19 Nisan , 2024, 17:50:14

Haberler:

www.herseyibilen.co Durma! Merak ettiğin her konuda her soruyu sen de sor!


Çocuğunuzun Kişiliği Nasıl Gelişiyor?

Başlatan இܓiڪے†∂ηßﺙuℓ இܓ, 12 Şubat , 2011, 02:13:16

« önceki - sonraki »

இܓiڪے†∂ηßﺙuℓ இܓ

Çocuklarınızı 'ideal' kalıplarınıza sokmaya çalışırken acaba 'zoraki' kişilikli çocuklar mı yetiştiriyorsunuz? Anne babalar genellikle çocukların kendine has özelliklerini ve eğilimlerini göz ardı ederek, onları kendi kişilikleri doğrultusunda yetiştirmek için özel bir çaba harcarlar. Çocuğun yerine hareket ederek, kendi istedikleri eylemleri çocuğa dayatırlar. Çocuk da duygularının yaratıcı bir süreç içinde bulunduğu bu dönemde telkinlere son derece açıktır. Ebeveynler 'şöyle yapılacak' diyerek çocuğun kendi başına düşünme ve yargıya varma yeteneğini bastırırlar.

Ebeveynler 'hanımefendi ol!', '...ya dokunma!', erkek adam ağlamaz!' gibi birçok telkinle çocuklarına nasıl davranmaları, hatta ne hissetmeleri gerektiğini adeta buyururlar. Çocuğun en doğal hakkı olan içinden geldiği gibi davranma özgürlüğünü elinden alırlar ve bahaneleri hazırdır. 'O daha çocuk', 'ne bilsin', 'kendisi beceremez', 'onun için doğru olanı ben biliyorum' gibi sözlere hepimiz sıkça rastlıyoruzdur. Çocuğunu bir birey olarak değil de kendilerinin bir uzantısı olarak gören ebeveynler hiç de az değildir. Onlara göre çocuk nasıl davranacağını, neyi-nasıl yapacağını hiçbir zaman bilemez. Çocuklarına açıklama yapmadan kurallar koyarlar, sürekli kontrol ederler ve şekil vermeye çalışırlar. Çocuk, ebeveyninin istemediği bir şeyi yaparken, hepimizin aşina olduğu, 'cıs' sözcüğüyle karşılaşır. Yani ebeveynin istemediği hareket, bir nesnenin yanarken çıkardığı sesle eşleştirilir. Bu çocuklar yabancı nesnelere korkarak, tedirgin bir şekilde yaklaşırlar. Meraklı ve öğrenmeye açık olan çocuğun çevreyi tanıma isteği bastırılmış ve böylece gelişimi engellenmiş olur. Daha da ileri giden anne babalar çocuklarının arkadaş, hatta eş veya meslek seçimlerini yapmada kendilerinde doğal bir hak görüyorlar. Çünkü çocuklarının hangi sosyal ortamda, kimlerle veya hangi partnerle mutlu olacağını, hangi mesleğin onlara uygun olduğunu biliyorlar(?).

Toplum olarak da çocukların kendi istekleri, duyguları ve kişilikleri olan birer birey olduğunu göz ardı ettiğimiz ve bahsettiğim anne baba tutumlarını besleyip pekiştirdiğimiz kanaatindeyim. İşte tam da bu noktada bir örnek vermek istiyorum. Çocuk annesiyle birlikte annesinin arkadaşının evinde misafirdir. Ev sahibi gayet olağan bir şekilde çocuğa ikramda bulunmak için anneye sorar: 'annesi(!) çikolatalı pasta sever mi?' ya da 'kola mı ister meyve suyu mu?' Bu ev sahibi çocuğun neyi seveceğini, neyi istediğini annesinin daha iyi bildiğini düşünür. Şöyle düşünelim, siz bu eve bir arkadaşınızla gittiniz ve bu ev sahibi aynı soruları arkadaşınıza yöneltti. Hanginiz bu durumun bir hakaret niteliğinde olduğunu düşünmezsiniz? Buna benzer, olağan karşılanan birçok durumla her gün karşılaşıyorum ve şaşırıyorum. İnsanlar bir çocuğa hediye alırken bile, öncelikle ebeveynin beğenebileceği bir şey arıyorlar. Çocukların kendilerine ait içsel yaşantılarını reddetmeye ve onları ebeveynlerinin gölgesinde yaşayan varlıklar olarak görmeye yatkın olan toplumun da değişmesi gerekir. Çocukların da tıpkı yetişkinler gibi birer birey olduğu, sadece kendilerine ait bir dünyaları olduğu ve kişiliklerini kendi dünyalarında yaratmaya hakları olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.

Peki ne yapmalıyız?

Öncelikle çocuğun kendine has, biricik ve özel bir birey olduğu kabul edilmelidir.

O veya bu koşula bağlı olmadan sevildiği hissettirilmelidir.

Çocuğa onu olduğu gibi kabul ettiğiniz mesajı verilmelidir. Böylece çocuk gelişebilir ve yapıcı değişikliklere uğrayabilir.

Çocuğun konuşmasına izin verilmelidir. Bunun için de önce çocuğu dinlemek gerekir.

Çocuklarla elbette açıklaması yapılan esnek bazı kurallar konuşulmalıdır.
Çocuğa ne yapması gerektiğini söyleyerek dayatmak yerine ona örnek olabilmek faydalı bir girişim olur. Çünkü çocuklar çok iyi birer gözlemcidir ve anne babanın davranışlarını model alarak öğrenirler.

Fikirlerini ve duygularını açıkça ifade edebilen, özgürce kendi kişiliklerini geliştirmelerine izin verilen çocuklar güven duygusu, sorumluluk ve özdenetim kazanırlar.

Son olarak kısa bir süre ayırın ve çocuğunuzla empati kurun. Düşünün ki zamanınızın büyük bir bölümünde birlikte olduğunuz, hatta bağımlı veya bakımına muhtaç olduğunuz (çok küçük yaştaki çocuklar için böyledir) kişiler sürekli sizi denetliyor, her hareketinizi değerlendiriyor. Bu kişiler sizin için doğru olanın ne olduğunu bildiklerini savunarak veya sizi korumak adına, ne hissedeceğinize, neyi istediğinize, nasıl davranacağınıza, hatta nasıl bir kişiliğe sahip olacağınıza karar veriyor ve size bu 'ideal' kişiliği dayatıyor. Sizce bu size kazandırıldığı savunulan kişiliğiniz gerçekten ideal midir? Eğer sizde benim gibi zoraki bir kişiliğe sahip olacağınızı düşünüyorsanız, ne kadar mutlu bir hayat geçirebileceğinizi kendinize sorun.

alıntıdır