ESMAÜL HÜSNA EZBERLEYELEİM ARKADASLAR

Başlatan HASRET!M S@N@, 17 Aralık , 2010, 13:17:07

« önceki - sonraki »

Lă_Tăhzen!


HASRET!M S@N@

4.GÜNÜMÜZ
euzubillehimineşşeydanirracim
bismillehirrahmanirrahim

ARKADAŞLAR İLK ÖNCE TÖVBE EDELİM
"Allahümme ente Rabbî lâ ilahe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve vâ'dike mes'tetâtü eûzü bike min şerri mâ sanâtü ebû'ü leke bi-nîmetike aleyye ve ebû'ü bizenbî fağfirlî zünûbî feinnehû lâ yağfıruz-zünûbe illâ ente bi'rahmetike yâ erhamer'râhimîn"(altı çizili h harfi boğazdan hırıltılı okunacak)
Ma'nâsı: "Allah'ım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka (ibâdete lâyık) hiçbir ilâh yoktur. Ancak sen varsın. Beni sen yarattın. Şüphesiz ben senin kulunum. Gücüm yettiği kadar, Zât-ı Ecelli âlâna verdiğim sözde durmağa çalışıyorum. Ya Rabbi! işlediğim günahların şerrinden sana sığınıyorum.Bana lütuf ve ihsan buyurduğun nimetleri ikrar ve itiraf ediyorum, günâhlarımı da itiraf ediyorum. Yâ Rabbi! Beni mağfiret buyur (günâhlarımı bağışla), zira senden başka günâhları bağışlayacak (mağfiret edecek, af edecek) yoktur."
Peygamber Efendimiz "Her kim, bu duâyı inanarak sabahleyin okur da o gün akşama çıkmadan ölürse o kimse cennetliktir. Her kim de akşamleyin okur da, sabah olmadan (sabaha çıkmadan) ölürse o kimse cennet ehlindendir (Cennete girecektir)." buyurdular.

SONRA RABBİMİZE HAMD EDELİM (elhamdülillehi Rabbil alemin)
PEYGAMBERİMİZE SALAVAT GETİRELİM(Allahumme salli ala seyidina Muhammed in ve ala ali seyyidina Muhammed.)

İLİM AYETİMİZİ OKUYALIM Gâlû subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmül hakîm )

Meali: - melekler: "biz, (sana itiraz olunmaktan) seni tenzih ederiz.senin bize öğrettiğinden başka, hiç bir ilmimiz yok. Muhakkak sen her şeyi hakkı ile bilensin, üstün hikmet sahibisin." Dediler.


EZBERİ KOLAYLAŞTIRMAK İÇİN DUAMIZI OKUYALIM(Rabbi yessir vela tuassir Rabbi temmim bil hayr-Rabbim kolaylaştır Rabbim zorlaştırma Rabbim bu işimi hayırlısıyla tamamına erdir)


BUGÜN EZBERLEYECEĞİMİZ ESMAÜL HÜSNAMIZ
10.EL-CEBBAR: dilediğini zorla yaptıran
11.EL-MÜTEKEBBİR : büyüklük ve ululukta tek olan
12.EL-HALIK : her şeyi yerli yerince yaratan

EL-CEBBAR
Allah Teâlâ dertlere derman veren, kırılanları onaran, yoksulları zengin eden, perişanlıkları yoluna koyup düzelten en yüce zâttır.
Allah Teâlâ birçok fiilde insana irade vermiş ve hür yaratmış olmakla beraber bütün isteklerini yerine getirmeye mecbur değildir. Dilerse, dilediği anda iradelerini yok eder. Nitekim bir hadiste "Allah Teâlâ kaza ve kaderini yerine getirmeyi istediği vakit, akıl sahiplerinin akıllarını gideriverir ki, kaza ve kaderi onlarda yerine gelsin. Emri yerine gelince de akıllarını onlara geri verir. Böylece de pişmanlık başlar." buyurulmuştur. Dilerse onların akıl ve iradelerini yok etmemekle beraber isteklerinin aksine kendi hüküm ve iradesini zorla üzerlerinde icra eder. Nitekim Allah'tan korkmayan, emirlerine karşı gelmek isteyen âsiler, azaba ve cezaya yanaşmak istemedikleri halde, vakti gelince cezalarını çekmeye mecbur olurlar. Hâsılı Allah Teâlâ'nın mutlak iradesi altında mağlub ve mecbur olmayacak hiçbir şey tasavvur olunamaz.
Ey Cebbar olan Allah'ım! Seni tanıyan birinin, herhangi bir iş için başkasından yardım dilemesine şaşarım. Seni tanıyan birinin, senden başka birisine yönelmesine şaşarım. (3)

EL-MÜTEKEBBİR
Kudsi bir hadiste Allah şöyle buyurmuştur: Büyüklük ridam (dış elbise), yücelik ise izarımdır (iç elbise). Bu ikisinden biri üzerinde benimle çekişeni ateşe atarım." Bu durum büyüklük ve yüceliğin Allah'ın kemal sıfatlarından olduğunu ortaya koymaktadır. Diğer varlıkların bu sıfatlara sahip olduklarını iddia etmeleri gerçek dışıdır. Böyle bir iddia onların eksikliğini ve haddi aştıklarını gösterir. (Gazali, 2)
Allah büyüklüğünü ve kudretini Kuran'da verdiği örneklerle anlatır. Bu örneklerden bir tanesi Hz. Musa'nın Allah'ı görmek istemesidir. Hz. Musa Allah'ı görmek istemiş, bu yüzden de O'na seslenerek; "Rabbim, bana göster, Seni göreyim" demiştir. Bunun üzerine Allah, "Beni asla göremezsin, ama şu dağa bak; eğer o yerinde karar kılabilirse, sen de Beni göreceksin." diye cevap verir. Allah dağa tecelli edince onu paramparça eder ve Hz. Musa bayılarak yere düşer. Kendine geldiğinde ilk söylediği ise "Sen ne Yücesin (Rabbim)" (Araf Suresi, 143) olur.
Hz. İbrahim ise ayetlerde haber verildiğine göre, "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demiştir. Bunun üzerine Allah, "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir" (Bakara Suresi, 260) şeklinde cevap verir. Böylece Allah ona büyüklüğünün bir delilini daha gösterir.
Allah, Hz. Lut'a da sabah vakti kavminden iman etmiş kişilerle birlikte çıkmasını ve kavmini terk ederken arkasına bile bakmamasını söyler. Sabah vaktinde ise Hz. Lut'u ve yakınlarını kurtararak inkarcı kavmi büyük bir azapla helak eder.
Ateşe atılan Hz. İbrahim'e ise ateşi esenlik kılmıştır. Hz. İsa'nın eliyle ölüleri diriltmiş, kör olanları iyileştirmiştir. Denizi yararak Firavun'u ve ordularını suda boğmuştur. Böylece Allah insanlara her olayda büyüklüğünü ve sonsuz gücünün tecellilerinden bazılarını açıkça göstermiştir.
Allah her an, her yerde ve her olayda büyüklüğünü ve kudretini açıkça gösterir. Dünya hayatına ve hırslarına dalan insanların üzerine sabah vakti bir kasırga gönderir. Onların oturdukları şehrin altını üstün çevirir ve bir daha oturulamayacak hale getirir. Mallarını, mülklerini ve sahip oldukları herşeyi ellerinden alır.
Bir şehri yalnızca yağmur yağdırarak suların içine gömer, birkaç saniye süren bir depremle bir kenti haritadan siler. O'nun azabıyla hareket eden yer, gök, rüzgar ve yağmur uğradıkları şehre görülmemiş bir helak getirirler. O şehrin halkı da Allah'ın sarsılmaz gücüne, büyük bir yıkımla şahit olur.
Kuşkusuz Allah Mütekebbirdir. O'nun gücü ve kudreti karşısında, yeryüzünde büyüklenebilecek kimse yoktur; O, önünde secde edilecek tek makamdır. (3)
Müslüman, sevap elde etmek ve cezadan kurtulmak için değil, sadece Hak için hakka ibadet etmelidir. Aksi halde yaradılmış olan bir şeyi amaç edinmiş ve buna ulaşmak için hakkı aracı yapmış olur. Oysa Hak ve doğru oaln bu değildir. Hiçbir karşılık beklemeden yalnız Hak için hakka ibadet etmek, bütün durumlarda Allah'ı yüceltmeyi, büyüklüğüne içtenlikle saygı duymayı, adi ve alçak olan bütün şeylerden uzak durmayı gerektirir.(2)

EL-HALIK

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Ey insanlar, Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın. Gökten ve yerden sizi rızıklandıran Allah'ın dışında bir başka Yaratıcı var mı? O'ndan başka İlah yoktur. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorsunuz?" (1)


İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'ndan başka İlah yoktur. Herşeyin Yaratıcısı'dır, öyleyse O'na kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir." (2)

Allahu Teâlâ her şeyin Halikidir ve bu O'nun subuti sıfatlarındandır. O'ndan başkası için bu sıfat kullanılamaz. Yaratma, örneksiz var etmektir. Allah Teâla yaratan, O'nun dışında her şey yaratılandır. Her şey O'nun emrinde ve hizmetindedir. O'ndan başka bir yaratıcı yoktur. Bütün her şey, gökler, yer, ikisi arasında ve içinde bulunanlar, bunların hareketleri, kımıltıları, rızıkları, ecelleri, sözleri, ve fiilleri yaratılmıştır. Bunların tek yaratıcısı Hz.Allah'tır.Bütün varlıklar sonradan yaratılmış ve yoktan var edilmiştir. Her şey O'nddan başladı ve yine O'nda son bulacaktır. (3)

Yaratıklara nisbet edilen hiçbir sanat, Allah Teâlâ'nın takdir buyurduğu keşf ve icad mahiyyetinden ileri geçemez. Çünkü mahluk, fiilerinin ayrıntısını takdir edemez ve bir atom bile yapamaz. Böyle bir yaratma sonsuz ilim ve kudrete bağlıdır. Mahluk ise bundan ancak sınırlı kısmını elde edebilir. Herşeyi tam anlamıyla takdir ve icad ederek yaratan Ancak Allah Teâlâ'dır.

Kainattaki hiçbir canlının kendi yaşam biçimini tayin etme hakkı yoktur. Tüm canlıları Allah yaratmış ve bu şekilde yaşamalarını takdir etmiştir. Onlar da kayıtsız şartsız bu hükme boyun eğmişlerdir.İnsan da kainatın küçük bir parçasıdır. Allah insanı bir damla sudan yaratmış, ve bir yaşam biçimi takdir etmiştir. Hiçbir insan kendi kararıyla yaşam süresini belirleyemez, yaşlanmayı ve ölümü durduramaz, acizliklerinden kurtulamaz. Tüm bunları belirleyen, dilediği şekilde yönlendiren Allah'tır. (4)

Allah'ın gücünün benzersizliği ve herşeyi hakimiyeti altında tuttuğu ayetlerde şöyle haber verilir gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratandır. O'nun nasıl bir çocuğu olabilir? O'nun bir eşi (zevcesi) yoktur. O, herşeyi yaratmıştır. O, herşeyi bilendir. (5)
De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'tır." De ki: "Öyleyse, O'nu bırakıp kendilerine bile yarar da, zarar da sağlamaya güç yetiremeyen birtakım veliler mi (tanrılar) edindiniz?" De ki: "Hiç görmeyen (a'ma) ile gören (basiret sahibi) eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?" Yoksa Allah'a, O'nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki: "Allah, herşeyin yaratıcısıdır ve O, tektir, kahredici olandır." (6)
Kendi derilerine dediler ki: "Niye aleyhimizde şahitlik ettiniz?" Dediler ki: "Herşeye nutku verip-konuşturan Allah, bizi konuşturdu. Sizi ilk defa O yarattı ve O'na döndürülüyorsunuz." (7)

DUA EZBERİMİZ-4-(isteyen ezberleyebilir)
tuvaletten çıktıktan sonra okunacak dua: elhamdülillehillezi ezhebe annil eza ve afani min zelik
"Bana rahatsızlık veren şeyleri giderip, sıhhat ve afiyet hibe eden Allah'a hamd olsun."

HADİS EZBERİMİZ--4--(isteyen ezberleyebilir)
4-cennetin bedeli la ilahe illallah (tirmizi)
__________________

HASRET!M S@N@

5.GÜNÜMÜZ
euzubillehimineşşeydanirracim
bismillehirrahmanirrahim

ARKADAŞLAR İLK ÖNCE TÖVBE EDELİM
"Allahümme ente Rabbî lâ ilahe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve vâ'dike mes'tetâtü eûzü bike min şerri mâ sanâtü ebû'ü leke bi-nîmetike aleyye ve ebû'ü bizenbî fağfirlî zünûbî feinnehû lâ yağfıruz-zünûbe illâ ente bi'rahmetike yâ erhamer'râhimîn"(altı çizili h harfi boğazdan hırıltılı okunacak)
Ma'nâsı: "Allah'ım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka (ibâdete lâyık) hiçbir ilâh yoktur. Ancak sen varsın. Beni sen yarattın. Şüphesiz ben senin kulunum. Gücüm yettiği kadar, Zât-ı Ecelli âlâna verdiğim sözde durmağa çalışıyorum. Ya Rabbi! işlediğim günahların şerrinden sana sığınıyorum.Bana lütuf ve ihsan buyurduğun nimetleri ikrar ve itiraf ediyorum, günâhlarımı da itiraf ediyorum. Yâ Rabbi! Beni mağfiret buyur (günâhlarımı bağışla), zira senden başka günâhları bağışlayacak (mağfiret edecek, af edecek) yoktur."
Peygamber Efendimiz "Her kim, bu duâyı inanarak sabahleyin okur da o gün akşama çıkmadan ölürse o kimse cennetliktir. Her kim de akşamleyin okur da, sabah olmadan (sabaha çıkmadan) ölürse o kimse cennet ehlindendir (Cennete girecektir)." buyurdular.

SONRA RABBİMİZE HAMD EDELİM (elhamdülillehi Rabbil alemin)
PEYGAMBERİMİZE SALAVAT GETİRELİM(Allahumme salli ala seyidina Muhammed in ve ala ali seyyidina Muhammed.)

İLİM AYETİMİZİ OKUYALIM Gâlû subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmül hakîm )

Meali: - melekler: "biz, (sana itiraz olunmaktan) seni tenzih ederiz.senin bize öğrettiğinden başka, hiç bir ilmimiz yok. Muhakkak sen her şeyi hakkı ile bilensin, üstün hikmet sahibisin." Dediler.

EZBERİ KOLAYLAŞTIRMAK İÇİN DUAMIZI OKUYALIM(Rabbi yessir vela tuassir Rabbi temmim bil hayr-Rabbim kolaylaştır Rabbim zorlaştırma Rabbim bu işimi hayırlısıyla tamamına erdir)

BUGÜN EZBERLEYECEĞİMİZ ESMAÜL HÜSNAMIZ

13.EL-BARİ bir örnek ve emsale ihtiyaç duymadan yaratan
14.EL-MUSAVVİR şekil verici tasvir eden
15.EL-GAFFAR gühahları affedici
16-EL-KAHHAR isyankarları kahreden

DUA EZBERİMİZ—5--(isteyen ezberleyebilir)
evden çıkarken okunacak dua: bismillah tevekkeltü alallah la havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim
"Allah'ın ismiyle (Allah'ın ismini söyleyerek) evimden çıkıyorum. Bütün işlerimde Allah'a dayandım. (O'na dayanıyor, O'na güveniyorum) Güç ve kuvvet ancak ve ancak Allah'ın yardımıyla olur."

HADİS EZBERİMİZ--5--(isteyen ezberleyebilir)
5-İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz(tirmizi)

HAMD VE SALAVATLA BİTİRELİM

       



EL BARİ

Yaşadığımız evren ile ilgili herşeyde bir denge ve ahenge rastlarız. Özellikle bilim alanında yeni gelişmeler kaydedilip bugüne kadar bilinmeyen pek çok detay ortaya çıktıkça, bu denge ve ahenk daha da netleşmektedir. Görünen odur ki, kainat üzerinde var olan her sistem üstün bir aklın tasarımıdır. Bu üstün aklın sahibi, herşeyi hayranlık uyandırıcı bir düzen içinde var etmiştir. Kainattaki her cisim, yeryüzünde yaşayan milyarlarca canlı müthiş bir ahenk içinde varlıklarını sürdürürler. Doğadaki düzen hiçbir şekilde bozulmaz ve milyonlarca yıldır son derece istikrarlı bir şekilde devam eder.
Yalnızca dünya üzerindeki yaşamı incelediğimizde bile hayranlık uyandırıcı pek çok detayla karşılaşırız. Etrafımız, farkında olduğumuz veya olmadığımız, sayısız yaratılış delili ile doludur. Örneğin, havadaki gazların karışımı tüm canlıların yaşamlarını sürdürebilmesi için en elverişli şekilde oranlanmıştır. İnsanlar ve hayvanlar yaşayabilmek için oksijen alır ve karbondioksit verirler. Ancak bu işlem sürekli devam ettiği halde havadaki oksijen miktarı azalıp, karbondioksit miktarı artarak mevcut dengeyi bozmaz. Çünkü bu noktada çok ince bir düzen var edilmiştir; insanların ve hayvanların tersine bitkiler, yaşamlarını sürdürürken karbondioksit alır ve oksijen verirler. Dolayısıyla insanların ve hayvanların tükettiği oksijen, bitkiler vasıtasıyla tekrar üretilir ve dünyadaki denge korunur.
Kuşkusuz bu örnek dünya üzerinde görebileceğimiz yaratılış delillerinden yalnızca bir tanesidir. Gerek mikro gerekse makro alem incelendiğinde bunun gibi sayısız örnekle karşılaşmak mümkündür. Eğer kainat ve dolayısıyla dünya üzerindeki canlılık varlığını sürdürebiliyorsa, bu, üstün akıl sahibi, herşeyin Yaratıcısı olan Rabbimiz'in 'herşeyi birbirine uygun olarak yaratması' ile mümkün olmaktadır. (2)
Bâri'dir. Yani öyle temiz yaratıcı ki yarattıklarını temiz ve sağlam bir nizam üzere seçip düzenleyerek ve tamamlayarak birbirinden farklı özelliklerle yaratır. Râzi der ki: "Bâri ismi, yaratan ve icad eden gibi olmakla beraber cisimlerin yaratılması mânâsını ifade eder. Onun için halka "berriyye" denilir de, renk ve tad gibi başka bir cevherle meydana gelen hususlara denilmez." "Allah'ın yarattığı şeylerin şerrinden O'nun kelimelerinin hepsine sığınırım." gibi bazı dualarda zikredilen "halaka", "zeree" ve "beree" fiillerine nazaran "bâri" ismi yaratılışın tekâmül mertebelerindeki icadları ifade eder. (3)
Bâri ismini bilmenin faydaları nelerdir?Allah'ın yaratıcı olduğunu kabul etmek, O'nun aynı zamanda Bâri olduğunu da kabul etmektir. Allah'ın yaratıcı ve Bâri olduğunu kabul eden, kendisinini daima bir halden bir hale geçtiğini ve sonuçta bu varlığının mutlaka son bulacağına inanır. Bu inanç ona, Allah'a tam bir teslimiyetle teslim olmasını sağlar. Olayların gerçek yaratıcısının Allah olduğunu bilen kimse, meydana gelen olaylardan derinden etkilenmez, kalbini derin üzüntüler sarmaz, sırlarının bilinmesinden korkmaz. O'nun yasaklarından şiddetle kaçınır ve daima O'na sığınarak korunur.Bu ismi bilen, her şeyin Allah elinde olduğunu ve O'nun emriyle gerçekleştiini bilir. O'ndan başka yaratıcının olmadığını anlar. O'nun bütün emir ve yasaklarını samimiyetle uygular. (4)

EL MUSAVVİR
Dünya üstünde yüz binlerce farklı türde canlı yaşar. Bu türlerin hepsi birbirlerinden tamamen farklı görünüşlere ve olağanüstü özelliklere sahiptir.
Mesela bir kelebeğin kanatlarındaki kusursuz simetriyi ele alalım. Her bir kanadın üstü türlü şekiller ve etkileyici renklerle bezenmiştir. Bu şekiller ve renkler ne kadar karışık olurlarsa olsunlar, kanatlardaki benzersiz simetri asla bozulmaz. Öyle ki bütün kelebekler, bir ressamın fırçasından çıkmış gibi, göz zevkine hitap eden bir güzellik oluştururlar. Bu güzellikte tecelli eden aklın bir kaynağı olduğu açıktır. Zira basitçe çizilmiş bir resmin dahi bir ressamı vardır ve resmin kendi başına ortaya çıkması mümkün değildir. O halde kimse, böylesine kusursuz yaratılmış ve bir sanat eseri kadar estetik olan böyle bir canlı için tesadüfen var olmuş diyemez. Bunların tümünü yaratan, tasarlayan, meydana getiren, bütün kainatın Rabbi olan Allah'tır.
İnsanı yaratan, bedeninin dışındaki ve içindeki tüm sistemleri son derece mükemmel bir şekilde tasarlayan Allah, bu kompleks yapıdaki her noktada üstün yaratmasını ve izzetini göstermektedir. Örneğin insan bedeninin çatısını oluşturan iskelet başlıbaşına bir mühendislik harikasıdır. Vücudun yapısal destek sistemidir ve beyin, kalp, akciğer gibi hayati organların korunmasını sağlar, iç organlara destek olur. İnsan vücuduna, hiçbir yapay makina tarafından taklit edilemeyen üstün bir hareket kabiliyeti verir. Dahası kemik dokusu çoğu kimsenin zannettiği gibi cansız değildir. Vücudun ihtiyacına göre kalsiyum, fosfat vb. mineralleri depo eder veya daha önceden depo ettiklerini vücuda verir. Bütün bunların yanı sıra kırmızı kan hücrelerinin üretimi de kemikler tarafından yapılır. Ve bu bahsedilen çok fonksiyonlu sistem, insan bedenindeki onlarca mükemmel sistemden yalnızca bir tanesidir.
İşte bunların hepsini eşsiz bir dizayn ile yaratmış olan ve hala yaratmaya devam eden Allah kudretinin tecellilerini bizlere sürekli göstermektedir. (2)
Musavvir, bir şeyi dilediği zaman ona sadece: "ol" der, o da istediği şekil ve biçimde oluverir. "Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Dilediği bir surette seni tertip etti." (8) Bu yüzden musavvir, yaratmak istediğini istediği şekil ve biçim üzere yaratandır.
Musavvir, organları birbiriyle uyumlu halde yaratan ve onlara dilediği biçimi veren anlamına da gelir. Allah, insanı en güzel bir şekilde yarattığını bize şöyle haber verir: "Doğrusu, Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık." (9)

EL GAFFAR
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Hakikaten Allah çok bağışlayıcı ve mağfiret edicidir." (1)
"Gerçekten ben, tevbe eden, inanan, salih amellerde bulunup sonra da doğru yola erişen kimseyi şüphesiz bağışlayıcıyım." (2)
"De ki: "Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, merhametlidir." " (3)
Günahları çok örten, mağfireti çok olan, kullarının günahlarını pek çok bağışlayan.
Gaffar, kulların günahlarını örtmede mübalağa edendir. Öyle ki, bu günahları ne dünyada ne de ahirette ortaya çıkarmaz.
Mümin, tövbe ve mağfiret ile ilgili olarak daima korku ile ümid arasında bulunmalıdır.
Müslüman, ne kadar ibadet ederse etsin, Allah'ın azabından güven içersinde olamaz; ne kadar günahkar olursa olsun Allah'ın mağfiretinden ve bağışlamasından ümidini kesemez. Bundan dolayıdırki; vitir namazının son rekatında okunması vacib olan kunut duaları sonunda "Ya Rabb; rahmetini umar, azabından korkarız" diye dua edilmektedir.
"Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin." (3) Bu âyetin, Kur'ân'da en ümitli âyet olduğu söylenir. Bununla beraber dikkat edilmesi gerekir ki, bu ümit, günaha teşvik için değil, en günahkar kimseleri bile bir an önce tevbe edip Allah'a yönelmeye teşvik için olduğu hemen peşinden gelen iki âyetten açıkça anlaşılmaktadır. (4)
Yüce Allah, bu dünyada güzellikleri ortaya çıkaran, çirkinlikleri ve günahları örten, ahirette ise bu çirkinlikleri cezalandırmaktan vazgeçip onları bağışlayandır.
Hz.Ebu Hüreyre (r.a) anlatıyor: "Resûlullah (s.a.v) Rabbinden naklen buyururlar ki:
"Bir kul günah işledi ve:
"Ya Rabbi günahımı affet!" dedi.
Hak Teâla da:
"Kulum bir günah işledi; arkadan bildi ki günahları affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır.
"Sonra kul dönüp tekrar günah işler ve:
"Ey Rabbim günahımı affet!" der.
Alllah Teâla Hazretleri de:
"Kulum bir günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır.
"Sonra kul dönüp tekrar günah işler ve:
"Ey Rabbim beni affeyle!" der.
Allah Teâla da:
"Kulum günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle muâhaze eden bir Rabbi olduğunu bildi. Dilediğini yap, ben seni affettim!" buyurdu." (5)

EL KAHHAR
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"O, kulları üzerinde kahredici olandır.O, hüküm ve hikmet sahibi olandır, haberdar olandır." (1)
"...De ki: 'Allah, her şeyin yaratıcısıdır ve O, tektir, kahredici olandır.' " (2)
Mülkün, üstünlüğün, güç ve kuvvetin tamamı tek ve kahhâr olan Allah'a aittir. O'nun dışındaki her şey, mağlub ve yeniktir. Zalim ve zorbaların belini kıran, isyankar ve haddi aşanların boyunlarını büken, dünyadaki emellerine kavuşmalarına mani olan Allah'tır. Varlıların dilek ve istekleri dahil O'nun dilemesi altındadır. Yüce Allah buyuruyor:
"Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir" (3)
Allah insanlardan nasıl sıkıntıyı giderme gücüne ve onların kalplerine ferahlık vermeye kadirse, onları büyük bir azapla kahretmeye de kadirdir. Kuran'da Allah'ın Kendi Katından gönderdiği azaplarla helak olmuş kavimlerden örnekler verilir. Bu insanlar hak dinden yüz çevirdikleri ve Allah'a baş kaldırdıkları için sabah vakti, hiç şuurunda değillerken, üzerlerinde dolaşan büyük bir felaketle yok edilmişlerdir. Allah inkar eden toplulukların üzerine evlerini yerinden söken kasırgalar göndermiş, üzerlerine balçıktan taşlar yağdırmıştır. Uyardığı insanların üzerine onların içinde oturdukları şehirleri yerle bir eden sağanaklar isabet ettirmiştir. Toprağın altını üstüne getiren depremleri üstlerine göndermiş, tek bir çığlıkla hepsini yerin dibine geçirmiştir. Açıkça görüldüğü gibi Allah'ın bir insanı kahretmesi hiçbir şeyle kıyaslanamaz.
Müslüman, gücü yettiğince Allah düşmanlarını mağlup etmeye ve onlara üstünlük sağlamaya çalışmalıdır.
Allah'tan yüz çevirip başkasına dayanan mutlaka mağlup olacak, şeytanın elinde birer oyuncak olacaklardır.

Fakat bütün bu sayılanlar Allah'ın dünya hayatında insanlara tattırdığı acılardır. Ve onları yaptıklarından dolayı dünyada yaşarken kahretmesidir. Ama asıl olan, insanın cehennemde görülmemiş bir azapla kahredilmesidir. Allah'ın sonsuz rahmetine karşılık O'nun kadrini takdir edemeyen ve nankörlük eden insanlar ahirette cehennem azabıyla karşılaşacaklardır. Dünyada işledikleri suçların tam karşılığı ahirette kendilerine verilecektir.
Allah onları cehennemin en dar yerine attığında, inkarcılara daha önce hiç karşılaşmadıkları bir acı tattırır; cehennem ateşiyle yanan derilerini yenileriyle değiştirir ve onların üzerine ateşten duvarlar örer. Öyle ki insanın dünyada çektiği acılar cehennemde karşılaştıklarının yanında çok hafif kalır. Nitekim Kuran'da cehenneme giren insanların Allah'ın kendilerini öldürmesi ve azaptan kurtarması için yalvardıkları haber verilir. (4)

HASRET!M S@N@

[color=black6.GÜNÜMÜZ
euzubillehimineşşeydanirracim
bismillehirrahmanirrahim

ARKADAŞLAR İLK ÖNCE TÖVBE EDELİM
"Allahümme ente Rabbî lâ ilahe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve vâ'dike mes'tetâtü eûzü bike min şerri mâ sanâtü ebû'ü leke bi-nîmetike aleyye ve ebû'ü bizenbî fağfirlî zünûbî feinnehû lâ yağfıruz-zünûbe illâ ente bi'rahmetike yâ erhamer'râhimîn"(altı çizili h harfi boğazdan hırıltılı okunacak)
Ma'nâsı: "Allah'ım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka (ibâdete lâyık) hiçbir ilâh yoktur. Ancak sen varsın. Beni sen yarattın. Şüphesiz ben senin kulunum. Gücüm yettiği kadar, Zât-ı Ecelli âlâna verdiğim sözde durmağa çalışıyorum. Ya Rabbi! işlediğim günahların şerrinden sana sığınıyorum.Bana lütuf ve ihsan buyurduğun nimetleri ikrar ve itiraf ediyorum, günâhlarımı da itiraf ediyorum. Yâ Rabbi! Beni mağfiret buyur (günâhlarımı bağışla), zira senden başka günâhları bağışlayacak (mağfiret edecek, af edecek) yoktur."
Peygamber Efendimiz "Her kim, bu duâyı inanarak sabahleyin okur da o gün akşama çıkmadan ölürse o kimse cennetliktir. Her kim de akşamleyin okur da, sabah olmadan (sabaha çıkmadan) ölürse o kimse cennet ehlindendir (Cennete girecektir)." buyurdular.

SONRA RABBİMİZE HAMD EDELİM (elhamdülillehi Rabbil alemin)
PEYGAMBERİMİZE SALAVAT GETİRELİM(Allahumme salli ala seyidina Muhammed in ve ala ali seyyidina Muhammed.)

İLİM AYETİMİZİ OKUYALIM Gâlû subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmül hakîm )

Meali: - melekler: "biz, (sana itiraz olunmaktan) seni tenzih ederiz.senin bize öğrettiğinden başka, hiç bir ilmimiz yok. Muhakkak sen her şeyi hakkı ile bilensin, üstün hikmet sahibisin." Dediler.


EZBERİ KOLAYLAŞTIRMAK İÇİN DUAMIZI OKUYALIM(Rabbi yessir vela tuassir Rabbi temmim bil hayr-Rabbim kolaylaştır Rabbim zorlaştırma Rabbim bu işimi hayırlısıyla tamamına erdir)


BUGÜN EZBERLEYECEĞİMİZ ESMAÜL HÜSNAMIZ
17.EL-VEHHAB karşılıksız veren
18.ER-REZZAK rızık ihsan eden
19.EL-FETTAH hayır kapılarını açan
20.EL-ALİM her şeyi çok iyi bilen


el-VEHHÂB(geniş açıklama isteyen okuyabilir)
Çeşit çeşit nimetleri devamlı bağışlayıp duran
Vehhâb kelimesi hibe kökünden gelmektedir Hibe, "herhangi bir karşılık ve menfaat gözetmeden bin ne bir malı bağışlamak" manasınadır Vehhâb ise, "Her zaman, her yerde ve her şey'ı çok çok ve bol bol veren ve karşılık beklemeyen" demektir

er-REZZÂK
Yaratılmışlara, faydalanacakları şeyleri ıhsân eden
Rızık, Allah Teâlâ'nın bilhassa yaşayan mahlûkatına faydalanmalarını nasıb ettiği her şeydir Rızık yalnız yenilip içilecek şeylerden ibaret değildir Kendisinden faydalanılan herşey'e rızık denir

Maddî rızık, her turlu yiyecek ve içecek, giyilecek ve kullanılacak eşya, para, mücevher, çoluk-çocuk, vücudun çalışma kudreti, bilgi, ma I-mülk, servet vs gibi şeylerdir

Manevî rızık ise, ruhun ve kalbin gıdası olan şeylerdir Başta îman olmak üzere insanın manevî hayatına ait butun duygular ve o duyguların ihtiyacı olan şeyler, hep manevî rızıktır

el-FETTÂH
Fettâh kelimesi, feth'den gelmektedir Feth ise, "kapalı olan şey'ı açmak" manasınadır
Kapalı bir şey'ı açmak
a Maddî olur, bir kapıyı, bir kilidi açmak gibi
b Manevî olur, kalbden tasalan, kederlen atıp gonlu açmak gibi
Bitkilerin çiçek açması, tohum ve çekirdeklerin sunbul vermesi, rızık ve rahmet kapılarının açılması hep Fettâh ısm-ı şerifinin tecellîsındendır

e I-ALÎM
Allah, her şey'ı tam manasıyla bilir Her şey'ın, içini, dışını, inceliğini, açıklığını, onunu, sonunu, başlangıcını, bitimini çok iyi bilendir O Olmuşları bildiği gibi, olacakları da aynı şekilde bilir Onun için, olmuş - olacak, gizli - açık saz konusu değildir Bunlar, insanlar hakkında geçerli olan mefhumlardır İnsanların bilmesi nısbîve arızîdir Allah'ın bilmesi ise, - butun ısım ve sıfatlarında olduğu gibi - zâtî'dır Onun için O'nun bilmesinde dereceler bulunmaz

DUA EZBERİMİZ—6--(isteyen ezberleyebilir)
yemek duası: Elhamdü lillâhillezî et'amenâ ve sekânâ ve cealenâ müslimîn!.."
"Bizi yediren içiren ve bizi Müslümanlardan kılan Allah'a hamdolsun."

HADİS EZBERİMİZ--6--(isteyen ezberleyebilir)
6-en üstün cihad,nefsle yapılandır(ibni neccar)

HAMD VE SALAVATLA BİTİRELİM
][/color]

HASRET!M S@N@

7.GÜNÜMÜZ
euzubillehimineşşeydanirracim
bismillehirrahmanirrahim

ARKADAŞLAR İLK ÖNCE TÖVBE EDELİM
"Allahümme ente Rabbî lâ ilahe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve vâ'dike mes'tetâtü eûzü bike min şerri mâ sanâtü ebû'ü leke bi-nîmetike aleyye ve ebû'ü bizenbî fağfirlî zünûbî feinnehû lâ yağfıruz-zünûbe illâ ente bi'rahmetike yâ erhamer'râhimîn"(altı çizili h harfi boğazdan hırıltılı okunacak)
Ma'nâsı: "Allah'ım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka (ibâdete lâyık) hiçbir ilâh yoktur. Ancak sen varsın. Beni sen yarattın. Şüphesiz ben senin kulunum. Gücüm yettiği kadar, Zât-ı Ecelli âlâna verdiğim sözde durmağa çalışıyorum. Ya Rabbi! işlediğim günahların şerrinden sana sığınıyorum.Bana lütuf ve ihsan buyurduğun nimetleri ikrar ve itiraf ediyorum, günâhlarımı da itiraf ediyorum. Yâ Rabbi! Beni mağfiret buyur (günâhlarımı bağışla), zira senden başka günâhları bağışlayacak (mağfiret edecek, af edecek) yoktur."
Peygamber Efendimiz "Her kim, bu duâyı inanarak sabahleyin okur da o gün akşama çıkmadan ölürse o kimse cennetliktir. Her kim de akşamleyin okur da, sabah olmadan (sabaha çıkmadan) ölürse o kimse cennet ehlindendir (Cennete girecektir)." buyurdular.

SONRA RABBİMİZE HAMD EDELİM (elhamdülillehi Rabbil alemin)
PEYGAMBERİMİZE SALAVAT GETİRELİM(Allahumme salli ala seyidina Muhammed in ve ala ali seyyidina Muhammed.)

İLİM AYETİMİZİ OKUYALIM Gâlû subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmül hakîm )

Meali: - melekler: "biz, (sana itiraz olunmaktan) seni tenzih ederiz.senin bize öğrettiğinden başka, hiç bir ilmimiz yok. Muhakkak sen her şeyi hakkı ile bilensin, üstün hikmet sahibisin." Dediler.


EZBERİ KOLAYLAŞTIRMAK İÇİN DUAMIZI OKUYALIM(Rabbi yessir vela tuassir Rabbi temmim bil hayr-Rabbim kolaylaştır Rabbim zorlaştırma Rabbim bu işimi hayırlısıyla tamamına erdir)


BUGÜN EZBERLEYECEĞİMİZ ESMAÜL HÜSNAMIZ
21.EL KABID ruhları kabzeden,sıkan,daraltan
22.EL BASIT ruhları bedenlere yerleştiren,genişleten,açan

EL-KABID
Bütün canlılara hayat veren, ölüm anında varlıkların ruhlarını kabzeden O'dur.Maddi yönden fakirleştiren ve daraltanında, zengin edip genişleten de Allah'dır. Zenginken fakir olanları, güçlü iken zayıf olanları, yüksek makamlardan düşenleri, bilginken bunayanları gördüğümüz gibi, fakirken zengin olanları, Mekke'de zayıf görüldüğü halde Mine'de güçlenenleri, Bilal-i Habeşi gibi kafirlerin kölesi iken mü'minlerin efendisi olanları, Yusuf (s.a.v.) gibi hapishaneden Mısır'a sultan olanları, Ümmi iken kıyamete kadar gelecek insanlara ilim öğreticisi olan Hz Muhammed'i yaratan O'dur.
Allah, dilediği kişinin imkanlarını artırarak şükredip etmeyeceğini, dilediğinin de imkanlarını daraltarak nankörlük edip etmeyeceğini dener. Dolayısıyla insanların sahip olduğu veya olamadığı şeyler kendileri için bir kazanç değildir. Bunlar sadece geçici dünya hayatını mı gerçek yurt olan ahireti mi istediklerini denemek için Allah'ın yarattığı imtihanlardır.
Eğer kişi bu gerçeğin farkına varmaz ve elindeki herşeyi kendisinin zannedip cimrilik yapar, Allah'ın dilediği şekilde harcamazsa o zaman Allah elindeki imkanları daraltabilir. Tam aksi olarak elindeki herşeyin kendisine Allah'ın rızasını kazanacak şekilde kullanılması için verildiğini bilen kişilerin de imkanlarını artırır, dünyada da ahirette de onlara en güzeliyle karşılık verir.


EL-BASIT
Eğer Allah, kullari için rızkı (sınırsız) geniş tutup-yaysaydı, gerçekten yeryüzünde azarlardı. Ancak O, dilediği miktar ile indirir. Çünkü O, kullarından haberi olandır, görendir." (1)
Dilediği kullarının rızkını genişleten veya ruhlarını cesetlere yayan anlamına gelir.
Allah, Kendisi'ne iman eden, kalpten itaat eden kişilere dünyada maddi ve manevi bolluk, genişlik verir. Onların önündeki zorlukları açar. İman edenler karşılaştıkları her türlü zorlukta, sıkıntıda ve hastalıkta yalnızca Allah'a sığınırlar ve O'nu vekil edinirler. Bunun bir karşılığı olarak Allah inkar edenlerin işlerini zorlaştırırken, müminlerin işlerini kolaylaştırır. (3)
O istediği kulundan ihsan ettiği serveti evlad, hayat zevkini, gönül ferahlığını alıverir, istediği kulunada yepyeni bir hayat, neşe ve rızk bolluğu verir. Rızık, fakir ve zengin herkese ulaştırılır. Allah, rızkın insanlar arasında eşit olmamasında derin ibretler bulunduğunu da beyan buyurmuşturBolluk ve genişliğin en büyüğü, Allah'ın kalplere merhametini yaymasıdır. (4)


DUA EZBERİMİZ—7--(-isteyen ezberleyebilir)
yemek duası(devamı): elhamdülilleh, elhamdülilleh, elhamdülilhamdü lillâhillezî et'amenâ ve sekânâ ve cealenâ müslimîn!.."
elhamdülillehi Rabbil alemin
Allahümmeğfir sahibe hezetteanni velekilin


HADİS EZBERİMİZ--7- (-isteyen ezberleyebilir)
7-hayra vesile olan onu yapan gibidir

HAMD VE SALAVATLA BİTİRELİM
__________________

HASRET!M S@N@

ESMAÜL HÜSNA GENEL TEKRARIMIZI YAPALIM

1- ALLAH (herşeyin gerçek mabudu)
2-ER-RAHMAN (dünyada her kuluna karşı merhametli)
3-ER-RAHİM (ahirette sadece mümin kuluna karşı merhametli)
4..EL-MELİK : Herşeyin hakimi, bütün kâinatın hükümdarı
5.EL KUDDÜS: Her türlü kötülük ve eksikliklerden uzak,
6.ES SELAM-Selamete ulaştıran, selamette olan
7.EL-MÜMİN : iman eden kulunu koruyan
8.EL-MÜHEYMİN :gözetici ve kollayıcı
9.EL-AZİZ : mağlubiyet bilmeyen, her şeye galip
10.EL-CEBBAR: dilediğini zorla yaptıran
11.EL-MÜTEKEBBİR : büyüklük ve ululukta tek olan
12.EL-HALIK : her şeyi yerli yerince yaratan
13.EL-BARİ bir örnek ve emsale ihtiyaç duymadan yaratan
14.EL-MUSAVVİR şekil verici tasvir eden
15.EL-GAFFAR gühahları affedici
16-EL-KAHHAR isyankarları kahreden
17.EL-VEHHAB karşılıksız veren
18.ER-REZZAK rızık ihsan eden
19.EL-FETTAH hayır kapılarını açan
20.EL-ALİM her şeyi çok iyi bilen
21.EL KABID ruhları kabzeden,sıkan,daraltan
22.EL BASIT ruhları bedenlere yerleştiren,genişleten,açan



Lă_Tăhzen!

Allah razı olsun bugunden itibaren devam edemicem türkiyeye gidicem için bunları devamlı tekrar ederek hafızaya kazırız insallah

artık gelince devam ederimm

HASRET!M S@N@

DUA EZBERİMİZ(isteyen ezberleyebilir)

1-Rabbi yessir vela tuassir Rabbi temmim bil hayr-Rabbim kolaylaştır Rabbim zorlaştırma Rabbim bu işimi hayırlısıyla tamamına erdir
2-uyumadan önce okunacak dua:
Allahümme bismike emütü ve ahya.Mânâsı: 'Allah'ım, isminle ölürüm, isminle dirilirim
3-tuvaletten çıktıktan sonra okunacak dua: elhamdülillehillezi ezhebe annil eza ve afani min zelik
4-tuvalete girmeden önce okunacak dua: euzu billehi minel hubsi vel habais.
5-evden çıkarken okunacak dua: bismillah tevekkeltü alallah la havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim

6-yemek duası: elhamdülillah, elhamdülillah Elhamdü lillâhillezî et'amenâ ve sekânâ ve cealenâ müslimîn!.."
(devamı) elhamdülillehi Rabbil alemin
Allahümmeğfir sahibe hezetteanni velekilin

"Bizi yediren içiren ve bizi Müslümanlardan kılan Allah'a hamdolsun."


HADİS EZBERİMİZ--1--(isteyen ezberleyebilir)
1-Ümmetimin din işlerinde faydalı kırk hadis ezberleyen, alimlerle haşr olur. (taberani)
2-Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir.
3-Oruçlu iken ölen cennete gider. (bezzar)
4-cennetin bedeli la ilahe illallah (tirmizi)
5-İşçiye ücretini, (alnının) teri kurumadan veriniz(tirmizi)
6-en üstün cihad,nefsle yapılandır(ibni neccar)
7-hayra vesile olan onu yapan gibidir

__________________

HASRET!M S@N@

8.GÜNÜMÜZ
euzubillehimineşşeydanirracim
bismillehirrahmanirrahim

ARKADAŞLAR İLK ÖNCE TÖVBE EDELİM
"Allahümme ente Rabbî lâ ilahe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve vâ'dike mes'tetâtü eûzü bike min şerri mâ sanâtü ebû'ü leke bi-nîmetike aleyye ve ebû'ü bizenbî fağfirlî zünûbî feinnehû lâ yağfıruz-zünûbe illâ ente bi'rahmetike yâ erhamer'râhimîn"(altı çizili h harfi boğazdan hırıltılı okunacak)
Ma'nâsı: "Allah'ım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka (ibâdete lâyık) hiçbir ilâh yoktur. Ancak sen varsın. Beni sen yarattın. Şüphesiz ben senin kulunum. Gücüm yettiği kadar, Zât-ı Ecelli âlâna verdiğim sözde durmağa çalışıyorum. Ya Rabbi! işlediğim günahların şerrinden sana sığınıyorum.Bana lütuf ve ihsan buyurduğun nimetleri ikrar ve itiraf ediyorum, günâhlarımı da itiraf ediyorum. Yâ Rabbi! Beni mağfiret buyur (günâhlarımı bağışla), zira senden başka günâhları bağışlayacak (mağfiret edecek, af edecek) yoktur."
Peygamber Efendimiz "Her kim, bu duâyı inanarak sabahleyin okur da o gün akşama çıkmadan ölürse o kimse cennetliktir. Her kim de akşamleyin okur da, sabah olmadan (sabaha çıkmadan) ölürse o kimse cennet ehlindendir (Cennete girecektir)." buyurdular.

SONRA RABBİMİZE HAMD EDELİM (elhamdülillehi Rabbil alemin)
PEYGAMBERİMİZE SALAVAT GETİRELİM(Allahumme salli ala seyidina Muhammed in ve ala ali seyyidina Muhammed.)

İLİM AYETİMİZİ OKUYALIM Gâlû subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmül hakîm )

Meali: - melekler: "biz, (sana itiraz olunmaktan) seni tenzih ederiz.senin bize öğrettiğinden başka, hiç bir ilmimiz yok. Muhakkak sen her şeyi hakkı ile bilensin, üstün hikmet sahibisin." Dediler.


EZBERİ KOLAYLAŞTIRMAK İÇİN DUAMIZI OKUYALIM(Rabbi yessir vela tuassir Rabbi temmim bil hayr-Rabbim kolaylaştır Rabbim zorlaştırma Rabbim bu işimi hayırlısıyla tamamına erdir)

BUGÜN EZBERLEYECEĞİMİZ ESMAÜL HÜSNAMIZ
23.EL-HAFİD aşağıya indiren,alçaltan
24.ER-RAFİ dereceleri yükselten
25.EL-MUİZ izzet veren, yükselten
26.EL-MUZİLL alçaltan,zillet veren

DUA EZBERİMİZ—7-(-isteyen ezberleyebilir)
yemek duası(devamı): elhamdülillah, elhamdülillah, elhamdülil hamdü lillâhillezî et'amenâ ve sekânâ ve cealenâ müslimîn!.."
elhamdülillehi Rabbil alemin
Allahümmeğfir sahibe hezetteanni velekilin
Allahümmecal devledehim daimen evledehüm alimen saliha vele tüsellit aleyhim zalime
Allahümme zit veletengus nimeten kesiraten bi hürmetil Fatiha

Anlamı:bizi yediren içiren Müslümanlardan eyleyen Rabbime hamd olsun. Allahım bize mağfiret eyle. Allahım devledimizi daim eyle. Evladımızı alim Salih eyle. Zalimlerden koru. Fatiha hürmetine Allahım nimetin arttır. Noksanlaştırma

HADİS EZBERİMİZ--8- (-isteyen ezberleyebilir)
8-Tebessüm etmek, sadakadır

HAMD VE SALAVATLA BİTİRELİM

HASRET!M S@N@

9.GÜNÜMÜZ
euzubillehimineşşeydanirracim
bismillehirrahmanirrahim

ARKADAŞLAR İLK ÖNCE TÖVBE EDELİM
"Allahümme ente Rabbî lâ ilahe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve vâ'dike mes'tetâtü eûzü bike min şerri mâ sanâtü ebû'ü leke bi-nîmetike aleyye ve ebû'ü bizenbî fağfirlî zünûbî feinnehû lâ yağfıruz-zünûbe illâ ente bi'rahmetike yâ erhamer'râhimîn"(altı çizili h harfi boğazdan hırıltılı okunacak)
Ma'nâsı: "Allah'ım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka (ibâdete lâyık) hiçbir ilâh yoktur. Ancak sen varsın. Beni sen yarattın. Şüphesiz ben senin kulunum. Gücüm yettiği kadar, Zât-ı Ecelli âlâna verdiğim sözde durmağa çalışıyorum. Ya Rabbi! işlediğim günahların şerrinden sana sığınıyorum.Bana lütuf ve ihsan buyurduğun nimetleri ikrar ve itiraf ediyorum, günâhlarımı da itiraf ediyorum. Yâ Rabbi! Beni mağfiret buyur (günâhlarımı bağışla), zira senden başka günâhları bağışlayacak (mağfiret edecek, af edecek) yoktur."
Peygamber Efendimiz "Her kim, bu duâyı inanarak sabahleyin okur da o gün akşama çıkmadan ölürse o kimse cennetliktir. Her kim de akşamleyin okur da, sabah olmadan (sabaha çıkmadan) ölürse o kimse cennet ehlindendir (Cennete girecektir)." buyurdular.

SONRA RABBİMİZE HAMD EDELİM (elhamdülillehi Rabbil alemin)
PEYGAMBERİMİZE SALAVAT GETİRELİM(Allahumme salli ala seyidina Muhammed in ve ala ali seyyidina Muhammed.)

İLİM AYETİMİZİ OKUYALIM Gâlû subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmül hakîm )

Meali: - melekler: "biz, (sana itiraz olunmaktan) seni tenzih ederiz.senin bize öğrettiğinden başka, hiç bir ilmimiz yok. Muhakkak sen her şeyi hakkı ile bilensin, üstün hikmet sahibisin." Dediler.


EZBERİ KOLAYLAŞTIRMAK İÇİN DUAMIZI OKUYALIM(Rabbi yessir vela tuassir Rabbi temmim bil hayr-Rabbim kolaylaştır Rabbim zorlaştırma Rabbim bu işimi hayırlısıyla tamamına erdir)


BUGÜN EZBERLEYECEĞİMİZ ESMAÜL HÜSNAMIZ
27-ES-SEMİ her şeyi işiten
28-EL-BASİR her şeyi gören
29-EL-HAKEM nihai hükmü veren
30-EL-ADL çok adaletli


DUA EZBERİMİZ—6-tekrar
yemek duası(devamı): elhamdülillah, elhamdülillah, elhamdülilhamdü lillâhillezî et'amenâ ve sekânâ ve cealenâ müslimîn!.."
elhamdülillehi Rabbil alemin
Allahümmeğfir sahibe hezetteanni velekilin
Allahümmecal devledehim daimen, evledehüm alimen saliha, vele tüsellit aleyhim zalime
Allahümme zit veletengus nimeten kesiraten bi hürmetil Fatiha

Anlamı:bizi yediren içiren Müslümanlardan eyleyen Rabbime hamd olsun. Allahım bize mağfiret eyle. Allahım devledimizi daim eyle. Evladımızı alim Salih eyle. Zalimlerden koru. Fatiha hürmetine Allahım nimetin arttır. Noksanlaştırma


HADİS EZBERİMİZ--9- (-isteyen ezberleyebilir)
9-Dilini tutan kurtuldu (tirmizi)
HAMD VE SALAVATLA BİTİRELİM

HASRET!M S@N@

GENİŞ AÇIKLAMALAR

ES-SEMİ
Cenab--ı Hak buyuruyor:
"Şüphesiz Allah, isitendir, görendir." (1)
"Allah işitendir, görendir." (2)
İşitmekten maksat, sesi idrak etmek, manayı anlamak, kabul etmek ve uymaktır.Cenab-ı Hak "işitme", "dinleme" ve "uyma" konusunda şöyle buyurmaktadır:"Allah'tan korkup-sakının ve dinleyin." (3)"Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah'tan krkup-sakının, dinleyin ve itaat edin." (4)"Eğer onlar: "İşittik ve itaat ettik, sen de işit ve 'Bizi gözet' deselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu." (5)"Öyleyse kullarıma müjde ver.Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir." (6) "Eğer Allah, onlarda bir hayır görseydi muhakkak onlara işittirirdi. İşittirseydi bile, arka çevirenler olarak (yine) yüz çevirirlerdi." (7)
"Yine de işitmiyorlar mı?" (8) İnsana şah damarından daha yakın olan Allah, herşeyi gören olduğu gibi işitendir de. Allah kainattaki her sesi duyar. Uçsuz bucaksız uzayda büyük bir hızla ilerleyen galaksilerin, gezegenlerin, gök taşlarının seslerini duyduğu gibi, mikroalemde yaşayan ve insanların gözle asla göremeyeceği milyarlarca canlının da sesini duyar. Çünkü Kendisi tüm bunları yaratandır. Allah toprağın altında yarılan tohumun da, gökyüzünde çakan şimşeğin de, yere düşen bir yağmur tanesinin veya uçan bir kuşun kanat sesini de işitir.
Kuşkusuz Allah'ın büyüklüğünün ve kudretinin delillerinden biri tüm kainattaki canlı ve cansız bütün sesleri aynı anda işitmesidir.
Allah yaşayan tüm insanların Kendisi'ne gizlice yönelerek ettikleri bütün duaları aynı anda işitir ve aynı anda icabet eder. Allah Katında zaman ve mekan olmadığı, Allah her an her yerde olduğu için bu, O'na göre çok kolaydır. Aynı zamanda gizli fısıltıların, konuşmaların da hepsini duyar.
Allah kalpleri ürpererek Kendisi'ne dua edenlerin, gizlice yönelip dönenlerin seslerini işittiği gibi isyan edenlerin, kalpleri inkarda direnenlerin de seslerini, kurdukları planların en ince noktalarını da işiterek bilir. O'nun ilmi her yeri kuşatmış, hiçbir canlı O'ndan gizli bir tek söz sarfedememiştir ve edemeyecektir. Bunu ahirette, ağzından çıkan her sözün karşısına getirildiğini görünce daha iyi anlayacaktır. (9)
Allah her şeyi, herkesin yaptığını görür. Onun görmesine hiç bir şey engel olamaz.
O'nu kendinden başka hiçbir göz O'nu kavrayıp ihata edemez ve fakat O, gözlerin hepsini idrak ve ihata eder, görür, bilir. Gözler kendini anlayamazken, onları anlayan, anlatan, gören, gösteren, gerçeği bilen ancak O'dur. Gözler onu idrak ve ihata edemezken, O gözleri idrak ve ihata eder ve aynı gerçek bütün idrak edilen şeylerde böyledir. Ve O lutuf sahibi ve her şeyden haberdardır. Ve lutuf sahibi ve her şeyden haberdar olan ancak odur. İdrakin nuru gibi her lutuf O'nundur. Her şeyi bilen, her doğru haberi veren ancak odur. Gözler görmüyor diye, gözlerden, gönüllerden uzak, ihtiyaçlardan, dileklerden, doğru doğru haberdar olmaz sanıp da O'ndan dönmemeli, eğri yollara sapmamalıdır. O lutuf sahibi ve her şeyden haberdar olan en görmeyen gözleri görür, en gizli, en duyulmaz sanılan şeylerden, gönüllerin hiç kimselere açılamayan sırlarından ve eğilimlerinden haberdardır. O, onlara kendilerinden yakındır. O'na ibadet etmek ve işleri ısmarlamak için şart, O'nu görmek değil, O'nun görmesi, lutuf sahibi ve her şeyden haberdar olması ve O'na ihlas ve tevhid ile zât ve sıfatlarına, fiilerine ve lutuflarına iman edilmesidir. (4)

EL-BASİR
Allah Teâla, yer ve göklerin her yerinde görülebilecek her şeyi Basîr sıfatıyla kuşatmıştır ve onları görmektedir. O'nun için görülemeyen bir şey yoktur.Hiç bir şey ondan gizli değildir. Allah'ın, kalpteki fısıltıları, beyindeki oluşumları, fikirdeki gizlilikleri, kalplerdekini, zifiri karanlık bir gecede kapkara bir taşın üzerinde yürüyen simsiyah bir karıncayı ve çıkardığı sesi görür, duyar, bilir. (5)
Allah'ın her şeyi gördüğünü bilen kimse, gizli ve açık her halini düzeltmeye çalışır. Her durumda Allah'a karşı gelmekten korkar ve O'ndan utanır. Allah'ın kendisini yasakladığı yerlerde bulmasındanveya emrettiği yerlerde bulmamasından kaçınır. Kendisinin daima Allah'ın gözetiminde olduğğunu aklından çıkarmaz.. O'nun kendisini görmesini Hafife alarak günah işlemez.
İnsanların görmesinden utanıp, Allah'ın görmesinden utanmayan kimse, Allah'ı Hafife almış olur.
Bâsir ismini bilmenin faydası, kişide murakebe hissini yartamasıdır. Murakebe: "Allah'ı görüyormuşçasın ibadet etmendir. Zira sen, Allah'ı görmüyorsan da Allah seni görmektedir.
Bâsir ismini bilen kimse, varlık âlemiyle ilgili ayetlere, yer ve göklerdeki olağanüstü düzene bakarak Allah'ın azamet ve yüceliğin düşünür, çevresine daima ibretle bakar. Allah'ın güç ve kudretrini, hikmetini, derin ilmini ve etkin iradesini gösteren yapılara bakarak O'na daha bir içtenlikle ve güvenle ibadet eder. (5)
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"...Göklerde ve yerde ne var? Bir bakıverin." (8)
"...Meyvesine, ürün verdiğinde ve olgunluğa eriştiğinde bir bakıverin..." (9)
"...Kemiklere de bir bak nasıl biraraya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?" (10)

EL HAKEM
Cenab-ı Hak Buyuruyor:
"Allah size Kitab'ı açık açık indirmişken O'ndan başka bir hakem mi isteyeyim? " (4)
"... Allah aranızda hükmedinceye kadar bekleyin. O hakimlerin en iyisidir." (5)
Allah'ın bu ismi, bütün üstün sıfatları ve güzel isimleri içine almaktadır. Çünkü işitmeyen, görmeyen ve haberi olmayan birinin Hakem olması mümkün değildir. O, bu dünyada ve ahirette açık ve gizli olarak kulları arasında hüküm verendir. Verdiği emirlerin, koyduğu yasaların, icra ettiği hükümlerin, varlıklar üzerinde sözlü vefiili olarak uyguladığı kararların hepsi O'nun gerçek hakim olduğunu göstermektedir. (1)
Hakem ismi, O'nun zati sıfatlarındadır. Hüküm verme yetkisi sadece Allah'a aittir. Hükmü elinde tutan, iyiyi kötüden ayırdeden ve verdiği hükmü kimsenin bozamayacağı yegane merci O'dur. Kimseye zerre miktarı kadar haksızlık yapmaz. Kimseye günahından fazla ceza vermez.

Allah'ın hükmüne karşı, hükmüne müracaat edilebilecek hiçbir hakem tasavvur olunamayacağı gibi, ilâhî hükmü anlamak ve tebliğ etmek için de diğer âyetlerin, mucizelerin delaleti, icazı, kitabın mucizesi kadar kuvvetli, açık ve tafsilatlı değildir. (2)
Kul hüküm yetkisinin yalnız Allah'a ait olduğuna inanmadıkça iman etmiş sayılmaz.

EL-ADL
Cenab-ı Hak buyuruyor:
Rabbinin sözü, doğruluk bakımından da, adalet bakımından da tastamamdır...." (1)
Allah'ın zulmetmeye ve haksızlık yapmaya gücü yeter. ancak O, fazlı, keremi, cömertliği ve kullarına iyiliği nedeniyle asla kimseye haksızlık ve zulüm yapmaz.

•Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır. (Maide Suresi, 8)
Allah adalet yapanların en hayırlısıdır. O'nun düzeni tüm kainatı kuşatmıştır. O, adaletini dünyada ve ahirette kullarına gösterecektir. Herşeyi hakkıyla gören, herşeyin içini dışını bilen, herşeyden haberdar olan Allah'ın tüm işleri hikmetli ve adaletlidir.
İnsanların yaşamları boyunca işledikleri tüm fiiller muhakkak Allah'ın adaletine göre değerlendirilecektir. Zulüm yapanların zulümlerinin elbette karşılıksız kalmayacağını, iyi tek bir sözün bile mükafatının verileceğini, Allah Kuran'da bize haber vermektedir. Tüm bunların adilce değerlendirileceği yer ahirettir; Allah'ın sonsuz adaletinin tecelli edeceği yer...
Dünya hayatında inkarcıların peygamberlere ve müminlere çıkardıkları zorluklar, attıkları iftiralar, işledikleri günahlar elbette karşılıksız kar kalmayacaktır. Müminlerin cennetteki derecelerini yükselten tüm bu zorluklar, inkarcıların da cehennemin en alt tabakalarında bulunmalarına vesile olacaktır. Allah hesap gününde son derece duyarlı terazilerle hiç kimseyi haksızlığa uğratmayacak, dünyada onlara verdiği sürenin sonunda sonsuz adaletine uygun olarak hesabını çok seri olarak görecektir. Şüphesiz Allah herşeyi bilen ve vaadine en sadık olandır. İnsanlar dünyada yaptıklarının karşılığını ahirette muhakkak göreceklerdir. Böylece inkarcılar, içinde yaşadıkları inkarın, en acı şekilde karşılığını bulacak, Allah'a imanlarında ve bağlılıklarında kararlı olanlar ise yaptıklarının karşılığını en güzeliyle muhakkak Allah'tan alacaklardır.
Ancak burada üzerinde önemle düşünülmesi gereken bir nokta vardır. Allah'ın adaletini düşünürken kesinlikle bir insanın adalet anlayışıyla kıyaslama yapılmamalıdır. Çünkü inkar eden bir insan isteklerine ve zaaflarına uyabilir, adaleti gözetirken duygusallığa kapılabilir, bir konu hakkında yanlış hükümler verebilir ve yapılanları unutabilir. En önemlisi de karşısındakinin içinden geçirdiklerini bilmesi mümkün değildir. Allah ise asla yanılmaz ve asla unutmaz. Her insan için onun her hareketini gözetleyen ve kaydeden melekler tayin etmiştir. Bu melekler insanların hem içinden geçeni, hem de tüm eylemlerini yazarlar. Sonuç olarak Allah insanın ruhuna tamamıyla hakimdir. En adaletli hüküm verecek olan da Rabbimiz'dir. İsra Suresi'nin 71. ayetinde, Allah'ın sonsuz adalet sahibi olduğu şöyle haber verilmektedir:
Her insan-grubunu imamlarıyla çağıracağımız gün, artık kimin kitabı sağ eline verilirse, onlar kitaplarını okuyacaklar ve onlar, bir 'hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar' bile haksızlığa uğratılmazlar. (İsra Suresi, 71)
Yapılan tüm kötülüklerin, inananların aleyhine kurulan örgütlenmelerin, hazırlanan tuzakların karşılığı en küçük ayrıntısına kadar ahirette verilecektir. Allah inkarcılara, dünya hayatında aslında yalnızca onların kötülüklerini artırmaya neden olacak mal, mülk, zenginlik ve bunun gibi birçok imkan verebilir. Allah ayetlerinde bunlara aldanılmaması gerektiğini bildirmiştir. Çünkü kısacık dünya hayatının karının, ahirettekinin yanında hiçbir anlam ve öneme sahip olmadığı şüphe götürmez bir gerçektir. Hele sonsuz bir cehennem inkarcılara gittikçe yaklaşıyorken...
Asıl yurt olan ahirette her nefis yaptıklarını karşısında hazır bulacaktır. Allah sonsuz adaletinin tecellisini kullarına, cennetinde ve cehenneminde sonsuza kadar gösterecektir. Allah en sonunda Kendisi'ne inananlarla inanmayanların arasını hak ile ayıracaktır.
Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever. (Mümtehine Suresi, 8)
Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir. (Nisa Suresi, 58)
De ki: "Rabbimiz (kıyamet günü) bizi birarada toplayacak, sonra da hak ile aramızı ayıracaktır. O, (gerçek hükmünü vererek hak ile batılın arasını) açandır, (herşeyi hakkıyla) bilendir. (Sebe Suresi, 26) (2)

•Her müslüman, Allah'tan başka mutlak adalet sahibi kimsenin olmadığını, her adil sahibinin ve uyguladığı adaletinin Allah'tan geldiğini, O'ndan olmayan her hükmün zulüm ve bâtıl olduğunu bilmelidir. Sonra da Allah'ın kendisi için takdir ettiği ve uyguladığı (kaza)her şeyi kabullenmeli ve içtenlikle O'na teslim olmalıdır. Bütün sözlerinde, fiillerinde ve hükümlerinde hiç bir zaman adaletten ayrılmamalıdır.(3)
Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhinde bile olsa, Allh için şahidler olarak adaleti ayakta tutun". (4)

Zalim senin adaletinden korkmalı, mazlum da senin adaletine sığınmalıdır. Sen de fakir ile zengini, güçlü ile zayıfı, yakın ile yabancıyı, dost ile düşmanı daima eşit tutmalı ve aralarında adaletle hükmetmelisin. Bununla beraber eşlerin ve çocukların arasında da adaleti gözetmelisin. (3)

HASRET!M S@N@

10.GÜNÜMÜZ
euzubillehimineşşeydanirracim
bismillehirrahmanirrahim

ARKADAŞLAR İLK ÖNCE TÖVBE EDELİM
"Allahümme ente Rabbî lâ ilahe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve vâ'dike mes'tetâtü eûzü bike min şerri mâ sanâtü ebû'ü leke bi-nîmetike aleyye ve ebû'ü bizenbî fağfirlî zünûbî feinnehû lâ yağfıruz-zünûbe illâ ente bi'rahmetike yâ erhamer'râhimîn"(altı çizili h harfi boğazdan hırıltılı okunacak)
Ma'nâsı: "Allah'ım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka (ibâdete lâyık) hiçbir ilâh yoktur. Ancak sen varsın. Beni sen yarattın. Şüphesiz ben senin kulunum. Gücüm yettiği kadar, Zât-ı Ecelli âlâna verdiğim sözde durmağa çalışıyorum. Ya Rabbi! işlediğim günahların şerrinden sana sığınıyorum.Bana lütuf ve ihsan buyurduğun nimetleri ikrar ve itiraf ediyorum, günâhlarımı da itiraf ediyorum. Yâ Rabbi! Beni mağfiret buyur (günâhlarımı bağışla), zira senden başka günâhları bağışlayacak (mağfiret edecek, af edecek) yoktur."
Peygamber Efendimiz "Her kim, bu duâyı inanarak sabahleyin okur da o gün akşama çıkmadan ölürse o kimse cennetliktir. Her kim de akşamleyin okur da, sabah olmadan (sabaha çıkmadan) ölürse o kimse cennet ehlindendir (Cennete girecektir)." buyurdular.

SONRA RABBİMİZE HAMD EDELİM (elhamdülillehi Rabbil alemin)
PEYGAMBERİMİZE SALAVAT GETİRELİM(Allahumme salli ala seyidina Muhammed in ve ala ali seyyidina Muhammed.)

İLİM AYETİMİZİ OKUYALIM Gâlû subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmül hakîm )

Meali: - melekler: "biz, (sana itiraz olunmaktan) seni tenzih ederiz.senin bize öğrettiğinden başka, hiç bir ilmimiz yok. Muhakkak sen her şeyi hakkı ile bilensin, üstün hikmet sahibisin." Dediler.


EZBERİ KOLAYLAŞTIRMAK İÇİN DUAMIZI OKUYALIM(Rabbi yessir vela tuassir Rabbi temmim bil hayr-Rabbim kolaylaştır Rabbim zorlaştırma Rabbim bu işimi hayırlısıyla tamamına erdir)

BUGÜN EZBERLEYECEĞİMİZ ESMAÜL HÜSNAMIZ
31.EL-LATİF lütuf sahibi
32.EL-HABİR her şeyin gizlisinden haberdar olan
33.EL-HALİM hemen ceza vermeyen
34.EL-AZİM sonsuz büyük

DUA EZBERİMİZ—7-
şifa duası: ezhibil be'se Rabbennesi eşfi ve enteşşafi le şifae ille şifaüke şifaen le yüğadiru segame. Anlamı: "Bu hastalığı gider ey insanların Rabbi! Şifâ ver, çünkü şifâ verici sensin. Senin vereceğin şifâdan başka şifâ yoktur. Öyle şifâ ver ki hiç bir hastalık bırakmasın." (buhari)

HADİS EZBERİMİZ-10- (-isteyen ezberleyebilir)
sizin en hayırlılarınız hanımlarınıza karşı en iyi davrananınızdır. (tirmizi)

EL-LATİF
O, yarattığını bilmez mi? O, Latif'tir; Habir'dir. (1)
Allah kullarına karşı lütuf sahibidir. Kulluğunu bilen, vazifesini doğru yapan kullarına çok lütufkârdır. Onları çeşitli lütuflarla öyle mutlu kılar ki akıllar onu kavramaktan acizdir. Her dilediğini bir şekilde rızıklandırır. Kullarından her birini büyük hikmeti içeren "dilemesi"ne göre bir çeşit lütuf ile seçkin kılar. Ve öyle güçlü, öyle azizdir ki her şeye ve herkese karşı dilediği gibi iradesini uygulamaya, vaadini yerine getirmeye kadir ve hiçbir sebep ve şekilde mağlup edilmez, her yönden galiptir. Onun için dinini doğru tutan kullarını o korkunç "saat" geldiği zaman perişan etmez, kuvvet ve izzetiyle türlü lütuflarından nasiplendirir. (4)
O lutuf sahibi ve her şeyden haberdardır. Ve lutuf sahibi ve her şeyden haberdar olan ancak odur. İdrakin nuru gibi her lutuf O'nundur. Her şeyi bilen, her doğru haberi veren ancak odur. Bundan dolayı hem O'nu dürbünlerle, teleskoplarla aramaya kalkmamalı, hem de gözler görmüyor diye, gözlerden, gönüllerden uzak, ihtiyaçlardan, dileklerden, doğru doğru haberdar olmaz sanıp da O'ndan dönmemeli, eğri yollara sapmamalıdır. O lutuf sahibi ve her şeyden haberdar olan en görmeyen gözleri görür, en gizli, en duyulmaz sanılan şeylerden, gönüllerin hiç kimselere açılamayan sırlarından ve eğilimlerinden haberdardır. O, onlara kendilerinden yakındır. O'na ibadet etmek ve işleri ısmarlamak için şart, O'nu görmek değil, O'nun görmesi, lutuf sahibi ve her şeyden haberdar olması ve O'na ihlas ve tevhid ile zât ve sıfatlarına, fiilerine ve lutuflarına iman edilmesidir. (5)
Kur'an-ı Kerim'de 7 yerde Yüce Allah kendini Latif olarak vasıflandırmıştır.
Hali değişen, fakir, garip, kimsesiz, hasta olan bir kimse abdest alıp iki rekat namaz kıldıktan sonra "Yâ Lâtif" ismini 100 kere okuyup Allah'tan hacet dilerse, ihtiyacının giderilmesini isterse Allah'da onun ihtiyacını giderir.

EL-HABİR
Herşeyi O yaratmıştır. Yaratan yarattığını bilmez mi? Bir duygu duyan, bir şey düşünen, bir niyet eden, bir söz söyleyen, kasıtlı olarak bir iş yapan, onu yaparken ne kadar gizlemek istese kendinden gizleyemez, vicdanında onu o anda duyabilir. O halde onu ve bütün göğüslerin hakikatini, bütün mahlukatı yaratan yaratıcı daha önce ve daha mükemmel şekilde bilir. O göğüsler, o nefisler, o düşünceler, o kuvvetler, o fiiller ve o duygular bilgiyle, hep Allah'ın yaratmasıyladır. O yaratmayınca kimsenin ne eli oynar ne dili, ne hissi yürür ne fikri, ne vicdanı kalır ne kendisi. Bakarsın bir an içinde el çolak olmuş, dil tutulmuştur. Fikir durmuş, akıl boğulmuştur. Gönül kendinden geçmiş, ben böyle yaparım diyen nefis yerle bir olmuştur. Yaratıcının yeni bir yaratma ile imdadı yetişmezse hiçbir yaratık onu kendine getiremez ve o yaratmayı işletemez. Çünkü bir zerre, bir şuur, bir şey yaratmanın dayandığı teferruatı bilemez. O, bütün sebepler silsilesini kuşatan olgun bir ilim ve kudretin eseridir. Yaratıkların, yaratıcıdan bir şey gizlemesine imkân yoktur. Bir yaratık kendinde sonradan meydana gelen bilgiyi ve onun mânâsını ondan önce onu ve onda o bilgiyi bütün hakikatiyle yaratan yaratıcının ilmine borçludur. Mahlûkta herhangi bir hadise meydana gelir de onu, yaratan Allah bilmez olur mu? O, latif ve habirdir.. (5)
Allah'ın bu ismi, O'na imanı olan kullarının yalandan, hilekarlıktan ve edeb dışı hallerden sakındırır.
O'na karşı gizliliğin mümkün olmadığını hatırlatır. Ayrıca da onu; bizzat dua ve ibadet etmek yerine, ihtiyaçlarından doğrudan doğruya haberi olmaz zannıyla kendisine dileklerini sunmak için vasıta ve aracılara başvurmak gibi cahilane davranışlara meyletmekten de alıkoyar.
O, kullarının bütün ihtiyaç ve hallerine, şüphesiz tamamen, her an ve vasıtasız olarak vakıftır.
Tenbih:Kul, bildiklerine aldanıp büyüklenmemeli ve şeytanın oyununa gelmemelidir. Daima güzel ahlakla donanmalı, araştırmalı ve ilmin artırmaya çalışmalıdır. Bütün amellerinde, sözlerinde ve gizli hallerinde Mevla'sından haya ederek O'na isyan etmekten kaçınmalıdır. Allah'ın sıfatlarını, hükümlerini, helal ve haramını öğrenmeli, kendisini O'na yaklaştıracak ve mertebesini yükseltecek şeylerle uğraşmalıdır. (6)
Bir müslüman ihlasla "Ya Habîr" diye bu mübarek ismin zikrine devam ederse onun tecellisine mazhar olur. Kötü ahlaktan kurtulur. Zihni açılır. (7)

EL-HALİM
Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Şunu iyi bilin ki Allah gafûrdur, halîmdir." (1)
"Allah, kesinlikle tam bir bilgi sahibidir, halîmdir." (2)
"Şüphesiz O, halîmdir, çok bağışlayıcıdır." (3)
"el-Halim" kelimesi Kur'an'ın 15 yerinde geçmektedir.
Halim, günahları nedeniyle kullarına nimet vermeyi ve iyilik yapmayı kesmeyendir. O, kendisine itaat edeni rızıklandırdığı gibi isyan edeni de rızıklandırır. Kendisinden korkan ve iyilik yapanlara nimet vermeye devam ettiği gibi günah işlemeye devam eden kullarına da nimet vermeye devam eder. Bela ve musibetlerden koruması için kendisine dua edeni veya ibadetle meşgul olup bu istekte bulunamayanı koruduğu gibi, dua etmeyen ve kendisnden gafil olaan kimseleride belâ ve musibetlerdn koruyabilir. (3)

Hâlim, günahları bağışlayan ve cezalandırmada acele etmeyen, öfkesine yenilmeyen, cahillerin ve asilerin isyanı kendisini öfkelendirmeyendir. Halim ismi, gücü gücü olduğu halde bağışlayana verilir; gücü olmadan bağışlayana bu isim verilmez. (4)

Allah, Halim'dir. Cezaları erteleyen veya tamamen kaldırandır. Cezaların kaldırılması yalnızca, cezayı hak etmiş bazı müslüman günahkarlara yönelik olup, inkarcıların bununla bir ilgisi yoktur.

O, cezayı hak edenleri cezalandırmada acele davranmaz, tevbe etmeleri için onlara süre verir. Dilerse, acil ceza verilmesi gereken günahlar için anında cezalandırır. Ancak, O'nun hilmi, günahkarlara süre tanımayı gerekli kılmaktadır. Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Eğer Allah, yaptıkları yüzünden insanları (hemen) cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı yaratık bırakmazdı. Fakat Allah, onları belirtilmiş bir süreye kadar erteliyor. Vakitleri gelince (gerekeni yapar). Kuşkusuz Allah, kullarını görrmektedir." (5)

Yediği yemeğin suyunu mazlumların gözyaşından, sosunu mağdurların kanından temin eden zalimlerin yaptığından haberdar olan. Zalimlerin yaptığından gafil olmayan, ancak onların azabını erteleyen O'dur.

Bizler Halim Rabbimize iman edenler olarak yumuşak huylu tatlı dilli, güler yüzlü, bal gibi sözlü olacağız. Su, yumuşacık ama kayaları deliyor. Kuru ağaçların tepesine çıkıp çiçeğe dönüşüyor. İbrahim'in yumuşaklığı Nemrut'un saltanatına son veriyor."Allah kahretsin" dediklerimizi Allah yok etseydi, tek başımıza kalırdık. "Ya Halim" diyelim.

Bir müslüman ihlasla "Ya Halim" diye bu mübarek ismin zikrine devam ederse onun tecellisine, eserlerine vasıl olur. Ahlakı güzelleşir. Sinirleri yatışır. Afetlerden korunur. Kazancı artar. (7)

Tenbih: Rabb'inin isyan edenlere karşı Halim olduğunu bilen her müslümanın, emirlerine aykırı davrananlara ve kendisine karşı çıkanlara yumuşaklıkla davranması ve cezalandırmada acele etmemesi gerekir. Nasıl ki Rabb'inin sana yumuşak davranmasını istiyor ve seviyorsan, aynı şekilde sende elinin altında bulunalara yumuşak davran. Sen böyle davranmakla Rabb'inin hoşnutluğunu kazanırve bol sevap alırsın. (4)

Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür. Kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah'a aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez." (6)

Bu ismi bilen, Allah'a daha fazla sevgi besler, sözüne bağlı kalır, vaadini yerine getirir. Gördüğü ayıpları örter, kimsenin hak ve hukukuna tecavüz etmez.

EL-AZİM
Cenab-ı Hak buyuruyor.
"O, yücedir, büyüktür." (1)
"Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O yücedir, uludur." (2)
Bir toplumun büyüğü, kendisine karşı çıkılamayan ve emirleri üzerine hareket edilendir. Ancak böyle olmakla beraber bu kimse zaman gelip çeşitli nedenlerle zayıf düşer, aciz kalır, mağlup edilir, sahip olduğu saltanatından ortada eser kalmaz. Oysa Allah Teala, mutlak güç sahibidir ve hiçbir şey O'nu güçsüz kılıp aciz düşüremez. Karşı çıkılıp mağlup edilemez. O gerçek büyüktür. Bu ismin başkaları için kullanılması mecazi anlamdadır. Hakiki büyüklük Allah'a mahsustur.
O, her büyükten daha büyüktür. Bu yüzden hiçbir akıl, O'nun büyüklüğün kavrayamaz. Yaratılan bütün varlıklar O'ndan birçok ilimler öğrenmiş olsa bile, bu bilgiler sınırlı ve sonludur. Akılların, sonsuz nurunu kavramaktan aciz kaldığı, anlayışların izzetinin aydınlığında kaybolduğu Allah ne yücedir. Bütün her şey Allah'ın yüceliğine, büyüklüğüne ve kemaline göre bir hiç gibidir. O'nun azametinin başlangıcı, yüceliğinin sonu yoktur. (3)
Allah hiç bir şeye muhtaç değildir ve yarattığı her şeyde O'nun büyüklüğünü görmek mümkündür.
Allah'ın azametini tefekkür eden insan; O'nun büyüklüğü karşısında gafletten kurtulur, imanı kuvvetlenir; acz ve kusurlarını anlar. Alemin düzenliliğini, yaratılış gayesini, verilen nimet ve güzellikleri, dünyanın geçiciliğini, süt veren hayvanlardaki icazı, gece ve gündüzün dönüşümünü düşünen insan, Allah'u Tealâ'nın sonsuz ihsanlarıyla kullarını nasıl donattığı karşısında O'nun büyüklüğünü idrak eder.
Büyüklük ve ululuk yalnız ve yalnız Allah'a aittir. Bunların gerçekleri kavranılamadığı gibı mahiyetlerinede ulaşılamaz. Resülullah (s.a.v) buyurdular ki: "Allah Teâla hazretleri şöyle dedi: "Büyüklük benim örtümdür, ululuk da elbisemdir. Kim bu iki şeyde benimle çekişirse ona azab veririm." (4)
Allah'ın büyüklüğü ve azameti kuşkusuz bir insanın kavrama sınırının çok üstündedir. Fakat insan yine de kendi aklının sınırları dahilinde Allah'ın ne kadar güçlü ve kudretli olduğunu görebilir, anlayabilir. Zira tüm kainat Allah'ın büyüklüğünü gösteren sayısız örnekle doludur. İnsanın yalnızca içinde yaşadığı dünyayı biraz incelemesi dahi, herşeyi yaratan Allah'ın azametini hissettirecektir.
Tonlarca ağırlıkta bulutları taşıyan gökyüzü, binlerce metre yükseğe uzanan dağlar, içlerinde milyonlarca çeşit canlının bulunduğu denizler, çakan şimşek ve onun ardından gelen gök gürültüsü ve Allah'a boyun eğmiş milyarlarca canlı... Bunlar ve burada sayılamayan sayısız detay Allah'ın büyüklüğünün açık delillerindendir.
Bir de dünyanın biraz dışına çıkıp düşünelim. Evren adını verdiğimiz sınırsız bir mekan içinde yaşıyoruz. Bugün bilim adamlarının ulaşabildikleri bilgi seviyesine göre bu evren, içinde milyarlarca galaksiyi barındırıyor. Peki bu galaksilerin içinde neler var? Yine bilimin bize bildirdiği, her galaksi içinde milyarlarca yıldız bulunduğu. Biz de içinde milyarlarca yıldız içeren milyarlarca galaksiden birinin içinde, Dünya ismi verilen ve saatte 1670 km. hızla hiç durmadan dönen bir gezegen üzerinde yaşıyoruz. Ve kuşkusuz bu rakamlarla düşünüldüğünde, kainat içindeki varlığımızın, bir toz zerreciğinin dünya içindeki varlığı ile dahi kıyaslanamayacak derecede olduğu anlaşılacaktır.
İşte insan, samimi olarak düşündüğünde dahi milyarlarca galaksiyi yaratan ve tümünü kontrolü altında tutan Rabbimiz'in azametini fark edebilir. Rabbimiz tüm kainatı yaratan, milyarlarca yıldızı barındıran, milyarlarca galaksinin tümünü kontrolü altında tutan büyük bir gücün sahibidir. (5)
Bir müslüman ihlasla, inanarak ve yaşayarak "Yâ Azim" diye bu mübarek ismin zikrine devam ederse onun tecellisine nail olur. İzzet ve şerefe kavuşur. Şifa bulur. Korkulardan emin olur. (6)
Bu ismi şerifi 1020 defa okumaya devam edene Cenab-ı Hak müşkülatını giderecek bir kuvvet azime ihsan buyurur. Herkese karşı sözü etkili olur. İtibari olup herkes ona hürmet eder ve saygı gösterir. (7)


HASRET!M S@N@

11.GÜNÜMÜZ
euzubillehimineşşeydanirracim
bismillehirrahmanirrahim

ARKADAŞLAR İLK ÖNCE TÖVBE EDELİM
"Allahümme ente Rabbî lâ ilahe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve vâ'dike mes'tetâtü eûzü bike min şerri mâ sanâtü ebû'ü leke bi-nîmetike aleyye ve ebû'ü bizenbî fağfirlî zünûbî feinnehû lâ yağfıruz-zünûbe illâ ente bi'rahmetike yâ erhamer'râhimîn"(altı çizili h harfi boğazdan hırıltılı okunacak)
Ma'nâsı: "Allah'ım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka (ibâdete lâyık) hiçbir ilâh yoktur. Ancak sen varsın. Beni sen yarattın. Şüphesiz ben senin kulunum. Gücüm yettiği kadar, Zât-ı Ecelli âlâna verdiğim sözde durmağa çalışıyorum. Ya Rabbi! işlediğim günahların şerrinden sana sığınıyorum.Bana lütuf ve ihsan buyurduğun nimetleri ikrar ve itiraf ediyorum, günâhlarımı da itiraf ediyorum. Yâ Rabbi! Beni mağfiret buyur (günâhlarımı bağışla), zira senden başka günâhları bağışlayacak (mağfiret edecek, af edecek) yoktur."
Peygamber Efendimiz "Her kim, bu duâyı inanarak sabahleyin okur da o gün akşama çıkmadan ölürse o kimse cennetliktir. Her kim de akşamleyin okur da, sabah olmadan (sabaha çıkmadan) ölürse o kimse cennet ehlindendir (Cennete girecektir)." buyurdular.

SONRA RABBİMİZE HAMD EDELİM (elhamdülillehi Rabbil alemin)
PEYGAMBERİMİZE SALAVAT GETİRELİM(Allahumme salli ala seyidina Muhammed in ve ala ali seyyidina Muhammed.)

İLİM AYETİMİZİ OKUYALIM Gâlû subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmül hakîm )

Meali: - melekler: "biz, (sana itiraz olunmaktan) seni tenzih ederiz.senin bize öğrettiğinden başka, hiç bir ilmimiz yok. Muhakkak sen her şeyi hakkı ile bilensin, üstün hikmet sahibisin." Dediler.


EZBERİ KOLAYLAŞTIRMAK İÇİN DUAMIZI OKUYALIM(Rabbi yessir vela tuassir Rabbi temmim bil hayr-Rabbim kolaylaştır Rabbim zorlaştırma Rabbim bu işimi hayırlısıyla tamamına erdir)

BUGÜN EZBERLEYECEĞİMİZ ESMAÜL HÜSNAMIZ
35.EL-ĞAFUR bağışlayıcı,örten
36.EŞ-ŞEKÜR yapılan şükrün karşılığını bolca veren
37.EL-ALİYY yükseklikte sonsuz, yüceltici
38.EL-KEBİR mutlak büyük

DUA EZBERİMİZ—8- tekrar
şifa duası: ezhibil be'se Rabbennesi eşfi ve enteşşafi le şifae ille şifaüke şifaen le yüğadiru segame. Anlamı: "Bu hastalığı gider ey insanların Rabbi! Şifâ ver, çünkü şifâ verici sensin. Senin vereceğin şifâdan başka şifâ yoktur. Öyle şifâ ver ki hiç bir hastalık bırakmasın." (buhari)

HADİS EZBERİMİZ-11- (-isteyen ezberleyebilir)

Hiçbiriniz kendisi için istediğini, (mü'min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz.(buhari)

HAMD VE SALAVATLA BİTİRELİM
EL-ĞAFUR
"Kullarıma, benim, çok bağışlayıcı ve pek esirgeyici olduğumu haber ver."
"Hakikaten Allah çok bağışlayıcı ve mağfiret edicidir."
Allah, kullarını sadece bir kere değil defalarca bağışlar. Öyle ki, O'nun bağışlaması sayılamaz.
Kullarını dünya ve ahirette rezil etmeyen onların günahlarını gizleyen, örten ve günahlarından dolayı cezalandırmayan. Allah, iyiyi-güzeli açığa çıkaran, kötüyü, çirkini örtendir. Allah dünyada üzerlerini örtmek, ahirette de cezasını vermemek suretiyle bunu örter. Allah insanı üç türlü örtü ile örtmüştür.
İlk örtü; insanın ayıp ve çirkin görünen yerlerini gizleyen elbiseleridir.
İkincisi; insanın fikir, düşünce ve hayallerini kalbinde gizlemesidir.
Üçüncüsü ise; Allah kulunun günahlarını örtmüş, gizlemiş; günahlarını sevaba çevirmiş, sanki hiç günah işlememiş gibi ahirette yalnızca sevaplarını yazan kitaplarını vermiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyuruyor : (5)


•Kul, günahını itiraf eder ve tevbe ederse, Allah tevbesini kabul eder.
•Açıktan günah işleyenler dışında ümmetimin tamamı affedilir.
•Kim bir müslümanın hata ve günahlarını örterse, Allah da dünyada ve ahirette o kimsenin hata ve günahlarını örter.
Tenbih : (6)
O'ndan başka kulların günahlarını bağışlayan kimse yoktur. İçtenlikle tevbe eden, sanki hiç günah işlememiş gibidir. Kullar için zorunlu olan, bağışlaması pek geniş olan Allah'tan günahlarının bağışlamasını talep etmek ve hiç bir zaman ondan ümit kesmemektir.
Her müslüman, bir günah işlediğinde onu insanlardan gizlemeli ve asla açığa vurmamalıdır. Günahlarını yalnızca Allah'a itiraf etmeli ve ondan bağışlanma dilemelidir.
Bu ismi bilen her müslüman, kendi günahlarını örrtüp gizlediği gibi, başkalarının da günahlarını örtüp gizlemeli ve açığa vurmamalıdır. Yüce Allah'ın şu ayetini akıldan çıkarmamalıdır. "Allah'ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? " (7)
Bu ismi celilin 1286 defa tilavetine devam edenin günahlarını Cenab-ı Hak afv ve mağfiret buyurur. Kendisine karşı gazab ve düşmanlık zarar ve tesir etmez. Gazab anında kendini gören sukunet bulur. Hiddetinden eser kalmaz. (8)

EŞ-ŞEKÜR

"Eğer Allah'a güzel bir borç verecek olursanız, onu sizin için kat kat arttırır ve sizi bağışlar. Allah Şekûr'dur, Halim'dir. " (1)
Şekûr, şükrü devam eden ve büyük-küçük ibadet ayrımı yapmaksızın şükrü bütün itaat edenleri kapsayandır.
Gerçek şükür, nimet verene şükretmekle eksikliğini itiraf etmektir. Bu yüzden Yüce Allah,
"Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın" (2) buyurunca,
Hz.Davud a.s.:
"Ey Rabb'im! Sana nasıl şükredeyim ki? Benim şükrüm bile senin bir nimetindir" demiş,
Yüce Allah da şöyle cevap vermiştir:
"İşte şimdi Beni tanıdın ve Bana şükrettin ey Davud! Çünkü şükretmenin de Benim bir nimetim olduğunu bildin".
Nimete şükürle karşılık vermek, nimetlerin daha da artmasına vesile olur. Cenab-ı Hak buyuruyor:"...Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size artırırım.." (3)
Şükrün üç temel şartı bulunmaktadır:
1. Nimet verenin verdiği nimeti kabul edip bunu ikrar etmek.
2. Verilen bu nimeti Allah'a itaat etmede kullanmak.
3. Allah'ın dilemesiyle bu nimetin ulaşmasına vesile olanlara teşekkür etmek.
Cenab-ı Hak şükrü kabul eder ve karşılıksız bırakmaz. Şükrü şükürle ve ondan daha fazlasıyla cevaplandırır. Böylece iyiliklerin çoğalmasına yol açar.
Kullarına, onlar tarafından şükrü ifade edilen nimetleri artıracağına dair Allah'ın kesin vaadi vardır. Şükür yolunu tutanlar; kendilerine gelmiş olan nimetleri, sebeplerden, vasıtalardan değil, ancak Allah'tan olduğunu itiraf ederler. Çünkü onlar hediyeyi getiren uşaklara değil, gönderen efendiye bakarlar. Gönüllerinden inanmışlardır ki, nimeti yaratan, kısmet eden, gönderen, onunla meşgul olacak kuvvetleri, sebepleri veren, tertib eden ancak Allah'tır.
Bazı Allah dostlarına: "Şükür nedir" diye sorulduğunda; "Allah'ın verdiği nimetlerle O'na isyan etmemendir" şeklinde cevap vermişlerdir. (8)
Her müslüman,mutlak Şekûr (Şükredilen)un Allah olduğunu, âlimlerin ittifakıyla O'na şükretmenin farz olduğunu ve Allah'ın azı da çoğu da kabul ettiğini bilmesi gerekir.
Bil ki, her aza ve organın kendisine has bir şükrü vardır.Nasıl ki dil şükür sözcükleriyle Rabb'ine şükrediyorsa, diğer organlarda kendilerine göre Rablerine şükretmelidir. Her aza ve organın şükrü, yaratılış amacına göredir. Her organ, Allah'ın emrine uymada ve yasağından kaçınmakta kullanılmalıdır. Buna göre:
·Bedenin şükrü, organları Allah'a itaatin dışında kullanmamandır.
·Kalbin şükrü, onu Allah'ı anma ve bilme dışında şeylerle meşgul etmemektir.
·Dilin şükrü, onu Allah'tan başka kimseleri övme ve methetmede kullanmamandır.
·Malın şükrü, Allah'ın sevdiği ve hoşnut olduğu yerlerin dışında harcamamandır.
Allah'a şükretme konusunda bunları bildikten sonra müslüman, insanlar arasında kendisine iyilik yapanlara teşekkür etmeli ve şu hadis-i şerif-i unutmamalıdır:

"İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a şükretmez" (4)
İhlasla "Yâ Şekûr" diye bir müslüman bu isme devam etse, iyi ameller yapmak nasip olur.

EL-ALİYY
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"O, yücedir, büyüktür." (1)
"Allah yücedir, büyüktür." (2)
"O, görüleni de görülmeyeni de bilir; çok büyüktür, yücedir." (3)
Allah'ın yüceliğinin üstünde hiçbir yücelik yoktur. Bütün dereceler ve mertebeler O'ndan aşağıdır. Allah, her üstün ve yüksek makamın daha üstündedir. Zira varlıklar ya etkileyen veya etkilenendir. Etkileyen etkilenenden üstündür. Allah Teâlâ, her varlığı etkileyendir. Bütün varlıklara O'nun bir eseri ve etkilenenidir. Bu yüzden O, bütün varlıklardan daha üstün ve yücedir.
Allah kendi zatında yücedir. Bu yüzden her şeyden daha yücedir. O'nun bu yüceliği cihet ve mekan bakımından değildir. Zira O, cihet ve mekandan münezehtir.
Allah'ın varlıklar üzerindeki üstünlüğüne, yüceliğine, büyüklüğüne inanıp bunu müşahede eden kimse, bu sıfatın gereği olarak O'na ibadet eder. Kalbinde sonsuzluk nuru ışıldar.
Allah Kuran'da kendisini bizlere tanıtmıştır: Tüm alemleri yaratan, kainatın tek hakimi olan Allah uludur. Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların yegane sahibi O'dur. O'ndan başka ilah yoktur, Allah insanların şirk koştuklarından çok yücedir. Tüm mülk O'na aittir; O, herşeye güç yetirendir. O, yüce makamların da sahibidir. O, ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk; Allah alemlerden müstağnidir.Kuşkusuz 'en güzel isimler' Allah'a ait olduğu için O'nu eksiksiz olarak tarif etmek bir insan için mümkün değildir. O'nu ancak kendisinin bize bildirdiği ile tanıyabilir, yüceliğini ancak Kuran ayetleriyle takdir edebiliriz. ( 5)


EL-KEBİR
"Gerçekten Allah, Yücedir, büyüktür."
"Şüphesiz Allah, Yücedir, büyüktür."
"O, çok Yücedir, çok büyüktür."
"Artık hüküm, Yüce, büyük olan Allah'ındır."
O, her şey kendisinden daha küçük olan ve hiçbir şekilde, hiçbir çerçeveye sığdırılamayan tek ve biricik büyüktür.
Kainatın büyüklüğü; gerçekte Allah'ın kebir ismini gösteren bir delil; sadece onu yaratanın kibriyasını işaret eden bir vakıa olarak anlaşıması gerekir. İnsan için ihate edilmesi hakikaten imkansız bulunan sonsuz büyüklüğü ise ancak Allah'a mahsustur.
Bu sıfat mutlak olarak sadece Allah'a mahsustur. Yaratıklar için sadece mecazi olarak kullanılabilir.

HASRET!M S@N@

12.GÜNÜMÜZ
euzubillehimineşşeydanirracim
bismillehirrahmanirrahim

ARKADAŞLAR İLK ÖNCE TÖVBE EDELİM
"Allahümme ente Rabbî lâ ilahe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve vâ'dike mes'tetâtü eûzü bike min şerri mâ sanâtü ebû'ü leke bi-nîmetike aleyye ve ebû'ü bizenbî fağfirlî zünûbî feinnehû lâ yağfıruz-zünûbe illâ ente bi'rahmetike yâ erhamer'râhimîn"(altı çizili h harfi boğazdan hırıltılı okunacak)
Ma'nâsı: "Allah'ım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka (ibâdete lâyık) hiçbir ilâh yoktur. Ancak sen varsın. Beni sen yarattın. Şüphesiz ben senin kulunum. Gücüm yettiği kadar, Zât-ı Ecelli âlâna verdiğim sözde durmağa çalışıyorum. Ya Rabbi! işlediğim günahların şerrinden sana sığınıyorum.Bana lütuf ve ihsan buyurduğun nimetleri ikrar ve itiraf ediyorum, günâhlarımı da itiraf ediyorum. Yâ Rabbi! Beni mağfiret buyur (günâhlarımı bağışla), zira senden başka günâhları bağışlayacak (mağfiret edecek, af edecek) yoktur."
Peygamber Efendimiz "Her kim, bu duâyı inanarak sabahleyin okur da o gün akşama çıkmadan ölürse o kimse cennetliktir. Her kim de akşamleyin okur da, sabah olmadan (sabaha çıkmadan) ölürse o kimse cennet ehlindendir (Cennete girecektir)." buyurdular.

SONRA RABBİMİZE HAMD EDELİM (elhamdülillehi Rabbil alemin)
PEYGAMBERİMİZE SALAVAT GETİRELİM(Allahumme salli ala seyidina Muhammed in ve ala ali seyyidina Muhammed.)

İLİM AYETİMİZİ OKUYALIM Gâlû subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmül hakîm )

Meali: - melekler: "biz, (sana itiraz olunmaktan) seni tenzih ederiz.senin bize öğrettiğinden başka, hiç bir ilmimiz yok. Muhakkak sen her şeyi hakkı ile bilensin, üstün hikmet sahibisin." Dediler.


EZBERİ KOLAYLAŞTIRMAK İÇİN DUAMIZI OKUYALIM(Rabbi yessir vela tuassir Rabbi temmim bil hayr-Rabbim kolaylaştır Rabbim zorlaştırma Rabbim bu işimi hayırlısıyla tamamına erdir)

BUGÜN EZBERLEYECEĞİMİZ ESMAÜL HÜSNAMIZ
39.EL-HAFIZ koruyucu, gözeten
40.EL-MUKİT bütün canlıların gıdasını veren
41.EL-HASİB hesaba çeken
42.EL-CELİL hiçbirşey kendisine denk olmayan


DUA EZBERİMİZ—9-
Hiçbişeyin zarar vermemesi için
(Bu aynı zamanda hadis arkadaşlar)
Bu dua kim sabah ve akşam 3'er defa okursa Allah'ın koruması altına girer, hiç kimse hiçbir şey ona zarar veremez
Sabah ve Akşam: (Üç kere)
"BİSMİLLAHİLLEZİ la yedurru ma'asmihi şeyün fil ardi ve la fissemai ve hüves-semi'ul alim"
Yüce Allah'in ismiyle hareket ederim. O yüce Allah ki, O'nun mübârek ismiyle hareket edildigi (O'nun ismi söylendigi) vakit, yerde ve gökte hiçbir sey okuyana zarar veremez. O yüce Allah, her seyi en iyi isiten ve en mükemmel bir sekilde bilendir.

KAYNAK: (Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mâce)

HADİS EZBERİMİZ-12- (-isteyen ezberleyebilir)

İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü "Lâ ilâhe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur)" sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır.
Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 5

HAMD VE SALAVATLA BİTİRELİM
----------------GENİŞ AÇIKLAMALAR------------------

EL HAFIZ
"O'nun (insanın) önünden ve arkasından izleyenleri vardır, onu Allah'ın emriyle gözetip-korumaktadırlar." (3)


•"El-Hafiz" ismi Kur'an-ı Kerim'in 6 yerinde geçmektedir.
•Melekler insanları Allah'ın emri ile korumaktadırlar. Bunun yanında işlediklerinide kaydetmekte, böylece korumaya almaktadırlar. Allah, dostlarını günah işlemekten ve şeytanın tuzaklarına düşmekten korur.
•Allah, sıkıntı zamanında seni şikayet etmekten koruyan, nimet zamanında da seni felaketlerden koruyandır.
•Allah'ın bütün varlıkları koruması olmasaydı, varlığı mümkün olan hiçbir şeyin varlığı devam etmezdi. Allah, bütün varlıkları tekrar yokluğa dönmekten korumuştur.
•En büyük koruma, kalpleri korumadır. Müslümanın dinini her türlü küfür, nifak, fitne, sınırsız arzu ve isteklerden ve türlü bi'd'atlerden koruması korumaların en büyüğüdür. Çünkü bu sayede müslüman, doğru yoldan ayrılıp başka yollara sapmaktan kurtulur.
•Bu ismin manası ancak Allah'ın yüceliğini ve kainatı koruma gücünü uzun uzun düşünmekle bilinebilinir. Yoksa sadece lügattaki manasını düşünmekle değil
•Korumak iki yönden olur:
Birincisi, varlıkların belli bir zamana kadar devamını sağlamak, muhafaza etmek ki, Allah gökler, yerler gibi fazla yaşayan varlıkların da, hayvan, bitiki ve insan gibi ömrü az olan varlıkların da hafızıdır.
Mesela, yerden biten otu bile muhafaza etmiştir. Onun özünü korumak için ona kabuk vermiştir. Bir kutu gibi onu, kabuğun içine saklamıştır. Yumuşak kalması için de ona rutubet bahşetmiştir. Yalın kabukla korunmayacak şeyi, ona diken vererek korumuştur.

İkincisi, birbirine zıt olan şeyleri birbirlerinin şerrinden korumak. Allah bunları, kâh eşit kuvvette kılmakta, kâh mağlup olan tarafın imdadına yetişmekle korumuştur. Bunu bir misal ile izah edelim:
Mesela, hararet rutubeti yok eder, kurutur. Mağup olduğu zaman, soğukluk (bürudet) ve rutubet zayıflamaya hatta yavaş yavaş yok olmaya başlar. Hararet ve kuruluk fazlaşır. Bunu önlemek için Allah başka bir cisimle o rutubetin imdadına yetişir. Ona bir susuzluk verir, su içme ihtiyacını duyar. Su içtiği gibi harareti bereraf edilmiş olur. Böylece vücutta gereken denge temin edilmiş olur. (5)

•Bu ismi şerifi 988 defa okumaya devam eden; nsan ve cin şerrinden bela ve afattan muhafaza olur. (6)


EL MUKİT
Gıdalandıran, besleyen, bakıp gözeten, muktedir olan, her şeyin karşılığını veren, gözetici ve şahit.
erkese uygun olarak gıdalarını yaratan O'dur.
Çalışmanın, sebeplere sarılmanın ibadet olduğunu bildiğimiz için çalışacağız, çalışırken Rabbin rızasını isteyeceğiz. Bize uygun gıdamız bizim gölgemiz gibi bizi takip eder. Gölgenin peşinden gidenler sonuna varamadan öldüler.
Midemizi helal ve temiz gıdayla, aklımızı şeriat ve tabiat ilimleriyle, gönlümüzü Allah sevgisiyle gıdalandıralım.

•Tenbih: Müslüman Allah'tan başka kulların ihtiyaçlarını karşılayan, işlerini düzenleyip yürüten, onlara azık ve rızık veren olmadığını ve en üstün rızkın akıl nimeti olduğunu bilmelidir. Müslüman, gücü yettiğince yakın-uzak ve güçlü zayıf ayrımı yapmaksızın muhtaç insanların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmalıdır. Önce yakınlarını tercih etmeli yoksa başkalarına yönelmelidir. (1)
Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyuruyor: " Azık isteyene vermemek, kişiye günah olarak yeter." (2)

•Kötü huylu çocuğu olan bir kimse "Ya Mukît" ismini 7 kere bir boş kaba okusa ve o kabı su ile doldurup o kötü huylu çocuğuna içirse Allah'ın izniyle o çocuğun huyu güzelleşir. (3)
Bu ismi şerifi 550 kere okuyanın malında bereket hasıl olur. (Allahulalem)

EL-HASİB
Cenab-ı Hak buyuruyor:

"...Hesap görücü olarak Allah yeter." (1)
Bu ismin bir çok anlamı zikredilmiştir.
Parçaları bütünüyle bilen,Hesap etmeden bilenBütün üstün niteliklere sahip olan,Hiç bir eksiği ve Kusuru olmayan,Kıyamet günü kullarını hesaba çekecek ve sorgulayacak olandır.O, kendi kereminden fazlasıyla verendir.

•Hasib, "...Şüphesiz, Allah her şeyin hesabını tam olarak yapandır." (2)
•Seriul-hisab: "...Allah, hesabı pek seri görendir."(3)
•Esrau'l-Hâsbin: "...Ve O, hesap görenlerin en süratli olanıdır." (4)
•Her insan kendisini ağır hesaptan kurtarmak için çalışmalı, Allah'ın belirlediği sınırlara dikkat etmeli, ahiretteki hesabının hafif olması için daha bu dünyada iken kendisini hesaba çekip yanlışlarını düzeltmelidir.
•İhlasla "Yâ Hasib" diye bir müslüman bu isme devam etse, gözden, zalimden kurtulur. Duası kabul olur.


EL-CELİL
Cenab-ı Hak Buyuruyor:
·Celal ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacak (Rahman, 27)
·Celal ve ikram sahibi Rabbinin adı yücelerden yücedir. (Rahman, 78)

•Celil ismi, Kur'an'da bu şekliyle değil, Zü'l-celâli ve'l-ikram olarak Rahman suresinde iki yerde geçer.
•Celalet ve ululuk ancak Allah'a mahsustur. Her yerde, her zaman hazır ve nazır olan Allah'ın ilmi her şeyi kuşatır.
•Her büyük O'nun büyüklüğünün yanında hiç bir anlam ifade etmez.
•Allah'ı diğer insanlardan daha fazla tanıyan ariflerin pek çoğu bu isimlerle O'nu dua etmeyi tercih ederler.
•Bir müslüman ihlasla, inanarak ve yaşayarak "Yâ Celil" diye bu mübarek ismin zikrine devam ederse, onun tecellisine, eserlerine nail olur. Saygı görür. ahlakı güzelleşir. Zalimlerden kurtulur. Maddi ve manevi güce kavuşur. (1)
•Bu ismi bilmenin faydası
•Allah'ın sana iyilik ve bağışta bulunup nimetler verdiği gibi sen de, başkalarına iyililik yap ve bağışta bulun. İnsanların yaptıkları hataları bağışla. Kötülükleri terk etmeyenleri güzelce terk et, kötülükleririni iyilikle başından sav. Seninle ilşikisini kesenle sen ilişkini kesme. Sana vermeyene sen vermeye devam et. Sana haksızlık edeni affet. Seni kötüleyen ve sana sövene karşılık verme, sabret. Allah'ın sana iyilik yaptığı gibi sen de başklarına iyilik yap ve sana kötülük edene iyilikle davran. (2)