVitamin B 12 et ve süt gibi hayvansal besinlerde, folik asit ise karaciğer, böbrek, portakal suyu ve ıspanak da bolca bulunur. Diyetle, alımın azaldığı ya da bağırsakta emilimin bozulduğu durumlarda eksiklikleri ortaya çıkar. Vitamin B 12 hayvansal besinlerde bulunduğu için, eksikliği vejeteryanlarda daha sık görülür. Folik asit ise keçi sütünde çok az olduğu için bu sütle beslenen bebeklerde folik asit eksikliğine rastlanır. Her ikisinin yetersizliğinde "megaloblastik anemi" denen anemi ortaya çıkar.
Klinik bulguları solukluk, halsizlik, sinirlilik, kuru ve ağrılı dildir. Vitamin B 12 eksikliğinde bunlara ek olarak bebeklerin nörolojik gelişiminde gerilik görülür.
Bazı özel emilim bozuklukları ile oluşan tipler hariç, diğerlerinden korunmak için dengeli ve yeterli beslenmenin önemi açıktır.

güneşş

Kalıtsal AnemilerKan hücresinin yapısında ya da içindeki hemoglabinde kalıtsal olarak bazı bozukluklar olabilir. Pek çok çeşidi olan kalıtsal anamilerin ülkemizde en sık görülen ve "Akdeniz Anemisi" olarak bilinen talassemi ve orak hücreli anemilerdir.

Talassemi
Kromozomlar üzerinde hemoglabini oluşturan zincirlerin yapılmasını düzenleyen genlerdeki bozukluk sonucu oluşur. İki gen birden bozuk olduğunda hastalık ortaya çıkar. Tek genin bozuk olması durumunda kişiler hasta değil, taşıyıcı olurlar. İki taşıyıcı evlenirse hasta çocuklarının olma olasılığı vardır. Hasta çocuklar 6 dolaylarında büyüme ve gelişme geriliği, beslenme güçlüğü, solukluk yakınmalarıyla doktora getirilirler. Ciddi düzeyde anemileri ve karaciğer-dalak büyümesi saptanır. Yaşamlarını sürdürebilmeleri için kan verilmesi gerekir.
Sürekli kan verilmesi sonucunda da verilen kandaki demir, vücutta birikmeye başlar. Bunu önlemek için demirin vücuttan uzaklaştırılmasını sağlayan ilaçlar verilir. İyi tedavi almayan hastaların yaşam süresi çok kısadır.
Bunlarda tipik yüz görünümü (basık burun, öne doğru çıkık üst çene), deri renginde koyulaşma, karın şişliği (karaciğer, dalak büyümesine bağlı) gibi bulgular ortaya çıkar.
Ağır anemiye ya da vücutta demirin birikmesine bağlı olarak tüm organlarda bozukluklar gelişir ve genellikle kalp yetmezliği nedeniyle hastalar kaybedilir. Belirli aralıklarla kan verilip, vücutta demir birikmesinin de iyi biçimde önlendiği hastalarda sonuçlar iyidir. Bunlar uzun süre sorunsuz yaşayabilirler. Tek geni bozuk olan taşıyıcılarda ise hastalığın klinik bulguları belirgin değildir. Kan incelemelerinde hafif bozukluklar görülebilir. Ülkemizde Akdeniz ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde talassemi taşıyıcılığı sıktır. Aileler içinde kişilerin genetik yapıları benzer olduğu için aynı ailede birden fazla bireyin taşıyıcı olma olasılığı fazladır. Akraba evlilikleri, hasta çocukların doğma olasılığını arttırmaktadır.
Hastalığın sık görüldüğü bölgelerde evlenecek kişilerin taşıyıcı olup olmadığının belirlenmesi zorunlu hale getirilmiştir. Böylece iki taşıyıcının evlenmesi söz konusuysa kişiler doğacak çocuklarının hasta olabileceği konusunda bilgilendirilmektedir. Gebelikte doğum öncesi (prenatal), tanı yöntemleriyle anne karnındaki çocuğun hasta olup olmadığının belirlenebilmesi olasıdır. Bu kişilere gebeliklerinde bu hizmet de verilerek hasta çocukların doğması önlenmeye çalışılmaktadır.


güneşş

Orak Hücreli AnemiKalıtsal olarak geçen, hemoglabinin yapısındaki bir başka bozukluğa bağlı olarak ortaya çıkan bir hastalıktır. Hastalığın klinik bulguları çok değişkendir. Çok ağır klinik bulgular gösteren hastaların yanı sıra hiç bulgu göstermeyip rastlantıyla tanı konan hastalar da vardır. Hemoglabinin yapısındaki bozukluğa bağlı olarak kırmızı kürelerin şekli bozulmakta ve orak şeklini almaktadır. Oraklaşmış bu hücreler kan damarlarını tıkayıp yıkanan bölgelerin beslenmesini engeller. Buna bağlı olarak ağrılı krizler ortaya çıkar. Birçok organın kan dolaşımının bozulması sonucu değişik klinik tablolar ortaya çıkabilir. Tedavisi oldukça zor olan bu önlenmesi için taşıyıcıların belirlenmesi, akraba evliliklerinden kaçınılması ve riskli gebelerde doğum öncesi (prenatal) tanı yöntemlerinin kullanılması önemlidir.

güneşş

Boğmaca Boğmaca : Akut, bulaşıcı bir solunum sistemi hastalığıdır. Her yaştaki duyarlı kişileri tuttuğu halde özellikle çocukluk yaşlarında ağır seyreder. 

Etken :
Hastalık etkeni Bordatella pertussis olarak adlandırılmıştır. B.pertussis ' in tek konakçısı insandır. Bulaşma damlacık yoluyla olur. Yani solunum yolundan öksürük gibi nedenlerle atılan ve havada serbest halde bulunan asılı küçük damlaların başka kişiler tarafından solunum yolundan alınması ile oluşur. Hafif ya da atipik hastalığı olan erişkinler ve büyük çocuklar hastalığı aşısız bebek ve küçük çocuklara bulaştırırlar. Aynı evde yaşayan insanların bağışıklaması yok ise %90 oranında bu hastalığa yakalanırlar. Bulaştırıcılığın en fazla olduğu dönem öksürüğün başlamasından önceki dönemdir. Ancak öksürük başladıktan üç hafta sonrasına kadar bulaşıcılık devam edebilir. Hastalara eritromisin kullanılması bulaştırıcılığı azaltır.

Epidemiyoloji :
Boğmaca her yaşta görülür. Aşılanmamış toplumlarda olguların %50'si ilk yaşta  görülür. Küçük bebeklerde hastalık ağır seyreder. Olguların %25'i ergen ve genç erişkinlerde görülür. Hastalık, etken olan ajanın alımından yaklaşık 6-20 gün (ortalama 10 gün ) sonra ortaya çıkar. Hastalık 6-10 hafta sürer ve üç dönemi vardır. Öncelikle hastalığın ilk döneminde burun akıntısı, gözde yaşarma, halsizlik ve fazla yükselmeyen ateş gibi hafif üst solunum yolu infeksiyonuna benzer belirtiler ortaya çıkar. Bu dönem iki hafta kadar sürer. Bu dönemin ardından kuru öksürük başlar ve çok geçmeden boğmaca için karakteristik olan şiddetli öksürük nöbetleri ortaya çıkar. Bir gün içinde düzinelerle nöbet gelişebilir. Boğulurcasına ardarda öksürük, morarma, kusma ve derin, sesli bir iç çekme olur. Nöbetten sonra çocuk bitkinleşir. Bu dönem 2-6 hafta sürer. Üçüncü dönem iyileşme dönemidir. Bu dönemde nöbetler gittikçe seyrekleşir. Bir ay içinde tümden yok olur. Hastanın yaşı ne kadar küçükse komplikasyonlar o kadar sıktır. En sık bronkopnömoni, atelektazi, interstisyel ve deri altı amfizemi gibi solunum sistemi komplikasyonları görülür. Ölümlerin başlıca nedeni pnömonilerdir.

Tanı :
Hastalığın tanısı klinik olarak ve bakterinin nazofarengeal mukus kültüründen üretilmesi ile konur.

Tedavi :
Çoğu hasta evde tedavi edilebilir. Altı aydan küçük bebekler ve ağır olgular hastaneye yatırılmalıdır. Tedavide antibiyotikler kullanılır.

Korunma :
Hastalığı geçirenler yaşam boyu bağışıklık kazanırlar. Korunma difteri ve tetanoz toksoidleri ile karma olarak hazırlanmış aşıyla sağlanır(KARMA AŞI: Difteri-Tetanoz-Boğmaca). Aşının ilk dozu yaşamın ikinci ayında İM olarak yapılır. Bir ay arayla iki kez yinelenir (Sağlık Bakanlığı AŞI TAKVİMİ'ne göre: Doğumdan sonra; 2.ayın sonu, 3. ayın sonu, 4. ayın sonu ve 16-24. aylarda ve 4-6 yaşları arasında yapılacak 5 doz aşı ile yeterli bağışıklık sağlanır). 5 doz uygulanan aşı ile ilerdeki yıllarda korunma sağlanır ve hastalığın geçişi durdurulur. Aşı yedi yaşından büyüklere yapılmaz. Aşıya bağlı; aşı yerinde kızarıklık, şişme, ağrı gibi lokal yan etkiler yanında ateş, halsizlik, uyku hali, huzursuzluk, kusma, aşıdan sonraki üç gün içinde görülen havale, aşıdan sonraki 48 saat içinde 3 saatten uzun süren ağlama gibi sistemik yan etkiler görülebilir. Ciddi yan etkiler olması durumunda daha sonraki aşının yapılması konusunda doktorla görüşülmelidir. Hastanın ev halkına ve diğer yakın ilişkide olanlara aşılama durumlarına bakılmaksızın 14 gün eritromisin verilmesi önerilir.

güneşş

Kızamıkçık Kabakulak ve kızamık gibi çocukluk çağlarında sık rastlanan ancak ergenlik ve erişkin döneminde de görülebilen, damlacık yolu ile insandan insana  bulaşan bir virüs hastalığıdır. Kızamık ve kabakulak gibi özelllikle bahar aylarında yaygın olarak görülür. Toplum sağlığını tehdit eden bu hastalığın da tedavisi yoktur ve seyri sırasında ciddi, kalıcı komplikasyonlara ve hatta ölüme neden olabilmektedir.

Hastalık yuva, kreş ve okul gibi kalabalık ortamlarda çok kısa sürede bulaşabilmekte ve çocuklarda genellikle hafif geçirilmekteyken, ergenlik çağında ve erişkinlerde daha ağır seyretmektedir. Birçok genç erişkinde kızamıkçık enfeksiyonu sırasında büyük eklemlerde ağrı ve kızarıklıkla seyreden eklem iltihapları görülür. Eklem sorunları kısa süre sonra geçer ancak nadiren müzminleştiği de görülmektedir.

Kızamıkçık, kızamık gibi önce yüzde, kulak arkasından başlayan ve başladığı yerden solan ve sonra kollara, bedene ve bacaklara yayılan hafif pembe düküntülerle kendisini belli eder. Daha sonra hekim muayenesi ile ense ve kulak arkası lenf bezlerinin ve hatta dalak büyüklüğünün varlığı ile klinik olarak ön tanıya varılır. Kesin tanı ancak virüs ayrımı ve hastalığa özgü kan testleri ile konabilir. Ancak, çoğu kez bunlara gerek kalmaz.

Kızamıkçığın en önemli ve ciddi tablosu gebe bayanların kızamıkçığa yakalanması sonucunda ortaya çıkmaktadır. Bu hastalığı geçirmemiş kadınların, gebeliğin ilk üç ayında hastalığa yakalanmaları durumunda, hastalık etkenleri (virüsler) plasenta yoluyla anne rahminde büyüyen, gelişen ve organ taslaklarının oluşma sürecindeki yavruyu (embriyo) etkileyerek doğumsal anormalliklere neden olmaktadır. Bu olaya "doğumsal kızamıkçık sendromu" adı verilmektedir. Doğumsal kızamıkçık sendromunda yer alan istenmeyen olaylar şöyle özetlenebilir : Büyüme ve gelişmede gerilik, prematürelik, ölü doğum ve düşükler, zeka gerilikleri, körlük, katarakt, kalp anormallikleri, sağırlık, hepatit, kanamalar. Tüm bu ciddi komplikasyonlar nedeniyle tüm kadınların hamile kalmadan önce bir kan testi ile kızamıkçık geçirip geçirmediğinin test edilmesi gerekmektedir. Eğer hastalık geçirilmediyse, kızamıkçık aşısı ile aşılanmaları ve üç ay süre ile hamile kalmamaları tavsiye edilmektedir. Aşılanan kişilerin % 98'i bu hastalığa karşı yaşam boyu korunmaktadırlar. Kızamıkçıklı bir hasta ile temas eden hamile bir kadının zaman geçirmeden 3 hafta ara ile alınacak kan örneklerinde savunma cisimciklerinin (antikorların) belirlenmesini ve sonucun doktoru tarafından değerlendirilmesini istemelidir.

Kızamıkçıktan Korunma Yolu Nedir?
Günümüzde gerek Kızamıkçık gerekse de Kabakulak bu hastalıklara karşı aşılamanın rutin olarak yapıldığı ülkelerde son derece az rastlanır hastalıklar olmuşlardır. Kızamıkçık aşısı, tek başına uygulanabildiği gibi Kızamık ve Kabakulak aşısı ile birlikte üçlü karma aşı (MMR) şeklinde de 12. aydan itibaren uygulanabilmektedir. 12. aydan önce yapılan aşılamalarda, 6 ay sonra ikinci bir doz aşı gereklidir. Doğumdan sonra 9. ayda sadece Kızamık aşısı yapılmış bir çocuğa Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak aşının uygulanma zamanı 15. ay olmalıdır.

Deri altına veya kas içine uygulanan bu aşının belirgin bir yan etkisi yoktur. Aşı yerinde ağrı, kızarıklık ve daha sonra görülen hafif deri döküntüleri olabilir. Bu yan etkiler çok nadir olup tedavi gerektirmeksizin kendiliğinden iyileşir.

Kızamıkçık aşısı veya üçlü aşı gebelerde kesinlikle uygulanamaz. Aşı olan bir bebeğin ya da çocuğun gebe annesine ya da bir yakınına bu hastalığı bulaştırması söz konusu değildir.

Amerikan tıp otoritleri (ACIP - Bağışıklama Uygulamalarında Danışman Kuruluş ve Amerikan Pediatri Akademisi - AAP) 4-6 yaşlarında ve 11-12 yaşlarında ikinci bir doz MMR aşısının yapılmasını önermektedir. 12 yaşında uygulanacak MMR aşısı ile kız çocukları doğurganlık çağının sonuna kadar kızamıkçık enfeksiyonundan korunmuş olacaklardır.

En değerli varlığımız olan çocuklarımızı, ölümcül ve sakat bırakan hastalıklardan korumak ve onlara sağlıklı bir gelecek sunabilmek için en emin yolun, zamanında ve eksiksiz olarak aşı uygulanması olduğunu unutmayınız.

güneşş

Hepatit A Hepatit A Hepatit A son derece bulaşıcı bir virüs hastalığıdır. Halk arasında sarılık adıyla bilinir. Hepatit A karaciğeri tutar ve hastalığa neden olur. Hepatit A virüsünün vücuda  girdikten sonraki 2-6 hafta kuluçka süresidir.

Her yıl dünyada 1.4 milyon kişi Hepatit A hastalığına yakalanmaktadır. Hepatit A tifo'dan 10 ile 100 kat, kolera'dan 1000 kat daha sık görülmektedir. Zaman zaman salgınlara yol açarak çok sayıda insanı etkilemektedir.

HEPATİT A NASIL BULAŞIR ?Hepatit A virüsü oral-fekal yolla, kişiler arası temasla, virüs bulaşmış su veya bu suda yıkanmış yiyeceklerle bulaşır. Çiğ veya az pişmiş yiyeceklerden de bulaşır.

(örn./ salata, soyulmamış meyve, deniz mahsüleri gibi)

HEPATİT A BELİRTİLERİ NELERDİR?Hepatit A hastalığına yakalanan kişilerde aşağıdaki belirtiler görülür. Grip benzeri belirtiler (ateş, titreme, bazen diyare, halsizlik gibi) İştahsızlık Bulantı Sarılık (gözlerin ve derinin sararması) İdrarın renginin koyulaşması (demli çay rengi) Dışkı renginin açılması Karın ağrısı Yorgunluk
Bu belirtilerin hepsi aynı anda olabileceği gibi hiçbiri de görülmeden sessiz olarak hastalık ortaya çıkabilir. Hastanın yaşı arttıkça hastalık daha ağır seyreder. Küçük çocuklarda hiçbir belirti görülmeyebilir. Hepatit A genellikle 3-6 hafta sürer, ancak bazı olgularda altı aya kadar devam eden uzun süreli ya da kötüleşerek tekrarlayan semptomlar olabilir.Hastalık süresince çok uzun süre yatakta kalınması ve buna bağlı olarak işgücü kaybında artış söz konusudur. Tam düzelme 6 ay kadar sürebilir. Çok nadir olarak %0.1-6.9 'unda Fulminant hepatit (Çok ağır bir karaciğer hastalığıdır) gelişebilir.

HEPATİT A 'DAN NASIL KORUNULUR ?Temizliğinden emin olunmayan musluk suyunu içmeyin ve bu sudan oluşan buzu kullanmayın. Aynı tehlike bu su ile diş fırçalarken de söz konusu olabilir.
Soyulmamış meyvelerin, salataların, haşlanmamış sebzelerin yıkanmadan yenmemesi ve çiğ deniz mahsüllerinden (istiridye, midye vs.) sakınılması gerekir. Sokaklarda temizlik kurallarına dikkat edilmeden hazırlanmış yiyecek ve içeceklerin yenilmemesi gerekir. Tüm bu önlemlere rağmen Hepatit A riski altında olabilirsiniz. Hepatit A 'dan korunmanın en güvenli yolu aşılanmaktır.


Çocuk yuvaları, kreşler ve okullarda bulunan çocuklar ve buralarda görevli personel.
Yüksek endemik yerlere seyahat edenler.
Sağlık çalışanları, laboratuvar personeli.
Askeri personel.
Hapishanede bulunanlar ve görevliler.
Yakınları Hepatit A hastalığı geçirenler.
Aşcılar ve gıda sektöründe çalışanlar.


HEPATİT A AŞISI NEDİR ?
Hepatit A hastalığından korunmak için aşılanmak en etkili ve güvenilir yoldur. Hepatit A aşısı kimyasal yöntemlerle etkisiz hale getirilmiş virüsten yapılmıştır Hepatit A aşısı Hepatit A virüsü parçacıklarından oluşmuştur ve kendisi hastalığa yol açmaz güvenilirdir. Aşı yapıldıktan 15 gün sonra etkili olur.

Aşılanmadan önce hastalığın geçirilip geçirilmediğini anlamak için kan testi yapılması uygundur.

HEPATİT A AŞISI NASIL UYGULANIR ?
Hepatit A aşısı iki doz halinde yapılır; 15 yaşına kadar 0 ve 6. Aylarda, 15 yaşından büyüklerde 0-6 veya 12. ayda yapılır